12-09-2009, 10:19 | #151 |
Ağaç Dostu
|
Sayın Halil Bey; Bu bölümü yeni gördüm, nedeni de sitedeki konuları daha yeni yeni araştırmaya başladım.Ben bir avcıyım, arkadaşlar avcı olmayan kişilerle neden muhatap oluyorsunuz ki anlayamıyorum.Çünkü bu kişiler avcılığın ne olduğunu zaten bilemezler ki!.... |
12-09-2009, 14:01 | #152 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
İlkönce avcılar birbirlerine gerçek avcılığın ne olduğunu, nasıl olduğunu bir öğretsinler bakalım. Biz bir kenarda bekleriz... Kendini avcı sananlar önden buyursun... |
|
12-09-2009, 18:41 | #153 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Bu avcı olmayan dostlarımızı kıracağı gibi, bizi de çok yoracaktır. Sizden çok rica ediyorum bu sayfadaki tüm iletileri okur musun? Benim, diğer avcı dostların ve özellikle Sn. gece'nin neler anlatmak istediği üzerine bi düşünür müsün? Böyle bir sayfa açıldıysa eğer elbette görmezden gelip kafamızı kuma gömemeyiz. Aslında buradaki durum beş on doğa dostumuzun avcılığı bilip bilmemesi sorunu da değildir. Onlar bunları üç aşağı beş yukarı biliyorlar zaten ve birçok şeyi de bizlerden çok daha iyi biliyorlar. Bu düşüncelerimi daha sonraları yazmayı planlamıştım ama şimdi yazmak zorunda kalıyorum ve başka tartışmaların içine düşeceğimizi de biliyorum. Biz avlanırız bu kimseyi ilgilendirmez devri geldi geçti. Dedelerimizden babalarımızdan gördüğümüz gibi avcılık yapma artık günümüz koşullarına oturmuyor. Yeni politikalar ve felsefeler üretmek zorundayız ki başka türlü varlığımızı sürdüremeyiz. Sevgili avcı dostum, nasıl kuşatıldığımızı göremiyor musunuz.? Başını kuma gömmüş, bu işi ticaret haline getirmiş avcı sitelerinin dışında, doğasever, hayvansever ve çevrecilerin sitelerine gir de ben avcıyım de bakalım başına neler geliyor. Burada bazı hatırı sayılır dostlarımızın desteği var da, onların hatırına nefes alabiliyoruz da yoksa her yerde olduğu gibi bizi burada da duman ederler, dağıtırlar. Derdimizi anlatamadan av ve avcılığı anlatamadan murdar gideceğiz de ona yanarım. Sonra, Türkiye avcıları üzerine uygulanan politikaları nasıl göremiyorsunuz ki sanki kurbağa hikayesini andırıyor. Bilirsin belki, kurbağayı kaynar kazana atarsın zıplar çıkar da, soğuk suya koyarsın yavaş yavaş ısıtırsın haşlanır ya işte öyle haşlıyorlar biz avcıları, nasıl göremezsiniz? Son yıllarda, Doğaseverlerin, çevrecilerin ve yeşillerin desteklediği politikalarla, av alanları, yaban alanlarına dönüştürülmektedir ve bu felsefeye MAK* yöneticileri de katılmaktadır. Sadece bu ve buna benzer sebeblerden dolayı, bürokratlardan oluşan MAK' ın kararlarına, azınlıkta kalan iki avcı temsilcisi her yıl protesto edip toplantıları terk etmektedir. Av ve avcılığı bilmeyen 8 kişilik bürokrat MAK da her yıl avcılar aleyhine kararlar alınıyor ve yürürlüğe giriyor. MAK' ın medya ayağını oluşturan çevreci sn. Bekir Çoşkun ve yine medya çalışanı tam bir çevreci ve hayvansever biyolog kızımızdan korkan MAK, avcılar lehine tek bir karar alamamaktadır. Av alanlarını, yaban alanlarına çevirmekteki amaç, dar bir alanda pahalı avcılık yaptırmaktır. Tıpkı fi tarihinde üyesi olacağımız avrupa ülkeleri avcıları gibi. Birde özgünlü değerleri öne sürerek, doğası gereği avcı olan insanı, doğa sevgisi adına köreltilmek istenmektedir. Artık avlanma yerine, av hayvanlarını seyreden, fotoğraflarını çeken ehlileşmiş birer avcı yapacaklardır ki bizi bunları makro politikalar izleyen ve uygulayan CİTES* kararlarında açıkca görürsünüz. Bak artık safariye gidenler bile artık av hayvanların fotoğraflarını çekiyor ve böylece bir tür av turizmi sektörü geliştiliyor. Zira hayvan politikaları o kadar egemen oluyor ki, av köpeği ile av yapamayacak duruma geleceğiz. Ayrıca yaban hayatı içinde yer alan bazı tür ya da türleri biz avcılar sahip çıkmazsak, üreyip çoğalmalarına üstlenmez ve katılmazsak , bu alanlarda yaşayan tür ve türler bahane edilerek, Yaban Hayatı Koruma alanları adına avlanmak tamamen yasaklanacaktır. Bunu MAK ın her avlanmak isteyen avcıya gönderdiği yasaklı bölgeler haritasında görürsün ki avlanma alanları her yıl hızla daralmaktadır. Ayrıca eskiden her gün serbest olan av günleri neden üç güne düşürüldü? Av limitleri neden komik rakamlara düşürüldü sanıyor sunuz? Yani buradan Trakya' ya ava gideceksin 10 adet üveyik vuracaksın ama yanındaki komşun Bulgaristan, Yunanistan limitsiz avlanacak. 4915 sayılı Kara avcılığı kanununa göre işlenen av kabahatlerine uygulanan idari cezalar neden rekor cezalara çıkarıldı.? Artık avcılık zenginlerin özel avlaklarda avlandığı bir uğraş olacaktır ve bu sahnede bizler olmayacağız. Devletin, kuşların göç alanları üzerindeki sulak alanları tarıma açarak nasıl kuruttuğunun, uçakla havadan zehirli tarım ilaçlarıyla keklik, tavşan popülasyonlarının kökünü nasıl kazıdığının hesabını soramadan tarihin çöplüğüne gideceğiz de ona yanarım. Neden yazdım; Artık nasıl ki doğada bir tek ağaç bile bizim için ne kadar önemli ise, bir tek avcı olmayan ama yanımızda olan bir dostumuz o kadar önemlidir. Biz avcılar neden bir araya gelemeyiz de, neden tabela dernekciliğin ötesine geçemeyiz bir ona yanarım. Sevgiler, saygılar, hoşgörüler. MAK= Merkez Av Komüsyonu CITES= Nesli Tehlike Altında olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararsı Ticarettine İlişkin Sözleşme Düzenleyen Halil Önen : 21-11-2009 saat 09:35 Neden: s eksikti |
