![]() |
|
![]() |
#511 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
Sayın Hosseda Evet önceki hesabımda bir hata var. Ama 150 ton taşta çok fazla bence. Bir kamyon yaklaşık 40 cm kalınlığında 16 m2 duvar örebiliyor. Bu taşa görede değişiyor. Şayet iyi bir taş bulursanız bu rakamı 20 m2'ye çıkarma şansınız var. Sizin yanılmıyorsam (iç bölüntüleri taş yapmazsanız) 100 m2 duvara ihtiyacınız var. Taş duvar örerken duvarın yüzlerinde görünen taşların arasına benim ustanın küçüklerine kırpıntı, portakal büyüklüğünde olanlara hellik dediği taşlar dolgu için harçla beraber konur. Bu taşlar genelde yüzde konulan taşların firelerinden çıkar. Vasıfsız olan bu dolgu taşları dahada ucuza temin edip kaliteli (biçimli) taşlarınızı feda etmeden biraz daha tasarruf sağlayabilirsiniz. Bunları muhakkak yapın diye bir dayatma olarak algılamayın lütfen. Sizin gıyabınızda belki başkalarınada faydam dokunur diye anlatmaktayım. Bu arada 40 cm neden yapmıyorsunuz diye sormak isterim. Eğer sağlamlık ile ilgili bir kaygınız varsa statik hesabı yapılır ama bence çok büyük yük taşımayacağı için yeterli gelir. Size ustalıkta tasarruf sağlamasada malzemede %20 oranında tasarruf sağlayacaktır. Sadece bu kadarda değil 7 metreye 10 metre dış ölçüsü olan bir evde 40 cm duvar içeride 57.04 m2 alan sağlarken 50 cm duvar 54.00 m2 alan sağlar. Küçük bir evde 3 m2 önemli bir alan kazanımı bence. Ayrıca duvar kalınlığının azalması camlardan içeriye giren ışığı dahi etkiler.Hesaplamalarım hatalı olabilir ama oturdum çizdim, 1. şekil 40 cm duvar kırımlı cam, ikinci kırımsız 40 cm. duvar ve 3. 50 cm duvar. Üst üste koyduğumda içeri giren ışık farkı 40 cm ile 50 cm arasında 12 derece. 3. şekil 50 cm duvardan alınan açı 116 derece yani 10 cm kalınlık farkında içeriye giren ışıkta %10' a yakın kar sağlanıyor. Kırımlıyı tam olarak hesaplayamasam da onun farkıda görülmekte. Bende inşaata başladığımda inşaat alanına kadar kamyon sokamıyordum. 80 metre yakındaki yamacın dibine dökülen taş kum ve diğer malzemeyi traktör arkasına takılan römorkdan farklı (köylünün g*tlük dediği) küçük bir kasaya koyarak çıkarttım. Elbette maliyete ufakta olsa etkisi oldu. Arsanızın durumunu bilmeden belki bu önerimde yanlıştır. Takoz/press tuğla benimde çok hoşuma giden bir malzeme. Evimin (eski) içerisinde taşla küçük nişleri (girintileri) detaylı yapmak zor olduğundan press tuğla ile yapmıştım. Hatta daha sonra gördüğüm bir kaç örnekte cam kenarları hatta bina köşelerininde bu malzeme ile yapıldığı örnekler gördüm çokda hoşuma gitti. Binanın tamamını bu malzeme ile yapmak sanırım yine sıva gerektirecektir. Saplantım olan taşta dışarıdan görünen doku bana inanılmaz haz veriyor. Sıva yapıldıktan sonra, elbette sağlamlık ve izolasyon farkları vardır ama sanki gaz beton veya press tuğla pek farketmezmiş gibi geliyor. Civit mavi konusunda açıkcası tecrübem olmadı, örneğini de göremedim. Sadece duyduklarımı yazdım. Ama tavuk ve kükürt kişisel tecrübemdir. Bıçak ağzı kadar yerden geçtiği de doğru. Bu yüzden alacağınız önlemin izolasyon olması zor. Sudan hoşlanmadığı için bahçe sularken dikkat etmek gerekiyor zira o zaman daha çok hareketleniyor. Cibinlik kullanmak, yatağınıza girerken bir bakınmak, yorgan battaniye vs. sererek değil katlayarak kullanmak, ayakkabıları giymeden sallamak gibi önlemler ilk denediklerimdi. Ama babamı ilk soktuğunda giydiği pjamanın içerisindeydi akrep. Benimde tavandan omuzuma düşmüştü bir gece ama sokmamıştı. Terlikle dolaşırken üzerine bastığı için sokulanlarda var. Zaman içinde alışıyor insan. Gördüğünde bir iki gün dikkat edip sonra tekrar unutuyor. Benim köydede köylü, sıcak demeden paçası lastikli pantolonu çizme içersinde ve uzun kollu yine manşeti düğmelenmiş gömleklerle çalışıyor. Kavanoz konusunuda bende sizden öğrenmiş oldum. Şu an oturduğum İstanbul'daki evimde azda olsa karşılaşıyorum. Teknik olarak belki yaramasada manevi bir rahatlık sağlar. Unutmadan birde böyle bir alet var ama onuda test etmedim ve edende tanımıyorum. Belki denenebilir. http://www.ultrapest.net/ Alternatif markalarda var. Ali Bey'in bahsettiği vakumlayıcıyı bir arkadaşım köyde yaşarken getirmişti. Ne kim olduğunu ne ürün markasını hatırlıyorum. Neyse ki ihtiyacım da olmadı. Biraz arayınca şunu buldum: Burada zehir vakumlayıcının nasıl kullanılacağı http://www.byebites.net/ buradada set olarak satışı var http://www.urunland.com/pinfo.asp?pid=158567 Saygılarımla Kerem AKYAR |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#512 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
|
