agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Enerji
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 16-02-2011, 12:02   #121
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-04-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 481
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi engraulis Mesajı Göster
Çernobilde yaşanan kaza sarhoş bir kimse tarafından yapılan hata sonucudur.
Bizim ülkemizde yapılacak santrali uzaylılar mı yapacak? İşletmesinde robotları mı görevlendireceğiz? "Elhamdülillah müslümanız, bizde içki yok şükür" deyip iman gücümüzle mi önleyeceğiz olası hataları? Bir hatanın, ufacık tek bir hatanın yol açabileceği facianın sonuçlarını tahmin edebiliyor musunuz acaba?

elek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 12:45   #122
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi elek Mesajı Göster
Bizim ülkemizde yapılacak santrali uzaylılar mı yapacak? İşletmesinde robotları mı görevlendireceğiz? "Elhamdülillah müslümanız, bizde içki yok şükür" deyip iman gücümüzle mi önleyeceğiz olası hataları? Bir hatanın, ufacık tek bir hatanın yol açabileceği facianın sonuçlarını tahmin edebiliyor musunuz acaba?
Dünyada binlerce Nükleer santral var.Gayette güzel çalışıyorlar. Günümüz teknolojisinde her türlü tedbir alınmaktadır. Uranyumun nükleer santrallerde nasıl elektrik enerjisine dönüştürüldüğünü bence araştırın.
Ayrıca Türkiyenin uranyum rezervi de var. Bir barajın çöküp koca bir şehri yoketme ihtimali Termik santralin radyasyon kaçırma ihtimalinden yüzlerce kat fazladır. Kömür santralleri ise sürekli havayı kirletip çevreye ve insana sürekli zarar vermektedir. Oysaki bir çernobilin verdiği zarar fosil yakıtların yıllardır verdiği zarar karşısında devede kulak kalır. Atıklar konusuna gelince. Bir santralden çıkan atık tahmin edildiği gibi fazla değildir. Uygun saklama koşullarıyla çevreye hiç bir zarar vermeden yokedilebilir. Rusların yaptığı gibi bidonlarla karadenize atarakta çevreyi kirletir. Ama her şey kurallarına uyularak yapıldığında zararsız bir enerji üretim şeklidir.

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 13:42   #123
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Sayısını binlerce tahmin etmiyorsam da, nükleer santrallerin gayet güzel çalışmadığı kazaların ciddiyetinin buna aykırı bir durum yarattığı ortada. Her sene en az bir ciddi kaza haberi olyuor.
Ülkede uranyum olması nükleer yakıtın dışarıdan alınacağı gerçeğini değiştirmiyor. Çernobili bu kadar küçümsemenize şaşırdım, yüzlerce kilometre uzaktan Karadeniz sahilimizde kanser vakaları devam ederken bunu biraz konuyu hafife almak olarak görüyorum. Ukrayna'da ise felaket halihazırda yaşanmaya da devam ediyor. Görünüşe göre bir kaç bin/milyon yıl kadar da santral çevresi radyoaktif kalmaya devam edecek.
Atıkların hacmen fazla olmaması bütünüyle yanıtlmaya yönelik. Hiç bir bilinen uygun saklama koşulu yoktur, hiç bir çevreye zarar vermeden yok etme tekniği geliştirilmedi. Kurallara uygun bir atık yoketme yolu bulunamadı.

Cam ve kurşun kaplara konup derine gömülüyor. Herhangibir yeraltı faaliyeti bu atıkların açılması için yeterlidir. Amerika yıllarca okyanusa attı. En büyük kirletici de bu ülkedir. Okyanusda atıklara ne olduğunu da anlattım. Santrallerin çevresinde kanser olaylarındaki artışı da daha önce anlatmıştım.

Bir kaç milyon yıl kadar tehlikeli kalacak atıklar ortadayken bu santrallere temiz demekde bir anlam bulamıyorum. Çalışırken zaten kanser saçıyorlar.
Milyon yıl ne anlama geliyor gözönünde canlandırılamıyorsa, homosapiens türü yüzellibin yıl kadardır var. Yazıyı beş binyıldır yazabiliyoruz.

Yani bir atık varili nükleer ömrünü tamamlamadan en az beş ayrı insan türü yeniden evrim geçirebilir.
Ortadan kaybolan cro magnon türü ikiyüzellibin yaşındaydı.
Elli yıl kadar enerji versin diye ne kadar sürenin kirleticelği basit bir hesapla ortadadır.
( Elli yıl benim abartılı rakamım ortlama ömür bunu yarısı kadar santralde)

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 14:34   #124
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Büyüyoruz, her yıl daha çok enerjiye ihtiyacımız var. Ekonomik olarak, sadece nükleer santrallar artan enerji ihtiyacını karşılar. Radyasyon, evet bir risktir. Ama zeki insanoğlu, bilim ve teknoloji yardımıyla bu riskleri minimize eder.

