![]() |
|
|
Anket Sonuçlarını Göster: GDO'lu besinler tüketmek ister misiniz? | |||
GDO'suz olduğunu bilmek istiyorum |
![]() ![]() ![]() ![]() |
243 | 98.38% |
Binde dokuza kadar GDO'lu içerik benim için sakıncasızdır |
![]() ![]() ![]() ![]() |
2 | 0.81% |
Benim için olmuş, olmamış farketmez |
![]() ![]() ![]() ![]() |
2 | 0.81% |
Oy Verenler: 247. Bu ankete oy veremezsiniz |
![]() |
|
![]() |
Dış Bağlantılar | Konu Araçları | Mod Seç |
|
![]() |
#1 | |||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Yazalım bakalım. Alıntı:
Herşeyden önce ben önce bir konuda bilgi sahibi olmayı, ondan sonra bir fikir beyan etmeyi tercih etmişimdir. Biraz da bu nedenle konuya çomak sokmak istedim. Buraya görüş yazanların kaçı DNA bir yana genler, taşıyıcı vektörler, GDO lu ürünler hakkında gerçek bilgi sahibi? Bunu bir aşağılama anlamında söylemediğimi hemen belirteyim. Ancak insanımızda bir otoriteden(!) duyduklarını kendi beklentilerine de uyuyorsa hemen kabullenme ve karşıt görüşlere şiddetle muhalefet eğilimi vardır. Öncelikle GDO lu ürün geliştirme heveslerinin böceklerden, hastalıklardan etkilenmeyen yüksek verimli türler ve/veya varyasyonlar ortaya koymak olduğunu yadsıyamazsınız. Dünyamızın nüfusu onu besleyebileceği sayının üzerine çıkmış veya çıkma durumundadır.Siz bugün varsayalım kimyasal gübreleri, tarım ilaçlarını yasakladığınızın ertesi yıl dünya çapında bir açlığa davetiye çıkarmış olursunuz. Sizin durumunuz müsaitse bahçenizde tümüyle organik GDO suz ürünler yetiştirip yiyebilirsiniz. Veya paranız çoksa tümüyle organik ürünler satın alıp yiyebilirsiniz. Organik adı altında satılan ürünlerin niçin daha pahalı olduğunu benden iyi biliyorsunuzdur. Ben bir mühendis olarak her türlü faaliyetin yararları yanı sıra riskleri de olduğunu çok iyi bilirim. Ancak riskler tartılırken tek başına değerlendirilmez. Karşılığında ne yarar getireceğine bakılır. Riskler makul sınırlar içindeyse o faaliyetin yapılması tercih edilir. Bu makul risk olasılığı herkesin algılamasına göre değişir. Ancak hiç kimsenin sıfır risk talep hakkı olamaz. Mümkün de değildir. İsterseniz bu konuda uzun yazılar yazabilirim. Bu uzun girişten sonra konumuza dönelim: Tarımsal ilaçlar ve GDO’lu ürünler de yukarıda bahsettiğim risklerden muaf değildir. Bu konuda da yararı ve riskleri beraber değerlendirilmelidir. Şimdi Afrika’da milyonlarca insan açlıkla karşı karşıya durumda iken bu insanlara yanaşıp, ‘Kusura bakma bizim gönlümüz senin GDO’lu ürün yemene razı değil. Çünkü bunun içinde bilmem kaç ppm olduğunda senin böbrek hücrelerine zarar verecek bir madde var. Dolayısıyla açlıktan ölmesen bile senin bir deri bir kemik kalmanı tercih ediyorum’ deme cesaretini kendimde görmüyorum. Öncelikle benim söylemediğim, ama bana yakıştırmakta beis görmediğiniz sorulardan başlayacağım. Alıntı:
GDO’lu ürünlerin büyük bir kısmı ABD kökenli. Şimdi Dünyanın en gelişmiş ve zengin ülkesi kendi insanlarını bilerek riske mi sokuyor. Eğer çiftçisine ‘bu ürünü Amerika dışına satacaksın iç piyasa tüketimine veremezsin’ diyorsa siz haklısınız. Biz de gözümüzü açıp almamamız lazım. Ama öyle bir durum olduğunu sanmıyorum. Alıntı:
Öncelikle yavaş yavaş bizim ülkemizde de kurulmaya başlanan tohum bankalarına çok önem veriyorum. Doğal türler ve onların varyasyonları korunmalıdır. Buna bir itirazım yok. Bu çapraz tozlaşmanın nasıl bir bela olduğunu çok iyi biliyorum. 80 li yılların başında güneydoğu Anadolu da görevliydim ve bir yıl korkuç bir kuraklık oldu. Çiftçi buğdayda attığı tohumu bile alamadı. Buna mukabil Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde uygun gübreleme ile bire 13 verim alınabildi. Yine aynı susuz tarım şartlarında. Uzmanlar açıkladılar ‘Yıllardır süren çapraz tozlaşma nedeniyle çiftçinin tohumluğu dejenere olduğu için’. Yani çapraz tozlaşma her zaman bir beladır. Bu nedenle gerekirse özel tohumluklarda yetiştirilmiş tohumu almalıdır. Bu durum çevrede GDO’lu ürün olsun veya olmasın geçerlidir. Alıntı:
Söz gelimi ileride benim bir rahatsızlığımı iyileştirecek bir maddeyi ihtiva eden bir ürün çıktığında, örneğin Omega-3 yağlarını içeren bir patates çıktığında ben o ürünü bilerek alayım. Bu size biraz futuristik gelebilir ama bana gelmiyor. Alıntı:
Hımm! Demek ki Caen Üniversitesi yaptığı çalışmayı kaçak göçek bir şekilde yapmış. Onca kısıtlamaya rağmen siz Internette ulaşabilmişiniz. Dur ben şunları bir ihbar edeyim! Şaka bir yana; siz kendinizle çelişiyorsunuz. Bunca karşı çıkışınızın bilimsel dayanakları olmalıydı diye düşünüyordum. Demek ki tek dayanağınız kaçak göçek yapılmış çalışmalar. Kaçak göçek araştırmalara ne kadar güvenilebilir? Alıntı:
misterno'dan alıntı: Alıntı:
Öncelikle bu davayı/davaları takip etmedim. Siz hem takip etmiş hem de kimin haklı, kimin haksız olduğuna dair hükmü de vermişsiniz. Çiftçi niye iflas etmiş. Bu dava yüzünden mi? Sizin yukarıdaki ifadelerinizi okuyunca bende şöyle bir intiba oluştu. Amerika’da çiftçiler ya bu firmanın tohumluğunu kullanıyor, kullanmayanlar ise bu firmayla davalık. İkisi arası bir seçenek yok. Sanırım ararsam bulabilirim. Gelişmiş ülkelerdeki yasalar bir türe ait tek bir çeşidin veya transgenetik bir ürünün üretilmesine izin vermiyor. Bu husus sizin aşağıdaki bir diğer iddianıza da yanıt ama burada da bahsedeyim istedim. Yukarıda da belirttiğim gibi çiftçi çok istiyorsa transgenetik olmayan bir tohumluğu alıp ekebilir. Bu konuda kimsenin çiftçinin elini tutabileceğini sanmıyorum. Devam edeceğim. Ama dediğim gibi yoldan geldim ve çok yorgunum. Şimdilik burada ara veriyorum. |
|||||||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 | ||||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Sayın Meyveli Tepe, Yazılarınız beni imtihana çeker bir havada yazılmış. Adeta, “çok bilmiyorsan çok konuşma der gibi”. GDO lu ürünlere karşı olanlara da bana sorduklarınızı soruyor musunuz? Sormuyorsanız çok yazık. Ben her şeyi bilmediğimi itiraf edeyim. Sanırım, “hah! İşte herşeyi bilmiyormuş” diyip kendinize bir paye çıkaracaksınızdır. Ama eleştirel okumayı ve muhakeme etmeyi çok iyi bilirim. Yazdıklarımda safsataya da hiç sapmam. Alıntı:
Antibiyotiklerde de öyle değil mi? Aman bakteriler direnç geliştirmesin diye ağır bir enfeksiyon geçirdiğinizde antibiyotik kullanmaktan kaçınır mısınız? Bakteriler direnç geliştirecek, insanoğlu da bu savaşta yeni nesil antibiyotikler geliştirecek. Burada anlatmaya çalıştığım yerli yersiz antibiyotik kullanımını teşvik değil. Ne kadar yerli yerinde kullansanız da bakterilerin direnç geliştirmesi er ya da geç gerçekleşecek bir durum. Sanki GDO’lu olmayan ürünlerde bu hiç olmazmış gibi bir algılama yaratmak istiyorsunuz. 1842-1845 Büyük İrlanda Kıtlığında patatesi vuran mantara ne diyorsunuz? Ki o açlıkta bir milyon kişi açlıktan ölmüş bir milyon kişi de göç etmek zorunda kalmıştı. Hatta, Sultan Abdülmecit 3 gemi dolusu gıda yardımı yollamıştı. Patates de GDO lu değildi. Bir iki yıl önce tuta absoluta GDO’lu domatesi mi vurmuştu? Daha başka örnekler de var. Yanlış hatırlamıyorsam Kuzey Amerika’da kiraz veya elmayı vuran bir sinek ve larvası vardı. Hatta yeni bir tür oluştuğundan bahsediliyordu. Ararsam bulurum ama gerek görmüyorum. Özetle evrim işini görecek, insanoğlu da mücadelesini yapacak. Bu GDO lu veya GDO’suz farketmiyor. Alıntı:
Yukarıda açıkladığım evrimin kuralları bu konu için de geçerli. Direnç geliştirilen çalılar ortaya çıkıyorsa yeni nesil herbisitler geliştirilecek. Alıntı:
Bir zahmet GDO lu ürünlere karşı olanlardan biri bu konuda bizi bilgilendirsin. Belli ki siz biliyorsunuz. Bu bilgilendirmeyi bir başkası yapsın lütfen. Alıntı:
Bu intiharlara ilk dikkat çekilen yıl 1990 yılı imiş. Hindistan hükümeti önce bu intiharları inkar etmiş ve sonrasında kabullenmiş. Bu intiharlar sürekli artış göstermiş ve toplamda büyük rakamlara ulaşmış. Ama gözden kaçırılmaması gereken bir durum var. GDO lu pamuk üretimi Hindistan’da 2002 yılında başlamış. Şaka yapılacak bir durum değil ama ben de şunu sormadan edemeyeceğim. Bu intiharların büyük bir kısmı GDO’lu pamuk üretiminin başlamasından önce olmuş. Şimdi bu çiftçiler ‘GDO lu pamuk üretimine geçilecek biz mahvolacağız, bari peşin peşin intihar edelim’ mi demişler? Öteki ülkelerdekiler niçin intihar etme gereği duymamışlar? Belli ki bu intiharların arkasında çok daha derin sosyolojik olaylar var. Sizin ifadenizden GDO lu pamuk üretimi yasaklansa bu intiharların şıp diye kesileceği gibi anlam çıkarıyorum. Sadece soruyorum. Doğru mu anlıyorum? Alıntı:
Medyayı yakından takip ederim. Ama bu herşeyden haberim var anlamına da gelmez. Buraya o belgelerden alıntıları koyarsanız, inceler görüşlerimi söylerim. Ancak daha önce sorduğum soru hala geçerli. ABD bu ürünlerin kullanımını kendi ülkesinde yasaklamış mı? Genel bir bilgi vermek gerekirse, her ülke kendi ürününün promosyonunu yapmak ve kullanımını yaygınlaştırmak ister. Örneğin, uçak alacaksanız iki büyük üreticiden birini, Boeing veya Airbus’ı seçmek zorundasınızdır. Bunun için siyasi ortamlardan da yararlanılabilir. Sen de gözünü açıp kazıklanmamaya çalışırsın. Yine de ummadığım bir bilgi varsa diye buraya alıntılayacağınız belgeleri bekliyorum. Alıntı:
Sadece özetini görebildiğimiz bu makale bende hayal kırıklığı yarattı. Belli ki siz çok önemsemişsiniz. Tam altı kişinin yazdığı bu makale özetini tekrar tekrar okudum. İngilizcem iyidir ama yine de ben yanlış mı anlıyorum diye bir kaç kere okudum Adamlar GDO lu ürün içindeki BT pestisitiyle birlikte glyphosate bazlı herbisitlerin müşterek etki makenizmasını çalışıyorlar ama hükmü BT pestisitiyle birlikte diğer petisit kirlenmesi için veriyorlar. Bu makalenin özetinde bile bir özen görülmüyor. Buyurun işte burada: Alıntı:
Maşallah, onların bu araştırılmadan varılmış hükmüne hemen sahip çıkıp siz de şöyle yazıyorsunuz: Alıntı:
Bütün gıdalarda muhtelif oranlarda toksinler bulunur. Ama daha önce de söylediğim gibi bunların risk seviyeleri nedir, hangi konsantrasyonlar güvenli kabul edilebilir belirlenmesi gerekir. Siz muhtemelen hiç patates yemiyorsunuzdur. Çünkü onda da değişik miktarlarda toksinler (solanine ve chaconine) var. İnanın ki ben bunu çoktandır biliyorum ve patates yemeye de devam ediyorum. Bundan sonra sanırım siz yemezsiniz. Veya patatesteki konsantrasyonunun zararlı olup olmadığını sorgularsınız. Hah! İşte ben de onu sorguluyorum. Yukarıdaki makalede bahsedilen kimyasalların GDO lu üründe bulunma konsantrasyonlarını sorguluyorum. Burada GDO lu ürünlere karşı çıkan arkadaşlar patatesteki solanin kimyasalının hücrelerine neler yapabileceğini bir öğrenseler eminim bir daha patates yemeye tövbe ederler. Buyurun! Ben ne biliyorsam yazdım. Hem de hiç bir araştırma yapmadan. Bir araştırma yaptıysam onu da açıkladım. Demek ki bilgi durumum sizin aşağılamaya çalıştığınız gibi değilmiş. Selamlar.. |
||||||||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Hiç bir şey bilmeyenin de ne yediğini bilme hakkı var. Benim bu şartlarda DGO'lu ürün istemeyip kullanmama hakkım da yok, ne yediğimi bilme hakkım da yok. Farzedin ki GDO zararlı değil hatta yenmesi yararlı ama ben GDO'lu ürün yemek istemiyorum, tıpkı tavuk sevmeyen birinin tavuk eti yememesi gibi ya da domuz ürünü yemek istemeyenin yememesi gibi. Maalesef bilme hakkım yok, ilacı yemeğine karıştırılarak kandırılan çocuklar gibi bal gibi de yiyorum. Bırakalım doğrudan GDO'lu ürünleri (süt gibi), dolayısıyla kullanılmayan hazır ürün kalmadı ki. Hazır ürünlerin hangisinde yok gerçekten merak ediyorum, bebe bisküvilerine bile şüpheyle bakıyorum. Arka bahçemde mi her şeyi yetiştireceğim, organik marketlere mi para yetiştireceğim. Para varsa sorun değil ama yettiremeyene de haksızlık değil mi? |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|