agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Bitki Dünyası > Tıbbi, ıtri, boyar, aromatik bitkiler
(https)




Beğeni Düzeni63Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 20-12-2006, 13:17   #1
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Viburnum opulus (Gilaburu - Gilabolu)

İngilizcesi: Cramp Bark, Alm. Gemeiner Schneeball

Yöresel adları: Dağdığan ağ, geleboru, gilabada, gildar, giligili,girabolu, girebolu, gilaboru, gilaburu

Drog adı: Cortex viburni opuli / ağaç kabuğu

Tentür: Viburnum olpulus D1-D3

Bitki Adı : GİRABOLU AĞACI (Viburnum opulus)

Toplama/kurutma: Genç dalların kabukları nisan-mayıs döneminde soyulur, ince kıyılır ve gölgede kurutulur. 2-4 m yükseklikteki bu ağaç, ülkemizde Orta Anadolu bölgesinde yetişir. Ağacın meyvesinin turşusu da yapılır(Kayseri).
Bileşim: Viburnin, Valerian asitleri, Salikoside, Arbutin, reçine, tanen
Etkileri: Kramp çözücü, yatıştırıcı, adstingent(dokuları sıkıştırıcı-sağlamlaştırıcı), sinir sistemini güçlendirici

Kullanım alanları: Gilaburu ağaç kabuğu, kramplara ve kas gerginliklerine karşı oluşturduğu olumlu etki nedeniyle, saygıyla anılmaya hak kazanmıştır. Genellikle iki alanda kullanılır: Biri, yumurtalık ve dölyatağı kasları ile ilgili problemlerdir. Bitki dölyatağını yatıştırır ve böylece adet görme sürecindeki ağrılı kramplar sona erer. Aynı biçimde etki yaparak, olası düşükleri de önleyebilir. İkinci kullanım alanı ise, aşırı adet kanamalarının ve menopozla ilgili aşırı kanamaların kontrol altına alınmasıdır.

Kullanım biçimleri: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış dal kabuğu, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 10-15 dakika kaynadıktan sonra süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Karışım: Dölyatağı ve yumurtalık ağrılarına karşı ve olası düşük tehlikesine karşı, kediotu kökü çayı ile eşit oranda karıştırılarak kullanılır. Yarım tatlı kaşığı gilaburu kabuğu ile yarım bardak suda hazırlanan gilaburu çayı, yarım tatlı kaşığı kediotu kökünün yarım bardak kaynar suyla haşlanıp, 10 dakika demlendirilen kediotu kökü çayı ile eşit oranda karıştırılarak içilir.

Tentür: Viburnum opulus D1, D2 veya D3 inceltisi, günde 3 kere 25-30 damla, yarım kahve fincanı ılık suya eklenerek alınır. Yukarıda anılan tüm rahatsızlıklara karşı etkilidir.

Uyarı: Aspirine alerjisi olanlarda alerjik tepkilere yol açabilir. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

HER DERDE DEVA

Gilaboru meyvesinin halk arasında böbrek hastalıklarının tedavisinde ve böbrek taşının düşürülmesinde yaygın olarak kullanıldığını belirten Doç. Dr. Aksoy, şöyle dedi:

“Sonbaharda toplanıp salamura yapıldıktan sonra tüketilen gilaboru, sadece böbrek hastalıklarına değil, birçok hastalığın tedavisinde de yararlı olmaktadır. Kabukları kaynatılan gilaboru, astım, romatizma, yüksek tansiyon, sara nöbetleri (epilepsi), kabakulak, doğum sonrası spazmlar, uyku bozukluğu gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılabilmektedir. Gilaboru suyu, ayrıca safra kesesi hastalıkları ile bazı karaciğer hastalıklarına da iyi gelmektedir. Gilaborunun bazı kanser tümörlerini azaltmadaki olumlu etkileriyle ilgili olarak halen Amerika’da, Harward Medicine School’un araştırması devam etmektedir.”

alpha-Amyrin:
Summenformel: C30H50O
Molmasse: 426,7 g/mol
beta-Amyrin:
Summenformel: C30H50O
Molmasse: 426,7 g/mol

Toplama/Kurutma : Genç dalların kabukları nisan-mayıs döneminde soyulur, ince kıyılır ve gölgede kurutulur. 2-4 m yükseklikteki bu ağaç, Ülkemizde Orta Anadolu bölgesinde yetişir. Ağacın meyvesinin turşusu da yapılır (Kayseri).


Etkileri: Kramp çözücü, yatıştırıcı, adstingent (dokuları sıkıştırıcı sağlamlaştırıcı), sinir sistemini güçlendirici Kullanım Alanları : Gilaburu ağaç kabuğu, kramplara ve kas gerginliklerine karşı oluşturduğu olumlu etki nedeniyle, saygıyla anılmaya hak kazanmıştır. Genellikle iki alanda kullanılır. Biri,yumurtalık ve dölyatağı kasları ile ilgili problemlerdir. Bitki dölyatağını yatıştırır ve böylece adet görme sürecindeki ağrılı kramplar sona erer. Aynı biçimde etki yaparak, olası düşükleri de önleyebilir. İkinci kullanım alanı ise, aşırı adet kanamalarının ve menopozla ilgili aşırı kanamaların kontrol altına alınmasıdır.

