![]() |
|
|
![]() |
#1 |
agaclar.net
|
Türkiye'nin HES Gerçeği
Türkiye'nin HES Gerçeği 1 Doğu Karadeniz başta olmak üzere Türkiye'nin neresinde bir akarsu yatağı, kaynağı bulunuyorsa, burada uygun olsun olmasın HES projeleri için çalışmalar yürütülüyor. Devlet Su İşleri, Enerji Bakanlığı ve Enerji Piyasası Denetleme Kurulu verilerine göre ülkemizde şimdiye kadar 2000 civarında HES (Hidroelektrik Santral) projesi geliştirildi ve bunlardan 400’e yakını için çalışma başlatılmış durumda. Doğu Karadeniz başta olmak üzere Türkiye’nin neresinde bir akarsu yatağı, kaynağı bulunuyorsa, burada uygun olsun olmasın HES projeleri için çalışmalar yürütülüyor. Ülkemizdeki mevcut su potansiyeli, ilk bakışta Devlet Su İşleri’nin gerçekleştirmeyi planladığı 2000’e yakın hidroelektrik santralı için bulunmaz bir fırsat gibi gözüküyor. Çünkü gelişmekte olan her ülke gibi, ülkemizde de üretim sürecinin kesintisiz bir şekilde devam edebilmesi, dolayısıyla halkımızın yaşam standartlarının yükseltilebilmesi elbette enerjiye bağlıdır. Bu enerjinin yenilenebilir enerji tipi olan hidroelektrik santrallardan karşılanması da en doğrusudur. Ancak ortada yalın bir gerçek var ki, HES projeleri, gerekli bilimsel altyapı oluşturulmadan uygunluk ve yeterlilik kriterlerine bakılmadan, tek yanlı anlayışla, elektrik enerjisi ihtiyacının arkasına sığınılarak hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Türkiye genelinde yapılması planlanan 2000’e yakın nehir tipi “HES”ler alternatif bir enerji kaynağı olsa da bu projelerin inşaatı ve işletmesi sırasında uyulması gereken kurallar, yasal düzenlemeler vardır. Bu kuralların, projelerden etkilenecek yerel halkın ve STK’lerin görüşlerine başvurulmadan belirlenmiş olması, telafisi güç maddi manevi sorun ve sıkıntılara, zaman kaybına yol açmaktadır. Ayrıca HES projelerinin hayata geçirildiği bölgelerdeki halkın, flora ve faunanın proje nedeniyle ortaya çıkan su mağduriyetleri de net olarak değerlendirilememekte, göz ardı edilmektedir. Küresel ısınma sebebiyle buzulların erimesi, yanardağların patlaması gibi yaşanan doğal felaketlere karşı tüm dünyanın ortak çaba ve kaygısına rağmen, Türkiye’de elde kalan doğal hayatın eşsiz güzellikleri sorumsuzca tahrip edilmektedir. Bu kıyıma göz yummak, seyirci kalmak yalnızca yetkililerin değil bu projelere ses çıkartmayan herkesin ortak sorumluluğudur. Gelişmiş ülkeler, doğayı daha fazla tahrip etmemek, ekolojiyi korumak için alternatif, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji üretmeye çalışırken aynı zamanda çevrenin korunması ve bu bilincin yerleşmesine büyük önem veriyor. Bizde ise durum farklı işliyor. Ülkemizde planlanan projelerde amaç, vadi ve akarsular üzerine “HES”ler kurup onları uluslararası ve yerli dev şirketlere satarak su kullanım hakkının bölge halkının elinden alınmasıdır. Yani amaç “Nasıl daha çok kâr ederiz”dir. Başta Divriği Sincan Çayı üzerinde kurulmak istenen “HES” projesi olmak üzere diğer 16 adet “HES” projesinde gözlemlediğimiz gibi halkın su kullanım hakkı elinden alınmak istenmektedir. Elektrik üretmek için 49 yıllığına özel şirketlere verilen bu “HES”leri alan firmalar, sadece sudan elde edilen enerji kullanım hakkını değil, bulundukları bölgelerdeki madencilik, tarım ve suyun tüm kullanım haklarını da ellerine almak istiyorlar. Muğla’nın Köyceğiz ilçesi yakınlarındaki Yuvarlakçay’da da durum aynıdır. Yuvarlakçay’a santral yapanlar da hem doğal yaşamı mahvedecek hem de tüm canlıların ihtiyacı olan suyu para kazanmak için bir araç olarak kullanacaklardır. Kurulacak HES’lerle birlikte bu bölgelerdeki tüm endemik bitki türleri ve yaban hayat da bu projelerden olumsuz etkilenecek. Tüm bu hidroelektrik santralları kurmak için yapılacak çalışmalardan sonra yüz binlerce bitki türü yok olacak, Doğu Karadeniz halkının tek geçim kaynağı olan kısıtlı tarım arazileri büyük zararlar görecek, oluşacak fiziki durum tarım yapmaya da olanak sağlamayacaktır. Öngörülen şudur ki, milyarlarca yılda oluşan bölgedeki doğal hayat dev şirketlerin daha fazla kâr etme hırsı yüzünden kısa zamanda yok olacaktır. Sıvas Divriği, Muğla Yuvarlakçay ve daha pek çok yerdeki gibi Senoz Vadisi’nin de etkilendiği çalışmalar için TEMA Vakfı, Senoz Vadisi’nin Karadeniz’in diğer vadileri gibi ciddi ekolojik tehlikeler altında olduğunu vurgulayarak bizleri uyarıyor. Başta Doğu Karadeniz’in el değmemiş vadileri olmak üzere ülkemizin tüm vadileri ve akarsuları doğayı katletme pahasına işgal tehdidi altındadır. HES projeleriyle yapılmak istenen, sularımızın kullanım hakkının satılmasıdır. Lütfen bu kıyıma daha fazla seyirci kalmayalım. Ülkemizin gelişmesi için elbette enerjiye ihtiyaç var ama bu enerji arayışı her köşesi ayrı bir cennet olan ülkemizi ve insanlarımızı sıkıntıya sokarak, yasalar çiğnenerek, şahıs, şirket menfaatları gözetilerek, doğa katledilerek yapılmamalıdır. HES projelerinin başarıyla uygulanabilmesi için bu projeler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri ve sektörel temsilcilerin görüş ve onayı alınarak oluşturulmalıdır. 24 Nisan 2010 Sadık Çelik sadik.celik@keyveni.com.tr Cumhuriyet |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
agaclar.net
|
