![]() |
|
|
|
|
|
#2 | |
|
-
|
Kırmızı olarak kodladığı koşullar; Alıntı:
Üründe pestisit yok ayrı, yasal sınırın altında var ayrı, miktarı yasal sınırın üstünde ayrı bir durum. Gönül ilkinden yana... Keşke. Ama gerçekler böyle değil. Renklendirdiğim kısmı yani kırmızı kod nedeni olan kısmı açıklayabilir misiniz? Buna açıklık getirilirse sorun kalmaz. Samimi olduklarına inanabilirim. |
|
|
|
|
|
|
#3 |
|
-
|
Belgede koca bir kırmızı var ya, onu kastediyorum. 2 madde aşmıştı ya hani, biri fungusit diğeri bir tür sinek-böcek öldürücü. Hem bundan ötürü hem de matematik dünyasını alt üst edecek aritmetik toplamaları yüzünden kendi yorumları olan kırmızı kodu basmışlar. Deutsche Welle Alman resmi yayın organı. |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Ağaç Dostu
|
Sayın Odeh, bende sizin gibi dışarıdan okuyucuyum. Sadece tahmin edebilirim; doğrusunu Greenpeace'den öğrenmemiz lazım. Geniş spektrumlu (her derde deva) kimyasal kullanılmasını azaltmak için bu kriteri kullandıklarını düşünüyorum. ![]() |
|
|
|
|
|
#6 |
|
-
|
Bir de şu görüşü okuyalım: HABER: Trk Tohumcular Birlii Bakan Ses: "Avrupa 'Zehir Var' Diye Tarmmz Vuruyor" haberi Türk Tohumcular Birliği Başkanı Ses: "Avrupa 'Zehir Var' Diye Tarımımızı Vuruyor" Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Hakkı Şafak Ses, Greenpeace tarafından ortaya atılan ve Türkiye'de üretilen sebze ve meyvelerin sağlık açısından tehlikeli olduğu iddialarıyla ilgili açıklama yaptı. Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Hakkı Şafak Ses, Greenpeace tarafından ortaya atılan ve Türkiye'de üretilen sebze ve meyvelerin sağlık açısından tehlikeli olduğuna ilişkin iddialarla ilgili açıklama yaptı. "Avrupa, 'zehir var' diyerek Türk tarımını vuruyor" diyen Ses, "Eğer basında bu konuyla ilgili ilk çıkan habere bakarsak, zehir var mı yok mu tartışması olur ben öyle düşünmedim. Ben ilk önce şöyle düşündüm. Bu haber nasıl ortaya çıktı? Bu olay neyle başladı? Bu nedir bir rapordan bahsediliyor. Haberi yapan ajans muhabiri elinde ilgili raporun bulunmadığını, sadece Alman bir gazetede gördüğü haberi tercüme ederek yayına verdiğini söyledi. Yani haberin özü Greenpeace'in hazırlamış olduğu bir çalışma" dedi. Greenpeace'nin iddialarına da değinen Ses, "Ortada ilk olarak bir rapor yok, bir kitapçık var, broşür var broşürü kim hazırlamış? Greenpeace hazırlamış. Peki Greenpeace bu broşürü neye göre hazırlamış? 8-10 senelik Almanya'ya gelen ürünlerle ilgili orada yapılmış olan analizlerle ilgili bilgileri derlemiş kendisine göre kimyasal madde tanımı yaparak zehir anlamında sağlığa zararlı anlamında mavi, kırmızı, yeşil diye işaret koymuş. Kendisi de bu kitabın adını yayınlarken 'Kimyasal Maddesiz Yemek' ifadesini kullanmış. Yani bu arkadaşlar organikçi-organiğe karşı olduğumuz anlamında değil- bunlar kimyasal maddenin hiç olmadığı ürün yemek üzere bir broşür hazırlamışlar yani bizim gönderdiğimiz ürünlerde kimyasal sınırları çok aşmış, zararlı, yakalanmış, tespit edilmiş olayı yok" dedi. Adı geçen kitabın en başında geçen "Avrupa Birliği ülkelerindeki sebze ve meyvelerin Türkiye ve denizaşırı ülkelere göre daha az kimyasal madde içeriyor" şeklindeki ifadeleri hatırlatan