Güler Abla,
Bahçeyi ot kaplamış. San ki ayrık da var. İstila etmesin bahçeyi sonra.

Güler hanim hayirli ramazanlar...
Bahcenizin ve armut agacinin hikayesi cok etkileyici, demek bahceniz aslinda daha evvelde Oguz beyin dedesine aitmis... Ne güzel...
Sepettekiler muhtesem gözüküyor, desenize mücver mevsimi geldi :)

Sevgili Cumhur Tonba, bu kısım evin arkasında kalan alan yer. Buraya çim ekmedik, her türlü ot var. Ayrıktan tut yoncadan çık, yani her türlü ot mevcut. Çim makinesi ile biçtin mi halı gibi oluyor hem de hiç zahmeti yok. Ara sıra dikenli ot çıkarsa onları köklüyorum ki yalın ayak dolaştığımda ayağıma batmasın.

Sevgili çörekotu, mücver ne kelime bundan böyle kabağın her türlüsü pişecek demektir. :D

Bahçedeki elma ağaçlarından iki tanesinde bu lekeler mevcut, diğerlerinin gidişatı güzel.

Elmalar güzel, orak armudunun olgunlaşmış olanları aşırı esen rüzgara dayanamadılar yere dökülmüşler.

Ön bahçedeki duvar tellerine Amerikan Sarmaşığı sardırmıştık. Hızla sardılar ve yemyeşil bir duvar vazifesini görüyor. Sonbahardaki görüntüsü de muhteşem oluyor; sarı ve kırmızı tonlarına bürünüyor.
Gel gelelim ki çok tecavüzcü bir bitki. Elini kolunu atmadığı yer kalmıyor. Her defasında da hem Oğuz hem de ben sık sık budama yapıyoruz.
Bir müddettir yanına uğramamıştım, katır tırnağını sarmaya başlamış, altta kalan hemerocallisler zar zor açmaya çalışmışlar.
Baktım ki otoparkın yanındaki cevize ve japon manolyasına da kol atmış, hemen yoldum.

Lisilerim tomurcukta, Agapanthus'lar da yavaş yavaş açmaya başladılar, İpek saksısı güneşi görünce coşuyor, çilek saksısı bu sene minelere evsahipliği yapmakta, lavantaların çiçeklerini toplayıp da kurutma zamanı geldi, petunyalar neşeli, ilk gala açtı.

Vişne ağacı bu sene bol bol vişne verdi. İri iri meyvelerini Oğuz topladı, ben pişirdim.
Vişne suyu yaptık, vişne sorbe yaptık, vişne reçeli yaptık, taze taze derin dondurucuya da istif ettik.

Vişne reçelini güneşte yapıyorum. Bir gece evvel şekere yatırıp, ertesi günü sadece şekeri eriyene kadar 15 dakika kadar ateşte pişirdikten sonra yayvan bir tencereye veya tepsiye boşaltıp üzerine cam kaptıp güneşe bırakıyorum. Ara sıra cam altındaki nemlenmeyi silip tahta kaşıkla da bir iki karıştırıp tekrar camı kapatıyorum.
Üç gün sonra muhteşem renkli ve kıvamında reçeliniz hazır.

Kaktüsüm (kaynana topuzuymuş) çiçek açtı.

Bu arada Chimonanthus praecox'un (kış tatlısı) tohumları iyice olgunlaştı, onları topladım. Bir ikisinin içini açtım, içinden çıkanlar da bunlar.

Tohumdan bitki yetiştirmekte pek iyi sayılmam. Tohumundan isteyen arkadaşlar için başlığında yazacağım, isteyene gönderirim.

Özlemiştik sizi Güler Ablacım. Bahçeden görüntüler harika, tekrar tekrar baktım hepsine. Hemerocallis koleksiyonunuz ayrı güzel...

İnternetimin bozuk olduğu ve siteye giremediğim zamanlarda ardiye-depoyu temizleme ve yerleştirme işine koyuldum.