Türkiye'nin HES Gerçeği - 2 24 Nisan 2010'da bu köşede "Türkiye'nin HES Gerçeği" başlıklı yazımızla son bir yıldır başta Doğu Karadeniz olmak üzere küçük dereler üzerine kurulan HES'leri gündeme taşımıştık. Aradan geçen üç ay içinde yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili tasarı Meclis’te hâlâ bekletilirken; 2 Temmuz 2010’da nükleer enerji santrallarının kurulması ve işletilmesi ile ilgili yasa tasarısının, ne hikmetse, TBMM’den hemen apar topar geçmesi akıllarda soru işareti bıraktı. Öbür tarafta da doğal yaşamı yok edecek küçük dereler üzerine kurulan hidroelektrik santralları izinleri de durmak bilmemektedir. Turizm Bakanı Günay’ın; ‘‘HES’ler Karadeniz’i tahrip ediyor’’ açıklamasına; EPDK Başkanı Hasan Köktaş; HES’lerin çevreye tahribatının olabileceğini ifade ederken, bu yatırımlar sayesinde bölge halkına istihdam ve gelir yaratılacağına dikkat çekmekte. Diğer tarafta da sivil toplum örgütleri, bilim insanları, halk, hatta zaman zaman Tarkan gibi doğaya duyarlı sanatçılarımız da konserlerinde ‘‘HES’lere hayır’’ çağrılarında bulunmaktalar. Neredeyse her gün ülkenin farklı bir köşesinden -daha çok da Doğu Karadeniz’den- HES’lere karşı çevre eylemi haberlerini gazete ve televizyonlar tek taraflı yayımlamakta. Bunlardan biri 7 Ağustos 2010’da, 5 bakanın katılımıyla Rize’nin İkizdere ilçesinde yapılan Doğu Karadeniz Turizm Odaklı Kalkınma Planı 5’inci toplantısı öncesinde yöre halkı hidroelektrik santral (HES) tehdidi altındaki İkizdere Vadisi boyunca santrallara tepki pankartları astı. Deneme üretimine geçmesiyle İkizdere’nin kurumasına yol açan Cevizlik HES’te, bakanların gelişinin öncesinde kapaklar açılarak derenin su oranı arttırılmaya çalışıldı. Kuruyan derenin eski halini alması, yöre halkı tarafından ‘‘Bakanlar geldi, kapaklar açıldı’’ pankartının açılmasına ve protestolara neden oldu. Bir başka renkli HES protestosu Loç Vadisi Koruma Platformu üyeleri tarafından gerçekleşti. Küre Dağları Milli Parkı alanına giren Cide Loç Vadisi’ne yapılmak istenen hidroelektrik santralını davul zurna çalarak Taksim’de toplanıp protesto eden platform üyeleri, ‘‘Toprağını satanı biz beleşe veririz’’ dövizleri taşıyıp; ‘‘Siz yapın, biz yıkarız’’ sloganları attılar. Grup adına açıklama yapan Erdinç Ay; HES faaliyetlerinin başlamasıyla ağaçların kesildiğini belirterek, ‘‘Tapulu tarlalarımıza el konmak isteniyor’’ dedi. Ay, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Loç Vadisi’nde bulunan dört köyün halkı günlerdir aralıksız olarak gece gündüz, aç susuz nöbet tutuyor. Biz burada, orada yaşananları fotoğrafların tanıklığında da muhteşem vadinin dünü ile bugünü arasındaki farkı göstermek istiyoruz.’’ Türkiye’de yaklaşık 2000 civarında HES projesinden sadece 700’ü Karadeniz’de. Peki bunlar, devletin ve ihaleyi alan şirketlerin söylediği gibi ülkeyi kalkındıracak, istihdam yaratacak, Türkiye’ye tahmin edildiği gibi yüksek gelir getirecek projeler mi? Enerji üretimi için HES olmazsa olmaz mı? TEMA konuya ilişkin raporunda: ‘‘İnşaat çalışmalarında da işletmeye geçmesiyle de büyük istihdam yaratılacağı söylenen HES projelerinde; arazinin açılması ve inşaat aşamasında 50-60 kişi çalışmaktadır. İşletme aşamasında da 8-10 kişi. Kaldı ki inşaat ve işletme aşamasında çalışmak için teknik ve kalifiye personel gerekmektedir. Bu personel de daha önce benzer projelerde çalışmış olan ve çoğunlukla dışarıdan gelecek kişilerdir’’ diyor. HES projelerine karşı çıkanlar, Orman ve Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nun söylediği gibi ‘‘vatan haini’’ mi ya da ‘‘Karadeniz’deki HES gerçeklerinin farkında olmayan’’, kendisi de Rizeli olan Sayın Başbakan’ın dediği gibi; ‘‘çevreci tipler’’ mi bunlar? Gerçekten derelerin başında nöbet bekleyen, horon çekerek tepkisini dile getiren, ‘‘Bizim hayatımız dere, elimizden almayın’’ diyen insanlar kimler? Sinop’tan Senoz’a, Loç Vadisi’nden Fındıklı’ya, Reşadiye’den Taksim’e kadar sağcısıyla, solcusuyla, dindarıyla… Karadenizlinin dalga dalga yayılan direnişlerinin nedeni ne? Bunları buluşturan ortak nokta ne? Bu soruların cevapları, yapılması planlanan yaklaşık 2 bin hidroelektrik santralının (HES) ekolojik dengeyi bozacak olması ve suların ticarileştirilerek el konulacak olmasında yatar. Anayasamızın 56. maddesinde; ‘‘Herkes dengeli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir’’ denmektedir. Birçoğu mahkemelik olan HES’lerden sadece birinin, 11 Ağustos 2010’da Rize’nin İkizdere Vadisi’nde yapılan Cevizlik HES projesinin Rize İdare Mahkemesi’nde ve Danıştay’da davaların sürmesine karşın yargı yok sayılarak Başbakan Erdoğan tarafından açılışının yapılması, adalet duygusunu zedeleyerek halkın vicdanında şüphelerin oluşmasına, mülkün temelinin sarsılmasına yol açmıştır... 14 Ağustos 2010 Sadık Çelik sadik.celik@keyveni.com.tr Cumhuriyet |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
