agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Orman, Ormancılık, Orman Yangınları, Ağaçlandırma
(https)




Beğeni Düzeni3Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 25-07-2010, 19:18   #61
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Zaten konu da bu keçi milleti bulduğu herşeyi yediği için mutlaka kontrol altında beslenmelidir. Verdiği zararlar da dediğim gibi zaten bir çok ülke tarafından tespit edilmiş ve yaptırımlar uygulamıştır.

Dağ köylüsü içinde bulunduğu '' Hepimize ait orman varlığı '' nı kendi yararına, ama bizim zararımıza keçisine yediremez.

Orman Köylüsünü kalkındırmak için başkaca tedbirler alınabilir. Ama bu kalkındırma öyle olmalıdır ki o kalkınırken biz zarar görmeyelim.

Orman köylüsü, hayvan yetiştiricisi, çiftçi, sanayici, memur, işçi, genç, yaşlı herkes in bir takım sorrunları, çözüm bekleyen talepleri var.

Ama bu taleplerin karşılanması için asla bir diğerimizin hakkının yenmesi, ortak varlıklarımızın peşkeş çekilmesi söz konusu olamaz.

Keçinin ormana da, ekili dikili alanlara da sokulması doğru bir kararla yasaklanmıştır. Bu yasağa da uyulması gerekmektedir.

Kimse bilimsel verilerin ışığında kanunla düzenlenen uygulamaları ben tanımıyorum diyemez.

Ben ilk mesaj da ki çığlığın yeterince duyulduğunu, bir sonuca ulaşana kadar takip edilmesi gerektiğini, kimin elinden ne yardım geliyorsa yapması gerektiğinin doğru uygulama olacağını, belirterek bu konunun kendi adıma son mesajını yazmak istedim.

Hepinize hepimizle barışık yaşayabilme, ve yaşadığımız çevreye duyarlı kalabilme hasletleri dilerim.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 19:29   #62
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Aşağıda ki rakkamlar , aklımda kalan rakkamlardır.
2009 sonu itibariyle , aklımda kaldığı kadar ;
10 milyon büyük baş ( bir yılda ki azalma oranı yaklaşık %1,2 )
20 milyon koyun ( azalma " " % 9,3 )

Sizler yok saysanız da varlar.

5 milyon keçi vardı .( azalma " " %8,3 )



Ülkemizde 1972 yılında 20,2 milyon hektar olan orman varlığımız, yapılan ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve iyileştirme çalışmaları neticesinde 2008 yılı sonu itibariyle 21.2 milyon hektar alana ulaşmıştır" insanoğlunun kişisel çıkarları uğruna ev yapmak, fabrika inşa etmek, yol yapmak, tarla açmak, maden çıkarmak, kimi zaman sadece yok etmek için acımasızca ormanları kestiğini, yaktığını ve işgal ettiğini de , göz önüne alırsak

Son kırk yılda orman stokumuz bir milyon hektar artarken , son bir yılda keçi miktarımız % 8,3 oranında azaldığını (,koyun da %8,3) görüyoruz.

Son söz ; Bu tabloya bakarsak ormanlarımız , herşeye rağmen artırılabilirken , keçilerimiz daha çok azalmış .
(ŞAKA)
''yoksa orman severler çaktırmadan geceleri keçi avına mı ? çıkıyor''

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 20:43   #63
Ağaç Dostu
 
gece's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-02-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,670
Galeri: 32
Keçi değil, kedidir, kedi!

Komplo teorilerine kadar gelinmiş. Konu; 'keçilerin doğaya zarar veren bir canlı oluşu ve bu nedenle-doğaya zarar veren bir canlı türü olması nedeniyle- orman sahasına girmesinin, önlenmesi, kontrol altına alınması, yasaklanması gereken bir tür olduğu' yönündeki görüş ağırlıklı kabul görmüş gibi algılıyorum.

Buna karşılık MeyveliTepe'nin ifade ettiği; keçinin kendisi ile zararının doğrusal bir ilişkisinin olmadığı ile huyhuy'un yöre insanlarına daha gerçekçi yaklaşılması düşünceleri de dile getirilmiş.

Bugün keçilerin orman ve diğer bitkilere zarar verdiği şeklinde bir sonuç varsa -ki var- bunun nedeni keçilerin keçi oluşları değil, MeyveliTepe'nin isabetle işaret ettiği üzere 'günah keçisi' olarak insanları aklamak için kullanılmalarıdır.

Keçinin orman ve meralara zarar vermesi, ancak yetersiz alanda, olması gerekenden fazla sayıda keçi bulunması durumunda söz konusudur. Kaç keçinin ve keçicinin (çobanın) yaşayacağına da insanlar karar verdiği açık olduğundan, sorunun özünün hemen her şey gibi ifrat ve tefrit şeklindeki son derece medenî tutumumuz olduğu da ortadır.

Sorunun özü; ifrat ve tefrit gibi uçlar olunca, keçinin ormanlık alanlardan tümden yasaklanması (tefrit) ile talebe bağlı olarak, isteyenin istediği sayıda hayvanı, istediği yerde otlatması (ifrat) ile sorun çözülmeyecektir. Çözülemez.

Sorun, bu yönüyle keçi ile de sınırlı değildir zaten; keçiden el çektirilen davar sahipleri, keçilerini koyun ya da sığıra dönüştürüp, ormana değil, sınırları iyice daralmış meraya yönlendirdiğinde, bu kez de mera, biyolojik çeşitliliğini yitirecek, hayvanların tercih ettiği bitkiler aşırı otlanacağı için yok olma yönünde gelişirken, uzak durduğu, hayvanların yiyemediği, uzak durduğu dikenler baskın çıkıp, merayı belki de yürünemez hale getirebilecektir.


Gerçi, uzun vadede endişelenecek bir durum olmayacağı açık, çobanların yaşam hakkı, günümüzde bile soykırım derecesinde sınırlandırılmış, hemen hiç bir yerde kız dahi verilmez, sanki diğerleri masummuş gibi masum olmayışın timsali ilan edilmişken, bir süre sonra endişelenecek ne bir hayvan ne de hayvancılıkla geçinen insan kalmayacağı gün gibi ortada.

Onların yerini nasılsa çok uluslu yabancı firmalar alacak ve mezbaha artığı yemler ile güneş yüzü görmeyen hayvanlar beslenip, türlü teknik yöntemler ile hayvanlar sanki fabrikasyonmuş gibi hızla üretilip, kendi besinini seçmek istemeyen, ithal ve GDO'lu ürün tüketmeye daha hevesli geniş kitleler "hiç iyi niyetlisine rastlanılmayan" çobanlardan kurtuldukları için daha bir huzura kavuşacaklar, ithal gıda maddesi bağımlılığı ile bağımlılıklara bir yenisi daha hevesle eklenecektir. Keçiler gidecek, güzel günler gelecek(!?)

Az kaldı, azıcık daha sıkın dişinizi, keçilerin de çobanların da sonu yakın!


gece
tüketicilerin çobanlara verdiği önemden fazlasını tüketicilerin asla haketmediğini düşünen, bugünkü ve gelecekteki duruma müstehak gören forum kişisi

SZT beğendi.
gece Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 20:55   #64
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 10-03-2009
Şehir: Balıkesir
Mesajlar: 907
Galeri: 43
Bu başlık altında son sözüm; Siz iyisi mi; Salın keçilerinizi ormana, Mevla kayırır nasıl olsa...


