agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Agaclar.net Kullanıcı Hizmetleri > SIK SORULAN SORULAR / FORUM KULLANMA KILAVUZU
(https)




Beğeni Düzeni592Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 27-12-2007, 12:56   #1
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 19-04-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,457
Galeri: 225
Nevsune demiş ki:Bu kadar uzun bir yazıyı okuma zahmetine katlandığınıza göre, gerçekten dilimize değer veriyor olmalısınız. Teşekkür ederim.


Asıl ben teşekkür ederim sevgili Nevsune,

Yazacaklarımdan dolayı kimse alınmasın demiyorum; sözüm ortaya olacak...
Alınması gerekenlerin alınması için yazıyorum zaten...

1980 sonrası bu toplumun çoğunluğuna ne olduysa oldu!..
Öğrenmeye karşı direnç gösteren, yanlış tutum ve davranışlarını umursamayan; kendisine, başkalarına, doğaya karşı, kısacası yaşama karşı özensiz bir çoğunluk şehirleri ele geçirmiş durumda...

Toplumsal değerlerin sadece tüketilen nesnelere göre anlamlandırıldığı ve yüceltildiği sancılı bir dönemi yaşadığımızın farkına varan ancak bir avuç insan var. Zaten onlara da bu çoğunluğun hangi aşağılayıcı ve dışlayıcı gözle baktığı belli.

Bazı kurum ve kuruluşlar, toplum içinde kültürel talebi yaratabilmek için çok uğraş verdiler, veriyorlar... Bu ülkede bedava, sigara fiyatına çok ciddi konserler, sahne oyunları halkın ayağına kadar gidiyor. Orada çalan, söyleyen, oyunlarını sergileyen sanatçıların kendilerini yetiştirmek için bir ömür boyu emek vermiş olmalarını umursamayanlar bir takım lümpenleri sanatçı diye alkışlamaktan geri durmamaktalar. Halkın içinden çıkarak kendi kültürümüze yaslanan ve ona göre kendine biçim vermeye çalışan sanatçılarımızı ise yoldan çıkararak yozlaşmalarına sebep olmaktalar. Ödün vermeden kültüre bağlı kalan bir avuç naif sanatçımız şükürler olsun var elbette. Ama sayıları giderek azalıyor, arkası yok!..

Daha dün gece bir yarışma programında üniversite mezunu bir kızcağımız ne Nasreddin Hoca'nın yoğurt çaldığı gölün adından, ne suyun kaldırma gücünden, ne Arşimet'ten haberi vardı. Kendini radyo programcısı olarak tanıtan bir başka eğitimli kızımız ise ‘Teşbihde hata olmaz' sözündeki teşbihin, ‘sanat’ olduğunu söyledi. Oysa dört seçenekli cevap anahtarında ‘benzetme’ vardı. Televizyon programlarında kullanılan dil kuralsız, yanlış, bozuk, akıllara ziyan … Haber spikerlerinin çoğu kelimeleri yanlış ünlüyor, yanlış söylüyor…,

Yapmayın arkadaşlar!..
Siz bari yapmayın…

Doğru konuşmak, doğru yazmak çok ama çok önemlidir… Siz istediğiniz kadar doğru düşünmüş olun. Bunu doğru anlatamadıktan sonra düşüncenizin doğru olmasının önemi kalır mı? Sadece özen bekleniyor sizden. Öyle aman aman bir çabaya da gerek yok üstelik.

Evet haklısınız biz öğrenme konularının hepsini sıkıcı bir ders konusu olarak algılamış ve öyle bellemişizdir. Okulu bitirdiğimiz an öğrenmenin sıkıntısını da üzerimizden attığımız için sevincimizden deli oluruz. Bu yüzden bir daha kitap ve defter yüzü açmayız. Ya böyle bir şey olabilir mi? Bu sitede yazım kurallarına gösterilen özene destek olmak yerine böylesi direnmenin başka bir anlamı var mı Allahaşkına!...

Evet konunun gereği uzun olan yazımı Konfüçyus’un şu sözüyle bağlıyorum:

“… Bir ülkenin yönetimini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç kuşkusuz dilini gözden geçirmek olurdu.
Çünkü dil kusurlu ise, sözcükler düşünceyi iyi ifade edemez.
Düşünce iyi ifade edilemezse, görevler ve hizmetler gereği gibi yapılamaz.
Görev ve hizmetin gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde âdet, kural ve kültür bozulur.
Âdet, kural ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar.
Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez.
İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir !.. “


Düzenleyen hassoman : 27-12-2007 saat 13:42
hassoman Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-12-2007, 13:46   #2
Ağaç Dostu
 
nevsune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,917
Galeri: 215
Biraz önce, birisinin (kendisi isterse adını yazar) bir yerde yaptığı bir benzetmeyi (her güzel yazıyı kıskandığım gibi yine kıskançlıkla) okuyunca; sayfalarca yazsam, meramımı bu kadar güzel anlatamazdım diye düşündüm. Alıntılamadan geçemedim

Hadi bakalım buna da itiraz edin


Bir arkadaşınız, "gömleğinin bir ucu ceketin arkasından sarkmış, sok şunu pantolonunun içine" dediğinde teşekkür edersiniz. Çünkü giyiminiz karşı taraf üzerindeki ilk etkinizdir. Kötü görünmek istemezsiniz. Bununla şık ve pahalı giyimi kastetmiyorum. Seçtiğiniz her ne ise onun düzgün olması gerekir...