Atıkları bertaraf etmek için olabildiğince derine gömmek, hatta mümkünse gelişmiş toplumların olabildiğince uzağına gömmek, gelişmiş ve daha çok enerji kullanan toplumlar üzerindeki riski de azaltır. Mevcut risk yönetimi sistem kuralları içinde gayet tutarlıdır. Kurallar, aynı teknoloji ve bilim kullanılarak, ucuz enerjiden elde edilen katma değerin risklerin kalıcı olarak yok edilmesinde harcanmasına engeldir, çünkü o zaman ortada katma değer kalmaz ve ekonomik olmaktan çıkar.

Aynı şekilde enerjinin yanısıra bu kadar insanın bir de doyurulması, çok gelişmişlerin daha da gelişmiş zevkleri sebebiyle daha çok doyurulması gerekir. Bilim ve teknoloji henüz doğa dışında bu doyurma ihtiyacının çaresine bakamadı. Başka bir bakış açısıyla, doyurulma ihtiyacının artmış olması belki de enerji ile birlikte geometrik olarak büyüyen başka bir pazarı, global ölçekte ortaya çıkardı.

Enerjide olduğu gibi, doğanın limitlerini geçerek, doğayı devre dışı bırakarak olmuyorsa doğayı değiştirerek, bu kadar insanın, gelecek 5 yıl içinde daha da çok olacak insanın karınlarını doyurmaya soyunmak, bundan pay almak bilançoların iyi görünümlerini garantileyen yatırımlardan biri olur. Bu sebeple, yine aynı bilim ve teknoloji yoluyla canlıların dna'larını değiştirmek, 24 saat durmadan beslenen somon yaparak pazara sunulan somonun maliyetini düşürmek, ot zehirine dayanıklı besin yapmak, ineğin memesine yapılan genetiği değiştirilmiş iğne ile süt miktarını %30 arttırmak tabii ki bu pazardan pay almanın bir yoludur.

Saklanamayan Çernobil olayı, bırakın çernobili, yüzlerce kilometre uzaktaki Rize'de kansere yakalananlar ve hala yakalanmakta olanlar, onlarca yıldır fotoğrafları çekilen petrole bulanmış su kuşları, daha senesi dolmayan meksika körfezinde tükenen nesiller ve önümüzdeki 20 yılda tükenecek olanlar, güney kutbunda hala rastlanan, hücrelerinde ddt saptanan penguenler, tarlasına organik tohum ektiğini sanan ama analiz edildiğinde gdo'lu olduğu anlaşılan, bu yüzden bir de telif hakklarına muhalefet cezası ödeyen şaşkın çiftçiler.

Bunlar olsa olsa sistemin küçük kazalarıdır ve göz ardı edilebilir. Toprağın altında gömülü ve binlerce yıl radyasyon yayacak atıklar kalıntılar da önemli değildir. Rizede kansere yakalanan çoluk çocuğun ne önemi var ki. Önemli olan metropollerde daha da büyük reklam tabelaları karşılıklı olarak ışıldamaya devam etsin, herkes benim malım daha iyidir diyebilsin, dünyadaki tüm tv kanalları, radyolar, yazılı basın aynı anda milyonlarca reklam yayınlasınlar bunun için daha da çok enerji kullanılsın, bilançolar iyi çıksın, hisse değerleri hep yükselme eğiliminde olsun.

Şirketlerin en uzun vadeli planlamaları beş yılı görür. İyi şirketler, her yıl önlerindeki beş yıl iyi kâr edecek şekilde yatırımlarını ve operasyonlarını şekillendirirler. Ar-ge harcamalarında (ki dünyadaki bilim ve teknolojiye harcanan kaynakların %90'nını oluşturur), patent başvurularında, yatırımlarında göz önüne alınan sadece ve sadece budur.

Evet, enerji ihtiyacı artacak. Bu, enerji pazarı büyüyecek anlamına gelir. Sistemin doğa ile ilgili endişeleri (sadece endişe dememek gerekir herhalde) bilançolarda tartacak, ifade edecek bir aracı yoktur bilançoların. Union Carbide'ın öldürdüğü otuz bin insan, gdo'lu pamuk yüzünden intihar eden iki yüz bin çiftçi, çernobilde hemen ölenler ve ölmeye hâla devam edenler, ve daha pek çok başka şey. Bunların bir önemi yoktur. Beş yıllık kâr zarar varsayımları bunları yansıtmazlar. O bilançolar o kadar önemlidir ki, on yıl sonra, elli yıl sonra ne olacağının bir önemi yoktur. Bu sebeple de doğa'ya müdahale etmek, doğa'nın kısa vadeli çıkarlar için kalıcı olarak değiştirilmesi tereddütsüz mübahtır. Bunun yanında arada bir yeşil renkli yazılar yayınlayıp bolça "çevre" sözcüğünü kullanmak ise artan hassasiyetten yararlanarak rakibi her kimse ondan daha fazla pay alma çabasından ibarettir.

