![]() |
|
|
|
|
|
#1 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Sayın pria, Verdiğiniz linki inceledim. Geniş çaplı bir eleştri/açıklama yazmak için şu ara pek vaktim yok. Ancak vakit bulunca yazacağım. Üzülerek belirtmeliyim ki bu makaleyi yazanlar belki bilmeyerek, belki bilerek kafaları bulandırıyorlar. Konunun uzmanı olmayanların bile anlayabileceği basit bir örnek vereceğim. Alıntı:
Makaledeki ifadeye bakarsanız enerji için alabileceğin maksimum su 45 m3/s (50 x 0,90)oluyor. Demek ki makale sahipleri öncelikle yönetmeliğin ne dediğini kendileri anlamamışlar. Halbuki böyle bir tesis tahminen 70-80 m3/s debi için projelendirilir. Can alıcı noktaya gelirsem. Yönetmelik diyor ki en az 5m3/s (50 x 0,10) suyu enerji için almadan dere yatağına bırakacaksın. Söz gelimi 15 m3/s geliyorsa bunun 10 m3/s lik kısmını enerji için kullanabilirsin ve 5 m3/s suyu hiç ellemeden dere yatağına bırakacaksın. Eğer gelen su eğer 4 m3/s ise bu suya hiç ellemeden doğrudan dere yatağına bırakacaksın. Bu konu açıklığa kavuşturulmalıymış. Bunun açıklığa kavuşturulacak nesi var? Derede kendi halinde gelen su o tesis olsa da olmasa da 4 m3/s ise kim ne yapabilir? Daha bunun gibi bir sürü çelişkili ifade var. Ben yapılan tesisler tümüyle masumdur demiyorum. Ancak, bilimsel bir makale yazıyorsanız, öncelikle doğru bilgileri vereceksiniz ondan sonra eleştrilerinizi yapacaksınız. (Tabii ki bu sözlerim makale sahipleri için). Ayrıca verilen zararlarla ilgili nicelik bildiren bilgiler olmalı. Aksi takdirde o makale bilimsel makale olarak sınıflandırılamaz. Saygılarımla.. Düzenleyen Serpent : 04-05-2013 saat 01:42 Neden: "gibi" kelimesi eklendi |
|
|
|
|
|
|
#2 |
|
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Yorumsuz
Doğu Karadeniz Bölgesi HES Teknik Gezi Raporu Ağustos 2011 TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası ...Enerji, günümüzde yaşantımızın vazgeçilmezidir. Toplumların ilerleme ve kalkınmalarında temel itici güç enerjidir. Enerji kaynaklarına erişim, enerji güvenliği gibi konularla birlikte siyasetin de temel belirleyeni durumundadır. Elektrik Mühendisleri Odası, piyasacı-özelleştirmeci enerji politikalarının yanlışlığını vurgulamış, enerjinin kamucu bir perspektifle ele alınması gerektiğini söylemiş, söylemeye devam etmektedir. ...Elektrik Mühendisleri Odası, kaynak çeşitliliği içerisinde yerli ve yenilenebilir özellikte olan hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinin önemini yıllardır vurgulamaktadır. Ancak, hidrolik potansiyelimizin değerlendirilmesinde toplum yararı gözetilmeksizin, derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre devredilmiştir. Hidroelektrik santraller bilimsel ölçütlerle, havza planlaması temelinde, yerel halkın onayı alınarak projelendirilmek yerine; ciddi çevre tahribatları yaratılarak, her türlü denetimden uzak, tamamen şirket kârlılığı temelinde yapılmaktadır. Odamız, HES’lerle ilgili artan tepkiler ve HES yapım süreçlerindeki olumsuzlukları yerinde görmek üzere Doğu Karadeniz yöresine teknik gezi yapılması kararını almıştır. ...Su ortak bir mülktür, çünkü tüm yaşamın ekolojik temelidir ve suyun adil paylaşımı topluluk üyeleri arasındaki iş birliğine bağlıdır. Su, ancak kaynakları yenilenebiliyorsa ve yenilenebilirlik sınırları içerisinde kullanılıyorsa yaşayabilir. Kalkınma felsefesi, topluluk denetimini devre dışı bırakıp onun yerine su çevrimini ihlal eden teknolojileri desteklediği zaman kıtlık kaçınılmaz olur. Kapitalizmin sınır tanımayan kâr hırsı, doğayı kirleten yapısı ekolojik dengeleri bozmaktadır. Kapitalizmin insanı sömüren ve yoksullaştıran karakteri, çevre için de geçerlidir. Kâr etme adına, çevreyi de yoksullaştırmakta ve sömürmektedir. İnsan yaşamının vazgeçilmezi olan su, günümüzde piyasa mantığı içinde metalaşan bir değer olarak görülmekte, bu durum su kaynaklarına vahşice saldırılmasına neden olmaktadır. ...