Sayın Therapido Ne yalan söyleyeyim hicvinizi anlamış değildim de niye cümleleriniz gergin bir tonda bunu da anlamiş değilim. Boşverin. Şurda hepimiz arkadaşça vakit geçiriyoruz. Zaten yazıların birçoğuda da konu başlığından kopmuş vaziyette. En son Ali beyin sıkı militana bile vay be dedirtecek siyası yorumları çok hoştu. Önceki yazılarınızı da okudum. Harçadığınız betona duyduğum şaşkınlığın nedeni, başka türlü de olabileceğini bilmekti. Yazık ki siz başladıktan sonra üye oldum. Ne yapıyorsunuz demekte geç kalmıştım. Zaten 23 yaşında ve tecrübesizim demek herşeyi açıklıyor. gerisi teferruat. Ben de o yaşta aynı şeyleri yapardım. 58 de kaçsanız ne olurdu, o yaşa gelmeden bilinmez. Domates derken farkına varmadan benim alanıma girdiniz. Bu yaz 30 dönüm domates ektim, tonlarca ürün! Olay hiç de şehirden bakıldığı gibi değil. İstersem en ağır inorganik üretimle bile tüketiciye organik üretimden daha lezzetli domates sunabilirim. Fark yetiştirilişinde değil domatesin cinsinde. Domateste sanıldığı gibi çok kimyasal gübre kullanmaz, hem masraftır hem de üründe ters etki yapar. Domates çatlar. İlaç ise meçbur kalmadıkça kullanılmaz. Hele hormon hiç kullanılmaz bu tamamen bir şehir efsanesi. Lezzeti düşüren, sentatikleştiren yüksek verimli cinslerdir. Ve kullanmak zorundayız. Pazar talebi bu yönde. İstanbul her gün yüzlerce kamyon domates talep ediyor. Lezzetli olsun diye verimi düşük cinsleri üretirsek domatesi 10 liradan tezgaha koyarlar. Ve inanın yine biz bir şey kazanmayız. Domatesin Mikros'ta yetiştiğini sanan veledleri de ciddiye almayın işletiyorlardır. Saygılarımla |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#513 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
Merhaba bayindirmevki Sizde benim gibi uykusu kaçanlardansınız sanırım. 23 yaşındaki tecrübesizliğimden bu kadar çimento kullandım demiyorum yanlış anlaşılmasın. Devletin kafanızı sokacağınız damla ilgili sizden daha iyi bildiği kurallar var ne yazık ki! Onlar sizin çimento kullanmadan taş bina yapmanıza imkan vermiyor. Böyle bir imkan var isede imar kanununun bilmem kaçıncı madde, bilmem kaçıncı fıkra, bilmem kaçıncı bendinde yer alıyordur ki kendimi geçtim İmar Müdürü bile bundan haberdar değildir. Ağızlarından çıkan 5 kelimeden biri yapamazsın! ben 5 dönüm arsa üzerine 500 m2 inşaat izni aldım 72 ve 135 toplam 207m2 2 bina yapmak istedim buna bile "tek bina yapacaksın" diye izin vermediler. Ahır yapmak isterseniz alt komşunuz hayvanlarınız olacak yani! Bunları göz önüne alarak bana yolun başında vereceğiniz, çimentonun alternatifi ne olurdu? 23 yaşımda bu tecrübeye sahip olsam şehirden gitmezdim demek daha doğru. Ya da daha önce bir arkadaşımın yaptığı gibi paramı cebime koyar bir uyku tulumu ile bu ülkeyi terk ederdim... Domates konusuna gelince ucunda da olsa ortak bir nokta yakalamama sevindim. Sizinde söylediğiniz gibi bu iş arz ile ilgili. Üretim sürecinde gerekmedikçe ilaç kullanılmayacağı çok doğru ama zaten mesele daha öncesinde, fidede başlıyor. Yanılmıyosam dünya üzerinde söz sahibi 6 adet firma (israil ve fransa başı çekiyor) gen değişikliklerini yapmış olarak fideleri üreticiye satıyor. Bunlara domates demek yerine kodlarıyla adlandırmak daha doğru bence. Hormon lafı nereden geliyor bilmiyorum ama köylü domatesin çiçeğine sıktığı ilaca (içeriği her ne ise) hormon diyor ve daha çabuk döllendirdiğini söylüyor. Ben evde kendi sakladığım heirloom tohumlarla fide üretip onların domateslerini yiyorum ve her sene tohum ayırıyorum. Yani ben domates dikmiyorum, domates ekiyorum. Sanırım benim gibi pembe domatesleri yiyen birine GDO'lu bir domatesi yutturmak zor olur. Farkında olan bir grup insanda buradan haberleşiyor : http://pembedomates.blogspot.com/ Yazın diktiğinizi söylemişsiniz, kışında domates dikecek misin? Seranız var mı acaba? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#514 |
Ağaç Dostu
|
uykusu kaçanlar sadece sizler değilsiniz.ben de varım nöbette. sayın hoşseda.duvarların kalınlığının faydasını iç tarafında yazın serin kışın sıcak bir mekan elde ederek görürsünüz.duvarın kalınlığı ısı ve ses yalıtımında çok etkili. bu evde duvarlar 50 cm. kalınlığında.kuzeye bakan duvarda pencere yok ve 70-80 cm. kalınlığında.kuzeyde kalan kalın duvarın içinde kalan bir de ocak var.şömine gibi ama ilkel bir ocak.yinede o ocakta birkaç odun yakınca bize bayağı bir keyif veriyor. sayın therapido.bahsettiğim zehir emme pompasını bulmuşsunuz.ama bu çok teferruatlı.arkadaşım bana sadece plastik pompasını getirmişti. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#515 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
