agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Mutfak > Kiler
(https)




Beğeni Düzeni305Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 06-12-2010, 13:39   #1
Ağaçsever
 
Feyzan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-08-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 64
Evde yoğurt yapımı

Ticari amaçlı yapılan yoğurtla evde yapılan arasında gerek kullanılan malzeme gerekse üretim tekniği olarak çok fark var.

Evde yapımı:

1. Hazır sütlerden ya da büyük şehirlerde hala kalmışsa, güğümlerle kapınıza dayanan sütçülerden alacağınız süt ile de yoğurt yapılabilir. Ancak büyük bir ihtimalle bunların yağı başka bir imalatta kullanılmak üzere alındığından ya da içine sütçü amcanın vicdanı oranında bir miktar su katıldığından, yoğurdunuz ne kadar uğraşırsanız uğraşın sulu olacaktır.

2. En uygun süt köylerde, kasabalarda inek besleyen, sütüne bir şey katmamış kişilerden alacak olduğunuzdur. Bunun için öyle bir yere yakın olmanız gerekiyor. Yani Levent ya da Çankaya da da yoğurt yapmanızda bir sakınca yoktur ama çok iyi olmayabilir.

3. Yoğurdun kıvamlı ve kalıp gibi olması için ikinci kural (birincisi katışıksız süttü) üretim sırasında suyunu iyice uçurmaktır. Su ne kadar uçarsa kalite o kadar yüksek olur.
Kaynatarak sütün en az dörtte birini uçurmalısınız. Yani tencereye işin başında 1 litre süt koyduysanız, kaynatma işi bittiğinde 0,75 litre kalmalı. Bunun için belli bir zaman standardı yok, uçana kadar.
Bunu nasıl yapacaksınız? Yani ne kadarının buharlaştığını nasıl anlayacaksınız?
Hani tahta kaşık var ya, işte sütü tencereye koyduğunuzda henüz kaynama başlamadan kaşığın sapını diklemesine sokarak sütün derinliğinin ölçüsünü alın, daha sonra göz kararı ile bu ıslak kısmı dörde bölün, aşağıda kalan dörtte üçü kalemle işaretleyin.
Kaynama sırasında arada bir kaşık sapını süte sokup ölçü alın.
İşte sütün üst seviyesi bu çizgiye indiğinde dörtte biri uçmuş, yani suyu gitmiş demektir. Malzemeniz artık daha kıvamlı ve mayalanmaya hazırdır.

Bu arada tencerenin kapağı açık olacak ki buharlaşma hızlı olsun, dikkat edin siz başka bir işle ilgilenirken süt kaymak yapıp taşabilir. Bunun için başında beklemeli ve tahta bir kaşıkla karıştırmalısınız.

4. Kaynatma işinin de incelikleri var. Ateş çok harlı olmayacak, orta ateş ideal. Sütü sıklıkla karıştıracaksınız, kendi haline bırakırsanız yağ tencerenin iç yüzeyi ile temas ettiği bölümde toplanacak hatta o bölgelere yapışacaktır. Dibi tutar. Bunun için tahta kaşıkla, kaşığı tencereye değdirerek, sık sık karıştırın. Sütün tencereye yapışıp yapışmadığını hissedebilirsiniz, buna dikkat edin, yapışmamalı.

5. Kaynama bitince ocağı kapatın, şimdi sütün sıcaklığının 40 santigrat dereceye kadar inmesini beklemelisiniz, tencerenin ağzı açık olsun.
Eğer varsa bunu bir sıcaklık ölçerle görebilirsiniz, böyle bir lüksünüz yoksa küçük parmağınızı şöyle bir daldırıp anlayabilirsiniz. Mayalanmanın düzgün olabilmesi için başlangıç sıcaklığı vücut sıcaklığına eşit olmalı. Fazla sıcaksa maya ölür.