Düzenleyen köknar : 25-07-2010 saat 20:57 Neden: Yanlış kelime...
köknar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 21:38   #65
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Bende son mesajım dı diye yazdım ama, bakıyorum ki moderatörler bile, olaya olması gereken yaklaşımdan arklı olarak bakıyor.

Burada konu kesin ve net olarak şudur.

Sadece bize özgü bir yasak değil, tüm dünyaca kabul görmüş, yarar/zarar mukayesesi defalarca yapılmış, değişik ırkarı geliştirilerek hem veriminin arttırılması, hem de verdiği zararın önlenmesine çalışılmıştır.

Ben de dahil bu konuya yazan hiç kimse keçilerin ve çobanların soyunun tükenmesi ile ilgili ne bir beklentide, ne de temennidedir.


Burada ortaya konan görüşlerin bazıları bilimsel, bazıları da duygusal ve temenni içeren görüşler olarak ayrılıyor.

Hala malesef gerçekleri görmezlikten gelerek bir saplantı ile komplo teorileri üretip, birde bunlara inanmak hayetle karşıladığım bir durum.

Orman kanunu ile ilgili olarak sevgili Köknarın uzmanlık alanına girmek istemiyoum ama, İlk kanun hazırlandığı, 1994 de düzenlemesinin yapıldığı, 2006 da ek maddelerinin konduğu bir kanun.

Demek ki 50 yıldan fazla süredir tüm iktidarlar yabancı uşağı ve ülkeyi yavaş yavaş peşkeş çekiyorlar öyle mi ?

Bu nasıl bir fantazidir, nasıl bir kendini kandımaca, savunma oluşturmadır inanın anlayamıyorum.

Bütün politikacılar kanun düzenledikleri, kolluk kuvvetleri ve bürokrat, memurlar bunları uyguladıkları, bilim insanları da bu uygulamaları ışık tutacak çalışmalar hazırladıkları için demek ki, vatan haini oluyor.


Neyi savunduğunuzun arkındamısınız?

Ben tekrarlamak istiyorum,

1-) Keçi milleti üzerinde yapılan bilimsel bir çok araştırma sonucun da gelişmiş ve gelişmekte olan onlarca ülke ancak kontrollü besiciliğine izin vermiştir.

2-) Keçiler ve çobanlar için kimse yok olsun temennisin de değil, kanun ve kurallar çerçevesinde işlerini yapmaları konusun da yaptırım istemektedir.

Bu kadar basit bir konuyu romantik, duygusal, ve kanaatim ce bilimsellik dışı olarak savunmak doğru değildir.

Beslediği keçi '' BİZİM '' ormanımıza zarar veren çobanı, o çobanın sağlıksız şartlar da hayvan beslemesine yol açan politikacıyı, o çobanın ürününü mundar edip emek hırsızlığı yapan tüccarı, kanun ve kurallar dışında tüm bunları savunan, destek veren, göz yuman tüm üçüncü kişileri de aynı kefeye koyuyor ve teröristlerle eş değer tutuyorum.

Bu konu ile ilgili kanun maddesi bilimsel niteliklere dayanaklıdır, aksi olsaydı kanunu tartışırdık.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 21:59   #66
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
"Orta Toroslar'da iki yaşında 37 bin sedir fidanı bulunan örnek bir sahada yaptığımız deneyde, iki keçinin bir saatte bütün fidanları yiyebildiğini gördük." (Orman Yüksek Mühendisi A. Şevket Ayhan)"
Keçi başına saatte 18500 adet iki yaşında fidan. Bir keçinin dakikada 308 fidan yemesi lazım. Her fidan için 20 kere ağzını açıp kapasa dakikada 6166 kere eder. O da saniyede 102 kere ağzının açıp kapaması ve yutkunması demek. Yine aynı dakika içinde bir fidandan diğerine gidiş zamanını hesaba katmıyorum. Bana kalırsa bu orman yüksek mühendisi yanlış hesap yapmış.

Keçilerin sürgünleri yemesi, ağaçların diplerini temizlemesi kötü bir şey değil. Bu konuda pek çok araştırma var. Onlar da orman ekosisteminin bir parçası.

Konuya ya hep ya da hiç diye yaklaşmak hatalı olur. Yeni tesis edilen fidanlardan kurulu bir alana, ya da kesilip sürgünlerden büyümeye bırakılan bir gençleştirme alanında keçi doğal olarak zarar yapar. Buna dayanarak uygulanan katı yasaklar olması gereken ekosistemi de kesintiye uğrattı. Bunun geç de olsa farkına varıldığında kontrollü izin verilmeye başlandı. Uygulamada eksiklikler, yanlışlar olabilir tabii. Orman personelinin eğitilmesi zararı önleyip faydayı arttıracaktır.

Konu her nedense farklı kutuplar tarafından farklı yorumlanıyor. Yabancı çok kaynak var ama çeviri yapmayı pek sevmiyorum. Bir kaç Türkçe link de karşı cepheden vereyim.

http://www.kesfetmekicinbak.com/gundem/07712/

http://beslenmebulteni.com/besin/ind...lik&Itemid=484

http://www.haberruzgari.com/Cevre-Ta...ani-degil.html

http://www.karasaban.net/kil-kecisi-gunah-kecisi-mi/

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 22:27   #67
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Beslediği keçi '' BİZİM '' ormanımıza zarar veren çobanı, o çobanın sağlıksız şartlar da hayvan beslemesine yol açan politikacıyı, o çobanın ürününü mundar edip emek hırsızlığı yapan tüccarı, kanun ve kurallar dışında tüm bunları savunan, destek veren, göz yuman tüm üçüncü kişileri de aynı kefeye koyuyor ve teröristlerle eş değer tutuyorum.
Bir konuda pek çok kişi farklı şeyler düşünebilir. Kabul edelim ki doğrunun daha doğrusu, yanlışın daha yanlışı vardır. Hatta, bugün doğru diye bildiğimiz, yarının affedilmez ve geri dönüşü olmayan yanlışı olabilir. Tabii ki bunun tam tersi de mümkün. Bu yüzden, bir konuda bir fikre sahip olunması gayet doğal. Ancak, gayet tartışma götürür bir konuda kendisi gibi düşünmeyenlere yafta yakıştırma davranışına sözlükte birçok karşılık bulunabilir.

Merada, otlakta veya ormanda otlatılan hayvanları sağlıksız koşullarda yetiştirilen hayvanlar olarak nitelemek de çok tartışılır. Gece'nin dediği gibi, kendi adıma ne mezbaha artığı ve GDO'lu mısır ile kapalı yerlerde beslenen hayvanlar ne de bu hayvanlardan elde edilen ürünlerin sağlıklı olmadığını düşünürüm. Bu hayvanların metabolizmaları ne mezbaha artığına ne de mısıra göredir. Bu böyle olunca, birden bire düşünmeye başladım acaba keçi yerine ahır besiciliği vb. konularının altında yem pazarı vb. bir şeyler mi var diye. Makro ölçekte sayılara bakıldığında çok da anlamsız gelmiyor hani

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 23:18   #68
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Alıntıladığınız bölümde yaftalamadan ziyade hatalar ve suistimaller zincirinin tüm halkasının verdiği zararı gözönüne getirdim.