|
12-09-2009, 20:33 | #154 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-05-2009
Şehir: EDİRNE
Mesajlar: 1,576
|
avcılığın izhaatı zor herkes hayvnları sever ama sevmesi onları yemek listesinden çıkarmaz insan hem doğasıyla vahşi hem melek vasfında akıllı varlıktır iki özeliği bir arada barındıran tek varlık insandır ben avcılağa karşı birisi deyilim aksine destekleyen biriyim tek karşı olduğum şey İSRAFTIR ,,,KATLİYAMDIR ister kabul edelim ister etmeyelim YÜCE ALLAH dünyayı insanlığın hizmetine vermiştir makul kurallar dahilinde av mubahtır haytında muz yememiş insana muzu nasıl tarif edersiniz **** ALLAH korusun ağma (kör)birisine itfaye arabasını nasıl anlatırsınız sizlerden binlerce kez tavşanları ,bıldırcınları,ördekleri daha çok seviyorum buna inanın saygılarımla |
12-09-2009, 20:53 | #155 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 01-09-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 27
|
Alıntı:
Hani nerede avcılığa karşı ses getirecek bir eylem yaptıklarını gördünüzmü? Sadece konuşuyorlar, avcılarda konuşuyor. Ama avcılar bu arada avlarına devam ediyorlar. Avcılık yasal bir uğraş karşıtları istedikleri kadar konuşsunlar neticede avı durdurabiliyorlarmı durduramıyorlarmı ona bakın siz. Ben avıma devam ediyorum daha bir allahın kulu da avlanamazsın demedi. 30 senelik avcılık hayatımda sadece 2 kere güvenlik güçlerine av teskeresi gösterdim kimsenin birşey sorduğumu var? Fi tarihinde gece 3,5 da Eber gölüne inmeye çalışırken jandarmalar arabanın yolunu kesti. Bizim avcılarla işimiz yok kaçak kamış kesenleri ihbar ettiler onları arıyoruz dediler tezkerelere artık ayıp olmasın diye baktılar. Anadoluda hangi avcının tüfeğinin ruhsatı, av tezkeresi var? Adamın MAK dan MUK dan haberi bile yok. Avlanmak haftada 3 günmüş! Nerede 3 gün sadece şehirlerden ava gidenler için git köylere bak bakalım adamın kafası estimi alıp tüfeği çıkar avına. Bu kurallar büyük şehirlerde yaşıyorsan geçerli. Çevreci arkadaşlar ve avcı arkadaşlar hiç boşuna kendinizi yormayın, herhangi bir eylem yapamayacağınızdan ve sonuç alamayacağınızdan da birbirinizi kırmayın. Bu işler bu memleketde düzelmez. Bu eğitim seviyesi ile kimseye birşey anlatmanız mümkün değildir. Türkiye'de avcılıkla uğraşanların eğitim seviyeleri çok düşükdür. Avcılar kırsal kesimde çoğunlukdadırlar. Çevreciler ve avcılar bu işlerin düzelmesini, memleketimizin doğasının kurtulmasını istiyorsanız enerjinizi milletin eğitim seviyesinin artması için yapılacak çalışmalara harcayın bu olmadıkdan sonra sonuç alamazsınız. Bir istatistik yapılsa eminim Türkiye'deki avcıların yarısından çoğu ilkokul ile lise mezunlarının arasında bir eğitim seviyesinden çıkacakdır. Hatta hatırı sayılır bir bölümünün hiç tahsili olmadığı görülecekdir. Gelir seviyeleride orta ve daha alt seviyeden çıkacakdır. Avcılığın gelişdiği, avın bol olduğu ülkelerde orta ve alt sınıf avcılığın yanından dahi geçemez çünkü yaban hayatını ve avı korumak maliyetli bir işdir. Dolayısı ile avcılık da pahalı bir uğraşdır. Herkes yapamaz. Biz bu konuda hem kel, hem de foduluzdur. Ne eğitmimiz, ne de paramız vardır. |
|
12-09-2009, 20:54 | #156 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
3_ TROFE BASAMAĞI Wisconsin Üniversitesi profesörlerinden Robert Jakson ve Robert Norton tarafından binlece avcı ile yüz yüze görüşme sonucu gerçekleştirilmiş çalışma sonuclarına göre, avcıların avla ilgili davranış gelişmelerinden olan üçünçü aşamayı oluşturur. Bu basamakta yer alan avcının ana amacı, rastgele bir av değil, avlayabiliceği avlar içinde belirgin özelliği olan birini avlamasıdır. Bu özellik göze çarpacak kadar fazla gelişmiş trofe olabileceği gibi, normal yaşama devam edemiyecek kadar güçsüz bir av hayvanı da olabilir. Bu noktada geçerli kural avcı tarafından üretilmiş değer yargılarıdır. Değer yargıları yüksek olan avcılar, yaşlı bir hayvanı avlamayı yeğlediklerinde kendilerini yaban hayatı içinde regülatör (düzenleyici) olarak görürler. Bu basamakta artık karşımızda usta ve seçici bir avcı vardır. Geçmiş yıllardaki konuşkanlığı gitmiş, yerine daha az konuşan ama daha öz konuşan bir avcı gelmiştir. Gelecek av sezonu için önceden planlar yapar. Uzun nesafelere ava gitmekten çekinmez. Geçmiş yıllara göre daha mükemmel olan avcının, silahlar ve avcılık hakkındaki değer yargıları kemikleşmiştir. O artık bir strateji uzmanıdır. Neyi, nasıl, ne zaman avlayacağını çok önceden planlamıştır. Kurgularını eyleme koyar ve çoğu zaman yanılmaz. Uzun yıllar beraber ava gittiği arkadaşlarıyla sağlam dostluklar kurmuştur. Yaşamın diğer alanlarında da beraberdirler, paylaşım ve yardımlaşma içindedirler. Ancak avcılık söz konusu olduğunda yeni arkadaşlıklara gönüllü değildirler. Olası kaygıları onu muhafazakar yapmıştır. Avlayanmayı düşündüğü hayvanı uzun süreden beri takip etmektedir. Ondan avlayacağı avı ne zaman, nerede olacağı konusunda asla bir şey duyamazsın. O sadece sonucu göstermek ister. Bu aşamaya gelmiş avcı artık eskisi gibi sık ava gitmemektedir, ancak rafine zevkleri çoğalmıştır. Geçmişteki her türlü koşulda yemek yeme alışkanlığı gitmiş daha seçici olmuştur. Kurulan yemek sofralarında av sohbetleri geçmişe dönük özlem içeren söylemlerle doludur. Avlağa giderken tüfeğinin, mermilerinin yanında fotoğraf makinesi götürme arzusu bu basamakta çok sık rastlanır ve fotoğraf kareleri sadece av ve avlak ile değil yaban hayatı ve doğal zenginliklerle dolmaya başlamıştır. Bu basamağın sonlarına doğru geçmişi sorgulamaya başlar. Rastgele |
