agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 16-05-2008, 22:56   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Getir Tohumu, Götür Bilgisayarı (vazgeçtik, kalsın)

Yerel Tohum Toplama Yarışması Başlıyor… GETİR TOHUMU, GÖTÜR BİLGİSAYARI

Projenin Amacı

Yerel tip **** çeşitler belirli bir yere lokalize olmuş bir tür halk seleksiyonlarıdır. Türkiye birçok sebze türünün gen merkezi olup, maalesef ilgisizlik ve bilinçsizlik sonucu birçok yerel çeşit kaybolmuş veya kaybolma noktasına gelmiştir. Buna ilaveten son yıllarda büyük miktarlarda sebze tohumu ithal edilmeye başlanmış ve bu ithal çeşitler birçok sebze türünde dominant hale gelmiştir.


Yerel tohumları, her dönem toplamak ve yeniden kullanmak, yerel çeşitliliğin sürekliliği için bir tür garanti oluşturmaktadır. Verimliliğe paralel bir dengede, doğal yaşama ve biyoçeşitliliğe esas oluşturan yerel tohumun bölgesel ortak bilinç ve geleneksel maneviyatla korunmasının ve bu yönde çiftçimizin ziraat mühendisleri teknik desteğindeki çalışmaların ‘sürdürülebilir temiz tarım’ ekonomileri yaratacağına şüphe yoktur.


Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Hazera Tohumculuk A.Ş. işbirliği ile hazırlanan bu projenin amacı; kaybolmakta olan yerel sebze tohumlarını tekrar canlandırmak, doğal olarak yetiştirilen bazı yerel sebzeleri, üreticinin gelir kaynağı yapmak, tamamen doğal olarak üretilen tohumları gelecek nesillere aktarmaktır.


Not : Proje sahipleri hiç bir şekilde ne organizasyon komitesine ne de bu proje çerçevesinde üçüncü şahıslara çalıştıkları bitkiye ait tohum sağlamayacaklardır.

Projeye Katılım Koşulları

  1. Belirtilen tarihlerde oluşturulan proje ekiplerinin (bir veya iki lisans öğrencisi ile bir danışman öğretim üyesi) mutlaka proje koordinatörlüğüne başvurarak kayıtlarını yaptırmalıdırlar.
  2. Projenin, bizzat lisans öğrencisi tarafından ve proje danışmanlığını yapacak bir öğretim üyesinin gözetiminde yürütülmesi gerekir. Başkaları tarafından önceden yürütülen ve sonuçlandırılan projeler değerlendirme dışı bırakılacaktır.
  3. Projeden sonucunda elde edilen bulguların bir rapor halinde proje koordinatörlüğüne ve poster halinde de proje değerlendirme komitesine sunulması gerekir.
  4. Bir öğrenci en fazla iki projede görev alabilir.
  5. Proje sahipleri hiç bir şekilde ne organizasyon komitesine ne de bu proje çerçevesinde üçüncü şahıslara çalıştıkları bitkiye ait tohum sağlamayacaklardır.
Proje Kapsamı


Proje kapsamı içerisinde yapılabilecek ve hazırlanacak raporda yer alabilecek konular, proje konusu sebzenin Latince ismi, yöresel ismi, yetiştirildiği bölge ve yayılma alanı, eğer varsa farklı kullanım amaçları, yörede ne kadar zamandır bilindiği ve yetiştirildiği, yok olma tehlikesinin bulunup bulunmadığı, tohum çimlenme süresi, tohum çimlenme yüzdesi (%), tohum ekiminden fide aşamasına gelinceye kadar geçen süre (gün), ilk çiçeklenmeye kadar geçen süre, ilk meyve bağlama tarihi, meyve üzerinde yapılan pomolojik analizler (C vitamini, brix değeri, meyve eti sertliği, kuru madde içeriği vb gibi), raf ömrü, depolama süresi gibi kriterlerdir.


Tohumculuk sektörünün sorunları konusunda ise öğrenciler tarafından ülkemiz tohumculuğunun gelişmesine engel olduğu düşünülen sorun veya sorunlar neden ve niçiniyle birlikte ortaya konacak ve çözüm önerileri sunulacaktır.

Değerlendirme

  • İlgili Fakültelerde birden fazla proje yapılması durumunda her bir Fakülte kendi değerlendirme ekibini kuracak ve Fakülte birincisi olan projeyi belirleyerek Proje Koordinatörlüğüne bildirecektir.

  • Raporları proje koordinatörlüne sunulmuş olan Fakülte birincisi projeler, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Hazera Tohumculuk tarafından oluşturulacak jüri tarafından bilimsel düşünce, yaratıcı düşünce, uygulanabilirlik ve sunum gibi ölçütler esas alınarak ayrıntılı bir değerlendirmeden geçeceklerdir.

  • Proje için harcanan emek ve projenin özgün olması en önemli kriterlerdendir. Projenin literatür çalışmasından çok, araziye dayalı olması ve uygulama ya da gözlem yapılarak ortaya konmuş olması daha fazla puan almasını sağlayacaktır. Daha sonra, proje sahipleri katılımın herkese açık olduğu bir toplantıda jüri önünde projelerini sunacaklardır. Gerek sözel gerekse poster sunum sonrasında, jürinin yapmış olduğu değerlendirmeler açıklanacak ve en yüksek toplam puan alan projeler ödüllendirilecektir.
Ödüller


1. olan projeye dizüstü bilgisayar ,

2. ve 3. olan projelere ise değişik donanımlarda masaüstü bilgisayar verilecektir.


Fakültelerinde 1. olan tüm yarışmacılar danışmanları ile birlikte Antalya’da 5 yıldızlı otelde 1 hafta sürecek etkinliğe katılacaklardır. Bir haftalık süre boyunca öğrenciler arasında hem tohumculukla ilgili çeşitli konularda çalıştaylar düzenlenecek hem de proje yarışması yapılacaktır. Ayrıca, Tohumculuk firmalarına teknik gezi ile rafting/ trekking gibi değişik eğlencelere katılımı içeren farklı sosyal etkinliklerde bulunulacaktır. KATILIMCILARIN TÜM MASRAFLARI HAZERA FİRMASI TARAFINDAN KARŞILANACAKTIR.
Etkinlikler


Fakültelerinde 1. olan tüm yarışmacılar danışmanları ile birlikte Antalya’da 5 yıldızlı otelde 1 hafta sürecek etkinliğe katılacaklardır. Bir haftalık süre boyunca öğrenciler arasında hem tohumculukla ilgili çeşitli konularda çalıştaylar düzenlenecek hem de proje yarışması yapılacaktır. Ayrıca, Tohumculuk firmalarına teknik gezi ile rafting/ trekking gibi değişik eğlencelere katılımı içeren farklı sosyal etkinliklerde bulunulacaktır. KATILIMCILARIN TÜM MASRAFLARI HAZERA FİRMASI TARAFINDAN KARŞILANACAKTIR.

Otelin adı daha sonra duyurulacaktır.
İletişim


Prof. Dr. A. Naci Onus, Proje Koordinatörü
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı
Tel: 0 242 310 24 41
Faks: 0 242 227 45 64



http://www.akdeniz.edu.tr/ziraat/htrophy/


Gelelim bu konuda ekolojistler.org sitesindeki yoruma, sizler ne düşünüyorsunuz?

Tohumculuk faaliyetlerine yön vermek, kontrol etmek ve tohum varlıklarına el koymak isteyen şirketler, üniversitelerle işbirliği içinde, tohum geleceğimizi ellerimizden almaya mı hazırlanıyor?Zengin yerli gen kaynaklarıyla, tarımsal biyolojik çeşitliliğimizle övündüğümüz Anadolu, silahsız bir işgale mi maruz kalıyor?

Alıntı:
Kaybolmakta olan yerel sebze tohumlarını tekrar canlandırmak, doğal olarak yetiştirilen bazı yerel sebzeleri, üreticinin gelir kaynağı yapmak, tamamen doğal olarak üretilen tohumları gelecek nesillere aktarmak için kamucu bir tohum politikası geliştirmeyen hükümet ve üniversiteler tohum tekellerine Anadolu'nun tohum zenginliğini mi bağışlıyor ? Hazera Tohumculuk Şirketi ile Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nin ortaklaşa düzenleyecekleri Anadolu'nun yerel tohumlarını getir, bilgisayarı götür şeklinde özetlenebilecek "Hazera Trophy" projesi Türkiye gen varlıkları için tehlikeli yeni bir gelişmenin ipucunu sunuyor.

Proje sitesinde [1] projenin amacı "yerel tohumları her dönem toplamak ve yeniden kullanmak, yerel çeşitliliğin sürekliliği için bir tür garanti oluşturmak" şeklinde belirtiliyor.

Birçok sebze türünün gen Merkezi olan Türkiye'de 1980 sonrasında çökertilen tohumculuk faaliyetlerine yön vermek, kontrol etmek ve tohum varlıklarına el koymak isteyen şirketler, üniversitelerle işbirliği içinde, tohum geleceğimizi ellerimizden almaya hazırlanıyor. Çökertilen kamu politikasının sonucunda, kendini besleyecek tohumlukları korumak için adım atmayan idareler, bu yerel çeşitleri çok uluslu tohum şirketlerinin "denetimine" sunmaya hazırlanıyor.

