Teşekkür ederim sayın nothing.

Uzunca bir zaman mini ampul şeklinde olanlardan yetiştirdim.
Su kabaklarına burada susak diyorlar. Susak da yetiştiedim. Kurularından çok güzel objeler yaptıklarını biliyorum. Ben kuruttuklarımdan bir tanesini müştemilâtın yan duvarına doğru astım. O torunlarımın oklarının hedefi olmayı sürdürüyor. Ona yayları ile nişan almak, ok atmaktan çok keyif alıyorlar.

Geldim bahçenizde bir nefeslendim yine.
Güllerin kokusu içime çektim, manzaranın nefasetini gözümle okşadım.
Güzel bir gün dilerim Güler hanım.
Mest olduğum gülü bana özletmediniz;) teşekkür ederim.

Sevgili Güler hanım ben bunların azına kurban olurum maşallah ne kadar güzeller aahh ah ben ne yapıcam bilmiyorum :( en yakın sürede fikirlerinize ihtiyacım olacak yardımınızı rica edicem.

gülerrrrr ablaaaaaaaaa

ben aliş beni unuttun buda kim diyorsun biliyorum ama ben senin bahçe yaşantına özenen bir sürü insandan biriyim :)

bir ara çok yazardım ama iş değişikliği yüzünden sizlerden koptum evdede 2 çocuk olunca .... :)
şimdide iş yerim çok müsait değil

ama hayatımda sanırım yeni bir sayfa açılıyor bunu en çokta seninle paylaşmak istedim

çok istediğim ve özendiğim bahçelerden sanırım bizimde olacak

bu ay içerisinde 800 metrekare bir bahçe alıcaz nasipse

ama bu bahçe bildiğin toprak başka hiç birşey yok herşey için sizin engin bilgi ve tecrübelerinize ihtiyacım var

çit bile yok :) neyse alınca mutlaka foto yüklücem

şimdilik öyle mutluyumki bunu paylaşmadan edemicem .....

aranıza tekrar geri gelicem inşallah .....

tekrar yazıcam

Yaza Merhaba !!!
 

İlk fotoğraftaki evi, muhteşem bahçesini ve tabii ki de gönlü dünyalardan kocaman Güler Abla'yı hepiniz biliyorsunuz. Bu muhteşem insanla tanışma şansına yıllar önce erişmiştim. Çok şükür ki, bahçesini de ziyaret etme ayrıcalığını eşim, sevgili dostlarım Penelope ve Ender'le birlikte yaşadık sonunda. Hem de zaman zaman güneşiyle, zaman zaman da bereketiyle, yağmuruyla bizi karşılayan yazın ilk günü.

Bahçenin güzelliğini anlatmama gerek yok, hepiniz biliyorsunuz. Zaten anlatmaya çalışsam da, beceremem, cümlelerim yetersiz kalır. Anca fotoğraflarla size aktarabilirim, onda da o kadar fotoğrafa izin verileceğini sanmıyorum! :p Onca fotoğrafın içinden güçlükle birkaçını seçip, sizlerle paylaşayım istedim.

Kafanızı nereye çevirseniz ayrı bir güzellik, ayrı bir detay. Daha bahçe kapısından girer girmez başlayan güzellikler, bahçenin uzak köşesine gittiğinizde bile devam ediyor.
Çiçekler mi desem, meyveler mi, yoksa sebzeler mi? Yoksa bahçenin tepesine konuşlanmış, muhteşem manzaralı cam limonluk mu? Ya da, Güler Abla'nın, torunları için kendi elleriyle çaktığı ağaç ev mi? Fotoğraflarını koymadığım leziz yemekler mi? Sevgili Oğuz Ağabey'in bir profesör edasıyla aktardığı, inanılmaz güzellikteki sohbeti mi?