6. Bu dereceye gelince, bir kahve fincanına, "her bir kilogram süte 2 tepeleme çay kaşığı" ölçüsü ile, mayalamada kullanacağınız yoğurttan koyun. Yoğurdun kaymağı ve suyu olmasın, kendisi olmalı ayrıca ekşi olmamalı.
Eğer bu miktardan fazla kullanırsanız yapacağınız yoğurt ekşi olabilir.
Daha sonra 38 - 40 dereceye kadar soğumuş olan sütten bunun üzerine ilave ederek yoğurdu özeyin, yani ezerek iyice karıştırın, tanecik kalmasın. Kahve fincanını iyice doldurabilirsiniz, sorun olmaz.

7. Kaynattığınız tencerede mayalamak zorunda değilsiniz, Paşabahçe'nin plastik kapaklı cam kapları daha sağlıklı olması, yapılan yoğurdun tamamı aynı anda tüketilmeyecekse ayrı ayrı saklanabilme olanağı sunması ve kapağının bulunması nedeni ile çok uygundur.
Örneğin, kaynatma sonunda elinizde 4 kilo sütünüz varsa bunu birer kilogramlık dört cam kaba bölebilirsiniz. Kullanacağınız kaplar soğuk olmasın, en azından oda sıcaklığında olmalı.
Daha sonra, 6 ıncı adımda anlattığım mayalamada kullanacağınız fincandaki yoğurtlu sütü kaba ya da eğer böldüyseniz kaplara yine bir çay kaşığı ile, şöyle kenarlardan süte hafifçe daldırılarak eklemeli, işlem bitince belli belirsiz hafifçe karıştırmalısınız. Her kaba eşit ölçüde olmalı.

8. Şimdi mayalama sürecine geçiyorsunuz. Mayalamanın sağlıklı olarak tamamlanabilmesi için sütün sıcaklığının uzun bir süre 37 - 38 santigrat derece civarında olması gerekir. Zaten bu işe 40 derecede başladıysanız, bu kadar faaliyetten sonra buraya kadar inmiştir. Mayaladığınız sütü sarsmadan sıcak bir yere alınız ve burada bir havluya sararak bekletiniz.
Bu süre sütün muhafaza edilen sıcaklığına bağlı olarak 4 - 5 saattir. Ortası 4,5 diyelim.

Pratik bir bilgi olarak, eğer kış aylarında iseniz malzemeyi yine bir paket gibi havluya sarılı biçimde eğer varsa kalorifer radyatörünüzün üzerinde, yoksa sobanınızın hemen yanıbaşında tüm bu süre boyunca bekletebilirsiniz.
Korkmayın bir şey olmaz. Silivri'nin köylerinde o meşhur yoğurt yapılırken tepsiler tüm bu işlem süresince, sıcak köz üzerinde bekletilir.
Ancak kabı doğrudan radyatörün üzerine koymayın, arada kalın bir havlu ya da bezler olsun. Eğer radyatör üzerine koyduysanız havlu ile tamamen sarmanız şart değil, size kalmış. Zaten yeterli sıcaklık sağlanacaktır, ama kabın kapağı kapalı olsun. Soba yanında sarmak şart.
Bu bekleme sırasında malzeme hiç bir şekilde sarsılmamalıdır.

9. Dört saati geçince aralayıp bir yerinden bakın, şöyle hafif bir dokunun eğer kalıplaşmamış ve çok sulu ise 5 saati bulmanız gerekir. En fazla 5 saat. Bunu geçerseniz ekşir.

10. Süre sonunda kapağını açtığınızda yoğurt yine hafif sulu gibi sallanır. Tabii çünkü henüz işiniz bitmedi. İşin bir de dinlenme safhası var.
Bundan sonra 2 - 2,5 saat kadar serin bir yerde dinlendireceksiniz. Buzdolabında değil.

11. Yoğurdunuz hazırdır. Ancak hemen yemeseniz iyi olur. En az bir tam gün daha buzdolabında bekletin. Bekledikçe daha kıvamlı ve lezzetli olacaktır. Bunun için birkaç kaba ayırmanızı önermiştim.