Kullanım Biçimleri : yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış dal kabuğu, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 10-15 dakika kaynadıktan sonra süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Uyarı : Aspirine alerjisi olanlarda alerjik tepkilere yol açabilir. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Girabolu (Viburnum opulus) - Hanımlarda rahim spazmını giderir, hamileliği kolaylaştırır. Regllerin ağrısız olmasını sağlar .
Vakitsiz bebek düşüm ve doğumlarını önler.
İdrar söktürerek üreyi düşürür, sinirleri kuvvetlendirir


KULLANIM ALANLARI

Böbrek: Böbrek taşlarının bütün cinsleri asılları itibarıyla suda çözünmeyen kalsiyum tuzu olup bu tuz oluşumunu yerinde eritecek bir ilaç bulunmadığından dolayı lazer, ses dalgası vs. gibi yollarla böbrek taşı fiziksel olarak parçalanıp yerinden oynatılarak düşürülmeye çalışılmak- tadır (diğer bir yöntem açık operasyondur). Ve bu yöntemler hastaya aşırı ağrı- sancı vermenin yanında kalıcı yan tesirleri olan yöntemlerdir. Girebolu ise böbrek taşını, diğer usullerde ( lazer. vs. ) olduğu gibi; fiziksel parçalama yöntemi ile değil kimyasal çözünme ile yok ettiğinden dolayı ne taş çözünürken nede idrar ile birlikte atılırken hasta ağrı sancı hissetmez. Taşın oluşum süreci tersine işleyerek, taş tamamen erir ve idrar ile birlikte kimyasal madde olarak atılır. 1 kür (8 kg ) girebolu 1 hafta içerisinde 6 - 8 mm böbrek taşı eritebilmektedir. Taş 8 mm den büyük ise her 8 mm için bir kür düşünülmelidir. Girebolu ayrıca böbrek tembelliğine ve bazı cins böbrek kistlerine de iyi gelmektedir. Not:Sertliğinden dolayı lazerinde kıramadığı kristalize cins böbrek taşını Girebolu' da eritmeyebilir. Bu cins taş ile karşılaşma riskimiz %1-2 civarındadır.

Eklenti 6171

Prostat: Girebolu, idrar kanalını genişletme özelliği ile mesanenin bir seferde ve kolaylıkla boşalmasını sağlar. Gece ve gündüz sık tuvalete çıkmayı azaltır.

Kadın hastalıkları: Adet zorluğu ve düzen- sizliğine karşı çok etkilidir. Spesifik olarak Kramp, yumurtalık ve rahim kası rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır. Rahmi rahatlatır. Böylece adet görme krampları sona erer ayrıca Mensturasyondan kaynaklanan ağrıları azaltır. Düşük durumu/ tehlikesinde kullanılır. Damar genişliğini düzenlemesinden dolayı adet dönemlerinde aşırı kan kaybını ve menapozda ki kanamaları azaltır. Kaynak:www.purplesage.org.uk

Kalp/ Tansiyon: Girebolu yatıştırıcı, damar genişliği düzenleyici, iskelet ve kas rahatlatıcı , kalp güçlendirici etkiye sahiptir. Girebolu " Visceral" gerilim / Tansiyon için çok etkilidir. Kas gerilimini azaltır ve spazmları engeller. Hipertansiyonda Cardiovascular sistemini rahatlatır ve tansiyon rahatsızlığından kaynaklanan kabızlığı engeller. Harici kullanımda kramp ve kas gerilmesini rahatlatır. Bazı migren vakalarında da yardımcı olabilir. Kaynak:www.purplesage.org.uk

İdrar Yolu Hastalıkları: İdrar kanalındaki iltihaplanmaları temizler. İdrar kanalındaki daralma ve boğumları açar, idrar zorluğu ve yanmalarına karşıda son derece etkili ve tedavi edicidir.


HAZIRLANIŞI VE KULLANILIŞI

su içerisinden alınan girebolu bir süzgeç **** kevgir üzerinde ezilir. Meyvenin çıkan suyuna kendisi kadar içme suyu ilave edilir ve bu karışım sıkıldığından itibaren 24 saat içerisinde hasta tarafından içilir.Tadı hafif ekşi olan girebolunun mümkün olduğu kadar bu haliyle içilmesi tavsiye edilmesine rağmen hasta içmekte güçlük çekiyor ise mümkün olduğu kadar az olmak kaydıyla karışım şeker ile tatlandırılabilir.

Dikkat...!
Hastanın 24 saat içerisinde tüketebileceği sıvı bir seferde hazırlanmalıdır. Diğer bir deyişle hazırlanan sıvı mutlaka 24 saat içinde tüketilmelidir.
Gerek meyve gerekse sıkılarak hazırlanmış sıvı sıcaktan ve direkt gün ışığından korunmalı serin bir yerde saklanmalıdır.

Girebolu kullanımı zamana yayılmamalı olabildiğince yoğun kullanılmalıdır.(günde en az 1 kg Girebolu ezilerek suyu yukarıda anlatıldığı şekliyle hazırlanıp kullanılmalıdır.)

Bekleyen meyve mutlaka su içinde ve serin bir yerde muhafaza edilmelidir. Kevgirde ezilerek elde edilen Girebolu öz suyuna mutlaka birebir ölçüde su katılmalıdır.

Girebolu' nun bu güne kadar hiç bir yan tesiri tespit edilememiştir.



Kaynak

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-12-2006, 14:09   #2
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Bir arkadaşın rahatsız olması beni alternatif tıpa yöneltti sülükten bitkilere kadar buldukça öğreniyorum özelliklede çaresiz hastalıklar konusunda. Sordukça da öğrendikçe de çevreden bana ilgi artıyor. Bakalım Kayseri'den iki arkadaşımın böbreğindeki taş için getirtiyorum Gilaboru'yu, arkadaşlarım denedikten sonra sonuçları buradan söyleyeceğim, doğrusu sonucu bende merak ediyorum...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-12-2006, 14:22   #3
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Bu bitki Türkiye de çok yaygın olarak Böbrek taşı için kullanılıyor ve hemen hemen marketler dahil hertarafta satılıyor son yıllarda şişe ile de satıldığından salamura tercih edilmiyor.

Merak ettiğim husus ise ;Böbrek taşı için bu kadar yaygın kullanılan bu bitki için yayınlanmış doktora tezi herhangi bir bilimsel araştıma makalesi olup olmadığı.

Örneğin böbrek taşı olan 100 hastada şu kadar süre ile girabolu denendi şu kadarının taş problemi kalmadı gibi..

