agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Daha İyi Bir Yaşam İçin
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler
  • 1 Gönderen MeyveliTepe

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 21-01-2012, 17:08   #1
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-11-2011
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 10
Sürdürülebilirlik ve Sistem

Sayın Meyveli Tepe,
Forum sitesinde doğru bir yer olmadığını biliyorum ancak
uygun başlık da bulamadım.
Hem moderatör olmanız hem de sorularıma yanıt noktasında
birikiminiz göz önüne alınırsa yanlış bir başlık altında foruma
girişim belki affedilebilir.
Sıralamalar konusunda karışıklık yaşayabilirim
Birincisi şu: Nasıl olur da çoğulcu ve sürdürülebilir bir süreci oluşturabiliriz?
Bu şu anlama geliyor:
Konya"daki 40-50 dekarlık arazisiyle geçinmeye çalışan bir toprak emekçisinin
coco-peat kullanmasını önermek karşılığı olmayan bir süreçtir.
Dolayısıyla tanım ve sınırları iyi çizmek gerekiyor.
Siz kendi bahçenizde bırakın kilosunu tanesini 1 liraya mal ettiğiniz domateslerle
sürdürülebilirlik sürecinde ne kadar yer alabilirsiniz?
İnsanlar keyfinden ötürü amonyum sülfat kullanmıyorlar.
Sisteme yönelik örgütlü bir yapıyı yoksul çiftçiler ve emekçilerle birlikte kurabiliriz.
Kardeş bahçeler çok hoş; ama onların kurucularının pek çoğunun tuzu kuru.
Bunu sakın bir saldırı olarak algılamayın. Söylemeye çalıştığım üretim sürecini
yerel kaynaklarla başarmak ve yakın pazarlarla paylaşmak. Tüm bunları
yaparken de ekim-dikimi bir hobi değil var olma süreci olarak görebilmek.
Belki site yöneticileri önümüzdeki zamanlarda örgütlülüğü farklı bir bakış açısıyla
farklı bir başlıkla yönlendirebilirler.

riton Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-01-2012, 19:04   #2
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Evet, mesajınız başlık için uygun değil.

Kısaca yanıtlıyayım, sonra daha uygun bir yere taşıyabiliriz.

Alıntı:
Konya"daki 40-50 dekarlık arazisiyle geçinmeye çalışan bir toprak emekçisinin
coco-peat kullanmasını önermek karşılığı olmayan bir süreçtir.
Konya'da ve bu büyüklükte bir arazide kullanmak üzere coco-peat kullanımını kim önerdi?

Bedavaya bulunacaksa kendi adıma itirazım olmaz ama 40.000 m2 arazide satın alınarak kullanmanın bir mantığı yok.

Kendi bahçemde coco-peat ve yerine geçebilecek başka malzemeler kullandım ama sadece sebze adalarında. Bir adanın ebadı 4m2, böyle 30 tane var, eder 120m2. Hoş, bu kadar küçük bir alanda 2 dekar alanda alınabililindiği kadar ürün alınabiliyor.

Coco-peat, altından kalkılabilir bir miktarda olmak kaydıyla çok hızlı organik madde elde etmenin bir yolu. Bir kez, ıslah edilecek alanda usulünce kullanıldığında da yıllarca tekrarına gerek yok.

Bunun başka bir çok yolu da var. Bizim köydeki onbinlerce kestane ağacının dibini her yıl güzelce temizleyip topladıkları her şeyi yakıyorlar. Dilimde tüy bitti, delimisiniz ne yapıyorsunuz diye. Sonra da aynı kişiler fasulye bahçelerinde dayanıyorlar dap'ı.