Her şekilde yoğurt olur ama daha iyi olması için önemli noktalar şunlardır:

1. Sütünüz katışıksız, taze ve daha önce ısıtılmamış olmalı. (Kesilmesin diye sütü bazen önceden şöyle bir fokurdatırlar.)
2. Kaynatırken en az dörtte birini uçurmalısınız. Bunun dışındaki ".... dereceye kadar, .... dakika" gibi kavramlar doğru değildir. Önemli olan yoğurda kalacak malzemenin (sütün) miktarıdır.
3. Ateş çok harlı olmamalı, kaynayan sütü, özellikle dibini tutmaması için sık sık karıştırmayı ihmal etmemelisiniz.
4. Kışın yapımı daha kolaydır. Çünkü, kalorifer veya soba gibi, mayalama sırasında malzemeyi daha kolay, daha uzun süre aynı sıcaklıkta tutacak donanımlar mevcuttur.
5. Süre ve miktarlara dikkat ediniz, tüm işlem boyunca kapları sarsmayınız.

Başta bir kaç deneme başarısız olabilir ancak bir süre sonra özellikle zaman ve sıcaklık düzeyi olarak kendi standardınızı bulacaksınız.

Afiyet olsun.

Feyzan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-12-2010, 17:02   #2
Ağaç Dostu
 
Oğuz Karsan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1,085
Galeri: 181
Yoğurda Motor Yağı Katkısı.

Merhaba.

Yoğurt üretimindeki şaibelere açıklık getireceğini umduğum, elektronik posta yolu ile gelen mektubu aşağıya yapıştırıyorum.

Yazı biraz uzun olmakla birlikte, iddialar korkunç. Denetim görevini yaptığını sandığımız kurumlara da güvenmemeliyiz sanıyorum. Yaptıkları denetimlerin çoğu kağıt üzerinde veya göstermelik.



Alıntı:
Yoğurda Motor Yağı Katkısı

Sanayi Yoğurdunda binbir katkı maddesi, meyveli yoğurt adı altında gıda boyaları ve esansları, kıvam artırıcı teknikler ve süt tozu karışımından sonra 3 Ekim 2010 tarihinde sabah gazetesinde okuduğumuz yazı ile irkiliyoruz! ‘’Yeşil çaylı yoğurt ’’


Petrol Şirketleri de petrol tüketimini artırmak için yoğurda sentetik motor yağı katılmasını önererek ‘’ Tüketicilerin eklemlerinin hareketinden dolayı aşınmasını önlemek için yoğurda, peynire motor yağı katılmasını ’’ ileri sürecek olsalar, her halde “acaba doğru olabilir mi?” sorusunu kendi kendimize soracağız. Hayır, artık tüketici de sesli düşünecektir. Besinlerimizi doğallığından uzaklaştırmaya kalkanın ünvanı, kurumu ne olursa olsun görüşlerimizi sarfedeceğiz. Besinin doğallığı hekimliğin alanıdır. Bu ülkede hekimler konuşmuyor ise biz konuşacağız.

Hacettepe Üniversitesi Gıda Araştırma Merkezi (HÜGAM) Müdür Yardımcısı Gıda Mühendisi Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem, ‘’ Ülkemizde üretilen yeşil çaydaki flavanoidlerin sağlık üzerindeki kabul edilen antioksidan, antikansorejen vb. olumlu etkilerinin yanı sıra süt ve süt ürünlerinde yapısal bozuklukların önüne geçilmesinde de yararlanabileceğini saptamış ’’

Yeşil Çaydaki flavanoidlerin antioksidan olduğu doğrudur. Antioksidanların antikanserojen oldukları da doğrudur. Ancak bütün bunların doğru olması, flavanoidlerin yoğurdun içine girmesini gerektirmez. Şayet bunların yoğurtla karışması elzem ise o zaman her faydalı antioksidanı gıda ile karıştıralım sonucu çıkar.

Çiftçiler kimi zaman domatesi bolluğundan dolayı denize döküyor, kapın ellerinden atın yoğurdun içine,

Doktorların aspirin reçetesi verdiği hastaya Aspirinli Yoğurt, antibiyotik reçetesi verdiği hastaya da Antibiyotikli Yoğurt imal etsin sanayiciler, ateşi çıkan hastanın dökün boğazına antibiyotikli yoğurdu!!! Nasıl olsa tüketici sesini çıkarmıyor.