Merhaba Duvar kalınlığı elbette ses ve ısı izolasyonunda önemli. Ben, yaşadığım yerde ayakta duran 2000 yıllık bir kenti ve civardaki emsal evleri baz almıştım. Evinizin önünden demiryolu, otoban geçmiyor veya hava alanının yanına inşaa etmiyorsanız. Evinizi fırtınalar esen bir boğazda değilse, veya Ağrı Dağı'nın amacında inşa etmiyorsanız 40 cm kalınlık yeterli oluyor. 50 cm duvar ustanın işine gelir örmesi daha kolaydır. Aksi taktirde taşın arkasınıda kırması gerekebilir. Ama yaptırınca oluyor. Sayın Hosseda yanılmıyorsam İzmir'de bir evden bahsediyor. Yani kışın 5.6 derece gece yazın gündüz 32.7 derece sıcaklık ortalaması olan bir şehir. Evini yeni yaptığını da düşünürsek çatı ve cam izolasyonun da düzgün yapılması halinde 40 cm duvarla ısı konusunda hiç sorun yaşamayacağını düşünüyorum. Sizinde bahsettiğiniz ocaklığı daha modern bir sistemle veya baca şekli ile yapma şansıda var. Hatta mümkünse o ocağı evin dış duvarlarından alıp yapabiliyorsa evin içine taşımasını öneririm. Evin kuzeye bakan cephesini daha kalın yapmak başka bir çözüm olurmu bilmiyorum. Saygılarımla |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#516 |
Ağaç Dostu
|
Merhabalar, Ali bey tek katlı evde ahşap çatı fikrinize denecek bir şey yok. Yazlık evimiz öyle. İnsanların yılda 2 ay bile oturamadığı evlerin dublex, triplex hatta dörtlex olmasının gerekmediğini bilen nesillerce yapılmış bir ev. Verandası dahil 70 m2 bu evimiz. Çatısı tamamen ahşap ve zirve 3 metre. Çok ferah. Ancak 30 yıl önce yapılmış olan bu evi biz 10 yıl önce satın aldık. Şikayetçi olduğumuz hiç bir husus yok ahşap çatıdan dolayı ama ben defalarca yazdığım gibi akrebi evin içine almamaya kafamı takmış vaziyetteyim. Bu nedenle tavanı beton yapacağım. Ters v şeklinde olacak bu tavanı,iyi izole edip, üzerine de kiremit döşersem duvarları da taştan olacak bu ev çoluk çocuğuma da ileride hiç bir yük ve masraf çıkarmayacak. Hatta şunu da düşünmekteyim tüm doğramaları ve kapıları ve panjurları demirden yapmak hayalimdi. Onları beyaza boyayacakdım. Evin dışı siyah taş, doğramalar ve içerisi sıvanıp badanalanmış beyaz olacak idi ama çivit mavisi meselesi bu hayalimi biraz değiştirmeme sebep oldu. Köy ocağı meselesine gelirsem evet evde ocak olacak salonda. Şömine değil ama ocak. Onun da bacasını nasıl örteceğimi ( haşereye karşı) hemen hemen buldum gibi. Eğer bacanın örtülmesini çözemese idim ocaktan vaz geçecekdim. Sayın therapido, Evin iç duvarlarını da taş düşünmekteyim. Olursa tam taş ev olsun. Duvar kalınlığını tayin eden usta. İki sıra taş o kalınlığa geliyor(50 cm. ye) sanırım. Taş nakliyesi için yazdığınız ilave römorku araştıracağım, iyi bir çözüm olabilir gibi geldi. Hoşçakalın. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#517 |
Ağaç Dostu
|
sayın hoşseda.buralarda benim köy gibi ufak ve sapa bir köyde meraklı bir aile bir butik otel yapmış.bayağı da bir uğraş ve yatırım sonunda odalarında kaloriferi bile olan bir yer yaratmışlar.burasını satıyorlar.sanırım bekledikleri kazancı elde edemediler.binaların yapılışı belki ilginizi çeker diye resimlerini ekleim.arkadaki iki katlı olan8 odalı 24 yataklı pansiyon binası.öndeki de yemek ve dinlenme salonu. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#518 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
|
Sayın therapido Ben uykusu kaçanlardan değil, uykusundan çalanlardanım. İşim yüzünden geç saatlerde evime geliyorum. İş yerinde kişisel internet kullanımı yasak. Ancak bu saatlerde okuma ve yazmaya imkan buluyorum. Ev konusununda sizi anlıyorum. Ama anlaşamıyoruz gibi oluyor. Normaldir. yüzyüze konuşmanın getirdiği kolaylık yazıda her zaman olmuyor. Bir mimik, bir bakışla anlatılanlar yazıda sadece sanılmış gibi olur. Siz de dahil yazan tüm arkadaşları anladığım halde, pek anlaşılabileceğimi sanmadığım için yazmaktansa izlemeyi tercih eden bir üyeyim. Ama bugün söyleyeceklerim var. Neden. Çekip gitme planları hep şehirden yılgınlık üstüne yapılır ve neden hep bir ev yapmak dürtüsü? Hosseda ile yaptığınız yazışmada farkında deyilmisiniz, pişmanlığınız ile çeliştiğinizi. Yine metreküp hesapları, tonlarca taşlar, 50 cm'lik duvarlar. Sayın Hosseda'da akrep takıntısından damı betonlamakta. Bütün bunlar çekip gitmek için gerekli şeyler mi? Çekip gitmek için gereken tek şey kendinizi geride bırakmak. Bunu Ali beyin bile becerdiğini sanmıyorum. Hikayesinin özeti; şehirde eksiye düşen bir adamın can havli ile köye sığınması. Bundan köye ne fayda? Hem cimenlere yatmak şehirde de olanaklı oralara kadar gitmeye gerek yok. Ve köyde cimenlere yatılmaz, çalışılır, ölünceye kadar. Çekip gitmek; kendinizi geride bırakıp gittiğiniz yere uyum sağlamaktır. En hayırsız otu, ağacı yerinden sökmemektir. Araziniz eğri-büğrü diye beton döküp düzlememektir ki o eğrilerde doğanın onlarca yıllık sırrı vardır. Tonlarca taşı ocaktan alaçak çep zenginliği değil, eski evlerin yıkıntılarını değerlendirecek gönül zenginliğidir. Bahçe citinizi yaparken beton direkler değil, çürümüş kalasları kullanabilmektir. Börtü-böcekten korunmak değil onlarla beraber