agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğa ve yaşama dair her şey > Geziler, Gezilecek Yerler, Türkiye'de önemli doğa alanları
(https)




Beğeni Düzeni47Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 05-09-2007, 09:39   #31
Ağaç Dostu
 
habibe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-02-2007
Şehir: kocaeli
Mesajlar: 1,653
Galeri: 33
Yazılarınızı, anlattıklarını büyük bir merakla okuyor ve takip ediyorum. Çok teşekkürler.

habibe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-09-2007, 09:52   #32
Ağaçsever
 
Ağaçkakan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-02-2006
Şehir: izmir
Mesajlar: 30
Ütopyamıza topya bulabilecek miyiz Karaburun'da?

Ağaçkakan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-09-2007, 10:29   #33
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Arkadaşlar!
"Daha iyi bir yaşam için" "Buralardan çekip gitmek" bölümündeki yazılarımı da okuyorsanız eğer, her iki konu da bir süre sonra birbiriyle bağlanacak ve herkesin belli bir birikimi olarak ütopyalarımızı gerçeğe dönüştürecek adımları tartışmaya açabileceğiz sanırım.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-09-2007, 15:05   #34
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Aslında İnecik, Eğlenhoca ve Kösedere köyleri birbirinin içine girmiş kadar yakındır. İnecik köyüne bundan 6 yıl öce ikinci gidişimizdi.Havalar sonbahardan kışa dönmek üzereydi. Karaburun'dan İzmir'e dönüyorduk, saat 14 civarlarıydı, üşümüştük ve karnımız acıkmıştı, yanımızda biraz peynir ve biraz da ekmek vardı. İnecik'e uğrayıp kahvede bir çay içelim ve peynir ekmeğimizi yiyelim dedik ve İnecik'e çıktık.

Yaklaşık 100 haneli köydeki tek kahve hemen camiinin yanındadır.Çok büyük dut ve çam ağaçları altındadır, arka balkonundan güzel bir deniz manzarası seyredip çayınızı yudumlayabilirsiniz.

Neyse kahveye girdik, içieride sadece kahveci vardı (60 yaşlarında).Daha önceki gelişimizde bu kahveciyle sohbet etmiş ve köydeki en genç kişinin kendisi olduğunu hayretle öğrenmiştik. Birer çay söyleyip masaya oturduk. Biz peynir ekmeği gizlice yemeye başladık (kahveci amcadan utanmıştık.Koskoca şehirliler peynir ekmek mi yermiş.))) )

Kahveci çaylarımızı getirdi, biz hiçbirşeyi belli etmemiştik ve çaylarımızı bırakıp gitti. Kahveden çıkıp giderken seslendi " aha çay orda isterseniz kendiniz gene doldurun.Üşürseniz aha odunlar şurda sobaya atıverin." dedi.

Biz kendimize birer çay daha doldurmuşken kahveci tekrar geldi elinde bir poşet vardı, hızlı adımlarla yanımıza yaklaştı ve poşeti masanın üzerine bırakıp " ulen yemek içmekle efendilik mi olur. Alın garnınızı güzelce doyurun. Kusura bakmayın teyzeniz evde yok, evde ne varsa onu getirdim." dedi. Poşeti açınca, ev yapımı keçi peyniri, ev yapımı zeytin, salça, kekikli ve pul biberli zeytinyağını ve birde ev yapımı ekmek olduğunu gördük. Vay canına halen böyle yerler, böyle insanlar var mıydı dünyada?

İşte İnecik'teki bir anım böyle.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2007, 11:27   #35
zai
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 12
Mcege'nin anlattığı rota Google Earth'ten takip edilebilir. Oradaki mavi toplara tıklayarak, amatör fotoğrafçıların çektiği Karaburun fotoğraflarına bakılabilir. Ayrıca, İnecik köyü için hazırlanmış şöyle bir site bulmuştum. İlgilenenler için: www.karaburunizmir.net

zai Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2007, 12:19   #36
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
O zamanlar yeterli birikimim olmadığı için, bu köyde beğendiğim eski bir taş evi alamamıştım ( fiyatı 6000YTL: idi). İki yıl sonra birikimimi tamamlayıp tekrar gittiğimde ise aynı evin fiyatının 30,000 YTL olduğunu öğrendim.Nedeni ise bu eski köyü Ankara'lı bir gurubun keşfedip pekçok evi satınalmaları ve restore edip yazlık olarak kullanmalarıydı.Tabii ki alamadım.

İnecik köyünden çıkarçıkmaz Eğlenhoca köyüne giriş yapıyorsunuz. Bu köy oldukça büyüktür. Denizi cepheden görür, az miktarda eski taş evleri vardır. Yapılaşma daha çok 2 katlı apartman tarzı yeni yapılardan oluşmuştur, arlarda 3 hatta 4 katlı yapılar da vardır. Ancak yazlık olarak değerlendirmeyin yaşayan nüfusun yine de çoğunluğu köylülerdir. Buradaki köylü nüfusun fazlalığı tarım arazilerinin geniş ve verimli olması ile orantılıdır. Eğlenhoca' dan çıkıp çıkmadığınızı anlamadan Kösedere köyü'ne giriş yaparsınız.

Kösedere eskiden bu yarımadadaki en kalabalık nüfusa sahip olan köymüş ( 17-18000 kişi ).Bu köydeki eski taş evlerin bulunduğu aşağı mevkii ( köy meydanından aşağıda kalan taraf.) neredeyse terkedilmiş gibidir. Buradaki evlerin ancak % 50 sinde oturuluyor. Bundan 50 yıl kadar önce olan deprem nedeniyle evlerde hasarlar oluşunca bu evleri onarmak yerine gücüc olanlar köyün üst kımına yeni evler yapmışlar. bir kısmı devlet tarafından verilen deprem konutlarında, yeni ev yapma imkanı olmayanlar da halen eski taş evlerde oturuyorlar. Eskiden kalabalık olan nüfus şu anda 3000 kişi civarındadır. Ancak bu eski taş evlerin olduğu bölgede şu anda hızlı bir alışveriş ve ev tadilatları var, bu evleri alanların emekli öğretmenler olduğunu söylüyor köylüler.

Ağabeyimin elindeki çok eski bir Ege bölgesi haritası sayesinde şu anda oturulmayan pekçok yer, kullanılmayan pekçok yol, çeşme, ve köyü keşfetmiştik. Kösedere civarında da böyle bir yerleşim vardı, ancak yeni haritaların hiçbirinde burası yer almıyordu. Burası Aşağı ve Yukarı Ovacık denilen bir yerdi.

Ovacık' tan bahsetmeden önce Kösedere ile ilgili bir anımı anlatmak istiyorum.