Ben rastlamadım... acaba girabolu böbrek taşı için bir efsanemi?

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-12-2006, 14:46   #4
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Doktorların direkt tavsiye ettiğine şahit olduğum bir sülük tedavisi ikinciside bu bitki oldu. Artık Türkiye'deki bilim çevrelerinin karşıt çalışmalarının aksine bazı doktor çevreleri alternatif tıbbı tavsiye eder hale geldi ve devamlı yükselen bir trendle alternatif tıp hakettiği değere ulaşıyor...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-12-2006, 15:21   #5
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Alternatif tıpba bir diyeceğim yok,ancak öyle bir devirde yaşıyoruz ki alternatif tıp diye insanlar kazıklanabiliyor da...

Madem girabolunun böyle bir mucizesi var,hiç bir bilimsel araştırmaya konu olmaması ilginç değilmi?

http://www.girabolu.com/arastirmalar.htm

Bazı arkadaşlar link vermeden ben bu linki vereyim. .ancak benim aradığım yukarda belirttiğim gibi "şu kadar böbrek taşı olan hastada denendi, şu sonuç alındı " şeklinde bilimsel çalışma..

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-12-2006, 12:51   #6
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
Gilaburu adıyla da bilinir. Hazır satılan meyve sularının içiminin her damak zevkine uygun olup olmayacağı tartışılır.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-12-2006, 13:18   #7
Ağaç Dostu
 
Ophrys's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-10-2006
Şehir: HATAY-İZMİR
Mesajlar: 2,272
Galeri: 25
Selamlar ben aslen Kayseriliyim gilaboru deriz biz bu bitkiye tabi bu yöresel söylem. Yıllarca rahmetli dedem bize koca bidonlarla getirirdi bu meyvayı. Suyun içinde uzun süre dayanır. Annem bize sürekli suyunu sıkıp içirirdi. Böbrek hastalıklarına iyi geliyor diye biliyorum. Şöylede bir özelliği var dünyada sadece Kayseri Ve Japonya **** Çinde yetişiyormuş.

Ophrys Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-12-2006, 11:32   #8
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Böbrek mucizesi geldi bakalım. 2 Arkadaşım vardı birisi taşını düşürmüş diğeri de böbrek %40 çalışıyor. Taşını düşüren arkadaşımın böbreği 6 ayda bir taş üretiyordu ona da kullanacağız taş nedeniyle böbreği %40 çalışan arkadaşımın ise bayram sonunda kullandıktan sonra röntgen çekilecek sonuçları buradan açıklayacağım. Bu arada bana Kayseri'den gelen gilaboru resmini veriyorum.

Name:  Resim 001.jpg
Views: 15782
Size:  52.9 KB

hüsnüyusuf beğendi.
Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-12-2006, 12:25   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Hadi hayırlısı
sonuçları, bir kere taş düşürmüş ve bu acıyı bilen biri olarak ben de merak ediyorum








Shot at 2007-07-06
.


Düzenleyen denizakvaryumu : 06-07-2007 saat 22:58
denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-12-2006, 17:01   #10
Ağaç Dostu
 
Ophrys's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-10-2006
Şehir: HATAY-İZMİR
Mesajlar: 2,272
Galeri: 25
Tadı AZICIK BURUK VE EKŞİMSİDİR BİRAZ ŞEKERLE TATLANDIRMANIZI ÖNERİRİM.

Ophrys Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2006, 00:59   #11
Ağaç Dostu
 
ormanbotanigi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-08-2005
Şehir: Rize-Çayeli
Mesajlar: 433
Galeri: 21
İsminde yanlışlık var gilaburu olarak değiştirilmeli.

ormanbotanigi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2006, 03:18   #12
Ağaç Dostu
 
Sebahattin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2006
Şehir: Türkiye
Mesajlar: 365
İnsanlar Yıllardır Kullanıyor

Bundan tam 15 yıl önce Sivas'ın Gemerek İlçesinde (Kayseriye yakın bir ilçe) Eğerci Kasabası'nı ziyaretimizde Girebolu şerbetinden içmiştim. O zaman için tadı çok hoşuma gitmişti, fena değildi. İnsanlar bunu orada yıllardan beri yapıyorlarmış. Neye şifalı olduğunu bilmem ama oradaki insanlar için alternatif bir içecek. Orada da insanlar Girebolu diyorlar. Bence alternatif içecek olması anlamında bile kıymetli bir şey. En azından bazı bölgelerimizde doğal olarak yetişiyor neden değerlendirilmesin.

hüsnüyusuf beğendi.
Sebahattin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2006, 03:22   #13
Ağaç Dostu
 
Sebahattin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2006
Şehir: Türkiye
Mesajlar: 365
Sinonimlere fazla takılmamak lazım, çok farklı şekillerde karşımıza çıkıyor bu bitki. Hatta üzerinde üretimi ile alakalı çalışmalar bile yapılmış.

http://www.uzumsu.com/incele.asp?blo...ler&kimlik=171

Gelebor un (Viburnum opulus L.) yeşil ve odun çelikleri ile çoğaltılması üzerine bir araştırma

Sebahattin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2006, 09:12   #14
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Alıntı:
Yöresel adları: Dağdığan ağ, geleboru, gilabada, gildar, giligili,girabolu, girebolu, gilaboru, gilaburu
Yukarıda bu konuda bir açıklama var...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-01-2007, 00:42   #15
Ağaç Dostu
 
ormanbotanigi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-08-2005
Şehir: Rize-Çayeli
Mesajlar: 433
Galeri: 21
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Sebahattin Mesajı Göster
Sinonimlere fazla takılmamak lazım, çok farklı şekillerde karşımıza çıkıyor bu bitki. Hatta üzerinde üretimi ile alakalı çalışmalar bile yapılmış.

