![]() |
|
![]() |
#121 |
Ağaç Dostu
|
Pepinonun yararları yazılırken kanser için olanı bana biraz reklam gibi geliyor. Pepino afişlerini makro marketlerde görüyorum, şifa olmadığı hastalık yok gibi ![]() Acaba özellikle pepinonun kansere iyi geldiği yönünde bilimsel bir dayanak var mı? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#122 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 25-10-2005
Şehir: adana
Mesajlar: 389
|
hayattayız,ayaktayız,henüz yıkılmadık
sevgili susam, değerli baldaş'a yazdığınız son yazınızı okudum. sizi, bugün biraz karamsar gördüm galiba, inşallah yanılıyorumdur. Sanırım biraz yorgun ve sıkıntılı birgün geçirmişsinizdir. bizden öncekiler, kendileri veya bizlere hayatı kolaylaştırmak için zehirli bir dünya bırakmış olabilir, bıraksınlar. ama bizim çocuklarımızda bizi eleştirmemeleri için bizlerin daha iyi bir dünya ve gelecek bırakmak için daha çok çalışmamız lazım değilmi? Birileri bozup bırakıyorsa, çocuklarımızın suçu varmı ki, bizde onları cezalandıralım, sizlerin daha iyi düşündüğü, düşüncelerinize saygı duyduğumun bilinmesini diliyorum. Bizim çektiğimiz sıkıntıları o güzelim yavrularımızın yaşamaması için hep beraber çalışalım,uğraşalım. Neden mi? bizlerin uğraşması ve çalışması onlarıda cesaretlendirecektir. Onlarda kendi çocuklarına daha iyi bir yaşam bırakmak için bizi örnek alacaklardır, almak zorundalar. sevgi ve selamlar. yüzünüzden gülücükler, gönlünüzden güzellikler,elinizden çiçekler eksik olmasın. şeref deniz |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#123 |
Ağaç Dostu
|
Haklısınız Şeref Bey somut olarak mücadeleye hepimiz evlerimizin içinden başlıyoruz. Sigara içmeyerek, bitkilerle ilgilenerek, doğal gıdalara yönelerek, deterjanlardan vazgeçerek. Çok zor değil basit birtakım önlemler sadece...Karamsarlığa gerek yok ![]() Sayın Denizakvaryumu pepino konusunda gerçekten bilgisizim. Araştırmadan hiçbirşey söyleyemeyiz ama genel olarak taze her türlü meyve sebzeyi sağlık açısından zaten tüketmekte fayda var. Zararı olmaz faydası olur diyelim en iyisi... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#124 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
bugünlerde AVM lerde ve bazı marketlerde, bardakta mısır satışı yapan arabaların yanında, bardakta ve tabakta kesilmiş-dilinlenmiş meyve arabaları ortaya çıktı. 7-8 çeşit meyve var. Uzun zamandır bu uygulamayı bekliyordum, yaygınlaşırsa çok iyi olur. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#125 |
Ağaç Dostu
|
Şekerin kanserin en büyük dostu olduğunu herkes bilir, kanser hastalarına ilk yasaklanan şeker olur... Peki bal için yasak söz konusu mu? -------------------------- Kansere karşı bal rejimi Hırvatistan'daki Zagreb Üniversitesi tarafından yapılan yeni araştırmaya göre, bal kansere yakalanma riskini azaltıyor. Aynı zamanda içerdiği flavonoid isimli antioksidan madde sayesinde, var olan tümörün küçülmesine yardımcı oluyor ve büyümesini engelliyor. Araştırmanın başında bulunan profesör Ivan Basic, "Henüz kanserli hücrelere nasıl saldırdığını ve onların küçülmesine nasıl yardımcı olduğunu belirleyemedik. Ancak çoğunlukla meyvelerde bulunan flavonoid maddesinde arıların ürettiği her şeyden bolca var. Bu gerçekten çok büyük bir buluş" dedi. Flavonoid maddesi kanı sulandırarak kalp hastalıkları riskini de azaltıyor. Uzmanlar ayrıca, bal yiyenlerin hiç bal yemeyenlere oranla çok daha uzun yaşadıklarını da belirlediklerini de açıkladı. http://arsiv.sabah.com.tr/2004/12/04/gun110.html -------------------------------------------- Şifalı dediğimiz bal doğal bal...Her bal şifalı mıdır? ...Uludağ Üniversitesi Yenişehir İbrahim Orhan Meslek Yüksek Okulu ile Yerel Gündem 21'in düzenlediği arıcılık konulu konferans ilgi gördü. Öğrencilerin yanısıra ilçede bal üretimi yapan çiftçilerin katıldığı konferansta konuşan Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Levent Aydın, Türkiye'nin ürettiği balın yarısının ihraç edilmesinin iyi olacağını belirtti. Aydın, "Ancak bizim ihraç ettiğimiz balda antibiyotik kalıntısı olduğu için geri geliyor ve bu bal iç piyasaya satılıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Çünkü antibiyotikli bal kansere bile yol açabiliyor. Bunun için çok dikkatli olmalıyız" dedi. Arı zehrinin çok önemli bir zehir olduğuna da dikkat çeken Aydın, "Ülkemizde yılda 2 kilo arı zehiri ancak çıkıyor ve gramı 200 ile 700 dolar arasında alıcı buluyor. Bu zehir AIDS ve lösemi gibi hastalıklarda kullanılıyor. Ancak biz bunları hiç düşünmüyoruz. Bursa ve Yalova Türkiye'nin en bol polen olan yeri, fakat farkında bile değiliz. Maalesef ülkemizde arıcılık şuurlu bir şekilde yapılmıyor http://www.altinkovan.com/index.php?...