HES (HİDRO ELEKTRİK) GERÇEĞİ TOPLUMDAN SAKLANIYOR. TTKD Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz’ün açıkladığı raporda, Türkiye’nin kırsal bölgelerinde yaşayan halkın yaşamını etkileyen geniş kapsamlı iki kanunun öne çıktığının vurgulandı. Raporda, su kaynaklarının kullanım hakkının özel sektöre devredilmesini öngören Su Kullanım Anlaşmalarıyla, Maden Yasası’nın yarattığı tahribata dikkat çekildi. Bu iki yasanın ülkenin doğal kaynaklarını paylaşmaya dönük olduğunun vurgulandığı raporda, “Dünyada kalkınma sağlayan ülkeler başlangıçta kendi kalkınmaları için başka ülkelerin kaynaklarını kullanmış ve gelişme sürecinde kendi ülkelerinde yıkım yapmamışlardır. Özellikle yıkımdan en çok etkilenen kıta Afrika olmuştur. Şu anda bile Afrika’da çok ciddi maden çıkarma faaliyetleri vardır. Günümüzde ise kalkınma için sömürgesi olmayan bizim gibi ülkelerin kendi öz kaynaklarını kullanarak kalkınma sağlaması gerekmektedir” ifadelerine yer verildi. DERELERİMİZ ENERJİ BAHANESİYLE SATILIYOR! Türkiye’deki HES’lerin enerji üretmek amacıyla yapılmadığının belirtildiği raporda, “HES yapıp işletecek olan şirketlerin, baraj göllerindeki suyun kullanım hakkını da tümüyle ele geçirecek olması büyük önem taşımaktadır. Gelecekte enerji üretmekten çok, küresel ısınmayla birlikte daha da değerlenecek olan suyun pazarlanma konusu, bu yapımcı şirketlerin iştahını kabartmaktadır. Günümüzde ve gelecekte doğru kullanılmazsa ‘petrol kavgalarının’ yerini ‘su kavgalarının’ alacağı artık herkesçe tahmin edilmektedir. Bu da, enerjinin bahane edilerek derelerimizin birer birer satılmasını gündeme getirmektedir. Özel sektörle ‘su kullanım anlaşmalarının’ yapılması, suyumuza el koyma hesapları olarak ortaya çıkmaktadır. Yapacakları HES’lerle doğamızı yok edecekler ve birçok insanın yaşamını sürdürdüğü bu vadilerden de göç etmelerine neden olacaklardır. Yaşam için vazgeçilmez olan su, ulus ötesi şirketler ve onların yerli ortaklarına verilecektir. Bunun yanında bu işleri de Devlet Su İşleri’ne yaptırılarak ülkemizdeki suların pazarlanmasında devlet kurumu olan DSİ aracı kurum durumuna getirilecektir” denildi. HES’LER SUSUZLUĞA NEDEN OLACAK Suyun paylaştırılması sonucu insansızlaştırılan alanlarda madencilik görüntüsüyle ülkenin doğal değerlerinin paylaşılarak yağmalandığının belirtildiği raporda, Artvin’deki gelişmeler buna örnek olarak gösterilerek şöyle denildi: “Santrallerin yapılmasıyla birlikte yörede yaşanan susuzlukla birlikte halk kısa bir süre içerisinde yüzyıllardır yaşadığı bölgesinden göçmeye başlamış ve yöre de hızla madencilik çalışmaları başlamıştır. (En çok korkulan durum Artvin’de oluşmaya başlamıştır) Önümüzdeki dönemde bu manzara tüm ülkemizde önümüze çıkmaya başlayacaktır.” ÇED KAPSAM DIŞI BIRAKILARAK YAĞMAYA ZEMİN HAZIRLANDI! Tahkim Yasası’yla birlikte Türkiye’de yapılacak faaliyetlere uluslararası bir hüviyet kazandırıldığının altı çizilen raporda, “özellikle madencilik ve doğaya uymayan faaliyetleri bu kapsama almak yağmalama faaliyetine büyük kolaylık getirecektir. Tahkim yasası bu nedenle çıkarılmıştır” vurgusu yapıldı. ÇED Yönetmeliği’nin sınırlarının daraltıldığına da dikkat çekilen raporda, ÇED’in doğa ve yaşam dengesinin korunarak kalkınmada en önemli dayanak olduğunun altı çizilerek, özellikle madencilik ve enerji faaliyetlerinde ÇED’in neredeyse kullanılmaz hale getirildiği ve yağmaya zemin hazırlandığı ifade edildi. HES GERÇEĞİ TOPLUMDAN SAKLANIYOR! Türkiye’nin neredeyse her bölgesinde köy, kasaba, şehir ve beldelerde büyük eylemlere ve çalışmalara neden olan iki yasadan biri olan HES yasası nedeniyle yakın gelecekte çok büyük çevre felaketlerine gebe olunduğunun altı çizilen raporda, Türkiye’de 1600 civarında HES projesinin varlığının söz konusu olduğu vurgulanarak dünyanın alternatif enerji kaynaklarına yöneldiği bir dönemde, Türkiye’deki yatırımcıların HES lisansı bekledikleri vurgulandı. Türkiye’nin su fakiri bir coğrafyada yer aldığının hatırlatıldığı raporda, biyolojik çeşitlilik konusunda dünyadaki en önemli ülkelerden biri olması nedeniyle suyun ticarileştirilmesinin toplumun aleyhine olduğunun altı çizilirken bölgelere göre Türkiye’nin HES gerçeği de gözler önüne serildi. NEREDE KAÇ HES PROJESİ VAR? Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesi olan Karadeniz’deki HES projesi sayısının 341 olarak açıklandığı raporda, Akdeniz bölgesi 225, Doğu Anadolu 30, Güney Doğu Anadolu 20 olmak üzere ülke genelinde toplam 1600’den fazla proje olduğu belirtildi. HES yapılacak su kaynakları arasında, Finike’deki Alakır Çayı, Isparta’dan doğup Antalya’dan denize dökülen Köprüçay, Kaş Kıbrıs Deresi, Kaş Gömbe Çayı, Finike Akçay Deresi, Isparta Aksu Çayı, Köyceğiz Yuvarlakçay, Rize Fırtına Deresi, Tunceli Munzur Çayı gibi yüzlerce dere ve ırmak yer alırken bir çok vadinin yaban hayatı sahası ve doğal park statüsünde bulunuyor. İŞTE RAPORDAN ÇARPICI SATIR BAŞLARI: Türkiye’nin HES’ler için uygun bir coğrafya olmadığının altı çizilen raporda, suyun ticarileşmesinin önünü açan bu girişimlerin Türk halkının aleyhine olduğu vurgulanırken, ayrıca şu görüşlere yer verildi: -DSİ’nin yapmış olduğu planlamalarda bir dere üzerinde yapılan HES miktarları Suyun kullanım hakkı devredildikten sonra birdenbire artmaktadır. -Suyun kullanım hakkını devralan şirket suyu sonuna kadar kullanmayı istemekte ve suyu son damlasına kadar HES için planlamaktadır. Tahsisler bilinçli olarak güçlü şirketlere yapılmaktadır. -İkizdere örneğinde olduğu gibi dere boyunda can suyu dahi bırakılmadan HES’ler kurulmak istenmektedir. (İkizdere’nin dere uzunluğu 74 kilometredir ve bu alan üzerinde toplam 21 adet HES kurulması hedeflenmiştir) Hedefi koyan Çevre Bakanlığı ya da devlet değil, kar amacıyla suyun kullanım hakkı devralmış olan şirket-şirketlerdir. Şirketlerin kuruluş amaçları kar olduğu için ortak toplumsal menfaatler ya da üstün kamu yararı gözetilmesi beklenemez. -HES tahsisleri topluma “yatırımı kolaylaştırıyoruz” adı altında manipüle edilmektedir. İşlevsiz hale getirilen ÇED, bütün doğa koruma yasalarının görmezden gelinmesi ile başlayan süreçle yapılan hızlı tahsislerin ardından