Tohumun, gıda geleceğimizin temeli olduğunu ise bu şirketler çok iyi biliyor. Tohumu kontrol edenin, gıda geleceğimizi de kontrol edeceğini görüyorlar. Hazera Genetics Başkanı Robert Sevil "Milyarlarca dolarlık dünya tohum pazarı, 5 milyarı aşan dünya nüfusunun en temel gereksinimi gıda - beslenme açısından Türkiye'nin ekonomik, stratejik konumunu güçlendirici, hatta tohum ve gıda 'silahı' ile gerektiğinde 'bölge ve dünya siyasetine yön verme' gücünü de elinde tutmanın temel araçlarından birisi. Gıda savaşlarına yönelik senaryoların 'baş aktörlerinden biri' olmanın yolu tarımı, tarımsal üretimi, 'ihmal edilmişlikten' kurtarmaktan geçiyor." [2] Diyor. Hazera, Tohum sektörünü elinde tutarak ülkeyi ve toplumu midesinden bağlayacaklarını biliyor. Buna rağmen, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Hazera Tohumculuk Şirketi ile tohum kaynaklarının toplanması için bir proje geliştiriyor.

Proje ile ilgili genel bilgi ise şu, Proje konusu olan sebzenin Latince ve yöresel ismi, yetiştirildiği bölge ve yayılma alanı, eğer varsa farklı kullanım amaçları, yörede ne kadar zamandır bilindiği ve yetiştirildiği, yok olma tehlikesinin bulunup bulunmadığı, tohum çimlenme süresi, tohum çimlenme yüzdesi, tohum ekiminden fide aşaması ve çiçeklenmeye kadar geçen süre, meyve bağlama tarihi, meyve üzerinde yapılan C vitamini, kuru madde değeri, meyve eti sertliği, raf ömrü, depolama süresi gibi veriler saptanacak bir rapor halinde proje koordinatörlüğüne ve poster halinde de proje değerlendirme komitesine sunulacaktır.

Juri tarafından değerlendirilen projelerde birinci olana diz üstü, iki ve üçüncüye masa bilgisayarı hediye edilecek, fakültelerinde 1. olan tüm yarışmacılar danışmanları ile birlikte Antalya'da 5 yıldızlı otelde 1 hafta misafir edileceklerdir.

Şimdi Kamuoyu huzurunda soruyoruz, Bu toplanan genetik materyal ve tohumluklar üzerinde toplumun fikri hakları nasıl korunacak? Bu tohumlar nasıl, ne için ve nerede kullanılacak? Bu tohumlukları bugüne kadar geliştiren çitçilerin hakları nasıl korunacak? Bu tohumlukların genetik özelliklerini değiştirmeye çalışan uygulamalara karşı Fakülte, şirketten ne tür garantiler alacak? Bu tohumlukların ticari mal olarak haklarını Hazera isimli şirket mi alacak?

AÇIKÇA SÖYLEYELİM, TOHUM ŞİRKETLERİNE GÜVENMİYORUZ

Hazera (İbranice de Tohum demektir) Tohumculuk Şirketi, 1938 lerde İsrailde Kurulan "Hazera Tohum Üretme ve Tedarik Kooperatif Birliği" nin daha sonra Hazera Genetics adını alan şirketin Türkiye'deki iştirakidir.

2004 de kurulan Hazera Tohumculuk şirketinin sahibi olan Hazera Genetics ise Fransız Vilmorin şirketine aittir.Sebze tohumunda Monsanto'nun Seminis şirketi 464 milyon Euroluk satış cirosu (2007) ile dünya birincisi, Vilmorin ise 345 milyon Euro ile ikinci durumdadır.% 80 Vilmorin iştiraki olan Limagrain Verneuil Holding (LVH) ise bugün Avrupanın tahılda birinci, mısır tohumunda ise ikinci büyük tohum şirketidir.

Fransız Vilmorin şirketi %100 Türk şirketi olduğu ile övünen Anadolu Tohumculuğun %50 ye varan hisselerini geçtiğimiz yıl içinde almış, Türkiye'de Sebze Tohumunda söz sahibi olan bir konuma gelmiştir. Keza Türkiye'de sebze tohumunda iddialı bir şirket olan Seminis'in Monsanto tarafından alınması ile sebze tohumu pazarı ağırlıklı olarak uluslararası Biyoteknoloji şirketlerinin eline geçmiştir.

Bu bilgilerin ışığında yukarıdaki proje tekrar irdelendiğinde, insanın kafasında bir takım soru işaretleri belirmektedir.

Zengin yerli gen kaynaklarıyla, tarımsal biyolojik çeşitliliğimizle övündüğümüz Anadolu, silahsız bir işgale mi maruz kalmaktadır?

Taşları yerlerine oturttuğumuzda, 1980'lerde başlayan tarımdaki neo liberal politikalar ile tarımın şirketleştirilmesi hedeflerine ulaşılmakta olduğu, 5553 sayılı Tohumculuk Yasasıyla bunun her türlü alt yapısının hazırlandığı görülmektedir. Yıllardır ABD ile AB arasındaki GDO savaşlarında hangi tarafı tutacağına karar veremeyen TC hükümetleri, bu konudaki politika(sızlık)larını ülke gerçekleri ve yararına değil, AB, ABD ve özellikle ABD hükümetlerinin desteklediği ulusötesi tohum şirketleri lehine geliştirmişlerdir.

Bu şirketlerin, dünya ülkelerinde neler yaptıkları, gen kaynaklarını nasıl sömürdükleri, genleri patentleyerek sadece kendilerine ait bitkileri nasıl yarattıkları biliniyorken, Anadolu topraklarını ve biyolojik çeşitliliğini bu talana açmanın anlamı nedir ?

Hazera, "yok olmaya yüz tutmuş meyve ve sebze tohumları"mızı niye toplamaktadır, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Hazera Trophy projesinde ulusötesi şirketler grubundaki Hazera'nın tohum toplama, daha doğrusu gen kaynağı toplama işine niye yardımcı olmaktadır?

Projenin, "son yıllarda büyük miktarlarda sebze tohumu ithal edilmeye başlanmış olması"na bir alternatif olarak gösterilmesi ise gülünçtür. Zira sonuçta Hazera İsrail menşeli bir Fransız şirketidir. Yani Türkiye'nin liberal tarım politikaları sayesinde ithaline mecbur kılınan sebze tohumlarının dünya ticaretini yapan şirketlerden biridir.

Acaba kendi gen kaynaklarıyla hibritleştirdiği tohumlar yerine Anadolu gen kaynaklarını kullanarak yerli F1 ( Hibrit tohum) tohumlar mı geliştirecek ve tekrar bize satacaktır?
Alıntı:
Bu soruların Tarım Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından acilen yanıtlamasını istiyoruz.

Hazera'dan beklediğimiz herhangi bir yanıt yoktur, zira neyi amaçladıkları projeden anlaşılmakta, nasıl çalıştıklarını da kendileri şöyle anlatmaktadırlar;

"İsrail'in en büyük akademik kuruluşlarıyla ve araştırma merkezleriyle olan yakın ilişkimiz, çalışmalarımız için oldukça önemlidir. Meslektaşlarıyla ve dünya çapında tecrübeye katılan yetiştiricilerle sıkı bir şekilde irtibata geçen bilim adamlarımız aracılığıyla, geniş bir yetiştirme ağı yelpazesi için üretim yapmaktayız. Bunun yanında, içeride de araştırmalara, kendi üretimimizle yetiştirme denemelerine ve çeşitli iklim bölgelerinde yer alan araştırma olanaklarına yön vermekteyiz.

Hazera Genetics, bulunan en iyi bitki genetiğini almakta, bunu geleneksel üretim yollarını kullanarak yenilikçi ticari türlerle birleştirmektedir. Tüm dünyadaki üreticilere en üstün tohumları sağlamak, birinci sınıf taze ürün elde etmek amacıyla, en iyi ıslah uzmanlarını ve bilim adamlarını işe almakta ve de modern teknolojiye dayalı araştırmalarla çalışmaktayız." [3]

Bu genetik varlıkların korsanlaştırılmaması için Üniversite ile Hazera arasında yapılan protokolün ya da sözleşmenin bir an önce açıklanmasını bekliyoruz. Bu proje sonucunda, tohum varlıkları, bunların sahibi çiftçilere kazandırılması, tohum varlıklarımızın şirketlerin denetimine geçmemesi için bir an önce Fakülteden bir taahhüt bekliyoruz.

Bu tohumlukların kamu kaynakları ile korunması ve geliştirilmesini sağlayacak, ilgili odaların, çiftçi sendikalarının, ekoloji, tüketici örgütlerinin içinde bulunduğu bir komisyon tarafından toplanacak tohumlukların yönetiminin izlenmesine yönelik bir komisyonun oluşturulmasını Üniversite'den bekliyoruz.

Şeffaf, katılımcı, demokratik bir kamu yönetimini ilke edinmiş olan Üniversite'nin de bu doğrultuda, tohum varlıklarını Üniversite bünyesinde koruma ve geliştirme sorumluluğunu taşıyacağını düşünüyoruz.

Bu konuda kamuoyunun bilgilendirilmemesi, tohum varlığımızın, gıda geleceğimizin tehlike altında olacağını işaret edeceğinden yasal, demokratik, meşru mücadele yollarına başvuracağımızı bildiriyoruz.

Ekoloji Kolektifi
16.5.2008

"14 mayıs Dünya Çiftçiler Gününde toprağın ve tohumun gerçek sahibi olan çiftçilere atfen…"

[1] http://www.akdeniz.edu.tr/ziraat/htrophy/
[2] http://www.gunes.com/2008/05/15/yazarlar/y5.html
[3] http://www.hazera.com.tr/turkish/about-RandD.asp


Düzenleyen malina : 24-05-2008 saat 16:19 Neden: başlık değiştirme
malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2008, 00:02   #2
Ağaç Dostu
 
minka's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-09-2006
Şehir: Adana
Mesajlar: 248
Galeri: 31
Merhaba,

Ne kadar üzücü ve düşündürücü bir olay. Bir bilgisayar fiyatına elimizle teslim ediyoruz geleceği. Üstelik resmi yollarla. Bugünü kurtarmak, gelecek nesilleri düşünmekten daha önemli bazıları için. Çok sinir bozucu. Uykum iyice kaçtı.
Neden değerlerimizin değerini bilmeyiz?