Forumda giyim kuşam söz konusu olmayacağına göre, karşı taraf üzerindeki etkiyi yazılarımız yapar. Yazıların içeriği sizin bilgi, deneyim ve kişiliğinizdir. Yazıların imlası ise giyiminize benzer.

Neden kötü bir imla ile, yaka paça bir yerde gibi görünmek isteyesiniz ki?

nevsune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-12-2007, 09:25   #3
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 21-08-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 1
Değerli Arkadaşlar, verdiğiniz bilgiler ve dilimizi doğru kullanmak için verdiğiniz çabalardan dolayı sizlere teşekkür ederim.Genelde pek forumlara girmem çünkü seviyesiz oluyor.Ama burada ki seviyeyi görünce takip etmeye karar verdim.İnşallah güzel paylaşımlarda bulunabiliriz.Arada sırada hatamız da olursa kusura bakmazsınız.

caucauseagles Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-12-2007, 13:37   #4
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Sorduğum konuyu sileceğinize birkaç cümleyle yanıtlasanız daha makbule geçerdi.
Bencillik olur anlarım ama bu kadar mı olur?

Bunu neden sadece siz isteyesiniz ki, tüm üyelerin istemeyeceğinin bir garantisi mi var?

O zaman herkes aklına gelen soruyu, aklına geldiği yerde mi sorsun? Yoksa bu sadece sizin tekeliniz de mi olacak?

Sizinle özel görüşmemiz gerekiyor. Forum ana sayfaya gelin...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-12-2007, 23:32   #5
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 30-12-2007
Şehir: Mersin
Mesajlar: 17
Ben de bir dil bölümü mezunu olarak bu konuda hassasım MSN'de ve telefonda mesajlaşırken ben de kurallara uymuyorum ama forumda tabii ki de uyuyorum
Her insan hata yapabilir, kasti bir şekilde yapılmamışsa hata, bence abartmaya gerek yok. Ama kişi umursamadığından yapıyorsa bunları, o zaman orada "Dur!" demesini bilmeliyiz.
Bu hassasiyet beni çok memnun etti. Tabii ki de teşekkürü hak ediyorsunuz. Bu bir erdemdir zaten, ne olursa olsun! ; )

cemetery Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-01-2008, 22:50   #6
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Bilgisayarımda, eski bir arkadaşımın bir yazısını buldum; Ziya Mete Demircan. Okumaktan hoşlanacağınızı düşünüyorum.

Dil ve Hayata Katkısı

Henüz bu yüzyılın başlarında Benjamin Lee Whorf isminde bir dilbilimci ortaya müthiş bir iddia atmıştı. Diyordu ki : Kişinin konuştuğu dilin yapısı, o dili konuşanı belli bir tarzda konuşmağa ve belli bir tarzda davranmağa zorlar.

İlk duyduğumuzda itiraz edilebilir bir fikir gibi gözükse de üzerinde biraz düşündüğümüz zaman gerçeğin böyle olmadığını anlamamız zor olmaz.

Her dilin belli bir yapısı vardır. Bu yapı genel olarak Özne, Yüklem, Tümleç, Zarf, Edat ve Harf-i Tarif gibi elemanların cümlenin neresinde ve nasıl bulunabileceğini tarif ediyor gibi görünse de aynı yapıda diller için bile farklı anlamlar sözkonusu olabilir. Örneğin Almanca ve İngilizce, cümle kuruluşu bakımından aynı genel yapıya sahip gibi gözüküyor olsa ve ikisi arasında sözlük tercümesi mümkün gibi gözükse bile gerçek böyle değildir. Almanca'nın zamanlara göre değişen harfi tarifleri (artikel), eklenerek genişleyen isimleri ve değişime uğrayan fiilleri İngilizce'de yoktur. Fransızca her iki dile akraba olsa bile bozulmuş Latince kökünden dolayı bambaşka bir yapı arzetmektedir ve bu dildeki telaffuz her ne kadar çok kibar gözükse de kimi kelimelerin yazılışı okunuşu görenleri hayrete düşürecek kadar değişik olabilir. Örneğin "Champs Elyessee" yazıldığını gören bir İngiliz "Çemps İlaysi" gibi bir okunuşa sahip olacağını, bir Alman "Çamps Elyese" diye okunacağını düşünebilir. Fakat bu örneğin gerçek telaffuzu bildiğiniz gibi "Şanzelize" şeklindedir.

Türkçe ile Batı dilleri arasındaki en büyük ayrım cümlenin diziliş (ve tabii düşünülüş) sırasındadır:

"Ben İstanbul'a gidiyorum" (ya da İstanbul'a gidiyorum) kelimesini ele alalım. Bunun İngilizce'deki karşılığı "I'm going to Istanbul" şeklinde olacaktır. Öznede bir sorun yok, o yerinde duruyor fakat fiilin yeri değişik. İki dildeki söylenişi gizli özne ile yazacak olursak

Türkçe'si : İstanbul'a gidiyorum
İngilizce'si : Gidiyorum a'İstanbul.