Kösedere, İnecik ve Eğlenhoca köyleri denizden yaklaşık 5 km içeride tepelere kurulu köylerdir. Bu köylerin altında yani Karaburun ana yolu üzerinde Kaynarpınar mevkii yeralır. Burası deniz kıyısında bir balıkçı limanı ve yerleşim yeridir. Burayı 3 km. kadar geçince İçme Kıyısı denilen yine deniz kenarı olan biraz derme çatma bir yer vardır.

İşte biz bu İçme Kıyısı'nı keşfetmeye çıktığımız ilk gezimizde rastlamıştık Mazlum Dayı'ya. İçme Kıyısı2nın ilk girişinde arabamızı bırakıp zeytinliklerin arasından yaya olarak deniz kenarına ilerlerken 10-12 adet koyunluk bir sürü ve bunların başında 10 yaşlarında bir çoban çocuk gördük. Yanına gidip selamlaştık ve sohbet etmeye başladık biraz sonra yanımıza yaşlıca bir amca geldi. Koyunları asıl o otlatıyormuş çocuk da ona yardım ediyormuş. Biz geldiğimiz zaman amca yakındaki bir incir ağacından incir tpolamaya gitmiş bizi uzaktan yabancı görünce hemen yanımıza gelmiş. Bize de topladığı incirlerden ikram ettikten sonra onunla da sohbeti sürdürdük. Kendisi Kösedere köyündenmiş ve çobanlıkla geçimini sağlıyormuş. Şu anda yaz ayları olduğu için keçi sürülerini yaylaya çıkarmış ve kendisine ait olan koyunları da burlara otlatmaya gelmiş. "Vallahi helal olsun sana Mazlum Dayı, bu yaşta dağlarda çobanlık yapmak her babayiğidin harcı değil." Deyince yaşını tahmin etmemizi istedi, ben 55, ağabeyim ise 58, olarak tahmin ettik. Aldığımız cevap bizi şaşırtmıştı Mazlum Dayı 65 yaşındaydı. "Ne mutlu sana, allah sağlık versin, torununu da almışsın yanına halen çalışmaya devam ediyorsun, ne güzel." Deyince, ağzındaki incir Mazlum Dayı'nın boğazına kaçtı ve bir yandan gülmeye bir yandan da öksürmeye başladı. Neyse sırtına falan vurduk ve sakinleşince niye güldüğünü sorduk. Biz torun deyince birden gülmek istemiş de ondanmış. Meğer yanındaki çocuk onun oğluymuş ve 8 yaşındaymış. Yani Mazlum Dayı 57 yaşında baba olmuştu.))

Bir kez daha kendisini tebrik edip en kısa zamanda yeniden ziyaretine geleceğimizi söyleyip yanından ayrıldık. Düşünsenize eğer adam 65 yaşında halen dağlarda çobanlık yapabiliyorsa ve 57 yaşında baba olabiliyorsa, buraların suyu, havası, doğal yiyecekleri ve stressiz ortamı hayta hayat katıyordu.

Ovacık mevkiine, Kösedere köyü'nün Eğlenhoca köyü ile birleşme noktasından, mezarlığın hemen üzerinden sola dönünce asfalt ile başlayıp daha sonra toprak olan bir yol ile gidilir. Ovacık Kösedere'ye 10-11 km. uzaklıktadır.

Ovacık yepyeni bir hayat kurmak için çok bakir bir alternatiftir. Bunun için ayrıntılı olarak bir dahaki mesajımda anlatacağım.

Tekrar görüşebilmek dileğiyle, hoşçakalın.

ihsaniye beğendi.
mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2007, 17:16   #37
Ağaç Dostu
 
Balıkcı's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-01-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 2,252
Galeri: 15
Devamı ne zaman?

Balıkcı Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2007, 17:23   #38
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Şu bağlantı sorunlarımı bir atlatabilsem daha sık yazacağım. Örneğin bugün 3 saat boyunca heryere bağlanmama rağmen agaclar.net'e birtürlü bağlanamadım, en sonunda fişi çektim ancak şimdi bağlanabildim o da çok ağır işliyor.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-09-2007, 15:11   #39
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Aşağı Ovacık yolu Kösedere'den asfalt olarak başlar yaklaşık 5 km sonra toprak yol olarak 6 km. daha devam eder. Karaburun Yarımadası genel olarak tepeler, inişler ve çıkışlarla bezelidir. Ancak Ovacık hariç burası gözalabildiğince düzlük ve toprağındaki taş büyüklüğü ancak bir ceviz kadar olan bir alandır.

Kösedere'den yola çıktıktan sonra ilk önümüze gelen yerleşim 9-10 hanelik, hayvancılık ve tarım ile uğraşan ailelerin oturduğu çiftlik benzeri yapılaşmanın olduğu biryerdir. Asfalt yol bittikten 1 km kadar sonra yol toprak olarak devam ederken yolun sağından ve solundan iki tepe sanki birleşircesine yolu sıkıştırır. İşte bu boğazı geçer geçmez bambaşka bir bitki örtüsü ve arazi yapısıyla karşılaşırsınız. Yaklaşık 5 km. uzunluğunda 4 km. genişliğinde dümdüz bir ova, bu ovanın hemen bittiği yamaçlarda oldukça büyük çam ağaçları ile sizi karşılar. Tıpkı çok büyük bir yemek tabağı gibi düşünün, düz olan tabanındaki toprakta bir ceviz büyüklüğünde bile taş bulmanız zordur, düzlükten yükselmeye başlar başlamaz ise heryer çam ağaçlarıyla çevrili.

Neyse; gittiğiniz yol, ovanın tam ortasından geçer ve sona erdiği noktada yaklaşık 60 hane kadar terkedilmiş taş evler vardır. Evlerin çoğu %50 yıkık durumdadır. Osmanlı'dan kalma halen su akan iki tane çeşmesi vardır. Şu anda bu büyük ve muhteşem alanda yaşayan sadece 3 kişi vardır, onlar da çobanlar. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanları otlatıyorlar buralarda. Hiçbir tarım yapılmayan, sadece hayvan otlatılan terk edilmiş bir yerdir.

Zamanında Rum'lar buralarda hep üzüm bağları yapmışlar. Rum'lar gittikten sonra bağlar bozuluncaya kadar bizimkiler de üzümleri toplamaya devam etmişler. Kösedere köyünün nüfusu azalmaya başlayınca zeytinle uğraşmaktan kimse bağlara gelemez olmuş, birkaç kış üst üste "don" olunca iyiden iyiye teredilmiş. Bazen tahıl, yemlik bitkiler ve bostan dikmelerine rağmen yine de köylüler buraları gözden çıkarmışlar. Sadece düğün zamanlarında adetleri gereği bütün köylü arabalara doluşur ve buradaki Çınar ve Dut ağaçları altındaki çeşmelere gelir oğlak ziyafeti yaparlar ve tekrar geriye giderler. Arazi fiyatlarına gelince ( 2004 yılı rakamı verebileceğim, ancak şu anda nedir bilmiyorum. 4500 m2 arazi 2000YTL.)