Ey sanayiciler! Hügem’ in Çeşil Çaylı çabasını heder etmeyin. Tüketiciye de sormanıza gerek yok! Zaten Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu üyesi de Tanju Beslen’ de Hacettepe Üniveristesinde öğretim üyesi. Hemencecik Yeşil Çaylı Yoğurt Nizamnamesi yayınlanıverir.

Süt ve süt ürünleri sanayicileri de palm yağı yerine bilimsel izinli yeşil çayları sunar tüketiciye!

TV’ de meşhur artistli reklamlar: Yeşil Çaylı antioksidan ve antikanserojen yoğurt!

Biz sütümüzü de, yoğurdumuzu da, peynirimizi de hiçbir katkı maddesi eklenmeksizin önümüzde bulmak istiyoruz.

Bizi yoğurdumuzdan soğutmayın.

Sütümüz, yoğurdumuz ekşimeli, peynirimiz küflenebilmelidir.

Gazetede ‘’Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem Süt ürünlerinde yapısal bozuklukların önüne geçilmesinde yeşil çaydan yararlanabilineceğini saptadı ‘’ açıklamasına yer verilmiş.

Süt ve süt ürünlerinde yapısal bozuklukları süt ve süt sanayicileri yaratmaktadır.

Sayın Erdem yapısal bozukluklar derken, sanayicilerin yoğurda süt tozu katmadan veya sütü buharlaştırmadan kıvam verememesini kasdediyor ise;

Sanayiciler tarafından yoğurt yapımında kıvam vermek için buharlaştırılan sütten kaybedilen suyun, bir besin kaybı olduğunu düşünüyoruz. Yoğurt yapılırken sütün buharlaştırılması yönteminde, kaybedilen su yoğurtta oluşması gereken ama kaybedilen doğal yeşil su. Bunun yerine yeşil çay öneriliyor!

Sanayicilerin buharlaştırma yöntemi ile yoğutta kaybettirdikleri ‘’ Yeşil Su ’’ yun ne işe yaradığını Sayın Prof Dr. Yaşar Kemal Erdem ya bilmiyor ya da bilmezlikten geliyor. Biz tüketiciler olarak evlerde yaptığımız yoğurtlardaki yeşil suyun ne işe yaradığını biliyoruz: Yoğurmuzdaki yeşil su, yoğurdu yoğurt yapan, bize yoğurdu yeme mecburiyeti sağlayan gerçek bir besindir. Yıllar önce sanayiciler yapmakta oldukları yoğurttaki yeşil suyu yok ettiler. Şimdi Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem sanayicilerin teknolojileri ile kaybettirdiklerini yoğurda, peynire yeşil çayı ekleyerek geri getirmek istiyor!

Bu ekletme girişimlerinde bilimin kıstaslarını ileri sürecek olurlar ise Yeşil Çaylı Yoğurdu, Yeşil Çaylı Peynir’i önce laboratuvar fareleri üzerinde beş on nesil denesinler! Sonra halkın karşısına çıkıp yeşil çaylı yoğurdu, peyniri tavsiye etsinler. Gerçi gıda maddelerinin laboratuvar fareleri üzerinde denenmesi, Gıda Mühendisliğinin değil Tıbbın konusudur diyoruz. Böyle bir araştırmaya süt sanayicileri sponsor olmak için sıraya girerler ama ambalaj malzemesinin gıdaya geçişinin insan sağlığına uygun olup olmadığını araştıracak bir tıp fakültesi bulamamanın da sıkıntısını çekeriz.