Gelebor un (Viburnum opulus L.) yeşil ve odun çelikleri ile çoğaltılması üzerine bir araştırma
Sinonimlere takıldığım falan yok. Sadece bu bitkinin asıl isminin (bilimsel ismi) gilaburu olduğunu söylüyorum. Sizce bunu hatırlatmam yanlış bir hareket mi ? Siz bilirsiniz benim için hava hoş.

ormanbotanigi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-01-2007, 17:29   #16
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,244
Galeri: 88
Hiç yanlış olur mu ormanbotaniği ?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-01-2007, 20:58   #17
Ağaç Dostu
 
Sebahattin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 26-04-2006
Şehir: Türkiye
Mesajlar: 365
En yaygın Kullanılan sinonim Gilaburu

Bu bitki için en yaygın kullanılan ve kabul gören ad gilaburu. Burada onu kullanmak en doğrusu muhakkak. Ama şu doğrudur bu yanlıştır yaklaşımlarını pek doğru bulmuyorum. Bu tür tam anlamı ile kültüre alınmadığı için diğer meyve türlerindeki isim kesinliği bu tür için yok. Çok fazla sinonimi ya da daha doğrusu birbirine yakın seslerde, birbirine benzeyen isimlere sahip ilginç bir bitki. Bu karışıklıkların önüne geçmek için de zaten biz latince adlarını esas olarak kabul ediyoruz. Akademik çalışmalarda da bu farklılık göze çarpıyor. Hatta bazı çalışmalarda farklılığın kaynağı da açıklanıyor (Aşağıda).

Süs Bitkisi Olarak Gilaburu

''Aksoy, gıda ve şifa amaçlı olarak dünyanın çeşitli yerlerinde tercih edilen gilaburunun, çiçek ve meyvelerininin güzel görüntülü olması nedeniyle süs bitkisi olarak da değerlendirildiğini bildirdi. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında bu bitkiye çiceklenme dönemindeki güzelliğinden etkilenip "Gül Ebru" ismi verildiğini ve bu ismin dilden dile değişime uğrayarak Türkiye´nin farklı yerlerinde değişik isimlerle anıldığını anlattı.

Aksoy, gilaburunun, Kayseri´de, "gileburu, gilebolu, gilaboru, gilabı, giraoğlu", Konya´da "giligili, gilaburu ya da giraboğulu", Sivas ve Yozgat´ta "gilaburu, girabolu, geleboru", Tunceli´de "dağdağan, dağdığan, geleboru, gilabada, gildar" adıyla anıldığını sözlerine ekledi.''


Kaynak: http://www.cu.edu.tr/Content/Asp/Tur...ru.asp?id=4672

Sebahattin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-01-2007, 21:31   #18
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
Gilaburu ve gilaboru olarak 2 ayrı marka tescili var...Sanırım bütün kıyamet bundan kopuyor

denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-01-2007, 00:49   #19
Ağaç Dostu
 
ormanbotanigi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-08-2005
Şehir: Rize-Çayeli
Mesajlar: 433
Galeri: 21
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Sebahattin Mesajı Göster
Bu bitki için en yaygın kullanılan ve kabul gören ad gilaburu. Burada onu kullanmak en doğrusu muhakkak. Ama şu doğrudur bu yanlıştır yaklaşımlarını pek doğru bulmuyorum. Bu tür tam anlamı ile kültüre alınmadığı için diğer meyve türlerindeki isim kesinliği bu tür için yok. Çok fazla sinonimi ya da daha doğrusu birbirine yakın seslerde, birbirine benzeyen isimlere sahip ilginç bir bitki. Bu karışıklıkların önüne geçmek için de zaten biz latince adlarını esas olarak kabul ediyoruz. Akademik çalışmalarda da bu farklılık göze çarpıyor. Hatta bazı çalışmalarda farklılığın kaynağı da açıklanıyor (Aşağıda).

Süs Bitkisi Olarak Gilaburu

''Aksoy, gıda ve şifa amaçlı olarak dünyanın çeşitli yerlerinde tercih edilen gilaburunun, çiçek ve meyvelerininin güzel görüntülü olması nedeniyle süs bitkisi olarak da değerlendirildiğini bildirdi. Selçuklular ve Osmanlılar zamanında bu bitkiye çiceklenme dönemindeki güzelliğinden etkilenip "Gül Ebru" ismi verildiğini ve bu ismin dilden dile değişime uğrayarak Türkiye´nin farklı yerlerinde değişik isimlerle anıldığını anlattı.

Aksoy, gilaburunun, Kayseri´de, "gileburu, gilebolu, gilaboru, gilabı, giraoğlu", Konya´da "giligili, gilaburu ya da giraboğulu", Sivas ve Yozgat´ta "gilaburu, girabolu, geleboru", Tunceli´de "dağdağan, dağdığan, geleboru, gilabada, gildar" adıyla anıldığını sözlerine ekledi.''


Kaynak: http://www.cu.edu.tr/Content/Asp/Tur...ru.asp?id=4672
Sevgili arkadaşım mademki burada insanları bilgilendirme uğraşı içindeyiz bu konuda da hassas olmamız gerekir. Elbette en başta latince ismi önemlidir. Daha sonra türkçe ismi son olarakda yöresel ismi. İsminde yanlışlık var derken bilimsel isminin bu olmadığı anlatmak istemiştim. Bir türün kültüre alınıp alınmaması ismin kesinliğini belirtmez. Elbetteki Tuncelin'de farklı Kayseri'de farklı olacak. Halk arasında bitkilere verilen isimlerinde bilimsel açıdan hiç bir önemi yoktur. Örneğin karadenizde kayın ağacına gürgen derler.

Bilimsel literatürde gilaburu olarak geçer, yukarıda sıraladıklarınızın hemen hepsi yöresel isimleridir.

ormanbotanigi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-01-2007, 14:52   #20
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Evett, Gilaburu hakkında kullanan arkadaşımın birisinden sonuç geldi. Aslında kullanan 2 kişi 10 kg lık ambalajda kullandılar.