halk, ardındaki büyük yıkımı ve büyük planı ancak yaşadıkça kavrayabilmektedir. Bu durum Karadeniz’de yapılacak HES’lerde açıkça görülebilir. Başlangıçta karşı çıkmayan halk, olayları yaşadıkça tavrını değiştirmekte ve doğa yanında yer almaktadır. -Hes’lerin yapıldığı tüm tahsisler, genellikle el değmemiş vadiler ve eşsiz doğal alanlardır. Türkiye’de el değmemiş doğal alanlar eşsiz bitki, ağaç ve orman varlığını barındırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’ye HES’lerin vereceği orman ve dolayısıyla ağaç tahribatı tahminlerin ve hesapların çok ötesinde olacaktır. -Örneğin Alakır Çayının her yanı ormanlarla kaplıdır. Karadeniz yine öyledir. Karadeniz’de tünelleri geçirecekleri güzergahlara ulaşabilmek için yeni 4-6 metre genişliğinde, 15 metre yüzey alanda yol çalışması yapılması gerekmektedir. Yolların uzunluğu kilometrelerce ise hektarlarca alanda çalışma demektir. Bu da hektarlarca alanda ağaç kesimini getirecektir. Bu nedenlerle tam anlamıyla ağaç katliamları yaşanacaktır. YABANCI BANKALAR HES KREDİSİ VERİYOR! -Ülkemizde yapılacak HES’lerde kullanılacak krediler bankalardan alınacak kredilerdir. Birçok bankanın ortakları yabancı bankalardır. Ve ülkemizde tahkim işleyen bir süreçtir. Bu durumda bankalarla yapılan anlaşmalar büyük önem taşımaktadır. Yerli kaynaklarla yerli enerji üreteceğiz başlığı altında kaynakların yerli olmaması yanında suyun en kolay ve en gizli şekilde yabancı kaynaklara geçmesinin önü açılmış olacak ve yine dışa bağımlılığımız değişmeyecektir. -Hidrolik Santraller için, Sanayi İşadamları Derneğinin (HESİAD) Çevre ve Orman Bakanlığı’na rapor sunarak; Sivil toplum örgütlerini yöre insanını kışkırtmakla ve Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları’nı etkilemekte diyerek suçlamaktadır.(Radikal Gazetesi) -Toplumun ortak değerlerin savunan kişi ve grupların bu şekilde suçlanması ve Bakanın kendi çalışma alanında kendi bakanlığına destek olanlara sahip çıkmaması bir handikaptır ve bilinçli olarak yapılmaktadır. Toplumda, değerlerini koruyanlara saldırarak yılgınlık yaratmak hedeflenmektedirler. (Mahmut Özyürek)) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
1Derelerin Kardeşliği İçin / Senoz'da Hukuk Tanımazlığın Son Noktası « : Mayıs 19, 2010, 01:30:24 ÖS » Hukuk Tanımazlığın Son Noktası Senoz’da Yaşanıyor Evet, hukuk tanımazlıkta son nokta, Rize’nin Çayeli ilçesindeki Senoz Vadisi üzerinde yaşanıyor. Yıllardır, ülkemizin cennet köşelerindeki vadilerimizde, ekolojik yaşama, doğal yaşam alanlarımıza can veren derelerimiz ve sularımız üzerinde, geri dönüşümsüz zararlar vererek yapılmakta olan HES projelerinin katliamlarına, sosyal ve kültürel zararlarına dikkat çekiyor; HES’lere karşı demokratik ve hukuksal mücadelemizi güç birliği içerisinde sürdürüyoruz. Mücadelemiz içerisinde ‘hukukun üstünlüğü’ ilkesinden güç alarak çeşitli davalar açmakta ve bu davalar sonucunda defalarca ‘yürütmeyi durdurma ve iptal’ kararları verildiğini kamuoyu ile paylaşmakta; bu kararlara karşın yine de HES çalışmalarının yürütüldüğünü vurgulamaktayız. Yargı kararlarının HES yapımcı firmalarınca ‘yok sayılarak’ ilgili ve yetkililerce uygulanmadığı ve uygulatılmadığını, bununla birlikte ‘dere ve vadi katliamının’ yanında ‘hukuk’un da katledildiğini; rant ve çıkar ilişkileri çerçevesinde ‘rüşvet pazarlıkları’ yapıldığı ve ‘rüşvet protokolleri’ imzalandığını de defalarca kamuoyuna duyurduk! HES projelerinin ‘hukuk’u katlettiği vadilerin başında Çayeli Senoz Vadisi ile İkizdere Vadisi gelmekte. Hukuk tanımazlığın, hukukun katledilişinin son noktası ise bugün yine Senoz’da yaşanıyor! Senoz Vadisi üzerinde yapım çalışmaları devam ederken, Rize İdare Mahkemesinin ‘yürütmeyi durdurma ve iptal’ kararlarına karşın yapımı tamamlanarak üretim aşamasına gelen, Uzundere-1 HES’in, yargı kararlarına ve devam eden mahkeme sürecine karşın üretime başladığı ve enerji nakil hatlarına yüksek gerilim verileceği açıklandı. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından yapılan açıklamada, Rize’nin Çayeli ilçesi sınırları içerisinde yer alan 154 bin voltluk Uzundere-1 HES’in iletim sitemine bağlantısını sağlayacak olan Çataldere Köyü mevkiindeki Trafo Merkezi ve Yüksek Gerilim Şalt Sahasına 20 Mayıs 2010 Perşembe günü Saat:13.00’dan itibaren 154 bin voltluk gerilim uygulanacağı bildirildi. TEİAŞ açıklamasında, yüksek gerilim uygulaması nedeniyle Şalt Sahası çevresine ve iletkenlere yaklaşılmasının mal ve can güvenliği açısından tehlikeli olacağı uyarısında bulunuldu. Konuya ilişkin Rize Valiliğinden yapılan açıklamada ise 154 bin volt ve 63 megavat kurulu gücündeki Uzundere-1 HES projesinin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın talimatları doğrultusunda yapıldığı kaydedildi. Yargı kararlarına uyulmadığı, Rize İdare Mahkemesi’nin 31.12.2008’de ‘yürütmeyi durdurma’ ve 24.03.2009’daki ‘iptal’ kararına rağmen HES çalışmalarının sürdürüldüğü, Rize Valiliği tarafından inceleme başlatılan söz konusu proje için maalesef, Çevre ve Orman Bakanlığı 1 Nisan 2010 tarihinde ‘ÇED Olumlu’ raporu verdi. Senoz halkı, yürütmesi durdurulmuş olmasına karşın bugün yapımı tamamlanan ve üretim aşamasına gelen HES için verilen bu ‘ÇED Olumlu’ Raporu için de Rize İdare Mahkemesinde 30 Nisan 2010 tarihinde ‘yürütmeyi durdurma ve iptal’ davası açtı.Kaldı ki, Rize Çevre ve Orman Müdürlüğü de 15.05.2009’da projedeki bütün çalışmaların durdurulduğunu