Ses, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Aynı kitapçıkta üzümle ilgili 4 tane ülke var sadece Türkiye değil. Hangi ülke bunlar? Hindistan, Şili, Türkiye ve Almanya. Neden sadece içlerinden Türkiye çekilip ifade ediliyor? Bunun sebebi şu; geçen Şubat ayında biz Almanya'daydık Fruit Logistica adlı bir fuarda tüm dünyanın olduğu bir fuar orda ben Migros gibi bir markete girdim. O girdiğim markette sebze ve meyvelerin fiyatlarını aldım. Nektarinin fiyatı 19,98 Euro, domates 10 Euro, üstelik bu en düşük domates fiyatı. Ispanak 5 Euro. Biz kaça yiyoruz ıspanağı? 3 liraya, 4 liraya, 2 liraya mevsimin soğuk ve don olmasına göre değişiyor. Problem zaten burada düğümleniyor. Bakın soğan kaç para? 24 lira şimdi sıkı durun salatalık tam 12,80 Euro 31 TL bizim 3 liraya 4 liraya aldığımız bakın 31 TL, fasulye 25 TL bu da üzüm 25 TL bunlar şubat ayı rakamlarıdır. Şimdi nedir bu? Bugün Türkiye'de şu anki tarımsal atılım 2,5 milyar dolara çıktı bizim yaş meyve ve sebze ihracatımız eğer tarımdaki atılım bu şekilde devam ederse bu pazara girmesinin engellenmesi gerekir çünkü Fransa, İtalya, Almanya bu fiyatlara üretirlerse batarlar. Şimdi nasıl olacak bu? Tabi ki bir rapor yazacaklar, lobi yapacaklar." "Amaç, Türk ekonomisindeki tarım sektörünü vurmak temelde de çiftçiyi vurmak" diyen Ses, "Bakın maalesef burada bir ironi var. Maalesef Greenpeace ve Türkiye'deki bağlantıları daha çok sosyal demokrat ve sosyalist enternasyonale bağlı lobiler. Bu insanlar emekten alın terinden yana; ne istiyorsunuz milyonlarca çiftçinin elinden alın terinden çıkmış meyveyle sebzeyle bunu nasıl oturtturacağız yan yana? Bakın zehirli demiyorum. İlk önce halkımız şuna inansın toksit etkisinden veya zehrinden dolayı dünyada yasaklanıp da Türkiye'de var olan bir ilaç yok. İnsanlar hastalanır, bitkiler hastalanır, hayvanlar hastalanır" diye konuştu. "Haberi yapan ajans keşke orada masa başında bu haberi yapmasaydı, bizim gibi raporun aslına özüne baksaydı" diyen Ses, şunları kaydetti: "Orada diğer ülkeleri de görseydi. Bunun bir zehir olmadığını, bunun sadece Greenpeace tarafından propaganda zemininde yapılmış ve Türkiye'yi hedef alan bir program olduğu anlaşılırdı. Burada benim anlatmak istediğim olay net: Türkiye'den zehirli bir ürün ne halkımıza ne de dışarıya gitmiyor. Hele ki son iki senede 165 ilaç aktif maddesi yasaklanmış Türkiye zaten biyolojik ilaca geçmiş, bir sürü tedbir alınmış, analiz laboratuarları çoğaltılmış." |
|
|
|
|
|
#7 | |
|
Ağaç Dostu
|
Konuyla alakalı değil ama... Alıntı:
Almanya genelinde fiyatların ne olduğunu merak ediyorum. Gerçekten bu kadar fark var mı? |
|
|
|
|
|
|
#8 | |
|
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Alıntı:
Sıcaklar ve kuraklıktan dolayı tarımsal üretimin kötüye gitmesi yılın ilk üç ayında Almanya’da meyve, sebze ve patates fiyatlarını bir önceki yıla göre %27 oranında artırdı. Dolmalık biberin fiyatı 4,48 € olurken, salkım domates 2,77 €, Golden elma 1,52 €/kg fiyatına ulaştı. Türkiye Yaş Meyve Sebze Portalı Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Almanya'da en ucuz domatesin kilosu 10 euro diyor..Ama, bu işin içinde olan Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birlikleri'nin web sayfasında domatesin kilosunun 2.77 euro olduğu belirtilmiş.. Ne kadar büyük çelişki değil mi? |