Ovacıktan çıkmak için tekrar aynı yoldan dönmeniz gerekiyor. Ancak eskiden kullanılan bir traktör yolu ile Balıklıova'ya da bağlanıyor. Normal bir araba kesinlikle gidemez. Ancak dağ yürüyüşü yapmak isteyenler için harika manzaraları olan, kimi zaman çamlıklar, kimi zaman zeytinlikler içinden geçen aralarda eski taş evler, çeşmeler olan bir güzergahtır. Yaya olarak sanırım 5-6 saatte Balıklıova'ya inebilirsiniz. Nereden mi biliyorum biz 1976 model Renault arabamızla resmen Camel Tropy yaparak 3 saatte zor indik de oradan biliyorum. Yüreğimiz ağzımıza gelmişti.Aşağıdan ana yoldan 25 dakikada gidilecek yeri 3 saatte gitmek delice bir tecrübeydi.

Eveet yola devam, Ovacık'tan ve Kösedere'den aşağıya ana yola inelim ve ana yola çıkar çıkmaz hemen yolun sağına yani Kaynarpınar'a girelim.

Girelim dedim ama bir dahaki yazımda inşallah.

Hoşçakalın.

ihsaniye beğendi.
mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-09-2007, 16:19   #40
zai
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 12
Ben özellikle Rumlar tarafından bağ yapılmış arazilerle ilgileniyorum. Sizce halen satılık bir tarla bulabilir miyim oralarda? Google Earth'ten bakıyorum da sağlı sollu oldukça çok yeri sürmüşler. Demek ki bir faliyet var oralarda. Yanılmıyorsam Kösedereliler Ovacık yaylasında tekrar üzüm yetiştirmeye başlamışlardı. Bu, fiyatları yukarı çekmiş olabilir mi?

zai Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-09-2007, 10:14   #41
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Aşağı ve Yukarı Ovacık' ta daha önce de bahsettiğim gibi arada sırada yine de tarım yapılıyor. Ancak bu tarlalara hayvanlar için yem olabilecek ürünleri dikiyorlar **** sezonluk ürün dikip hasatı aldıktan sonra uğramıyorlar bir daha. Ege Üniversitesi Ziraat Fak.'nden mail ile aldığım bilgiye göre buradaki toprak ve iklim yapısı üzüm, yayla kirazı, elma, armut ve vişne için çok uygunmuş. Ancak ben bu ürünlerden dikili bir ağaç bile görmedim. Yanlızca küçük bir alanda üzüm bağı vardı.( Bu bilgilerim 3-4 yıl öncesine ait, şu anki durum hakkında bilgi edindiğim zaman buradan yine size ileteceğim.)

Evet Kaynarpınar'a geldik. Denize girilecek plaj konusunda sıkıntılı, yerleşilebilecek alanı çok az, çanak şeklinde küçük bir koydur. Balıkçılara hizmet amacıyla kurulmuş limanı, iki adet bakkalı, iki adet çay bahçesi, bir büyük balık lokantası olan şirin bir yerdir. Eskiden kalma 3-5 taş ev haricinde yeni bir yapılaşma şeklinde oluşmuştur. Ancak Karaburun yolculuğuna kendi aracıyla gidenlerin mutlaka uğradıkları bir mola yeri olacak kadar da şirindir. Hele çay bahçesi asırlık çınar ağaçları altında, Osmanlı'dan kalma halen akan bir çeşmesi( 2 yıl önce restore edildi.) ve deniz manzarasıyla insanı cezbeder.
Caminin yanındaki çınar ağacını mutlaka görmelisiniz, 4 yetişkin insanın kolları çevresini sarmak için ancak yetişir.

Evet mola bitti yola devam.
Kaynarpınar'dan çıktıktan sonra yolun sağ tarafında 2-3 tane daha küçük yerleşim alanları vardır. Boyabağ, İçme Kıyısı ve Eşendere. Bu üç yer de tarihi özelliği olmayan, biraz da derme çatma kurulmuş deniz kıyısı yazlık yerleşimlerdir. Buralardan size anlatacağım sadece iki şey var.

Bunların birincisi İçme Kıyısı'nda. Burada eski yerleşime ait hiçbir yapı ve kalıntı olmamasına ve köylülerin de buralarda eski bir yapılaşma oladığını söylemelerine rağmen biz ilgi çekici birşey bulmuştuk tesadüfen. Kurumuş durumda %60'ı yıkılmış bir Osmanlı çeşmesi vardı burada ve çalılıkların arasında kaybolmuş gibiydi. Bu çeşmenin ilginç olan yanı ise deniz kıyısından sadece 2 metre içeride olmasıydı. Burada ne bir liman kalıntısı, ne de anayoldan ulaşım için herhangi bir yol vardı. Bu yol şu anda bile yok. Deniz kıyısına ulaşmak için yaya olarak 600 metre kadar yürüyorsunuz. Peki o zaman buradaki çeşmenin yapım amacı neydi? Şu ana kadar bu konuda bir adım bile ilerleyemedik. En yaşlı köylüler bile bu konuda birşey bilmiyorlar.

İkinci bahsetmem gereken yer ise Eşendere'de.
Eşendere aslında çok güzel yerleşim alanı olabilecekken harap edilmiş bir koy. Derme çatma beton yığınları neredeyse denizin içine kadar girmiş hatta bunlar iki ve üç katlı şehir tipi yapılardır. Yerleşilebilecek alanı çok uygun olmasına rağmen sadece kıyı çizgisine yapılmış 30-40 tane kadar içiçe bir yapı yığını vardır. Sadece yazları açık olan bir bakkalı ve çay bahçesi bulunur. Bir de sadece yazlıkçıların ve birkaç balıkçının kullandığı küçük bir limanı vardır.

Ancak Eşendere'den anlatmak istediğim şey asıl bunlar değil. Dağlardan gelen yeraltı suyu burada tam limanın içinden denize kavuşur. Limanın üzerine çıkıp dikkatlice suya bakarsanız tatlı ve tuzlu suyun bir süre birbirine karışmadığını izleyebilirsiniz. Eğer denize girmek isterseniz zaten limanda girmek zorundasınız. Çünkü plajı yok denebilir. Ancak limandan denize girmenin de güzel bir yanı var, duş almanız gerekmiyor.))