açıklamıştı. Derelerin Kardeşliği Platformu olarak, Senoz’daki bu uygulamanın, ‘hukuk tanımazlıkta son nokta’ olduğunu bir kez daha vurgulayarak protesto ediyor; HES projelerinin bu hukuk tanımazlığı ile yargı kararlarının ‘yok’ sayılmasına karşı da mücadelemizi yılmadan sürdüreceğimizi belirtmek istiyoruz. Platform olarak, ülkemiz genelindeki ve özellikle de Doğu Karadeniz Bölgesindeki vadilerimizde yaşanan çok yönlü katliama ve beraberindeki olumsuz gelişmelere neden olan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu bir kez daha istifaya davet ediyoruz!.. Ömer ŞAN Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Bu Toplum ne zaman bilinçlenecek ? Ne zaman tepki verecek ? Daha neleri , kimleri kaybetmemiz gerekiyor uyanması için ? Neden geri kalan medya bu konuda suskun ? Birileri ayağımızın altındaki toprağı altını oyuyor , içtiğimiz suya pısliyor , bitkilerimizi , doğal çevremizi gaspediyor ... Bu sessiz kitleden ben umudumu kestim . Ekmek davasına düşmüş , düşürülmüş çoğunluk çevre konusunda tamamen duyarsız . |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
HES'e geçit vermediler. Rize ve Artvin'den sonra, HES'lere bir darbe de Giresun'dan geldi. Ordu İdare Mahkemesi, Giresun-Pazarsuyu Havzası'nda 7 HES projesiyle ilgili, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar, havzadaki tüm projelerin aynı anda durdurulması ve ilk toplu karar olması açısından önem taşıyor. http://www.aksam.com.tr/hese-gecit-v...r--25307h.html |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#8 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 14-12-2010
Şehir: Bursa
Mesajlar: 16
|
İnsanların HES projelerinde kutuplaşmaya gitmesine anlam veremiyorum. Hidroelektrik santraller termik ya da nükleer santrallerden kat kat fazla doğaya saygılıdır. Günümüz teknolojisinde de rüzgar ve güneş enerjisinden alınan enerji miktarıda belli. İnsanların enerji ihtiyacının karşılanması gerektiğide kaçınılmaz olduğuna göre Heslere ihtiyacımız vardır. Burda önemli konu yarar zarar dengesinin kurulması ve ona göre karar verilmesi gerektiğidir. Tabi ki dünyada eşsiz olan A şelalesi ya da B vadisi üzerine Hes kurulamaz ama A kişisinin toprakları suyun altında kalıcak diye de Heslerden vazgeçilemez. Bana karşı çıkacaklardan ricam 1 akşam evlerinin ana sigortasını kapayıp otursunlar bakalım ne kadar dayanabiliyorsunuz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 |
Ağaçsever
|
Maaşallah! Hep aynı şeyler.Hep sadece laf. heslere hayır flora bozuluyor tes lere hayır havayı kirletiyo res lere hayır kuşların göç yollarını değiştiriyo nükleere hayır radyoaktif doğalgaza hayır dışardan geliyo hayır, hayır herhalde konuşarak çene enerjisiyle elektrik üretmeyi düşünüyosunuz galiba anlaşılan....!!!! arkadaşlar evdeki lambaları tv,yi,fabrikaları vs. hangi enerjiyle çalıştıracaksınız acaba! hemen rüzgar (kesintili, devamlı değil ,zaten son sürat yapılıyor ama yeterli değil.)ve güneş (hala çok pahalı) demeyin. başka gerçekçi,verimli ucuz alternetifleriniz varsa buyrun.. şunu iyi anlayalım bütün heslere değil,varsa projesi kötü, uygulaması kötü olanlara hayır diyelim sadece ,bence |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-12-2010
Şehir: izmir
Mesajlar: 122
|
bence tasarruflu ürünlerin kullanımı devlet zoruyla yaygınlaştırılmalı. patron adam reklam tabelasını parası çok diye aydınlatmamalı. dünyada israf edilen o kadar çok enerji varki. kapitalist sistem tüketimi teşvik ediyor. üretilen mallar enerji harcanarak üretiliyor. boşa giden enerjiyi bir düşünün.kalitesiz üretilen ürünlerin kullanım ömürleri kısa oluyor ve yenisini üretmek için yine enerji harcanıyor.Boğaz köprüsü süs amacıyla ışıklandırılsa neolur ışıklandırılmasa ne olur.kaynak kısıtlı ise ayağını yorganına göre uzatıcan. doğayı tüketince sıra neye gelecek peki enerji bulmak için diye sorarım HES savunucularına? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 14-12-2010
Şehir: Bursa
Mesajlar: 16
|
Sayın gossip söylediklerinize kesinlikle katılıyorum. Tasarruflu ürün kullanalım gereksiz harcamaları azaltalım. Enerji tasarrufunda devlet teşvikleri olsun bunlarda hemfikirim. Burada önemli olan nokta her Hes e şartsız karşı çıkmayalım. Günümüz teknolojisinde en verimli ve verime oranla en çevreci sistem Hestir. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden Japonya bile nükleer enerjiyle başa çıkamıyorsa bizim mükemmel mühendis (Ben Makina mühendisi olmama rağmen) ve yöneticilerimiz hiç çıkamaz. Ricamı yineliyorum. Bana karşı çıkacaklardan ricam 1 akşam evlerinin ana sigortasını kapayıp otursunlar bakalım ne kadar dayanabiliyorsunuz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaçsever
|