Konu keçi ve verdiği zararlar da değil aslında ama iş o mecraya gelince bunları tartışır olduk.

Linklerini vediğiniz makaleler ve yabancı makaleler de de konu tartışılıyor olsa da galiba bazı şeyler gözden kaçırılıyor diye düşünüyorum.

Bir kere sınırlı sayıda ki adalarımızın, az kalan ormanlık alanları bizzat bu keçi milleti tarafından bitirildikleri için, Yunan Adaların da, Sicilya vs gibi kapalı alanlar da da aynısı yaşandığı için kati kurallar, düzenlemeler getirilmiştir.

Bazı yaşlı, gelişmiş, büyümüş ağaçlardan oluşan orman dan ve bu ormanlara keçi yayılmasının sürgün temizliğinde çok faydalı olduğunu ve gübesinin de ek katkı sağladığını bir görüş olarak benimsiyorsunuz.

Peki hangi tip ağaçlardan oluşan orman da sürgün temizliğinin faydası vadır? Her ormanın ağaç topluluğu acaba keçi otlatılması ve sürgün temizliğinden fayda sağlayabilir mi?

Acaba orman denince aklımıza koca koca kızılçam ormanları mı gelmektedir?
Yoksa

Ekvatoral yağmur ormanı
Mangrov ormanları
Muson ormanları
Tropik iğne yapraklı ormanlar
Tayga ormanları
Yağmur yeşili yapraklı orman (kış ormanı)
Sert yapraklı orman
Yazın yeşil yapraklı orman (Yaz ormanı)
İğne yapraklı (ibreli) orman
Galeri ormanları
Bataklık ormanları

gibi bir çok çeşidi ve içeriği itibariyle asla sürgünlerine dokunulmaması gereken orman varlıklarından bizim ülkemiz de Karadeniz, Marmara, Trakya, İç Anadolu, Doğu Anadolu bölgelerin de yüzlecesinin olduğunu da hatırlamalımıyız?

Ya da sadece kızılçam ormanları, bazı çok yaşlı ağaçlarla kaplı ormanlar için özel olarak keçi yayma kanunları mı düzenlemeliyiz.
Peki o zaman oranın keçi ve çobanı ile berinin keçi ve çobanı arasında ki haksızlığı nasıl gidereceğiz?


Ben ve benim gibi düşünen yorumcular ana tema olarak '' kanunlar, yasal düzenlemeler çerçevesin de, ne keçiyi ve çobanı mağdur edelim, ne de milli varlığımız ormanlarımızı tüketelim '' dedikçe ne den bizi duyarsız olmakla suçluyor ve hala bir türlü anlayamadığım komplo teorilerin de uydurulan hikayelere yandaş gibi görüyorsunuz.

Keçi milletini beslemek en kolay hayvancılık türlerinden birisidir. Bolca ve anasının besleyemediği çoklukta yavruladığı için de oğlak eti diye bir kavram oluşmuştur.

Aynısını 3-6 haftalık ne bir kuzuya ne de danaya yapamazsınız, yapmazsınız, yaptırmazlar.

Keçi sürülerinin kontolsüz ve bedavaya yakın olarak bakılabiliyor olması ( ormanı da merayı da tüketmesi bana göre bedava değil ama çobana göre bedava dır ) meralarımızı ve ormanlarımızı, makiliklerimizi perişan etmektedir.

Yediği yemi ete çevirme oranların da diğer emsali hayvanlara göre verimi azdır.

Saanen cinsi gibi keçiler dış mihaklarca ülkemize yutturulmaya çalışılan ırklar değil, aksine hazır ya da kolaylıkla hazırlanabicek yemlerle beslenebilen ve süt, et, kıl, deri verimi çok daha azla olan çeşitlerdir.

Ben keçi besliyorum. Etafımda ki bazı kişiler de besliyor. Ama aramız da ki fark ben çobanımı da, keçimi de, doğayı da aynı özenle, samimiyetle severken, bazı diğerleri sadece cebini seviyor.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 23:21   #69
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
Bir konuda pek çok kişi farklı şeyler düşünebilir. Kabul edelim ki doğrunun daha doğrusu, yanlışın daha yanlışı vardır. Hatta, bugün doğru diye bildiğimiz, yarının affedilmez ve geri dönüşü olmayan yanlışı olabilir. Tabii ki bunun tam tersi de mümkün. Bu yüzden, bir konuda bir fikre sahip olunması gayet doğal. Ancak, gayet tartışma götürür bir konuda kendisi gibi düşünmeyenlere yafta yakıştırma davranışına sözlükte birçok karşılık bulunabilir.

Merada, otlakta veya ormanda otlatılan hayvanları sağlıksız koşullarda yetiştirilen hayvanlar olarak nitelemek de çok tartışılır. Gece'nin dediği gibi, kendi adıma ne mezbaha artığı ve GDO'lu mısır ile kapalı yerlerde beslenen hayvanlar ne de bu hayvanlardan elde edilen ürünlerin sağlıklı olmadığını düşünürüm. Bu hayvanların metabolizmaları ne mezbaha artığına ne de mısıra göredir. Bu böyle olunca, birden bire düşünmeye başladım acaba keçi yerine ahır besiciliği vb. konularının altında yem pazarı vb. bir şeyler mi var diye. Makro ölçekte sayılara bakıldığında çok da anlamsız gelmiyor hani
Size itiraz değil , ancak tamamlama anlamında ;

Yaylada , merada gezen hayvan nasıl sağlıksız olur doğrusu bende anlamadım . Organik ve doğal et için , hayvanların nasıl beslenmesi gerek ? ahırda bakılan besi yapılan hayvan hazır yem yiyecek , veya ancak arazi sahibi olan hayvancılık yapabilecek . Tabii Hayvan yaylada ormanda otlarsa yem fabrikaları hazır yemi kime satacak ?

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 23:23   #70
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.

Keçi nüfusunun en yoğun olarak bulunduğu Batı Marmara'nın ve Kuzey Eğe'nin kesiştiği Biga yarımadasının birçok yerinde bulundum. Hatta, Kazdağlarının en yüksek yamaçlarının birinde (Orman Köyünde)yılın birkaç ayı yaşıyorum.

Buralarda Keçi nüfusu çok fazladır. Nedeni ise kolay bakılması ve çok yavrulaması. Tabi bir de Ezine Peyniri üreticilerinin ürettikleri peynirlerine, o güzel tadını veren keçi sütünü karıştırmalarından kaynaklanmaktadır.

Keçinin neden kolay bakıldığını açayım isterseniz. Bu bölgede keçi çobanlarının çoğu, sürüsünün başında bulunmaz. Ya sürüsünü köpeğe bırakır kahveye vs. ye gider. Ya da hayvanlar tamamen başıboş gezer akşam ağıllarına dönerler.