yaşayabilmektir. Doğayı eksiltmeden arttırabilmek, şehrin kültür ve birikimini yaptığımız işlere yansıtırken sakil düşmemektir. Dışardan bir yabancı baktığında sanki bin yıldır oradaymışcasına. Ha... birde, unutuyordum. Çalışaçak, çevrenizdeki yaşam döngüsünden ayrı düşmeyecek bağ-bahçe sahibi olmaktır. Sizde; ürünüm bedava gidiyor diye kahvede lafa katılmıyorsanız, boşuna gelmeyin! Keyf almazsınız. Şehirde ki ben'i unutamazsınız. Ben bu anlattıklarımı adım adım uygulayan ve önce bağ-bahçe sahibi olup yerleştiğimde meşgalem hazır olsun diyen bir insanım. Bağ-bahçe hazırlığından ev aşamasına geçemedim. Evi yaparsam söz yanımdaki yıkık değirmenin molozlarını değerlendireceğim. Domates bahsine fazla girmeyeceğim. Tamamıyla ticari bir girişimdi. Amacım kahvede oturup domates de bu sene para etmedi demek ve gerçekten de para etmedi. Zarardayım ve arazimin bulunduğu köyün insanlarını şimdi daha iyi anlıyorum. Hormon denen de tozlaşmaya yarayan bir ilaç. Sera üretiminde kullanımı bazı durumlarda gerekmekte. Ben açık tarla üretimi yaptığım için kullanmıyorum. Seram yok. Arazim Çanakkale-Bayramiç'te burada sera verimli olmaz. Ancak yaz üretimi oluyor. Pembe domatesleri bende ekiyorum ve afiyetle yiyorum. PDA grubu ile işim olmaz. Özel zannedilen bu domates maalesef özel değil ve kod'lu bir domates cinsi. Buralarda tohumu ve fidesi herkesde var. Heirloom cinsler ilgi alanım dışında size bu konuda en yakın meyvelitepe olabilir. Saygılarımla |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#519 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2008
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 7,906
|
Sonbahar geldi doğaya koşalım
Son mesajların güzelliğine karşı bu resmi gönderiyorum |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#520 |
Ağaç Dostu
|
Sayın bayindirmevki, Evime 1 saatten az mesafede bir bahçe yaptım, arazi sarp olduğu için oluşmuş göçükler sebebi ile büyük duvarlar gerekti, bunlarda taşsız olmuyor ( elleme o arazi tarihten öyle geliyor derseniz bahçe akacak komple komşunun yerine, fiiliyatta bahçe yok ama tapu mevcut olacak ). Başka bir yerin taşı geldi, bahçedeki taşlara komşu oldu. Doğa arası transfer yani. Köyden taş bulsam alacakdım ama yok. Bunu daha önce yazmışdım. Şimdi sıra (sizin plana da bilmeden uymuş) evi yapmaya geldi. Gün olur o evi yapabilirsem, kendimi de emekli edersem kışın oraya haftanın belli günlerinde gidip bahçem ile meşgul olmak istiyorum. Arada bende çimene uzanacağım idare edin artık. Satacak kadar ürünüm hiç bir zaman olmayacağı için kahvede yapabileceğim şey köylü ile karşılıklı çay içmek olacak. Ev için gerekli olan taş hesabı da ustanın bulduğu yaklaşık miktar. Yığma evde daha ince taşıyıcı duvar olmuyormuş ne yazıkki. Eşimin ailesinin evi var bir kasabada, oda 60 yıl önce yapılmış, iki katlı taş ev, onda da duvarlar en az elli cm. Çatı ahşap onunda ama onda ahşap olarak ayrı birde tavan var, çok sıkıntı çıkarmakta. Üstelik ağaçlar katran ağacı olmasına rağmen. Bilhassa saçaklar ve saçak yanakları beş senede bir masraf çıkarıyor ki, yapılan onarım pek masraflı. İskele kurmadan çalışamıyor ustalar. Ben sadece haşerattan korunmak için değil, masrafsız küçük bir ev inşa etmek istediğimden tavanı beton yapmak fikrindeyim. Benim arkamdaki köylü komşumun evinde ki beton yüzölçümü bendekinin en az 5 katıdır. Eleştirileriniz doğru değil. Beton zaten gidiyor oralara, bizler inanın daha dikkatliyiz o konularda. Çit direklerimin tamamı ahşap. Ustaya sizin eski çitler nasılsa öyle çit olacak diye ısrar ettim. Ama o kadar ahşap bulamam dedi. Demir direkde ve kafes telde ısrar etti. Zorla demir satan yere götürdü, listeyi hazırlarlarken ben vaz geçtim çitten dedim çıktım mağazadan. Ve sonunda aradığım ahşap direkleri buldum ve çitler köylülerinki gibi ahşap ve dikenli telden oldu ( ama burada da ters bir durum var, ben ahşap çit yaparken köylü bağını domuzdan korumak için altı tamamen beton temel, demir direklere dayanan, kafes teller ile örmekte köyün dört bir yanını. Arada onlarada kızın bence, eskiyi korumuyonuz diye). Taş temini konusuna tekrar gelirsem, yakınımda eski bir değirmen yok maalesef ama olsa da onun taşını almam, onun eli yüzü nasıl düzeltilebilir de eskiye dair bir yapı olarak köyde kalır diye düşünürdüm. Çok paramın olmadığını daha yukarılarda yazmış idim ama dar vakitte okuyamamışsınız. Sayın therapido yazmaya devam edin bence. Tecrübelerinizden istifade eden olacaktır arada kızan olduğu gibi. Ali beycim sizinde başardığınız şeyler her babayiğitin harcı değil aman devam. Hoşçakalın. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#521 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-06-2009
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 124
|