şeklinde meydana gelmektedir ve bu da tabii ki daha cümleyi düşünme aşamasından itibaren bizi etkileyecek ve bu etki davranışlarımızın sırasına kadar işin içine girecektir.

"Ne yapacağını önceden söylemek", yâni önce eylemi göstermek batı dillerindeki avantajlardan birisidir. Türkçe konuşurken bunu yapamayız. Çünkü eylemi en sona bırakıyoruz. Bu durumda Türkçe'de eylemi rahatlıkla değiştirebilir ve cümlenin ortasında, gitmekten vazgeçtiyseniz, bunu kimse farketmeden değiştirebilirsiniz: "İstanbul'a ... gitmiyorum.". Oysa aynı şeyi İngilizce konuşan birisi yapamaz, "I'm going to ... " bir yere gideceğini söylemiştir ve karar verilmiş durumdadır. Olsa olsa daha yakın bir yerle değiştirebilir. Meselâ İstanbul yerine Eve gitmeğe karar verebilir. "I'm going to ... Home". Türkçe'de eylem en sona kaldığı için, bol bol konuşup hiç bir şey yapmamak durumuna sıkça rastlanır. Bu yüzden cümlenin baş kısmını ayarlamağa çalışırken sondaki eylemi unutmak ve lafı bir türlü toparlayamamak da pek çok kişinin başının derdidir. Oysa eylem başta olsa, gerisini getirmek kolaydır. Devrik cümle ya da şiirimsi bir yapıya konuşursak eylemi başa getirebilir ve böylece Türkçe bir örnek verebiliriz:

Gideceğim, o güzel İstanbul'a,
Çay içeceğim boğaza karşı.
Ve seni düşüneceğim,
Martıların çığlıklarında.

Ama genellikle böyle düşünmeyiz. Bu yüzden de yaşama biçimimiz ve durumu idrak etmemiz genellikle değişik bir tarzda olur. Önce eylem gelmediğinden, "İstanbul" dediğimizde kafamız karışıp yapacağımız şeyi unutmak daha düşünmenin ilk aşamalarında mümkün! Oysa "Gideceğim" dediğimizde ardından aklımızdaki "nereye" sorusunun cevabı olan "İstanbul" zaten hazırdır. "Çay içeceğim" dediğimizde "nerede" sorusunun cevabı olan "Boğaza karşı bir yerde" cevabının hazır olduğu gibi.

Duygularımızı, çevremizi ve olayları tanımlamak için ne kadar çok sözcüğümüz varsa, çevre ile ilişkimiz de o denli doğru tanımlanmış ve ifade ediliyor olacaktır. Örneğin kutuplarda yaşayanların dillerinde "Kar" kelimesi için 150'den fazla sözcük vardır ve her biri içinde yaşadıkları ortamdaki küçük değişiklikleri tanımlamaya yöneliktir. Bir Eskimo'nun yazdığı bir yazıda, "kar"ın farklı şekilleri üzerine bazı anlatımlar yapılsa biz anlayamayacağız demektir. Çünkü çevirmek her defasında bu sözcüğü "Kar" olarak çevirmek zorunda kalacak ya da sağına soluna başka kelimeler koyarak tanımı genişletmeğe çalışacaktır.

Anlaşılan o ki bir şeyi tarif etmek için yeterli kelimemiz yoksa, ifademizin anlaşılır olmasını beklememiz biraz saflık olur. İşin daha enteresan kısmı, eğer zihinsel dünyamız yeterince gelişkin değil ve hayal gücümüz de zayıfsa bir süre sonra kelimeler duyguların ve hislerin yerine geçer ve artık biz hislerimizi ifade etmek için kelime kullanmak yerine, kelimeleri his yerine kullanmağa başlarız. Bunun korkunç yanı şudur: 1 kilo dediğimizde 1 tane Tartı kilosu aklımıza gelir. Hani şu demirden yapılmış olan ve çift kefeli terazilerde kullanılan ağırlık! Oysa o bir kilonun temsili bile değildir. Yalnızca 1 Kilo değerini ölçmek için kullanılan bir araçtır. Bunun yerine 1 kilo olduğu önceden tartılmış bir kum torbası bile kullanabilirdik. Demek ki "şeylere" kendi his ve anlamlarını değil de kelime anlamlarını verdiğimizde içimizdeki pek çok şey anlamını yitirip gidecektir.

BİR FARK OLUŞTURMAK:

• Sevgi için kaç çeşit tarifiniz var ve kaçını kullanıyorsunuz?
• Farkında olmadan çevrenizdekilerin özgürlüklerini ellerinden alıyor musunuz?
• Bir şeyi ifade ederken onu içinizde hissetiğinizden mi yoksa o ifade eskiden beri öyle söylenegeldiği için mi konuşuyorsunuz?
• Son günlerde kaç kişi size haber vermeden ilişkiyi beklemeye aldı?
• Size bir şey gösterildiğinde, tepki göstermeden hemen önce, karşı taraf için onun ne anlama geldiği hakkında kısacık da olsa düşünüyor musunuz?