&id=9&Itemid=1 -------------------------------------- Sahte ballar kanserojen Türkiye Erozyonla Mücadele, Agaçlandirma ve Dogal Varliklari Koruma (TEMA) Vakfi, bir rapor hazirlayarak bal üretimindeki sahtekârliklari anlatti. ''Baldaki Sorunlar'' baslikli raporda, petekli bal üretimi için kolonilere balmumundan yapilmis olmasi gereken plakalar takilmasi gerektigine dikkat çekildi. Bu plakalari daha ucuza üretebilmek için bazi imalathanelerde balmumuna yüzde 10-15 oraninda petrol ürünü mum karistirildigi belirtilen raporda, "Petrol ürünü mum kanserojendir" denildi. Sorunun çözümü için etkin kalite kontrol yöntemlerinin yapilmasi gerektigi vurgulanan raporda yer alan bazi tagsisler (içine olmamasi gereken seyler katilmis) ve kirlilikler söyle siralandi: Ari görmemis bal: Fabrikalarda misirdan üretilen ticari glikozun içine bir miktar polen, renklendiriciler ve esanslar katilarak ''bal'' diye etiketlenip satiliyor. Bu tür bal piyasada oldukça yaygin. Bal standardi ve kodeksi balda glikozu yasaklamakta. Klasik seker laboratuvarlari bu analizi kolayca yapiyor. Bu ballar genelde gözden irak bodrum katlarinda üretildiginden aracilar arasinda ''Bodrum bali'' diye adlandiriliyor. Seker bali: Aricilar kolonilerinden daha çok üretim alabilmek için bal üretim mevsimlerinde kocanlara sakkaroz (seker surubu) veya glikoz veriyor. Arilar bu surubu emip sindirim sisitemlerinden gereçirerek petek gözlerine doldurur. Teknik olarak ari ürünüdür ama gerçek bal degildir. Surup arinin midesinden geçtiginden klasik seker laboratuvarlari bu tagsisi saptayamiyor. Sekerli beslenmeden dolayi, ihraç edilen ballarin yurtdisindan geri dönmesi sonucu Ege Ihracatçilar Birligi'' nin kurdugu laboratuvarda bu test yapilabiliyor. Bu laboratuvarda sadece ihraç edilen ürünler tahlilden geçiyor. Bu analizler korbon-13 testi yapabilen cihazlarla yapiliyor. TÜBITAK-MAM''da bu analizleri yapmak mümkün. Sekerle beslenmeyle üretilen ballarda ticari sakkaroz miktari yüzde 50''lerin üzerinde. Karisik bal: Süzme balin içine bazen yüzde 90''lara varan oranda glikoz karistirilarak ''dogal bal'' veya ''saf bal'' diye satiliyor. Dogal balin fiyati yüksek oldugundan, fiyatinin onda biri oranindaki glikozla maliyet düsürülerek karisim yapiliyor. Bu ballarin hepsi saf, yayla, dogal bal diye etiketlenerek satiliyor. Bal standardi ve kodeksi balda ticari glikozu kabul etmiyor. Bu karisim klasik seker laboratuvarlarinda saptanabiliyor. TEMA''nin raporunda yer alan kanserojen ballar ise söyle: Petekli ballar: Türkiye''de petekli bal üretimi için kolonilere balmumundan yapilmis olmasi gereken plakalar takiliyor. Bu plakalari daha ucuza üretebilmek için bazi imalathanelerde balmumuna yüzde 10-25 oraninda petrol ürünü mum karistiriliyor. Bu nedenle birçok ülkede petekli bal tüketimi yasaklanmis durumda. Petrol ürünü parafin balmumuna karistiktan sonra rafine edilip, temizlenemiyor. Bu bulasiklik tüm imalathanelere geçiyor ve saf balmumu bulunamiyor. Saf balmumuna karistirilan petrol ürünü mumun kanserojen oldugu biliniyor. Naftalinli ballar: Son yillarda yurtdisindan gönderilmesinin en büyük nedeni naftalin kalintisi bulunmasi. Naftalini, aricilar, kovanlarindaki mum güvesi zararlisina karsi kullaniyor. Naftalinin uçucu ve balmumu tarafindan emilme özelliginin bulunmasi nedeniyle kolayca bala geçebiliyor. Naftalin petrol ürünü olup, kanserojenlik siralamasinda dünyadaki en önemli 10 maddeden biridir. Iç piyasadaki ballarda naftalin kalinti analizi yapilmiyor. Bu analiz genelde illerdeki pestisit laboratuvarlarinda yapilabiliyor. Kaynak : TEMA http://www.kanserken.com/default.asp...2&haber_id=126 ------------------------ Ben temel petekli bal almıyorum, arının kendi yaptığı petekli bal yani karakovan balını tüketin derim. Naftalin sadece arı kovanlarında değil yatak odalarımızda yıllardır var, güvelerden korunacağız diye yıllardır naftalini geceleri 7-8 saat soluyoruz. Yatak odalarınızda ve evinizde güve için naftalin kullanmayın. Doğal Bal şifadır, unutmayın. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#126 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili denizakvaryumu. Bal hakkında verdiğiniz bilgiler gerçekten dikkat çekici. Bundan birkaç yıl önce okuduğum bilimsel bir çalışmanın sonuçları beni çok etkilemişti. Yetişkin bir erkek -ki yanlış hatırlamıyorsam yaşı 45 ti- labaratuvar ortamında tecrit ediliyor. 6 ay boyunca doğal bal ile beslenmesi sağlanıyor. İçecek olarak ta sadece su ve bal şurubu veriliyor. Sonuç müthiş. Tecrit ortamından 15 yıl gençleşmiş olarak çıkıyor. Buna organları da dahil. Mucize gibi birşey bu. Bu derece yenileyici etkisi olan bu gıdanın mutlaka kanser hastalarında da etkisi olacaktır. Daha önce yazdığım gibi anneme düzenli olarak küçük miktarlarda karakovan balı denilen saf baldan yedirdik. Bu balı çok güvenilir ellerden temin ettik. Pazar ya da marketlerde de çeşit çeşit ballar satılıyor. Ama güvenemediğimiz için bu tür ballardan vermedik. Ben etkili olduğuna inanıyorum. Zira ilk dönemlerdeki haliyle şimdiki hali arasında ciddi farklılıklar var. Herşeyde olduğu gibi balında doğalını arayıp bulmak lazım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#127 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili Şeref. Aslında üstteki yazıları yazdığımda ciddi ağrılar çekiyordum. Bir kaç gündür hastayım. Ve bunun yazılarımı etkilemesine sanırım engel