Eşendere'den yola çıktıktan yaklaşık 7 km. sonra artık Karaburun ilçe sınırına iyice yaklaşmış oluyoruz. İlk yerleşim, yolun sol tarafında küçük bir tepeye kurulmuş olan Ambarseki Köyü. Tarihi oldukça eski olan köyün yazlıkçılar tarafından rağbet görmemesinin nedeni deniz ile pek ilgisi olmadığındandır. Kendine ait bir sahili, hatta pek deniz manzarası bile yoktur. Ancak Ambarseki köyü kendine has ilginçlikleri ile yine de yerli ve yabancı turistlerin mutlaka ziyaret ettikleri bir yerdir.

Bu ilginçliklerin başlıcası köydeki eski bir yağhanenin tiyatro ve sanat merkezi haline getirilmesidir. Ayrıntıları bir dahaki mesajımda anlatacağım.

Şimdilik hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-09-2007, 15:32   #42
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Bu sanat merkezini köye yerleşen adını bilmediğim sanatçı biri oluşturmuş. Çoğunluğu kendi maddiyatı ve uğraşları ile ortaya harika bir yapı çıkarmış. İki katlı taş bina restore edilmiş, çevre düzenlemeleri sanki bir müzeyi andıran, yakınındaki dev çınar ağaçlarını gölgelendirdiği görülmesi gereken bir yerdir. Ambarseki köylüleri misafiri çok severler, sokakları dolaşırken 5 dakikalık yolu 1,5 saatte gidebilirsiniz merhabalaşıp sohbet etmekten. Hatta zorlama ikramlar bile olabilir. Limonata, ayran gibi.(Ne ilginç değil mi Cola veya Fanta ikram etmiyorlar.)

Köyün gelir kaynakları çeşitlilik taşır. Zeytinyağı ( harika bir zeytinyağı vardır.), nergis çiçeği, defne yaprakları ( fabrikası bile vardı ama halen işliyor mu bilmiyorum), gibi değişiklik gösteren dallarda geçim sağlanır. Köyün halen yarısı taş binalardan oluşmakla birlikte son yıllarda giderek modern yapı teknikleri de kullanılıyor ve 2-3 katlı binalar görülüyor. Köy nüfusunun % 90'ı halen köylülerden oluşur.

Ambarseki ile Saip köyü birbirlerine çok yakındır. Ana yoldan gidilirse aralarında 1 km. mesafe vardır ancak Ambarseki'nden Saip'e bağlanan eski yoldan gidilirse mesafe 200 metreye iner.

Saip köyü, Ambarseki köyüne göre denize daha yakındır ve kendine ait 1 plajı bir de limanı vardır. Aynı zamanda Karaburun merkezine 2 km. mesafede oluşu Saip köyünü sanki Karaburun'un bir mahallesi haline getirmiştir. Son zamanlardaki gelişmeye paralel olarak, aslında Saip'li balıkçılara hizmet vermek için kurulmuş olan liman şu anda daha çok Karaburun'daki yazlıkçılara hizmet verir haldedir. Ancak bu pek sorun yaratmıyor çünkü Saip'li balıkçılar da Karaburun limanını kullanabiliyorlar.

Saip köyü son zamanlarda betonun işgaline uğramış gibidir, yapıların ancak % 30'u halen taş evlerden oluşur ve pek bakımlı değildir. Sanki yıkılsın da yerine iki katlı bir apartman yapalım dermiş gibi kullanılıyor.

Köyün bir kısmı deniz manzarasını görür. Deniz manzarası gören bir yapı da köy kahvesidir. Çınarların gölgesinde, tahta masa sandalyeleri olan şirin bir kahvedir.
Saip köyünün de asıl geçim kaynağı zeytinyağıdır, buna ek olarak balıkçılık, ve nergis çiçeği de önemli mktarda yapılır.

Saip'in plajına Olcabük adı verilmiştir. Daha bir yıl öncesine kadar çok az insanın bilip gittiği küçücük bir koydur. Ambarseki ile Saip köyü arasında ana yolun sağına giren toprak bir yolu vardır. Yaklaşık 300 metre olan yol topraktır. Biraz bozuk ve virajlıdır. Ancak her zorluğa rağmen gidilmesini tavsiye ederim. Burada şimdilik hiçbir yapılaşmaya izin verilmiyor. Sadece denize girmek amaçlı kullanımdadır. Plajda ve denizin içinde kum bulmanız imkansızdır, küçük çakıl taşlarından oluşmuştur. Sadece denizin içinde 50m2 kadar bir alan (koyun sağ yanında denizin kıyısından başlar ve denize uzanır ) kumluktur. Kayalardan denize atlama merakınız varsa burada gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca dalma merakınız varsa, denizin içindeki kumluğu, deniz içinden kıyıyı takip ederek sağa doğru giderseniz yaklaşık 60 metre sonra dipten denize karışan tatlı suyu görebilirsiniz.

Denizin içini nereden biliyorsun derseniz!? Ağabeyim dalgıçtır ve kendisi Karaburun'da dalgıçlık okulu da işleten bir eğitmendir aynı zamanda. Bir de 11 metrelik bir gezi teknesi var. Karadan ulaşamadığımız bazı koyları da bu sayede keşfediyoruz.

Şimdilik bu koydan çıkalım ve yola devam edelim. 1 km kadar sonra yolun sağ tarafından Karaburun'un Bordum mahallesi ve koyu'na giriş yapabilirsiniz. Veya soldan ana yola devam edip Karaburun merkezine çıkabilirsiniz. Yolun bundan sonrasını bir dahaki mesajımda anlatacağım.

Ancak Ambarseki ve Saip'teki arsa ve ev fiyatlarına değinmedik. Bu iki köyün de içlerinde yeralan taş evlerin fiyatları çok değişken olmakla birlikte son zamanlarda emlakçıların buraları keşfetmeleri nedeniyle artık ucuz bir yer( 15-20,000 YTL) almak hayal gibi birşey. Genel olarak büyük parselli zeytinlikler iyice yamaçlarda ve ulaşımı zor olan yerlerdedir. Düzlük yerlerde ise daha çok nergis ve enginar dikimi yapıldığı için buralarda zeytinlik yok denecek kadar azdır. Bu yörede ister 300m2 imarlı arsa, ister 4 dönüm zeytinlik, isterseniz yıkık bir taş ev almaya kalkın en az 30-35000YTL. vermeyi göze almalısınız.

Haydi şimdilik hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-09-2007, 12:51   #43
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Saip ve Bodrum kavşağını geçtikten yaklaşık 1 km. sonra döner kavşaktan sola girdiğinizde Karaburun ilçe merkezine ulaşırsınız. Aracınızı uygun bir yere park ettikten sonra dev çam ve çınar ağaçları altında, muhteşem manzaralı çay bahçelerinden birinde kendinize bir bardak çay ısmarlamak tüm yorgunluğunuzu alacaktır.