Bahsettiğim gibi evini betona dönüştüren bir köylü hanım teyze ve taştan betona dönüşen evinin dış görünümü. Görüntü hiç estetik olmasa da ,onu sahip olmak istediği konfor arzusu yüzünden suçlayabilir miyiz ? Hele ki sımsıcak ,tuvaleti banyosu dogal olarak içerde, lüks apartman dairelerinde otururken..?? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#522 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-07-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 180
|
Beton ve ahşap yapılardan bahsediliyorken safranbolu bölgesini ziyaretim esnasında karşılaştığım bir durumu aktarmak istedim. Bir ailenin işlettiği mütavazi bir yerde yemek yiyorken oranın sahibi teyzenin kaloriferli bir eve taşınacak olmasını mutlulukla anlattığını dinlemiştim. O teyzenin daha konforlu bir eve geçmek istemesini ve gerçekleştirmesi bence yadırganmamalı. Ancak bu gezimde üzüldüğüm bir durum olmuştu ki; Maalesef safranbolu evleri sadece bölgeye gelen turistlerden para kazanmak için korunmakta. Kimsenin gözünde insancıl pırıltılar olduğunu görememiş, para kazanma arzularından başka birşey gözlemleyememiştim. Safranbolunun 20 km civarı kadar yakınlarında Yörük köyü isimli eski bir köy olduğunu öğrenmiş olup gerçek bir köy gezintisi amacıyla bu bölgeye gittiğimde köyün girişinde otopark değnekçileri misali girişte 1 milyon lira talep edilmesiyle karşılaşmıştım. Maalesef yaşadıklarım ve gözlemlerim bu şekildeydi. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#523 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-06-2009
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 124
|
Biz şehirliler uzaktan atıp tutuyoruz bence,tabii bu işe gönül koyup buralardan kaçıp gidip,orada tam anlamıyla gerçek bir köy yaşamı sürebilenleri tenzih ederim.. Ama insan doğası gereği (köylü olsun,kentli olsun) konforu hep aradı ve arayacak.şehirlilerin buralardan kaçıp gitme arzusu bence tam bir fantazi.çünkü yapılan ve yaşanılan evler görüntü olarak doğayla ,köysel dokuyla uyumlu olsa da ,içi en modern şehir yaşamını aratmayacak lükslükte...ben şahsen kendim adına bulaşık makinasız bir ev düşünebilsem de çamaşır makinasız bir ev düşünemiyorum bile... düşünebilen **** bunu bu şekilde kotarabilen var mı? o yüzden hele ki köylülerin böyle bir yaşamı arzulamaları çok doğal.şehirlilerin köy merakı ve sevgisi acı ama tam kelimenin anlamıyla bir ''nostalji'' |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#524 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-03-2007
Şehir: Basel-Isvicre
Mesajlar: 188
|
![]() Alıntı:
Yazinda: demiyorum ki adamlar yabancilari cok seviyor,benim vurgu yapmak istedigim medeniyetti... diyor ve devamla : yabanci düsmani,iki yüzlü,cifte standarli olduklarini zaten cümle alem biliyor diyor ve pesinden ekliyorsun , ama; yasam medeniyeti konusunda bizden daha ileri olduklarini da inkar edemeyiz... Bu ne perhiz,bu ne lahana tursusu dostum! yabanci düsmanligi , iki yüzlülük, cifte standartli olmak ne zamandan beri "medeniyet" diye anilir oldu? Ha , desen ki ; tüm bu olumsuzluklarina,insani -medeni- olmayan yönlerine ragmen yasam kaliteleri bizden yüksek.Yani yattiklari yatak,yedikleri yemek ,cignedikleri sakiz,yedikleri cikolata,daha kaliteli .Iste o za man anlarim seni.Ama bu seyler medeniyetin göstergesi degildir , olamazda. Yanilmiyorsam sevgili Nazim Hikmetin "medeniyet iki disli canavar" gibisinden bir siir`i vardi. Insanliktan yabancilasmis ama yasam kalitesi yükselmis ileri kapitalist ülke halklari kaliteyi buldular belki ama, medeniyeti kaybettiler. Insanligi,sevgiyi kaybettiler.Kapitalizmin cikar ve bencillik carklari icinde. Kültür ve yasam bicimine medeniyet denir.Anadolu medeniyetleri diye binlerce yillik anadolu gecmisini anlatirken tek basina yasam kalitesi degil, yasam bicimi ile biraktiklari kültürel miras akla gelir,gelmelidir. Sömürgeci avrupada kaliteli bir yatakta yatanlar bunu hem sanayi devrimine,hemde bunun sonucu olarak sömürdükleri ülke halklarina borclu olduklarini iyi bilirler. Bundan dolayi ülkelerine -aslinda cikarlarina... mesela fazla vergi vermemek icin yan ülkede ev tutarlar- köpek gibi sadik,ülkelerinin sömürdügü ülke halklarinada köpek gibi saldirganlardir. Benim neden yurtdisina ciktigima gelince; Felek vurdu yuvamizdan ayrildik. Ama ugrasimiz felek hic bir insanimizi vuramasin ve kimse yuvasindan ekonomik,siyasi , dini vb. nedenlerle ayrilmak zorunda kalmasin. Benim bir deyimim vardir. Hayatta en güzel sey, insanin kendi ülkesinde insan gibi yasamasidir. Gerisi yalan. Sevgilerimle Düzenleyen gökceada : 02-10-2009 saat 00:23 Neden: imla |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#525 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-03-2007
Şehir: Basel-Isvicre
Mesajlar: 188
|
yürekten gelen ses...