Bir tanesi taşını düşürdüğü için uzun bir zamanda yavaş yavaş kullanmaya devam edecek. Diğer arkadaşım ise çok büyük bir heyecanla kullandı. Ancak günde 2-3 bardak içmesi gerekirken 7-8 bardak içmiş maalesef o da aşırı dozdan böbreklerde şişme yapmış üstelik her iki böbrekte. Doktora gittiğinde doktor endişelerini dile getirmiş ve yeni bir ilaçlı tedavi başlatmış. Bayağı endişeliydi böbreğinin birisinin zaten alınmasını istiyorlardı bir yıldır kaçtı ama sanrım akıbetten kurtulamayacak.

Arkadaşım endişeli olmasına rağmen fonksiyon yapmayan bir böbreğin çalışanla birlikte şişerek tepki vermesi açıkçası banada ilginç geldi ama yine de aşırı dozun etkisini ağrı olarak ödeyecek sanırım. Temin ettiğimiz yere sorduğumda aşırı kullanımdan dolayı sıkıntı çeker ama kesinlikle yan etkisi yoktur dedi. Biraz daha bekleyeceğiz sanırım...

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-05-2007, 23:42   #21
Ağaç Dostu
 
yasarulutas's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-05-2006
Şehir: Sivas - Sızır
Mesajlar: 315
Galeri: 677
Hep Kayseride yetişir denmiş ama ekleme yapma ihtiyacı duydum. Bu ağaç Sivas ili Gemerek ilçesi Sızır Kasabasında da yetişir. Eskiden önemli idi. Ama artık kimse ilgilenmiyor. Gileboru para etmiyor, sadece kendimiz için topluyoruz, fazlasını da olmayana veriyoruz. Ama Suyu seven bir ağaç ve çalı suyun olduğu her yerde büyür gibime geliyor. Daldan, kökten, çekirdek ten bile büyüyor..

yasarulutas Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-05-2007, 11:58   #22
-
 
Giriş Tarihi: 08-03-2007
Şehir: -
Mesajlar: 95
Kayseri de bu bitkinin yetiştiği her yerde böbrekler için çok faydalı olduğuna inanılır. ancak organik problemler için değil sadece bitkinin buruk tatlı suyunun içenlerin böbrek taşlarını düşürmede yararlı olduğuna inanılır.
bunun dışında böbreklere faydasını bilemem ama salamura edilmiş meyvelerinin suyunun tadı biraz buruk ama şekerle tatlandırıldıgında çok güzeldir canım mı çekti ne ))
Kayseri nin pınarbaşı ilçesinde yaşayan dayımlardan aldığım fidelerden kendi köyüme (sivas şarkışla yeniyapan) a diktiğim giraburu lardan sadece bir tanesi 1 metre kadar büyüdü. 5-6 yıllık bir bitki olmasına ragmen ben her yaz gittigim köyümde hala kendi giraburu meyvelerimi elde edemedim. bu fide de her ne kadar suyu çok sevdiğini bildiğim için bu bitkiyi bir çeşmenin yanında dikmiş olsam da fideleri getirdiğim yerden 300-400 metre daha yüksek rakımda yerleşik ve daha sert kış iklim şartları bulunan köyümde yeterli gelişimi gösteremiyor.. halbuki fideleri aldıgım yerdegözlemlediğim bir durum sebebiyle çok hızlı gelişen bir bitki diye biliyorum. örnek olarak, ıslak yere değen dallardan bir kısmı kök yapıları oluşturarak toprağa bu yeni köklerle bağlanabilmekte ve çok hızlı etrafa yayılabilmekteydiler.
çok merak ediyorum acaba sadece kayseri ve yakın çevresindeki alanlarda yetişmesinin sebebi nedir? bu bitki kayseri çevresinde endemik bir tür müdür? bitkinin orijini kayseri cevresimidir? türkiye de başka yerde yetişdiğine dair bir bilgi sahibi olan varmıdır?
bilgisi olan birileri paylaşırsa sevinirim.
teşekkürler..

nartsawa Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-05-2007, 22:43   #23
Ağaç Dostu
 
yasarulutas's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-05-2006
Şehir: Sivas - Sızır
Mesajlar: 315
Galeri: 677
Şarkışla lı kardeşim Sızır da büyüyorsa Şarkışla dada büyür. yerini sevmemiş **** dikili olduğu toprak gevşek zeminli ve kumsal değildir..

yasarulutas Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-06-2007, 22:16   #24
Ağaç Dostu
 
karinca70's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,235
Gilaburu'nun antioksidan ve C vitamini içeriği baya zengindir.

Gilaburu'nun taş düşürme ve idrar yolu enfeksiyonlarındaki iyileştirici etkisi süperdir. Ben şahsen bir çok kez kullandım (böbrek taşlarını küçültücü ve düşürücü etkisi vardır). Benim çok büyük taşlarım oluşmadığı için kendim örnek olmasam da; bir çok böbrek taşı olan komşum gilaburu kullanımının birkaç gün sonrasında gece yarısı apar topar hastaneye kaldırıldı; çünkü böbreklerindeki tüm taşlar birden düşmeye başladı Şimdi maşallahı var, taşların hepsini düşürdüm diyordu en son gördüğümde. Taş kontrolü için gittiğim taş kırma polikliniğinin doktoruna gilaburuyu sordum, ne olduğunu bilmiyorum dedi. Taş kırma makinası ile 1000 YTL civarında ücretlerle taş kırma işi yapan bir doktorun elinde ilaç olsa, onu müşterilerine pardon hastalarına verebileceğini mi düşünüyorsunuz?