Yok, yok, en güzeli hangisiydi seçemeyeceğim. Sevgili Güler Abla ve Oğuz Ağabey, elleriyle, " tırnaklarıyla " muhteşem bir bahçe oluşturmuşlar, bu dünyada cenneti yaşıyorlar. Birbirlerini, bitkilerini ve bahçelerini o kadar çok sevip gözetiyorlar ki, Allah da onları gözetiyordur muhakkak !

Bahçedeki kirazlardan yemek pek nasip olmadı, ortakçı kuşlar bize bırakmadılar. Yemeyin malını yerlermiş sözü ne kadar da doğruymuş. Biz ha bugün ha yarın toplarız dedik durduk, bir Bursa'ya gidip geldim, ağaçta kiraz kalmamış.
Ama, vişne ağacına bir madalya vereceğim bu sene, maşallahı vardı, o kadar çok vişne verdi ki. Hemen hemen her gün 10 kg kadar vişne topladık. Oğuz topladı ben reçel yaptım, sorbe yaptım, vişne suyu hazırladım, komşu paylarını dağıttım.

Eklenti 504360

Eklenti 504361

Eklenti 504362

Balkonum şu sıralar çok renkli....
Sardunyalara begonyalar, karanfiller, küpeler eşlik ederken bir yandan da sundavilla ve clematis tırmanıyor. Lilyumlar da sıraya girdiler, sarıları açarken pembeler başlıyor ve o kadar güzel kokuyorlar ki etraf mis gibi kokuyor.
Biri açıyor sırasını savıyor, diğeri açmak için sırasını bekliyor. Bu durumda daima bir çiçek oluyor balkonda.

Hangi kokudan bahsedeyim, yaseminler hala çiçek içindeler, ıhlamur da iyice çiçeklendi, girişteki hanımeli etrafı kokuya boğdu, bahçe kapısından içeriye doğru yürüdükçe bir yandan güllerin kokusu, bir yandan balkondaki karanfil ve lilyum kokuları her tarafı mis kokulara boğdu. Oğuz, keyifle balkondaki salıncağa uzanıp mis kokuları doya doya içine çekiyor ama ben ıhlamura pek yaklaşamıyorum, allerjim azacak diye korkuyorum. O salıncakta yatarken ben masa yanında oturmayı tercih ediyorum.

Oğlum ısrarla tatlı patates yetiştirmemizi istedi. Bulmakta epeyce zorlandık sonra eşim Makro markette bulmuş 3-4 tane almış. Olur mu olmaz mı diye düşünürken " sen birini bana bırak diğerlerini ek" dedim.
Bir tanesini suda köklendirmek istedim, yarısını suya değecek şekilde bir kaba koydum. Uzunca bir müddet bekledikten sonra kök salmaya daha sonra da filiz vermeye başladı.
Sonra filizli yerlerden keserek çuvala ektik. Toprakla buluşunca hızla büyüdüler.
Benim suda filizlendirdiğim Oğuz'un toprağa ektiklerinden daha çabuk büyüdü.
Oğlum geldiğinde sürpriz yapacağım.

Oğuz geldi, eve gidiyormuşuz.....muhtarlığı kapatayım yarın yine gelirim, hepinize iyi geceler.

Tatlı patates hiç yetiştirmedim ama sarmaşıkgillerden olduğunu biliyorum. Ona göre yer ayarlamanız lazım. :)

bu çiçekleri gördükçe mest oluyorum ve bahçe hayalleri kurmaya başlıyorum hemen :)

ama 2 sene kadar beklemem gerekecek bahçe hazırlığı için

ama olsun kuruda olsa bir tarla alabildikye öyle mutluyum ki

güler abla
yazamasamda ne zaman siteye girsem bahçene bakıyorum ve hayal kuruyorum

RABBİM seni ve aileni o güzel bahçede ondan daha güzel yaşatsın .....

Tatlı patates epey zahmetli bir iş :)

Bu yıl biz de deniyoruz. Filiz almak için hazırladığımız düzeneği biraz farklı yaptık. Alttaki suyun ışık almasını önledik, bir de suya sürekli oksijen verebilmek için akvaryum hava motoru ile hava basıyoruz. Bu sayede yosun olmuyor ve ikide bir su değiştirmek gerekmiyor.