Oğlum 6x3.5 m lik bir konteyner yolladı. İçine de bir yığın monte edilecek çelik raf koymuş.
Rafları monte etmek de pek kolay bir iş değilmiş hani. Hem kollarımda, hem kalçalarımda çürümedik yer kalmadı. Çünkü ili elim yetmeyince desteği ya omzumla ya da kalçamla verdiğimden her yanımı çürütmüşüm.
Bir yandan cıvata-somun sık, rafı monte et, oynamasın diye üçgen çubuk tak... yani uğraş dur.
Tam 13 tane tavana kadar raf yaptık. Tabii bu arada Oğuzla da bol bol kavga ettik. Ben sol tarafı monteliyorum o sağı, ama delik sayısını doğru saymayınca raf yamuk oluyor, sil baştan.

Depo, depo olalı böyle bir intizam görmedi.
Ardiyede iki oda var. Birini aletlere ve bahçe ilaçlarına, oğlumun gönderdiği kitap kolilerine, bahçe malzemelerine ayırdım.
İnsektisitler, fungasitler, herbisitler, gübreler ayrı ayrı yerlerini buldu.

Diğer odaya da erzak, reçel, salça ve mutfakta kullanılacak kap kacak için yerleştirdim.

Allah muhafaza savaş çıksa sığınağımız belli oldu, bu ne erzak stoğudur maşallah :D

Biraz evvel fotoğrafını çektiğim gülü de sizlerle paylaşıp izninizi rica edeyim, mutfağa girme zamanı geldi.... sanırım bugün acıktım. ;)

Güler abla eline sağlık hepsi harika görünüyor.

Elma ve cevizdeki lekeler bana dolu vurgunu gibi geldi. Sanki küçüklerken dolu yağmış. Yaralar kapanınca da ve meyveler büyüyünce de lekeler belli olmuş.

Güler Abla, aslında en pratiği de bu. Hem halı gibi oluyor hem de daha dayanıklı ve sıhhatli. Ara sıra biçince şahane görünüyor. Bizim evin önü de aynı. Oraya ilaç atmıyorum. El tırpanı (Orak)ile biçiyorum aklıma geldikçe. Hele o biçim sırasında çıkan çimen kokusu yok mu? O bile dünyalara bedel. Birisi öyle kokuyu şişeleyebilse paraya para demez. Şim di liium ne der diye sorar garanti.

Kışın oraya gelsek aç kalmayız valla. Kiler dolu.
Hele malzemeler. Maşallah.
(A.NOMAD'ın da dikkatini çekmiş hemen.)

Sevgili A_NOMAD, sen de oğlum gibi söyledin. ;)
Hakan da " anne maşallah derin dondurucuda altı aylık erzak depolamışsın, kıtlık olsa millete yeter" diye takılılr.

Derin dondurucum oldukça büyük. İçine neler koyuyorum bir bilsen. En az koyduğum erzak 5 kg.lık.
Bezelye-barbunya-balaban fasulye onar kilodan fazladır. Bu sene buna vişne de eklendi. Soyulmuş kereviz-enginar da hiç eksik olmaz. Etlerim var, balıklarım var, makarnalık fesleğenlerim her daim bulunur. Daha neler vardır aklımda yok şu an. Kızılcığım vardır, şekerle ovulmuş gül yapraklarım vardır.

Bunlar derin dondurucuda, bir de her sene en az 50 kavanoz domates suyu yaparım.
Bunları da konserve gibi hazırlarım, salçalarım olur, reçellerim olur. Bunlar da raflarda yerlerini alırlar.
Eşe dosta dağıtmak da büyük keyif verir bize. Çocuklar da beraberlerinde getirdikleri arkadaşlarına da hediye verirler.
Geçen sene ayva reçelim çok rağbet gördü. Bu sene de her yer vişne reçeli ile doldu.
Oğuz, bu sene salçalık biber de patlıcan da közleyelim diyor.
Zeytinyağlı biber turşusu da yapacağız, yani raflar yetecek mi bilemiyorum. Bakarsın bir raf daha monte ederiz. :D

Yani diyeceğim o ki sevgili arkadaşlar, yaz olsun kış olsun eğer ziyaretimize gelirseniz sizi aç bırakmayız, önünüze çıkaracak bi kap yemek bulunur. ;)

Maşallah, harikasınız sevgili Güler....... Sağlıkla , sevdiklerinizle kalın...