Gilaburu'nun tadı iğrençtir. Ben marketlerde satılan şekerli olanını ve mümkünse son kullanma tarihi daha yakın olanını kullanmanızı tavsiye ediyorum. Kokusu kokmuş çorap gibi olduğu için içerken burnunuzu tıkamanız ve bir seferde içmeniz ve hemen ardından güzel tadı olan bir şey içmenizi tavsiye ederim Özellikle yeni sıkılmış gilaburudan uzak durmalısınız

karinca70 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-08-2007, 21:49   #25
Ağaç Dostu
 
Selahattin Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-05-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 5,284
Galeri: 15
Arkadaşım kendi deyimiyle böbrei kendisini bitirme aşamasındaydı. Bir heyecanla bizim gilaburuyu kullandı öyle ki heyecandan çok yoğun kullandı. Tıpkı:

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi karinca70 Mesajı Göster
...komşum gilaburu kullanımının birkaç gün sonrasında gece yarısı apar topar hastaneye kaldırıldı; çünkü böbreklerindeki tüm taşlar birden düşmeye başladı Şimdi maşallahı var, taşların hepsini düşürdüm diyordu en son gördüğümde...
örneğindeki duruma düştü. Ancak bizimkisinin iki böbreği öyle şişmişki öleceğim diye doktora gitmeyen arkadaş Tıp fakültesinde sen bu böbreğe ne yaptın diyerek kendisine kızan doktora ameliyat oldu. Kapalı yapılan bir ameliyatla böbreğindeki taşlar alındı. Şimdi durumu çok iyi o arkadaşımdaki etkisi yoğun kullanımdan dolayı tam göremedik hatta bana kimseye tavsiye etmemem konusunda önerilerde bulunuyor ancak ben yoğun kullanımın ve hatta böbreklerin tepki vererek onu bir sonuca ulaştırdığını düşünüyorum.

Diğer arkadaşım ise evinde eşiyle birlikte 10 kg'lık kısmını azar azar tüketmişler. Şimdilik böbreği taş yapmıyor.

Selahattin Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-08-2007, 22:03   #26
Ağaç Dostu
 
COYOTE's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-01-2007
Şehir: Giresun
Mesajlar: 1,515
Galeri: 1
Fazla doz aldığını okumuştum da o yüzden merak ettim. Babamda da var yüksek tansiyon böbrekten dolayı o yüzden gilaboru ilgimi çekti.
Yazdığınız bilgiler için de teşekkür ederim. Arkadaşlarınızın iyi olduğuna sevindim tekrar geçmiş olsun.

COYOTE Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-08-2007, 01:50   #27
Ağaç Dostu
 
Ophrys's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-10-2006
Şehir: HATAY-İZMİR
Mesajlar: 2,272
Galeri: 25
Herşeyin azı karar,çoğu zarar.
Şimdiye kadar hiçbirimiz zararını görmedik.

Ophrys Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2007, 14:15   #28
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 05-05-2007
Şehir: kayseri
Mesajlar: 4
Girabolu (Viburnum opulus)

KULLANIM ALANLARI

Sadece böbrek taşı problemi için değil aynı zamanda doğal bir temizlik maddesidir.
Ülkemizde henüz yeterli olarak tanıtımının yapılmaması bu meyveyi bilinmez kılmaktadır.

Name:  280px-Illustration_Viburnum_opulus0.jpg
Views: 12961
Size:  51.1 KB

Böbrek: Böbrek taşlarının bütün cinsleri asılları itibarıyla suda çözünmeyen kalsiyum tuzu olup bu tuz oluşumunu yerinde eritecek bir ilaç bulunmadığından dolayı lazer, ses dalgası vs. gibi yollarla böbrek taşı fiziksel olarak parçalanıp yerinden oynatılarak düşürülmeye çalışılmak- tadır (diğer bir yöntem açık operasyondur). Ve bu yöntemler hastaya aşırı ağrı- sancı vermenin yanında kalıcı yan tesirleri olan yöntemlerdir. Girebolu ise böbrek taşını, diğer usullerde ( lazer. vs. ) olduğu gibi; fiziksel parçalama yöntemi ile değil kimyasal çözünme ile yok ettiğinden dolayı ne taş çözünürken nede idrar ile birlikte atılırken hasta ağrı sancı hissetmez. Taşın oluşum süreci tersine işleyerek, taş tamamen erir ve idrar ile birlikte kimyasal madde olarak atılır. 1 kür (8 kg ) girebolu 1 hafta içerisinde 6 - 8 mm böbrek taşı eritebilmektedir. Taş 8 mm den büyük ise her 8 mm için bir kür düşünülmelidir. Girebolu ayrıca böbrek tembelliğine ve bazı cins böbrek kistlerine de iyi gelmektedir. Not:Sertliğinden dolayı lazerinde kıramadığı kristalize cins böbrek taşını Girebolu' da eritmeyebilir. Bu cins taş ile karşılaşma riskimiz %1-2 civarındadır.

Prostat: Girebolu, idrar kanalını genişletme özelliği ile mesanenin bir seferde ve kolaylıkla boşalmasını sağlar. Gece ve gündüz sık tuvalete çıkmayı azaltır.
Kadın hastalıkları: Adet zorluğu ve düzen- sizliğine karşı çok etkilidir. Spesifik olarak Kramp, yumurtalık ve rahim kası rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılır. Rahmi rahatlatır. Böylece adet görme krampları sona erer ayrıca Mensturasyondan kaynaklanan ağrıları azaltır. Düşük durumu/ tehlikesinde kullanılır. Damar genişliğini düzenlemesinden dolayı adet dönemlerinde aşırı kan kaybını ve menapozda ki kanamaları azaltır.

Kalp/ Tansiyon: Girebolu yatıştırıcı, damar genişliği düzenleyici, iskelet ve kas rahatlatıcı , kalp güçlendirici etkiye sahiptir. Girebolu " Visceral" gerilim / Tansiyon için çok etkilidir. Kas gerilimini azaltır ve spazmları engeller. Hipertansiyonda Cardiovascular sistemini rahatlatır ve tansiyon rahatsızlığından kaynaklanan kabızlığı engeller. Harici kullanımda kramp ve kas gerilmesini rahatlatır. Bazı migren vakalarında da yardımcı olabilir.