Karaburun merkezinde eski taş yapılar görme şansınız pek yoktur. Bunun nedeni ise Karaburun'un merkezi yaklaşık 50-55 yıl öncesi kurulmuştur. Şu anda merkezin olduğu yerin eski adı Ahırlı'dır. Eskiden nüfus yoğunluğunun olduğu zamanlarda hayvancılık ( keçi sürüleri) çok yoğun olduğu için bunları barındıracak büyük ahırlara ihtiyaç olurmuş. 3-4 köyün ortak kullandığı büyük ahırların olduğu kısmen düzlük olan yerde kuruluymuş bu ahırlar. Herkes sürüsünü otlattıktan sonra bu ortak kullanımlı ahırlara bırakırlarmış. İşte buraya da Ahırlı denirmiş. Yani şimdiki Karaburun'un merkezi.

1950'li yıllarda meydana gelen depremden sonra evleri yıkılan köylülere yeni bir yerleşim yeri olarak işte burası gösterilmiş ve yeni yerleşim yeri böylece oluşmuş. Bu anlattığım Karaburun merkezinin ilk hikayesi. Bir de ikinci bir hikaye anlatılır.
Demokrat Parti zamanında dağınık halde bulunan köylere yeterli hizmet götürülemeyeceği ve herkesin belirli bir merkezde toplanması gerektiği söylenince köylü önce pek rağbet etmemiş. Ancak bedava arsa, elektrik ve su sözü verilince herkes fikrini değiştirmiş.
Şu anda Karaburun merkezine 2-3 km uzaklıkta terkedilmiş halde bulunan Çullu, Hisarcık ve Manastır köyleri bu nedenlerle şu anda tamamen yerleşim dışıdır.( Sadece Manastır'da 1-2 tane hayvancılık yapan ailenin evi vardır.)

Buna rağmen Merkezde yer alan caminin tarihi oldukça eskidir ve mutlaka ziyaret edilmelidir derim. Çok fazla olmasa da yine de incelenebilir değerde taş yapılar vardır. ( Camiinin yolunda ve civarında.) Bir de Hikmet Köse'nin evi vardır ki sanki bir müzeyi anımsatır. Bu evi ziyaret etmek Karaburun'un tarihini birebir yaşamak gibidir. Ancak bu ziyaret için çok şanslı olmanız gerekir. Hikmet beyi karaburunda bulmak gerek, sonra sizi sevmesi gerek ve en önemlisi o gün keyfinin yerinde olması gerek. Birkaç yıl önce randevu alarak röportaj ve çekim yapmaya gelen bir televizyon kanalının sunucusunun "çok sulu" olan muhabiri yüzünden toplam 3 dakikalık söyleşiden sonra kovulduğunu bilirim.)

Karaburun merkezinde yapılacak geziyi 1 saatte tamamlamanız gayet normaldir. Çünkü herşey toplu halde küçücük bir çanağın içindedir. Balıkçı, manav, market, eczane, PTT, banka, polis merkezi, otogar, fırın, kahveler ve çay bahçeleri gibi aklınıza gelen herşey bir merkezde toplanmıştır.

Bu merkezden hemen bir arka sokakta evler bulunur. Karaburun'un yerlilerinin çoğu Yörüktür. Yerli halkın yaşlıları için ticaret hala olmasa da olur durumundadır. Yani bakkalı işletirken aklındaki en önemli şey zeytinlerin bu sene verimli olup olmayacağıdır. Son zamanlarda yavaş yavaş gençlerin işbaşına geçmesi ve yabancı işletmecilerin gelmesiyle durum biraz değişmesine rağmen Karaburun'un havasından mıdır, suyundan mıdır, yerli halk değişeceğine, gelenler buralara ayak uydurur durumdadır.

Bir gerçek hikaye; vücudunun alt kısmı özürlü olan Terzi Mehmet İzmir'de yaşamını zorlukla sürdürürken bir de akciğerlerinde kanser illetine yakalanmış. Doktorların 3 ay ömrün var dediği Terzi Mehmet, "havası temiz olan bir yere yerleşirsen belki biraz daha yaşarsın" diyen başka bir doktorun tavsiyesini dinleyip kendisini Karaburun'a atıyor. Biz kendisini 1999'da tanıdığımızda bu hikayeyi kendi ağzından dinlemiştik. 1999'da Karaburun'a yerleşeli sanırım 3 yıl olmuştu ve sapasağlam karşımızdaydı. İzmir'e kontrol için gittiğinde doktorunun nasıl da şaşırdığını büyük bir zevkle anlatmıştı bize.

Terzi Mehmet ne mi oldu? Halen yaşıyor. Merkezdeki çay bahçesinden camiiye doğru giderken sağdaki 4. dükkanda terzilik yapmaya devam ediyor.

Hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-09-2007, 00:03   #44
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-09-2007
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 3
Galeri: 12
merhaba mcege
Ben Kösedere'liyim.
Nerelisin diye sorduklarında Karaburun'lu derim.İnan bazen İzmirde oturan arkadaşlar bile ora nere der.Ben de her defasında Karaburunu tarif etmekten çok hoşlanırım.Türkiyenin İncisi İzmir'in Egeye uzanan çizmesi var.Oçizmenin topuğu Çeşme, burnu Karaburun.Güzelbahçe'den başlayıp , Karapınar (kaynarpınar demişsiniz ama okadar kusur kadı kızında da olur.), Balıklova,Mordoğan,Kösedere,Eğlenhoca,İnecik,....h er birini çok güzel gözlem ve araştırmayla güncel olarak değerlendirmişsiniz.
Bir konuda itirazım var.Yanlış bir değerlendirmedir gidiyor.RUM'lar zamanı diye.Karaburunda Türkler 1200 lü yıllardan beri var.Ovacıktaki bağlardan bahsedereken rumlar gittikten sonra sadece meyveleri toplanmış bağ yapılmamış,bakılmamış gibi bir deyişiniz var.O tamamen yanlış.Ovacıkta 1970 li yıllarda 300 da bağ vardı.Bu bağların tamamı yeni yapılmış bağlardı.Bizim de Bağımız ve damımız vardı.Köyümüzden her gün 1960 lı yıllarda 2 soğutuculu Tır almanyaya taze üzüm giderdi.Floksora denilen bir bağ hastalığı var biliyorsunuz 50 li yıllardan önce bütün bağları kurutmuş.O nedenle rum olan yerlerdeki terkedilen mallardaki bağların kurudukları biliniyor.Dikkatinizi çekmiştir,Karaburunun en güzel koylarına ve arazisine sahip köyümüzde en iyi korunan arazi ve koylar bizim köydedir.İşallah küresel istiladan sonra yöresel istilayla karşılaşmayız.Ovacık benim büyüdüğüm gençliğimin geçtiği topraklar.Şu anda 120 da şaraplık bağ dikildi.Ben de üç parça arazimize ve ovacık köyündeki yıkık taş damımızda 40 yıl sonra geri dönüşte şaraplık bağ dikmek istiyorum.1960 lı yıllarda Karaburundan büyük nüfusa sahip olan köyümüzde ilkokulda 150 öğrenci vardı.1100 nüfus lu 11 bakkal,4 kahvehane,3 berber ,2 ayakabı atelyesiyle lider köydü.Tütün.Zeytin ve Bağcılık üçlüsü bir ailenin geçimini sağlıyordu.Yanlış tarım politikaları,Tütünün yasaklanması,Zeytin yağının ve üzümün fiyatının enflasyonun 100 de 110 0lduğu yıllarda 10 yıl sabit fiyatta kaldığını kimse söylemiyor.Radyoda basında televole sanayi ürünü reklamları,üretici toplumu tüketici hale getiriyor.Köylü kendi işinin beyi iken, neden gitsin elin kölesi olsun,Bizim atalarımız 40 yıl öncesine kadar bu topraklarda ele güne muhtaç olmadan yaşamış.Sonra ne olmuş.Yanlış politikalar.Ekonomik sıkıntı getirmiş.Lütfen korunan doğaya ve çevreye sahip çıkalım.Sahip çıkalım derken oraları istila etmeyelim.İnsan çevreyi yok ediyor.Doğayı insandan koruyalım.
saygılar