12-09-2009, 21:03 | #157 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili Halil Önen konunun tekrar avcılık veya avcılıkla ilgili sorunlara dönmesinden dolayı şimdi içim rahat olarak yazıyorum. Ama asıl eğer iki taraf varsa avcı olan ve olmayan, sorun bu tarafların birbirini anlamaya çalışmamak olduğu şimdi daha da ortaya çıkıyor. Sizden önce yazan arkadaşlarımızın anlamak için çaba harcamayınız, bu imkansızdır düşüncesini talihsizlik olarak görüyorum. Sevgili Pozitifköpek ve Sevgili kalambaklı, bir şeyi anlamaya çalışmak için onun bir parçası olmaya gerek yoktur. Bunun için gayret de göstermeyeceğim ortada. Ancak ortak yaşam alanlarımızda bir grubun varlığını kabul etmenin başlangıcı anlamaya çalışmaktır. Yok sayamayız ki birbirimizi. Asla avcı olmayacağım, demek ki doğama aykırı doğmuşum ya da ailem doğama aykırı büyütmüş beni; bu teori üstünden bile hareket edersek sizi sanki hiç yokmuş gibi mi davranmalıyım, ya da hoşlanmadığım bir eylemde bulunduğunuz için her fırsatta duymayacağınızı bile bile bağırmalı mıyım? Anlamaya çalışmazsam olacak şey bundan farklı değildir. Benimle muhatap olmaz ise avcılar ben bu toplumda olmayacak mıyım? Yanıldığınızı ve olaya çok koyu gözlüklerle baktığınızı bir kez daha hatırlatmak isterim. Sizin eylemlerinize yabancı biri olarak benden bile daha katısınız fikir paylaşımında. Oysa bir arada yaşamanın başlıca yolu birbirinin varlığı kabul etmekten geçer. Siz de doğayı sevdiğinizi iddia ediyorsunuz, ben de. Sizin sevginizi sorgulamak haddim olmadığına göre seviş biçimimizin birbirinden farklı olduğunu görmek çok da zor değil. Ben avcılıktan çok avcıyı tanımalıyım ki aynı dünyada birbirine zarar vermeden yaşamanın yolunu bulayım. Siz de keşke benim düşüncelerimin yalnızca karşıtlıktan ibaret olmadığını farkedebilseniz. Bakın Halil Önen nasıl da avcılık karşıtlığından zarar görüldüğünden bahsediyor. Demek ki bilerek ya da bilmeyerek her iki tarafta birbirine zarar verebiliyor. Şimdi ne yapalım birbirimizi anlamadan, dinlemeden, siz yanlısı, ben karşıtı olarak her fırsatta kavgamızı mı verelim? Silahtan nefret ederim evet. Ne ailemde ne de yakın çevremde silahı olan biri yok. Avcı da bildiğim kadarı ile yok. Birkaç kişi yalnızca balık tutar o kadar. Ama bu benim her silahlı olanı potansiyel katil ve doğa katliamcısı olarak görmeme neden olmadı bugüne kadar. Silaha karşı olan başkalarının eylemlerinin sertliği veya söylemlerinin pervasızlığı bana mal edilemiyeceği gibi, daha önceden bahsedilmiş ve benimde duymuş olduğum avcılık adı altında yapılan yanlış uygulamaların her avcıya yüklenmemesi gerekliliği var. Çözüm bu değil? Kesinlikle değil.. Hep söylüyorum, farklılıklar uygun bir dil bulunduğunda çeşitliliğe dönüşüyor. Farkedilecek derecede fikir alışverişine neden oluyor. Bu da günümüzde en ihtiyacımız olan şey. Ben de bir hayvansever olarak, hayvan düşmanlarına(avcılardan bahsetmiyorum), nasılsa hayvan sevmiyorlar anlaması mümkün değil diyebiliyor muyum? Hayır? Onlara çok yabancı gelen hayvanı bol yaşamımla ilgili bir soru sorduklarında duymamazlıktan gelmeyip, kendimi ve bakış açımı anlatmaya çalışıyorum. En uç örnekler hariç bu tavrımla, beni öcü veya uzaylı gibi görmekten vazgeçip varlığımı kabul etmelerine yardımcı oldum. Sonra ne oluyor, benim yaşam tarzım onları rahatsız etmekten çıkıp, ondan farklı olan ama beraber yaşanılası mümkün olan bir komşu sıfatına dönüşüyorum. Şimdi bu yanlış mı sizce... Sevgili Halil Önen farklı tutkulara sahip olsak da, doğayı farklı yöntemlerle sevip kollasak da benzer insani kaygılara sahibiz diye düşünüyorum. Özde aynı şeyi savunuyoruz, farklı olana da söz hakkı olduğuyla ilgili. Her şeyi kurallar çerçevesinde yaparken, yazılı olmasa da bir başka kuralın varlığını kabul ettiğimizi görmekten mutlyum.Düşünceleri özgürce ifade edebilmenin tek ve en anlamlı yolu diğerlerine saygılı olma gerçeği... Sevgilerimle... |
12-09-2009, 21:22 | #158 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Sadece bu yılı ve bir ay bile olmamış bir yaşadığımızı anlatayım. Çalıştığım işyeri baraj bölgesidir ve keklik avı için çok uygun bir yerdir. Daha keklik avı açılmasına iki ay kala keklik palazlarını yakın bir köylü ve bir çoban adeta kazıdılar. Sabahın erken saatlerinde ve ya güneş batmaya yakın birkaç silah sesi duyorsun, vuruyorlar ve kayboluyorlar. İki avcılar kulübü ve Jandarma bir türlü yakalıyamıyorsun. Gidecekleri kaçacakları yerleri çok iyi biliyorlar. Alanma yasak olmasına ve sezonun açılmasına çok zaman varken bile bunu her yıl yapıyorlar. Sadece bu sebebten dolayı kasabadaki bir çok avcı tüfeğini bıraktı. Bu durum ülkemizin her yerinde kırsal kesimde sizinde dediğiniz gibi devem ediyor. Ama yılmamak gerekiyor. Avı ve avlağı en iyi yine biz avcılar sahip çıkmalıyız. Bizlerden daha iyi koruyan olmayacaktır. Rastgele |