|
|
|
|
|
|
#9 |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,028
|
"Zehir var diye tarımımızı vuruyorlar" gibi, garabet bir durumu örtmek için konuyu milliyetçilik zeminine çekmek isteyenleri samimi bulmadığımı da ifade etmeliyim. Avrupa'ya ihraç edilen ürünler, sınırdan dönmesin diye iyi kötü dikkat edilenler. İç piyasada bizim insanımızın yediklerinde bulunanlar üzerinde ne bir araştırma mevcut, ne de denetim. Sınırdan dönenleri de bizim insanlarımıza yedirirler. Sonuçta, sanki özrü kabatinden büyük. Bizim insanımıza zehirli sebze meyve yediriliyor, başka ülkeler de bizim insanımız gibi zehirli yemek istemiyor diye Türk tarımı vurulmuş mu oluyor? Beyanat verenlerin hiç biri de şu zehir işini düzene sokalım, kullanmayalım artık dememiş. |
|
|
|
|
|
#10 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#11 |
|
-
|
Pestisit kullanımını doğru buluyormuşum gibi bir izlenim doğuyor galiba. Hayır, bilâkis külliyen karşıyım. Hatta organik birtakım yöntemlerin daha ucuza mal olabileceği gibi bir kanıya sahibim, daha uygulayıp görme şansım olmasa da... Yasal sınır hikâyesi de devletlerin uygulaması. Öncelikli kriter nedir özünde ekonomik çıkarlardan başka bir şey olacağına ihtimal vermiyorum. GP'nin, ARfD değerlerini toplayarak bunlardan biri değil birden fazlasının bulunması halinde daha tehlikeli olabileceği görüşünün hangi bilimsel veriye dayandığını bilmesem de bir temkinlilik payı olmasının gayet mantıklı olduğuna inanıyorum. (Ekleme) Ancak bu, bu ürün zararlıdır demeye yetmez. Propagandanın bir kısmı bunun üzerinden yapılıyor zaten. Ancak bu konuda tartışmanın başlangıç noktası bunların hiç biri değil. Pratikte uygulanması -hele de Türkiye'de- kısa bir zaman diliminde mümkün olmayan bir çizgi çekiliyor. Tarım faaliyetleri ülkemizde büyük bir nüfusu doyuruyor. Önemli ihraç konularımızdan biri, -bence- madenden sonra en önemli konu diyebilirim... Bu sektörü öyle iki tokat atarak bir yere getiremezsiniz. Fiyatlar biraz dalgalanır, organik ya da daha az kalıntı bırakan ilaç fiyatları artar sonra kalındığı yerden devam edilir gider... Mesele bunun böyle olacağının bilinmesine rağmen hayli spekülatif biçimde seslendirilmesi, DW'de bile haber olması, -ki Almanya çok iyi bir müşteridir bizim için-, bence hiç bir anlam taşımıyor. Soruna, küsürat dışında zerre faydası olamaz... Çünkü çiftçimiz fakir, paraya ihtiyacı var. Gözü birşey görecek durumda değil. Tüketici de fakir. (Milyoncu dedikleri bir yerler var. Orada 1 TL'ye bebek maması satılıyor... İnanılacak gibi değil.) Pestisitsiz veya sıfır kalıntılı ya da organik, mikrobiyolojik yöntemlerle tarım için daha büyük desteklere ihtiyaç var. Bu destekler yalnızca para olmamalı, bilgi olmalı, bilgiyi alabilecek kişilerin bunları yapması teşvik edilmeli. Şirketler yapmalı, köylü değil. Araziler birleştirilmeli, gerekirse değerinin 2 katı ödenerek alınmalı, birleştirilerek büyük arazilerde modern yöntemlerle işlenmeli. Herkes böyle bir liste düşünebilir... Önemli olan ayakları yere basacak çözüm ne olabilir, bunun üzerine gitmek. İçinde ülkemizden de giden bazı ürünler geçtiği için