İdrar Yolu Hastalıkları: İdrar kanalındaki iltihaplanmaları temizler. İdrar kanalındaki daralma ve boğumları açar, idrar zorluğu ve yanmalarına karşıda son derece etkili ve tedavi edicidir.

Kaynak

girabolu38 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2007, 14:59   #29
Ağaç Dostu
 
kuzen38's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-10-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 585
Bende gecen tanistim kendisiyle. Baba tarafindan kayseriliyim, kayseri-sivas-tokat vesair sehirlerimizde yetisen ama adi pek bilinmeyen bir bitki. Bitkinin suyu içiliyor, genellikle aktarlarda bulunuyor. Tadi eksi kayısı gibi, kokusu pek iyi sayılmaz. Böbrek taslarina iyi geldigi söyleniyor, gecen yaz denedim, benimki böbrek tasi degil kayasi oldugu icin pek bir işe yaramadi. Ancak doktorlarinda onayladigi gibi arada bir içmekte fayda var.

kuzen38 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2007, 22:29   #30
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-04-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 9,099
Galeri: 25
5 lt lik sulu bidonlar hemen hemen tüm aktarlarda var...Ancak ben bu su içeriğini merak ediyorum...

Sanıyorum girabolunun bozulmadan durabilmesi için limon tuzu yani citrik asit yani E 330 katkısı olması lazım...Eğer böyle ise E 330 için hiç de iyi şeyler yazılmamış.

http://www.evrensel.net/02/09/07/medya.html

Türkiye’de 30 bine yakın gıda işletmesi olduğu düşünülüyor, ancak kayıtlı ve üretim izni almış firma sayısı 8 bin 354. 20 bine yakın firmanın ne ürettiği ve ürünlerin içeriği belli değil. Kayıtlı işletmelerin ürettiği ürünlerin içeriğini ve uygunluğunu kontrol eden toplam 750 kontrolör var.

katkı maddesi mi zehir mi ? -2 ....................................... Nur Karabacak
Kansere varan etkileri var

Her gün tüketilen ekmekten, ketçaba, koladan, sıvı yağa hemen hemen tüm gıdalarda kullanılan çok sayıda katkı maddesi ise bu denetim mekanizması içinde birer öldürücü zehire dönüşebiliyor. E kodu ile anılan ve sayıları yüzleri bulan bu katkı maddeleri dozunda ve belirlenen standartlarda kullanıldığında hiçbiri zararı yokken, doz aşımında kansere varan etkiler doğurabiliyor. Uzmanlar, Türkiye’de gıda katkı maddelerinin çoğu zaman gereksiz yere kullanıldığının altını çizerek, bu maddeler kullanılmadan da uygun teknolojilerle üretim yapılabileceğine dikkat çekiyor.
Bu katkı maddelerinden en tehlikelilerinden bir olarak gösterilen E330 aslında insan vücudunda doğal olarak bulunan sitrik asit. Limon, meyve sularında, nebati yağlarda kullanılıyor. Uzmanlar, E330’u kanser yapıcı olarak tanımlıyor. Kanserojen olarak tanımlananlar ise E131, 142, 213, 214, 215, 210 ve 211 koduyla adlandırılan maddeler. Bu maddelerin en çok kullanıldığı gıda ise ketçap. En tehlikeli olarak gösterilenler ise E123 ve 110, bu katkı maddeleri ise jölelerde kullanılıyor. Özellikle kayıt altına alınamayan binlerce işletmelerde bu maddelerin kullanımı da kontrol edilemiyor.
Teknoloji yok
Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümü Öğretim üyesi Doç. Dr. Aydın Öztan, insan sağlığına zararlı olmayan düzeylerde kullanıldığını ifade ederek, gıda içindeki her maddenin yabancı madde olduğunu ve gerekliyse kullanılması gerektiğini söyledi. Bu maddelerin zaman zaman gereksiz yere kullanıldığını dile getiren Öztan, gıda maddelerinin düzgün kullanıp, kullanılmadığının kontrol edilmesi gerektiğini belirtti. Öztan, günümüzde, hiç katkı maddesi kullanmadan üretim yapılabilecek tekniklerin olduğunu vurgulayarak, katkı maddesinin kullanımının kolaycılık olduğunu ifade etti.
İşletmelerdeki sorumlu yöneticiliğin tam anlamı ile hayata geçirildiğinde hiçbir sorun kalmayacağını ifade eden Öztan, “Son olarak çıkartılan yönetmelik ile bir sorumlu yönetici 5 işletmeyi kontrol edebiliyor. Bu yöneticilerin çoğu işletmeyi hiç görmeden para alıyor. Orada iş yapan yine ustabaşı veya herhangi bir insan oluyor. Yani teknik açıdan hiçbir deneyimi yok. Ben birçok işletmede, avuçla katkı maddesi atıldığını gördüm. Oysa bunların bir limiti var” dedi. Bazı gıda katkı maddelerinin dozunun kontrol edilmesinin oldukça zor ve zaman aldığını dile getiren Öztan, Türkiye’de bazı gıda katkı maddelerinin miktarını ölçecek teknolojinin olmadığını ifade etti.
Öztan, katkı maddelerinin miktarlarının uluslararası normlara göre belirlendiğini aktararak, büyük firmalarda miktarlar açısından sorun olmadığını, bunun en büyük nedeninin prestij kaybetmeme kaygısı olduğunu belirtti. Asıl sorunun küçük işletmelerde yaşandığını ifade eden Öztan, bu işletmelerde uzmanların çalıştırılmasının sorunu çözeceğini kaydetti.
Öztan, katkı maddeleri satıcısı olarak, uzmanların değil, iyi satıcıların seçildiğine işaret ederek, satıcıların giderek, o üreticinin ihtiyacı olsun olmasın mutlaka o katkı maddesini sattığını, alan üreticinin de gereksin gerekmesin o maddeyi aldığı için kullandığını söyledi. Hatta bazı katkı maddelerini üreticinin kullanmasının ona zarar getirdiğini belirten Öztan, bunların denetiminde yaşanan aksaklıkların yasalardaki boşluklardan ortaya çıktığını söyledi.
Öztan, Başbakanlığa bağlı bir gıda müsteşarlığının kurulmasının çözüm getirebilceğini dile getirerek, “Sanayi Bakanlığı tüketiciyi ilgilendirdiği için ben bakacağım diyor, işletmeleri ben kontrol edeceğim diyor, Sağlık ve Tarım Bakanlığı yasa gereği ben bakarım diyor. Bu kadar çok başlılık olmaz” dedi.
Devletin devredemeyeceği görevleri olduğunun altını çizen Öztan, gıda denetiminin bunlardan biri olduğunu söyledi. Öztan, ileri teknoloji ile donanımlı laboratuvarların kurulması gerektiğine işaret ederek, şöyle devam etti;
“Şimdi bu denetimsizlik neye yol açıyor bakalım. Agra diye bir çikolata var. Sadece bayramlarda ortaya çıkar her pazarda da görürsünüz. Bu ürünün üretildiği ne yeri bulabilirsiniz ne de üreticisini. İçeriği ise tamamen keçi boynuzudur. Sonuç olarak devletin daha farklı bir sistem geliştirmesi gerekir. Yasalar mutlaka her üretilen gıdaların analizleri yapılması gerekir diyor. Şimdi iki tane özel laboratuvar var. Devletin laboratuvarlarının da ne durumda olduğu belli. Üniversitelere de analiz için gelen yok. Yani analizler yapılmadan ürettim izni verilebiliyor.”
Firmaların haberi oluyor
Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Fikret Okant, kontrollerden önce firmaların kontrol yapılacağını öğrendiğini dile getirerek, buna göre kontrol yapılacağı dönemlerde uygun üretim yaparak, denetime geleni yanılttığını ifade etti. Üretim izni için ürünün içine katılan bileşimlerden çok saklanma koşulları, üretim koşulları, mikroorganizmaların gelişiminin kontrol edilmesi gerektiğini vurgulayan Okant, besinin mikrobiyolojisinin denetlendiğinde firmanın istese de ürünün fizyolojik durumunu saklayamayacağını söyledi.
Okant, Türkiye’de kaliteli mal üretiminin oldukça yavaş ilerlediğini dile getirerek, “Gıdalarda kullanılacak katkı maddelerinin üst sınırı bellidir. Evet, E330’da kanserojen etkisi var. 0.5 mg x maddesi diyelim ki zararlı. Ancak siz bu katkı maddesini içeren gıdayı günde 4-5 defa tüketiyorsunuz, o zaman zararı ortaya çıkar. E330’un elbette fazlası zararlı” diye konuştu.
Özellikle meyve sularında kullanılan renklendiricilerin denetiminin zorluğunu aktaran Okant, inanılmaz sayıda renklendiricinin olduğunun altını çizdi. Okant, asıl önemli olanın devletin, vatandaşın evine giren gıdaya garanti vermesi olduğunu belirterek, “Devlet önünüze konulan her gıdayı güvenerek yiyebilirsiniz, diyemiyor” dedi.
Denetim mekanizmalarının tek elde toplanması gerektiğini vurgulayan Okant, “Biri gittiği zaman A’dan Z’ye kontrolleri yapmalı. Gıda ile ilgili her konuda uzman, oradaki insanlar dahil, kullanılan alet ekipman dahil, her şey kontrol edilmeli. Bir yığın handikaplı olayda sizin kalkıp kimden hesap soracağınız bile belli değil” diye konuştu.