Süt ve süt ürünlerine yeşil çayı sokma girişimi ile ‘’ antikanserojen ‘’ kılıfı adı altında ‘’bilimsel çalışma’’ yapanlar bir zahmet gıda ambalajlarında kullanılan standardın (TS 1186) yanlış olup olmadığını araştırmalılar ve kamuoyuna açıklamalıdırlar. Biz bu standardın yanlış olduğunu biliyoruz. Çünkü sanal kitler ile ambalajdan gıdaya ambalaj malzemesinin geçişinin analizi sakat bir analizdir. Bu sakat analizi AB kabul etmiş diye bizim de kabul etmemiz gerekmez. HÜGEM böyle bir araştırmayı yapabilir mi bilemiyoruz ama Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu üyesi yine Hacettepe Üniversitesi öğretim Üyesi Prof Dr. Sayın Tanju Beslen, 1186 TSE standardındaki analiz tekniklerinin gıda ambalajlarında uygulanması konusunda UGKK ile aynı görüşleri paylaşıyor ve bu yanlış standart tüm ülkemizdeki gıda ambalaj analizlerinde uygulanıyor.

Gıda ambalajlarındaki problemi herkesin anlayabileceği tarzda anlatmam gerekirse:

Diyelim ki plastik ambalajlı veya teneke ambalajlı bir gıda satın aldınız. Bunu Tarım il laboratuarına götürdünüz ve dediniz ki ben satın aldığım bu teneke veya plastik ambalajın içindeki gıdaya ambalajın malzemesinden geçiş var mı yok mu onu analiz ettirmek istiyorum ve bu analizi izlemek istiyorum. ( Şayet uzman izlettirirse!)

Analiz uzmanı getirdiğiniz ambalajın içindeki gıdayı boşaltıp atıyor. Teneke veya plastik ambalaja sanal kit (uyguluyor) takıyor. Yani o ambalaj hangi maksat ile kullanılacaksa o maksattaki gıdanın sanal kitini takıyor ve analiz ediyor. Sizin getirdiğiniz ambalajlı gıdayı alıp o gıdayı analiz etmek yerine ambalaja o gıdanın sanal kitini takıyor. Tüm Tarım İl Müdürlüklerindeki gıda ambalaj muayeneleri bu şekilde sanal analizle yapılıyor: Gıdanın içini analiz etmek yerine, ambalajın sanal kitlere bağlanarak yapıldığı sanal analizler!

Gıda ambalaj üreticilerinin ambalajları, gıdasız olarak sanal analiz ediliyor. Sebeb yanlış standart seçimi!

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyemiz Prof.Dr. Yaşar Kemal Erdem bu tip sakat-sanal (TS 1186) analiz yöntemlerinden vazgeçilmesi konusunda araştırmalar yapmak yerine sanayi yoğurdunun zaten gıda mühendisliği yöntemleri ile bozulmazlığına, ekşimezliğine bir de ‘’yeşil çayı ‘’ eklemek istiyor.

Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan Yoğurda palm yağı, zeytinyağı, bitkisel diğer yağlar katılması önerisi hangi bilmsel kuruluşun Tarım Bakanlığı’ na teklifidir? Merak ediyoruz!

Prof.Dr. Yaşar Kemal Erdem, Bazıları evde yoğurt yapılmasını öneriyor. (Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Sema Akman’ ı kasdediyor) Ancak, sokak sütü alınmadığını kabul etsek bile, 15 dakika sütü kaynattığınızda ısıya duyarlı olan süt proteinlerini kapın çeperlerine, dibine yapıştırmış olursunuz. O yoğurtan çocuğunuz süt proteini açısından yeterince yararlanamaz. Zaten proetin açığı varken, süt proteinini tencereye yapıştırıyorsunuz.” diyor.

Prof.Dr. Yaşar Kemal Erdem açık perakende süte ‘’ sokak sütü ‘’ demekle çiğ süt üretim tebliğinden habersizliğini ortaya koyuyor. Şayet açık perakende süt ‘’ sokak sütü ‘’ ise sanayicilerin çiğ süt üreticilerinden topladığı süt de ‘’ sokak sütü’’dür. Sayın Prof.Dr. Yaşar Kemal Erdem çiğ süt üretilen köylerden birine gitmeli, sanayicilerin kendi fabrikalarına çiğ sütü götürme, taşıma yöntemleri ile çiğ sütü açık perakende olarak satanların da kendi müşterilerine götürme, taşıma yöntemlerinin aynı olduğunu görecektir. Sayın Erdem eşeğin heybesinde süt taşındığı yılların artık geride kaldığını hatırlamalı ve sanayicilerin konuştuğu ‘’sokak sütü’’ lafını artık bırakmaldır.