yukarıda yazılanları tekrar okudumda gerçekten hayretler içinde kalıyorum. Haydi nükleere karşıyız anladım da dünyanın en temiz enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynağı hidrolik santrallara karşı olanları hiç anlayamıyorum. ömründe hiç kanal tipi hes görmemiş,hiç bir santralın su kullanım anlaşmasını baştan aşağıya okumamış, içinde ne yazdığını bilmeyen, onun bunun dedikleriyle gazete haberleriyle, falanca platformun filanca stk nın dediklerine balıklama atlayanlara pes demek demek geliyor içimden. Biz hala su potansiyelimizin yaklaşık % 25 ini kullanamıyoruz, tamamını değerlendiremiyoruz.. suyun enerjisini alıp tekrar aynı suyu yatağına bırakıyorsunuz hepsi bu. yok sular satılıyomuş, yok su savaşları çıkacakmış uçmuş gidiyorlar. Ya su devletin,tapu devletin, kontrol denetim devletin siz ne diyorsunuz. devletin ancak 20 yılda yapabildiği santralı özel sektör 2 yılda yapıp üretime geçiriyor,15-20 yıl sonrada santralı yine devlete bırakıp gidiyor. Keşke elk.piyasası kanunu 20 yıl önce çıkarılsaydı. biz bu kafa yapısından dolayı zaten 2011 yılında hala türkiye cumhuriyetinin başkentinde metro yapcaz diye uğraşıyoruz. Elin adamı metro işini 1800 lü yıllarda çözmüş.Su potansiyelini çoktan bir defa değerlendirmiş şimdi suyun suyundan nasıl faydalanırımı hesaplıyor, Bence bırakalım bu edebiyatı artık. gerçek anlamda suyumuzu damlasına kadar nasıl kullanırız. nasıl tasarruf ederiz, sonuna kadar sularımızdan nasıl faydalanırız onu düşünüp yapmaya çalışalım. Gerisi devekuşu gibi kafayı kuma gömüp işin edebiyatını yapmaktır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 | ||||
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 21-03-2011
Şehir: Ankara
Mesajlar: 5
|
HES projeleri yapılırken, doğal çevre göz ardı ediliyor Alıntı:
http://www.stargundem.com/siyaset/11...-ediliyor.html Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
||||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
Ağaçsever
|
Epeydir bu başlığı unutmuşum. sn ahmet kılıç, siz galiba çok alacakaranlık kuşağı seyretmişsiniz,ne kanı,ne hücresi uçmuş gitmişsiniz.siz hiç fizik kimya okumamışsınız galiba.potansiyel enerji,kinetik enerji hepsi bu. örnek aynı fırat nehri üzerindeki keban,karakaya,atatürk ve karkamış barajları ve suriyeye bırakılan 600 metrküp/saniye su. gördüğünüz gibi su hiçbir yere gitmiyor, fırat nehri kurumuyor,üretilen milyalarca dolar değerinde enerji aynı zamandada taşkın sel felaketlerinin önlenmesi,gap projesinin sulanması vs.vs.vs. bence siz iyice bir düşünün bunları, sloganlarla hareket etmeyin. niye derseniz iyiki stk ları filan dinlememişler veya dinlemişlerde dediklerini yapmamışlar iyiki, yoksa sizin gib düşünenleri dinleselerdi,ne barajlarımız,ne köprülerimiz, ne otoyollarımız olurdu. keban barajı yapılırken karşı çıkanlarda sizin gibilerdi.elektriği toprağamı vereceksiniz ne gerek var diyorlardı ama bu kadar baraja rağmen hala elk. enerjisi açığımız var. her yıl % 6 oranında ihtiyaç artıyor ve elektrik üretmemiz gerekiyor. Ha tabiiki bir seçenek var.o zaman bırakalım elektriği,otomobilleri,tv leri,bilgisayarları kaldıralım. 1900 lü yıllardaki gibi yaşayalım.ozon tabakası delinmez,eksoz gazı yemeyiz,hava kirliliği olmaz, sanayi atığı olmaz,bisiklete bineriz,tarlalarımızı karasabanla süreriz,geceleri mum ışığında otururuz,tv olmaz,pc olmaz varmısınız... dediğim gibi iyiki sizin gibi düşünenleri dinlememişler!!!!! |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
80 yaşındaki Ümmü nine HES'i yavaşlattığı için hakim karşısında 80 yaşındaki Ümmü nine HES'i yavaşlattığı için hakim karşısında |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
|
Hemen şimdi faaliyete geçmeliyiz. İlk önce Belgrad ormanlarındaki HES 'lerden başlayalım. 500 sene önce yapılanlardan. Böylece İstanbul daha bi susuz olur ve tepkimiz daha da şiddetli olur, anlaşılır/duyulur. Kös kös yatanlara karşı kös davulu gibi duyururuz. Hem oradaki yeşillikler de 500 senede alışmışlardır yaşamaya, bi şeycikler de olmaz o ormanlara. Böylece yeni ve daha büyük ormanlarımız olacaksa da, o canlılar düşünmeli ki; Biz ne mücadelelerden sonra hayat bulduk, balta kullanmamış ama balta kadar sert sözleri olan kişilerin süzgecinden geçtik... ''Su hayattır'', su alanını genişletirsek, yeşillik alanı da büyür, ilk okul matematiğimden öğrendiğim. Ama bazı ticari gaye güden HES ler için bir şeyler yapılabilir mi, araştırmak lazım ve hakkı ile mücadelsini vermek lazım. Özür ve saygılarımla lütfen. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 |
Ağaç Dostu
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
68'lik Yurttaş Kazım'ın hukuk mücadelesi 68'lik Yurttaş Kazım'ın hukuk mücadelesi Yusuf Yavuz Yurttaş Kazım'ın inek zaferi Fırtına Deresi’nde kurulması planlanan hidroelektrik santralini durduran Derelerin Avukatı Remzi Kazmaz, Vatandaş Mustafa’dan sonra Yurttaş Kazım’ın da davasını kazandı. Mahkeme, köydeki HES projesine karşı başlattığı hukuk mücadelesi için önce ahırındaki ineği satan ve ardından da bankadan kredi çeken 67 yaşındaki Kazım Delal’i haklı buldu. Fırtına Deresi’nden sonra, Salarha Vadisi üzerinde Kurulması Planlanan Ambarlık HES Projesinin ÇED Raporu iptal edildi. Derelerin Avukatı Kazmaz, dava için sattığı ineğini yeniden alması için mahkeme masraflarından gelecek paradan Yurttaş Kazım’a inek parası verecek. http://www.odatv.com/n.php?n=yurttas...eri-0902131200 Düzenleyen pria : 09-02-2013 saat 19:09 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
|