Alıntı:
Dolayısıyla tanım ve sınırları iyi çizmek gerekiyor.
Siz kendi bahçenizde bırakın kilosunu tanesini 1 liraya mal ettiğiniz domateslerle
sürdürülebilirlik sürecinde ne kadar yer alabilirsiniz?
Haklısınız, tanımı iyi koymak gerekiyor. Domatesin tanesini (tanesi 0,5 kg gelenleri) 1 liraya mal ettiğim de muhtemelen doğru. Fakat benim tanımıma, en azından o aşamadaki tanımıma uygun. İlk hedefim, ailemin ve çok yakın çevremin ihtiyaç duyduğu gıdayı en lezzetli, en sağlıklı ve tabii ki en keyifli bir şekilde elde edebilmek. İkincisi, bunun sürdürülebilir bir döngü haline sokulabilmesi. Birinci hedefime fazlasıyla ulaştım. İkincisinde önemli aşamalar kaydettiğimi düşünüyorum ama bunun sonu yok, zaman ve emeğe çok bağlı. Deneye yanıla emek harcadıkça oluyor.

40-50 dekarlık araziden söz ediyorsunuz. Gerçekten böyle bir arazide tarım yapıyor musunuz yoksa faraziye mi yapıyorsunuz ayırd edemedim. Her neyse, yapacağınız tarımsal üretime, bölgenize, toprağınızın durumuna ve diğer imkanlara göre yapılabilir bir çok şey, uygulanabilir bir çok teknik var.

Sürdürülebilir, ya da kısmen sürdürülebilir bir tarım düzeni elde etmek de mümkün. Fakat çok önemli bir yol ayrımı var. Amonyum sülfat kullandıkça her yıl daha fazla amonyum sülfat kullanırsınız ve bu sonradan değiştirilmesi zor bir yol olur. Diğer yol da kendi içinde tutarlı ama uzun soluklu olunması gereken bir yoldur.

Alıntı:
Kardeş bahçeler çok hoş; ama onların kurucularının pek çoğunun tuzu kuru.
Bunu sakın bir saldırı olarak algılamayın. Söylemeye çalıştığım üretim sürecini
yerel kaynaklarla başarmak ve yakın pazarlarla paylaşmak. Tüm bunları
yaparken de ekim-dikimi bir hobi değil var olma süreci olarak görebilmek.
"Kardeş Bahçeler" ile tam olarak ne kasteddiğinizi bilmiyorum. "Kardeş"in ilk işinin diğer kardeşleri kazıklamak olduğu düşünülen memleketimizde bunun mümkün olduğunu bir süredir düşünmüyorum.

Öte yandan organik prensiplerle ürettikleri sağlıklı ürünlerini yakın çevrelerine (100km) sunan üreticiler dünyada çok, ülkemizde de az da olsa var. Geçen yaz (Aralık sonuna kadar), 100 dekar araziden ürettikleri tonlarca organik ürünü bahsettiğim ölçüde yakın mesafedeki insanlara değerini de alarak ulaştırabilen en az iki üretici biliyorum. Büyük kârlar etmiyorlarsa da, zarar da etmediklerini sanıyorum.

Bunlardan biri, her türlü organik sebze, buğday, keçi sütü ürünleri, kurumuş veya işlenmiş sebze/meyve üretiyor. Diğeri free-range kanatlı üretiyor (tavuk, hindi, ördek, tokat tavuğu vs.). Önceden verilmiş siparişe göre haftada bir gün kesim yapıyor, gidip alıyorsunuz.

Alıntı:
Sisteme yönelik örgütlü bir yapıyı yoksul çiftçiler ve emekçilerle birlikte kurabiliriz.
"örgütlü yapı"nın sözünden bile maalesef nefret eder oldum. Bunu yapabilecek olan bireysel olarak zaten yapıyor.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 02:47   #3
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-11-2011
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 10
Sayın Meyvelitepe
Örgütlü yapıya ilişkin nefretinizi üzülerek ama şaşırmadan anlayabiliyorum.
Yanıtınızda nerede durduğunuzu çok açık ifade ediyorsunuz.
Vandana Shiva da örgütlü bir aktivist olarak ayrı bir yol açıyor; o durum tabii ki sizin için başka.
Ancak ilginç bir nokta var "uzak bahçelerin dayanışmasıyla ilgili-ki ben yeni
okudum- örgütlenmeye ilişkin hevesiniz göz kamaştırıcıydı.
Şunu açıklayayım ben bir çömlekçiyim 40 dekar arazi de sizin dediğiniz gibi bir faraziye.
Doğanın çok kontrol edilebilir olduğunu da -FORMÜLLER, REÇETELER VB..- düşünmüyorum.

