![]() |
|
![]() |
#181 |
Ağaç Dostu
|
Okudum... okudum... okudum ![]() ![]() .:: mer okun Ayrk Otu Faydalar Nelerdir ::. hatta solucan ve böcekleri hiç sevmezdim iki yıldır onları da sever oldum ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#182 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 06-08-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 124
|
Tüm bitkileri seviyorum, arada saksıların arasından çıkan ayrık otu gibi bitkileri bile dikkatlice çıkartıp apartımanın önündeki toprak alana bırakıyorum zaten arsız olduklarından hayatlarına orada devam ediyorlar. Yalnızca kaktüsler ile biraz mesafeliyim ama bu evimde kaktüs olmadığı manasına gelmiyor elbette ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#183 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 17-09-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 66
|
tüm bitkilere hayran ve aşık bir insan olarak itiraf ediyorum ki kaktüs sevmiyorum. gördüğümde bile kaçıyorum sanki o ortamdan. ama bunu kendime yakıştıramıyorum bir türlü. en sonunda gittim kaktüs tohumu aldım ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#184 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-09-2012
Şehir: yozgat
Mesajlar: 7
|
her çiçeği, her bitkiyi, her ağacı çok severim, sebep olarak iç anadolunun boz kırında yetişmiş biri olarak, tahmin edersiniz ağaç ve çiçek çok azdır, elimden geldiğince çok ağaç dikip çok çiçek ekerim, köyde evimizin avlusu ve bahçesi çok küçük olmasına rağmen ormandaki gibi her bi köşesine ağaç dikmişimdir, ve nerdeyse her ağacın dibinde kadife çiçeği ve papatyaya benzer olan çiçeklerden ekmisimdir, köyde bizim eve her gelen kişi gözünü alamaz ve heves ederler bu manzaraya, bu durum beni ayrı mutlu eder, ha şunu unutmuşum nerdeyse her camın önüde saksı ile çiçek nane reyhan doludur ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#185 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 21-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 150
|
Çocukluğumda mahallelerin terzi dükkanları olurdu.Ustalar şimdikiler gibi paça,fermuar tamiri yapmazlardı.Takım elbise falan dikerlerdi.Çoğu zaman dükkanlarının önünde tahta bir sandalyede,ayak ayak üstüne atıp birşeyler dikerler,bir yandanda etrafı süzerlerdi.Bütün mahallelinin kirli çamaşırlarını bilir havalarında,herkeze ahlak tasnifi yaparlardı.Bir gözleri hep çırakların üzerinde olur,onların yanlışını yakalamaya çalışırlardı.Buluncada dayak,küfür ne varsa.Demek bu meslekte insan birazda sadist oluyor. Babam her bayram kendine,abime ve bana elbise siparişi verirdi.İlk prova.son prova derken üç,dört defa giderdim.Bu dükkanlarda negatif elektrik,gerginlik havada asılı olurdu.Prova esnasında ikide bir kıpırdama yeğenim,şöyle dur,böyle dur ikazları beni çok gererdi.Ürkek ceylanlar gibi davranan çırakların bu halleri benide sarardı.Hele omuzlara,yakaya iğne takarken,arasına iğne sıkıştırdıkları dudakların arasından gelip yüzüme vuran iğrenç sigara kokan nefesler,ya da Ramazan bayramıysa,oruçlu ağızla yüzüme yapılan,pis kokulu esnemeler. Hiç sevmezdim terzi dükkanlarını.Birde berber dükkanlarını.Bunları sizlere neden anlattım açıklıyayım.Terzi ve berber dükkanlarının önünde mutlaka KURDELE çiçeği olurdu.İçeride camın önünde sanki ağaç olmuş sevimsiz bir BEGONYA,bir sehpada ise KUŞKONMAZ.Hemen hepsinde bu üçü,en azından ikisi bulunurdu.Ben belkide bu üç çiçeği,bana bu sevimsiz mekanları hatırlattıkları için hala hiç sevmem... Saygılar Düzenleyen redbullah : 02-11-2012 saat 05:44 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#186 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 05-03-2012