Yukarıdakiler, yirmiye yakın test sorusundan yalnızca birkaçı. Bizim için bu soruların da onlara vereceğimiz cevapların da bir önemi yok aslında. Biz sorular oluşturulurken kurulan mantığa dikkat edeceğiz. Dikkat ederseniz "bir iç dünyadan, bir çevreden" şeklinde oluşturulmuş soru örgüsü. Ve sürekli olarak ilişkiler üzerinde duruyor. Bunun özünü kavradık mı benzer birçok soruyu kendi kendimize de sorabiliriz. Fakat aynen bu sıradaki gibi: "Bir iç dünyamız-dan, bir çevreden". Buna teknik terimiyle "Interleaving" deniyor. Araya ilave etmek, araya girmek gibi bir anlamı var.

Şöyle hayal edebiliriz. 4 iç soruyu, 4 dış soru ile harmanlıyoruz. Bunu yaparken, bir dişli gibi birbirinin arasına geçmesini sağlıyoruz. Fark oluşturmak-taki ana nokta da bu. Yalnız kendini dikkate almak yerine, çevreye de bakmak ve Yalnız çevreyi suçlamak yerine kendini de eleştirmek. Ve bunu belli bir sıra ile hiç birine tam gömülmeden yapmak. İki ayağını da sırayla kullanan bir patenci gibi.

Düşünme biçimimizi kontrol altına almak ta önemli noktalardan birisi. Yukarıdaki şiir gibi, eylemi ön sıraya alarak düşünme egsersizleri yapmak, kısa zamanda, gözle görülür bir fark meydana getirecektir. Çünkü eylemi önce düşününce söyleyince eyleme yönelik düşünmüş söze girilmiş oluyor. Kimi arkadaşlarınızda ya da tanıdıklarınızda belki rastlamışsınızdır. Garip bir konuşma şekli vardır onların:

"Gidiyorum... Arabanın bakımı gerek... 5.000 KM'yi geçti..."
"Ben çıkıyorum, Yemek yiyeceğim... Karnım acıktı..."
"Çarşıya gidelim mi, Ayakkabı bakacağım... Bu iyice eskidi artık..."

Yukarıdaki örnekler, eylemi öne ve sebebi sona alan konuşma ve düşünme biçimleridir. İfade açısından çok doğru durmasalar da kişinin eyleme yönelik çalıştığını gösterirler. Eğer siz de uzun uzun düşünüp, sonra biraz kaşınıp neticede yatıp uyumaktan sıkıldıysanız bu düşünce tarzını deneyin. Kendinizi olası sorunlarla başbaşa bulduğunuzda hemen eyleme yönelik düşünün. Farkı farkedeceksiniz.

Eyleme yönelik düşünmenin, kendimizle ve çevremizle ilgili sorular sormanın ve düşünce biçimimizi şekillendirmenin neticesinde elde edeceğimiz en büyük kazanç "sonuca katkıda bulunmak" ve "sonuç üzerinde etkili olmak" olacaktır.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-01-2008, 22:58   #7
Ağaç Dostu
 
Emre Albayrak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-11-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 642
Galeri: 4
Yanlışımız boldur.. Sonuçta gecenin bir vakti uykulu gözlerle veya bir iş ile uğraşırken 5 dakikaya sıkışmış cümlelerimizle geliyoruz buraya. Elimizden geldiğince uymaya çabalıyoruz ama ufak tefek hatalar da hoş karşılansın. Kimse kimseyi üzmesin ister deli gönül..

Emre Albayrak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-01-2008, 23:10   #8
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Biraz önce eklediğim yazıyı okuduktan sonra bunları mı söylemek istediniz?
Yoksa bunları zaten yazmak istiyordunuz, yazıyla ilgisi yok mu?

Arada bağlantı kuramadım da

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-01-2008, 23:18   #9
Ağaç Dostu
 
Emre Albayrak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-11-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 642
Galeri: 4
Yok zaten diyecektim ben bunları.. = ) Bir şey okumadan yazıverdim öyle.. Yoksa ben de farkındayım uyarılar bile yapıcı.

Emre Albayrak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 17:52   #10
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
dayanamadım artık. kaç gündür siteye girdim ama korkudan bir şey yazamıyorum. varsa bir fikrim ve ya önerim....aceba yazsam hemen bana uyarı gelecek,mi ? aceba ilk girdiğim gün gibi değerli ve ilk başta erkek sandığım hanım efendi beni kıracak,mı? vb yazmadım. sayın iklimsizin anısında olan değerli öğretmeni eğer izin verseidi itici olmasa,idi neden virgül,paragraf,noktadan sonra boşluk bırakmadın demeseydi belki dahada güzel olurdu. ben sevdim bu siteyi ve tebrikediyorum kurucularına ama diyorum ki.... aceba mevlana gibi mi olmamız lazım yoksa sayın iklimsizin andığı ögretmeni gibi mi? tamam kabulumuz biz chat yapmıyoruz ve o dilide kimse beğenmez ama birazda mazur görmek ve hoşgörüyle karşılamak gerekmiyormu? şimdi ülkenin yönetmeni değiliz.yapacak işimiz,de dilli elden geçirmek değil.madem şimdi böylece bir araya toplandık neden itici oluyoruz? izin verelim bilmiyen yavaş yavaş öğrensin. amaç doğaseverleri bir araya toplamak ise, bunu başardınız. zaten sitede gösterdiğiniz gibi kronometr hızlı bir şekilde bizim aleyhimize çalışıyor. aceba bizde burada bu hızı nasıl yavaşlatabiliriz değilde nasıl iyi yazabilirizi,mi konuşmamız lazım.belki biri bilmiyor ama burda olmak istiyor.aceba o kişinin korkması doğru,mu?burası okul değil saygın bir tpluluk ve bu saygın topluluğa yakışan bir şekilde yazmamız lazım. kabulumuz.ben istediğim gibi yazarım kimse bana karışamaz demeğide kesinlikle onaylamıyoruz.ama her uyarı tatlı bir şekilde veya hoşgörüyle söylenmesi gerekmiyormu?