Kontrol edilebilirliği-edilemezliği bir polisiye süreç olarak değil de daha çok permakültürcülerin ya da Fukuoka'nın kontrol edilmeye karşı duruşları olarak anlıyorum.
.
Önceki yazımda belirtiğim yakın pazarlar, yalnızca satışa ilişkin değil ham maddeye de ulaşılabilirlik noktasında yakın olmayı gerektiriyor.
ucuz, ulaşılabilir ve sürdürülebilir.
Bir parantez daha :
kaolinle ilgili tartışmalarda tane iriliğiyle (en az iki mikron gibi) çokca tartışma yapılmış ancak tane yapısına ilişkin hiç bir sorgulama yok.
Ayrıca bizim ülkemiz kaolen konusunda kısır. Feldispat isterseniz alasını bulursunuz.
Kalsine kaolen gözlem ve duyuyla çok kolay anlaşılabilir. tane iriliğini küçültmek de atla deve değil.Sedimantasyon -eskilerin terra siggilatası gibi- bir yöntemle çok da fazla emek harcamadan yapılabilir.
Sizin denemelerinizdeki koyu renkli kaolenler ihtimalle demir oksit oranı yüksek kaolenlerdir
Hepimizin yolu açık olsun...

riton Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 10:46   #4
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Sn.riton, bu bakımdan en az sizin kadar üzgün olduğumu söylemeliyim.

Öte yandan bunun alt yapısındaki nedenleri yine üzülerek de olsa anlayabiliyorum.

Dün facebook'da bir makale paylaştık. Bir çok yorum yazıldı. Yiyecek üretiminden enerjiye kadar zaten çok zamandır konuşulmakta olan bir kavramı ve değişimi anlatıyor.

"Farms are on the increase - small farms, mostly growing food for their neighbors." (Çiftliklerin sayısı artışta - küçük çiftlikler, çoğunlukla komşuları için besin üretenler) diyor.

"Such farming uses less energy and produces better food; it’s easier on the land; it offers rural communities a way out of terminal decline." (Bu çiftçilik, daha az enerji kullanır, daha iyi yiyecekler üretir, daha kolaydır, kırsal topluluklara ölümcül çöküşün dışında kalma imkanı verir) diye ilave ediyor.

Vandana Shiva'nın mayasında Chipko hareketi ve bunun arkasındaki kültür, inanç ve direnç var, ve tabii ki yalnız değil.

Ağaçlar.net üyelerinden oluşan topluluğun, toplumun doğa konusunda en duyarlı çevrelerini temsil ettiğini düşünebiliriz. Buna karşın, daha bir kaç gün önce Tügider (Tüm Gıda İthalatçıları Derneği) isimli dernek, insan gıdası olarak kullanılmak üzere bazı GDO ların ithaline izin verilmesi için başvuruda bulundu. Bu konuda hiç bir üyemizden tek bir not dahi göremedim.

Oysa, doğaya, topluma bakış açısı bir bütün oluşturuyor olmalıydı, sadece bir saksıdaki bir çiçeğin güzel gelişip, güzel çiçekler açması bizlere yetmemeliydi diye düşünüyorum.

Tarım ve yiyecek üretimi, doğanın anlaşılıp yorumlanması bakımından Fukuoka dünkü çocuk sayılır. 1913 doğumlu, doğulu bir 20.yüzyıl insanı. Bunun için çok daha gerilere gitmek gerekir.

Temel ayrım "doğa"nın yorumlanışında. Batı yaklaşımları "doğa"yı terbiye edip kontrol altında tutmaya dayanır. Buna karşın doğu yaklaşımı doğayı anlayıp onunla uyum içerisinde olmaya dayanır.

