27-05-2011, 00:50
|
#11
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 28-04-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 199
|
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Oğuz Karsan
Her sabah, dengesiz beslenerek bir telaşla evimizden çıkarız, Araç dolu yollarda işimize varmak için trafikte türlü acılar çekeriz. Bazılarımız sıkışık trafikte kullandığımız arabanın dikiz aynasında makyaj yapar.Bazılarımız servis araçlarında kulağımızdaki mp 3 kulaklığıyla uyuklarız.
İşe vardığımızda, memnuniyetsiz bir surat ile verimsiz ve mutsuz çalışır, İşimizi gerektiği gibi yapamayız. Mesai bittiğinde, eve dönerken sabah yaşadığımız acıları tekrar yaşarız.
Hafta sonu,mangal yapar, maç seyreder, Arabamızı kolay park edebildiğimiz, büyük alış veriş merkezlerine gideriz.
Mangal yaparken veya maç seyrederken, arkadaşlarımıza, hep yakın zamanda, Belki emekli olduğumuzda yerleşmeyi düşündüğümüz o kır evi hayalini anlatır dururuz.
Bahçe İçinde köpeğimizin, tavuklarımızın, keçi, koyun, hatta belki ineğimizin olduğu, bahçesinde, hormonsuz domates ve biber yetiştirebileceğimiz, Orman kenarı veya en azından şehir gürültüsünden uzak o evi. Çitleri ve ismi bile hazırdır. Başında soyadımızın bulunduğu ...... çiftliği. Ama akşam olup eve döndüğümüzde, içtiğimiz alkolün tesiri de azaldıkça,Gerçekler yüzümüze çarpar.
İlk önce çocukların okulu ve Babanızın hastalığı, tek başına bırakamayacağınız
veya yanınızda götüremeyeceğiniz Anneniz. sonra her3-6 ayda bir by pas ertesi kontrollerimiz, gelir düzeyimiz ve ulaşım daha sonra alıştığımız teknoloji,rahatlık ve şehir nimetleri, Eşimizin ve çocuklarımızın asla vazgeçemeyeceği, lüks alış veriş merkezleri,İnternet,adsl,kablo tv vs.. Mutlaka bu sebeplerden biri veya hepsi birden karşınıza dikilir.
Sonunda, Şehirde gönülsüz yaşamaya mahkum olduğunuzu hissedersiniz.
Artık Tek yapabildiğiniz, Hafta sonu bir deniz kıyısında martıları seyretmek veya kolayca ulaşabildiğiniz yakın bir ormanda yürüyüş yaparken, farkına varmadan onlarca fidan, yüzlerce böcek ve karınca ezmek olur.
Evinize dönerken arabanızı kolay parketmek uğruna lüks bir alışveriş merkezinde bulunan markete uğrarsınız. Robot gibi, tercih ettiğiniz markaların bulunduğu Raflarda, içinde hangi maddelerin yazılı olduğu,ama asla okuyamadığımız küçük puntolar ile yazılmış etiketli ürünlerden bazılarını alıp evimize döneriz.
Biz böyle isteksiz ve mutsuz bir yaşamı sürdürürken,
Köyde yaşayanlar ise, gübre ve hayvan kokusunun etki alanında kalmış köy kahvesindeki televizyondan, şehirdeki lüks yaşamın abartılı ve ahlaksızca sergilendiği o şehir hayatını özler durur. Tek amacı, şehire gitmektir. Ahırındaki keçisi, bahçesinde yetişen, ve sizin özlemini çektiğiniz domatesi ,tarladaki ürünü hiç umurunda değildir.
Artık kararını vermiştir. Siz nasıl arkadaşlarınıza köye gideceğinizi anlatıyorsanız,O da kahvedekilere keçisini,tarlasını nasıl satıp Şehire gideceğini anlatır.
Ama ne siz oraya gidebilirsiniz ne de o buraya gelebilir. Ama her ikiniz de asla
yaşayamayacağınız hayatın özlemini duyarsınız.
Saygılarımla
ŞEHİRDEN KAÇMAYI PLANLAYANLARA İTHAF OLUNUR.
|
Kesinlikle katılıyorum.
Ailesi olan bir insan Türkiye gibi bir ülkede alıp başını öyle kolay kolay gidemez.
Köy hayatındaki insanlar şehirde yaşamak için bütün düzenlerini ,sevdiklerini bırakıyolar,şehirdekilerde köyde yaşamak için bunun tam tersini yapmaya çalışıyor ama rahata alıştıkları için yapamıyolar.
Köy yaşamı öyle kolay değildir,hele şehirde yetişmiş birinin yapıcağı en son iştir,imkanınız varsa hafta sonu kaçabileceğiniz bir dünya yaratın kendinize,bir nebze hevesinizi alıp ,idare edin.
Son 150 yıldır insan doğasına ters,korkunç bir çağda,korkunç bir dünya kapitalist sisteminde,Türkiye gibi bir ülkede insanın gelişmesini ,ilerlemesini engelleyen din ,aile ve muhafazakar kültürleriyle beraber yaşamak zorundayız.
Maalesef şehirli insanlar olarak,lanetlendik ve arafta kaldık.
Başka bir zamanda ,başka bir hayatta.
|
|
|