Şehir: Denizli
Mesajlar: 963
|
Lithops türü sukkulentler bana itici geliyor nedense... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#187 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-01-2013
Şehir: istanbul
Mesajlar: 656
|
Bonsai. Bunu yazdigim icin forumdan afaroz edilebilirim herhalde. Bu kadar cok meraklisi varken. Ama uzuluyorum o fidanlara. Bitkilerin dogalina bu kadar mudahale etmek zalimce geliyor bana. cogu da olup gidiyor zaten. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#188 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-05-2013
Şehir: Muğla
Mesajlar: 748
|
Bonsai konusunda sayın nkutsay'a katılıyorum. Kendiliğinden minicik olan bitkiler hariç tellerle vs. zorlanarak "minik" kalmaya zorlanmaları bana itici geliyor. Sevmediğim bitkiler özelliklle; -Paşa Kılıcı -Difenbahya -Kauçuk -Yelken Çiçeği Gerçi bu bitkilerin evde büyütülmesi ortamdaki zararlı gazları temizlemede epey önemliymiş. Kaynak |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#189 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-05-2013
Şehir: Sakarya/ Hendek
Mesajlar: 272
|
Kışa girince öleceklerini bildiğim için mevsimlik çiçekleri sevmiyorum.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#190 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-06-2013
Şehir: İzmir
Mesajlar: 242
|
zakkum'u hiç sevmem kadife çiçeğini de, ayrık otundan nefret ederim, fıstık çamını da sevmiyorum, sanırım yazlığımın benden önceki sahibinin dikmesi ve benim kesemem nedeniyle |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#191 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 21-03-2009
Şehir: izmir
Mesajlar: 150
|
1950 li yıllar..Benim çocukluk ve ilk okulu yaşadığım yıllar.Dünya çok daha başka,çok daha harikaydı.Belki de bana öyle geliyordu.Tabi Dünya diyorsam,Ankara nın Samanpazarı,Ulus,Hacettepe ve Hamamönü'nü kastediyordum.Dünyam buralardan ibaretti..İnsanlar daha saf,daha duygulu ve her şeye daha bir inanrdı.Örneğin,bir gün sokağımızda bir şaiya çıktı.Güya Hisarda bir baraj varmış,Devlet bu barajı Ruslar öğrenmesin diye halktan saklarmış.İşte bu baraj yıkılmış,Ankara kalesinden,Salıpazarı üzerinden,Samanpazarına sel geliyormuş.Hükümet "Canını seven kaçsın "diye tebliğ yapmış.Bu sel Samanpazarını,Hamamönünü,Cebeciyi haritadan silecekmiş.Herkezde bir telaş,kimi çocuğunu sesler,kimi ana,babasını. Ankara yı bilenler durumun komikliğini daha bir anlarlar.Yani büyüklerden hiç kimse habire dua edip dururken,arada azıcıkta aklını kullanıp,arkadaş bu kale denilen yer sipsivri bir tepe.Burada dere ne arar,baraj ne arar diye düşünemiyor.Bütün sokak sakinleri,ellerde ekmekler,su kapları,battaniyeler,oraya,buraya şaşkın,şaşkın koşuşturup duruyoruz.Ancak iki,üç saat sonra jeton düştü. Birde Muhterem Nur filmleri vardı.Hamamönünde meşhur Melek Sineması her çarşamba saat 09 da kadınlar matinesi yapardı.Matineye girmek için saat ta 06 gibi,her bayan arkadaş gurubu buraya öncü eleman yollardı.Öncü gelen sıraya girip bitmeden biletleri alacak,08 de açılan kapıdan girip gurubunun yerlerini tutarak görevini tamamlıyacaktı.Bu yer tutma da bir komikti.İçeri koşarak giren öncü hanımlar bir yarış halinde eldeki hırka,minder v.s ta uzaktan atarak koltuklara dek getirirdi.