Düzenleyen 1kosedereli : 16-09-2007 saat 00:20 Neden: Yanlışlıkla alıntı da baş tarafta çıkmış.
1kosedereli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-09-2007, 12:03   #45
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Sevgili "kösedereli" kardeşim. Merhaba!
Öncelikle ben bir bilim adamı olmadığımı ve burada anlattıklarımın köylerde yaptığımız sohbetlerden derleme olduğunu belirtmiştim. Ovacık için söylediklerin ve tarımın bugünkü haline gelmesinde köylülerin katkısının ancak % 5 kadar olduğu kanısını ben de taşıyorum. Şehirlerin pırıltılı yaşamlarını özendiren devlet politikalarını ben de eleştiriyorum ancak biz de üzerimize düşen görevi yapmalıyız öyle değil mi? Yani kooperatifleşme, tarım birlikleri oluşturma gibi. Bu gibi toplu hareketleri köylülerimiz siz de bilirsiniz ancak daha yeni yeni uygulamaya geçmiştir. Bu konu ile ilgili önceki yazılarımda ve "daha iyi bir yaşam için" bölümünde "nergis" ile ilgili anlattıklarımda sizin düşüncelerinizi paylaşan bölümleri görebilirsiniz.
Bir de Karapınar, Gülbahçe'yi çıkar çıkmaz geldiğiniz yazlıkların yoğun olduğu bölgenin adıdır. Kaynarpınar ise sizin köyünüz olan Kösedere, İnecik ve Eğlenhoca'nın altında bulunan limanın adıdır.
İlginiz için teşekkür ederim. Bu şekilde fikir alışverişi yaparak en doğruya ulaşbileceğimiz konusunda hiçbir tereddütüm yok.
Hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-09-2007, 14:26   #46
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Arkadaşlar,

Nokta ve virgülden sonra boşluk bırakmıyorsunuz. Paragraf yapmıyorsunuz.

Bu durumda yazılar rahat okunmuyor. Çünkü ekrandan okurken göz bu kadar kesintisiz blok biçiminde yazıları okurken yorulur ve sonunda atlayarak göz gezdirir, okudum varsayar...

Parafraf için enter tuşuna iki kez basmanız yeter.

Yeni bir yerleşim yerinin anlatımına geçince de konu başlığı olarak adını yazın. Bir kez okuduktan sonra tekrar aynı yer arandığında bulunabilir olsun.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-09-2007, 11:59   #47
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Karaburun merkezi

Karaburun'un iki tane mavi bayraklı plajı vardır. Birincisi Bodrum adı verilen, yazlıkçıların ve turistlerin oldukça rağbet ettiği bir plajdır. Bu sahillerde ince kum plaj bulma şansınız pek yoktur, bu iki plaj da aynı karakteristik özelliği taşır. Denizin içi ve plaj kısmı çakıllardan oluşur. İkinci mavi bayraklı plaj ise Kuyucak'tır. Bu plaj Bodrum plajına göre daha sakindir.

Su üstü ve su altı sporları daha yeni yeni gelişmeye başlamış olmasına rağmen oldukça iyi hizmet verir. Plajlarda çay bahçeleri, büfeleri ve duşları ile tüm ihtiyacınızı karşılayabilecek yapıdadır.

Karaburun merkezinden yola devam ettikten 10 km. sonra Yeniliman'a geliyoruz. Yeniliman,
aslında Tepeboz Köyü'ne bağlı olan bir limandır. Daha çok açık deniz balıkçılığının büyük teknelerle yapıldığı bir balık merkezidir. Tepeboz Köyü ise zeytincilik ve nergis ile geçim sağlayan, artık pek gençlerin oladığı yıkık bir köy iken Alman ve Belçika'lı yerleşimcilerin keşfetmeleri ile tekrar canlanan çok güzel manzarası olan şirin bir köydür.

Bozköy köyü ise Tepeboz'la birleşik gibidir. Bozköy ise daha yeni yeni yabancı yerleşimcilerin ev alıp restore ettiği bir köydür. Yerleşim alanı olarak Tepeboz'a göre daha geniş bir alana sahiptir. Bozköy'lüler daha çok tarım ile geçimlerini sağlarlar. Bozköy'ün hemen altında içerilere doğru uzanan çok verimli bir vadisi vardır ve bu vadiyi ikiye bölen bir dere akar. Her ne kadar bu dere son zamanlarda kurumaya yüz tutsa da yine de sulu tarım yapılmasına izin verecek kadar bir akımı vardır.

Yeniliman, Tepeboz ve Bozköy sanki medeniyetin son noktası gibidir. Buradan sonraki yerleşimler neredeyse kaderlerine terkedilmişlerdir. Bu noktadan sonrasını bir dahaki mesajımda anlatacağım.

Şimdilik hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-09-2007, 11:11   #48
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Karaburundan iki görünüm.
Dahası için derginin çıkmasını beklemeliyiz.

Name:  inecik.jpg
Views: 6128
Size:  12.9 KB Name:  karaburun.jpg
Views: 6212
Size:  8.6 KB

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-10-2007, 13:05   #49
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Merhaba !
"memet", "murat", ağabeyim ve benim gerçekleştirdiğimiz mini Karaburun gezisinden döndükten sonra işim nedeniyle 3 hafta kadar uzak kaldım. Ancak bu arada dergimiz de yayınlanmış oldu. Dergideki yazıma fotoğraflarıyla ve bana verdiği cesareti ile öncelikle "memet" e ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Ellerinize sağlık.