Uzayan filizleri köklendirmek için de aynı şekilde hava basılan ve ışık almayan bir düzenek hazırladık. Köklenenleri bahçeye dikiyoruz artık.

Not: Güler hanım, usul olarak sizin yaptığınız doğru. Tatlı patates doğrudan toprağa ekilmiyor :)

Bilgilendirmeniz büyük incelik, teşekkür ederim. Ne Oğuz ne de ben bu konuda fikir sahibiyiz.
Tadını da hiç bilmiyorum, oğlum çok güzel siz de ekin diye tutturdu diye denemeye karar vermiştik. Bir yerde okumuştum petşişede suda bekletildiğini, yaptığımı da ezbere yaptım meğerse ne de zormuş. Benim tek patates o kadar çok kök saldı ki, ben hep filizlensin diye bekledim meğer köklenmesi kafiymiş.
Yer fıstığı gibi yaprakları yükseldikçe toprakla dolduracak mıyız? Oğuz öyle yapıyor ama bildiğinden değil sanırım öyle duymuş olmalı.
h-dogan'ın yazdığına göre domatesler gibi askıya alacağız galiba.

maşallah güler abla,bahçeniz balkonunuz çok güzel .vişneleriniz afiyet bal şeker olsun.bolca reçelini yapmışınızdır.ağız tadıyla çoluk çocuk torunlarınızla yersiniz inşallah.ha bu arada göz hakkıdır diye bir iki bende vişnelerin tadına baktım.helal edin.


şu tatlı patates nasıl tüketiliyor.bildiğimiz patates gibi her türlü yenilebiliyormu?her gün yeni bir şey öğrenmek ne güzelinşallah deneyimleriniz başarılı olur.tecrübelerinizide bizlerle paylaşırsanız,bize faydalanırız....sevgiler.....

Tatlı patates yetiştirmek için önce filiz yapmak gerekiyor. Aynı sizin yaptığınız gibi, filizler bir karış olunca diplerinden koparılıyor ve onlar da suya konuyor. 10-15 gün içinde kökleniyorlar ve sudan alınıp bahçeye dikiliyorlar. Bitki burada büyüyerek toprak altında patateslerini oluşturuyor.

Yani, büyüttüğünüz filizler bir karış olunca koparıp suya koyacaksınız, suda köklenince de bahçeye dikeceksiniz. Sıcak sevdiği için köklenmiş filizlerin dışarıya dikimi Marmara bölgesinde Haziran ortasından önce yapılmamalı.

Tatlı patates ülkemizde bilinmiyor pek, ama çok güzel bir sebze.

Tatli patatesin puresi, firinda rostolanmisi cok guzel oluyor. Kivam olarak, balkabaginin pismis haline benzer. Amerikalilar, Sukran Gunu'nde hindiyle birlikte geleneksel olarak tuketirler.

Tatli patates yemistim daha once. Gecen hafta da zenfideden tatli patates sarmasigi aldim. Bu ikisi ayni sey midir acaba? Yaprak yapisi ayni gibi duruyor.

Hiç fikrim yok sevgili abk, sorunuzu tatlı patates başlığında sorarsanız bilen arkadaşlar cevap verirler.

Hemerocallisler açmaya baişadılar. Kenarlarındaki empirmeler çok hoşuma gidiyor.

Platycodon (balon çiçekleri) de açıyor.

Ortancaların çiçek boyutları bu sene çok iri değildi.
Cam güzelleri gölgede daha güzel oluyor.

Oğuz'un kayısıları pek alımlı...

Halâ kütür kütür yeşil eriğim var...bahçede çalışırken ceplerimi doldurmaya devam yani.

Oğuz hergün sakız kabağı toplamaya başladı, hıyarlar da kahvaltımıza renk veriyor.
Domatesler daha çiçekteler. Hem domatesleri hem de biberleri çok geç ektik yağmurlar yüzünden.