olamadım. Yine de emin olun gülmek için her fırsatı değerlendiriyorum. Çocuklarımıza gelince, ben kendi adıma onları doğaya dost yetiştirdim. Hiç unutmam (bunu anlatmalıyım), ilkokul öğretmeni oğlum için beni okula çağırtmıştı. Bu öğretmen bayan yıllarca müdürlük te yapmış deneyimli biriydi. Endişeyle okula gittim. Beni karşısına alıp bütün ciddiyetiyle "Oğlunuz arka bahçenizde köpek besliyormuş. Onları seviyormuş. Dikkatli olun. Böyle hayvanlarla aşırı münasebeti devam ederse, ileride cinsi sapık olur" dedi. İnanabiliyormusunuz? Daha 8 yaşındaki oğlumdan bahsediyordu. Ve ben kedileri, köpekleri, kaplumbağa, inek, keçi, koyun, aklınıza gelebilecek her türlü hayvanı seven ben bunları duyuyordum. Cevap olarak "Şahsen bende severim köpekleri, fakat henüz sapıtmadım. Oğlumunda sevmesinden gurur duyuyorum. Siz isterseniz uzak durun. Ama sakın oğluma böyle bir telkinde bulunmayın" diyebildim. Bir öğretmenin böyle düşünmesi çok düşündürücü. Neyse yine konudan koptum. Tabi ki çocuklarımıza doğruyu, güzeli öğreteceğiz. Ve onlara daha iyi bir dünya bırakabilmek için elimizden geleni yapacağız. Yüzüm her zaman gülüyor. Gülmeye de devam edecek. Hayat herşeye rağmen yaşamaya değer değil mi? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#128 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili Denizakvaryumu. Pepino ile ilgili bilimsel araştırmaların yapılıp yapılmadığını bilemiyorum. Bilenler varsa burada yazarlarsa hepimiz bilgilenmiş olurum. Geçmiş zamanların birinde bir köşe yazarının makalesi beni çok etkilemişti. Yaşadığı bir tecrübeyi anlatıyordu. Bu makalenin özeti şuydu: Kanser hastası olan yakın arkadaşlarından biri durumu oldukça ağırlaştıktan sonra köyüne gitmiş. Bir yıl kadar sonra arkadaşını ziyarete gittiğinde çok şaşırdığını belirtiyor. Yataktan kalkmaya mecali olmayan arkadaşının oldukça zinde olduğunu görmüş. Bunun sebebini sorduğunda, gece gündüz pepino yediğini anlatmış arkadaşı. Ondan sonra gittikçe dinçleştiğini, günlük hayata döndüğünü ve tetkiklerinde ciddi düzelmeler olduğunu, kanseri yendiğini anlatmış. Bu köşe yazarıda bunu gazetesinde yayınlamıştı. Hatta o köyden kendisinin de bir fidan alıp balkonunda yetiştirmeye başladığını söylüyordu. Netten bulduğum bir sayfayı olduğu gibi yüklüyorum. Umarım bu bilgiler doğrudur. FAYDALARI İçerdiği A ve C vitaminleri sayesinde idrar yolları, solunum yolları enfeksiyonlarında vücudun direncini arttırır. Ayrıca yara ve diş iltihaplarına karşı etkilidir. Kan damarlarının kuvvetli olmasını sağlar. Bazı insanlar sağlık iksiri diye nitelendirdikleri pepino' yu çeşitli rahatsızlıklar için tüketirken bazıları da meyve olarak hatta cilt bakımı için tüketiyor. Pepino olgunlaşmadan ve olgunluk seviyesine ulaştığı meyve hâlinde de tüketilebiliyor. Meyvenin ham hâli özellikle şeker hastaları için tavsiye ediliyor çünkü tam olgunlaşmamış pepino' nun şeker oranı daha düşük olduğundan rahatlıkla kullanılabiliyor. Kanser hücrelerinin yok olmasında büyük etki sağladığı ve kolesterolü düşürdüğü kullanıcıları tarafından belirtilen meyve, hücre yenileyici özelliği ile çocukların gelişiminde; C vitamini deposu olma özelliği ile vücut direncini artırmada; kalsiyum bakımından zenginliğiyle ağrıların giderilmesinde etki sağlıyor. Ayrıca Pepino, böbrek kumunda etkili olduğu kadar anemi hastalarına fayda sağlıyor. Afrodizyak (Cinsel duyguları veya isteği uyaran veya artıran) etkisi yaratıyor. Uyku düzenini dengede tutuyor. Regl dönemini düzene sokuyor, menopoz döneminde yaşanan psikolojik sorunlarda olumlu etki yaratıyor. K vitamini bulunduğundan kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırıyor. Çocuklarda kemik gelişimi sağladığı, eklem romatizmasında faydalı olduğu ve hemofili (Kanın pıhtılaşmasındaki bir bozukluğa bağlı kanama hastalığı) hastalığına iyi geldiği belirtilmektedir. Bayanlar cilt bakımı içinde kullanmaktadır. Meyveleri mideye indirip, yaşlanma hali veya belirtileri karşı (anti-aging) etkisi olması nedeniyle kabuklarını da cilt bakımı için yüzlerine sürüyorlar. MEYVENİN BİLİNEN FAYDALI (ŞİFÂİ) ÖZELİKLERİ Şeker Hastalıkları, Kemik Erimesi, Dalak Yetmezliği (Tromoksin), Bağırsak Kanseri, Gen Hastaları, Mide Rahatsızlığı, Anemi (Kansızlık) Hastaları, Hemofili Hastaları (Kanın Pıhtılaşmasındaki Bir Bozukluğa Bağlı Kanama Hastalığı), Çocuklarda Kemik Gelişimi Sağlamakta, Eklem Romatizmasına İyi Gelmekte, Kolesterolü Düşürmekte (Hastaları tarafından beyan edilmiştir), Kilo Problemi Olanlar Daha Çok Tüketmektedir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#129 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili Baldaş. Çocuğun için yapmış olduğun fedakarlık ancak bir annenin yüce gönlünden kopar gelir. Seni bu açıdan kutluyorum. Bu arada ufaklıkta fedakarlık yapılmayacak gibi değil. Çok tatlı maşallah. Hepimizin üstüne düşen görevler var. Küçük ya da büyük. Ama mutlaka birşeyler yapmalıyız. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#130 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 01-11-2008
Şehir: Ankara