Yeniliman'dan çıktıktan 5-6 km. kadar sonra Haseki köyü'ne geliyoruz. Bu köy Osmanlı zamanındaki yapılan nüfus sayımlarında Türk'ler ve Rum'ların birarada yaşadığı ancak Rum nüfusun Türkler'den daha çok olduğu tek karma yerleşimdir. Nüfusunun tamamı Rum olan veya Türk olan köylerden hariç çoğu köyde karma nüfus yaşarmış eskiden.

Arazi yapısı oldukça dik olan genişleme ve yayılma imkanı olmayan bu köy denizden yaklaşık 10 km. kadar içeride kuruludur. Evler neredeyse üstüste binmiş gibidir. Yeni yapılaşma yok denecek kadar azdır. Tamamına yakını taş evlerden kurulu olan köyün ancak yarısında yaşam vardır. Köy halkı genellikle yaşlılardan oluşur ve zeytincilik yaparak geçim sağlanır.

Haseki köyünden çıktıktan sonra önce Sarpıncık köyüne gelinir. Adından da anlaşılacağı gibi sarp bir arazi üzerine kurulmuştur. Haseki köyü deniz seviyesine yakın olan son köydür. Sarpıncık ise denizden 10 km kadar içeride ve oldukça yüksek rakımlı bir konumdadır. Ancak köyün % 90'ı deniz manzarasına hakimdir. Buradan görülen deniz Ege denizi yani açık denizdir. Bu noktaya kadar anlattığım tüm köylerden İzmir Körfezi görülür.

Sarpıncık Feneri halen işler durumda olan bir deniz feneridir ve mutlaka görülesi bir manzaraya sahiptir. Bu fenerin bulunduğu uçurumun kenarına gelip önce aşağıya sonra da açık denize doğru baktığınızda içinizde gerçekten bir ürperti oluşuyor. İşte o an sanki çok büyük bir transatlantiğin en ucunda, tek başınıza denizde ilerliyormuş gibi hissediyorsunuz.

Sarpıncık köyü anayolun 10 mt. kadar uzağında olmasına rağmen bir türlü giriş noktasını bulamıyorsunuz çünkü bu 10 mt. lik uzaklık 90 derecelik bir yamaçtır. Köye giriş için anayoldan 2 km. kadar devam edilince ve tam 180 derece geri dönüş yapılınca bulunuyor.
İyisi mi siz anayol üzerine kurulmuş olan kahvelerdeki ihtiyarlardan yardım isteyin daha garanti olur.

Çünkü Sarpıncık her nekadar denizden uzak bir mevkiide kurulmuş olsa da denizle ve balıkçılıkla uğraşısı olan bir köydür. Kumbükü, Badembükü, Hamzabükü, Dolcaderesi ve Gönsüz adlarındaki küçük koylara inmek için Sarpıncık Köyünün girişinden sola ayrılan yoldan gitmeniz gerekiyor.

Bahsettiğim bu koylara ulaşım için mutlaka kendi aracınızla seyahat etmeniz gerekir. Hemde son model yere yakın araç olmamalı. Ya 4x4 **** benimki gibi eski model bir Renault olursa yolda kalmazsınız. Peki yolda kalırsanız ne olur?
Hani boy boy reklam veren GSM operatörlerimiz var ya, işte onların gazabına uğrarsınız. Çünkü yarımadanın bu yüzünde Yunan Gsm operatörlerinden başka operatör yok.( Bu bilgi 4 yıl öncesine ait. Eğer şu anda yeni vericiler konulduysa bilemiyorum. Ancak 4 yıl önce gerçekten çok az noktada Türk Gsm operatörleri hizmet veriyordu Karaburun Yarımadası'nda.)

Bu koyların en güzeli Haseki ve Sarpıncık arasında kalan Kumbükü'dür. Yazın en sıcak olduğu Temmuz ve Ağustos aylarında bile en çok iki aile denizi kullanır durumda olan o kadar bakir bir koydur. Yaklaşık 400 mt. uzunluğundaki sahilde hiçbir yapılaşma yoktur. Zaten 1. derece doğal SİT alandır. En yakın ev 4-5 km kadar uzakta olan Haseki Köyü'dür.
4 yıl öncesine kadar o bölgede tarım yapan birisinin çok küçük bir taş kulübesi vardı halen duruyor mu bilmiyorum? Eğer buraya gitmek isterseniz %95 'i toprak olan bozuk bir yolu katetmeniz gerekiyor. Ancak emin olun buna değer.

Diğer koyları daha sonraki yazımda anlatacağım.
Hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 09-10-2007, 14:14   #50
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Sarpıncık bağlantılı koyların anlatımına devam.

Kumbükü'nden bağlantılı yol ile gidilen Hamzabükü 15-20 hanelik bir balıkçı yerleşimi gibidir. Ancak arada yazlık olarak kullanılan yapılar da bulunuyor. Kumbükü'ne göre daha küçük bir koydur burası. Sahilin uzunluğu yaklaşık 200 mt civarındadır.

Hamzabükü'nden sonra tekrar ana yola çıkış yapıp Badembükü yoluna girmeniz gerekiyor. Badembükü daha önceki her iki koydan da büyük ve düzlük bir arazinin devamında oluşmuş güzel bir plajdır. Balıkçılık, tarım ve yazlık amaçlı kullanılan 50'ye yakın ev vardır. Aslında Badembükü ileride çok daha fazla gelişebilecek olanakları barındıran bir koy ancak şu anda tamamen unutulmuş gibi bakirdir.

Badembükün'den tekrar anayola doğru çıkılırken sağa (aşağıya) doğru ayrılan toprak bir yol vardır. Bu yola girip 100 mt ilerideki çataldan sağa devam ederseniz Dolcadersi'ne varırsınız. Dolcaderesi'nin bir tek özelliği var, terk edilmiş olan Sazak köyünün paralelinde ilerleyen bir yol ile ulaşılabiliyor. Yani Sazak köyünü uzaktan da olsa seyretmek çok keyif veriyor insana. Yolun sonunda ise toplam 2 tane ev ve yaklaşık 75mt. uzunluğunda minicik bir koya geliyorsunuz.