İki uca atılan eşyanın arasında kalan koltuklar tutulmuş olurdu.Arkadan gelen gurubun ekabirleri,ellerinde dolmalar,sarmalar,böreklerle tutulan yerlerine yerleşirlerdi.Kimileri kavga eder,kimileri karşılıklı ikramlarla dostluklarını pekiştirirdi.Arada biri hamile olmaya görsün.Bütün kadınlar sıraya girer,herhalde pişirdiklerinin dayanılmaz olduğunu düşünerek,yok hamilesin,yok kokar,yok biryerin şişer,hamile bayanın ağzına getirdikleri abur-cuburu tıkıştırırlardı.(Şimdilerde böyle bir kültür hala varmı bilemiyorum,ama güzeldi).Derken film başlar.Filmler çoğunlukla Muhterem Nur'un olurdu.Hiç birinde şaşmaz.Mutlaka içeriğinde dansöz,mezarlık başı ağlaması,sabah camide dua ve de beddua edip deşarj olmak için bir o....pu(Kötü kadın) olurdu.Ağlamalar,hıçkırıklar,beddualar birbirine karışırdı.Bu gürültüye,"annem ağladığına göre bir sebebi vardır"diye düşünen çocuklarda katılırdı.Hiç unutmam,bir gün galeyana gelip,birazda anneme yaranmak için Diclehan Baban'a,Ahmet Tarık Tekçe'ye ayıp küfürleri sıralamıştım.Şak..Annemin tokadı yanağıma konuvermişti. Böyle saf millettik işte.Daha nelere inanmamıştıkki.Kumkapı'dan Yassıada'ya kazma ile tünel kazıp,Adnan Menderes'i kaçıracak bir adam yakalanmıştı.Demekki Emniyette saftı.Ha birde asıldıktan sonra Adnan Menderes'i,beyaz bir atın üzerinde hergün Eyüp Sultan'ın üzerinde uçurduk.Her sene biryerlerde doğan,başı yılan gibi olan ve konuşup "kıyamet yakın,dua edin,ahanda ben gidiyorum,sizlerde peşimden geleceksiniz"diyen bebekleremi inanmadık.Anlatsam buralara sığmaz. Neyse daha fazla kafanızı şişirmeden söylemek istediğim konuya gireyim.Bir yerlerde bir felaket olsa,bir cinayet olsa halkımız bundan ziyadesiyle etkilenirdi.Herkes durumu daha dramatik bir hale getirmek için olayın içine kendilerinden bir şeyler katar,buna sonra kendiside inanır,ağlardı.Birde bu olaylarla ilgili DESTAN lar yazılırdı.Boynunda pilli hoparlör olan adamlar,ellerinde konu ile ilgili nazım türü yazılmış yazıları,kahve,pazar sokak gibi yerlerde,mesela"onsekiz yaşındaki,gelinlik kızının boynunu kör bıçakla kesen zalim babanın destanı"ya da "zalim baba,nasıl kıydın yavruna"gibi hoparlörden avaz avaz bağırarak satarlardı.Bu destanları en çok ta bayanlar alır,komşularıyla ağlayarak okurlardı.O yıllarda İdam kararları halkın önünde,teşhir ve ibret olsun diye açık alanlarda infaz edilirdi.İdamı bir gün önce gazeteler yazar,meraklıları gece yarısı tribündeki yerlerini alırlardı.Sanki maça gelir gibi,yanında börek,bazlama,peynir ekmek getirenler bile olurdu..Bazı hayırlı anneler,çocuklarıda görsün diye onlarıda sıcak yataklarından kaldırır getirirlerdi.Unutmadan şunuda söyliyeyim.İdam seyretmeye gidilirken,mutlaka abdestli olmak lazımmış..İnfaz altı buçukla yedi arasında yapılırdı.Ankara da şimdi Altındağ Belediye binasının olduğu yerde,iki yol arasında bir büfe,bunun yanında 6-7 metre boylarında bir AKÇA Ağaç vardı.Hani şu tohumları yere döne,döne inen.Bunun Ulus tarafına bakan kalınca bir dalı vardı.