Mesajlar: 15
|
Merhaba arkadaşlar; Bal Gerçek bir mucizedir. Ama Gerçek bal. Yani karakovan balı. Arı kendi mumunu kendi yapar sonra çiçeklerden aldıkları ile balını . Her şeyde olduğu gibi ne yazık ki bal tüketilmesi gereken bir mucize gıda iken, zarar verecek duruma getiriliyor. Arıya şeker veriliyor al bunu bal yap deniyor. Biz insanlar kadar doğaya zarar veren hiç bir varlık yok. Doğal dengeyi bozarken, bütün yaratılmışların yaşam haklarınıda engelliyoruz. Her şey para değildir. LÜTFEN İNSAN OLARAK DOĞDUK. İNSAN OLARAK ÖLELİM. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#131 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 25-10-2005
Şehir: adana
Mesajlar: 389
|
sayın susam, biraz delice olacak ama? benim mutluluk kaynağım,İstanbul şehrinin " İ " harfi, kocaman kocaman " İ " harfini aynanın karşısına geçerek olabildiğince kocaman, notalı, uzun ve sesli olarak söylemek, "aslında bir deli saçması" ama bana faydası oluyor, denemeni isterim. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#132 |
Ağaç Dostu
|
Günaydın arkadaşlar. Yazılarınızı, özellikle bal ile ilgili olanları merakla takip ediyorum. Ufak bir ilave yapayım: Maçahel'i duymayan kalmamıştır. Gürcistan sınırındaki ikiye bölünmüş harika bir köy. TEMA yakın zamanlarda organik bal üretimi çalışmalarını bu köyde yapacağını belirtmişti yanlış hatırlamıyorsam. Artvin'de yaşayan üyemiz Yale bu konuda daha sağlıklı bilgi verebilir. Olmazsa biraz araştırır son durumla ilgili size bilgi aktarırım. Bal almak isteyen arkadaşlar: Gerçekten şifanın peşindeyseniz biraz paranıza kıyın ve araştırıcı olun market reyonlarından bal almayın... Bir organik tarım haberi de Rize'den. Hemşin'in suni gübre ve zirai ilaçlardan en az etkilenmiş yüksek bölgelerinde organik çay tarımına başlandı. Yalnız yüzdeyüz organik üretimin kademeli olarak birkaç yıl içinde gerçekleşeceği belirtiliyor ( Tam arınmanın sağlanabilmesi için ) İlk ürün piyasaya sürüldü mü bilmiyorum sizin için araştırayım... Küçük bir not: Paşabahçenin ürettiği en büyük boy, saplı, çift kapaklı kavanozlardan aldık. Onları damacana niyetine kullanıyoruz. Yayladan aldığımız suyu muhafaza ediyoruz. Denizakvaryumu, plastik damacanaların dibindeki üçgenlerde biri yediyi beşi araştırmaktan çok daha iyidir diye düşündük ( Diğer yazılarınızı da takip ediyorum ). Bir de yeri geldikçe yoğurt, konserve, zeytin yapımında kullanılabilir ya da pirincinizi, bulgurunuzu vs. saklayabilirsiniz... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#133 |
Ağaç Dostu
|
Dünyanın 102 ülkesinden 482 koruma alanını kapsayan, UNESCO’nun ''İnsan ve Biyosfer Rezervi Projesi’ne'' Türkiye’den sadece Macahel dahil edildi. Macahel bu bakımdan çok önemli. Adeta el değmemiş yağmur ormanı, insan girmemiş amazonlar gibi. Acaba orada yaşayan insanları araştırdılar mı, kanser hastası olan var mı ? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#134 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Su geldiği yerin, kayaçların, toprağın özelliklerini, minerallerini de bünyesine katar bu durum suya pozitif olarak yansıyabileceği gibi yani şifa özelliği verebileceği gibi negatif ,sağlığa zararlı yönü de olabilir. Hatta tadı çok güzel suların içinde bile siyanür tespit edilmiştir. Bu nedenle yayla suyunu bulunduğunuz ildeki Hıfzısıhha kurumuna test ettirin derim. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#135 |
Ağaç Dostu
|
Az uyuyarak kansere davetiye çıkartmayın Günde 6 saatten az uyuyan kadınların göğüs kanseri olma riskinin yüzde 62 olduğu açıklandı. 8 yıllık periyodlarla, yaşları 40 ila 79 arasında olan 24 bin kadın üzerinde araştırma yapan Japonya'daki Tohoku Üniversitesi Tıp Yüksek Okulu araştırmacıları, geceleri 6 saatten daha az uyuyanların, 7 saat uyuyanlara göre göğüs kanseri olma riskinin yüzde 62 daha fazla olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, melatonin hormonunun uyku süresi boyunca beyni koruduğunu ve hücre çoğalmasını uyararak kanser hücresi çoğalma hızını arttıran östrojen hormonunu bastırdığını belirterek, bu sebeple uyku bozukluğunun kanser riskini arttırdığını ifade etti. http://www.bugun.com.tr/haber_detay.asp?haberID=45208 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#136 |
Ağaç Dostu
|
Alman bakan: Türk armutlarındaki ilaç normalin altı katı Baden-Württemberg eyaleti tarım bakanı: Türkiye’den alınan armutlarda, ’amitraz’ ilacı 6 kat fazla çıktı. AB’de yasaklanmalı. Almanya’nın Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Baden-Württemberg eyaleti Tarım Bakanı Peter Hauk (CDU), Türkiye’den ithal edilen armutların zararlı olduğu gerekçesiyle yasaklanmasını istedi. Hauk, özellikle böceklerden koruma amacıyla armutların içine sıkılan "amitraz" adlı ilacın, Almanya’da uzun zamandır, Avrupa Birliği genelinde ise 2008 yılının başından bu yana yasak olduğunu ve sağlığa ciddi zarar verdiğini vurguladı. Armutların sadece Almanya’ya değil, Avrupa Birliği ülkelerine de girmesinin engellenmesi için Almanya’nın çaba göstermesi gerektiğini savunan Bakan Peter Hauk, armudun içinde bulunan bu ilacın halsizliğe ve konuşma bozukluğuna yol açtığını kaydetti. Peter Hauk, Türk armutlarının sadece kendi eyaleti olan Baden Württemberg değil, Almanya çapında dağıtıldığından hareket ettiğini belirterek, Alman hükümetinden Türk armudunun ihracının yasaklanmasını da talep etti. Hauk şöyle konuştu: "Türkiye’den gelen armutlar üzerine yapılan 17 testte de, amitraz değerlerinin yüksek olduğu tespit edildi. Amitraz değeri kilo başına 0.05 miligram sınırının çok üzerinde, kilo başına 2.9 miligram dolaylarında. Bu nedenle Stuttgart ve geniş çevresinde en az 3.8 ton armuda el konuldu ve imha edildi." http://www.drt.com.tr/Haber.aspx?id=971 İyi ki imha ediliyor, Türkiye'ye geri gönderseler doğru iç pazara... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#137 |
Ağaç Dostu
|
( Alıntı ) Arıcılık için Borçka Macahel (Camili) havzası özellikle seçilmiştir.Camili havzasında Türkiye'de başka yerde olmayan saf Kafkas ana arılar üretilmektedir.TEMA,bu yüksek verimli ana arılarla tüm Türkiye arıcılığının temel sorunu olan düşük verimi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.Yılda üretilen yaklaşık 10.000 adet yüksek verimli saf Kafkas ana arı,bal üreticilerinin hizmetine verilmektedir. Bal üretimi alanları başta Borçka olmak üzere Artvin,Ardahan ve çevresidir.Bu bölgenin seçilmesinin ana nedeni Artvin'in doğal orman örtüsü ve Ardahan'ın yayla özelliğidir.Artvin ormanlarında henüz çevre kirliliği yaratan etmenler bulunmamaktadır.Bölge bilhassa kestane ve ıhlamur ormanları bakımından çok zengin ve bakirdir.Ardahan yaylaları ise kimyasal gübrenin ve zirai ilaçların kullanılmadığı bitki çeşidinin yoğunlaştığı meralardır. http://www.temari.com.tr/odül2.html ( Meraklısı inceleyebilir ) Su konusunda haklısınız. Yerleşim yeri olmayan yüksek bölgelerdeki su kaynaklarını kullanıyoruz. Yine de baktırmakta fayda var tabi ki... Armut konusuna gelince: Aslında şöyle birşey yapılabilir: Madem ki devlet bu konulara müdahale etmiyor. Kendisine güvenen gıda üreticileri ( Özellikle tarım alanında ) biraraya gelerek bir birlik oluşturabilir ve çok gelişmiş bir laboratuvar ağı kurabilirler. Tamamen tarafsız olacak ve uluslararası kuruluşlarca da denetlenecek bu laboratuvar düzenli olarak gıdaları testten geçirerek tüketilebilir olup olmadığına dair karne doldurabilir. "Ben bu işte yokum kardeşim" diyen üretici artık başının çaresine bakar. "Ürünüm denetlensin hodri meydan" diyenler de atıyorum güvenli gıda etiketini üzerinde taşır. ( Tabi bu konuda da işin suyu çıkarılıp sahte belgeler para karşılığı düzenlenmezse ) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#138 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Arkadaşlar. Doğal balın faydaları saymakla bitmez. Mucizevi hayvanlar olarak gördüğüm arının muhteşem bir ürünü daha var. Daha önce duydunuzmu bilmiyorum. Ben uzun süre önce duymuştum. Ama temin edebileceğim bir adres bulamadığım için hiç kullanma şansı bulamadım. Bu ünün adı Propolis. Bununla ilgili bilgiler aşağıdaki gibidir. Daha fazla bilgi için netten yararlanabilirsiniz. PROPOLİS Propolis arıların bitki filiz ve tomurcuklarından topladığı, kovan giriş deliğine, çatlak ve kırıkları kapattığı, antibakteriyal, antiviral, antifungal, antioksidan, antiparazitik özelliklere sahip yapışkan ve reçinemsi bir maddedir. Arılar bu bitkilerden topladığı reçinemsi maddeyi arka ayaklarında kovana taşırlar. Balmumu ve bazı sindirim salgıları ile karıştırarak kovan içinde kullanırlar. Arılar propolisi kavak, meşe, kayın, okaliptus ağaçları ve çalılıklardan toplarlar. Arının arka bacağında taşıdığı propolis kovanda ancak diğer arıların yardımı ile boşaltılabilir. Arılar propolisi kovanda dip tahtası, çerçeve kenarları ve giriş deliği arkasında biriktirirler. Propolisin Yapısı ve Bileşimi Propolis örneklerinde bitkisel kaynağa bağlı olarak 150-200 bileşik veya kimyasal saptanmıştır. Bunlardan bazıları: 1. Flavonlar ve flavonoidler 2. Terpenler ve terpenoidler 3. Aromatik asit ve esterleri 4. Alifatik asit ve esterleri 5. Amino asitler 6. Alkoller 7. Aldehitler 8. Kalkonlar 9. Ketonlar 10. Hidrokarbonlar Propolisin Faydaları Ve Kullanma Alanları Anti-astımatik etki ve ağız spreyleri Anti romatizmal (Donadieu, 1979), etki Akciğer rahatsızlıklarında, Melanoma ve carcinoma tumor hücreleri tedavisinde, Doku yenileyici, Kapillar damarları güçlendirici, Anti diabetik, Fitoinhibitor, (Donadieu, 1979;Bianchi, 1991) Propolisin herhangi bir yan etkisi yoktur ancak bazı kişilerde hafif alerjik reaksiyona neden olabilir. Japonya ve Çin gibi Uzakdoğu ülkelerinde propolisin bu yüzyılda keşfedilen " en mükemmel doğal ilaç" olduğu kabul edilmiştir. Propolisin Tıpta Kullanımı Antibiotic aktivite : Gram positive bacteriae (Bacillus brevis, B.polymyxa, B.pumilus, B. sphaericus, B. subtilis, Cellulomonas fimi, Nocardia globerula, Leuconostoc mesenteroides, Leuconostoc mesenteroides, Staphylococcus aureus ve Streptococcus faecalis) Gram negatives (Aerobacter aerogenes, Alcaligenes sp., Bordetella