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-01-2008, 19:41   #11
Ağaç Dostu
 
berduray's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-04-2007
Şehir: bodrum
Mesajlar: 3,153
Galeri: 72
her uyarı tatlı bir şekilde veya hoşgörüyle söylenmesi gerekmiyormu?[/QUOTE]




Ben de GACİR'e katılıyorum. Ne zaman elim klavyeye gitse yine Malina eleştirecek bir şey bulacak diyorum.Bazen bu kadar laf kalabalığı gereksiz diye düşünüyorum.

Önceleri ben de kendisini erkek sanıp hayalimde zırhını giymiş,kılıcını çekmiş,atının üzerinde dört nala,kutsal saydığı değerler uğruna her şeyini ortaya koyarak savaşmaya giden bir şövalye görüntüsü canlanmıştı gözümde onunla ilgili.Nedense...?


Sonradan bir erkeğin böyle polemikleri gereksiz bulacağı, bunun olsa olsa aman altta kalmayayım güdüsüyle ancak bir kadın tarafından yapılmış olabilme ihtimali geldi aklıma.

Bir tarafta iki küçük kızın bıcır bıcır oyun sesleri arasında ,kafamı toplamaya çalışarak,okulda kompozisyon sınavındaki kızlar gibi sayfayı tekrar tekrar kontrol telaşıyla yazmaya başladım.


Allah'tan şu kontrol programı yüklendi de rahata erdik,Allah razı olsun kimin fikriyse.

Ben böyle düşündüm ve hislerimi paylaştım sadece, amacım kimseyi kırmak değil,

HOŞÇAKAL'IN "AĞAÇLAR'LA" KALIN

(hemen bir cevap döşeneceğinden hiç şüphem yok, kalkanımı kaldırdım,beklemedeyim)

berduray Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:15   #12
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Daha nasıl tatlı uyarı yapılır bilmiyorum ki?

Yazısı ister eğitim yüzünden, ister uzun zamandır kendini yazılı olarak ifade etmeme nedeniyle yeterince düzgün olmayanlar, en azından bunları yapamaz mı?
Noktadan sonra boşluk bırakmak ve paragraf yapmak...

Cümle başlarını büyük harf yapmak bile, konuyla ilgilenmeye başlama anlamına gelir...

Bunları niye istiyoruz? Kapris olsun diye mi?

Bunu başka bir bölümde yazmıştım buraya da ekliyeyim: Aşağıdakilerin ikisi de aynı yazı.
  1. Okuduğunuzda hangisini daha kolay anlayabilirsiniz?
  2. İşinize yarayan bölümü tekrar okumak isteseniz, hangisinde aradığınız yeri daha kolay bulabilirsiniz?

HANGİ ÜRÜNLER GDO'LU OLABİLİR?
Pek çok GDO lu ürün var;Mısır,patates,domates,pirinç,soya,buğday,kabak ,balkabağı,ayçiçeği,yer fıstığı,bazı balık türleri,kolza,kasava,papaya.Bunların dışında çalışmala,rın devam ettiği ürünler var;Muz,ahududu,çilke,kiraz,ananas,biber,kavun,kar puz,kanola.Üretimi sırasında GDO kullanılmış pek çok ürün var,Mısır ve soya genleri ile oynanan ürünlerde ilk sırayı aldıklarında bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin de GDO lu olma riski var.*Mısır ve soyadan üretilen yağ,un,nişasta,glikoz şurubu,sakkaroz,fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor.Örneğin,;Bisküvi,kraker,kaplamalı çerezler,pudingler,bitkisel yağlar,bebek mamaları,şekerlemeler,çikolata ve gofretler,hazır çorbalar,mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO lu olma riski taşıyor.* Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü,soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor.Yani bu yan rünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.Türkiye'de Denetim Yok!GDO lu tohum yasaklanmış olsa da bu tip ürünlerin ithalatının kontrolü yok ve girişler sadece beyana dayalı...Gen aktarılmış ürün yetştiriciliği yasak,Bakanlık kontrollü olarak bazı sahalarda GDO lu bitki yetiştiriciliği yapıyor.GDO içeren ürünlerin Türkiye'ye ithali serbest.Türkiye'de GDO içeren ürünleri satılma riski çok yüksek.Çünkü bu konuda yasal düzenleme yok.Riski enyüksek olan ürünler içeriğinde mısır ve soyadan elde edilen yan ürünleri içerenler.Çünkü Türkiye mısırve soya ithalatının büyük bölümünü,en büyük GDO lu mısır ve soya üreticileri olan ABD ve Arjantin'den alıyor.GIDA SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?Ürünleri dış görünüşünden anlamaya imkan yok.Bu nedenle riski azaltmak gerek.Yukarıdaki "Hangi ürün GDO lu olabilir ?" bölümünü iyi okuyun.Böylecerisk gruplarını tespit edersiniz.Organik ürünler yemeye dikkat edin.Bu ürünlerin üretiminde ekolojik sertifikalı tohumluk kullanılır.Her organik veya ekolojik denen üğrüne itibar etmeyin.Mutlaka sertifikasını görmek isteyin.Alışveriş yaptığınız marketlerde organik ürün talep edin.Gıdaları mevsiminde tüketin.Mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveler için doğal olmayan zorlama yöntemler kullanılmaktadır.Doğal yöntemlerin kullanılmadığı seralarda çok fazla tarım ilacı kullanıldığını da unutmayın.Gıdalarınızı yerel olanlardan seçin.ABD veya Arjantin gibi dünyada en çok GDo üreten ülkelerden gelen ürünlerin GDO lu olma riski yüksek.Ülkemizde üretilee ve kaynağını bildiğimiz ürünler tüketerek yerel çeşitlerin korunmasına da katkıda bulunun.Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden gelen ürünlerin ulaştırılması için harcanan yakıtın yarattığı kirliliği unutmayın.