Sürü sahipleri her yeri doğal meraları olarak görürler. Hatta tapudan satın aldığınız araziyi çevirmeye kalktığınızda size kızarlar ve biz şimdi hayvanlarımızı nerede otlatacağız diye sitem ederler.

Keçilerin, Ormana salınması onlar için sadece normal bir olaydır. Hatta yeni fidanları ve sürgünleri yemeleri için teli bizzat kendileri açarlar. Çevrili yerler hoşlarına gider. Çünkü gün boyunca hayvanlar daha da güvende olurlar, Akşam sürüyü toplama zahmeti olmaz.

Köylünün birçoğunun da 25-30-40 veya daha fazla arazisi olmasına rağmen, hayvanlarını bir başkasının tarlasına veya ormana salmak daha çok tercih ettikleri bir yoldur. Devletin bir çok teşviğine rağmen, hiçbiri ağılını iyileştirmez, sağım makinesi kullanmaz, soğutma tankı almaz, hayvanını aşılatmaz ve bakımını yapmaz. Sadece sütünü sağar az veya çok olması da onu ilgilendirmez. Hayvan başına aldığı süt miktarını çoğaltmaya uğraşmaz.

Yabancı ülkelerde 15 ile 40 dönümde 100 adet hayvan bakılabilirken, bizde 100 keçiye en az 100-150 dönüm yerin gerektiğini savunurlar. Kısaca bizim köylümüz hayvanlarına bakmayı bilmez, bilgisizliğinin sonucunda ormanlar zarar görür.Özellikle de Çanakkale bölgesinde ormancılar keçilerin ormana girmelerine ses çıkarmaz. Çanakkale bölgesindeki Orman köylerinin, hayvancılığın ve köylünün durumu tamamiyle ormana bağlıdır.


Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 23:45   #71
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Size vatanını milletini seven keçi çobanlarımızla ilgili yaşadığım bir örneği de vereyim.

İzmir Çeşme otobanı yapılınca iki bölge arasın da kalan yerlere keçiler gidip gelemez oldular. Bu arada da sakız ve delice koruma hatları ile vakıf, kurum, kuruluş ve kişilerin oluşturdukları bir çok dağınık genç ormanların da etrafları telle çevildi.

3 yıl önce Bodrum dan Çeşme ye evime dönmekteyim. Gece saat 01:30 civarı, hızım 120 km/h. hafif eğimli ve virajlı olan Karaköy civarını geçerken bir anda yüzlerce keçiyi yolun bölünmüş her iki tarafından karşıya geçer halde gördüm.

Arabam yererli ekipmana, bende dikkate sahip olmasam direk içerisine girecektim. 1-2 metre kala acı acı frenle durabildim.

O çoban hem otoban tellerini kesip karşıdan karşıya keçi geçiriyor, hem de diğer koruma altında ki alanlara hayvanını yayarak zarar veriyor.

Jandarma yı arayarak tespit yaptırdım. Çobanın 600 den fazla keçisi olduğunu tespit ettiler.

Ziyan ettikleri genç ormanlar için de tespit yapıldı ve durum korkunçtu.

Daha sonra benim başıma gelen olaydan 3 ay sonra yaz sonunun da ise bu sefer Zeytinler sapağında aynı durum tekrar yaşanmış ve meydana gelen kazada yeni evli bir çift güpe gündüz sürüye çarparak taklalar atmış, onlaca keçi telef olmuş ve malesef o çift ölmüştü.

Bi cevap da sevgili huyhuyhuy a,

Yaylada, merada hayvan yayıp besleyen her çobanın hayvanı malesef ne organik olur ne de sağlıklı. Bu tip besleme yöntemi de diğer yöntemler gibi ilgi ve özen ister.

O çoban hayvanını sadece dağda bayırda otlatıp gerekli tuzu yalatmaz, ek mineralleri vermez, yağmura, çamura ve yeterli büyüklükte olmayan ağıllara tıkarsa o hayvan hastalanır.

Sürüsüne dışarıdan damızlık teke bile almadığından bi kaç nesil sonra eş cinsel doğumlar olur.

Bu tip hayvanlar doğuştan hasta ve dayanıksızdır. Dolayısı ile basar ucuz antibiyotiği, ilacı.

İşte o et de süt de süper organik olur.

Ama bilinçli çoban yukarıda ki satırlarda defalarca anlatmaya çalıştığım gibi işini laiki ile yapar ve ne bana ne size ne de doğaya ve başkasına zarar vermemeye çalışır.

Bir de yayla da dağda bayır da antibiyotik kullanan sürülerin gübelerinden bulaşan atıklar dolayısı ile bir süre sonra zararlı parazitler, mantarların meraya verdiği zararı, ora da otlayan diğer hayvanların maruz kaldığı haksızlığı, doğal hayvan topluluğunun nasıl etkilendiğini de bilmek gerekir.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-07-2010, 23:50   #72
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan Mesajı Göster
Merhaba.

Keçi nüfusunun en yoğun olarak bulunduğu Batı Marmara'nın ve Kuzey Eğe'nin kesiştiği Biga yarımadasının birçok yerinde bulundum. Hatta, Kazdağlarının en yüksek yamaçlarının birinde (Orman Köyünde)yılın birkaç ayı yaşıyorum.

Buralarda Keçi nüfusu çok fazladır. Nedeni ise kolay bakılması ve çok yavrulaması. Tabi bir de Ezine Peyniri üreticilerinin ürettikleri peynirlerine, o güzel tadını veren keçi sütünü karıştırmalarından kaynaklanmaktadır.

Keçinin neden kolay bakıldığını açayım isterseniz. Bu bölgede keçi çobanlarının çoğu, sürüsünün başında bulunmaz. Ya sürüsünü köpeğe bırakır kahveye vs. ye gider. Ya da hayvanlar tamamen başıboş gezer akşam ağıllarına dönerler.

Sürü sahipleri her yeri doğal meraları olarak görürler. Hatta tapudan satın aldığınız araziyi çevirmeye kalktığınızda size kızarlar ve biz şimdi hayvanlarımızı nerede otlatacağız diye sitem ederler.

Keçilerin, Ormana salınması onlar için sadece normal bir olaydır. Hatta yeni fidanları ve sürgünleri yemeleri için teli bizzat kendileri açarlar. Çevrili yerler hoşlarına gider. Çünkü gün boyunca hayvanlar daha da güvende olurlar, Akşam sürüyü toplama zahmeti olmaz.

Köylünün birçoğunun da 25-30-40 veya daha fazla arazisi olmasına rağmen, hayvanlarını bir başkasının tarlasına veya ormana salmak daha çok tercih ettikleri bir yoldur. Devletin bir çok teşviğine rağmen, hiçbiri ağılını iyileştirmez, sağım makinesi kullanmaz, soğutma tankı almaz, hayvanını aşılatmaz ve bakımını yapmaz. Sadece sütünü sağar az veya çok olması da onu ilgilendirmez. Hayvan başına aldığı süt miktarını çoğaltmaya uğraşmaz.