Batı bir noktaya kadar haklıydı. Doğa'yı "pavlovun köpeği" gibi şartlandırıp değiştirebileceğini düşündü. Bunu büyük ölçüde yaptı da. Fakat bir farkla. Değiştirdiği şeye bir hakimiyeti yok ve bu mümkün de değil. Terbiye ettiği, köpeğin kuyruğunun ucundaki tek bir kıldı. Bunu köpeğin tamamı sandı. Oysa doğa bütün azametiyle ve muzip gülümsemesiyle oturmuş bize bakıyor.

Bana göre batı Fokuoka'yı da doğru algılamıyor. Arkasındaki felsefe ve kültürü es geçerek gayet mekanik ve şekilsel algılandığını düşünüyorum. Bu yüzden korkarım gerçekten yiyecek üretip insanların karınlarını doyuracak bir yaklaşım olamayacak.

Peki, bu çıkmazdan çıkmanın bir yolu yok mu?

Bence var ama sorunu salt bir tarım sorunu olarak görürsek yok. Bence bu bir sistem sorunu. Yukarıda linkini verdiğim makale ve onun gibi bir çoğu artık tükenişin orta yerindeki sistemin minik çıkış yollarını gösteriyor. "Occupy Wallstreet" hareketini iyi izlemek gerekir diye düşünüyorum. Bu güne kadar hiç olmayan bir şeyin başlangıcı bence.

vgezer beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 11:48   #5
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Konu adına ve forumdaki yerine karar verir misiniz?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 15:29   #6
Ağaç Dostu
 
Adalet Yağcı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 25-06-2008
Şehir: MERSİN
Mesajlar: 11,099
Galeri: 260
Alıntı:
Ağaçlar.net üyelerinden oluşan topluluğun, toplumun doğa konusunda en duyarlı çevrelerini temsil ettiğini düşünebiliriz. Buna karşın, daha bir kaç gün önce Tügider (Tüm Gıda İthalatçıları Derneği) isimli dernek, insan gıdası olarak kullanılmak üzere bazı GDO ların ithaline izin verilmesi için başvuruda bulundu. Bu konuda hiç bir üyemizden tek bir not dahi göremedim.

Oysa, doğaya, topluma bakış açısı bir bütün oluşturuyor olmalıydı, sadece bir saksıdaki bir çiçeğin güzel gelişip, güzel çiçekler açması bizlere yetmemeliydi diye düşünüyorum.
Hasızlık etmeyin sayın MeyveliTepe
Bu konuda bazı başlıklarda "red" oyu kullanabilmemiz için linkler verildi, ayrıca e mail adreslerimize konu ile ilgili mailler geldi.
Bahsi geçen linklere tıklayarak oyumuzu "Hayır" olarak kullandık.

Bunun dışında şahsen yapabileceğim tek şey, GDO lu tohumlardan ve kimyasalllardan uzak durmak.
Bu konuda özel gayret gösteren herkese saygı duyuyorum.

Adalet Yağcı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 16:57   #7
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
Sayın MeyveliTepe,
Siz yakınlarınızla sağlıklı ürünler tüketirken, biz eğer bulabilirsek aynı ürünleri 3 kat fiatla evimize sokuyoruz. Kim evine bilerek GDO'lu ürün sokmak ister.

Bahçem yok, tarlam yok, Gıda ithalatçılarıyla alakam yok. Benim gibi üyelerden bir not göremediyseniz,haberimiz olmadığındandır.Kendi adıma , bu konudaki paragrafınızı kırıcı bulduğumu söylemeliyim.Siz haberdar edip, yol gösterdiniz de biz mi sizi yarı yolda bıraktık, tepki göstermedik?

'Tepkinizden ne olur?' diye sorarsanız, tepkilerle bir şey değişmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Yalnız ileride çocuklarımız hesap sorduğunda verecek cevabımız olur. Saygılarımla...

Güzin Çakar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 23:13   #8
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-01-2010
Şehir: Mersin
Mesajlar: 217
Sayın Riton;

Bu konuyu açmakla iyi ettiniz. Daha doğrusu, bir başlığa dönüşmesi iyi oldu. Başlığın adı da "sürdürülebilirlik" ile ilgili olmalı bence. Neyse, moderatörün bileceği iş.

Farklı başlıklarda benzer şeyleri ben de dile getirmeye çalıştım. Ancak, yerini bulmadı.