Sayın Erdem ve Süt Sanayicilerinin mantığına göre çiğ sütü üreten de , komşusu çiğ süt üreten de sütünü sanayicilerden satın almalıdır ve bu mantık terk edilmelidir. Ülkemizin % 28 tarımsal kesimi sütünü ya kendisi üretmekte ya da üreten komşusundan satın almaktadır.

Amerika’nın bir çok eyaletindeki şehirlerde bile çiğ sütün 5 litrelik cam ambalajlarda soğuk zincir içinde satışına izin verilmektedir.

Ntv televizyonundaki proğramda Onkolog Sayın Yavuz Dizdar Süt protein hücrelerinin hassas olduğundan dolayı UHT (Yüksek Isıl İşlem) li sütlerin protein hücrelerinin ısı ve yüksek basınçtan zarar görmüşlüğünden dolayı insan sağlığına zarar verebileceği ve dolayısı ile uht sütün tüketilmemesi gerektiğini söylediğinde Sayın Yaşar Kemal Erdem bu iddiayı reddetmişti.

Şimdi Sayın Yaşar Erdem, süt, annelerimizin tenceresine girince tencereye yapışmasından, proteinlerin hassas oluşundan bahsediyor. Bunun da çaresi var : Tencereye sütü koymadan önce tencerenin içini ıslatmak! Süt proteini evdeki tencereye girince hassas, ama sanayicilerin kazanına girince hassas değil! Öyle mi!

Ntv televizyonuna Yavuz Dizdar ile UHT süt ile ilgili proğrama çıkan sayın Prof Yaşar Kemal Dizdar süt ve süt ürünleri ile ilgili herhangi bir problemin olmadığını söylerken, yeşil yoğurtlu tavsiye demecinde ‘’süt ürünlerinde yapısal



bozuklukların önüne geçilmesinde de (yeşil çaydan) yararlanılabileceğini’’ söylemesi de kendi çelişkisidir. Yavuz Dizdar UHT sütün 160 derece ısı ve yüksek basınca çıkartılırken sütün içindeki proteinlerin basınç ve yüksek sıcaklıktan değişime uğrayacağını bunun da kanserojen bir husus olabileceğini ileri sürer iken Sayın Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem süt ve süt ürünlerinin uhtleştirilmesinde hiç bir yapısal bozukluğa uğramadığını ileri sürmekteydi.

Şimdi ne oldu da Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem süt ve süt ürünlerinde yapısal bozukluklardan bahsetmektedir. Bu yapısal bozukluk sütün neresinde? Pastörize de mi, UHT’leştirmede mi?

Yoksa Sayın Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem’in yapısal bozukluklardan kasdı memeli çift tırnaklı hayvanlardan elde edilen çiğ sütte mi yoksa sanayicilerin kazanlarında işlem gören sanayi süt ve süt ürünlerinde mi?

Biz yapısal bozukluğun memeli çift tırnaklı hayvanlardan elde edilen ve insani maksatlar için kullanılan çiğ sütlerde değil, sanayicilerin süt ve süt ürünlerini işlemede kullandıkları ısıtma teknolojilerinde olduğuna inanıyoruz. Gerçek besin Çiğ sütün işlenmesinde, gıda mühendisliği yöntemlerinin tüketicilere göre değil de sanayicilere göre bir mevzii aldırışlığın var olduğunu olduğunu görüyoruz.

Bu yüzden besin, ne sanayicilerin insaf ve merhametine, ne de gıda mühendisliği müfredatlarına terk edilmemelidir.

Gıda Mühendisliği eğitim müfredatları tüketiciler değil sanayiciler için daha çok önem arz etmektedir. Bu önem gıdanın ömrünü uzatmaktır. Uzatılan gıdanın ömrü sanayicilerin parasal dişli çarklarını daha da büyütürken, insani ömür çarkının dişililerini de o nisbette kırmaktadır. İnsanlar gıda sanayi için değil, gıda sanayi insanlar için vardır.