Özelleştirme uygulamalarının 1984 yılında başladığı enerji sektörü, 2001 yılında çıkarılan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile tamamen piyasanın kontrolüne girmiştir. Bu tarihten sonra, her şey şirketlerin insafına bırakılmış, enerji şirketlerin plansız ve denetimsiz azgın kâr hırslarına terk edilmiştir. Yüksek kârlılık vaat eden, tahsilat garantili hale getirilen elektrik piyasası, kâr arayışındaki sermaye grupları için cazip bir alan olmuştur. ...Ayrıca yasalarımızda ve yönetmeliklerimizde bu konulara ilişkin hiçbir kriter de bulunmamaktadır. Uygulamaların keyfi olarak yapılmasının yanı sıra toplumsal tepkiler sonucunda uygulamalarda değişikliklere gidilmekte ise de hiçbiri bilimsel temele oturmadığından sorunu çözen uygulamalar olamamaktadır. ...Ekosistemin su ihtiyacını belirlemek amacıyla ıslak çevre metodu, Tennant metodu ve ABF (aylık ortalama akımlar) metodu kullanılır. ...Ülkemizdeki Can Suyu Uygulamaları Türkiye’deki uygulamalara bakıldığında ilk önceleri suların hiçbir özelliği dikkate alınmadan hiçbir ayrım yapılmaksızın can suyu için 50 litre/sn gibi bir değer belirlenmişti. Bu değerin hiçbir bilimsel ve inandırıcı anlamı bulunmamaktadır. Sonrasında ise uzun yıllar ortalamasının yüzde 10’u gibi bir değer ortaya konmaktadır. Bu iki uygulamanın hiçbir bilimsel anlamı ve değeri olmadığı uygulayıcı ve karar vericiler tarafından bilinmektedir. HES’ler suyun bir noktadan alınarak havza içinde ya da havza dışında başka bir noktaya aktarılmasına neden olacağından ara kesimlerde kalan canlı yaşamının devamı için can suyu hesaplarının bilimsel yöntemlerle belirlenmesi gerekmektedir. Oysa uygulamaların rastgele değerlerden oluştuğu ve toplumsal baskının arttığı yerlerde can suyu üzerine bolca sözler edildiği açıktır. Bu çalışmalarda ülkemizin coğrafi yapısı, bitki örtüsü, canlı yaşamı ve iklim özellikleri çok farklılıklar gösterdiğinden her havza için ve hatta büyük havzalarda alt havzalar için can suyunun ayrı ayrı belirlenmesi gerekir. Uygulamalarda can suyu her havza için ayrı ayrı belirlenmek yerine tek değerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Su kaynaklarını besleyen parametrelerin değişimi suyun nehirlerdeki özelliklerini doğrudan etkilediğinden, bazı mevsimlerde debi yüksek olurken bazı mevsimlerde akarsu tamamen kurumaktadır. Bu nedenle özellikle yaz aylarında ekosistemde kritik durumların oluşmasını önleyebilmek adına transfer edilebilecek su miktarı her ay için ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Can suyunun bırakılıp bırakılmadığına ilişkin kontrol sistemi çalışmamaktadır. Can suyu işletmecilerin insafına bırakılamayacak bir durumdur. ...Oysa EPDK tarafından yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonunda, lisans almış birçok HES projesinde sonradan kurulu güç değişikliği yapılarak lisans tadilatına gidilmektedir. Kaynak kullanımına ait ölçümler çoğu zaman gerçeği yansıtmamaktadır. Üretim santralinin sisteme bağlantısında gerek güzergâh açısından gerekse mesafe açısından sorunlar yaşanmakta, bağlantı hatlarının geçtiği güzergâhlar da en az santral yeri kadar zarar görmektedir. Özellikle su yatağının değiştirilmesi ve bağlantı hatları güzergâhı üzerindeki çevre tahribatı bölge sakinlerinin