HANGİ ÜRÜNLER GDO'LU OLABİLİR?

Pek çok GDO lu ürün var:
Mısır, patates, domates, pirinç, soya, buğday, kabak, balkabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, kolza, kasava, papaya.

Bunların dışında çalışmaların devam ettiği ürünler var:
Muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola.

Üretimi sırasında GDO kullanılmış pek çok ürün var:
Mısır ve soya genleri ile oynanan ürünlerde ilk sırayı aldıklarından, bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin de GDO'lu olma riski var.

*Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta,glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin;
Bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdalar ile pamuk GDO'lu olma riski taşıyor.

* Sadece mısırdan üretilen ve çeşitli gıdalarda bileşen veya katkı maddesi olarak kullanılan yan ürün sayısı 700'ü, soyadan üretilen türevlerinin sayısı ise 900'ü buluyor. Yani bu yan ürünleri içeriğinde kullanan her bir işlenmiş ürünün GDO'lu olma riski bulunuyor.

Türkiye'de Denetim Yok!

GDO'lu tohum yasaklanmış olsa da bu tip ürünlerin ithalatının kontrolü yok ve girişler sadece beyana dayalı...

Gen aktarılmış ürün yetştiriciliği yasak, Bakanlık kontrollü olarak bazı sahalarda GDO'lu bitki yetiştiriciliği yapıyor.

GDO içeren ürünlerin Türkiye'ye ithali serbest.

Türkiye'de GDO içeren ürünleri satılma riski çok yüksek. Çünkü bu konuda yasal düzenleme yok. Riski en yüksek olan ürünler içeriğinde mısır ve soyadan elde edilen yan ürünleri içerenler. Çünkü Türkiye mısır ve soya ithalatının büyük bölümünü, en büyük GDO'lu mısır ve soya üreticileri olan ABD ve Arjantin'den alıyor.

GIDA SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT ETMELİ?
  • Ürünleri dış görünüşünden anlamaya imkan yok. Bu nedenle riski azaltmak gerek.
  • Yukarıdaki "Hangi ürün GDO'lu olabilir ?" bölümünü iyi okuyun. Böylece risk gruplarını tespit edersiniz.
  • Organik ürünler yemeye dikkat edin. Bu ürünlerin üretiminde ekolojik sertifikalı tohumluk kullanılır. Her organik veya ekolojik denen üğrüne itibar etmeyin. Mutlaka sertifikasını görmek isteyin. Alışveriş yaptığınız marketlerde organik ürün talep edin.
  • Gıdaları mevsiminde tüketin. Mevsimi dışında yetiştirilen sebze ve meyveler için doğal olmayan zorlama yöntemler kullanılmaktadır. Doğal yöntemlerin kullanılmadığı seralarda çok fazla tarım ilacı kullanıldığını da unutmayın.
  • Gıdalarınızı yerel olanlardan seçin. ABD veya Arjantin gibi dünyada en çok GDO üreten ülkelerden gelen ürünlerin GDO'lu olma riski yüksek. Ülkemizde üretilen ve kaynağını bildiğimiz ürünler tüketerek yerel çeşitlerin korunmasına da katkıda bulunun. Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinden gelen ürünlerin ulaştırılması için harcanan yakıtın yarattığı kirliliği unutmayın.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:34   #13
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
Tamamen ktılıyorum size. farkındaysanız imla hatalara rağmen bahsettiğiniz kuralları uygulamaya çalışıyor herkes. bunuda söylemem gerekiyor ki.... buraya katılan her birey yazar değil. yazarlar bile yazdıkları yazıları editöre gönderiyorlar.yazar ve editör olmadığımıza göre izin verin rahat yazalım.büyük harf küçük harf yayın evlerinde belki gerekli olabilir ama bizim benimsediğimiz site gibi karma bir sitede,yabancısı var yerlisi var. benim gibi az okumuş değerli site kurucular gibi çok okumuşları da var. hepimiz hızlı giden bu kronometri yavaşlatmaya çalışıyoruz eğer....içimizden geçenide sizinde başka bir yerde dediğiniz gibi (herkesin anlayabileceği bir dille) yazabiliyorsak eğer o zaman kaybetmiyelim değerli zamanı.maksat doğa için faydalı bir şeyler,ise yapalım o zaman.