yerin dibine batırmamalıyız diye düşünürken, uygun olmayan bir örneğin koca bir tarım sektörünü temsil etmeyeceğini de bilmeliyiz. Mevsim itibarı ile fiyatların nasıl etkileneceğini düşünün bu şişirilmiş algı yüzünden... GP ve DW, kötü bir örneği olması gerekenden çok daha farklı bir mecraya taşıyarak yanlış bir algı oluşturmaktadır, bunu da doğasına uygun biçimde spekülatif biçimde yapmaktadır. Algı, iki zehirin oranı değil sokaktaki insanın ya da yabancı ithalatçının algısıdır. Her ikisinin de ekonomik sonuçları kendi adımıza olumsuz olacaktır. Bence başarılı da oldular... * * Ne yazacağınızı şaşırmanıza gerek yok, başını kuma gömen birisi değilim ki... Eğer çarşı pazardan örnekler alınsa tahlil edilse ve yayınlansa daha büyük kıyamet kopar. İnanın... İhraç ürünleri malum daha titiz seçildiği halde bu ise diğerleri ne durumda varın siz düşünün. Düzenleyen Odeh : 07-04-2012 saat 15:41 Neden: Ekleme |
|
|
|
|
|
#12 |
|
agaclar.net
|
Özetle kol kırılır yen içinde kalır diyorsunuz yani ![]() |
|
|
|
|
|
#13 |
|
-
|
Asla! Kol kırılsın ama ameliyat masasında, sonra da düzgünce alçıya alalım, kaynasın. Bunu da uzmanlar yapsın. Sokak kavgasında kırılmasın, çıkıkçı sarmasın diyorum. Plânlı ve büyük bir girişim -ve devlet- olmadan aksi mümkün değil. |
|
|
|
|
|
#15 | |
|
-
|
Alıntı:
Verilere karşı çıktığımı kimse söyleyemez. İtirazım yorumlama biçiminin çok provakatif olduğu, spekülasyon hatta fiyatlarda manüplasyona bile -aleyhimize- neden olabileceği konusunadır. Ki örgütün doğasına da gayet uygundur bu üçleme... İddiam ise, konunun Türkiye ile ilgili kısmında DW'nin sağlam bir haber yapması ile birlikte bizim dibek dövücünün hınk deyicisi olan sahtekar medyamızın konuyu ele alış biçimini birlikte okunursa hiç de bilgi vermeye dönük olmadığı yönündedir. Sistemimiz arızalı. Bu haberler sonrası içeride tahlil fırtınaları kopmalı, önlemler alınmalı, bilgilendirme ve eğitim seferberliği başlamalı, üniversiteler yol gösterici yayınlar sunmalı, ne bileyim faaliyet fırtınası kopmalı... Nerede! Hak getire! Belki de yeni bir ilaç grubu piyasaya sunulacak ya da ne bileyim yeni kriterler getirilerek daha pahalı ürünler ile tarım yapılması beklenecek. Hepsi olabilir... Belki de siyasî bir takım konular söz konusudur, bu da işin baskılama tarafıdır... Göreceğiz. * * * Dışarıdaki fiyatları bilmiyorum sayın Üzüm. |
|
|
|
|
|
|
#16 |
|
-
|
Fiyatlar konusunda kötü sallamış. ![]() Domates için 100 kg fiyatları Euro cinsinden son kolonda görülebilir. Diğerleri de şaşırılmayacak rakamlarda... Çoğuna baktım. Ama bu verdiği demecin 4. paragrafını yok saymamıza mani değil. Tarım ve Gıda Enstitüsü'nün belgesi. ![]() Düzenleyen Odeh : 07-04-2012 saat 16:57 Neden: Link Ekleme |
|
|
|
|
|
#17 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,028
|
Alıntı:
Greenpeace, Alman tüketicisi için neyi rahatlıkla yiyebileceği, nelerde dikkatli olunması gerektiği, nelerden uzak durulması gerektiğini gösteren raporunu, gerekçeleriyle ve yaklaşımı ile birlikte yayınladığında oluşan tepkileri de yorumlamaya çalışalım. Bir kere başta beyanat verenler olmak üzere kimse raporu okumadı. Sadece içinde "Turkey" yazılı yerlere baktılar ve Greenpeace'in iftira ettiğini söylediler. Konudan uzak sade vatandaşın milliyetçilik duyguları ile bu söylemde bulunmasını bir yere kadar anlarım. Fakat bakan düzeyinde söylendiğinde anlamıyorum. Rapor, Greenpeace'in raporu. Alman Tarım Bakanlığının değil. Alman makamları, bireysel olarak belirlenmiş toksik aktif maddeleri (bunların sayısı 300'ün üzerinde) belli sınırlar dahilinde içeren gıda maddelerinin girişine izin vermeye devam ediyor. Fakat bu böyle diye, Greenpeace gibi bir kuruluşun bunu kabul ediyor olması beklenmemeli. Sadece Greenpeace değil, hiç bir bireyin bu pestisitleri içeren yiyecekleri yemeyi kabul etmesi gerektiği beklenmemeli. Biz de bir kuruluş değiliz, makam değiliz, ama irtibatta bulunduğumuz herkese sınırın içinde veya dışında pestisit içeren şeyler yememelerini tavsiye diyoruz. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Raporlarında açıkça yazıp, esas endişelerini ve yüzlerce farklı toksik maddenin bir arada bulunmasının bu güne kadar dikkate alınmamış riskler içerdiğini, bu sebeple kendi değerlendirmelerinde her madde için ayrı ayrı belirlenmiş "yasal" denen sınırların yeterli olmadığını belirtmişler. Buna katılıp katılmamak bireylerin vereceği bir karar. Kimsenin de Greenpeace veya başka bir kuruma böyle söyleyemezsin deme hakkı bulunmuyor. Rapor Alman tüketicisine yönelik. Raporu dikkate alıp benimseyen tüketiciler, risksiz ya da az riskli yiyeceklere yöneleceklerdir. Bunun sonunda ikide bir sınırdan dönen armutlamızlardan yemezlerse bunun suçunu ne Greenpeace'e, ne o armutları yemeyen tüketiciye atabiliriz. Kaldı ki, niye endişe ediyorlar, bizim insanımız onları da bilmeden yiyiyor zaten. Tohumcular biriliğini bir kenara koyalım (niyeyse tohumculuk kanunu geliyor aklıma), ama ilgili ve yetkili resmi kişilerimiz ne zaman ki kendi insanımızın ne yediğiyle gerçekten ilgilenir, o raporları tahlilleri Greenpeace'den önce kendileri yapar ve periodik olarak yayınlarlar, pestisitlerin azaltılması veya tamamen yok edilmesi için tutarlı bir program başlatırlar ve (samimi olarak) desteklerler, başta kendileri insanımızı toksik gıdalara karşı uyarırlar, o zaman hak veririm. Bakın, üzüm üreticileri sendikası ne demiş? |
|
|
|
|
|
|
#18 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Konuyu 1-2 gün önce açıldığında okumuştum. Greenpeace üzerine bir sorgulama idi ve ilgimi çekmişti. Ancak geçen sürede sanırım bir kaç konu birleştirilmiş ve başlık değiştirilmiş. Hem içerik biraz anlaşılmaz hale gelmiş hem de konu Greenpeace'den başka bir mecraya, pestisitler üzerinde eleştiriye dönmüş. Ben bu tartışmada sadece Greenpeace kısmıyla ilgileniyorum ve konuyu açan arkadaşın KARA PROPAGANDA ve manüplasyon iddialarına katılıyorum. Greenpeace bugüne kadar teknolojik tüm gelişmelerin karşısında durmuş bir örgüt. Nükleer Enerjiden, hidroelektrik santrallerine kadar, madencilikten balıkçılığa kadar "çevreyi koruma" gerekçesiyle ürün ve hizmet maliyetlerini arttırma dışında hiç bir çözüm getirmeyen bir organizasyon. Bu iddianın en önemli örneği ise ülkemizde ACIMASIZCA yürütülmüş olan KYOTO protokolüne İMZA kampanyasıdır. İlk bakışta son derece masumane bir istek gibi görülen bu protokolde ülkemizin konumlandırıldığı yer ve getirilen yükümlülükler doğru dürüst incelenirse ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Fazla detaya girmeden tek bir şeyi söylemek istiyorum: Greenpeace kurucusu ve başkanı Patrick Moore 1985 yılında bu örgütten ayrılmıştır ve şu anda en ciddi eleştirileri yönelten kişidir. Bir cümlesini buraya alalım.. örnek olsun: Alıntı:
Bu örgüt içerisinde çok sayıda iyi niyetli ve gönüllü kişiler olduğu kadar örgüt merkezi politikalarının çok daha planlı ve "finanse edilen" (!) yolları izlediği kanaatini taşıyorum. Düzenleyen MeTePe : 07-04-2012 saat 17:03 Neden: harf hatası |
|
|
|
|
|
|
#19 | |
|
-
|
Şüphesiz rotanın değişmesi kaçınılmaz. Kaçınılmaz çünkü bu üretim politikası ile gidilebilecek hiç bir yerimiz yok. Nasıl oluru ayrı... Ben Tarım bakanımızı seviyorum, size bu konuda katılmıyorum(!). Bana dün TV'de izlerken yemeğin boğazıma kaçmasına neden olan Milli Eğitim bakanını hatırlatıyor. Okullarda malûm ek dersler konusunda röportaj veriyor, Birand'a... Birand soruyor, "O ders Türkçe mi öğretilecek?". Bakanım cevap veriyor "Hayır Arapça!", Birand -sözde- şaşırıyor, "Peki öğrenciler nasıl anlayacak? Nasıl öğrenecekler, sadece ezberletilecek mi?" diyor. Bakan "Evet" diyor. Yani dersi koyacağım ama öğretmeyeceğim diyor. İki bakanın icraatı farklı değil. ![]() Alıntı:
Ekonomik zarar yanımıza bal gibi de kâr kalacak! |
|
|
|
|
|
|
#20 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Konuyla ilgisi biraz dolaylı olan bir örnekle katkıda bulunmak isterim. Dün alışveriş yaparken zeytin reyonunda 4-5 çeşit zeytin vardı. Ortalama 7-8TL olan zeytinlerin yanında bir de üstünde DOĞAL zeytin yazan bir çeşit mevcuttu. (Zeytinin doğalı nasıl olur onu da pek anlamadım gerçi) Doğal zeytinin kilosu 25TL idi. Yani diğerlerinin 3 katı civarında. Eskiden zeytin, fakirin ekmek katığı idi. Kilosu 25TL zeytin etle yarışırken nasıl fakirin katığı olacak doğrusu merak ediyorum. |
|
|
|
|
|
#21 |
|
agaclar.net
|
Bu başlık altındaki yazışmaların çoğu "Kimyasalsız Gıdalar" Kılavuzu ile ilgili olunca konu adını değiştirmiştim. Yine karışmaya başlayınca sadece Greenpeace olarak tekrar değiştirdim. Hayır efendim birkaç konu falan birleştirilmedi, sadece konu adında değişiklikler yapıldı. |
|
|
|
|
|
#22 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
Baştan itibaren mesajlar biraz sağ sol yapınca bana sanki bir kaç konu birleştirilmiş gibi gelmişti. |
|
|
|
|
|
|
#23 |
|
-
|
Konu zaten Greenpeace'i sorgulamak için açılmıştı. Ancak yönetim "Greenpeace samimi mi?" başlığını değiştirdi... Konu da pestisitte takıldı kaldı. Konuyu açan sayın syılmaz da buna haklı olarak isyan etti... "Konu sahibi olarak, konuyu Greenpeace ne kadar samimi? diye açtım. Konu başlığım önce Greenpeace oldu, şimdi de Greenpeace 'Kimyasalsız Gıdalar Kılavuzu' oldu. Yakında Yaşasın Greenpeace olursa hiç şaşırmam" dedi. Gayet düzgün bir ifade ile açılan başlık yönetimce deforme edildi. Maalesef ki böyle. Ayrıca faaliyetleri sorgulanan örgütün bir tek pestisit faaliyeti yok ki, nükleer konusunda görüş yazılınca ne olacak? Konu ya da yazı taşınacak mı, silinebilir diye tekrar baştan mı alacağız? Bence bu uygulamalar yanlıştır. Bırakın özgürce eleştirelim, fikirlerimizi bildirelim. |
|
|
|
|
|