Yabancı ülkelerde 15 ile 40 dönümde 100 adet hayvan bakılabilirken, bizde 100 keçiye en az 100-150 dönüm yerin gerektiğini savunurlar. Kısaca bizim köylümüz hayvanlarına bakmayı bilmez, bilgisizliğinin sonucunda ormanlar zarar görür.Özellikle de Çanakkale bölgesinde ormancılar keçilerin ormana girmelerine ses çıkarmaz. Çanakkale bölgesindeki Orman köylerinin, hayvancılığın ve köylünün durumu tamamiyle ormana bağlıdır.


Saygılar
Yukarıda ki yazı , eski usulu yeriyor gibi gözüksede bir bakımdan da övüyor.
adresi tam verirseniz , tam organik süt ve peynir almak için oraya gitmek isterim .(:

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 00:01   #73
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi balbay Mesajı Göster
Size vatanını milletini seven keçi çobanlarımızla ilgili yaşadığım bir örneği de vereyim.

İzmir Çeşme otobanı yapılınca iki bölge arasın da kalan yerlere keçiler gidip gelemez oldular. Bu arada da sakız ve delice koruma hatları ile vakıf, kurum, kuruluş ve kişilerin oluşturdukları bir çok dağınık genç ormanların da etrafları telle çevildi.

3 yıl önce Bodrum dan Çeşme ye evime dönmekteyim. Gece saat 01:30 civarı, hızım 120 km/h. hafif eğimli ve virajlı olan Karaköy civarını geçerken bir anda yüzlerce keçiyi yolun bölünmüş her iki tarafından karşıya geçer halde gördüm.

Arabam yererli ekipmana, bende dikkate sahip olmasam direk içerisine girecektim. 1-2 metre kala acı acı frenle durabildim.

O çoban hem otoban tellerini kesip karşıdan karşıya keçi geçiriyor, hem de diğer koruma altında ki alanlara hayvanını yayarak zarar veriyor.

Jandarma yı arayarak tespit yaptırdım. Çobanın 600 den fazla keçisi olduğunu tespit ettiler.

Ziyan ettikleri genç ormanlar için de tespit yapıldı ve durum korkunçtu.

Daha sonra benim başıma gelen olaydan 3 ay sonra yaz sonunun da ise bu sefer Zeytinler sapağında aynı durum tekrar yaşanmış ve meydana gelen kazada yeni evli bir çift güpe gündüz sürüye çarparak taklalar atmış, onlaca keçi telef olmuş ve malesef o çift ölmüştü.

Bi cevap da sevgili huyhuyhuy a,

Yaylada, merada hayvan yayıp besleyen her çobanın hayvanı malesef ne organik olur ne de sağlıklı. Bu tip besleme yöntemi de diğer yöntemler gibi ilgi ve özen ister.

O çoban hayvanını sadece dağda bayırda otlatıp gerekli tuzu yalatmaz, ek mineralleri vermez, yağmura, çamura ve yeterli büyüklükte olmayan ağıllara tıkarsa o hayvan hastalanır.

Sürüsüne dışarıdan damızlık teke bile almadığından bi kaç nesil sonra eş cinsel doğumlar olur.

Bu tip hayvanlar doğuştan hasta ve dayanıksızdır. Dolayısı ile basar ucuz antibiyotiği, ilacı.

İşte o et de süt de süper organik olur.

Ama bilinçli çoban yukarıda ki satırlarda defalarca anlatmaya çalıştığım gibi işini laiki ile yapar ve ne bana ne size ne de doğaya ve başkasına zarar vermemeye çalışır.

Bir de yayla da dağda bayır da antibiyotik kullanan sürülerin gübelerinden bulaşan atıklar dolayısı ile bir süre sonra zararlı parazitler, mantarların meraya verdiği zararı, ora da otlayan diğer hayvanların maruz kaldığı haksızlığı, doğal hayvan topluluğunun nasıl etkilendiğini de bilmek gerekir.
Sizin bahs ettiğiniz , çoban bizim oralarda evde tutulmaz , bir araba sopa yer.
Bahs ettiğiniz eski usul bakım için yapılması gerekenlere , bir de ben ilavede bulunayım . Hayvan her zaman , aynı yere otlamaya götürülmez. Zaman zaman farklı meralara ve değişik yeşile yayılır ki hertür gıdayı alabilsin . Ve bu da büyük miktardaki sürüleri sevk etmekte epeyce zordur. Tecrübeli çoban tecrübeli köpek gerektirir. Çobanlık gelişi güzel bir iş değildir. Bilgi ve tecrübe gerektirir.

Ben de tekrarlayayım . Keçileri gelişi güzel salıverelim demiyorum . Ama seanen keçisine yer açmak telaşı ile , eski usulü yok etmeyelim . Sonra ileride çok ararız.

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 00:22   #74
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Eskiden köyde, sadece köylü yaşarken , sonradan şehirden gelen komşuları oluşunca , kentten gelen her bakımdan güçlü komşular , köylüye çeki düzen ve terbiye vermeye çalışıyorlar. Ve bahçelerinin içine sızan keçilerden ve diğer hayvanlardan rahatsız oluyorlar. Köylü de hayvanı şehirden gelmiş bu komşusunun bahçesine girince , pek de rahatsız olmaz. Sinsice mutlu bile olur. Zira şehirli komşu gelene kadar, hayvanını o arazide otlatıyordu.

Seanen keçisi geldi . Verdiği süt miktarı ile reklamı yapıldı . Yavru miktarı ile çok karlı olduğu söylendi. Eski keçi gibi gezdirmeye gerek de yoktu . Besi sığırcılığı gibi bakımı yapılabilirmiş. Ve herkes bu keçiden almaya başladı . Tabii bakım masrafı da ona göre hazır yem yediği için . Ama eski usul gezen keçi hem az süt verir. Ama masrafı çobanı açısından sıfıra yakın olduğu için , ucuza süt verebilir. Seanen keçi sahibi , hem kaliteli, hem ucuz süt veren keçiye iyi gözle bakamaz artık .
Eski usul, şehirden gelen kent alışkanlıklı, komşunun işine gelmez.
Yem üreticisinin işine gelmez.
Kaliteli dondurma üreten , peynir üreten ustalar bu konuyu çok iyi tahlil edebilirler.

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 00:37   #75
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 10-03-2009
Şehir: Balıkesir
Mesajlar: 907
Galeri: 43
Yazmayacağım dedim ama olmuyor. Kimsenin, hele de "masrafı sıfırlamak" düşüncesiyle benim ülkemin ormanlarına sürüsünü gelişi güzel sokup orman örtüsüne zarar vererek geçimini sağlamaya hakkı hukuku yok! Hem işini bedavaya getirmek için keçi sürüsünü yasak alanlı orman bölgelerine sokacak, bu şekilde benim ülkemin ormanını tahrip edecek, hem de bunu geçimini sağlamak, hayatta kalabilmek, ayakta durabilmek ile gerekçelendirecek. Kusura bakmasın hiç kimse ama, öyle YAĞMA yok. Bunun tam tanımı YAĞMA' dır!
Masrafı sıfırlayarak geçimini sağlamanın benzer birkaç yolunu saymak isterim. Benim nezdimde masrafsız keçi yetiştiriciliği yapmak amacıyla YASAK ZAMANLARDA YASAK ALANLARDA keçi sürüsünü otlatan çoban, bir mağazadan çaldığı kıyafetleri pazarda işportada satan kişiden farklı değildir! Birinin tapulu arazisindeki kiraz ağaçlarının kirazlarını toplayıp pazarda satmak da aynıdır. Bu mudur savunduğunuz?

köknar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 00:52   #76
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Ben yerli ya da sonradan getirilmiş olan tüm Alpin, Ankara, Beyaz Alman, Asil Boer, Damascus, Honamlı, Kıl, Kilis, Malta, Norduz, Nubiya, Saanen, Toggenburg gibi çeşitlerin aynı anda korunması, yetiştirilmesi, geliştirilmesi ile ilgili zaten kendimce çalışıyorum.