"Dünyada Türkiye'den başka hiçbir coğrafya yok ki, 3 farklı iklim üst üste düşsün. Hem Okyanus, hem Akdeniz, hem de kara iklimi birarada, bunların alt iklimleri de oluşmuş... Bazı bölgelerimizde Karayipler'dekine benzer iklim var. Örneğin Kahramanmaraş'ta hem Karadeniz'in fındığı, hem Akdeniz'in zeytini, hem de Orta Anadolu'nun büyük ağaçlarını görebiliyorsunuz."
MERAL TAMER 06-04-2005 MİLLİYET

minka Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2008, 01:56   #3
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 18-05-2008
Şehir: New York
Mesajlar: 32
Aman Tanrim bu okuduklarima inanamiyorum. Bu yarismadan uzak durun. Ne akillica, kendi islerini baskalarina yaptiriyorlar. Buna elindeki altini bana gonullu ver denir.

Zaten detayli yazilmis, bir cok Turk tohum sirketi var ama isimleri turkce olsa da birkac devletden buyuk tohum sirketinin ortagi. Amaclari yeni tarihi tohumlar bulup F1 hybrid alip kendi adlarina tescil edip bunlari kulanmaya zorlayarak (o ulkelerde tohum kanunu cikartarak), bu tarihi tohumlari tamamen piyasadan yok etmek.

Asla ve asla bu yarismaya katilmayin ve tanidiginiz herkesi uyarin. Dunyada 60 milyar dolarlik bir pazarin tamamina yakini iste bu dev sirketlerin elinde. istedikleri birkac 10 milyar dolar daha eklemek karlarina.

Brezilya, ozellikle de tibbi alanda kullanilan harika bitik ortusunu bu tohum kanunu ile kaybetme tehlikesi altinda. hindistan icler acisi durumda. bati avrupa ulkeleri italya haric zaten cok uzun yillar once degerli tohumlarini kaybetmis. simdi sira balkan ulkelerinde.

F1 hybrid yaratmanin yanlis bir yani yok. Problem, bunlari kendi adlarina tescilleyip, tohum kanunu cikartip, herkesi sadece kendi tohumlarini ve ek olarak kendi kimyasal gubre ve bocek olduruculerini kullanmaya zorlayip tarihi tohumlari tamamen piyasadan silmek. Sahip olduklariniz sadece Turk tohumlari degil, dunyanin hazinesi.

Tarihi tohumun merkezi Balikesir gibi gorunuyor. Aylarca arastirdim, Balikesir, Pasa, Kucukciftilik gibi tarihi tohum satan sirketler buldum. Eminim ki baska kentlerde de bunun gibi ufak capli da olsa tarihi tohum satan sirketler vardir. Umuyorum ki bu sirketler de o dev sirketler tarafindan satin alinmamistir. ama tarihi tohum satan sirketleri destekleyin, sirketlerin isimlerine baikp karar vermeyin.

Eger F1 hybrid konusunda yogun calismalarimiz var dunaynin su su ulkelerinde calismalarimiz surmekde, lab vs diye bilgi veren sirketlerden uzak durun. Su anda Turkiye bu tohum sirketleri icin cennet. Zaten tohum kanunu gecti. Zorlama basladi, Daha ileriye gitmeden durdurun. bilinci olun, herkesi uyarin.

Nerede tarihi Turk domatesi? hangi Turk tohum sirketi satiyro? bu plastik F1 hybrid domateslerden once Turkiye'de hic domates yokmuydu? Diger tum sebzeler yokolmasina izin vermeyin. desteklemeyin, tohumlarini almayin bu dev sirket otaklarinin, F1 hybridleri almayin. buyuk supermarketler yerine tarihi tohumlardan uretilmis sebze satan pazarlardan koylulerden alisveris yapin.

Ve lutfen bu yarismadan uzak durun. onlar tum Tarihi tohumlari istiyorlar. cok buyuk paralarin dondugu bir alan tohum sektoru. Irak'da da tohum kanunu cikartmislar, eger dogru ise oradaki ciftcileri de zorluyorlarmis kendi F1 hybridlerini kullanmaya.
Italya kendi tohumlarini koruyor. Ayni seyi Turkiye'de yapabilir.

YorkerJenny Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2008, 02:08   #4
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 18-05-2008
Şehir: New York
Mesajlar: 32
Gelinen noktayi bilmek istiyormusunuz? %90 plastik tadli, kokulu ve dokulu anormal buyuklukdeki sebzeler. Yaklasik yarim kg domates $4, 1 patlican yaklasik $2..... supermarketlerin bir kosesinde ufak bir alanda taze sebze ve meyva satildigini gorursunuz. hersey raflarda sayilidir zaten.

Hatta bizden oncekiler bizle dalga geciyor "tum domatesler kirmiz ve yuvarlakdir kusagindanmisiniz" diye. Cunku halka sunulan cesitlilik de azaliyor. Kimse plastik yemekden hoslanmadigi icin o kadra cok insna var ki hayatinda taze sebze ve meyva yemeyen (portakal suyu, elma suyu, elmali kek, bazilari icin en fazla anlamina geliyor). Avrupalilara gore ne kadra saglikli bir toplum oldugumuz ortada. Ama kim saglikli olmamizi istiyor ki, sirada ilac sirketleri, hastaneler, doktorlar, saglik sigorta sirketleri, labarutuvarlar ve avukatlar var.

Burada heirloom - tarihi tohumlari koruma altina almak, uretmek, tanitmak amacli bazi kar amaci olmayan kuruluslar var. Bunun yaninda kar amacli ama bu dev sirketleri protesto eden, genleri ile oynanmis tohumlari protesto eden tohum sirketleri var.

Tarihi tohumlarinizi koruyun, paylasin, gelecek nesillere gecsin ama yanlis kisilerden uzak tutun.

YorkerJenny Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2008, 09:24   #5
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Proje Koordinatörü Prof. Dr. A. Naci Onus ve Lami Kaynak tarafından hazırlanmış bir pdf döküman buldum.
TÜRKİYE SEBZECİLİĞİNİN TOHUMLUK SORUNU

Kaynak: http://www.zmo.org.tr/etkinlikler/5tk02/36.pdf


İnsan, üstelik üniversitelerimiz eliyle, böyle bir duruma maruz kaldığına inanmakta zorluk çekiyor... Ziraat Mühendisleri Odasının bu yarışma ile yaptığı bir yoruma rastlayamadım.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-05-2008, 09:31   #6
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
TOHUMCULUK SEKTÖRÜNE ELEMAN YETİŞTİRİLECEK…

18.01.2008

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile HAZERA Tohumculuk A.Ş. arasında, tohumculuk sektörüne nitelikli eleman yetiştirmek amacıyla, protokol imzalandı.

Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğünden yapılan yazılı açıklamada, HAZERA Akademisi olarak tanımlanan 2 yıllık eğitim projesi kapsamında, Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesinde üç ve dördüncü sınıflarında öğrenim gören bir grup öğrencinin belirleneceği belirtildi.

Açıklamada, bu öğrencilere iletişim ve etkili yaşam, liderlik, motivasyon, problem çözme teknikleri, sunu hazırlama ve raporlama tekniklerinin arasında yer aldığı kişisel gelişim, tohum üretim teknikleri ile tohum satış ve pazarlama teknikleri gibi mesleki gelişim eğitimleri verileceği dile getirildi.

Açıklamada, tohumculukla ilgili arazi çalışmalarına da katılacak öğrencilerin, eğitimin bir parçası olarak Antalya'da bulunan sektörün ileri gelen firmalarını ziyaret edecekleri, firma çalışmaları ile sektörün beklentileri hakkında bilgi alacakları da kaydedildi.

Tohumculuk sektörüne nitelikli eleman yetiştirmeyi amaçlayan projeye çerçevesinde, öğrencilerin yaklaşık 16 hafta sürecek eğitim programının ardından sınava alınacakları, başarılı olan öğrencilere sertifika verileceği ifade edildi.

Akdeniz Üniversitesi Girişimcilik ve İş Geliştirme Merkezinin de eğitim programını başarıyla tamamlayan öğrencilere, sektöre kazandırılmaları ile iş bulmaları konusunda yardımcı olacağı bildirildi.

Kaynak:AA

www.kumluca.com.tr

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2008, 21:26   #7
Ağaç Dostu
 
ÇeteÇakal's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-02-2007
Şehir: BURSA
Mesajlar: 305
Akdeniz Üniversitesi Girişimcilik ve İş Geliştirme Merkezinin de eğitim programını başarıyla tamamlayan öğrencilere, sektöre kazandırılmaları ile iş bulmaları konusunda yardımcı olacağı bildirildi. Rüşvet gibi bişey yahu bu.
Elimde 60 yıllık darı tohumu var yer altında saklanmış ve tohumları hala canlı olan, sırf bu korkudan dolayı kimseye veremiyorum. Bu ülke profesörüne de mi güvenemeyecek

ÇeteÇakal Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-05-2008, 23:15   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Darı tohumu kaç yıl çimlenme özelliğini koruyabiliyor?

Kime güveneceğimizi bulmaya çalışıyoruz, işte... Duyduklarımızı buraya aktarmanın amacı bu...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 12:31   #9
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Hazera bizi neden öptü?