Alıntı:
Soruna damardan gimissiniz. Ama köylü kendi aklinla,kendi istegine göre tarim yapamiyorki! Basta siyaset olmak üzere aracilar,tefeciler köylüye öyle bir baski yapiyor ,köylüyü öyle bir yönlendiriyorlarki bilseniz akliniz sasar. ürettigi ürünlere evladi gibi davranan köylüye ,zehir ektirir bu entirikacilar ve köylü o zehiri yine evladi gibi sever. Sorunun cözümü tam bagimsizliktir. Sayet bunu basaramazsak sadece köylü degil belki cümlemiz düsmanin -sömürücünün- ekmegine yag sürmek icin girdigimiz sirada en öne gecmek icin bir birimizi yiyeyegiz gelecek zamanlarda. Düzenleyen gökceada : 02-10-2009 saat 01:09 Neden: imla |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#526 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
|
Sayın Rohlfs Teşekkür ederim. Yazdıklarımla düşüncelerimi çok iyi ifade edemedimse de anlaşılabildiğime sevindim. Doğrusu siz benden daha güzel ifade etmişsiniz. Uzun zamandır kaçıp gitmek üstüne okuduklarımdan farklı bir bakış açısı bulamıyordum.İstemeden sebep olduğum bu düşünce fırtınasından bir sonuç elde ettim. Artık kaçış planımda son madde olan ev konusuna geldiğimde bu başlık altında kimlere danışabileceğimi anlamış bulunuyorum. Sağlıcakla kalın. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#527 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
|
Sayın Gökçeada Tek bir şeye net cevap verin. Tarım yapıyormusunuz? Öyle bahçede kendinize değil. Pazara ticari üretim? Yapmıyorsanız. Bilir bilmez militan tavırlarla yorum yapıp tarım sektörünü temsil edenleri eleştirmeyin. Bu sektörde her kademede insanlar, siyasetçi de dahil gereken sorumluluğu gösteriyor. Üretim ister tarım olsun ister başka sektörler masa başında yorum yazılacak kadar basit değil. Ben hem köylü gibi üreten hem de ürettiğinin insan sağlığına etkilerini bilen bir şehirliğim. Hiçte sizlerin inandığı veya inanmak istediği gibi değil işler. Herşeyden öte saydığınız şeyler köylü için masraftır. Tarım fiyattan değil verimden kazanır. Verim de az girdi ile çok çıktı elde etmeye dayanır. Saydığınız şeyler ürünün verimini arttırmaz. Ürün riske girdiğinde mecburen kullanılır ve bilinçle. Ve köylümüz de eskisi kadar cahil değil neyin ne olduğunu soluganlara yaslanarak konuşanlardan daha iyi biliyor. Gelelim organik tarım konusuna; bugün bütün dünyada organik tarımın organikliği tartışılırken sanki yeni birşeymiş gibi konuşulması biz üreticiler için komik. Biz zaten organik tarımın girdilerini de kullanıyoruz. Hem hangi organik tarım. Bugün organik tarımda da bir çok katkı maddesi kullanılıyor. Pazarın talebi arttıkça arz yetersiz kaldığı için üretim de esnekleşiyor. Kısaca ticarileşen her şey gibi organik üretimde yolundan çıkıyor. Eğer militan bir tavır gerekiyorsa bunu bilinçle yapın. Bu ülkenin tarımda esas sorunu tohum gen bankası olmaması. Hızla tohum genetiğimizi yitiriyoruz. Gen birikimimizi kaybetmemiz hayvancılık içinde geçerli. Eğer dediklerim size yabancı ise araştırın. Alıntıladığınız yazıdaki yöntemleri uygulasak bugün yediklerinize 10 misli fazla ödeme yaparsınız. İşinize gelirmi? Tam bağımsızlık dediğiniz de aklıma İsmet İnönü geliyor.'' hadi canım sende'' Saygılar sunarım |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#528 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
mutlu oluyorsa öyle kalsın.o yaşına kadar ne sıkıntılar çekmiştir.ne üzüntüler yaşamıştır.şimdi mutlu görünüyor.karışmayalım , bari bundan sonra böyle kalsın. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#529 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-02-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 233
|
herkes kendinde olmayanı ister.köylü şehirdeki gibi konforlu bi evde yaşamayı,gece tuvalete ihtiyacını gidermek için titreyerek bahçeye çıkmamayı,şehirli ise yaşadığı hengameden kaçıpsakin bir yerlerde yaşamayı hayal eder vs.kimisi gider kimisi gidemez,bazı çeşit insanlar vardır ki nereye gitse ne yapsa mutlu olamaz,bazısı başarır bazısı başaramaz,bu hayat böyle sürer gider,gereksiz ayrıntılara fazla takılmaya gerek yok bence temennim herkes mutlu olduğu gibi yaşasın. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#530 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-07-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 442
|
Giderayak
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#531 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-03-2007
Şehir: Basel-Isvicre
Mesajlar: 188
|
bayindirmevki , sakin ol dostum...