Bu konu da sizden farklı düşünüyor değilim.

Benim çobanlığım iyidir. En azından eğitimli bir çoban olduğumdan bir çok şeyi doğru yapabiliyorum.

Bir türlü anlaşamadığımız konu, sizin dönüp dolaşıp olayı sanki çoban ve keçilerimizi yok etmek, yasaklamak üzerine algılamanız ile, bizim keçiyi kontrol altın da tutup, çobanı eğitip, gelirini yükseltip bazı olumsuz yaklaşımlara sebebiyet verilmesine mani olmak istememiz ikileminde tıkanıyor.

Ben çobanın da, yetiştiricinin de ne yaşadığını, hangi zorluklarla mücadele ettiğini, çobanınını, keçisini, veterinerini, yemcisini, bürokratını uzun zamandır biliyorum.

Meselemiz şu;

Keçi milleti ormana zara verir, dolayısı ile kontrollü ya da kontrolsüz ormana sokulması yasaktır.

Buna rağmen bunu suistimal eden çaban, mal sahibi, ormancı, bürokrat, her kim ise suçludur.

Bunun affı, mazur görülmesi olamaz. Benim savunduğum fikrin ana teması olan keçi ormana zarar verir görüşü, bilimsel olarak kanıtlanmış gerçektir.

Bazı karşıt görüş sahiplerinin önerdiği ya da idda ettiği gibi zarar vermez, faydası da vardır gibi söylemlere yukarı da diğer yazılarımda belirttiğim sebeplerden dolayı katılmıyorum.

İlla keçini besleyeceksen, benim gibi yapar, bahçe budama atıklarını, biçtiğin taze ve ilaçsız çimleri, yabani otları, biraz da kendi yaptığın tahıl karışımlarını, doğal mineral tuzlarını eklersin mis gibi de besicilik yapasın.

Yok işin ucuzuna, kolayına kaçıp ''BİZİM '' milli valıklarımıza zarar verip sadece sen faydalanacaksan o işe de kanun ile mani olunur.

Konu bu. Yoksa organik keçi peyniri mi istiyorsunuz? Buyurun gelin benim adım dan önce lakabım ''organik yabani''.

Meyvalarımı saksağan ve diğer kuşlarla, bademimi harnupumu sincaplarla, sebzemi tahılımı böcü bötüyle, çimimi bahçe atığımı kirpi, tosbağa, kurbağa ile paylaşıyorum.

Benim sistem de her şey değerlendirilir. Ama emek vererek. Sevgili köknar ın bahsettiği gibi;

''saldım çayıra mevlam kayıra, bir dönüm bostan, yangel Osman'' larla bu işlerin yapılmasına karşıyım.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 01:14   #77
Ağaç Dostu
 
hozat's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-03-2009
Şehir: İstanbulve Bodrum
Mesajlar: 2,148
Galeri: 45
sn.balbay,

YAZDIKLARINIZIN HER SATIRINA, HATTA HER KELİMESİNE HARFİYEN KATILIYORUM.

Ben de, her şeyimi börtü böcek, kuş köstebek vs.ile paylaşanlardanım.
Yaşadığım bölgede ki köylülere yılanları öldürmeyin,yırtıcı kuşları vurmayın, fareler çoğalır fikrini aşılamaya uğraşıyorum.
ÖĞRETMENLİK YILLARIMDA, ÖĞRENCİLERİME. BALTALAR ELİMİZDE, UZUN İP BELİMİZDE ŞARKISINI ASLA SÖYLETMEDİM!
SAYGILAR..

hozat Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-07-2010, 01:56   #78
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Yukarıda ki yorumlarımın birden fazla tekraren yazdım . Birkere daha yukarıdaki yazımdan kopyalayarak buraya yapıştırıyorum .

Ben de tekrarlayayım . Keçileri gelişi güzel salıverelim demiyorum

.

Bu konuda kendi fikrimce söylenmesi gereken her şeyi , aklımın erdiğince söylediğime inanıyorum .

Ve bu başlıktaki tüm yorum yazan katılımcılara , teşekkür ediyorum . Bu arada sürç-ü lisan ettik ise af ola. Dileği ile hoşça kalın

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-07-2010, 21:42   #79
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 850
Ne güzel ki müşterek doğru da anlaştık. Zaten ülkemin sağduyulu fikir sahipleri, düşünürleri, entellektüelleri, ne keçimize, ne çobanımıza, ne de anavatanımız olan bu toprakların bize hayat veren doğamıza ve onun ev sahipliği yaptığı çeşitliliğe kaşı bir hareketi benimsemiyor.

Tek korkumuz aslında müşterek olarak acaba, birileri geleceğimizi ipotek altına almaya mı çalışıyor, bizi emperyalist sömürücülere peşkeş mi çekiyor olgusu.

Çok haklı olarak hepimiz tedirginiz. Ancak lütfen bir takım siyasi yalanların etkisinde kalmadan, bu foruma yakışır şenlikte paylaşımlar yapalım.

Bir birimize rakip, hasım, düşman değiliz. Demokasiyi madem benimsiyoruz, gereğini de yapalım.

Fransız, İngiliz, Batılı, Avrupalı, Süper Güç diye adlandırdığımız dünkü yeni yetmeler, bir birini keserken, adaleti, hoşgörüyü biz geniş topraklarda sağlamıştık.

Varın yine aynısını yaşatalım. Etnik kimlik zenginliktir. Ta ki birbirimizin sevincini de, üzüntüsünü de kalpten hissetmeye devam ettiğimiz sürece.

Selam olsun 81 vilayete, selam olsun binlerce Anadolu yaşayanı kültüre.

balbay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-07-2010, 23:19   #80
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Şükrü Erbaş' ın "Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz" mecazi şiirini anımsadım mesajları okuyunca.

aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-07-2010, 00:34   #81
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi aygün Mesajı Göster
Şükrü Erbaş' ın "Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz" mecazi şiirini anımsadım mesajları okuyunca.
Merdikıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş!"