bronchiseptica, Escherichia coli, Proteus vulgaris, Pseudomonas aeruginosa ve Serratia marcescens). Staphylococcus aureus ve Sptreptococcus mutans. (flavonoids galangine ve pinocembrine) Antioksidan aktivite : Arthritis, Romatizma, Artrosis Anti-fungal aktivite : (cynamic acid ve flavonoid crisina). Anestetik etki : Kokainden 3-5 kez daha kuvvetli anestetik etki nedeniyle diş hekimliğinde kullanma (Ghisalberti 1979) Antiprotozoan etki : Trichomomas vaginalis (Scheller et.al., 1977). Giardia lamblia, (Towers et. al., 1990). Antiviral aktivite : erpes simplex tip 1 ve 2, adeno virus, corona virus, ve rota virus., Antikanser : Propolisin yapısındaki cynamic asit ve terpenoidler sitotoksik activiteye sahiptir ve propolis intestin, böbrek, meme, burun ve pharynx kanserinde başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Dermatoloji ve Kozmetikte: Antibakteriyel, antifungal ve Doku yenileyici PROPOLİS PROPOLİS arıların bitki tomurcuk ve filizlerinden topladığı çok kuvvetli anti-viral, anti-bakteriyel,anti-fungal etkiye sahip yapışkan organik bir maddedir. Arılar kovan içerisindeki besinleri, yavruyu ve kendilerini çeşitli mikroplardan (virüsler, bakteriler, fungus) korumak için PROPOLİS toplarlar ve bununla kovan içerisini dezenfekte ederler. Kovan içerisinde kapalı bir ortamda 50,000-80,000 ergin arı bir o kadar da yavru (yumurta, larva, pupa) bulunmasına, kovan içi sıcaklığın (34°C) ve rutubetin (%40-%65) de virüsler, bakteriler ve funguslar için çok ideal bir ortam oluşturmasına rağmen PROPOLİS sayesinde hastalıklara yakalanmadan 80 milyon yıldan beri yaşamlarını sürdürmektedir. Kovan içerisine giren taşıyamayacakları kadar büyük canlıları da PROPOLİS ile kaplayarak bir enfeksiyon kaynağı oluşturmasını önlerler. Kovanın giriş deliğini kırık ve çatlakları PROPOLİS ile kapatarak mikropların kovana girmesini ve çoğalmasını önlerler. PROPOLİS bir çok ilacın aktif maddesi olan bitkisel flavonoidler, antioksidanlar, biyolojik aktif maddeler ve terpenlerden oluşmaktadır. Yapılan çalışmalarda düzenli ve sürekli olarak PROPOLİS alınması durumunda sindirim, solunum ve dolaşım sistemindeki hastalık etmenlerini (patojenleri) yok ettiği, internal toksinleri vücuttan attığı saptanmıştır. Sentetik antibiyotiklerin aksine uzun süre PROPOLİS kullanımı zararlı bakterilerde direnç oluşturmamakta, yararlı bakterileri de olumsuz olarak etkilememektedir. Bu nedenle PROPOLİS ender bulunan geniş spektrumlu antibiyotik olarak kabul edilmektedir. Klinik çalışmalarda PROPOLİSin comedo, beriberi, shingles, zosfer psorias, deri ülserine karşı çok etkili olduğunu göstermiştir. PROPOLİS ayrıca ağız yaraları, periodonditis, diş ağrısı, rhinitis, mide ülseri, nefrit, idrar yolları enfeksiyonu, influenza, diare, polypus, malignant tümör (Kanser) ve diğer bir çok hastalıkta da başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Özellikle Japonya'da yapılan klinik çalışmalarda 3 ay ile 1 yıl sürekli bir şekilde alınan PROPOLİSin, çeşitli internal kanser hücrelerinin devitalize ettiği saptanmıştır. PROPOLİS çeşitli kanser hastalıklarının önlenmesi ve tedavisinde de önemli rol oynamaktadır. PROPOLİSin yapısındaki flavonoidler dolaşım sisteminde de önemli bir etkiye sahiptir. Kan pulcuklarının ve beyaz kürelerin konglomerasyonunu azaltmakta trombosisi önlemekte, damar sertliğini önlemekte, kan dolaşımını düzenlemekte, kan şekerini, lipit ve kolesterolü azaltmakta, kanı temizlemektedir. PROPOLİSteki flavonoidler ve terpenler oldukça kuvvetli antioksidan ve antisenilitik etkilere sahiptir. Unutkanlığa ve beyin damarları kireçlenmesine iyi gelmektedir. PROPOLİSin antioksidan etkisinin BHT den 2 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir. Sürekli PROPOLİS kullanımı lipitlerin peruksidasyonunu ve melanin sedimentasyonunu önlemekte, cytotoxinleri yok etmekte, vücut aktivesini artırmakta ve yaşlanmayı (deception) geciktirmektedir. PROPOLİSin doğal bir inmunopotentior olduğu, bağışıklığı önemli ölçüde artırdığı, fagoçyte fonksiyonunu hızlandırdığı, vücudun antibody salgılayarak hastalıkları önlediği de bildirilmektedir. PROPOLİSin anestetik etkisi de olduğu ve ilaçların etkinliklerini artırdığı da söylenmektedir. PROPOLİSİN HERHANGİ BİR YAN ETKİSİ YOKTUR. Ancak bazı kişilerde hafif alerjik reaksiyona neden olabilir. Japonya ve Çin gibi Uzakdoğu ülkelerinde PROPOLİSin bu yüzyılda keşfedilen en mükemmel doğal ilaç olduğu kabul edilmiştir. Özetlersek, PROPOLİSin aşağıdaki hastalıkların tedavisinde destek olarak kullanılması önerilmektedir. Ağız içindeki yaralar Kanser Periodontitis Yüksek kolesterol, lipit,trigtliserit Trachetis - Kalp yetmezliği Diş ağrısı Damar sertliği Helitosis Yüksek tansiyon Ciltteki kaşıntı Varis Beriberi Unutkanlık Shingles Beyin damarları kireçlenmesi Tinca corposis Diabet Ülser Toksinleri atma Yara ve kesikler Guatr Comedo Prostat Zosfer psorias Nefrit Influenza İdrar yolları enfeksiyonu Diare Faranjid Polypus Rinit |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#139 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Propolis temin edebileceğimiz herhangi bir bilgiye sahip olabilirseniz, kendi adıma isterim. Annem için çok araştırmıştım. Maalesef arıcıların çoğu adını bile duymamışlar. Bunu üzülerek öğrendim. Yine de umutluyum. Mutlaka propolis üretimi yapan arıcılar vardır. Umutla onlardan birine ulaşabilmeyi bekliyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#140 |