Bahçemizde çeşitli cins elma ağaçları var, bazı türlerde bu sene meyveler lekeli lekeli oysa her zamanki şekilde bakımları yapıldı.
Armutların gelişimi güzel, buralarda orak armudu dedikleri bir cins iyiden iyiye oldu, yemeğe bile başladık, diğer türler daha olmadı.

Bu orak armudunu sanırım seneler önce Oğuz'un dedesi dikmiş. Onlar buradaki bahçeyi ve tarlaları satıp İstanbul'a göç etmişler. Biz bahçeyi geri satın aldığımızda bu armut ağacına hayran kalmıştım. Ağacın gövdesi iki çatallıydı ve sanki birbirlerine sarılmış iki insanı andırıyordu. Hele bir de çiçeklendiğinde muhteşem bir görüntü sergiliyordu.
Yamaçta zar zor durmaya gayret ediyordu. Ev inşaatı biter bitmez ilk iş olarak ev önündeki yamacı kepçe yardımı ile düz alan haline getirdik ve 1000 metre karelik bir düzlük elde ettik.
Buraya çim ekmeden evvel hemen armut ağacının etrafını çevirdim, gübreli toprakla besledim. Ama o kadar ihtiyarladı ki, kuruyan dallarını kestik, gövdesindeki yarıkları karıncalardan kurtardık. Şaka maka 20 yıldan fazla bize de meyve verdi ve hala o kadar çok meyve veriyor ki kuşlar da tepesinde, çoğu da yerlere dökülüyor.
Evvelki sene Manyas'a gelen bir Tümgeneral (adını hatırlayamadım) köye gelmek istemiş. Kapımızın önünde bir askeri jeep ve bir makam arabası durdu.
Misafir beklemiyorduk ve gelenleri de tanımıyorduk. Resmi kıyafetli dimdik bir paşa bahçeden içeri girmeden koşarak bir asker yanıma geldi. "Müsadenizle paşam sizi ziyaret etmek istiyor" dediğinde şaşırmıştık.
Hemen buyur ettik, balkonda otururken paşanın gözü armut ağacındaydı ama tereddütlü bir bakışı vardı.
- Bu armut o orak armudu mu? diye sordu.
Meğerse paşa daha ufacık bir çocukken anneannesi ile bu köye misafir gelmiş. Yamaç ve kıraç yerdeki bu armut ağacının meyvelerinden her sabah bol bol toplar ve yermiş. " Ondaki tadı hiçbir armutta bulamadım" dedi.
Uzun uzun sohbet ettik, bir asker ağaçtan bir poşet dolusu armut topladı ve paşaya hediye ettik.
Çocukluğunun ve burada geçirdiği güzel günlerin hatırası onu çok mutlu etmişti, biz de kendilerini tanımaktan çok mutlu olduk.
Adını Oğuz mutlaka hatırlıyordur ama o şimdi Manyas'a gittiği için yazamıyorum.

İşte bizim o Karamürsel sepeti gibi ufak tefek meyvesi olan ama büyük hatıraları içinde saklıyan armudumuz.... ve diğerleri.

Güler Hanım, ne kadar güzel bir olay. Benim de benzer şekilde ziyaret etmek istediğim bir ağaç var (arada Google Earth'te arıyorum), umarım ben de misafir edilebilirim.

Yine her zamanki gibi hepsi harika. Ellerinize sağlık.

Bakması bile dinlendirici bir bahçe. Güzellikleri eksik olmasın ama başında siz olduğunuz sürece zaten eksik olmaz

Teşekkür ederim sevgili arkadaşlar.....

Oğuz erkenden kalkıp sepetini takmış koluna, uyandığımda mutfakta bu sepetle karşılaştım.
Yavaş yavaş bahçeden hasat toplamaya başladık.
Kabaklar süt gibi, hıyarlar çıtır çıtır, kayısı ve armutlar.... akşamı zor edeceğim galiba. ;)

Eklenti 505502