haklı tepkisine neden olmaktadır. Tüm bu olumsuzluklar projenin ekonomik boyutunu bozduğu gibi, başvuru aşamasında ilgili idarelere sunulan fizibilite raporlarının gerçekçi olmadığını göstermektedir. Buna karşın bu ve benzer projeler de lisans alabilmektedir. ...Odamız tarafından Doğu Karadeniz bölgesinde yer alan HES’lere yönelik yapılan incelemelerde de bu tür sorunlar ve bölge halkının tepkisi yerinde görülmüştür. Başvuruların EPDK tarafından değerlendirilmesinde izlenen ve sorunları beraberinde getiren davranış, ne yazık ki tesislerin inşa edilmesi sürecinde de kendini göstermiş ve bölge, üretim tesisini bir an önce bitirerek işletmeye almak isteyen özel sektörün tercihlerine terk edilmiştir. Yapılan tesislerin, merkezi ve bütüncül bir planlama anlayışından uzak bir şekilde, kamu adına hiçbir denetime sokulmadan kendi haline bırakılması, piyasacı anlayışın çevre üzerinde yarattığı sorunlara her geçen gün yenilerini eklemekte ve ileride giderilmesi mümkün olamayacak çevre sorunlarına da neden olmaktadır. ...Gezi ekibi, öncelikle yapıların görünen kısımları ve bu kısımların mühendislik yapısı özelliğinin yanı sıra doğal doku ile göründüğü kadarıyla uyumuna ilişkin gözlemler yapmıştır. Genel Gözlemler Üretime Geçmiş Olan Tesisler • Bu tesisler üretime geçmelerine rağmen etraflarında kısmi imalatların devam ettiği, • Bazı tesislerin, özellikle doğal doku ile uyumlu olmayan yapılar (regülatörler, kanallar, balık geçitleri gibi) imal ettikleri, • Özellikle “balık geçitlerinin” sadece yasak savma amacıyla yapıldığı, • Can suyu kontrolü için yapılan ölçüm tesislerini yeterli olmadığı, bunların işletmelerinde sorunlar yaşanacağı, • Yapıların imalatında seçilen yöntemin en az maliyet ile bağlantı elamanlarının yapılmasını sağlamak şeklinde olduğu, • İmalatların yapılması sırasında özellikle malzemelerin dökülmesinde bir kural gözetilmediği, dökümlerin rastgele yapıldığı, • Bazı firmaların daha fazla düşü sağlama adına üretim tesislerini taşkın yatağının içerisine yerleştirdikleri, • Yapıların yakın çevresinde yapılan düzenlemelerde özellikle geçiş yolları sağlanması amacıyla dere yataklarının tamamen ya da kısmen kapatıldığı, • Bazı tesislerde çalışanların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılan yapıların taşkın yatağında olduğu, • Bazı tesislerin ek düzenlemelerinin, mühendislik kuralları yok sayılarak yapıldığı (Ek düzenlemelerin belli bir izne tabi olup olmadığı konusunda yeterli bilgi alınamamıştır), • Özellikle dere yatakları için yapılan değişikliklerin taşkın oluşmasına neden olabileceği, • Bazı tesislerin bırakması gereken can suyunu hiç bırakmadıkları ya da belirlenen değerin altında bıraktıkları, • Kurulu güçlerin çok altında üretimin gerçekleştirilmekte olduğu, gözlenmiştir. İnşaat Halinde olan tesisler (Bu değerlendirmelere Deriner Barajı dahil değildir.) • Bazı inşaatların tamamen durduğu (mahkeme ya da diğer nedenler), • İmalatta açığa çıkan hafriyatların hiçbir kural gözetilmeden gelişi güzel döküldüğü, • İmalatlarda çıkan hafriyatların arazi yapısına göre rastgele bırakılması sonrasında hiç zarar görmeyecek alanların, bitki örtüsünün ve özellikle ağaçların çok büyük oranda zarar gördüğü, • Bazı tesislerin imalatı sırasında jeolojik yapının uygun olmaması ya da jeolojik yapıya uygun imalat yapılmamasından dolayı tesis binalarının heyelan altında kaldığı, • İşçi güvenliğine ilişkin önlemlerin yetersiz olduğu, • Çevre köylerin ulaşım yollarının güvenliği için hiçbir kurala uyulmadığı, Kullanılan Teknoloji ...