Bir yabancı şirket, atadan kalma doğal tohumlarımızın peşine düştü. Bir yarışma ile ziraat mühendisliği öğrencilerine geleneksel tohumlarımızı toplatacak. Peki, ya sonra?

13 Mayıs tarihli Gaste’de yer alan habere göre tohum avının detayları şöyle: “Geleceğin potansiyel tarım ambarı olarak görülen Türkiye, özel şirketlerin gözdesi haline geliyor. Devlet, tarım konusunda üniversitelere verdiği AR-GE desteğini çekerken, bir Fransız şirketi olan Hazera Tohumculuk, Akdeniz Üniversitesi ile ortak bir proje başlattı. Ziraat Fakültesi öğrencilerine Türkiye’de nesli tükenmekte olan bitkilerin tohumlarını toplatacak olan firma … Merkezi İsrail'de bulunan Fransız şirketi Hazera, Türkiye’de nesli tükenmekte olan tohumları, Hazera Trophy Projesi kapsamında, ziraat fakültesi öğrencileriyle keşfedecek.”

Bayram değil, seyran değil?
Çoğu tarlamızda yabancı tohum şirketlerinin ürettiği tohumlar ekiliyor. Bu tohumların kilosu altından bile pahalı ama kısır. Yani bir sene ekiyorsunuz, bundan çıkan tohumu ektiğinizde hiçbir şey çıkmıyor. El mahkum, yabancı şirketten pahalı tohumları tekrar tekrar alıyorsunuz.

Bu yabancı tohumların satılabilmesi için çiftçilerimizin kendi tohumlarını ayırma geleneği yok edildi. Daha fazla ürün veriyor, daha dayanıklı oluyor denerek çiftçimize yabancı tohumlar pazarlandı. Çoğu çiftçimiz bu tuzağa kandı; atadan kalma tohumlarını kaybetti.

Oysa, o atadan kalma tohumları çok değerliydi. İçinde Allah vergisi şifalı özellikleri olan, lezzeti, kokusu yerinde ürünler alınıyordu bu tohumlarla. Geleneksel, doğal tohumdan büyüyen ürün, insanın bağışıklık sistemini sağlam tutuyordu ve daha az hastalanıyorduk. Bugün kısır tohumlarda şifalı özellikler yok. Koflar. Kof şeyler yiyen insanlar da kof.

Tohuma patent
Bir yandan da, tohumlar veya tohumların içlerindeki bazı genler yabancı tohum şirketleri tarafından sahipleniliyor. Yani, ticari patentleri alınıyor. Mesela sizin babadan kalma pembe domatesinizi yabancı bir tohum şirketi alıyor. Bunun tohumlarının veya bir geninin patentini alıyor. Sonraki senelerde siz babadan kalma tohumunuzu ektiğinizde, o şirketin malını para vermeden kullanmış (çalmış) sayılıyorsunuz. Kanunlar karşısında suçlu duruma düşüyorsunuz.
Seçkinlere seçkin ürün
Kitlesel tüketim için, şifalı özelliği olmayan, plastik kıvamında, sudan ucuz ve “kısır” sebze meyve üretiliyor. Veya kitlelere tavuk geni aşılanmış transgen domatesler yediriliyor. Bu kadar gen karmaşası içinde gelecekte insanın ve diğer canlıların genlerinde neler olabileceği kestirilemiyor.
Kendilerini seçkin sayan insanlarsa özel tarlalarında doğal tohumları ekip biçiyor, bunlarla besleniyorlar. Aydın Doğan’lar, Koç’lar sizin yediğiniz sebzeyi mi yiyor sanıyordunuz?
Özel şirketler devri
Burada devlet babanın payı yadsınamaz. IMF ve Dünya Bankası politikalarıyla tarım bir yerlere sürükleniyor. Mesela, devlet üniversitelerde tarımla ilgili AR-GE çalışmalarını desteklemeyi bırakıyor. Tohumla ilgili TİGEM gibi kamu kuruluşları kapanıyor. Yabancı tohum şirketlerine kanunlar eliyle büyük yetkiler veriliyor. Çiftçimiz, özellikle küçük ölçekli üretim yapan çiftçimiz tohum şirketlerine oyuncak ediliyor.
Doğal tohum en değerli mülkümüz
Bizim yavaş yavaş kaybettiğimiz geleneksel tohumlarımızın değeri aslında küçük bir zümre tarafından gayet iyi biliniyor. Bu insanlar pazarlardan, köylerden doğal tohumlarımızı topluyorlar. Organize bir şekilde tohumlarımızla ilgileniyorlar.
Şimdi de Hazera, İsrailli bir Fransız şirketi olarak giremeyeceği köylerimize genç üniversite öğrencilerimizi salıyor. Elimizde kalan en değerli hazinemizi istiyor…
Kaynak: iyilikgüzellik.com

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 12:37   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Bio-korsanların 'Türk toprağı'nda gözü var!



Bu korsanlar kolu kancalı, tek gözlü filan değil! Bunlar beyefendi, takım elbiseli, İsrailli ve isimleri de afili: Hazera Genetics… Prof. Tayfun Özkaya güzelim tohumlarımıza göz diken bio-casusları deşifre ediyor. iyibilgi özel







Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Tayfun Özkaya iyibilgi’nin sorularını yanıtladı:

PLASTİK DOMATESLER, PATLICANLAR BURUNLARA DAYATILACAK!

Biliyorsunuz. “Hazera Genetics” adlı tohum firması Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi’yle ortaklaşa “getir yerel tohumu, götür bilgisayarı” türünden bir yarışma düzenledi. Sizce bu yarışma masum mu? Bu operasyonun sonunda toplanan tohumlar üzerinde toplumun fikri mülkiyet hakları nasıl korunabilir?

Dünyadaki tohum herkesin malı, bu noktada fikri mülkiyet haklarının uygulanmasını önermiyoruz. Ancak, dünyadaki dev tohum şirketleri, yerel tohum çeşitlerini toplamak ve el koymak istiyorlar.

İnsanlığın ortak malı olan tohumlar üzerinde çalışarak, tohumlar üzerinde fikri mülkiyet hakları inşa etmeyi amaçlıyor ve bunun için çalışıyorlar, tohumlar üzerinde genleri ıslah sistemi uygulayıp, bu tohumları kendi tohum çeşitleri arasına koyup tüm dünyaya tekelden pazarlama çabasındalar.

2007 Kasım ayında katıldığım UPOV Yeni Bitki Çeşitleri Koruma Birliği’ne Türkiye üye oldu. Kendi yerel çeşidinizden bir mal ihraç edeceğiniz zaman, firma hayır, bu bizden çıkmıştır deyip önünüzü kesebilir!

UPOV da nerden çıktı demeyin. Küresel tohum şirketlerinin yeni bir darbesi ile karşı karşıyayız. Tohum yasasında olduğu gibi bu işlem de fazla toz kaldırmadan yürütülmekte. Türkiye’deki destekçileri “ne güzel ülkemiz 65. üye oldu bu iyi bir şey, modernleşiyoruz” diyorlar.Aslında, bir yandan çiftçilerimizin kendi tohumlarını yetiştirme hakları her geçen gün kısıtlanıp tamamen ortadan kaldırılırken, diğer yandan da tüketicilerin besleyici değeri yüksek, antioksidan bakımından zengin ve lezzetli sebzeleri, meyveleri yok olarak plastik domatesler, patlıcanlar burunlara dayatılacak.

1gr. tohum kaptırmayalım demek yanlış olur, yerel bio çeşitliliğe sahip çıkıyoruz demek çok komik! Bir endüstriyel çeşit 100 tane yerel çeşit yok ediyor!
Tohumların GEN hazinesine sahip çıkmaya çalışmak, BİO korsanlık dediğimiz olay! Dünyanın büyük tohum şirketleri, istedikleri ülkelerin gen merkezlerinden, istedikleri tohumu alabiliyorlar!

BİR TAŞLA ALTI KUŞ VURMUŞ OLUYORLAR!

Hazera vakasına ne diyorsunuz?
Türkiye’de bütün Ziraat Fakültelerine afişler asan “Hazera Tohum Şirketi” üniversite araştırma merkezlerini kullanarak rahat bir şekilde yerle tohumlarımıza sahip çıkmaya çalışıyor.
Kendileri bunu yapmaya kalksa yarışma yolu ile bilgisayara harcadıkları paranın 100 mislini harcamaları gerekir ve aynı zamanda güvenlik sorunu yaşayıp halkla karşı karşıya gelebiliriler!
Açık ve rahat bir şekilde bir taşla altı kuş vurmuş oluyorlar!
Ziraat Fakülteleri bu tarz çalışmaları kesinlikle kabul etmemeli!
Kanunlar yerel üreticilerin tohum satmalarını engelliyor ama yabancı tohum firmaları ülkemize gelip rahat bir şekilde tohum toplayabiliyor.

DOĞAMIZA, TOPRAĞIMIZA VE YEREL ÇEŞİTLİLİĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM!

Önlem alınmazsa 10 sene sonra neyle karşılaşırız?

Amerika ve Avrupa’da yapılmış araştırmalara göre, meyve ve sebzelerde yerel çeşitlilikler kayboluyor. Amerika’da sebze çeşitlerinin %95’i yok olmuş durumda.
Endüstriyel çeşitler gübre ve ilaçla yetiştiriliyor, kuraklığa dayanıklı değil, ilaç ve gübre de petrole bağımlı olduğu için doğal kirliliğe sebep oluyor.