Yüzünüzün ve çiçeklerinizin güzelliği, ruhunuzada yansıyor. Sizinle ve Oğuz beyle tanışıp güzel sohbetler etmek eminim benim gibi herkesin hayalidir.
Varsın ikram ettiğiniz bir gıdım kuru ekmek olsun, tadına doyum olunmaz bu güzel insanların içinde, mis kokulu çiçeklerin arasında kuru ekmek ballardan tatlı gelir bizlere. :D

Güler Hanım;
ikinci fotograftaki ağacın başka görüntüleri var mı? Sanırım armut ağacının altını taşlarla çevreleyip çiçeklik yapmışsınız. Çok güzel duruyor.

Sevgili abk, bahçede doğallıktan pek ayrılmak istemediğimden ya dere taşlarını, ya da tarlalardan topladığım büyük düz taşları kullanmaya çalıştım.

Güllü kameriye güllerinin çanakları, armut ağacının altı, kaya bahçesi, yukarı terastaki oturma ünitesinde hep dere yatağından topladığım taşları kullandık.
Armut ağacı altının da mutlaka daha yakından çekilmiş fotoğrafı vardır ama şimdi gözüme çarpanı bu.
http://www.agaclar.net/forum/241220-post514.htm

http://www.agaclar.net/forum/192667-post69.htm

http://www.agaclar.net/forum/194006-post128.htm

http://www.agaclar.net/forum/241223-post516.htm

Bu sabah erkenden evdeki halı ve kilimleri balkona atıp bir güzel yıkadık ve bahçede salıncak üzerinde, masa üzerinde iskemleler üzerinde kurumaya serdik.
Hepsi de tertemiz oldu, ne büyük kolaylık balkonda bol bol su - beyaz sabunla yıkamak. İstanbul'da apartman katında gel de bunu yap.....

Daha sonra Oğuz'un istediği vişne suyunu hazırladım.
Vişneleri bir gün önce şekerli suyla kaynatmıştım, soğumaya bıraktım bu sabah da filitreden geçirdim. Filitreden geçirince hem duru ve berrak oluyor hem de toz şekerlerin temizliğine pek güvenemediğimden bu usul hoşuma gidiyor.

Tezgahı kurdum....

Halı ve kilimlerim yıkandı....

Bu kadar iş bu düzen nasıl yapılıyor benim aklım almıyor. Yoksa şirinler ve yedi cüceler orman yerine sizin bahçede mi yaşıyor :D

Siz gelin bir de bana sorun... ;)
Sabahın köründe çıkıyoruz bahçeye işleri kolaylayabilmek için, ama inanın yorgunluktan ellerimi nereye koyacağımı bilemiyorum. Bir yastığımın altına sokuyorum olmuyor, pikenin üstüne koyuyorum olmuyor, sağdan sola dönerken bile inliyorum desem inanır mısınız, çare bir asprin. Uykuya dalabildim mi sabah dipdiri kalkıyorum.

Şirinler ve yedi cüceler burada olsa iyi olurdu diyorsunuz yani ;)

Balkondaki lillyumlar sıra ile açmaya başladılar. Kokuları harika.....balkonun bir uçundan diğer ucuna kadar geliyor, ki balkon uzunluğu 18 m.

Devasa açanlar hem iri çiçekli hem de bir dalda 7-9 arası kandil var.
Sap boyları da çok uzun, torunun bakıcısı 1.76 boyunda Gürcistanlı bir bayan çiçek boyları onu bile çok aşıyor.

Beyazlar da sıraya girdiler...

Sundavilla da durdu durdu şimdi hızla tırmanmaya başladı.