Ağaç Dostu
|
Evet propolis gerçekten arının mucizelerinden biri. http://urun.gittigidiyor.com/20-ml-P...QQidZZ13164478 http://www.stargazete.com/pazar/yaza...runu-79558.htm |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#141 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Propolis haricinde yine sizleri ilgilendirebilecek başka bir besinden bahsetmek istiyorum. Yine geçmiş zamanda okuduğum bir araştırma yazısında çok ilgimi çeken bu besin maddesi soya fasulyesiydi. Okuduğum makalede aklımda kalan en ilginç bölüm Çin'de yapılmış bir araştırmayda. Bu araştırmada Çin'de bulunan birçok köyde bu zamana kadar hiç kanser vakasına rastlanmamış olmasıydı. Bunun üzerine yapılan araştırmada, o bölgelerde soya fasulyesinin temel gıda olarak tüketildiği tespit edilmişti. Soya fasulyesiyle ilgili bulduğum bilgiler şöyle (bunlar sadece bir kısmı. İlgilenenler daha fazla bilgiye ulaşabilir). Meme kanserinde soya fasulyesinin rolü Soya Mucizesi Batı toplumlarında meme kanseri en fazla görülen 2. kanser türüyken, Uzak Doğu ve Asya’da görülme oranı daha düşüktür. Asya ve Uzak Doğudan Amerika’ ya göç edenler üzerinde yapılan çalışmalarda meme kanseri oluşumunda çevresel koşulların genetik etmenlerden daha etkili olduğu saptanmış ve buna en önemli katkıyı da beslenme şeklinin sağladığı belirtilmiştir. Bir çok bitkide östrojenik aktiviteye sahip çeşitli kimyasal bileşikler mevcuttur. Bu bileşikler tıpkı insan vücudunda bulunan östrojene benzer yapı gösterirler. Uzak Doğuda çeşitli formlarda soya fasulyesinin tüketimi yaygındır (soya fasulyesi, tofu, soya sütü gibi). Soya, bitkisel östrojenler (fitoöstrojen) açısından zengin bir kaynaktır. İnsan fizyolojisinde östrojenlerin rolü genellikle önemlidir. Bitkisel besinlerde bulunan fitoöstrojenler, insan sağlığının korunmasında, pek çok hastalığın önlenmesinde önemli rol oynarlar. Yapılan çalışmalarda, fitoöstrojenlerin oral olarak alındıklarında; kanser, koroner kalp hastalıkları gibi pek çok hastalığın oluşma riskini ve menopozda ve adet döneminde meydana gelebilecek problemleri azalttığı belirtilmiştir. Bu nedenle, soya meme kanserinden korunmada etkili bir besindir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#142 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Lee ve meslektaşları, bulgularında, soya tüketimi ve belirli kanser tipleri arasındaki önemli bir bağlantıya işaret etmişlerdir. Soya esaslı bir beslenme tarzı olan Asyalı kadınların göğüs kanserine yakalanma oranının Batılı kadınlara göre düşük olduğu bilinmektedir. Daidzein ve genistein soya fasulyesinde bulunan iki primer isoflavondur. Bu bileşikler, göğüs, akciğer, kolon, rektum, mide ve prostat dahil sayısız kanser tipine yakalanma riskini azaltabilir. Daidzein'in genistein'den daha biyoyararlı olduğu görülürken, soya fasulyesi isoflavonlarının kanseri önleyici etkileri hakkında yapılan birçok araştırmada genistein üzerinde yoğunlaşılmıştır. Genistein'in kanseri farklı birçok şekilde önlediği düşünülmektedir: kanser yapıcı enzimleri engelleyerek, hormonların vücuttaki aktivitesini bloke ederek ve hatta tümörlerin besleyici maddeleri ve oksijeni aldığı prosese müdahale ederek. Genistein, soyada, yoncada ve diğer birkaç yeşil bitkide bulunur; ancak tüketicilerin genisteini beslenmelerine dahil etmeleri için izleyecekleri en pratik yol, soya esaslı gıdaları tüketmektir. İzoflavon içerdiği sürece, soyanın her çeşidinin -soya sütü, tofu, tempeh, bitkisel protein veya doğal soya fasulyeleri- kanser önleyici etkileri olabilir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#143 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Bunlar soya fasulyesinin kanser ile ilgili yararları. Haricen bir çok hastalıktan korunma konusunda etkili olduğu, bazı hastalıkların tedavilerinde yardımcı etken olduğu yine araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Bu sebeplerden dolayı benim mutfağıma soya girmiş durumda. Yemeği gerçekten çok lezzetli. Düzenli olarak tüketmekte fayda olduğunu düşünüyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#144 |
Ağaç Dostu
|