İşte Ankarada ki infazlar Samanpazarı'ndaki bu ağacın,bu dalında yapılırdı.Evimiz buraya 70-80 metre kadardı.Saat 06 gibi Ceza evi arabası,yanında Ambülans,polis arabaları falan gelir,İdam mahkümu Cezaevi arabasından indirildiğinde bir uğultu kopar,toplanan halk beddualara,küfür ve hakaretlere başlardı.Sonrasında birisi bir yazı okur,bu yazıyı mahkümun göğsüne takar,bir imamda dualar okuduktan sonra sahneyi cellat alırdı.Bu cellat çok meşhurdu.Yılların yıpratamadığı müthiş sanatçı,müthiş insan...Ve..Huzurlarınızda Cellat Kara Ali...Bir tabureye çıkıp elindeki ipi ağaca bağlar,defalarca sağlamlığını kontrol eder sonra sanatına başlardı.Ahali sevgiyle onu alkışlardı.Tabi o zamanlar"Türkiye seninle gurur duyuyor"gibi tezahüratlar daha icat edilmemişti.Sonrasında tabureye bu sefer mahkümu çıkarır,boynuna ilmiği takar,halka heyecan vermek için tabureye birkaç kere vurur gibi yapar,es geçerdi.Sonunda tekme...Ve perde kapanır.Doktor muayene eder,birtakım kağıtlar imzalandıktan sonra heyet oradan ayrılır,birkaç polis daha orada beklerdi.Bir saat kadar sonra Belediyenin çöp arabası gelir,cesedin yanına yanaşır,birisi ipi yukarıdan kestiğinde zavallı,küt diye arabanın içine düşer,alır götürürlerdi.O gün kadınlar hep bunu anlatırlardı.Vaktinde uyanıp gidemiyenler bir hayıflanırdıki,sanki bir derbi maçı kaçırmışlar.Bu bilgileri ben hep bu sohbetlerden edindim.Aslında bir kerede idam seyrettim.O gece uyumadım,annem komşularla gidince,bende arkasından çıkıp başka bir taraftan izledim.Anneminde ilk seyretmesiydi.Babam o gece nöbetçi olunca annem fırsatı kaçırmadı.Adana taraflarında bir çiftlikde üç tane ırgat,patronlarını,karısını,ve çocuklarını keserek,para ziynet ne varsa alıp kaçmışlar.Tabi bu durum halkta büyük infial uyandırdı.Olayla ilgili destanlar yazıldı,ağıtlar yakıldı.Neticede katiller yakalandı,idama mahküm oldular.Aklımda Ramazan Büyükbaş diye bir isim kalmış.Ama katilinmi,yoksa maktülünmü adı hatırlıyamıyorum.İnfaz tıpkı yukarıda anlattığım gibi oldu.Günlerce korkumdan uyuyamadım.Babama vaziyeti söyleyince,aman Allahım..Anneme bir kızdıki görmeyin. Daha sonraları bir daha o Akça ağacın yanından geçemedim.Şimdi Akça ağacını sevmemek değilde,ne bileyim gördüğümde içimi bir sıkıntı,bir ürperti kaplıyor. Bu yazımda biraz ironi,biraz mübalağa yapmış olabilirim.Bunuda edebi süslemeye,ya da konuyu hafifletme çabama verin.Çocukluğumun geçtiği bu yerler şimdiki gibi terkedilmiş,üç,beş garibanın oturduğu yerler değildi.Tam bir orta direk-memur semtiydi.Güven çarşısı o zamanlar ticaretin kalbinin attığı yerlerden biriydi.Ve de saf,çabuk inanan,kolay aldanan diye bahsettiğim halk aslında orta seviye idi.Varın cahillerini siz düşünün.Nerelerden nerelere gelmişiz.Bir gün bir arkadaşım,duvar dibinde duran ekmek parçasının üzerine görmeden küçüksu yapmış.Resmen olay oldu.Ekmeği öpüp başa koymalar,yaşlı teyzelerce dualar okumalar,ekmeğin üzerine okunmuş şekerli sular dökmeler.Bu büyük günah için herkezin bir çaresi vardı ama,ancak söylenenlerin yarısı tatbik edildi. 1950 lerde durum buydu.Yazımda genelde olumsuz durumları sergiledim,ama çokta güzel,ömre bedel yaşanmışlıklarda vardı. Saygılar.Esenlikler diliyorum... Düzenleyen redbullah : 25-05-2014 saat 05:04 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#192 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-02-2012
Şehir: ISPARTA
Mesajlar: 143
|
Dua çiçeği Binlerin anası Bu ikisi ben de tiksinti yapıyor. Hatıralarım canlanıyor sanırım. Bir çok kişi sevmediği bitkinin sevilmeme nedenini açıklarken hatılarından bahsetmiş. Öğrenilmiş bir sevmeme durumu var yani. Bitkileri değil onların da içinde olduğu durumları ya da hatıraları sevmiyoruz çoğunlukla. Şu iki çiçeğin adını yazarken bile ellerim uyuşuyor o derce yani. ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#193 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 5,011
|
Sevmediğiniz çiçek var mı?