Endüstriyel çeşitlerin gösterişi güzel ama besin değeri az. İnsanların bağışıklık sisteminde çöküşe yol açıyor, çevresel kirlenmenin yanında, antioksidan değeri düşmüş sebze ve meyveler kanser hastalıklarının artmasında etkili oluyor!
Bu durumda özellikle yurt dışında ortaya çıkıp, Türkiye’de de piyasaya sürülen takviye vitamin hapları ön plana çıkıyor, tıp uzmanları bu hapların tam olarak doğalın yerini tutamayacağını belirtiyor.

Bu takviyeleri vücut kabul etmiyor, gerçeğe yakın ama doğal ile aynı değil! ABD’de kanser, kalp, şeker ve obezitenin çok fazla olması tesadüf değildir.
Bunda genetik olarak farklılaşmış yerel çeşitlerin yerine geçen genetik olarak bir örnek güya modern tohumların da payı çok büyüktür. Şimdi gelişmiş ülkelerin bütün dünyada yapmak istedikleri aslında bu filmi gelişmekte olan ülkelere de gösterme arzusudur.

Önlemler alınmazsa önümüzdeki 10 yıl sonra Avrupa ve Amerika’nın yaşadığı sorunları yaşamak kaçınılmaz.

Doğamıza, toprağımıza ve yerel çeşitliliğimize sahip çıkalım.

TARIM BAKANLIĞI’NA AÇIK ÇAĞRI

Peki tohumları nasıl koruyabiliriz?
İki ay önce İhracatçılar Birliği ve Organik Tarım Derneğinin ortaklaşa düzenlediği arama konferansına katıldım. Sebze ve meyve ihracatçıları birliği, ziraat odalarından gelen temsilciler, bakanlıktan gelen yetkililerin de aralarında bulunan topluluğa konuşma yaptım “Tohum Yasasını” eleştirdim ama toplantı salonundan kimse bana destek çıkmadı ve topluluğun bu konuya sessiz kaldı. Sivil toplum örgütleri, küçük bölgesel dernekler var, yerel tohumları koruma altına almaya çalışıyorlar ama konunun asıl muhatabı Tarım Bakanlığı. Onlar da sahip çıksa iyi olur.

ONLARIN DOĞAYA ZARARLI, KÖYLÜYE ZARARLI, TÜKETİCİYE ZARARLI TOHUMLARINA İHTİYACIMIZ YOK!

Büyük tohum tröstlerinin çalışma sistemi nasıl?

Büyük tohum şirketlerinin sahipleri aynı zamanda zirai ilaç firmalarının da sahipleri ve GDO tohum üreticileri! İlk on tohum firması, ilk on zirai ilaç firması karşılaştırıldığında ilk 4’ünün her ikisini de ürettiğini görüyoruz.

Örneğin MONSANTO firması, tohum üreticisi, zirai ilaç üreticisi, GDO tohum üreticisi… Hepsini birlikte paket olarak pazarlıyor!

Şu anda küresel tohum şirketleri ya doğrudan ya da yerli şirketler aracılığı ile tohum pazarlamasından öte bir şey yapmamaktadırlar. Tekelleşme dünyada çok yüksektir. Dünya’da 2006 yılında tek bir şirket (Monsanto) ticari tohum pazarının %20’sine sahiptir.

Dört şirketin payı %44, on şirketin payı ise %57’dir. Amaç halen az çok köylünün denetimde olan alanlarda da tam bir hâkimiyet sağlayarak tohum pazarını bütünüyle ele geçirmektir.

Geliştirecekleri doğaya zararlı, köylüye zararlı, tüketiciye zararlı tohumlarına ihtiyacımız yok!

Tohum firmalarının uyguladığı tarım ilacı ve gübre kullanımına dayalı bir tarım sistemi olan endüstriyel tarım yaygınlaşacak, bu topraklarımızın, sularımızın, ürünlerimizin kirlenmesini getirecek, küresel ısınmayı hızlandıracaktır.

Köylüler tohumlara daha yüksek fiyat ödeyecek ve endüstriyel girdilere daha çok para harcayacaklardır. Taşımaya daha elverişli tatsız ve besin değeri düşük sebze, meyveler yüzünden ülkemizde de uluslararası şirketlerin eline geçmiş hipermarket zincirlerinin ürün üzerindeki hâkimiyetleri artacak, ürünler daha ucuza çiftçinin elinden alınabileceklerdir. Bütün bu gelişmeler köylünün yoksullaşması ve kırlardan göç ederek kentlere yığılmasını hızlandıracaktır.
Lezzetsiz ve besin değeri düşük ürünleri tüketecek olan tüketicilerin sağlıkları ABD’deki gibi bozulmaya devam edecektir.

TOHUM PAZARI ELMAS PAZARINDAN BÜYÜK!

İşin parasal boyutu büyük mü?
Uluslararası Tohum Federasyonu’nun 2005’de sadece 18 gelişmiş ülkede yaptırdığı bir araştırmaya göre büyük şirketler çalışma yaptıkları ülkelerde ek bir 7 milyar dolarlık tohum pazarı ele geçirilebilecektir.

Eğer bütün dünyada çiftçilerin kendi yetiştirdikleri tohumlar engellenebilirse piyasa genişlemesi 73 milyar dolara çıkmaktadır.

Bugün için bile tohum pazarı elmas pazarından büyüktür!

Kaynak: iyibilgi.com

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 12:44   #11
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Şu aralar e-posta olarak dolaşan bir metin.Tartışma gruplarında uzmanlar tarafından anlatılanların doğru olduğu onaylanıyor.

Alıntı:
İçimizdeki Tehlike

Prens Charles'in Türkiye ziyaretini herkes başka bir açıdandeğerlendirdi. Kimi için cami ziyaretleri, kimi için Mevlana hayranlığı,benim için ise ayrılırken uçağına doldurduğu kasalar dolusu sebzeönemliydi.

Koca Prens Türkiye'nin domatesine muhtaç değildi herhalde. Öyleyse bir anlamı olmalıydı bu kasaların.Evet, Prens yanılmıyorsam Kaz Dağı'nda kendisi için yetiştirilen organik sebzeleri ülkesine götürüyordu. Meğer o civarda yaşayan birkaç aile sürekli kraliyet ailesinin sebzesini yetiştiriyormuş ve kraliyet ailesi sadece bu sebzeleri kullanıyormuş.

Meclis Başkanı Köksal Toptan'ın Kuzey Kıbrıs ziyaretinde Cumhurbaşkanı Talat ile aralarında şöyle bir konuşma geçtiğini hatırlıyorum;Cumhurbaşkanı Talat, Toptan'a bir yemek sırasında 'Türkiye'de en sonyediğim domateslerin tadı hala damağımda' demişti. Bu konuşma üzerine Toptan, Talat'a 'En kısa zamanda size hormonsuz Anavatan domateslerigöndereceğim' sözü vermişti.

Meclis Başkanı Toptan kendisinden sonra Kıbrıs'a giden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e hormonsuz domatesleri emanet ediyor, Cumhurbaşkanı Gül de Toptan'ın bu masum ricasını yerine getiriyordu.

Meclis Başkanı Toptan'ın Ankara'da ancak bir hafta araştırmasonucunda hormonsuz domates bulabildiğini de okumuştum o dönemde. Nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?

Gelelim işin teknik meselesine. Tarım ve Köy işleri Bakanlığı'nda 115 bin kişi çalışıyor. 70 taneüniversitemiz, 30 tane ziraat fakültemiz, 50 tane tarım araştırma enstitümüz, 10 bin işsiz ziraat mühendisimiz var.
Buna rağmen Türkiyetohumda tamamen dışa bağımlı.Tek kelimeyle tohumun patronu ise İsrail.

Domuz geni yerleştirilmiş domates, AIDS mikrobu bulaştırılmış kavunhaberleri biraz spekülatör olabilir ama İsrail tohumu olayının kesinlikle öbür madalyon tarafı da var.

İsrailli araştırmacıların, genleriyle oynayarak, gül ile limon kokulu domates yetiştirdiğini Şalom Gazetesi'nin internet sayfasından okumuştum. İstediğiniz şekle sahip domatesleri bilebulabilirsiniz; çekirdeksiz, kalp şeklinde, salatalık şeklinde, dilimli...

Yani genlerle oynama meselesi yüzde yüz doğru.

Gelelim başka doğrulara.

Bu tohumların bir ekimlik olduğunu bilmeyen yok.
Yani İsrail'den bir defa tohum almakla kurtulamıyorsunuz. Bir gram tohumun fiyatı her dönemde bir gram altına denk oldu.
Üstelik İsrail tohumunu toprağa bir ektin mi artık isteseniz de yerli tohuma dönemiyorsunuz.

Genetik tohum o toprağ a da zarar veriyor. Artık hep bu genetik tohumu kullanmak zorundasınız.

50-70 yıl sonra ise toprak kanserojen maddelerle dolduğu için artık tamamen kullanılmaz hale geliyor.

Buna en güzel örnek Türkiye'nin patatesdeposu olan Niğde ve Nevşehir bölgelerinde yetiştirilen patateslerde kanserojen maddeye rastlandığı için artık patates ekimine izinverilmemesidir.

Yani İsrail tohumu tek başına satmıyor. Tohum alana hastalığı bedava...

Tohumların içine hastalık yerleştiren İsrail bu sayedezirai ilaç satımını da garanti altına almış oluyor.