Susam, soya ile ilgili verdiğin bilgileri ben de okumuştum. Kaynağı Prof. İbrahim Adnan Saraçoğlu'nun Bitkisel Sağlık Rehberi adlı kitaptı. Hatta kısaca da olsa bir mesajda bahsetmiştim. Anladığım kadarıyla soyanın gücü tüm dünyaca kabul edilmiş. Yalnız şöyle bir problemimiz ortaya çıktı. Biliyorsunuz piyasada bir iki marka dışında soya fasulyesi ( kuru fasulye şeklinde ) satan üretici yok. Bir de çok büyük marketlerde filiz halinde satıldığını biliyorum. Bir kere denemiştim. Lezzeti pek yenecek gibi değil. Taze fasulyeyi çiğ yemişsiniz gibi bir tat bırakıyor ağızda. Bir ara soya kıyması da kullandım. Gerçekten çok hafif ve kıymayla karıştırıldığı zaman köftesi bile yapılabiliyor. Kuşbaşı şeklinde olanları ise malesef yiyemedik. Bu küspeye benzer ürünü ithal mi ediyorlar yoksa Türkiye'de mi üretiliyor bilemiyorum. Nevsune adlı arkadaşımız piyasada bulunan fasulyelerin genleriyle özellikle oynanmış türler olduğunu belirtmişti. Yine Tekirdağdan bir arkadaşımız bu fasulyeleri ıslatıp çimlendirmeye çalıştığını, galiba özel bir işlemden geçirildiği için bir türlü çimlendiremediğini söylemişti. ( Sebzeler bölümünde Soya başlığıydı yanılmıyorsam ) Fasulyenin bu kadar bol ve kolay yetiştiği ülkemizde neden soya fasulyesi üretilmiyor ve bolca tüketilmiyor merak ediyorum. Gerekirse yurtdışından tohum getirtilebilir... Evde bende de bir paket vardı ve suya koyup çimlendirmeye çalıştım. Pek çimlenecek gibi görünmüyorlardı. Belki ben beceremedim yeniden denerim... Propolis denen maddeyi ilk defa duyuyorum. Acaba halk arasında bilinen başka bir adı olabilir mi? Belki o yüzden ulaşamıyorsunuz. Arıcılıkla uğraşan yöre insanları bilir belki...Bir bal dükkanına sormak lazım. Onu da bir araştırayım bizim balcılardan ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#145 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili Baldaş. Ben balcılıkla uğraşan birçok kişiye sordum. Ama hiç duymadıklarını söylediler. Sadece isim olarak sormadım. Neye benzediğini de anlattım. Ama hiç bir fikirleri yoktu. Aslında çok pahalı bir ürün olduğunu duymuştum. Ülkemizde üretilmiyorsa çok yazık olur. Sende araştır bakalım. Belki bir bilen bulunur. Şimdiden merakla bekliyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#146 |
Ağaç Dostu
|
Soya ve ürünlerini alırken paketin üzerinde "Genetiği ile oynanmamıştır" notu olanları tercih etmek gerekiyor. Ben kıymasını yemeklerde ve köftede, ununu ekmek ve diğer hamur işlerinde kullanıyorum. Fazla yadırgamadım. Genelde bir gıdanın sağlıklı olduğunu düşünürsem, ben kendimi alıştırmaya çalışırım zaten. Soya da başka özelliklerinin yanısıra benim için sağlık açısından değerli bir besin. Belli bir yaşa kadar hep sevdiğim zararlı şeyleri yedim. Ne var ki, bir süredir ailemin bir ayağının tümüne yakını kanserle içli dışlı ve yavaş yavaş sıra bizim nesile gelmeye başladı. Bu yüzden artık sağlıklı beslenmeye yöneldim. Hele annem, genetik olma olasılığı çok yüksek olan kolon kanseri olduğu için bu daha da gerekli oluyor. Annem 75 yaşında yakalandı bu hastalığa, 7 yıldır aslanlar gibi savaşıyor. Üstelik bir de, bir ameliyatında hastane mikrobu kaptırıp, alelacele taburcu bile ettiler. Onun bu kadar dirençli olması belki de zamanında yediği içtiği şeylerin saflığı, soluduğu havanın temizliğiydi. Ben kendi adıma bu kadar şanslı olacağımı sanmıyorum. Koşullar giderek kötüleşiyor. Bu yüzden hiç değilse gıdalar konusunda elimizden geleni yapalım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#147 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-10-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 481
|
Sevgili Nevsune. Annen için geçmiş olsun diyorum. Bu arada kanser hastalığının yaşlılarda çok daha yavaş ilerlediği ile ilgili bir bilgi duymuştum. Bu da hücre yenilenmesinin çok daha yavaş olmasından kaynaklanıyormuş. Tabi bu konuda sevgili derya derya doğru bilgiyi bize sunabilir. Bizlerin anneleri, babaları çok daha mücadeleci. Onlara bakıp çıkarabileceğimiz çok dersler var. Anneni ve annemi verdikleri mücadelelerinden ötürü takdir ediyorum. Demek ki eski toprak diye boşuna demiyorlar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#148 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 20-08-2008
Şehir: muğla
Mesajlar: 48
|
Merhaba, ben bir kanser hastasıyım Non Hodgin lenfoma tedavisi gördüm yaklaşık 1 ay önce tedavim bitti.Şimdi remisyon dönemindeyim umarım birdaha nüksetmez.Babamı akciğer kanserinden kaybettikten sonra hep sağlıklı beslenmeye dikkat ederdim ama malesef benim meslek hastalığı olarak karşıma çıktı.Tedavim sırasında beslenmenin ne kadar önemli olduğunu birkez daha gördüm.Yediklerime dikkat edemediğim dönemlerde kan değerlerim hemen düşüyordu.Kanserden korunmanın ilk şartı dengeli beslenme ikinciside hiçbirşeye fazla üzülmeyeceksiniz,mutluluğu sevinci ertemeyip ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#149 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 20-08-2008
Şehir: muğla
Mesajlar: 48
|
Sayın SUSAM yazıları tam okuyamadım ama sanırım anneniz rahatsız ben arı sütünün çok faydasını gördüm hücre yenileyici özelliğinden dolayı her hastalıkta kullanılabilirmi bilmiyorum doktoruna sorulduktan sonra kullanılabilir ****** tavsiye ederim,Ben Muğladan temin ettim arı sütünü burda propolis var ama işlenmemiş halde işlenmeside oldukça zahmetli alkolde bekletiyorsunuz bir süre ve hergün çalkalamnız gerekiyor buradaki arkadaşlar öyle söylemişlerdi ben yapmadım ama eğer siz yapabileceğinize inanırsanız temin etmede yardımcı olmaya çalışırm. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|