Sürdürülebilirlik kavramının içeriğinin ve sınırlarının gereği gibi olduğunu düşünmüyorum. Bu algılama ile sorunlar çözülemez. Umarım, sürdürülebilirlik konusunda yeni bir anlayış ortaya koyabiliriz. Başlık belli olsun, konuyu daha geniş ele alırız.

Selamlar.

bozon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2012, 23:42   #9
Ağaç Dostu
 
agozce's Avatar
 
Giriş Tarihi: 27-04-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,044
Galeri: 4
Benim 40 dönümden fazla bahçem var...Hiç bir şekilde içinden çıkamıyorum...

Üretene kadar canın çıkıyor ama ürettiğini maliyetine satamıyorsun, satsan paranı alamıyorsun...(Geçen yıl bizim köyün tüm ürününü tüccar aldı ve kaçtı...bulunamıyor..)

Tarım ilaç tekellerine ve tüccara teslim edilmiş durumda. Tarım bakanlığı gibi 260 bin üzerinde çalışanı olan bir kurum ne iş yapar ben bilmiyorum.

Haklısınız, bireysel çözümler çok da çözüm değil. Sistem değişmediği sürece değişen bir şey olmayacak.

(Tarlam olsa ekmeyi bırakacağım ama bahçeyi bırakamıyorsun da...)

agozce Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-02-2012, 06:36   #10
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
Sağlıklı ürünler;
Üreten satamıyor, satsa da parasını alamıyor. Almak isteyen bulamıyor,bulduğunu da parasından alamıyor. Bu ne biçim bir iştir...

Güzin Çakar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-02-2012, 07:35   #11
Ağaç Dostu
 
selim_50's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-09-2007
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 641
sayın agozce;
ürettiğinin karşılığını alamama sadece sizde değil, amatör olarakta yapsak hobi olarakta yapsak, tüketeceğimizden fazlasını satıp değerlendirmek istiyoruz, markete numune meyva götürüyoruz, tezgahında bizim numuneden çok çok kalitesiz armut 4,00 TL, bizmikine verdiği fiyat 0,40 krş, inanın bu konuda biz üç-beş dönümün içerisinden çıkamıyoruzki, siz kırk dönüm, sinir hastası olmamak elde değil, kar edelim demiyoruz ama en azından git gel yaptığımız benzin parası çıksın oda yok, tamamen cepten yiyoruz.
sizlere çok çok kolay gelsin

selim_50 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-02-2012, 07:39   #12
Ağaç Dostu
 
selim_50's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-09-2007
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 641
sayın riton'un özetlemek istediği galiba; kibutz modeli bir yapılanma ile bu sorunların çözülebileceği,

selim_50 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-02-2012, 23:56   #13
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-11-2011
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 10
Kibbutz örgütlenmelerine ilişkin düşüncelerimizi-tartışmalarımızı daha sonra yapabilmek umuduyla şöyle bir önerim olacak:
eğer bu başlığı
Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları başlığına taşıyabilirsek -belki sürdürülebilirlik ve sistem temaları da eklenebilir- daha derli toplu bir tartışma zeminini oluşturabilir ve önceki tartışmalarla tümleşik bir süreç izleyebiliriz. Çünkü sabıkalılar listesinin başında gelen
Monsanto tohumun, ilacın, sistemin ve giderek top yekün hayatımızın SALDIRGAN AKTÖRÜDÜR. Bu örneği o yüzden veriyorum; yani sistemi sorgulamak Monsanto'yu ve benzer diğerlerini sorgulamaktan ayrı düşünülemez. Çok uluslu tohum ve insanlık düşmanı
kartellerin - hepsinin- ipliğinin pazara düşürüleceği süreçte bir damla katkımız olabilirse kendimi bahtiyar hissedeceğim.

riton Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2012, 01:30   #14
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-01-2010
Şehir: Mersin
Mesajlar: 217
Kibbutz Modelini de inceyelim, Dünya'daki diğer modelleri de... Ama, "Ahilik"i de inceleyelim. Biz bu Dünya'da hiç mi bir şey başarmadık?