Bütün bu acı tabloyarağmen Türkiye'de yabancıların menfaatine çalışan bir patent sistemi işletiliyor.
Ne korkunç. Köylü kendi bahçesinde tohum bırakamayacak. Yoksa uluslararası mahkemede yargılanacak! Şu anda dünyada İsrail tohumu kullanma yasası çıkartan ilk ülke işgal altındaki Irak'tır.
İkincisi de biz olacağız.
EY VATANDAŞ AKLINI BAŞINA DEVŞİR !!! SOR SORUŞTUR, BOŞ DURMA

BU E-POSTAYI KONU HAKKINDA BİLGİ SAHİBİ OLMASINI İSTEDİĞİNİZ HERKESE YOLLAYIN

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 12:52   #12
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Tohum şirketleri tohumlarımıza göz dikti



Masum görünen bir tohum yarışması… En değerli yerli tohumlarımız hakkında bilgi toplayan tohum şirketleri. Yerli tohumlarımızdan alınacak genler ve “hırsız” durumuna düşecek çiftçilerimiz. Prof. Dr. Tayfun Özkaya’nın analizi


Geçen hafta Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde ilan panolarında öğrencilere yönelik bir afiş gözüme çarptı. Bir İsrail firması olan Hazera Tohumculuk ve Antalya Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi işbirliği yaparak bir tohumculuk proje yarışması başlatmış. Konu; kaybolmakta olan yerel sebze çeşitlerinin yetiştirilmesi veya özelliklerinin belirlenmesi. Şirket daha önce de öğrencilere yönelik eğitim çalışmaları yapmış. Akdeniz Ziraat Fakültesi’nin dekanı da bunları çeşitli yerlerde açıklıyor. Birinci olana dizüstü bilgisayar verilecek, her fakültenin birincileri ve danışmanı olan hocaları (hocalar da öğrencilerin danışmanı oluyor) Antalya’da beş yıldızlı bir otelde bir hafta ağırlanacak.

Hazera Tohumculuk firması aslen İsrail kökenli. Domates tohumları üzerinde ihtisası var. Hazera İbrani dilinde tohum demekmiş. Bu Hazera şirketi 1998’de Fransız Vilmorin tohum firması ile stratejik bir ortaklık oluşturuyor. Hisselerinin yüzde 12’sini Vilmorin’e veriyor. Vilmorin de aslında piyasanın dev tohum firmalarından Groupe Limagrain’in bir parçası. Limagrain dünyanın dördüncü büyük tohum firması. Yıl 2003 olduğunda Vilmorin’in Hazera’daki payı yüzde 55’e çıkıyor. Hazera’nın genel merkezi İsrail. Ayrıca hatırlayalım; Vilmorin geçenlerde Türkiye’nin büyükçe bir tohum firmasının tamamını satın almıştı.
Olay son derece açıktır. Kimse anlaşılmaz, gizemli komplo teorilerine sapmasın. Ayrıca gene kimse Yahudi düşmanlığından söz etmesin. İşte gerçek ortada. Büyük şirketler düzeyinde ne din, ne milliyet önemli değildir. Fransız, İsrail, Türk şirketleri el ele vermişler. Birbirlerinin hissesini almışlar. Bunların zarar verdikleri, Türk, Fransız, Amerikalı vb. her ulustan ve dinden çiftçilerdir, tüketicilerdir.

Gene kimse bu firmaların yerel çeşitliliği korumak peşinde olduklarını söylemesin. Özel şirketlerin kâr dışında bir şeyi hedeflediklerini düşünenler ya çok saftır ya da bilinçli olarak böyle söylüyordur. Hazera’nın domateste önemli bir payı var. Amacı yerel çeşitlerdeki değerli genleri kendi çeşitlerine katmak. Gördüğümüz kadarı ile bunu bir bilgisayarla ve 20-30 kişinin otel parası ile tereyağından kıl çeker gibi ucuzca, tehlikesizce ve bir de biyoçeşitliliğimizi koruyormuş gibi görünerek gerçekleştirecekler.

Yarışmanın duyurularında ‘tohum toplanmayacak’ deniyor. Bu, eleştirileri önlemek için düşünülmüş sanırım. Ancak tohum toplamak hemen şart değil. Önemli olan bilgidir. Tohum toplama işi sonra yapılacak olan kolay bir iş olacaktır. Yerel çeşitlerdeki bazı özellikler örneğin bazı hastalıklara dayanıklılık genleri şirketlerin çeşitlerine aktarılınca şirket amacına ulaşmış olacaktır.

Şüphesiz bu şirket çeşitlerinin sayısı çok az olacaktır ve bunlar gene de ilaçsız ve gübresiz yetiştirilemeyecektir. Ayrıca UPOV denilen Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğine Türkiye’nin geçenlerde girdiğini hatırlayalım. Genlerimizden yararlanarak geliştirilecek olan şirket tohumlarının bir süre sonra bizim yerli çeşitlerimizden değil, bizim çeşitlerimizin onların çeşitlerinden yararlandığı bile iddia edilebilecektir. Hatta gümrüklerde domateslerimize el konulabilecektir. Çünkü onların çeşitleri patentlenecek veya tohumda geçerli fikri mülkiyet hakları ile korunacaktır.

Tohum yasasının yerel tohumları saklanacak ve biyokorsanlığa açık olacak, ancak asla satılamayacak hale getirdiğini tekrar hatırlayalım. Küresel tohum şirketlerinin sevdiği UPOV’u kendi elimizle muhalefetsiz kabul etmiştik.

Yerel çeşitlerimizden aktarılan yeni özellikler birkaç yıl sonra hiçbir işe yaramayacaktır. Çünkü şirket çeşitleri biyoçeşitliliğe karşı olmak zorundadır. Az sayıda çeşit, şirketler için kaçınılmazdır. Yoksa kârın en çoğa çıkarılması gerçekleşemez.

Biyoçeşitliliğin olmamasının sonucu ise bu şirket çeşitlerinin kısa bir süre içinde hastalık ve zararlılara dayanıksız hale gelmesidir. Şirket çeşitleri ve endüstriyel tarım nedeniyle ABD’de sebze ve meyve çeşitleri yüzde 90’lar düzeyinde yok olmuştur. Gerek ABD gerekse İngiltere’de yapılan araştırmalar şirket tohumlarıyla üretilen sebze ve meyvelerin vitamin, mineral madde gibi antioksidantlar açısından 50 yıl önceki yerel çeşitlerden çok fakir olduğunu göstermektedir.

Ziraat Fakülteleri niye bu işe alet oluyor? Bence ilanlar derhal indirilmeli, destek çekilmelidir. Daha önemlisi artık fakülteler ve Tarım Bakanlığı yerel çeşitleri koruyucu çalışmalara girmeli, katılımcı ıslah denilen köylü ve bilim insanlarının en başından el ele çalıştığı yaklaşımlarla araştırmalara başlamalıdırlar. Katılımcı ıslah dünyada 20 yıldır biliniyor. Bizim küreselci tarım çevrelerine soralım bakalım, katılımcı ıslahı doğru tarif edebilecekler mi?

Yerel çeşitlerin yağmalanmasına son verelim. Sonra çok geç olacak. Ay yıldızlı rozetleri sadece dekor olarak takanlar: Yeni bir sınav önünüzde. Hadi bakalım.

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

Kaynak: iyibilgi.com

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 12:58   #13
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Şu dakka itibarı ile Afrika menekşesi başlığının 97,239 kez görüntülenmiş. Bu başlığın hiç bir zaman 1000 kez bile görüntülenmeyeceği ne kadar acı.

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 18:14   #14
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Alıntı:
Kamuoyuna Duyuru

Ziraat Fakültesi öğrencileri arasında HAZERA TROPHY adıyla, tohumculuk konusunda düzenlenen proje yarışması, daha proje başvuruları bile başlamadan kamuoyunda oluşan yanlış anlaşılmalar ve önyargılar nedeniyle, öğrencilerimize ve ülkemize yararlı olamayacağı düşüncesiyle 22 Mayıs 2008 tarihi itibariyle İPTAL edilmiştir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

DEKANLIK
http://www.akdeniz.edu.tr/ziraat/htrophy/

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 19:16   #15
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Merak ettim... Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Mustafa Akaydın, kamuoyundaki tepkilerden sonra mı konudan haberdar oldu?
Yok önceden biliyorsa, nasıl onaylamıştı?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 19:37   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 30-07-2006
Şehir: Yalova
Mesajlar: 6,884
Galeri: 29
Eskiden her şey çok kolaydı.
Askerlerle ve yanlarında msiyonerlerle bir ülkeye çıkar, tüm yer altı yer üstü kaynaklarını alır kendi ülkenize götürürdünüz. Askeriniz yetmez ise, hapisanedeki suçluları af eder, cennet vaad eder, hiç olmadı kardan pay verirdiniz. Ne kadar ipsiz sapsız var hepsi bu yağmadan pay almak için askere yazılır, serüvenlere atılırdı. Belki biraz kızılderili telef olurdu ama kalanlar, misyonerlerin sayesinde medeniyetle tanışırdı. Eh sizde kalyon kalyon altını yeni toprakları sömürgeleştirmek üzere kendi ülkenize götürürdünüz.

Şimdi işler çok daha karışık artık.

Kötülük çok çeşitli maskeler takabilir. Ama en kötüsü iyilik maskesini takmasıdır.

Todor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 20:04   #17
Ağaç Dostu
 
envor's Avatar
 
Giriş Tarihi: 05-01-2008
Şehir: Manisa & Antalya
Mesajlar: 1,906
Galeri: 17
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Todor Mesajı Göster
Eskiden her şey çok kolaydı.
Askerlerle ve yanlarında msiyonerlerle bir ülkeye çıkar, tüm yer altı yer üstü kaynaklarını alır kendi ülkenize götürürdünüz. Askeriniz yetmez ise, hapisanedeki suçluları af eder, cennet vaad eder, hiç olmadı kardan pay verirdiniz. Ne kadar ipsiz sapsız var hepsi bu yağmadan pay almak için askere yazılır, serüvenlere atılırdı. Belki biraz kızılderili telef olurdu ama kalanlar, misyonerlerin sayesinde medeniyetle tanışırdı. Eh sizde kalyon kalyon altını yeni toprakları sömürgeleştirmek üzere kendi ülkenize götürürdünüz.