#24 | |
|
agaclar.net
|
Alıntı:
![]() Bu kadar eleştiri boşa gitmesin ![]() |
|
|
|
|
|
|
#25 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
![]() Gerçi sonuç şimdiden belli diye düşünüyorum. ![]() |
|
|
|
|
|
|
#26 | |||||
|
Ağaç Dostu
|
Konu baştan beri aynı konu, başlık değişti, bu konudan en az 4,5 adet farklı konu çıkar herhalde. Birbirinden farklı iddiaları peş peşe yazarak greenpeace hakkında karşı propaganda yapıldığı yüzünden karıştım. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Bilim ve mantığı bırakıyorlar eleştirisine katılmam mümkün değil, çünkü bunları bıraktığınızda ne ile hareket edeceksiniz? Bilimi belirli bir yöne doğru kullanıyorlar. Alıntı:
Bu kadar savundum madem gidip helalinden 5 tl bağış yaparak katkıda bulunayım. |
|||||
|
|
|
|
|
#27 | |||
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Bu nedir şimdi tam anlayamadım? Eleştiri mi, yoksa agresif Greenpeace avukatlığı mı? Alıntı:
![]() Alıntı:
İnsan sağlığının elbette bir maliyeti vardır. Eğer maliyet çok yüksek olursa insanlar ölürler. Elektrikle ısınmak dururken sobayla ısınmak zorunda kalırsanız zehirlenme veya yangın nedeniyle ölme olasılığınız yüzlerce kat artar. Rüzgardan ürettiğiniz elektrik insanların kullanamayacağı kadar pahalıysa insanlar soba yakarlar. Bu temel seviyede bir mantıksal süreçtir. Derin düşünmeye gerek yok. Mümkün! Her ikisi de bilimsel disiplindir. Duygusal olmadan, bilimsel yöntemlerle gerçeklere ulaşmaya çalışılarak yapılabilir. Duygular her zaman yanılmaya ve yanıltılmaya müsaittir. Alıntı:
Neden öyle dediğini kendisine sorarsınız. Kendisi hala koyu bir çevrecidir ve başka bir çevre kuruluşunun da başındadır. ![]() Galiba ne dediğimi anlamamışsınız... veya anlamazdan gelmeyi tercih ediyorsunuz. Önemli olan finansman değil, finansmanın nereden ve ne amaçla geldiği.Greenpeace iddiasına göre tüm parasal kaynakları dünya genelindeki 2,5 milyon civarındaki destekçilerinden geliyor. 2,5 milyon kişinin 5TL yardımlarıyla dünya çapında kampanyaların yürütülmesini doğrusu benim pek aklım yatmıyor. Doğrudan bir suçlama yapmıyorum ama sadece Türkiye'de yürütülmüş olan Kyoto kampanyası bile bir organizasyon için milyonlarca dolarlık kampanyadır. Konu çervecilikten açılmışken, 5TL bağışta bulunarak insanın kendini çevreci zannedip günahlarından arınacağını düşünmüyorum. Yaşadığımız çevrede, evimizde, işimizde daha az elektrik, daha az su, daha az gaz kullanarak, çöplerimizi birbirine karıştırarak değil de, cam, metal, kağıt ayırarak, kullandığımız kağıtların bile kenar, köşesi, arka yüzünü müsvette için kullanarak, olabildiğince az israf yaparak yaşayan kişiler zaten en iyi çevrecilerdir. Yaşadığı şehrin yanından geçen çayı, dereyi kanalizasyonlarla, atıklarla, plastik poşetlerle çöplüğe çeviren ama bir baraj yapımı söz konusu olduğunda en büyük çevreci haline gelen kişiler samimiyetsizdir, çevreci değildir. |
|||
|
|
|
|
|
#28 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
-
|
Üşenmedim tek tek baktım ilaçlara... Allahaşkına hangi bağda bu kadar fungusit kullanılabilir?! Bu sonuçlar bir değil birden fazla ürünün birleştirilmiş ve SAPTIRILMIŞ toplamıdır. Bu kadar da açık! Buyurun, tecrübeli olanlar yorumlasın.