Bu konuya girmeden önce bir şey belirtmeliyim. Ahilik, bir tarikat, bir mezhep, bir inançmış gibi algılanıyor veya yansıtılıyor. İçinde inanç var, ama inanç temelli bir sistem değil. Tamamen bize ait bir sistem. İlkeleri, bu günkü sorunlara da ışık tutabilecek nitelikte.

Selamlar.

bozon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2012, 07:46   #15
Ağaç Dostu
 
selim_50's Avatar
 
Giriş Tarihi: 13-09-2007
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 641
Ahilik en güzel model ama uygulamak için en önemli unsur "ahlak" unsuru, zaten mevcut sürecin doğru işlememsinin sıkıntısıda "ahlak" unsurunun eksik olmasından kaynaklanmıyormu?

selim_50 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2012, 10:36   #16
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 13-01-2010
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 1,281
sevgılı dostlarım bu konu benı heyecanlandırdı
AHILIK
bir derye bir çıkış yoluudr
bir adanmışlıktır
bu topraklara bu vatana aşkın çalışkanlıgın cömertliğn temelııdr
toplumsal sorunların bir çogu ahi anlayısıyla çözülebilir
sürdürülebilirlik açıısndan recete olabılır

Safranlı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2012, 00:11   #17
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-01-2010
Şehir: Mersin
Mesajlar: 217
Evet Arkadaşlar; bu bir sistem sorunu. Hatta, iki farklı dünya sorunu. Bir tarafta, "Rekabet, çatışma,çıkar" dünyası, bir tarafta "Dayanışma, anlaşma, hak" dünyası.

Herkes, hangi dünyada yer alması gerektiğine karar vermeli. "Rekabet, çatışma,çıkar" dünyası, hızla insanlığın üzerine çöküyor. Hak, hukuk dinlemiyor.

Ben ve benim gibi düşünenlere kalan, "Dayanışma, anlaşma, hak" nasıl gerçekleştirilir, bunun yollarını bulmak.

Selamlar.

bozon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2012, 01:40   #18
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-11-2011
Şehir: Nevşehir
Mesajlar: 10
Sevgili arkadaşlar
öncelikle şunu söylemeliyim:
siteye yeni katılmış olmam önceki tartışmalara ilişkin
gözlem-okuma-bilgi eksikliğini de beraberinde getiriyor.
O yüzden bir süre okumamda ve tartışmalara müdahil
olmamamda yarar görüyorum. Bu süreç gereksiz tekrarlarla
kafalarınızı şişirmem noktasında da etkili olabilir.
Ancak yine de kendimi tutamayıp söyleyeceklerim olacak.
Sisteme (?) karşı duruşta bir seçenek olarak Kibbutz'ları önermemiştim.
Kimi rahatsız edici yanları dışta tutulursa, kollektivist-dayanışmacı
yapısı düşünüldüğünde insanın keşke diyesi geliyor.
Bu "keşke" vurgusu, ahlaklı-dayanışmacı ahilik yapısı için de geçerli.
İnsanlığın yüzlerce yıl öncesinde yarattığı dayanışma örgütlenmelerinin
şu an bizim için ütopyaya dönüşmesi yeterince iç acıtıcı.
Ahilik ahlaklı birliklerdi. Bu günkü sözüm ona birlikler -içinde üretici birlikleri de var-
GDO'ları hükümete dayatan örgütlenmeler değil mi?
Belki de sayın Yücel Çağlar'ın örgütlenme sürecine ilişkin sorduğu - ama yeterli cevapların gelmediği- bir sorgulama yapılabilir(bkz;özgür üniversite forumu sayı:28)

riton Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2012, 20:20   #19
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
.....''bizim numuneden çok çok kalitesiz armut 4,00 TL, bizimkine verdiği fiyat 0,40 krş.''...

Bu biziz, aşağıdaki de biz idik.

...''ben bugünkü nasibimi aldım, alışverişinizi komşumdan yapın, o henüz sefte yapmadı''...

Farkı tetikleyen nedenler?