|
13-09-2009, 00:02 | #159 | ||
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Alıntı:
Baskın olan bir canlı türünün diğer canlıların selameti adına kontrol altında tutmak için alınan önlemlerden biri avcılık olarak düşünülüyor örneğin... Ya da insanların av işine taş koydukları için... Örneğin Kanada'da (+18) balıkçıların avı olan morina balıklarına zarar veren fokların soyunun tükenme tehlikesinin olmadığı gerekçesiyle çelik sivri uçlu sopalarla erişkin, yavru, hamile, erkek, dişi dinlemeden yüzlercesi denize kaçmayı başaramadan acımasızca öldürülüyor... Japonya'da (+18) diğer balıklara zarar vererek balık avcılığını baltalıyorlar diye yunus balıkları katlediliyor... Ne için? Av için... Bakın şimdi, deniz avcılığı ile kara avcılığına ilk bakışta kara avcılarının aleyhine ters bir durum vardır. Deniz avcılığında avın direk denizde yapılmasına kimse ses çıkarmaz, ama deniz çiftliklerine karşı çıkılır. Kara avcılığında ise tam tersidir. Çiftlikler desteklenir, direk doğada av yapılmasına soğuk bakılır... Yok hayır, sorun kara avcılığının genellikle ateşli silahlarla yapılmış olmasında değil gibi. Kara avı tuzaklarla, avcı olarak yetiştirilmiş hayvanlarla, elle yapılsa da aynı tepkiler gelecektir. Çünkü karada yapıyorsunuz avınızı... Karada yaşayan canlılar olduğumuz için mi kara avcılığına bu kadar titiz oluyoruz da ; deniz, göl, nehir avcılığını görmezden geliyoruz?... |
||
13-09-2009, 00:30 | #160 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 01-09-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 27
|
Alıntı:
Türkiye'de yapılana pek avcılık denmez yapana da avcı. Avcının olduğu yerde av olur ama Türkiye'de yerli hayvanlarımız azalmakdadır, bunda tamamiyle avcının payı olmasa bile gene de vardır. Türk avcısı avı tarım ilaçları, DSİ vs bitiriyor der, doğrudur ama kendi payıda azımsanmayacak kadar vardır. Kuralsız, bilinçsiz avlanır. Ama bu avcının suçu değildir. Suç onu eğitmeyende, denetlemeyende, kanunları çalıştırmayanda, onu yetiştiren ailesindedir. Türkiye'de göstermelik bir avcılık kursu vardır. Yukarda saydığım ülkelerdekine hiç benzemez. ABD ve bazı ülkelerde avcılık okulları vardır, çocuklar burada doğa ve silah eğitimi alırlar. Almanya'nın avcılık kurslarını bitirmek çok zordur. Bu kursları bitiren yaban konusunda yeteri kadar bilgili olur. Avcılar ile çevreciler arasında bir sorun yoktur. Sorun avcılar ile fanatik çevreciler ve hayvan severler arasındadır. Fanatikler realite ile ilgilenmezler onlar sadece duygularıyla hareket ederler. Bazı durumlarda insana acımasız görünse de bazı uygulamalar yapılır. Örneğin kurt popülasyonu artmışsa bunlar seyreltilir aksi halde bunların baskısı yüzünden geyik, karaca nesli tehlikeye girebilir. Eğer bu yapılmazsa kurtun avı olan geyik, karaca vs. tamamiyle biter kurt doğal olarak kendi avı olmayan avlara yönelir ve o bölgede denge iyice bozulmaya başlar. Ama fanatik hayvanseverlerin bu durumu anlamaları oldukca zordur. Onlar hiçbir hayvanın ölmesini istemezler. Uzun vadede sonuç onları ilgilendirmez onlar kısa vadede kurtarabildikleri kadar hayvan kurtarmak isterler.Yaşanan bir örnek ise uyutulmayıp Zekeriyaköy ormanlarına salınan sokak köpeklerinin buradaki karaca nüfusunu yok olma derecesine getirmeleridir. Burada ya o ormanlardaki köpekler yok edilmelidir, ya da karacaların yok olmasına seyirci kalınmalıdır. Her iki seçenekde de hayvanların bir kısmı yok olacakdır. Fakat karacaların yok olması demek oraya tekrar aynılarını koyamayacağınız demekdir. Buna karşılık sokak köpeklerini ormana salmak her zaman mümkündür. Böyle bir olay sadece Türkiye'de gerçekleşir. Başka bir örneğini hiçbir gelişmiş ülkede göremezsiniz. Hayvanların popülasyonlarını dengelemek, doğal hayatı idare etmek yaban hayatı idaresinin işidir ama bizde böyle bir kuruluş yoktur. Doğa kendisini onarır insanın müdahale etmesine gerek yoktur, şimdiye kadar nasıl oluyordu diyenler olabilir, ama eskiden bu kadar insan nüfusu varmıydı? Bu kadar doğa kirletiliyormuydu? Artık yaban hayvanlarının yaşam alanları daralıyor, insanlar tarafından gasp ediliyor. Eskiden nerdeyse İstanbul'un göbeğinde av yapılırdı, bütün ormanlar işgal edildi, dereler, sulak alanlar kurutuldu. Artık istanbul'a doğru dürüst kar yağmıyor. Günümüz koşullarında doğanın sağlıklı devam edebilmesi için yaban hayatı idaresine ihtiyaç vardır. Yaban hayatı idaresinin doğru dürüst çalıştığı ülkelerde doğa çok daha fazla korunur, av çok daha fazla bulunur. Eğer avcı çevreci olmazsa avcılık yapamaz. Av olmayan yerde avcı nasıl av yapsın? Türkiye doğal hayatı koruma derneğinin ilk kurucularına bir bakın bakalım kimler var? Bu derneği kuranlar avcılardır. http://www.dhkd.org/index.php?option...d=47&Itemid=87 |