Hep söylediğim bir şey. İnsan, bundan 10 bin yıl önce ne kadar medeni ise bugün de ancak o kadar medenidir. On bin yıl önce sadece ok ve yay kullanabiliyordu, oysa bugün gezegeni hatta neredeyse güneş sistemini yok edebilecek teknolojiye sahip. Bilançoların gerektirdiği gün bunun için de adım atılacağından kendi adıma pek bir kuşkum yok.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 15:18   #125
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
genelde bu enerji açığına çözüm olarak önerilen yöntemler malesef tek başlarına çözüm getirmekten çok uzaklar.

rüzgar ve güneş sürekliliği olan enerji kaynakları değillerdir.rüzgar canı isterse eser,güneş akşam olunca batar.

bu büyüklükte enerjiyi yedeklemek te mümkün olmadığı için anlık üretimleri neyse onu kullanabilirsiniz.
bu sebeple güneş ve rüzgar santralleri daimi üretim yapabilen bir başka santralle paslaşarak üretim yapma zorunluluğu vardır ki
güneş ve rüzgar olmadığında alternatif enerji santralinin bağlı olduğu elektrik sistemindeki abonoler karanlıkta kalmasın.

ayrıca kurulu güç bakımından denkleştirme yapıldığında 1 kw termik hidrolik ve nükleer santrale karşı kurulu gücü 5 kw olan rüzgar veya güneş satrali kurmak gerektiğinide unutmamak gerekir.

son olarak şunu eklemek isterim.türkiyenin uranyum rezervi 10000 ton olarak ifade edilsede uranyuma muadil olarak gösterilen toryum rezervi 300000 ton olarak ifade edilmekte.

amerika,japonya,almanya,ingiltere,fransa,rusya.... bu ülkeler sadece dünyanın engelişmiş ülkesi değil dünyadaki nükleer santrallerin 2/3 sasahip ülkeler.

bırakın enerji üretmeyi türkiyenin ar ge çalışmalarını yürütmek için bile çoktan nükleer enerjiyi kullanması gerekirdi.

korkunun ecele faydası yok,bence bu geç kalınmışlıkla bir an önce santraller kurulmalı,atık yönetimleri konusunda çalışmalar yürütülmeli......

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 19:01   #126
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Bu ecel konusunu açmışken, uranyumun ham olduğunu santrale işlenmiş ürün gerektiğini bunun da bütünüyle dışa bağımlı olacağını da ecele hatırlatmak gerekiyor.

Saydığınız ülkelerin nükleer enerji kullaıyor olmaları onların doğru iş yaptığını ve uygun bir yol olduğu sonucuna varmıyor. Bu ülkeler aynı zamanda dünyanın geri kalanını sömüren ülkelerdir de.
Sizce nükleer atıklarını nereye yolluyordur Fransızlar? Ben söyleyeyim kendi ülkelerinde değil atık stokları.
1kw elektrik neyle üretildiğinden bağımsız olarak 1 kw elektiriktir. Nükleer santralin daha kaliteli elektirği diye bir durum yoktur.
Burada karlılık değil, radyoaktif atıklar sorunudur konuşmak istenmeyen durum. Malum Saydığınız ülkelerden ABD yıllar boyunca okyanusa attı bunları. Şimdi de atmadığına dair elimizde yeterli veri yok.
Çevresine kanser yaydığı sabit olan ve bu da sızıntı yapmayan bir santral için, karlılık diye bir seçenek yoktur.
Bu ülkelerde nükleer kazalardan muaf değildir bu ülkelerde de kazalar oluyor.
Halkın sağlığını hiçe sayan bir enerji üretimi hiç bir nedenle makul olamaz.