Bazıları (Bence);

Eğitim( bu ise eğer): Ailesinden, ustasından, çevresinden, köşe dönenden..vs. öyle görmüş, işitmiş, tembihlenmiş, akıl ve ders almış.

Adalet(..ise eğer): Ödül ve ceza ters işlemiş. Yapana kâr kalmış, isimleri aşağılanmamış, açıklanmamış, dışlanmamış..vs. Bunu yapanlardan, çalıntı/bozuk/kalitesiz/rekâbetten uzak bıraktırtılmış imtiyazlı emtea/mal..vs alarak onlara yaşama ve sürdürülebilirlik imkânı tanıyan bizler, adalet, dernekler, kooperatifler, belirli zümre, ticari kuruluşlar..vs.

Aklıma gelenler veya aklımın erdiği tesbitlerim.

Eğitim nasıl olacak peki?;

Âhilik ten gelme birinin, başta kendi iç dünyası-âhlakı, aile, dergah, çevre, çarşı ve uzak esnaf yönünden elini harama uzatması o derece zor idi ki, bu ticaretten uzak kalmamıza neden oldu, yabancılar yaptı asırlar boyu.

Kendimize hesap verebilme aşamasına gelmeliyiz önce. Sağlıyacak olan da âhilik veya onun yerini almış olan zamanımızın kurumları. Caydırıcı olacaklar her şeyden önce. Ağzımızı kaynar süt ile yakmalılar ki, yoğurdu üfleyelim..

Aklıma gelenler...

İlk paragraftaki fırsatçılıktan da öte, apayrı bir konu. Bence terbiyesizlikten öte bir şey. Eşşekler bile yapmaz öyle bir şey desem yeridir. Yani eşşekliğin daniskası...

Onun eğitilemeyeceğini düşünmem, eşşekler de eğitim alabilir, alıyorlar da.

Eğitimin gayesi eğitim olmalı .....nasıl?, İzin verilen hangi ölçüde? Kimler bu izin hakkını ellerinde tutarlar? Niçin o izin verilmez veya verditilmez?...

Güzel sayfanızın anlamını sürdürebilmesi dileklerim ve saygılarımla lütfen.

mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-02-2012, 23:31   #20
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 07-01-2010
Şehir: Mersin
Mesajlar: 217
Beni yazmaya sürükleyen sebep, tehlikelerin hayata geçmesi, hızla belalara dönüşmesi. Sonuçta, siyasetçi değiliz ki, parti programı hazırlayalım, hükümet programı yazalım. Ancak, bazı ilkelere varıp, o yönde çalışmalarımızı anlamlı hale getirme çabası bizimkisi.

Her şeyi yer ve zaman içinde düşünmek gerek. Bugün, Kibbutz kurmaya kalksak da yanlış olur, Ahilik kurmaya kalksak da... Ama bunlardan eski diye, yararlanmaktan uzak durmak da doğru değil. İlkeler, çağları bile aşıp insanlığa yol göstermeye devam edebilir.

Bu kadar soyut tartışmalardan sonra, sizlere ünlü bir soruyu yöneltmek istiyorum; "Marka mı, ürün mü?". Bu gün, bu soruya bizlerin, ve herkesin bir cevap vermesi gerekir. İşte bu gibi durumlarda işık tutar ilkeler bizlere.

Selamlar.

bozon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 19-02-2012, 23:55   #21
-
 
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
Galeri: 4
Sürdürülebilir bir sistem, sistemin dilinden anlayacak "nitelikte" sürdürücülerle (üreticiler) mümkün olabilir.

Çiftçiler, batırdığımız şehirlere gider, şehirdeki çaresiz garipler de (beyaz/mavi yakalı) yeni ve eleştirel bakış açıları ile tarım alanlarına giderse yeni formülasyonlar denenebilir.

(Fiyattan ancak üretici şikayet edebilir, eğer şikayetçi bir organizasyon ise dramatiktir.)

(Tüm cümleler iddia değil, önermedir...
Ez cümle; üretimde bilim, akıl ve eleştirel görüştür önermemin çekirdek fikri...)

Odeh Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 22:17.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024