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:23   #14
Ağaç Dostu
 
nevsune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,917
Galeri: 215
Sn. gacir

Bu konuya 681 mesaj yazılmış. Bu mesajlardan hiç değilse sondan bir kaç tanesini okusaydınız, foruma yazılırken çok da fazla birşey beklenmediğini görmüş olacaktınız. İstenilen yalnızca çok temel kurallara uyulması, o kadar. Aslında siz yazınızda hem sorular soruyor, hem de sorularınıza yanıtlar veriyorsunuz.

Hem zaten siteye üye olurken, forumun diğer kurallarını olduğu gibi, "Türkçeyi doğru kullanma kuralını" da kabul etmiş oluyorsunuz. Bu konuda hala neyi tartıştığımızı bir anlayabilsem.

Peki bu yazınızı yazarken; cümle başlarına büyük harfle başlamak, noktalama işaretlerinden sonra ara vermek gibi temel kurallara uymak size ne kaybettirecekti?

Bazen düşünüyorum da, biz anadilimizi doğru kullanalım diye kendimizi yerden yere atarak bir suç mu işliyoruz?

nevsune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:29   #15
Ağaç Dostu
 
Sebahattin Sargın's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-12-2006
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 4,157
Galeri: 345
Sevgili Gacir;

Özelden konuştuğumuz için bu mesajı yazma ihtiyacı duymaktayım. Malina bu sitenin kurucusu ve yöneticisidir, bu sitenin önceden hazırlanmış ve üyelerinin uymak zorunda olduğu kuralları vardır. Sizden istenen foruma mesajlarınızı yazarken imla kurallarınıza uymanızdır.

Bu kurallardan hiç olmazsa, büyük harf ve küçük harf kuralı ile noktadan sonra boşluk bırakma kurallarına dikkat ediniz. Size kötülük yapmak değil ki amacımız...

Mesajlarınızı okurken gerçekten gözlerimiz yoruluyor, biraz daha dikkatli mesaj yazmanız hepimiz için sağlıklı olacaktır

Hepimiz bazen yazılarımızda hatalar yapıyoruz ve bunları farkedince düzeltiyoruz. Siz bizim yerimizde olsanız şayet, bizim yazdığım şekilde bir mesajımı okumak isterdiniz yoksa kendi mesajlarınızda kullandığınız yazı stilindekileri mi? Şunu düşünsenize sitemizde ki bütün mesajlar o şekilde olsaydı güzel olurmuydu?

Sadece biraz daha dikkatli yazmanız sizinle olan iletişimimiz için çok daha faydalı olacaktır.

Amacımız sizi kırmak veya düşmanımız yapmak değil...

Sevgiler

Sebahattin Sargın Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:40   #16
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Bitki isimleri her zaman Türkçe değil.

Daha Türkçeyi doğru yazmayan birinin, soruma verdiği cevaptaki botanik adın doğru olduğuna neden ve nasıl güveneyim?

Böyle bakınca, zamanı önemsemenin ne anlamı var? Baştan kaybedildi. Çünkü cevap verenin yazdığına güvenmeyip, gidip tekrar araştıracağım.

Bu zaman kaybı olmuyor mu?

Ayrıca bu tartışma boyunca yazında hiç bir gelişme yok. Tartışmaya harcayacağın zamanı, bir kaç basit kuralı öğrenmeye harcasan daha iyi olmaz mı?

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:51   #17
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
Sayın malina. galiba yanlışlık olmuş. verdiğiniz cevap bana mı? ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?!!!

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 18:57   #18
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
Sevgili sebahattin kardeşim. sitemizi benimsemen ve site kurucuların tarafında konuşman benim hoşuma gitti doğrusu. senin gibi çalışkan gençlerin sitemizde olması gerçekten gurur verici. ama sevgili kardeşim. sende galiba sayın malina gibi karıştırdın beni. benim yazdığım mesajlar özel değil. türkçe,ile ve doğru kategoride. ayrıca belki 12 ve ya 13 mesaj yazmışım. yazdığım mesajlarında senin gibi delikanlıyı yoracagını sanmıyorum.

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 19:02   #19
Ağaç Dostu
 
Sebahattin Sargın's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-12-2006
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 4,157
Galeri: 345
"Sayın malina. galiba yanlışlık olmuş. verdiğiniz cevap bana mı? ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?!!!"

Sevgili Gacir;

Bu mesajı şu şekilde yazacak kadar imla kuralı bildiğinizi düşünüyorum.

"Sayın malina, galiba yalnışlık olmuş. Verdiğiniz cevap bana mı? Ama ben yazdığınız konuları daha önce yazmadım ki?"

Cümleyi bitirdikten sonra, diğer cümleye büyük harf ile başlamayı ilkokulda öğreniyoruz. İlkokul eğitimi alan bir insan bunu rahatça bilir çünkü okuma yazması vardır. Okuma yazması olmasa bu siteyi nasıl okusun ki?

Siz kendinize az okumuş olarak itham ettiniz. Az okumuş biri olarak sizin yazdığınız gibi yazılan mesajları okumak zor olmaz mı?