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-07-2010, 09:34   #82
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi huyhuyhuy Mesajı Göster
Merdikıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş!"
Haksızlık etmeyin şimdi sayın huyhuyhuy
Keçiler, küçük hesaplar, ,çevre doğa vs. derken, ister istemez anımsıyor insan.
Üstelik bence çok da güzel, eleştirel ve edebi değeri yüksek bir şiirdir. Ha, bunun yanında aceleci, önyargılı tepkiler de almştır.
Lafı uzattım, bizlerin başına ne geliyorsa ve ne geldiyse küçük hesapların peşine düşmemizden değil midir? Hiç sirkat falan da değildir bu. Mükemmel insan olmadığı gibi mükemmel toplum da yoktur. Önemli olan, özeleştirisini yapabilmek ve gelişimin dinamiğini yakalamaktır. Üç kg bulgura ....diye devam edersem konudan uzaklaşmanın eşiğine gelmiş olan beni malina ne eder bilmem Saygılar...

aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-07-2010, 12:06   #83
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Sayın aygün, haksızlık yapmak için , veya şairi eleştirmek için yazmadım . O deyişi .

Şair hakkında çok bilgim yok . Şiirden de sadece okumak ve okuduğumdan haz almaktan ileri bilgili olduğumu söyleyemem .

Sizin şairden bahs etmenizden sonradır. Baktım . Şiiri okudum .

Şiiri okuduktan sonra , şairi anlamaya çalıştım . o toplumun içinde yaşamış ve köylüyü iyi tanımış , ama o toplumun dışına çıkmış ve köylüye, toplumuna dışarıdan biri gibi bakmış . Ve bu gözlemi yaparken çok da başarılı olmuş. Çok iyi tarif etmiş. Ve başarılı bir gözlem .
Aynı gözlemi , o toplumu içinden bakarak farklı anlatmak da mümkündür.

Size , bu konuda ki anlatmak istediğimi , kendimizden bir örnekle anlatmaya çalışacağım .
Benim annem , torununu severken , çocuğun burnundan akan sümükleri için , Anadolu lehçesi ile '' göp gözel sümüklü oğlum derdi ''. Bu içerden bir bakış .
Aynı sümüğe komşu ayşe hanım , çocuğun sümükleri akıyor. Hasta olmuş çocuğa iyi bakamıyorsunuz şeklinde, gözlem ve yorumda bulunurdu.

İçeriden birinin , tıpkı dışarıdan bakan gibi yaptığı yorum. Bana o öz deyişi hatırlattı .
Aynı şaiin , genelev şiirini de okudum . Orada yaptığı da , Dışarıda olduğu halde , yani genelevde , çalışan bir kadın olmadığı halde, o kadını o kadar iyi gözlemlemiş ve tasvir etmiş ki , muhteşem bir gözlem ve tasvir.

İçeriden biri olarak , baktığımızda köylünün o durumunu hepimiz görürüz . Şair söylediği zaman, gerçekler yüzümüze çarptığı için , azıcık burulur içimiz.

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-07-2010, 12:55   #84
Ağaç Dostu
 
aygün's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-10-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,796
Evet, burulmalı ki bir şeyler değişebilsin. Haksızlık sözcüğünü tamamen espri amaçlı kullanmıştım. Bu arada sizi anladığımı da ifade etmek isterim. Açıklamalarınız için ayrıca teşekkür ederim. Saygılar....

aygün Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-07-2010, 13:34   #85
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi aygün Mesajı Göster
Evet, burulmalı ki bir şeyler değişebilsin. Haksızlık sözcüğünü tamamen espri amaçlı kullanmıştım. Bu arada sizi anladığımı da ifade etmek isterim. Açıklamalarınız için ayrıca teşekkür ederim. Saygılar....
Saygı bizden sayın hocam .

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-07-2010, 22:25   #86
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Merhaba.


Alıntı:
Yukarıda ki yazı , eski usulu yeriyor gibi gözüksede bir bakımdan da övüyor.
adresi tam verirseniz , tam organik süt ve peynir almak için oraya gitmek isterim .(:

Sn. huyhuyhuy,

Adres: Çanakkale-İzmir karayolu'nun 40. Km si Yani Ezine'den (yaklaşık 1 km sonra) ışıklardan sola yani Kuzeye doğru sapılacak ve Kazdağlarının eteklerindeki herhangi bir köye girilecek. Köylerin isimleri alfabetik sırayla şöyle:

Ağaçköy • Ahmetçeli • Akpınar • Alakeçi • Alikabaklar • Aşağışapcı • Aşağışevik • Bekirler • Beşik • Bezirganlar • Bıyıklı • Cazgırlar • Çalıdağı • Çalıobaakçakıl • Çatalçam • Çavuşköy • Çavuşlu • Çırpılar • Çiftlikköy • Dağahmetçe • Dağoba • Daloba • Doğancı • Evciler • Gedik • Gökçeiçi • Güvemcik • Güzeltepe • Hacıbekirler • Hacıdervişler • Hacıköy • Işıkeli • Karaibrahimler • Karaköy • Karıncalı • Kaykılar • Korucak • Koşuburnu • Köseler • Köylü • Kurşunlu • Kuşçayır • Kutluoba • Külcüler • Mollahasanlar • Muratlar • Nebiler • Osmaniye • Örenli • Palamutoba • Pınarbaşı • Pıtıreli • Saçaklı • Saraycık • Sarıdüz • Sarıot • Serhat • Söğütgediği • Toluklar • Tongurlu • Tülüler • Türkmenli • Üçyol • Üzümlü • Yahşieli • Yanıklar • Yassıbağ • Yaylacık • Yenice • Yeniköy • Yeşilköy • Yiğitaliler • Yukarışapçı • Yukarışevik • Zerdalilik • Zeytinli •

Bayramiç'in bütün köylerinde doğal süt var. Hayvanları etrafa(0rmana) saldıkları için doğal otlar ve kekeik ile besleniyorlar. Ayrıca köy yumurtası ve ekmek de var. Ama köylüler kendi yaptıkları ve bizim hayran kaldığımız ekmeklerinden bıkmış olacaklar ki, köyün kahvesinin önlerine koydukları camekanlı dolaplarda bulunan ve Bayramiç İlçesindeki fırından gelen ekmeği tüketiyorlar. Yani bizim tam tersimiz istikametinde hareket ediyorlar. Ve o güzelim doğal undan yapılma lezzetli ekmeklerini yemiyorlar.

Dikkat etmeniz gereken husus ise, satın aldığınız ham sütü dikkatlice süzmeniz ve kaynatmanızın gerektiği. Bir de köylüden peynir alırsanız dikkat edin. Kaynamamış sütten yapılan peyniri de sakın almayın Brucella adında çok tehlikeli bir hastalık var ki, Allah göstermesin yakalanırsanız çok sıkıntı çekebilirsiniz.

Köylerden bir kaçına girdiğinizde anlattıklarımı daha iyi anlayabileceksiniz. Bazı köyler sahiden çağlar öncesini yaşıyorlar.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-07-2010, 23:36   #87
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Verdiğiniz bilgilere çok teşekkürler. Yazınızı saklıyacağım . Gerçi bu tür köylere yabancı biri değilim . Ama yolum düştükçe bu tür yerleri gezmeyi ve görmeyi , yakında ölecek bir hasta ziyareti gibi görüyorum . Ve öyle hissediyorum . Bazı olumsuzluklarına rağmen , o geri kalmışlığı seviyorum .
Kaynamamış sütten yapılan peynir benim de , atalarımın yaptığı, zaman zaman benim de yaptırdığım , ''yörük usulü'' bir peynirdir. (Bu tür bir tanımlama var mı bilmiyorum . Benim tanımlamam yörük peyniri.)
Size katılıyorum . Ve uyarınız için teşekkürler.
Sağlıklı hayvandan yapıldığına emin olmak gerekir .

