![]() |
|
|
|
#24 | ||||
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, hibrid tohumların ürün alınıp tüketiciye ulaştırılması maksadıyla ekilmesine karşıyım. Buna gerek olmadığına, her iklime uyacak, her lezzet beklentisini karşılayacak atalık çeşitlerin bulunduğuna, yoksa bile yine "open-pollunated" (hibrid olmayan, tohum alınabilen, stabil) çeşit olarak ıslah edilebileceğine inanıyorum. Bunu baştan söyliyeyim ki, yine ergen tarım gazetecileriniz hibrid savunucusu diye üstüme saldırmasın. Ancak bunun yolunun slogan yapılan yalan yanlış hurafelerle insanların yanlış bilgilendirilmelerinden geçtiğine inanmıyorum. Bilakis, bunun zararlı da olduğunu düşünüyorum. Anayasa gibi dernek logosuyla birlikte her yere yapıştırılan yazıya bir bakalım: Alıntı:
Alıntı:
Yazının kaynağı yok, belirtilmemiş. Yazanın kendi ürettiği ifadeler gibi görünüyor (o kadar çok yerde gördüm ki, Saraçoğlu kaynaklı diye düşünüyorum). Yukarıdaki ifadeden, slogan yapılan bu yazıyı tamamen benimsediğinizi görüyorum. Doğru bulmadığımı söyleyişime karşı ispat istiyorsunuz, yazıda yazılı olanları ispatı kendinden menkul diye mi düşünüyorsunuz? Siz o yazıda yazılı olanların ispatını gördünüz mü? Uluslararası bilimsel yayınlarda, iki open-pollunated çeşit hibridlenip bundan elde edilen ilk jenerasyon (f1) tohum ekildiğinde elde edilen meyvede ebeveynlerde bulunan "mineral, vitamin, antioksidan ve ana etkin maddelerinin" sıfırlandığını veya çok aşşağılara düştüğünü gösteren bir araştırma gördünüz mü? Ben görmedim, bu araştırma(lar) ile ilgili bilgi verirseniz makbule geçer. Diyelim ki, bir f1 tohumu ektiniz, f2 seviyesinde tohum aldınız, sonra seçme yaparak f3,f4,f5.. devam ettiniz ve ve artık elinizde stabil bir çeşit var. Bu durumda ne oluyor? f1 seviyesinde sıfırlanmış olan mineraller, vitaminler geri mi geliyor? Bu gösteren bir kaç araştırma de belirtirseniz fazlasıyla sevinirim. Aynı türün çeşitleri arasındaki hibridleme süreci, tüm canlılarda olduğu gibi bir bitkinin de genetik yapısının da değişmesine sebep olur, doğru. Hatta bizler de birer hibridiz (iyi ki de öyleyiz yoksa çok problemle karşılaşırdık . Bitkiler özelinde, hibridlenmenin kazandırdığı yeni genlerin vücudumuzun tanımayacağı nasıl bir "yeni ve karmaşık ve kompleks polypenol kimyasallar" oluşturduğunun da ispatı kendinden menkul değil ise araştırması filan varsa rica edelim. Bu durumda hiç bir bizim için yeni çeşit (tür değil, çeşit) sebzeyi meyveyi atalık tohumdan bile olsa yememeniz gerekir çünkü gen havuzları alıştıklarınızdan farklıdır, maazallah kompleks polypenol kimyasalların hışmına uğrayabilirsiniz. Yazıda "Genetik yapısına müdahale edildiğinden" lafındaki genetik yapıya müdahale, doğada kendi kendine gerçekleşmesi mümkün olmayan, insan ve teknoloji yoluyla DNA modifikasyonları sonucu elde edilen tohumlar için kullanılan bir söylem. Bunun da tanımı Kartegena protokolünde açıkça belirtilmiş. "Hibrit tohumlardan elde edilen meyvelerin tadı, kokusu, aroması hiç yoktur" denmiş yazıda. Oysa sırf tadı, kokusu, aroması için