Tekrar söylüyorum burdaki bütün üyeler üye olan arkadaşlarını severler. Arkadaşlarımızın iyiliği için bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

Ben özelden yazıştık derken mailler ile yazışmamızı kastetmiştim. Sizi yakınım gördüğüm için uyarmak istedim. Güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Sevgiler

Sebahattin Sargın Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 19:36   #20
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
Sağolasın güzel kardeşim uymağa çalışırım

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 19:49   #21
Ağaç Dostu
 
Sebahattin Sargın's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-12-2006
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 4,157
Galeri: 345
Bizi anladığınız için teşekkür ederiz, zaman içerisinde kurallara daha iyi uyum sağlıyacağınızı düşünüyorum.

Sevgiler

Sebahattin Sargın Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 20:00   #22
-
 
Giriş Tarihi: 31-12-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 26
Yzdığım gibi, sitemizi benimsemen ve site kurucusundan fazla siteyi savunman harika bir duygu Keşke bütün gençler senin gibi olsa Sağolsın kardeşim.

gacir Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:07   #23
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi gacir Mesajı Göster
Yzdığım gibi, sitemizi benimsemen ve site kurucusundan fazla siteyi savunman harika bir duygu Keşke bütün gençler senin gibi olsa Sağolsın kardeşim.
Kaç koldan seni bilgilendirmeye çalıştık...

Oysa sen, yardım etmeye çalışan birine "Kraldan çok kralcı" iması yaparak, kendince çaktırmadan, laf sokuşturmaya çalışıyorsun.

Peki...

Bir süre forumu sadece okumakla yetinsen iyi olacak. Forum ana sayfada görüşürüz. Biraz Türkçe çalışalım...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 20:11   #24
Ağaç Dostu
 
Sebahattin Sargın's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-12-2006
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 4,157
Galeri: 345
Hemen hemen kurallara uymaya başladığınız ve zamanla yazınızı düzelteceğiniz için ben teşekkür ederim.

Sevgiler

Sebahattin Sargın Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:13   #25
Ağaç Dostu
 
Emre Albayrak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-11-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 642
Galeri: 4
Ben hoşgörüden yanayım.. = ))

Emre Albayrak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:21   #26
Ağaç Dostu
 
İklimsiz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Giresun
Mesajlar: 2,451
Galeri: 53
Sayın Gacir, ne kadar haklı olsanız bile, bunu doğru ifade edemediğiniz takdirde haklılığınızın anlamı kalır mı? Burada sanal ortamdayız, yazı dilimizle konuşuyoruz. Biz okuyucular açısından olaya baktığımızda, bozuk bir imla, noktalama işaretlerinin olmayışı, noktadan sonra büyük harfle başlamamak, nokta ve virgülden sonra boşluk bırakmamak hem gözlerimizi yoruyor, hem de sizin anlaşılmamanıza neden oluyor.

Çok şey değil ki istenen. Lütfen ama lütfen biraz özenli olalım. Ortaya çıkardığımız güzel bir şeyi nasıl keyifle izliyorsak, yazılarımızı tamamladıktan sonra nasıl olmuş diye bir göz atmamız yeter. Yoksa kimsenin size özel bir tavrı yok, olamaz. Sayın Malina'yı ortaokul türkçe öğretmenime benzettiğimi söylerken, bu benzetiş, onun bizlere güzel dilimizin kurallarını öğretirkenki taviz vermez tutumundandı. Aradan geçen 32 yılda hala saygıyla anıyorsam ne mutlu kendisine. Bir kompozisyonumda " Ömer'le beraber" diye başlayan bir cümlemden iki notumu kırdığını hala hatırlıyorsam (ile ve beraber, aynı anlama gelen sözcükler) altında korkudan çok saygı vardır.

Saygılarımla.

İklimsiz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:25   #27
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Hangi hoşgörüden; Türkçenin katledilmesine gösterilecek hoşgörüden mi?

Forumda çok kişi olması gerektiği gibi yazamıyor, hoşgörüyoruz.
Ama Türkçenin doğru dürüst yazılmayabileceğini, bunda sakınca görmediğini söyleyen ve bu savını artık espriler yapacak kadar ileriye götüren birine, bu kadar hoşgörü yeter.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:30   #28
Ağaç Dostu
 
Emre Albayrak's Avatar
 
Giriş Tarihi: 28-11-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 642
Galeri: 4
Peki.

Emre Albayrak Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:32   #29
Ağaç Dostu
 
yukka's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-12-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 465
Galeri: 21
Herkese Merhaba,

Forum kullanıcılarına harika bir "düzeltmen" önereyim:

http://www.hk29.com/redir2.php

Yazdıklarınızı kopyalayıp yapıştırıyorsunuz. Ya da o sayfadaki kutunun içine yazabilirsiniz. Yanlışlarınızı bir tuşla düzeltiyor. Öğretici de aynı zamanda. Nerde yanlış yaptığınızı -merak ederseniz- görüyorsunuz. Önceleri sık kullanırsınız; ama sonra -kendinizi bu konuda eğitmeye niyetliyseniz- kısa zamanda yanlışsız yazmaya başlıyorsunuz. Sevgiler, tatlılıklar ...

yukka Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-01-2008, 21:34   #30
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Bir tartışmaya katıldınız. Aslında, bitmiş bir tartışmaya katıldınız demek daha doğru. Sorunun çözümüne de faydanız yok. Anlamak zor...

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 16:38.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025