Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi thomasina
Ben avcılıktan çok avcıyı tanımalıyım ki aynı dünyada birbirine zarar vermeden yaşamanın yolunu bulayım.
|
Avcılık ve av konusunda fikir sahibi olabilmek için hangi avcıyı tanıyacaksınız bu önemlidir. Örneğin av ve avcılık hakkında eğer Alman, İngiliz, ABD'li, Fransız avcıları tanırsanız başka, Türk avcıyı tanırsanız başka fikirlere sahip olursunuz.
Türkiye'de yapılana pek avcılık denmez yapana da avcı. Avcının olduğu yerde av olur ama Türkiye'de yerli hayvanlarımız azalmakdadır, bunda tamamiyle avcının payı olmasa bile gene de vardır. Türk avcısı avı tarım ilaçları, DSİ vs bitiriyor der, doğrudur ama kendi payıda azımsanmayacak kadar vardır. Kuralsız, bilinçsiz avlanır. Ama bu avcının suçu değildir. Suç onu eğitmeyende, denetlemeyende, kanunları çalıştırmayanda, onu yetiştiren ailesindedir. Türkiye'de göstermelik bir avcılık kursu vardır. Yukarda saydığım ülkelerdekine hiç benzemez. ABD ve bazı ülkelerde avcılık okulları vardır, çocuklar burada doğa ve silah eğitimi alırlar. Almanya'nın avcılık kurslarını bitirmek çok zordur. Bu kursları bitiren yaban konusunda yeteri kadar bilgili olur.
Avcılar ile çevreciler arasında bir sorun yoktur. Sorun avcılar ile fanatik çevreciler ve hayvan severler arasındadır. Fanatikler realite ile ilgilenmezler onlar sadece duygularıyla hareket ederler. Bazı durumlarda insana acımasız görünse de bazı uygulamalar yapılır. Örneğin kurt popülasyonu artmışsa bunlar seyreltilir aksi halde bunların baskısı yüzünden geyik, karaca nesli tehlikeye girebilir. Eğer bu yapılmazsa kurtun avı olan geyik, karaca vs. tamamiyle biter kurt doğal olarak kendi avı olmayan avlara yönelir ve o bölgede denge iyice bozulmaya başlar. Ama fanatik hayvanseverlerin bu durumu anlamaları oldukca zordur. Onlar hiçbir hayvanın ölmesini istemezler. Uzun vadede sonuç onları ilgilendirmez onlar kısa vadede kurtarabildikleri kadar hayvan kurtarmak isterler.Yaşanan bir örnek ise uyutulmayıp Zekeriyaköy ormanlarına salınan sokak köpeklerinin buradaki karaca nüfusunu yok olma derecesine getirmeleridir.
Burada ya o ormanlardaki köpekler yok edilmelidir, ya da karacaların yok olmasına seyirci kalınmalıdır. Her iki seçenekde de hayvanların bir kısmı yok olacakdır. Fakat karacaların yok olması demek oraya tekrar aynılarını koyamayacağınız demekdir. Buna karşılık sokak köpeklerini ormana salmak her zaman mümkündür. Böyle bir olay sadece Türkiye'de gerçekleşir. Başka bir örneğini hiçbir gelişmiş ülkede göremezsiniz. Hayvanların popülasyonlarını dengelemek, doğal hayatı idare etmek yaban hayatı idaresinin işidir ama bizde böyle bir kuruluş yoktur. Doğa kendisini onarır insanın müdahale etmesine gerek yoktur, şimdiye kadar nasıl oluyordu diyenler olabilir, ama eskiden bu kadar insan nüfusu varmıydı? Bu kadar doğa kirletiliyormuydu? Artık yaban hayvanlarının yaşam alanları daralıyor, insanlar tarafından gasp ediliyor. Eskiden nerdeyse İstanbul'un göbeğinde av yapılırdı, bütün ormanlar işgal edildi, dereler, sulak alanlar kurutuldu. Artık istanbul'a doğru dürüst kar yağmıyor. Günümüz koşullarında doğanın sağlıklı devam edebilmesi için yaban hayatı idaresine ihtiyaç vardır. Yaban hayatı idaresinin doğru dürüst çalıştığı ülkelerde doğa çok daha fazla korunur, av çok daha fazla bulunur.
Eğer avcı çevreci olmazsa avcılık yapamaz. Av olmayan yerde avcı nasıl av yapsın? Türkiye doğal hayatı koruma derneğinin ilk kurucularına bir bakın bakalım kimler var? Bu derneği kuranlar avcılardır.
http://www.dhkd.org/index.php?option...d=47&Itemid=87