Düzenleyen Odeh : 07-04-2012 saat 18:41 Neden: Tablo düzeni |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|
|
|
|
#29 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 18-01-2009
Şehir: izmir/aliağa
Mesajlar: 5,567
|
Alıntı:
Çıkar... 1_ üzümde kullanılmaması gerekenlerde kullanılmıştır. ( Adam 400 lt. tarala elma ilaç yapmıştır, 200 lt sini bağa atmıştır, ya da bunu bağda da etkili olduğunu duymuştur) 2_ Fungisitler ve insektisitler _ bakanlığın ve ilçe tarımın tavsiyeleri ile_ dönüşümlü kullanılanılmıştır. Amaç zararlı bağışıklık geliştirmesin diye... Şimdi bir örnek oluşturalım: İlce tarım bana _ ki bakanlık desteklidir_ 9 çeşit fungisit önerir ve ''bunları dönüşümlü kullanacaksın'' der... bir sezonda. Ben ''A'' fugusiti kullanırım. Etkisini alamazsam... ''B'' fungisiti kullarım. _ (fungisitlerin geneli ucuzdur ve kullanım kolaylığı vardır) ''C'' fungusiti tam etkiyi almak ve işi garantilemek için kullanırım... Yani ben bir sezonda 3 fungisit kullanmışım demektir. Aynı sezonda 3 insektisit _ ki daha fazladır_ kullandığımı düşünelim... (Diyelim ki 10 ton üzüm çıkardım...) Şimdi, yandaki komşum Memet ağa da benden farklı ''D'' ''E'' ''F''_ ki öyle olmalı ve genelde öyledir_ 3 fungisit kullandı, diyelim... (10 ton üzüm çıkarı) Onun yanındaki komşu Ahmet ağa da ''G'' ''H'' ''I'' fungisitleri kullandı... (10 ton da o çıkardı) (Bağda izin verilen fungisit sayısı 9 ile sınırlı olmasaydı örnekleri çoğaltırdım) Ve 30 ton üzüm kurutuldu, tüçcara gitti satıldı... Tüçcar bunları bir araya getirir ve karıştırır_ paçal yapar... Çünkü üzüm aynı yöreden olsa da biraz farklıdır. ( eğer fiyatların yükselmesini beklerse kuru üzüme kurtlanmasın diye birşeyler de katabilir) (Bu arada üzümü kurutmak için potasa denilen ve zeytin yağı ile karıştırılmış suya en az on defa daldırılıp çıkarılmıştır. Bunun içindeki kimyasallarda da sınır vardır) Ve bu 30 ton karışımdan 1 kg. numune aldınız hassas terazide ölçtünüz... Kullanımına izin verilen 9 fungisiti bulursunuz... Ama ben garanti ediyorum daha fazlanın bulunacağına: Kim bilir, GP olmasaydı bunları yazıyor belki de biliyor olmayacaktık... Kim bilir? (Unutulmasın burada kullanılan iğnedir ve onun acısıdır) Benim, Üzüm_sen, 'GP' vb. örgütlerin elinde cuvaldır olmalıdır; Tarımın_ olmayan_ politikalarını, insanın açlığı ve sağlığı için kullananlara karşı...)Sizlere sevgiler ve saygılar... |
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
|
|
|
|
#30 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
|
Greenpeace'in raporu ile ilgili bir örnek vermeye çalışacağım. Çok ilgisiz gibi görünsede lütfen ne alakası var demeden, önyargısız bakmaya çalışın. Elimizde 100g beyaz boya olduğunu düşünelim.İçine en fazla; 1)6g sarı veya 2)4g yeşil veya 3)2g turuncu veya 4)4g mor veya 5)0,5g siyah boya katıldığında rengin hala beyaz göründüğünü kabul edelim. Ayrıca 100g beyaz boyaya ne renk olursa olsun 10g.dan fazla boya katılırsa beyaz rengin değişeceğini düşünelim. Şimdi biz elimizdeki 100g. beyaz boyaya; 3,5g sarı 3g yeşil 1,1g turuncu 2,5g mor 0,1g siyah kattığımızda, Hepsi sınırların altında mıdır? Boyamız hala beyaz mıdır?İlave ettiğimiz renkler yalnız 5 tane midir? Bu boyanın rengi ile ilgili yorum yapanlara sen karışma deme hakkımız var mıdır? Sen karışma dediğimiz de bizim durumumuzda ve gururumuzda bir iyileşme görülür mü? (Konu ile ilgisi anlaşılamazsa, bu mesajı kısa bir süre sonra silerim. ) Düzenleyen Güzin Çakar : 08-04-2012 saat 05:00 Neden: Ekleme |
|
|
|
![]() |
| Konu Araçları | |
| Mod Seç | |
|
|