Dünya’ da doğal besin ancak kalmadığı takdirde insanın katkılı gıdalarda neleri tüketelibileceğinin bilimsel oluru gıda mühendisliğinin iznine veya araştırma sonuçlarına değil tıbbın derin ve yıllarca süren ilaç klinik araştırmalarına benzer araştırmalarından icazet almalıdır.

Artık neredeyse mezarlıklardaki cesetlerimiz de çürümüyecek. Biyonik insan değil gerçek insan olmak istiyoruz.

Gıdanın ömrünü katkılar ile uzatmanın insan sağlına uygun olmadığını bildiriyoruz. Yoğurt, yoğurt olmalıdır.

Yoğurda, Peynire Yeşil Çay, Palm Yağı, motor yağı (bitkisel yağlar) katılmasını kabul etmiyoruz.

Dünyada ve ülkemizde süt ve süt ürünlerinde kullanılan ısıtmanın bir parçası olan pastörizasyon, uht’leştirme yöntemleri yerine frozen teknolojileri üzerine yoğunlaşılmalıdır.

Süt ve süt ürünlerinin toplanması bir süreç, işlenmesi bir süreç, pazarlanma ve rafta kalma süresi bir diğer süreçtir.

Et ve et ürünleri saklanırken nasıl ki frozen (dondurma ) teknolojileri kullanılıyorsa, sağlıklı ineklerden, hijyen ortamda sağılıp elde edilecek çiğ sütün dondurulma yöntemleri ile tüketicilere ulaştırılması en doğru ve kısa yoldur.

Dünya’ daki ezber; Çiğ Sütün ya pastörize edilmesi ya da UHT’ leştirilmesidir. Et ve et ürünlerinde hem ısıtma (kavurma) hem frozen (dondurma) yöntemleri uygulanırken niçin çiğ sütte değerli ilim adamlarımız frozen (dondurma) teknolojilerinin kullanılması gerektiğini söylemeye cesaret etmiyor, kafa yormuyor?

Çiğ Sütün, batının çizdiği ve ezberlettiği gıda mühendisliği müfredatı yollarından yürütülmesi onu gerçek besin değerinden uzaklaştırmaktadır.

Dünya’ da ve ülkemizde Çiğ Sütün pastörizasyon ve uht’leştirme yöntemleri artık köhnemiş yöntemlerdir. Çiğ Sütün inekten sağıldığı anda dondurulma teknolojileri ve bu teknolojinin gereklerine göre tüketicilere dağıtılma yöntemleri üzerine düşünülmelidir. Bunu düşünmeye tüm dünya ve ülkemizdeki süt sanayicileri engeldir.

Çiğ Sütün inekten sağıldığı andaki besin değerleri ile pastörize ve/veya uhtleştirildikten sonraki değerleri ve/veya raf ömürlerinin sonuna doğru alınmış karşılaştırmalı besin değerleri üzerinde ülkemizde yayınlanmış bir çalışma yoktur.

Ne yiyeceğimizin, ne içeceğimizin kararını, kendimiz yerine gıda sanayicilerinin, reklamların, tüketiciler için değil sanayicilerin gelişmesi için çabalayanların vermesi artık son bulmalıdır.

‘’ Kalp dostu ’’, ‘’ kanser dostu aday adayı yoğurtlar ‘’, meyveli adı altında gıda boyalı yoğurtlar değil, ninelerimizin yaptığı ‘’ Türk Yoğurdu ’’nu istiyoruz.

Sanayiciler bunu terk ettiğinden beri evimizde Türk yoğurdu yapmaya devam ediyoruz.

Yoğurdumuzla uğraşacağınıza yoğurdun, sütün plastik ambalajı ile uğraşın. Yoğurdun sütün plastik ambalajından gıdaya malzeme geçişi Gıda Mühendisliğinin konusudur.

Tarım Bakanlığı’nın Gıda ambalajlarında kullandığı TSE standardının (1186) sanal bir standart olup olmadığını araştırınız.

Elinize sanal metre boyunda sanılan bir cetvel alırsanız o cetvel ölçmek istediğiniz kumaşı yanlış ölçer, sonuç da sanal olur.