üretilen hibrid çeşitler de var. Bunları bir kenera bırakalım, beğenmediğimiz market mallarıyla aynı tohumdan yetiştirilecek bir bitkiyi bile tarlada, yeterli güneş alarak, tam olgunlaşıncaya kadar dalında bekletirseniz onların bile tadı, kokusu aroması olur. Tersten de bakalım, beğendiğiniz bir atalık çeşide erken hasat edebilmek için tarlada türlü ilacı, potasyum silikatı boca edip, hamken toplayıp bir de depoda etilen basıp rafa çıkarırsanız onun da tadını, kokusunu, aromasını beğenmezsiniz. Kusura bakmayın, anayasa bellenen, slogan gibi her herde kullanılan bu şeyin iler tutar bir yanı yok. Yazının en altında hem hibrid hem de heirloom çeşitlerle yapılmış bir kaç araştırmanın bilgisini veriyorum, grubunuza belki faydası olur. Alıntı:
Bir hibrid tohumun iyi, besleyici, gerekli minerallere sahip olup olmaması, o hibridin ne maksatla ve hangi ebeveynlerden yapıldığı ile doğrudan alakalı. Bir çok hibrid tohum var ki, benzeri atalık tohumlara göre daha verimli ve meyvelerinin içeriği daha zengin. Bunun için aşağıda bilgisini verdiğim araştırmaların okunmasını tavsiye ederim. Öte yandan tohum şirketlerinden pazar beklentisi (ki pazar deyince tüketiciler anlaşılmamalıdır, üretici ve devamındaki tüketiciye kadar zincir - tüketici pazardan sayılmıyor) erken hasata gelen, ürünün tamamının bir defada hasat edilebileceği, hepsi biribirine benzeyen, raf ömrü olabildiğince uzun, hamken bile olgun görünen ve güzel görünüşlü meyveler üreten tohumlar. Bu beklentilerin içinde ne lezzet, ne de besleyicilik var. Dolayısı ile ortaya çıkan tohumlar da ona göre. Bu tohumların f2 seviyesinde f1'deki ürünü vermemesi ise tohum şirketlerin kendilerince sürdürülebilirliğini sağlayan bir durum ve bazı küçük şirketler dışında hibrid olmayan tohum ıslah etmezler. Buna bir de olgunlaşmadan toplanmasını, olgunmuş gibi görünmesini sağlayacak müdahaleleri ekleyin. Sizin aslında karşı olduğunuz, benim ve buradaki bir çok kişinin karşı olduğu da budur. Ancak bunu tamamen"hibrid" kavramına indirgediğinizde bir çok açmaz ile karşılaşırsınız. Grup üyelerinizden birinin önüne, hangisi olduğunu belirtmeden bir heirloom bir de hibrid tohumdan yetişmiş domates koysam, tadına da baksa ve hangisini beğendiğini sorsam büyük ihtimal hibrid olanı beğendiğini söyler. Bu durumda ne olacak? Bütün bina yıkılacak mı? Oysa bu örnekte hibridin beğenilmiş olmasının bir önemi yok. Buna rağmen yaygınlaşması gereken heirloom tohum olmalı (bana göre). Alıntı:
![]() ------------------------------- Antioxidant Composition in Cherry and High-Pigment Tomato Cultivars (Marcello S. Lenucci, Daniela Cadinu, Marco Taurino, Gabriella Piro,Giuseppe Dalessandro) COMPARISON AMONG HEIRLOOMS AND HYBRIDS OF 'CUORE DI BUE' TOMATO: A GLOBAL APPROACH TO QUALITY EVALUATION (P. Sambo, A. Brigi, S. Bona, M. Giannini, A. Marangon, T. Zanini) Antioxidant activity and bioactive compound changes during fruit ripening of high-lycopene tomato cultivars (Ilahy Riadh, Chafik Hdider, Marcello S. Lenucci, Imen Tlili, Giuseppe Dalessandro) |
||||
|
|
|
|
|