|
13-09-2009, 00:31 | #161 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili hassoman... ''Birkaç kişi yalnızca balık tutar o kadar...'' Bunu yazarken kara avcılığının, deniz avcılığından daha farklı bir konumda olduğunu düşünerek yazmadım. Yalnızca ailem ve yakın çevremde canlı öldürebilenin sayısını ve öldürme şeklini belirtmek adına yazdım. Ama şimdi okuyunca anlam düşüklüğünden dolayı kolaylıkla yanlış anlaşılabileceğimi düşündüm. O nedenle size hak veriyor ve yukarıdaki cümlemi aşağıda düzeltiyorum. Ve farkında olmama yardımcı olduğunuz içinde teşekkürler. ''Ne ailemde ne de yakın çevremde silahı olan biri yok. Avcı da bildiğim kadarı ile yok. Ateşli olmasa da birkaç kişi oltasını silah olarak kullanarak balık avlıyor. Ama bu benim her silahlı olanı potansiyel katil ve doğa katliamcısı olarak görmeme neden olmadı bugüne kadar. " Mesajda bahsettiğiniz diğer tüm konulara yürekten katılıyorum. Ancak bu ayrıma kişisel olarak destek vermediğimi bilmenizi isterim. Zorunluluktan yiyebildiğim hayvansal gıdalrın arasına ne yazık ki hala balığı sokabilmiş değilim, tüm yaşamsal etkilerine rağmen. Ve hatta onların daha bir savunmasız olduğunu düşünmekteyim. Cuma günü Kadıköy çarşıda dolaşırken balıkçının birinin önünde insanların toplandığını gördüm. Gittiğimde bir köpek balığının sokak ortasında sergilendiğini gördüm. Epeyce büyüktü güzelim hayvan. Yarı açık ağzına bir marul ve havuç sıkıştırılmıştı ki bana göre çok aşağılayıcı. Herkes hayretle izlerken ben de resmini çektim buraya eklerim diye. Sonra burada yazışmaların daha sertleşmesine neden olur diyerek vazgeçtim. Dediğim gibi hep doğal hayat diyoruz ama bugün o Çeşme' den avlanarak buraya getirilmiş hayvanın neden öldürüldüğünü bir karın doyurma olayından çok daha fazla bir boyut taşıdığının farkındayım tabii. Son olarak canlının yaşam yeri ne olursa olsun, katledilmesine karşıyım, hele ki akşam keyiflerine özellikle hizmet edecekse... Sevgilerimle... |
13-09-2009, 00:31 | #162 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 24-07-2009
Şehir: Adana
Mesajlar: 173
|
Arkadaşlar bilinçli eğitimli ve yasal ruhsat almış bir çok avcımız var. Ama malesef kural tanımayan av sezonu nedir dinlemeyen bir o kadar da avcımız(!) malesef var. Bu yüzden yurdumuzda bir çok canlı türü yok olmak üzere. İnsanlarımız biraz daha dikkatli ve duyarlı olsa bu cennet vatan çok daya yaşanır halde kalır. SEVGİYLE KALIN... |
13-09-2009, 12:29 | #163 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 13-09-2009
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 8
|
Avcı soyadını taşıyan bir anne tarafım var.. her ateş etmek isteyen avcı olamaz.. avcılık sanattır.. bu ara bıldırcına giden var mı? |
13-09-2009, 14:04 | #164 |
Ağaç Dostu
|
Değerli arkadaşlar, bu bölümün avcı arkadaşların bir bölümü olduğunu düşünerek 153 nolu mesajımı yazmıştım. Bu bölümün avcıların sorunlarının tartışıldığı yer olmadığını gördüm ve aranıza girdiğim için herkes den özür dilerim. Sayın hassoman, sen hiç sabahın dördünde kalkıp avlanmak için -5 ile 10 derece soğukta dağlarda bulundunmu ki beni muhatap aldın,önden siz buyurun, Sayın Halil Önen; Fotoğraf çektirmek insanların geninde var. (Düğün fotoğrafları,okul diploma törenleri,özel günler gibi) Sonuçta bu bir hatıra. Sayın Nonibu; Teyp kurarak bıldırcınları vuranlardan bize sıra gelmiyor ki !....... Hoşçakalın AVCI DOSTLAR. Saygılarımla, Düzenleyen kalambaklı : 13-09-2009 saat 14:29 Neden: Eksik |
13-09-2009, 21:12 | #165 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Evet kalambaklı, sabahın dördünde, beşinde kalkıp soğuk havalarda denize de çıktım , dağlara da tırmandım. Denizde balık avı için (şimdi bıraktım), dağlarda da fotoğraf çekmek için... Dedim ya hayatta herkesin kendine göre bir avı, bir avlanma biçimi vardır diye... Ben de fotoğraf makinamla avlanıyorum... |
|
13-09-2009, 22:19 | #166 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Ben avcının fotoğraf çekmesine karşı değilim ki bunu avcılığın TROFE basamağında belirttim. Rastgele Düzenleyen Halil Önen : 14-09-2009 saat 08:30 Neden: harf eksikmiş |
|
14-09-2009, 08:00 | #167 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Saygılarımla, |
|
14-09-2009, 09:06 | #168 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Burada avcı_av ilişkisi yoktur ki o kişiler avcı da değildir. Burada salt yok etme eylemine dünüşmüş bir katliam vardır ki bu durum avcılığın özüne aykırıdır. Bu bilmem ne kılıklı, ahlak yoksunu kişiler, gercek avcıların, dolayısıyla insanların yüzkarasıdır. Bana bunu söyletmek istediniz biliyorum ama bu bir iki blok yukarıda sobe' lendiğiniz gerçeğini değiştirmez. Rastgele Düzenleyen Halil Önen : 14-09-2009 saat 18:11 Neden: sizin av tüfeğiniz pardon, fotoğraf makinanız otomatik mi? |
|
14-09-2009, 18:18 | #169 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Varda tüfeğin arkasındakinde iş yok. Hoşgeldin sevgili Nonibu. Rastgele |
15-09-2009, 17:01 | #170 |
Ağaç Dostu
|
Avcılık avcılıktır. Sonucunda bir canlıya ateş ediliyor. Hem de kaçana... |