Ülkemizde çok küçük güçler dışında Türbin-Generatör grubu üretimi yoktur. Yalnızca TEMSAN tarafından belirli güçlerde üretim yapılmakta, güç ve miktar sınırlı olmaktadır. Yapılan ve yapılması planlanan HES yatırımları içerisinde Türbin-Generatör grubu(elektromekanik aksam) maliyetleri yatırımın neredeyse %50’sini oluşturmaktadır. Bu yatırım içerisinde yalnızca OG/YG hücreler, kablolar ve güç transformatörleri yerli olarak imal edilebilmekte, bunların da çoğu yatırımcı firmalar tarafından yurt dışı sermayeli şirketlerden temin edilmektedir. Bu noktadan bakıldığında ülkemizde çok fazla katma değer artışı sağlamamaktadır. Dünyada Türbin-Generatör grubu ve bunların diğer donanımları imalatı yapan teknolojiyi elinde bulunduran çok sayıda ülke bulunmasına rağmen ülkemizdeki yatırımcılar gerek ucuz olması, gerek temin sürelerinin kısa olması, gerekse ödeme koşullarının daha uygun olması sebebiyle daha çok Çin ve eski Doğu Avrupa ülkelerinin ürünlerini tercih etmektedir. Batı Avrupa, Amerika, Kanada, Brezilya, Japonya ve Hindistan ürünleri çok sınırlı bir kullanıma sahiptir. Genelde kullanılan ürünler kalitesi belirsiz, tamamen ucuzluk ve kısa temin süresi nedeniyle tercih edilmiş ürünler olmaktadır. Ürün kalitesi ve uygunluğunu kontrol eden herhangi bir mekanizma kurulmadığından bu konuda tek belirleyici yatırımcı olmaktadır. Bu durumda orta vadede ülkemizin bir HES çöplüğü olması kaçınılmazdır. HES Şirketlerinin Çalışma İlkeleri ...Siyasi iktidarın tercihleri doğrultusunda bu alanda bir piyasa oluşmuş ve oluşan bu piyasanın aktörleri başlangıçta sermaye yapıları, idari ve teknik yapılanmaları yetersiz yatırımcılardan oluşmuştur. Bu durum hâlâ sürmektedir. Ancak daha sonra büyük sermaye grupları ve elektrik sektöründe iş yapan kuruluşlar piyasaya girerek, piyasada çantacı olarak adlandırılan kişi ve firmalardan büyük bedellerle projeleri satın alarak yatırıma başlamışlardır. Bu durum da yeni sahiplerin yatırım maliyetlerini artırmıştır. Yeni sahipler artan yatırım maliyetlerini düşürebilmek/geri alabilmek için farklı koşullarla yatırım ve işletme yapmaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da kalite, iş ve işletme güvenliğini ortadan kaldıran bir anlayışla çalışmaktadırlar. Ayrıca, gerek yatırım gerekse işletme sırasında uyması gereken asgari koşullara uymamakta ve maksimum fayda sağlayıp, yatırımın bir an önce geri dönüşünü sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu alan da denetimsiz olup gerekli kurallar dahi henüz konulmamıştır. (Asgari çalışması gereken teknik eleman sayısı, çalışma süreleri,periyodik bakımlar vb.) Yapım aşamasında olduğu gibi işletme aşamasında da taşeronlaşma başlamıştır. Yatırımcı firmalar işletmeleri taşeronlaştırarak birçok sorumluluktan kurtulmakta, taşeron (işletmeci) az sayıda elemanla birkaç tane santral çalıştırarak işletme maliyetini minimize etmektedir. Yöre Halkı İle Buluşmalar ...Doğu Karadeniz’de köylülerin en çok itiraz ettiği konulardan biri can suyudur. İşletmede olan tesislerin bazıları hiç can suyu bırakmamaktadır. Bazılarının can suyu ise bırakmaları gereken değerin çok altındadır. Can suyu için bir kontrol mekanizması oluşturulamamıştır. Can suyu işletmecilerin tasarrufuna hiçbir şekilde bırakılamaz. ...Elektrik enerjisi doğal bir tekeldir. Bölgede üretim, iletim, dağıtım ve tüketim birlikte ele alınarak kamusal çıkarları gözeten merkezi bir planlama yapılmalı, bu planlamaya yöre halkının katılımı ve katkısı sağlanmalıdır. http://www.emo.org.tr/ekler/45a43a17...i=2&turu=X...0 Düzenleyen pria : 08-05-2013 saat 23:31 |
|
|
|
![]() |
| Konu Araçları | |
| Mod Seç | |
|
|