Alıntı:
Benim militan durusumu iyi gözlemlemissiniz. Ama sizin gibi "keskin " olmadigimi es gecip haksiz yere veryansin ediyorsunuz. Tek seye degil bir kac seye cavap vereyim sirasiyla.Tabi müsadenizle. Ben köylüyüm dostum.Daha kundakta iken tarlaya giden ailemin yaninda tarlaya gitmis,topragi koklaya,koklaya hatta ara sira yiye,yiye büyümüsüm.Tarlaya tohum atmayi,cizi acmayi,pancar sökmeyi,bugday bicmeyi,traktör sürmeyi ve helede bir cerkez olarak ata malkocoglu gibi binmeyi iyi bilirim. Hayvanlari sulamayi,ahir temizlemeyi,samanligi kislik saman ve diger hayvanlar icin degerli otlarla doldurmayi iyi bilirim. Kisaca köylü oldugum icin,köylünün derdini,tasasini bildigim gibi neden yoksullastirildigini,ülkemiz tariminin emperyalist gücler ve onlarin yerli isbirlikcileri tarafindan neden yok edilmeye calisildigini iyi bilirim. Sehirde betonlarin icinde büyüyen hic bir kimse, biz köylülerin,köylü kökenlilerin baktigi gözle bakamaz dogaya ve topraga. Yüz yillardir tarimla gecinen bir tarihten gelmemize karsin sizce neden tohum gen bankasi olusturamadik ? lütfen cevaplayin. Organik tarimin organikligi de tartismali son yillarda.Bundan bilgimiz var. üc kurus verip zehirli domates yiyecegime,bes kurus verip zehirsizini yemeyi tercih ederim. Siz ,ucuz diye hormonlu yiyecege öncelik verirmisiniz? Tarim sektörünün ve diger sektörlerin icinde muhakkaki cok degerli dürüst insanlar vardir.Bunu yadsimiyorum. Ama ülke olarak geldigimiz noktanin sorumlusu sizin sükran duydugunuz,bence beceriksiz,cikarci siyasiler ve bürokratlar degilde ... köylümü sizce? 1972 yili olsa gerek, Adapazari`nin köylüleri sehir merkezinde sesiz yürüyüs yapmislardi.Yürüyenler arasinda,annemde babamda vardi.Neden yürümüstü köylüler biliyormusunuz? Seker pancari ekim alanlarini daraltmisti o günkü hükümet. Vaktiniz olursa o yillardan bu güne seker pancari ekim alanlarinin ne derece daraltildigini ve bunun hangi yabanci ülkenin seker üreticilerinin isine geldigini bir arastirin.Ilginc bir arastima olacak sizin icin . Karadenizde findik alanlarinin daraltilmasi kime,**** hangi ülke-**** ülkelere yapilan bir servis olacak acaba? Sevgili dostum,konu derin.Bu plartformda cözüm bulmamizda zaten mümkün degil. Devrim adli ilk ve hemen sonlandirilan otomobil yapmamiz neden engellendiyse, sanayilesmede adim atmamiz kimler ,hangi yerli-yabanci gücler tarafindan engellendiyse,.. tarimimiz da ayni gücler tarafindan yok ediliyor. 70 lerden buyana siyaste göbeginden baglanan ünüvrsitelerimiz nasil bilim merkezi olma özelligini kaybetiyse, 12 eylül darbesinden shemen sonra patatesi Yunanis`tandan ,bugdayi amerikadan aldiysak!!! O zaman bunlarin nedenini MiLiTAN YüREKLE arastirmak gerekmezmi? Saglicakla kal... |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#532 | |
Ağaçsever
|
Alıntı:
Size farklı bir bakış açısı sunabildimse ne mutlu. Her türlü sorunuzu çekinmeden sorabilirsiniz, yeter ki doğal olsun doğaya yakın olsun. Ben ve eşim size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#533 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
Forumda dolaşırken farkettiğim ilgimi çeken bir linki sizinle paylaşmak istedim. "soluduğumuz havadan su üreten bir jeneratör" diye tanımlanmış. Belki kaçarken gittiğiniz yerde içme suyu sıkıntısı olur diye ![]() http://www.agaclar.net/forum/showthr...ght=atmosferik Kerem AKYAR |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#534 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 05-10-2009
Şehir: bursa
Mesajlar: 10
|
merhabalar
Sizleri takip ederken kerpiç evler hakkında maliyeti nerede kime yaptırabilirim diye bazı bilgileriniz vardı ve orada araştırmak için gösterilen www.kerpicev.com site verilmişti..Oradan irtibat kurup bilgi almak istediysemde internetten bulduum tel. numaraları kapalı.Acaba bu firmayla görüşüp bilgi alanlarınız varmıdır??? Şimdiden teşekkürler.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#535 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-07-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 180
|
Tatilde edinilen bir dost ziyaretinin ardından
Öncelikle kömür limanı fotoğrafları için çok teşekkür ederim. Kız arkadaşımla tatilimizin son 2 gününü geçirdiğim Derya abinin (alideryacengel) huzur dolu mekanı hakkında aklımda yer edinenleri kısaca aktarmak istiyorum. Bu köy ve civardaki ayazma bölgesinden, zihnimde unutulmaz fotoğraflarla ayrıldım. Fotoğraflarda çektik tabi, mümkün olduğunda aktarırım. Ben şehirde doğup büyüdüm, sonradan gün geçtikçe doğaya olan hayranlığımın artmasıyla köy yaşamlarına özenir oldum. Bu ziyaretimden çok şey öğrendim. Köy halkının birbirleriyle sırt sırta vererek orayı daha mutlu ve huzurlu biryer haline getirmeyi başarmış olmaları nedense beni şaşırttı. Daha önce kırsal alanlarda birçok kez bulunmuş olmama rağmen bu köyde yiyip içtiklerimiz en lezzetlileriydi. Derya abinin eski yorumlarından oranın yumurtasının lezzetini anlattığını hatırlıyorum. Deneyimledikten sonra bu yumurtanın lezzetinin tarif edilemez olduğuna kanaat getirdim ![]() Derya abinin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Komşularıyla, eşinin desteğiyle, kahve içerken karşısında duran manzarasıyla, mühendisiyle ![]() Tüm güzelliğiniz ve herşey için teşekkürler. Tekrar görüşebilmek ümidiyle, Sevgiler, Saygılar. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#536 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-12-2007