15-09-2009, 17:30 | #171 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
İçtenliğime inanın, sanal alem raconunda 'sobelemek' ne anlama geliyor bilmiyorum. Ama benim, "hoş olmayan bir duruma düştüğüm" anlamında söylediğinizi yakaladım. Yani, "bazı gerçeklerin arkasına saklanırken yakalandığım" anlamı çıkıyorsa, eyvallah, konuşuruz. "Herkesin kendine göre bir avı, bir avlanma biçimi vardır..." gibisi (breh breh yani), altı çizilesi ve kalıcı olmaya değer() bu sözüme dayanarak enselendiğimi söylüyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü eğitsel, kültürel, terbiye vs gibi çabaları yaşamımıza geçirmeye çabalıyarak ilkel özelliklerimizi kendimize, başkalarına ve çevreye zarar yerine yarar haline getirmeye çalışıyoruz. Örneğin şiddet güdümüz... Ne yapıyoruz? Onu kaba saba uygulamak yerine yaratıcı, üretken çabalarımıza malzeme yapıyoruz... İçimizdeki av ve avcılık güdüsünü de böyle üretken kılmak bizim elimizde. Evet elimdeki fotoğraf makinasıyla ben de kendimi bir avcı, çektiğim nesneleri bir av olarak görüyor ve içimde o farkına varmadığım avcılık güdüsünü öylece tatmin ediyorum. Tıpkı -kıskandığım- BBC Wildlife Dergisi fotoğrafçıları gibi... Gelelim, doğanın gerçek avcılarına... Evet, o konuda görüşlerim sabittir. o fotoğraflarda gördükleriniz gerçek avcılardır. Yaptıkları eyleme avcılık, yakaladıklarına da av deniyorsa onlara da avcı denir. Ayrıca öne sürdüğünüz gibi sadece yok etmek için avlanmaz onlar. Karınlarını doyurmak için avlanırlar. Karınları doyduklarında bir kenara çekilirler. Önlerinden geçse bir av dönüp bakmazlar bile. İnsanlarla onları karıştırmayın derim... |
|
15-09-2009, 17:33 | #172 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 13-09-2009
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 8
|
Alıntı:
Olsun olsun, o heycanı yaşamakta yeter av köpeğiniz var mı? |
|
15-09-2009, 20:41 | #173 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 01-09-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 27
|
Alıntı:
En yakınımızdaki kediyi örnek alırsak kedi karnı tok olduğu halde fare ve kuş yakalar. Bazı kimseler evlerinde fare olduğu zaman kedilerini aç bırakırlar ki fareleri yakalasın fakat kedi karnı tok iken daha çok fare yakalar. Bu yaşıma kadar çok kedim oldu hemen hemen hepsi de hem evde kalır hem de dışarı çıkardı. evde tıkabasa doyan kedi akşam fare ve kuş yakalardı. Sabahları paspasın üzerinde fare kafaları, kuş kanatları bulurdum. Şu andaki kedim daha 4 aylık ve evde tıkabasa yediği halde dışarda kuş kovalıyor. Aç kalan hayvan daha az avlanır. Çünkü avın az olduğu yerde yediği avdan aldığı enerjisini idareli kullanmak zorundadır. Ama av miktarı arttıkca bu tehlike ortadan kalkar ve avın önünden kaçışı, kokusu onun motor patternini tetikler ve avının peşine düşer, karnı tok da olsa. Kurt sürüye girdimi bir tane koyunu boğup çıkmaz önüne geleni boğar öldürür içinden sadece bir tanesini taşıyıp götürebilir. İnsan, hayvan hepsinin temel ihtiyaçları hayatlarını devam edebilmeleri için herhangi bir şartlanma (öğrenme) olmadan bazı davranışların yapılmasında birincil pekiştireçdir. Susayan hayvan su kenarına gider, susayan insan çeşmeyi açar içer gibi. Su içmekde insan ve hayvana bir zevk verir, susamış için sudan lezzetli birşey yokdur. Açlık da böyledir. Seks haz alınan bir eylem olmasaydı insan ve hayvanlar üremezdi. Yaşamsal ve ırkının devamını gerektiren temel ihtiyaçların karşılanması insan ve hayvana mutlaka bedensel zevk verir. İşte avcılık avcı hayvanlar içinde böyledir. Avcılık yaptığı zaman karnını doyuran hayvan aynı zamanda bundan hazda alır. Taze etle beslenen yırtıcı hayvanların aldığı haz leşcilerden fazla olduğu için bunlar canlı av kovalarlar. Avcı hayvanın davranış yapısına işlenmiş avcı saldırganlığı karnı tok olan hayvanda ufak bir tetiklenme ile harekete geçebilir. Eğer böyle olmasaydı biz evlerimizin bahçelerinde aslan, leopar, kurt gibi hayvanları hiçbir tehlike olmadan besleyebilirdik. Devamlı onları tok tutmamız bütün tehlikeyi ortadan kaldırırdı. Tazılar hergün karınları doyurulduğu, düzenli olarak insanlar tarafından beslendiği halde önlerinden bir tavşan fırladığında hemen peşine takılırlar. Kedi yemeğini bitirdikden sonra önüne yuvarlanan, kaçan top, yapma fare gibi birşey yuvarladığınızda hemen peşine takılır. Avcı saldırganlığı yüksek olan köpekler tok olsalar dahi kaçan herşeyi kovalar ve yakalamaya çalışırlar. Karnı tok olan yırtıcı önünde zıplayan atlayan yuvarlanan av gördümü bir yere kadar dayanır ve sonra kovalamaya başlar. Afrika da foto safarilerde aslan, leopar gibi hayvanlar oradakiler tarafından beslense dahi sizin arabadan inmenize müsaade etmezler. çekilen belgesellerde tembel tembel oturan karnı doymuş bu yırtıcılar önünde koşan antilopu eğer yakalayabilecek mesafedeyse itiraz etmeden kovalayabilir. Yukarıda dediğim gibi bölgenin av fazlalığı veya azlığı ve enerji depolama durumları gereği ava saldırı değişiklik gösterir. |
|
15-09-2009, 20:46 | #174 | |
Ağaç Dostu
|
Soru sorudur, yanıt da yanıttır, tıpkı GNU* gibi!