Dolcaderesi koyundan tekrar geri çıkıp, çataldan sola girerseniz Gönsüz'e giden yola girmiş olursunuz. Ana yol ayrımından yaklaşık 10-12 km kadar çok bozuk toprak bir yol ile ulaşılabilen bu koyda hiçbir yapılaşma yok. Önümüzdeki 1000 yılda da olacağını sanmıyorum.)))
Yaklaşık 200 mt. uzunluğunda ve 15-20 mt genişliğindeki plajı küçük çakıl taşları ile oluşmuştur. Anlattığım bütün koylarda deniz oldukça derin olmasına rağmen Gönsüz bu konuda rekor kıracak kadar derindir. Deniz kıyısından denize atacağınız ilk adımda su belinize gelir, ikinci adımda ise boy olur, üçüncü adımı atamazsınız çünkü koyu lacivert bir derinlik başlar. Kısaca karadan direkt balıklama atlanabilecek kadar derin bir denizi vardır. Dalış meraklıları için ideal bakir bir alan olan Gönsüz Koyu'nda geçireceğiniz 10 dakikalık bir zaman sonunda kendinizi ıssız bir adaya düşmüş gibi hissetmeniz çok doğaldır.

Anlatmış olduğum bu 5 koyu gezmek, incelemek ve keşfetmek için mutlaka ve mutlaka kendinizi Camel Tropyh şartlarına hazırlamanız ve fotoğraf makinanızı hazırlamanızı tavsiye ederim ve tabiiki bir de kendinize ayıracağınız 2-3 günlük bir zaman dilimi.

Bu koyları keşif harekatı bittikten sonra tekrar ana yola çıkıp devam edelim, ama nereye?

8 yıldır gelip geçtiğim ama sırasını birtürlü doğru hatırlayamadığım iki köy vardır, o kadar birbirine benzerler ki her seferinde karıştırırım nerede olduğumu. Bunlardan biri Parlak diğeri de Salman'dır.

Ancak ben bu iki köyü bir dahaki yazımda anlatacağım.

Hoşçakalın.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2007, 12:08   #51
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Terkedilmiş Çullu Köyü

Arkadaşlar daha önceki yazılarımda anlattığım Karaburun merkezine 1,5 km. uzaklıktaki terkedilmiş Çullu Köyü'nden bazı fotoğraflar eklemek istedim. Bu fotoğrafları 1 ay kadar önce "memet" ve muratla birlikte yaptığımız gezide çekmiştik, sağolsun "memet" benim için boyutlarını ayarlayıp bana göndermiş. Ben de sizlerle paylaşmak istedim. Umarım biraz da olsa bilgi verir.

Eklenen Resimler
     
mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-10-2007, 12:12   #52
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Fotğraflarda görülen kişi ağabeyim Melih. Ben değilim yani))

Eklenen Resimler
   
mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-10-2007, 16:05   #53
Ağaçsever
 
Remedios's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
Sayın Mcege,

Yazılarınızı takip ediyorum. Bugün internet'te kurabiye tarifi peşinde koşarken tesadüfen bir blog'da(http://www.evcini.com/) Karaburun'a yapılan bir geziyi anlatan bir yazı buldum. Yazının içeriği ve fotoğrafları güzel. Okumanızı tavsiye ederim.

Selamlar,

Remedios Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-10-2007, 16:29   #54
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Üniversitenin varlığından haberdar olduğu , fakat bir türlü bulamadığı sellukanın da fotoğrafı var yazıda.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-10-2007, 16:44   #55
Ağaçsever
 
Remedios's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
Sayın Memet,

Tesadüfen yazıyı okuyunca, forumun bu kısmına yollamak için epey tereddüt ettim. Gereksiz bir paylaşım olur mu diye. Bir faydası olmuş, sevindim

Selamlar

Remedios Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 20-01-2008, 22:33   #56
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 20-01-2008
Şehir: izmir
Mesajlar: 1
bilgileriniz için teşekkürler doğa dostu olduğunuz kelimelerinizde saklı. siteye bugün üye olduk, kurtarılmış bölge dikkatimizi çekti.bununla ilgili bilgiyi hem merak edip hemde batşan sona yazdıklarınızı kaçırmamak içinbir gayret yazınızı okuduk.tam olarak açıklamamışsınız,biraz bilgi verirmisiniz.bizde bu bölgede yatırım yapıp oturmak istiyoruz.biliyoruzki bu yerler hala bakir.bu bizim için çok önemli,umarız bu yerde hem mavinin hemde yeşilin izleri vardır.

hotshot77 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-01-2008, 20:50   #57
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 15-09-2007
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 3
Galeri: 12
Merhabalar Sayın Mcege
2008 yeni yılınızda sağlık ve başarı dilerim.
Sevgi ve Saygılarımla
Her Şey Gönlünüzce Olsun

1kosedereli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-04-2008, 16:15   #58
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
tekrar merhaba

Tekrar merhaba arkadaşlar!

Önceki yazılarımda anlatmış olduğum Karaburun'a yerleşme ve yeni bir hayata başlama kararı alıp bunun uygulamasına çabaladığım için uzun bir süre aranızda olamadım.

Karaburun'a bağlı Çullu Köyü'nde cafe ve kahvaltı salonu açarak bu yeni yaşamın ilk adımlarını attım. Ancak daha önce de yazdığım gibi bu köyde henüz imar, elektrik ve su yok. Buna bağlı olarak da bilgisayar ve internette yok. Bundan sonra artık sitemize arasıra internet cafeden giriş yapacağım.

Bu arada; Karaburun'a gelmek, gezmek ve tanımak isteyen herkesi bekliyorum. Otel rezervasyonundan tutun, tarihi yerlerin, insan eli değmemiş koylara nasıl ulaşılır gibi her konuda yardım etmeye hazırım.

Görüşmek üzere hoşçakalın.

Bu arada bana nasıl ulaşabileceğiniz konusunda site yönetimiyle bilgi alışverişi yaptıktan sonra tekrar burada sizlere bilgi vereceğim.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-04-2008, 16:16   #59
Ağaç Dostu
 
mcege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-08-2007
Şehir: izmir
Mesajlar: 112
Kusuruma bakmayın arkadaşlar.
İnternet cafedeki bir aksaklık nedeniyle aynı mesajı 2. kez göndermişim. Tekrar özür dilerim.

mcege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-04-2008, 21:40   #60
dkp
Ağaç Dostu
 
dkp's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-06-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,513
Sayın mcege ; Karaburun fahri temsilcisi olarak görüyorum sizi..
Geçtiğimiz hafta sonunu orada geçirdik,çok güzeldi.
Katırtırnakları nın kokusunu hala hissediyorum.Sabah yürüyüşümüz biraz zordu(yokuşlardan dolayı) kahvaltıdan sonra enginar tarlasında dolaştık;hiç büyük şehirlerde satınaldığımız enginarlara benzemiyordu.Tahmin ediyorum ;tarla bize ilgiç geldiği kadar çiftçiye de bizim davranışlarımız ilginç gelmiştir.Meydandaki çay bahçelerinden birinde dinleniyorduk,saka kuşlarının konserini muhteşemdi..Dolunay da akşam çayı..canımız hiç ayrılmak istemedi..
Evet , Karaburun da yaşayanlar şanslı,son kararımız..

dkp Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 23:47.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024