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 4
|
arkadaşlar Bursa nın M.Kemalpaşa ilçesinde bir köye yakın imarı yapılmamış bir bölge de tarlamın içerisinde temeli ve duvarları sağlam bir ahır var, eski ve kerpiç.Ben burayı bağ evi yapmak istiyorum.Bursa il özel idaresi imar bölümü ruhsat veriyor.Ahır 70 m.Bağ evi projesi ve ruhsat işleri için bursa-m.kemalpaşa ve karacabey civarında önerebileceğiniz mimar var mı acaba? .ardımcı olursanız memnun olurum |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#537 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
http://www.lorien.com.tr/default.asp Şömine tipi döküm sobaları araştırıken buldum. Isıtma konusunda ekonomik ve çevreci üründen bahsediliyor. Sanırım uygulama tecrübeleride var. Maliyetlerle ilgili bilgi verilmiyor ama telefonla bilgi alınabilir sanırım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#538 |
Ağaç Dostu
|
Gerçekten şömine sobalar çok az odun ile çok fazla alan ısıtıyorlar. Fakat fiyatları çok yüksek. Bu linkler size fikir berebilir. http://www.prity-tr.com/fiyat_listes...at_listesi.htm http://www.prity-tr.com/urunler/prit..._kuru_soba.htm |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#539 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 28-01-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 81
|
Sayın Todor Linkler için teşekkürler ben fiyatlarını bulamamıştım. Sanırım tesisatın tüm bedeli değil sadece sobaların fiyatı. En azından petekler yok gibi geldi. Listenin altında belirtilen bir iki ek ücret daha var. Bağlantı seti ve güç kaynağı. Güç kaynağı elektrik kesintisi durumunda sistemin aşırı ısıdan zarar görmemesi için su devir daimini sağlamak için konmuş. Kullanmazsanız 10 dk içerisinde sobanızı kum veya toprakla söndürmeniz öneriliyor. Bana kalırsa ısınma problemini tamamen ortadan kaldırmak için yinede en güzel yöntem. Antalya'da yaşarken (ki iklim malum) gece dönüşümlü olarak iki odada soba yakmak biraz zor oluyordu. Tek kişi olunca bu bir seçenek ama kişi oda sayısı artınca bu yol sanırım en makulu. Çama göre çok daha verimli olan meşe odununun tonu 250 tl idi. 1 ton ile seneyi geçirmek mümkündü (banyoda da soba var). Peşin alımlarda iskontolarıda varmış ![]() Tekrar teşekkür ederim Todor Kerem AKYAR |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#540 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
|
Çok bunalmıştım. Hatta hastalanmıştım.Dört duvar arasından kurtulamıyordum bir türlü. ARaba seslerinden, mazot kokusundan, yaşıtlarımın ahlaksız davranışlarda bulunmasından yanlızlıktan dolayı panik atak geçirmiştim. Dayanamıyordum artık çığlık çığlığa kalıyordum geceleri. Ailemin çaresiz bakışlarına takılıyordu hep gözlerim. Hem doğduğuma pişman olmuştum hem de büyüdüğüme. Çünkü küçülüyordum gün geçtikçe. 17 lik güzel bir kızken ilkokul çocuğuna dönmüştüm. Ne kafam kabul ediyordu yeni şeyleri ne de ben sabredebiliyordum. Gİtmek istiyordum; kaçıp gitmek bir dağ evine de olsa göçüp gitmek. Anne yeter artık bırakalım bu evi kaçalım gidelim buradan bu işkenceyi yaşamak istemiyorum artık, diye hıçkırıklara boğuluyordum. Krizler yüzünden onlarca ölümden döndüm. Ağlama krizleri panik atak krizleri okul, anlamadığım dersler... Hepsi bitti. Ama ben de bittim. Bütün kış o kadar çok yıprandım ve o kadar çok kilo kaybettim ki toparlanmakta çok güçlük çekiyordum. İki hafta öncesine kadar her şey böyleydi... Artık başka şehirde başka evde başka iklimdeyim. Balıkesir- Ayvalık ilçesinin Altınova beldesinde oturuyorum. Ekim ayındayız ve birkaç kere denize bile girdim. Hava o kadar temiz ki iştahım açılmaya başladı. Kendimi daha zinde hissediyorum. Yorgunluk diye bir şey kalmadı. Her yerde kuşlar ötüşüyor. O kadar güzelmiş ki dünya. Size tavsiyem İstanbuldan kaçıp gidin başka yerlere. Bİr köye veya kasabaya. Ama şehre gitmeyin. Büyük Şehirler insanları oturdukları yerde yiyip yutuyorlar. Burada hayat çok ucuz. En azından insanları güler yüzlüler. Şimdilik bütün arkadaşlarım 50 yaş üstü emekliler ama hepsi beni çok seviyorlar. Hepsi bilinçli bir insan olduğumu söylüyorlar.Günler güzelleşiyor... Düzenleyen bernacyhn : 18-12-2015 saat 20:06 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|