Şimdi işler çok daha karışık artık.

Kötülük çok çeşitli maskeler takabilir. Ama en kötüsü iyilik maskesini takmasıdır.
İşte bu yazdıklarınız Alkışlanır sn.Todor...Hemde ellerimiz şişene kadar...

envor Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 21:06   #18
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Manipülasyon

Manipülasyon, geniş kitlelerde 'şartlandırma' (Pavlov'un şartlı refleksi anlamında) ile karıştırılan bir kavramdır. Manipülasyon, şartlandırmadan farklıdır ve psikolojik teknikler kullanarak, hedef kişi ya da kitlede, davranış veya kanaat değişikliği yaratmayı içermektedir.

Manipülasyon teriminin, günlük yaşamda kişiler arası ilişkiler alanında (davranış değişikliği) ve iletişim alanında (kanaat değişikliği) iki farklı kullanımını ayırdetmek mümkündür.

1. Sosyal psikologlar günlük yaşamda diğerlerinden istendik davranışlar elde etmenin iki yolu üzerinde durmaktadırlar. Bunlardan birisi güç, öbürü manipülasyondur. Güç kullanımı, tanımı gereği güce sahip olmayı içerdiğinden herkes için geçerli değildir. Güce sahip olmayanlar, argümantasyon ve cazibe kullanma gibi bazı özel yetenek gerektiren yan yollar dışında, ancak manipülasyon yoluyla bunu gerçekleştirmektedirler.

Manipülasyon, diğer bir insandan, doğrudan yollardan elde edilemeyecek bir şeyi elde etmek için dolaylı teknikler kullanmaktır. Bu teknikler, insanların kendiliğinden yapmayacakları bir şeyi tamamen özgür bir şekilde yapmalarını sağlamaktadır. Manipülasyonda, serbest seçimde bulunmaya dayalı özgürlük duygusu ve hatta özgürlük illüzyonu büyük önem taşımaktadır. Zira özgürce razı olmak, zorlamasız itaat etmek, manipülasyonunun temel karakteristiğidir.

Sosyal psikologların üzerinde çalıştıkları manipülasyon teknikleri arasında en tanınmışı 'el alıp kol kapma tekniği' (foot-in-the-door; kapıya ayak koyma tekniği) (Freedman ve Frazer, 1966), oltaya takma (law-ball) tekniği (Cialdini ve ark. 1978), yüzüne kapıyı çarpma (door-in-the-face) tekniği (Cialdini ve ark. 1975) ve bunların çeşitli versiyonları (açık ve zımni tarzlar, klasik ve yeni tarzlar, vb.) sayılabilir.

2. Manipülasyon, dar anlamında ve iletişim alanında enformasyon çarpıtmayı ifade etmektedir. Enformasyonun manipülasyonu, büyük Ölçüde propagandanın enformasyon olarak, enformasyonun da objektif olarak sunulmasına dayanmaktadır.

Umberto Eco, İtalyan TV'sine karşı polemiğinde, politik enformasyonun manipülasyonu konusunda, esprili bir şekilde çeşitli kurallar önermektedir: Emin değilseniz susun (rahatsız edici enformasyonları atmak), uygun olmayan haberi beklenmediği yere koyun (haberi, seyircinin dikkat edemeyeceği tarzda vermek), ekonomik veya sosyolojik jargon kullanın (nezle demek yerine coriza sub-fertile demek), bir haberi bütünüyle vermek için, gündüz yazılı basının tam olarak vermesini bekleyin, hükümet riske girmeden siz de girmeyin (iktidara boyun eğme) ve daima bir bakanın demecini belirtin, önemli şeyler eğer yabancı ülkelerde olmuşsa Detaylı bir şekilde gösterin, önemli haberleri görüntüsüz söyleyip geçin, önemsiz şeylerin görüntülerini gösterin, vb.

www.psikolojisayfam.com

Bir arkadaşın kulakları çınlasın

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-05-2008, 23:44   #19
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 25-04-2007
Şehir: İzmir - Saraykent 6
Mesajlar: 141
Peki biz bu konularla ilgili ne yapabiliriz?
Şu anda benim tohumlar ve çeşitler konusunda çok bilgim yok. Paket tohum alırken dikkat ettiğim F1 olmaması sadece. Yerli türlerimizi nereden öğrenebiliriz? Hangi tohumların yerli tür olduğunu nasıl bilebiliriz? Böylece az sayıda da olsa yerli türlerden üretim yaparak kendi tohumlarımı her sene yenileyebilir ve üstüme düşen görevi yerine getirmiş olacağım sanırım. Belki bu insanlık için küçük fakat benim için büyük bir adım olacaktır

lizard Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 06:02   #20
Ağaç Dostu
 
eczadolabi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-11-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 162
Sabah sabah depresyona girdim
Agaclar Tohumculuk diye bir şirket kuralım, kendi tohumumuzu üretelim bari.
İş oraya gidiyor anlaşılan...

eczadolabi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 07:48   #21
Ağaç Dostu
 
malbman's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-04-2008
Şehir: İzmir
Mesajlar: 3,600
Galeri: 15
Sayın eczadolabı' na tüm kalbimle katılıyorum. Bu rezilliklere dur demek için yapabileceğimiz bir şeyler olmalı. Yoksa yarın çocuklarımızın yüzüne nasıl bakarız. Zaten şimdiden bir çok konuda mahçubuz onlara karşı. Hiç değilse elimizdekilerin değerini bilelim.

malbman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 09:35   #22
Ağaç Dostu
 
eczadolabi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-11-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 162
Ağaçlar Tohumculuk Ltd. Şti.

Şirketin kuruluş evraklarını hazırlıyoruz.
Belki birisi bunu ciddiye alır ve uygular.

Ağaçlar Tohumculuk Ltd. Şti.

İştigal konusu: Tarımsal özgürlük, dışa bağımlılığın azaltılması ve genlerimizin korunması amacıyla,

1. Gerekli patent,tescil işlemlerinin yürütülmesi, (Öncelikli iş)
2. Mevcut tohumları korumak, türetmek,
...
..
.

eczadolabi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 12:32   #23
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Kimler neler yapıyor araştırmak gerek. Bulduklarınızı eklemeniz ricasıyla...


Alıntı:
Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), “ NUH’un Ambarı” ismiyle Ulusal tohum bankamızı oluşturalım” kampanyası başlatıyor.

TURÇEV TÜRKİYE’DE TARIMSAL VE ENDÜSTRİYEL BİTKİ TÜRLERİNİ KORUYACAK TOHUM DEPOLAMA ÇALIŞMALARI BAŞLATARAK TOHUM BANKASI KURULMASI İÇİN ÇAĞIRIDA BULUNUYOR….



Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), “ NUH’un Ambarı” ismiyle Ulusal tohum bankamızı oluşturalım” kampanyası başlatıyor. TURÇEV, çeşitli kurum ve kuruluşlarla işbirliğine girerek tarımsal ve endüstriyel bitki türlerini koruyacak tohum depolama çalışmaları yürütecek.Dünyada yaşanan iklimsel değişimlerle, siyasal gelişmelerin tüm insanlığı tehdit edecek açlık ve kıtlığa yol açabileceğinden hareketle ABD Kuzey Kutbuna yakın bölgede 4.5 milyon adet tohum depolama üssü kurulması projesinden hareketle TURÇEV ilk etapta ülke çapında, ikinci etapta ise bölge ülkeleri çapında gerçekleştirilecek, “NUH’un ambarı- Tohum bankamızı oluşturalım” kampanyası başlatıyor.



TURÇEV’in Çevreden Sorumlu Başkan Yardımcısı Tarık Hatipoğlu, Tarım Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere ülkemizde bitkisel üretimle ilgili tüm kurum ve kuruluşları bu kampanyaya destek vermeye çağırarak,”Tarımsal ve endüstriyel türlerin gerek genetik yapılarının korunması, gerekse iklim ve savaşlar gibi olağanüstü koşullarda ülke de yaşayanlarca kullanılabilmesi için yapılacak tohum depolama sistemi için tüm kurum ve kuruluşları başlattığımız ‘NUH’un ambarı- Kendi tohum bankamızı oluşturalım’ kampanyamıza destek vermeye çağırıyoruz” dedi.


Proje ile ilgili başlatılacak kampanyanın ilk adımının dernekçe ‘ Dünya Su günü’ nedeniyle Kayseri’de gerçekleştirilecek 4 günlük panel ve seminerle atılacağını belirten Hatipoğlu, projenin ülke düzeyinde gerçekleştirilmesiyle eş zamanlı olarak bölge ülkeleriyle benzeri bir tohum ve genetik yapı koruma programı başlatmayı planladıklarını belirtti.Kampanyaya Biyologlar, Gen Mühendisleri, Ziraatçılar, Botanikçiler ve bunların mesleki kuruluşları yanında üniversitelerin ilgili bölümleriyle ticaret ve ziraat odalarını, ilgili bakanlıkları ve de enstitülerini destek vermeye çağıran TURÇEV Başkan Yardımcısı Tarık Hatipoğlu, “ NUH’un ambarı- Kendi tohum bankamızı oluşturalım” kampanyasıyla ilgili şu bilgileri verdi:



“Ülkemizde bir çok Tarım ürünü tohumu endemiktir. Üstelik Anadolu coğrafyasında binlerce yıl içinde uyumlu hale gelmiş olan bu türler, yabancı tohumların istilasıyla özelliklerini kaybedip, yok olmaya başlamıştır. Karakılçık adıyla anılan az bilinen esmer buğday türü gibi. Terme, Osmancık, Tosya gibi çok bilinen ama ülkeye özgü olan pirinç türleri mutlaka koruma altına alınmalıdır. Ülkeye özgü Patates, Nohut, Fasulye, Arpa, Çavdar gibi temel gıdasal bitki türleriyle tüm Meyva ve Sebze türleri belirlenmelidir. Bunların yanında ülkemizde sadece yaşayabilen endemik diğer bitki türleri de saptanıp tüm endüstriyel ve tarımsal ürünlerin genetik özelliklerinin korunabileceği bir depolama sistemi oluşturulmalıdır.