Alıntı:
gece soru soran forum kişisi! *GNU ve gnu Not: İngilizce / başka bir dildeki viki konusunda sayfanın sol alt kısmındaki diğer diller bölümünde kendi dilinizi seçerseniz, sayfayı kendi dilinizde görürsünüz, burada Türkçe olan değil, İngilizce olan linkin verilme sebebi; daha derli toplu oluşu, Türkçe olanın İngilizce aslın daha az bir kısmının tercümesi oluşudur. Viki özgürlüktür, katkı yapabilir, geliştirebilir, konu başlığının hemen üst sağından konular hakkında tartışabilir ya da konu hakkında yeterli ve doğru bilgi sahibi iseniz katkı yapabilirsiniz. Çekinmeyin, düşün özgürlüğün peşine, pişman olmazsınız! Düzenleyen gece : 15-09-2009 saat 21:05 Neden: viki notu yazıldı |
|
15-09-2009, 22:35 | #175 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Haklısınız, avcılıkta sadece kaçana değil, uçana da, durana da ateş edilir... Bakın şimdi sizin yüzünüzden kastı daha da aştım iyi mi |
|
16-09-2009, 02:47 | #176 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Yoksa çocukluğunu yaşayamayanlardanmısınız? Hani çocuklardan biri (ebe) bir ağaç ya da direk seçer, kolunun üstüne başını koyar, gözlerini kapar yüz' e kadar sayarken diğer çocuklar etrafta ne bulduysa arkasına saklanır, ebe bunlardan birini görür ya da yakalarsa hemen ağaca koşar 'ebe' der ya onun gibi birşey sobelenmek o anlamda yakalandınız ya da sizi yakaladım gibi söylenmiştir. Çocuk oyunu işte aklımda kalmış. Sanal aleme uğramamıştım bir uğrayayım dedim; olur mu öyle şey efendim, ne demek racon kesmek, o bizi bozar abi, orda işimiz olmaz, bizim kitapta 'sadece sevmek' yazar abi. Olmaz öyle şey... olmaz Olmaz sana kalpten sitemim Her ne dersem dilimden Eğer seni incitirse bu kalp İnan sökerim yerinden, sözlerini size içtenlikle söylüyor olsam da, bu E.Gündeş'in 'sadece sevdim' şarkısının sözleri sizi yumşatmasın, zira çoban sevdiği deriyi yerden yere vururmuş. Sobelendiğiniz (yakalandığınız) yere gelince; #155. iletide, artık avlanmak yerine, av hayvanlarını seyreden, fotoğraflarını çeken ehlileşmiş birer avcı yapacaklardır ki bizi, bunları makro politikalar izleyen ve uygulayan CITES kararlarında görürsünüz.... Bak artık safariye gidenler bile artık sadece av hayvanlarının fotoğraflarını çekiyorlar ve böylece bir tür av turizmi sektörü geliştiriliyor... sözlerime denk gelen; #168. ileti, 'Hayatta herkesin kendine göre bir avı, bir avlanma biçimi vardır ve ben de fotoğraf makinamla avlanırım' sözlerinizdi yakalanan. Ayrıca, 'sevgili avcı arkadaşım kalambaklı, bak gördünüz mü ? işte bizi de sn. hassoman gibi yapacaklar, avcılığımızı körletecekler'...sözlerim kesin sobelendiğinizi göstermiyor mu? efendim. Yoksa siz buna yakalanmak sobelenmek demiyor musunuz.? Ben anlamam sobelenmek sobelenmektir oyun bozanlık yok 'ebe' sizsiniz. Sonra öyle kendinizi, fotoğraf motoğraf falan deyip biz avcılardan farklıymış gibi göstermeyin efendim zaten biz o dersi avcılığın TROFE basmağında işlemiştik. Yanlız 'avcılık avcılıktır...Sonucunda bir canlıya ateş ediliyor. Hem de kaçana'.. sözlerine, sevgili gece de karıştığına göre burada bir hinlik olabilir mi diye içime kurt düştü valla... ayrıca 'ebelik' sizde kaldığına göre ' sobelenme riski de var gibi geldi bana.. üzerinde bi düşüneyim bakayım. Rastgele/sevgiler |
|
16-09-2009, 05:27 | #177 | |
Ağaç Dostu
|
Tasnif tasniftir
Alıntı:
Konunun başından beri sağolsun birçok kişi fikrini söyledi; kimi "avcılığı da avcıları da sevmem" dedi, kimi "burası avcıların yeri, avcı olmayanı niye muhatap alıyorsunuz" dedi, kimi "avcılığı onaylamam ama yapanları, sevenleri var, anlamaya çalışıyorum" dedi, kimi de 'bizden bir şey olmaz ne varsa batıda var' dedi. Farklı yaklaşımlar, düşünceler olması konuyu zenginleştirdi, bilmediğimiz konularda, bizim için yeni, bilgiler edindik, eskiden bildiklerimizi de elden geçirip, güncelledik. Sonuçta, geldiğimizden, getirdiğimizden fazlasını alıp, götürdük, hayatımıza kattık, katacağız, katmalıyız. Ancak baştan beri tüm bu farklı, hatta bazen oldukça zıt düşünceler arasındaki ortak nokta, 'ayrımlar'a gereken özenin gösterilmesi idi. 