--------------------------------------------------------------------------------
Katkı maddelerini takan yok
Gıda katkı maddeleri, tek başına gıda olarak tüketilmeyen, gıdanın üretilmesi, tasnifi, işlenmesi, hazırlanması, ambalajlanması, depolanması sırasında gıda maddesinin tat, koku, görünüş, yapı ve diğer niteliklerini korumak, düzeltmek ve istenmeyen değişikliklere engel olmak ve düzeltmek amacı ile kullanılan maddeler olarak tanımlanıyor. Bu maddelerin mutlaka üretim etiketlerine yazılması gerekiyor. Ancak, marketlerde alışveriş yapan vatandaşın gözü ise üretim etiketlerinden çok fiyat etiketleriyle ilgili.

--------------------------------------------------------------------------------
Zararsız olduğu düşünülen katkı maddeleri:
E 100, 101, 103, 104, 105, 111, 122, 126, 13, 132, 140, 151, 160, 152, 160, 161, 163, 170, 174, 175, 180, 181, 200, 201, 202, 203, 236, 237, 238, 260, 262, 263, 270, 280, 281, 282, 290, 300, 301, 304, 335, 337, 382, 400, 401, 402, 403, 406, 408, 410, 411.
Şüpheli olarak görülenler: E 125, 141, 150, 171, 172, 173, 240, 241, 477, 153.
Tehlikeli olarak tanımlananlar: E 102, 110, 120, 124.
Kanser yaptığı düşünülenler: E 123, 131, 330, 239, 213, 214, 142, 215.
En tehlikeli E330: E 330, hemen hemen tüm asitli ve toz halinde satılan içeceklerde, hazır çorbalarda, meyve sularında, hazır reçellerde asitliği düzenlemek amacı ile kullanılıyor. Yine uzmanlar tarafından diğer katkı maddelerine göre daha riskli görüyen Sodyum nitrit ve nitrat yani, E 250-251, E 452 sosis ve sucuklarda, tavuk burgerlerde, hamburgerlerde kullanılıyor.
Öte yandan salam ve sucuklarda kullanılan E 205 damar hastalığı, E 450’nin hazımsızlık yarattığı, kraker ve bisküvilerde kullanılan E 223’ün bağırsak bozukluğuna yol açtığı söyleniyor

abk beğendi.
denizakvaryumu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla

Etiketler
bitkisi, faydaları, gilaboru, gilaburu, meyvesi

Konu Araçları
Mod Seç

Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:40.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024