Bunun için dernek uzmanlarımızca yaptığımız alan belirleme çalışması sonucu ilk etapta dört ayrı bölge belirledik. Bunlar yüz yıllarca buzulu erimeyen Kaçkarlar, Ağrı Dağı ve Kayseri Erciyes, Demirkazık çevresi. Ancak bu kampanyamız, iklimsel değişmelerin bölgeler üzerindeki etkilerini izleyen bilimsel bir çalışma programını içeren bilimsel projeye dönüştürülerek bilimsellik kazanacaktır. Ulusal ve bölgesel ayakları olan proje sonucunda gerçekleştirilecek sempozyumla depolamanın nerede gerçekleştirebileceğini bilimsel olarak kamuoyuyla paylaşacağız.”
www.turcev.com

Alıntı:
Tarım Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere
imiş... Bu iş zaten onların sorumluluğunda olmamalı mı? Tohumculuk kanunu ortadayken böyle bir projeye destek vermelerini sevinçle karşılarız Lahanalı, perhizli bir menü iyi gider

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 13:02   #24
agaclar.net
 
Mine Pakkaner's Avatar
 
Giriş Tarihi: 06-01-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 10,707
Galeri: 99
2006 senesinde GDO'ya HAYIR PLATFORMU ve Ege Üniversitesi Tohumculuk Enstitüsü birlikte bir eğitim, atölye çalışması düzenlediler. Bu eğitimi o zaman sitede de duyurmuştum, ancak maalesef bizden ilgilelen ve katılan olmadı.

Konu “Köy Tarımı Tohum Ağı” idi. Bu eğitim eğer talep olursa yeniden düzenlenecekti. Bu aşamada belki istekliler aralarında bir grup oluşturup, GDO'ya Hayır Platformu veya Ege Üniversitesi ile görüşüp eğitimin tekrarını talep edebilirler.

Sözünü ettiğim eğitimin broşürü burada.

Mine Pakkaner Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 21:56   #25
Ağaç Dostu
 
eczadolabi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-11-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 162
Herşeyi Devletten beklememek lazım,
heleki BU HÜKÜMETTEN...

eczadolabi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-05-2008, 22:04   #26
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Fazladan herkes bir sürü şey yapabilir. Ama böyle ciddi bir konuyu sivil toplum olarak halledemezsiniz. Dünyadaki örneklerini takip etmiyor musunuz?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2008, 00:29   #27
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 27-11-2006
Şehir: Istanbul / Milas-Muğla
Mesajlar: 35
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi eczadolabi Mesajı Göster
Sabah sabah depresyona girdim
Agaclar Tohumculuk diye bir şirket kuralım, kendi tohumumuzu üretelim bari.
İş oraya gidiyor anlaşılan...
Şirket kurmak kadar basit bir şey yok ama önemli olan bu işi çekip çevirebilecek ekip ve sermaye...

Ekibi kurma konusunda sıkıntı duyacağımızı sanmıyorum, gerek bu sitede gerekse çevremizde bu işe dört elle sarılacak insanlar var. Bazıları bilgileriyle bazıları işgücü ile iştirak ederek çekirdek kadro kurulabilir. En azından ben birfiil çalışabilirim.

Sermaye konusunda ise sıkıntı duyacağımız gün gibi aşikar ama şirketi ulusal medayada yeterince pazarlayabilirsek, destekleyecek pek çok kuruluş ve işadamı olacaktır. Nasıl ki Turmepa'yı Rahmi Koç, TEMA'yı binlerce insan destekliyorsa, oluşturacağımız tüzel yapıyı destekleyecek pekçok insan ve kurum olacaktır.

Bir tohum üretim tesisi için asgari şartlar nedir? Ne tür mekanik aksam ve bina gerekir? Ne tür paketleme makinası lazım, depolama şartları nasıl olacak? Hammadde bulma konusunda sıkıntı duymacağımızı düşünüyorum. Pazarlama konusunda da sıkıntı olmayacaktır.

Ama bizim Türk Milleti olarak "adam sende"ciliğimiz yok mu!, bu oluşuma da ön ayak olacak kişiler çıkmayacağı için bu fikir, bu beyin fırtınası da birkaç zaman sonra unutulur gider ve Hazera gibi firmaların istemiş olduğu ortam sağlanmış olur.

Ne dersiniz şimdi, böyle bir oluşuma gitme şansımız yüzde kaç sizce?

cetvel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2008, 07:46   #28
Ağaç Dostu
 
eczadolabi's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-11-2007
Şehir: ankara
Mesajlar: 162
Sivil toplum olarak, ****** devletin imkan ve gücüne sahibiz, onun yapamadığını biz yapalım demiyorum. Ama devletin yaptıkları ortada. Bu başlıkta konuşulanlar bir örnek.

Sadece şikayet etmek, yermek, tenkit etmek ve hiçbir şey yapmamak millet olarak ortak tavrımız olmuş. Ya da oldurulmuş. Pasifize edilmiş bir milletiz.
Birşeyler görüyor, söyleniyoruz. Bekliyoruz ki kendi kendine düzelsin.

Biz bu başlıkta ve nicelerinde, devletimizin tavrını, davranışlarını konuşur da konuşuruz.

Yapılabilecek birşeyler varmıdır, bireysel olarak üstümüze birşey düşermi diye bir şirket lafı attım ortaya.

Ayrıca, konunun çok ciddi olduğunun da herkes kadar farkındayım.
Peki, bu kadar büyük bir firmanın, dünyanın sermayesini arkasına takmış bu adamların, sadece uyduruk bir laptop hediyeli yarışma ile bu işi yapmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Neden adamlarını yollayıp, kendileri toplamıyorlar.
Sayın Todor bunu açıklamış.
Ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, yine bu işi bize, kendi insanımıza, gönüllü olarak, ufak bir hediye ile yaptırmak zorundalar. Aksi tepki yaratır.

Çok samimi duygularla, çok safça bir teklifti bu ŞİRKET meselesi.
"Bu dağ çok yüksek, nasılsa aşamayız bunu, biz yine burada, yamacında oturalım" demeyenlerden olalım diye söylemiştim.
Bence tekrar düşünmekte fayda var...

Limited şirket olmaz derseniz adi komandit de olabilir, kızmayınız

eczadolabi Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2008, 10:51   #29
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Tv'de bir çok programa konuk olan prof.dr İbrahim Saraçoğlu
Şunları söylüyor;

''Türkiye’deki çok önemli bitkiler kayboldu
Son 10 yıl içinde Türkiye’nin tarımda çok fazla şey kaybettiğini söyleyen Saraçoğlu, "Dünya ömrü boyunca ki 6,5 milyar yaşını doldurmuştur ve önümüzde bir o kadar yıl daha var. Son buzul çağından Türkiye nasibini almadı, iyi ki almadı. Bu 4. buzul çağı 4 bin yıl sürmüştür. Ama Anadolu topraklarında yetişen bitkilerimiz bu 100 bin yıl içinde evrimini en mükemmel biçimde tamamlama imkanı bulmuştur. Yani Anadolu topraklarında yetişen bitkiler ki buna sebzelerimiz, ağaçlarımız, duttan tutun da Çankırı eriğine kadar evrimini en iyi şekilde tamamlamıştır. Bazı bitki türlerimizi İskandinav ülkelerinde, Hollanda da ve bir çok ülkede de bulabilirsiniz. Ama Anadolu’daki çok farklı" diyerek, Türkiye’deki bitkilerin ne kadar önemli olduğuna değindi. Günümüzde doğal, melez ve genetik tohumların olduğunu vurgulayan Saraçoğlu, "Türkiye bu doğal tohumlarını bıraktı ve hiç farkında olmadan bunlar kayboldu gitti. Mesela, Çankırı eriği, Heybeli kavunu, Yamula patlıcanı, Anadolu buğdayı, Çavuş Üzümü, Diyarbakır ve Ceyhan karpuzlarımız kayboldu, Washington Domates’i yok, Kızıllı zeytini yok yok '' dedi....

Bu konu başlığı altında kaybolan tohumları araştırıp listelesek nasıl olur?

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-05-2008, 11:27   #30
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
23.09.2007
Kırklareli Lüleburgaz’da kurulan Türkiye’nin ilk tohum çiftliği Sarmısaklı, 58 milyon dolara Ziya Organik Tarım’a satıldı.

Kamuoyunda Fırat Plastik’in patronu olarak tanınan Nevzat Demir’in şirketi olan Ziya Organik Tarım çiftlikte hayvancılıkta yapacak. Başkan Yardımcısı Hava Demir, "Gelecekte yaşanacak su ve buğday savaşlarını gördük. Tarım ve gıdaya yatırımlarımız sürecek" dedi.
http://www.otd.org.tr/index.php?opti...=137&Itemid=45
Demiş ama tarım ve gıdaya yapacakları yatırımları hakkında, neredeyse bir yıldır hiç bir kaynak yok

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 21:04.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024