Tarım Bakanlığı 2009 yılında yaptığı denetimleri açıklarken Bebek Mamalarında Kurşun var deyip de sonradan bu açıklamayı geri almasının arkasında da bu standart (yanlış ölçen metre ) var. Kurşun ambalajdan mı transfer….

Ulusal Gıda Kodeks komisyonu derhal toplanarak TS (1186) standardını değiştirmelidir.

Avrupa Birliği’ nin ülkemize de kabul ettirdiği (1186) standart sanal bir standarttır.

Bu standart EFSA’ nın da standardıdır. Bu standart Dünya Ambalaj Devi’ nin Efsa’ya,ülkemize yazdırdığı standarttır.

Ama gerçekte bu standart tüketicilerin değil Gıda Sanayicilerinin resmi kuruluşlara kabul ettirdiği standarttır.

Bu standart (1186) tüketicilerin sırtından indirilip ambalajdan gıdaya malzeme geçişini gerçekten analiz eden standart getirilimelidir. O zaman Tarım Bakanlığı Bebek mamalarındaki kurşun’ dan çark edemez!

Biz yoğurdumuzun Sayın Erdem’in ‘’ ilimsel devrim ’’i ile devrilmesini değil Türk Yoğurdumuzun geri doğrulmasını istiyoruz.

Burada maksadımız Hacettepe Üniversitesi Gıda Araştırma Merkezi (HÜGAM) Müdür Yardımcısı

Gıda Mühendisi Prof. Dr. Yaşar Kemal Erdem’ i incitmek değildir.

Vurgulamak istediğimiz tüm Dünya’ da ve ülkemizde Gıda Sanayinin ürettiği gıda tüketiminde insana neyi, nasıl hangi karışımla yiyeceğinin sınırlarını gıda mühendisliğinin değil ancak ve ancak hekimlik dallarının çizebileceğinin vurgusunu yapmaktır. Hatta ve hatta gıda mühendisliğinin insan sağlığı ve beslenmesi ile ilgili sınırlarını da hekimliğin belirlemesini mümkün görüyorken, gıda mühendisliğinin insan sağlığı ve beslenme sınırlarını belirlemeye yetkisinin olmadığını bir tüketici olarak düşünüyoruz.

Çok daha açık bir ifade ile yoğurda yeşil çay karışımı buluşunun! hayata geçirilme önerisinin gıda mühendisliğinin değil hekimliğin konusu olduğuna inanıyoruz.

Bırakınız tüketici kendi yoğurduna pekmezini, balını, palm yağını, zeytin yağını kendisi istiyorsa katsın.

O beden tüketicinindir, sanayicinin değil!

Biodizel için bitkisel yağdan mazot elde edilip motora koyarsınız motor hiç sesini çıkarmaz. Ama bizim yoğurdumuza biodizel de, motor yağı da elde edilen bitkisel yağ, palm yağı koymaya kalkarsanız önce süt ve süt ürünleri sanayicilerine değil bize sorun! Tüketiciye sorun.

Ey tüketici yoğurdunuza motor yağı, yeşil çay koyalım mı? Sorunuza.

Biz istemiyoruz cevabını söylüyoruz!

Tüketiciye sorulmadan konulan süt tozundan kurtulamadık, şimde de başımıza palm yağı, yeşil çay düşecek!

Süt Dünya’ da ekmekten sonra ikinci öneme sahiptir. Sütümüze yoğrudumuza sahip çıkalım. Sanayicilerin bizden izinsiz süt ve süt ürünlerinde süt tozu kullanmalarının önüne geçmek için http://www.bilgiagi.net/tuketicileri...kceleri/24794/ linkindeki dilekçe örneğini doldurup Tarım Bakanlığı’na gönderelim. Dilekçeyi gönderince bize de kısa bir not gönderiniz.

http://groups.google.com.tr/group/cigsutureticileri
Gıda konusunda kimseye güvenmeyin.

Saygılar

Oğuz Karsan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Etiketler
doğal yoğurt, evde yoğurt yapımı, yoğurt mayası


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 05:07.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025