'Avcı' dendi, 'atıcı' dendi, 'bohçacı' dendi, hatta 'etçil' ile 'etoburluğun' farklı şeyler olduğu da gündeme gelip, konuşuldu. Halil Önen arkadaşımızın sayesinde, avcılığın basamakları, güzelce nakledilmeye başlanıp, nice nice ayrımları öğrenip, yarı yolu da (trofe) geçtiğimizi düşünürken, avcılık heveslisi bir genç ve amatör balıkçı iken, doğru yolu bulup, 'hidayete erdiği'ni düşündüğümüz siz, bütün bu yazılan çizilenleri yok sayıp, basamaklardaki avcıların bile kendilerini bu kadar kategorize ettiği bir kavram olan avcı ve avcılık konusunda bütün avcıları, atıcılar ve torbacılar ile aynı kefeye koyuverdiniz. Üstelik bunu 'vahşi hayvanlar' olarak bilinen hayvanları "gerçek avcı" olarak niteleyip, insan avcıları, zımnen 'çakma, sahte avcı' olarak kategorize ettikten sonra yaptınız. Yani torbacılığa en yoğun tepkileri olduğunu açık açık ortaya koyan, onlara en çok tepki gösteren insanları aynı isim altında toplayıp, hepsine birden 'çakma, sahte' avcılık nitelemesini de reva gördünüz. Zamanlama itibariyle de; farklı düşünenlerin, kırılmaması konusunda hassasiyet gösterilmesini rica eden avcıların sözlerinin hemen sonrasında olmak ve kastınızın tam da bu olduğunu söylemektesiniz. Daha önce de değinildi ama belirtilmeli ki avcılık yasak değil, suç değildir. Çevreyi doğayı çok seviyor olabilirsiniz, ama avcıların daha az sevdiğini nasıl bilebilir, iddia edebilirsiniz. Yasak olmadığı ve hatta karşı olanlardan da titiz davranma iddiasındaki kişileri nasıl bu kadar kümülatif değerlendirip, 'yırtıcı hayvanların taklidi' olarak 'insanlık dışı basit menfaat katliamcıları' ile 'bohçacılar' ile bir ve aynı görebiliyorsunuz? Bizim gibi düşünmeyen, davranmayan kişiler hakkında daha titiz olunması gerekirken, genel gidişat da bu yönde iken sizi bu düşüncenin dışına çıkmaya, 'fevkaladenin de fevkinde' bir genelleme yapmaya iten sebep nedir? Bu tutumu sorgulayışımın nedeni, konunun yanlış yere insanları, hem de farklı düşünen insanları yargılama konusunda ilerlemesinin bize nasıl bir katkı sağlayacağını anlamamış olmamdır. gece farklı düşüncelere, daha adil yaklaşılması gerektiğini düşünen forum kişisi |
|
16-09-2009, 10:07 | #178 |
Ağaç Dostu
|
İlk önce "bu konunun açılma maksadı nedir ?" diye düşünmek, ardından "ben bu konunun neresindeyim ?" diye bakmak (objektif olarak), herhalde sonunda da taraf olmak lazım... Ben açık ve net olarak avcıların tarafındayım. Balık avı meraklısıyım. Ne kadar tutulacağını bilirim ama ne kadar tutacağınızın herhangi bir garantisi yoktur. Yani karşılıklı şans işidir. Sizin şansınız yakalamak, balığın ki ise yakalanmamaktır. Yakaladığını da (bazı arkadaşları memnun edecekse öldürdüğü diyebiliriz) mındar eden biriside değilim. Böyleyken burada avcı arkadaşların av raporlarını görmek isterim. Diğer konuda (amatör balıkçılar) "Boğazda palamut yakalanıyormu?" sorusunun yanıtını arıyorum. Buranında örneğin "üveyk ve bıldırcında durum nedir?" sorusuna yanıt aranan yer olmasını bekliyorum. Saygılarımla, |
16-09-2009, 19:07 | #179 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Evet sevgili Nonibu, iki tane kuşcu av köpeğim var. Bir tane siyah beyaz İngiliz Puanter, bir tane de Lavrak setter' im var. Bir tane de Drahthaar' ım vardı dört yaşında geçen yılbaşı çaldılar mı yoksa çobanlar mı vurdu? bilmiyorum. Tarlada tel örgünün altını eşmiş, çıkmış bir daha gelmedi. O kadar aradım bulamadım. Yetiştirdiğim en iyi av köpeğiydi. ENGLISH POINTER ( İngiliz Puanter) Anavatanı İspanya' dan İngiltere'ye getirilmiş ve orada dünyaca ünlü ferma köpeği olarak geliştirilmiştir. Orta genişlikte kafası, tipik puanter alın kesmesi, tam çene ve ağız, koyu renk gözler, sık parlak tüyler, diz kapağını geçmeyen uzunlukta ve ince kuyruk, beyaz renkle birlikte siyah, kahverengi, portakal ve sarı renkte pafta ve benekler. Atletik yapılı, güçlü, çevik, son dereceseri hareketli, olağanüstü koku yeteneği olan, koşarken dahi fermaya aniden çakılıp kalan, ferması çok çeşitli ve gösterişli her türlü kuş avında kullanılabilen mükemmel bir ferma * köpeğidir. ENGLISH SETTER ( Lavrak setter) İnce uzun ipeksi tüylü, beyaz üzerine siyah, portakal, limon renginde benek ve kırcıllı (belton) renklerde, bir çok diğer ülkede olduğu gibi biz de de lavrak setter olarak bilinen (ünlü yetişticisi Mr. Laverak'dan dolayı) dünyaca ünlü, şık ve zarif olduğu kadar avdaki yetenek ve başarılarıyla da kendisini kanıtlamış bir ferma köpeğidir. DRAHTHAAR Kısa tüylü ve tel tüylü, alt çenesi sakallı Alman Puanteri de denilen, dörk ayaklı ava yatkın, dayanıklı, uzun yıllar sürdürülen çalışmalar sonucu koku ve av yetenekleri geliştirilmiş kaliteli bir ferma köpeğidir... diye biliniyorlar. Bu konular da sanırım Sn.pozitifköpeğin (yahu bu ismi nerden buldun) daha geniş bilgileri olabilir. Rastgele * ferma; av köpeğinin gizlediği yerden avını gözetlemesi. Düzenleyen Halil Önen : 16-09-2009 saat 19:34 Neden: * ekledi |
17-09-2009, 02:22 | #180 | |||||||||||||||||||
Ağaç Dostu
|
Bir sonraki hücrede yazdıklarıma kapak olması için buraya kadar, avcılığa karşı olan forum üyelerinden alıntı yapma gereği duydum: Hem derli toplu bir göz atılmış olur. Öyle ya bakalım kim ne demiş: Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
behlülü dane Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
|
|||||||||||||||||||
|
|