TUNCELİ / MUNZUR VADİSİ / BOZKAYA - HES PROJESİNE İPTAL KARARI: Munzur Vadisi üzerinde yapılması planlanan Bozkaya Hidro Elektrik Santrali'nin, bölgenin ekolojik dengesini bozacağını ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) kararı alınmadan projenin hazırlandığı gerekçesiyle karşı çıkan ve projenin iptali için 22 kişinin avukatları aracılığı ile açtığı dava sonuçlandı. Daha önce yürütmenin durdurulması kararını veren Ankara 8'inci İdare Mahkemesi davanın sonunda projenin iptaline karar verdi. 'EMSAL OLACAK KARAR' Mahkeme kararı ile ilgili basın toplantısı düzenleyen Avukat Özgür Ulaş Kaplan, mahkemenin verdiği bu kararla halkın barajlara karşı önemli bir zafer kazandığını belirterek, "Başvurularımız ve açtığımız davalar üzerine Munzur Vadisi'ndeki 3 ayrı baraj projesinin iptali için mahkeme yürütmenin durdurulması kararı vermişti. Bozkaya HES için açtığımız davada mahkeme davayı esastan görüşerek çok önemli olan ve diğer barajlar için emsal olacak karar verdi. 13 Aralık 2013 günü Ankara 8'inci İdare Mahkemesi, Bozkaya Barajı ve HES projesinin hazırlanmasında ÇED onayı alınmadığı ve baraj projesinin hukuka aykırı olduğunu tespit ederek lehimize karar vererek Bozkaya HES projesini tümden iptal etmiştir" dedi. Avukat Kaplan, Munzur ve Pülümür vadisinde birçok baraj projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) onayı alınmadan hazırlandığını ve baraj yapılmasına karar verildiğini de ifade ederek şunları söyledi: "Bu amaçla bu barajların projelerinin de iptal edilmesini bekliyoruz. Bozkaya HES için alınan karar kesinlikle emsal bir karar olacaktır. Dersim'in kutsal mekanlarının bulunduğu ve Türkiye'nin en güzel vadilerinden olan birçok endamik bitki örtüsü bulunan Munzur ve Pülümür vadilerine baraj yapımlarının durdurulması Dersimliler için çok önemli bir karardır. Bizler vadilerimizin doğal haliyle kalması için hukuk mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeye kesinlikle kararlıyız.'' Tunceli'deki baraj projelerinin çoğunlukla 1993 yılından önce hazırlandığı için o dönem baraj ve HES projeleri için ÇED onayı alınmasına gerek duyulmadığını söyleyen Avukat Özgür Ulaş Kaplan, "Mahkeme bunun hukuka uygun olmadığını günümüz kanunlarının geçerliği olduğunu belirti" diye konuştu. Alıntı kaynakları: http://www.memurlar.net/haber/330068/ http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22409726.asp (Koyu renkle belirgenleştirdiğim 13 Aralık 2013 tarihi sanırım yalnış yazılmış olmalı. Tüm linkler'de böyle geçiyor). |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#22 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Ağaç Dostu
|
PİYASAYA AYAR DOĞAYA YIKIM GELİYOR: TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda kabul edilen 'Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı' ile artık Türkiye'nin hiçbir vadisinde, ne hukuk işleyecek ne de bilimsel raporlar ve yargı kararları dikkate alınacak! Bu iddiaları gündeme getiren Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Sözcüsü Ömer Şan, yasa tasarısıyla başta hidroelektrik santral (HES) ve termik santral projeleri için hiçbir şekilde durdurma kararı olmayacağını öne sürdü. Tasarının 25. sayfasında yer alan, ‘Kamu yararı ve Faaliyet durdurma’ başlığı altındaki ‘Geçici 14. madde’ ile artık lisans işlemlerinde hiçbir koşulda iptal durumu oluşmayacağını dile getiren Şan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "daha önce çıkartılan madencilik yasasında olduğu gibi; Artvin Cerattepe ve Genya’daki ruhsat iptallerinin ardından, Bakanlığın, yargı kararlarına karşın aynı bölge için yeniden ruhsat ihalesi açmasında da yaşadığımız aynı yasal düzenlemelerin bir benzerini de burada görüyoruz" diye konuştu. TASARI, LİSANS İPTALLERİNİ ORTADAN KALDIRACAK. Tasarı ile birlikte aynı zamanda söz konusu çalışmaları düzenleyen diğer yasa ve yönetmeliklerle çelişkili bir durumun ortaya çıktığını vurgulayan Şan, EPDK’nın yetki ve sorumluluklarını düzenleyen esasların da by-pass edildiği görüşünü savundu. Geçmişte üretim lisansı verilmiş olan firmaların, belirlenen sürede söz konusu projelerinde herhangi bir çalışma yapılmaması durumunda lisanslarının iptal edildiğini anımsatan Şan, tasarıya göre ise lisans iptalinin hiçbir şekilde gündeme gelmeyeceği gibi adeta süreklilik arz edecek bir konuma taşındığını kaydetti. YAŞAM ALANLARIMIZ BAKANLIĞIN İNİSİYATİFİNE BIRAKILIYOR. Tasarı metninin kendi içindeki maddelerle de çeliştiğine işaret eden Şan, "ayrıca, onlarca yıldır uğruna mücadele ettiğimiz doğal yaşam alanlarımız, sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, tarihi, kültürel ve sosyal değerlerimiz, koruma öncelikli doğal alanlarımız, endemik türlerimiz, dünyada eşi benzeri olmayan fauna ve floramız bir anlamda siyasi iktidarın eline, Bakanlığın inisiyatifine bırakılıyor. Bu asla ve kesinlikle kabul edilemeyecek, kabul edilmemesi gereken bir yaklaşımdır!" dedi. NE ANAYASAYA NE DE DEMOKRASİYE UYMUYOR. Bu güne kadar rant ve çıkar hesaplarıyla bu projeleri geliştirip dayatan siyasiler ve Bakanlıkların bu konuda nihai karar verici noktasına taşınmasının, ne Anayasa’ya, ne demokrasiye ve ne de yasalara, uluslararası anlaşmalara uygun olmadığını ileri süren Şan, tasarının diğer maddelerinde ise yine aynı Anayasaya aykırılıklar ve mevzuatlarla çelişkilerin yer aldığı görüşünü savundu. 