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2011, 13:50   #88
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 16
Keçi keçidir...

Malesef bende karadenizde orman köylüsünün veya çobanların koyun sürüsü içinde tekeler beslemekte,yeni diktiğim sedir fidanlarımı yedi keçileri,,öldüresim geldi çobanı.....devlet yetkililerine sesleniyorum şöyle bir yasaya acil gereksinim vardır..
Keçi besiciliği 1 vey 2 adetten başlamak üzere daha fazlasıda olabilir kapalı alan içinde veya tamamen çayırlık alanda beslemek zorundadır..aksi durumlarda fotoğraflan yapılacak bir ihbarda 3g dahil , çobana koyun-keçi başına on misli ceza anında uygulanır **** 20 yıldan az olmamak üzere hapi cezası ,mazeretler geçersizdir.diye bir hüküm yasa gereklidir...

cemcell61 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2011, 17:38   #89
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
Sayın Katılımcılar ;
Herkese iyi günler, sağlıklar inşallah. Kimsenin yazısına nazire olsun diye yazmıyorum.
Bizler sanıyoruz ki 7-8 üniversite bitirirsek aydın kişi sayılırız. O diplomaları hazmedemezsek hiç bir faydası yok bence. Sadece kağıt parçası. 3-5 nesilde ancak hazmederiz o kağıt parçalarını ve değerli birer belge halini alırlar.
Harita üzerinde incelersek, kıraç/kurak/ormansız yerlerin hepsinin, tarih boyunca ''savaş yolları'' üzerinde olduğunu gözlemleriz.
-Ordular geçer, arkalarında enkazlar bırakırlar.
-Orduların önünden kaçan yerel halk, yükseklere kaçar, çaresizlikten orada da etmediği kalmaz. Sonuç enkaz gene.
-Ordular kaybolur, yerel halk düze iner, enkazı tekrar geliştirir, yeşertir (Geçim gayesi ile meyve veya stratejik ağaçlar/Silah-gemi-kayık-gölge için). Ama 20-50 sene sonra,başka bir ordu, belkide kendi orduları tekrar geçer...Sonuç gene enkaz.
-Asırlar sonunda, o yörede oturanlar için, sadece hayvancılık imkanı kalmıştır. Ekinleri her ahvalde yakılıp/çalınıp/tahrip olununca, hayvanları ile tekrar yükseltilere kaçmışlar. Eee... yukardaki ormanı daha önce yok etmişlerdi zaten. Hayvani gıdalar tek yaşam kaynakları.
-Nasılsa gene bir ordu gelir diye savsaklama ve boş vermişlikle, hayata devam edilir her tarafı enkaz olan yükselti ve düzlüklerde.
-O kadar süregen bir şey ki bu, atalarının toprak ile ilgili dedikleri her şey/her bilgi yanlış çıkmaktadır. Bari az alan ekeyim der. Binlerce dönümden, 3-5 dönümü eker. Orduların dikkatini de çekmez/Çabuk sürüm-ekim-biçim savı, ilerde nesiller içinde, ruhuna tembellik olarak işler. Soyunun nüfüsu artmıştır, ama ektiği alan artmamış, hala 3-5 dönümdür.
-Kişi başına düşen gıda düşmüştür. Daha da düşmesini engellemek için ürün ortaklarını azaltmıştır. Kuşlar yani. Çaresi,çevrende kuş yuvaları yaşatmama, Nasıl mı ?..; Ağaçları kes,
-ohh be !.. 2 darı tanesi kurtardı şimdi işte. Hem artık delikli demir de çıktı. Dolayısıyla ; Düşmanları da ağaç ardına gizlenip, kendisini hedef alıp ateş edemezler. Enkaz içinde, kıt'a kanaat getiren yaşam var hala ama.
-Halbuki binlerce/milyonlarca sene/nesil içinde, doğayı hazmetmiş ne kadar da aydın/dağarcıkları süzekten geçmiş bilgi ile dolu ataları vardı. Şimdi ise onlar; o bilgilerden yoksun, bir de kanlarına işlenmiş/damarlarında hayat bulan yılgınlık/tembellik de üstüne üstlük kârları olmuş.
Sonuç olarak; O toplumu, eski bilgeliğine nasıl ulaştırabilir diye bir tez serildi önümüze.
Sayın Meyvelitepe ve diğer kardeşlerimin belirttiği gibi. Her iki unsuru nasıl bir arada tutabiliriz. Çabalarımız, her iki türden birinin yok olması gerekliliği üzerine mi kuralım ?
Veya biraz uğraşıp (Eğitim/Yardım/Faydasız-yanlış bilgileri eleme/Menfaatları olanların çıkarımlarını afişe etme v.s.) her 2 tür, Keçi/Orman ve Biz insanların nasıl bir arada olabilecekleri/olma gerekliliği üzerine, azcık terleyip çaba mı sarfetmeliyiz ?
Bence Keçi ve Orman bir araya geldiler şu anda. Aralarında tartışıyorlar. ''İnsan ırkını nasıl yok etsek te birlikte yaşayabilsek'' diye.
Çok yakın zamandan örnek; Saddam' dan kaçan Iraklılar, Bir müddet sonra ülkelerine döndüklerinde, geride bıraktıkları enkaz. İnadına etmediler. Yaşama/Hayata tutunma/Ailesini-Çocuğunu donmaktan korumak gayesi vardı orda.
Saygılarımla lütfen.

mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2011, 01:25   #90
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-10-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 111
keçi besledim, yedim, kovaladım, otlattım.10 dakikada bir dönüm sebze bahçesini halleder. koyunlarla beraber otlatmaya götürürsünüz hep keçinin peşinde dolaşırsınız ayağıyla dala basar ucunu yer. yerinde durmaz.10 yaşındayım vazifem keçiyle ilgilenmek. kilitli kapıyı vura vura bozmuş. direkt biberlere hucum. dedem hergün çitlere ilave yapıyor. başa bela fırında pişince çok lezzetli oldu. ağıldan kaçmanın bir yolunu bulur. önlem keçiyi yemektir. eskiden silivride köyümüzde çok keçi beslerlermiş. Şu anda orman olan yerler çalılıkmış. Babam derki keçi yasaklandı orman oldu.
sayın arkadaşlar keçi sürü halinde ise ve serbest bırakılarak beslenirse değil ormanı pantolunuzun paçasını bile yer. çok güçlü ve yoğun ormana(Karadeniz) gibi zararı fazla olmayabilir. ancak gelişmekte olan ,çalılık, fidanlık,makilik gibi alanların ......ağlatır.
doğal ortamında yaşadığı yere bakın böyle güçlü bir hayvanı merada makilikte zaptedebilirmisin. sanen keçisi besleyen akrabalarım var. memnunlar. kontrollü beslenmelidir. sevimli bir hayvandır çok severim. büyük boynuzlu siyah bir keçi besleyeceğim. telörgüyle çevrilmiş 2 dönümlük bir tarlada

ağaç sevdalısı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 01:42.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024