Orkide, çanta çiçeği ve yaprak güzelini sevemedim bir türlü. Aklıma gelen başka birşey yok. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#194 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 25-03-2013
Şehir: Izmir
Mesajlar: 2
|
Ben de Zakkum' un kokusuna katlanamıyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#195 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 30-12-2012
Şehir: Malatya
Mesajlar: 406
|
bende kaktüsleri sevmiyorum.çok güzel çiçekleri olsa bile.bana seni seviyorum deyipte canımı çok yakan insanları hatırlatıyor. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#196 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 03-03-2010
Şehir: kırşehir
Mesajlar: 391
|
Bütün bitkilerin bir hikmeti var tamam ama biz de insanız bazılarını hem de tutkuyla seviyor ve bazılarından hiç hoşlanmıyoruz. Ama bu başlık çok iyi olmuş bir nevi psikoterapi gibi hepimizi aslında rahatsız eden tabloyu paylaşıp normalleştirmiş. Ben benim (evet itiraf edebilirim sevmediğim) çiçeklerime: Paşa kılıcı- hiç bir zaman hoşlanmadım Zakkum- bizim oralarda adı AĞU'dur zehir yani sanırım bu öğrenilmiş bir hoşlanmazlık şimdi gözümde güzeller amma ve lakin katmersizleri Kokarağaç- fiziksel, kokusu nefesimi daraltıyor, öğrenilmiş yayılıcı ve yabancı ağaç olması sebebiyle spatifillum difenbahia ve Benjamin içinse sevmeme demeyelim de evde istemiyorum klasik işyeri hediyesi oldular sanki |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#197 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 5,011
|
Şöyle bir düşününce iç mekan bitkilerini sevmediğiminde farkına vardım... kılıç çiçeğini bende hiç sevmem... sevmediğim halamı hatırlatıyorlar bana.. çok vardı onun evinde. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#198 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 25-05-2012
Şehir: BURSA
Mesajlar: 642
|
Benim sevmediğim çiçek yok ama yetiştirmek istemediklerim var tabii. Onları bir başka yerde görünce beğeniyorum ama ille benim de olsun demiyorum. Yetiştirmekten en çok keyif aldıklarım şüphesiz mum çiçekleri. Belki de onlara çiçek açtırmak çok iddialı olduğu için,belki çok ilginç oldukları için ama onları hiç bir çiçeğe değişmem. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#200 |
Ağaç Dostu
|
Benim sevmediğim bitki yokmuş ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#201 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-09-2012
Şehir: erivan ve istanbul
Mesajlar: 1,490
|
Yabani otlara ve semiz otuna tahammülüm yok. Her bahçeye çıktığımda yabani otları görünce sinirden ağlayasım geliyor. Uzun boylu olduğum için dizlerimi kırarak otları yolarken çok yoruluyorum ve bir kaç saat sonra artık dizlerimin ağrısından yerlerde yatarak yolmaya devam ediyorum, günün sonunda sanki kamyon çarpmışa dönüyorum , hele bir de yolarken kökten çıkmayanlar olursa sinirden onları çok sıktığım için parmak uçlarımı hissedemiyorum. Semiz otunu ise çocukluğumda çok severek yerdim ama şu son 5-6 senedir ağzıma koymuyorum, çünkü saksılardan ve bahçenin her yerinden çıkmasına dayanamıyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#202 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-09-2012
Şehir: erivan ve istanbul
Mesajlar: 1,490
|
Alıntı:
Sevilmeyen bir çok kişinin paşa kılıcı olur. ![]() Rahmetli babaannemi pek fazla hatırlayamıyorum ama hiç sevmezdim ve onunda uzun paşa kılıçlarından vardı. Babaannemi kaybettikten bir kaç sene sonra babam onun kılıçlarını alıp eve getirdi ve bana dedi ki '' babaannenin hatıralarına iyi bak, onun hatıraları '' dedi bende mecburiyetten bakıyorum üstünden kaç sene geçti hatırlamıyorum ama onlar bana inat deli gibi büyüyorlar. Anneannemde ( beni çok sever) bir gün elinde bodur paşa kılıcıyla geldi '' canım bunu senin için diktim '' dedi ve o günden beri benim için çok özel olan bodur cinsini el üstünde tutmama rağmen çok zor büyütebiliyorum. ![]() İşte aradaki fark! |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#203 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-06-2012
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 5,011
|
Çiçekleri çok sevdiğimi bildiği icin bana sürekli kılıç çiçeği yollardı halam. Sürekli diyorum çünkü her yolladığı kılıcı bile bile öldürüyordum ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#204 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 25-06-2014
Şehir: istanbul
Mesajlar: 28
|
salon sarmaşığı. böyle tavana kara çıkmış, tavanda kurumuş kalmış. 80lerde ne modaydı bu sarmaşık. bir de beyaz floresan lamba. floresan lambalar sevimsizdi, 80ler bunalımdı ve sarmaşıklar da çok acıklıydı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#205 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-12-2013
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 155
|
çok sevdiğim halde köklendirmeyi, çiçeklendirmeyi ya da yaşatmayı başaramadığım çiçekleri sevmiyorum. bu sene - verbena, yer minesi - vapur dumanı - horoz ibiği - aloe vera - acem halısı fidelerinde başarısız oldum, sevgim zedelendi bu türlere karşı biraz olsun aynı şekilde geçmişi hatırlattığından dolayı - çeşitli sarmaşık türleri - hoya, mum çiçeği türleri çok sempatik gelmiyor hala alerji veya reaksiyona sebep olduğu için - sütleğen - ısırgan (dızlağan) - pıtırak, diken türleri de uzaktan sevdiğim keratalar Düzenleyen yalper : 26-07-2014 saat 23:57 Neden: . |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#206 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-03-2014
Şehir: İzmir
Mesajlar: 221
|
Topalak ı hiç sevmem. Bahçede bolca bulunduğundan ve kökünü kaziyamadigimdan dolayi. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#207 |
Ağaç Dostu
|
Sevmediğim bitki çok ama bunların çoğu değişken oluyor. Geçen yıl sevmediğim bir bitkiyi bu yıl sevebiliyorum mesela ya da tam tersi. Yıllardan beri hala sevemediğim birkaç birki var. Başta Kaynana Dili olmak üzere Kaktüs cinslerinin hemen hemen hepsi, Kılıç Çiçeği, Kurdele Çiçeği, Mum Çiçeği, Benjamin bitkisi... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#208 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-07-2012
Şehir: BURDUR
Mesajlar: 1,291
|
Alıntı:
BİZİM BİLDİĞİMİZ AYRIK OTU BU SAYFADA Tarımla uğraşıpta pek seven olmaz benden onlardan biriyim. hayata bu kadar sıkı sıkıya sarılan bir bitki daha henüz tanımadım desem yeridir. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#209 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-09-2015
Şehir: Ankara
Mesajlar: 706
|
ben kaktüs türlerini sevmiyorum.öyle dikenli canlı olup olmadığı bile belli olmayan susuz kalsa susuz kaldığını anlayamadığınız o kadar donuk bir çiçek ki üzerine yapıştırılan plastik çiçeklerin kaktüse ait olmadığını bile anlayamıyorsunuz bazen... bir de bu namussuzun dikenleri elinize battığında cımbızla diken avına çıkarsınız resmen. bir tanesi kalsa hayatınızı huzursuz etmeye yeter.bir çiçek açar bir gün ancak açık kalır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#210 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 06-04-2019
Şehir: Amasya
Mesajlar: 77
|
Sardunya menekse karanfil vs bu turlere bakamadigim icin kaktus sukulent pasa kilici aloe vera areka gibi turler tercih ediyorum yani bu turleri pek sevmiyorum |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|