'DEĞERLERİMİZİ RANT HESAPLARINA TESLİM ETMEYECEĞİZ' Tasarının kabaca değerlendirilmesi halinde kesinlikle kamu yararı görülemeyeceğini ve açıkça enerji piyasasındaki yerli ve uluslararası sermaye şirketlerinin çıkar ve rant hesapları üzerindeki talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldığının görüldüğünü öne süren Şan, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi: "Öyle ki, tasarı bu haliyle ‘ısmarlama’ bir düzenleme gibi durmaktadır. Bu tasarının Komisyondan geçtiği bu şekliyle TBMM Genel Kurulundan geçmesi halinde artık ülkemizde ne hukukun üstünlüğüne, ne yargı bağımsızlığına, ne bilimsel çalışmalara ve ne de demokrasiye olan inanç kalmayacaktır! Bütün bunlara karşın bizler hiçbir koşulda mücadelemizden ödün vermeden, Anayasal, demokratik ve yasal haklarımızı kullanarak, hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına, aklın ve bilimin vazgeçilmezliğine olan inancımızla çalışmalarımızı sürdüreceğiz ve uğruna mücadele ettiğimiz değerlerimizi emperyalizmin bu dayatmacı rant hesaplarına teslim etmeyeceğiz." AV. Y. OKUMUŞOĞLU: 'MAHKEMELERİN YETKİSİ SINIRLANACAK' DEKAP'ın gönüllü avukatlarından Yakup Şekip Okumuşoğlu ise tasarıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, geçici 14. maddenin yasalaşması durumunda mahkemelerin ‘yürütmeyi durdurma’ yetkileri sınırlandığından yatırımcının sahada ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıkana kadar yapabileceği azami çalışmayı yapmaya gayret edeceğini, sonrada bu yaptığı çalışmaların artık geri dönülemez bir noktaya geldiğini iddia edecek, lisansı iptal edilmiş olsa bile kendisine yeniden üretim lisansı alabileceğini dile getirdi. MAHKEME KARARLARI HİÇE SAYILACAK. Yatırımcının, ‘yürütmeyi durdurma kararı’ olmadığından sahada çalışmalarını başlattığını ve 7-8 ay içinde de inşaat çalışmalarının yarıya yakınını bitirdiğine değinen Okumuşoğlu, HES inşaatları için genellikle 2 yıl öngörüldüğünü belirterek "Bu dönem içinde sahada doğaya verilebilecek zararların tümü verilmektedir. Bu aşamadan sonra alınan bir ‘yürütmeyi durdurma’ **** ‘iptal kararı’ sonrasında genel olarak ‘lisans iptal’ davaları gündeme gelebilmektedir. Bu uygulama, İdari Yargılama Usul Yasasındaki ‘yürütmeyi durdurma müessesindeki’ değişikliklerden başlayarak, mahkeme kararlarını etkisizleştirme, en son bu tasarı yasalaşırsa açıkça mahkeme kararlarını hiçe sayma, arkasından dolanma, anlamına gelmektedir" değerlendirmesinde bulundu. 'HAK ARAMA HÜRRİYETİ KISITLANIYOR' Benzer bir uygulama Maden Kanunu'nun 30. Maddesinde de düzenlendiğini kaydeden Okumuşoğlu, yargının bu değişikliklerle etkisiz kaldığınının altını çizerek, "hukuk devleti anlayışına ters düşen bu tür düzenlemeler ile yurttaşların hak arama hürriyetleri kısıtlanmış, etkili hukuk yolları kapatılmış, hukuk devletinin üç sacayağından biri olan yargı, kararlarının etkisizleşmesi ile kendisine yüklenen işlevi yerine getiremez hale gelmiş olacaktır. Bu değişiklikler demokratik toplum düzeninin temellerine aykırı olduğundan Anayasamıza da aykırıdır” dedi. ALINTI KAYNAĞI: Yusuf Yavuz/Odatv.com Piyasaya ayar, doğaya yıkım geliyor |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 |
Ağaç Dostu
|
Elektirik üretmenin en mantıksız ve kâr'sız yolu olan HES'ler için, yargıyı bu kadar iğdiş etmenizin tek nedeni var. SU'yumuzu satmak. Ülkede ki HES'leri, suyumuzu kapitalistlere satmak için kullandığınız paravan bir araç haline getirdiniz. Kimse bu HES'ler ile elektirik üretildiğini falan iddia etmeye kalkmasın boşuna. Ülkemizin SUYUNU satıyorlar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#26 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
HES lere karşı olabilirsiniz. Anlıyorum. Bu görüşünüz için gerekçeler de bulabilirsiniz. Onu da anlıyorum. Amma, gerçek dışı iddialara ne diyeceğimi bilemiyorum. İddia o ki HES ler elektrik üretimi için değil suyu satmak içinmiş. Buna ait bir ve sadece bir örnek getirenin yani suyun satıldığı bir örnek getirenin elini öpeceğim ve ben hiçbir şey bilmiyormuşum diyip tüm forum ahalisinden özür dileyeceğim. Şimdi bu örnek getirin ifademin doğru anlaşılması önemli: Bozacının şahidi şıracı kabilinden filan internet sitesinde böyle yazıyor kabul edilmez. Örnek olarak falan HES projesince şu kadar su filancaya veye şunlara bunlara satıldı şeklinde bir örnek rica ediyorum. Parasını da sormuyorum. İsterse 0.000001 kuruş olsun. Satıldıysa satıldı olarak kabul edeceğim. Bu satışın olamayacağını doğrudan yasa, yönetmelik linki vererek gösterdim. Ancak bu gerçeğin bilinmesi pek istenmediğinden olsa gerek mesajım silindi. Dolayısıyla aynı şeyin bu mesajımın başına gelmesini istemediğim için o linki vermeyeceğim. Saygılarımla.. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
Ne demişim? Buna ait bir ve sadece bir örnek getirenin yani suyun satıldığı bir örnek getirenin elini öpeceğim ve ben hiçbir şey bilmiyormuşum diyip tüm forum ahalisinden özür dileyeceğim. Ben HES ler çevreye hiç zarar vermez mi demişim? Öyle bir şey demedim. Ben tümden yanlış ifadeleri düzeltmeye çalışıyorum. Bir düzeltmeye bu kadar itiraz neden? Peki, siz kendi savlarınızı desteklemek için gerçek dışı iddialarda bulunmaktan niçin hiç çekin miyorsunuz? Buna bir cevap rica ediyorum. Saygılar.. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 | ||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
Şimdi sizin suyun satılamadığını öğrenmiş olduğunuzu varsayıyorum. Ama sizlerin propagandası o kadar etkili olmuş ki hala pek çok insan bu HES'ler suyu satmak için yapılıyor diye biliyor. Demek ki ben mecazı anlayamamışım. Ama siz de anlayamamışsınız. Suyu şişeleyip satma mecazımı kastediyorum. Selamlar.. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#30 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 27-03-2012
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,033
|
Alıntı:
O konu özelinde kanun, yönetmelikler, kanun hükmündeki yönetmelikler ve uygulamaları üzerine kişisel araştırmalarım da devam ediyor. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|