Atık yöntemleri konusunda bilinen hiç bir çözüm yoktur. Bir yerlere atılıyor atıklar. Bu atıklar ev atıkları da değildir biraz çevreyi kirletsin sonra doğaya plastik kirliliği yaratsın. Milyon yıl boyunca kalacak bu radyoaktif çöp.
Yani ecel bizden sonra evrimleşecek insan türlerini bir kaç kere daha yakalarken, bu çöpler çevrede bulunmaya devam edecek.
Dikkat edin torunlarımız demiyorum.
Bir nükleer atığın ömrünün yarılanması için geçecek sürede yeni insan türleri ortaya çıkabilir.
Cro magnon Neandertal ve homosapiens 250 bin yl kadar süreç içinde ortaya çıkıp kaybolan türler.
Sonuncusu biz oluyoruz. En yeni tür yani. 150 bin yıl kadar geçmişimiz.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 19:31   #127
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 16-02-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 5
Nükleer santrallere karşı değilim. Yazıma bununla başlamak istedim. Bir çoğumuz rüzgar enerjisi , güneş enerjisi varken neden nükleer enerjiye bakılıyor diye yazmış durmuş. Ancak bir rüzgar değirmeninin 800.000-1.000.000 dolar arasında olduğunun bilincinde miyiz? Ve bir rüzgar santralinin kurulması için en az 40 adet rüzgar değirmeni kurulması gerektiğinin? Peki 40 milyon doları harcadık getirisi kaç kasabayı aydınlatabilecek? Nükleer enerjinin verebileceği enerjinin yanında malesef bir hiç kalır. Güneş enerjisi santralleri hakkında yorum yapmak istemiyorum. Geçenlerde yenilenebilir enerji sempozyumuna gitmiştim, orada dinlediğime göre henüz gelişme aşamasında ve pahalı. Bekleyip göreceğiz.

Bekleyip göreceğiz diyoruz ama vaktimiz var mı? Yok. Rusya ve ABD ye bağımlı mı kalacağız? Bu ülkelere bağımlı kalacağımıza riske girerim ve kendi enerjimi kendim üretirim daha iyi. 2-3 adet nükleer enerji santralinin şu an için kurulması gerekiyor. Daha sonraki yıllarda güneş enerjisi , rüzgar enerjisi ve biyogazın yaygınlaşmasıyla bu santralleri kapatabiliriz. Ancak şu an ihtiyacımız var.

criss1985 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 19:56   #128
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Temel ayrım da sanırım burada. Sistem bireylere iyi belletmiş. On bin yıl öncesinin insanı aynı ilkellik ve vahşet ile fakat bugünün teknolojisiyle doğaya ve geleceğe saldırıyor. Bir farkla ki, bunun geri dönüşü yok.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 20:06   #129
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Daha sonra santrali kapamaya karar verdiniz. Sürekli tekrarladığım atıkları görmezden gelerek kapadığınız santralin ne faydasını görmüş olacaksınız.
Çalıştığı süre boyunca çevresinde yaşayanların kansere yakalandığı gerçeği değişecek mi?
İnsan nesli bugüne kadar bu kadar tehlikeli sonuçları olan hiçbir şey üretmemişti. Bu bir kaç on yıl enerji üretmeyi haklı çıkarabilecek hiç bir argüman içermiyor.
Üstelik de endüstriyel sanayi kaçınılmaz olan da değildir.

Rüzgar santrali rakamı gerçekçi değil.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 20:44   #130
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi memet Mesajı Göster

Rüzgar santrali rakamı gerçekçi değil.

http://www.turkelektrik.com/T-Ruzgar%20Turbini.htm

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 21:00   #131
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
3000 mw lık açığı rüzgar türbinleri ile kapatmaya çalışırsak 15 000 mw kurulu gücü olan rüzgar santrali kurmak gerekir.
herbiri 2 mw gücünde 7500 adet türbin demek bu.yani kanatları uç uca deyecek gibi dizilse 750 km yapar.her yıl artarak yenileri yapılması lazım gelir ki türkiye rüzgar kapasitesi 50000 mw kurulu güç olarak ifade edilmekte..

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 21:14   #132
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
birde güneş santralinin uygulanabilirliğine bakalım..

1 kw kurulu güç 6 metrekare alan kaplamakta,
1 mw 6 dönüm
1000 mw 6 000 dönüm
15000 mw 90 000 dönüm

bu rakamlar paneller aralarında 0 aralık olacak şekilde yan yana dizilirse çıkacak sonuçlar.

yuvarlak hesap 100 000 dönüm,10 km kare alan.**** başka deyişle heryıl 100 metre genişliğinde 1000 km uzunluğunda güneş panelinden bir yol...

şaka değil bu rakamlar,gerçeğin ta kendisi !

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 07:50   #133
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
"Günümzde rüzgar enerjisinden yararlanmak için kurulacak olan rüzgar santralının kurulum maliyeti ortalama 1 kW başına 1000 YTL dir. Getirisi ise üretilen enerji miktarının büyüklüğü ile hızla artmaktadır.Örneğin yılda 3 milyon kWh elektrik üreten bir rüzgar türbininden elde edilecek enerjinin maliyeti kW başına 2 cente kadar düşmektedir."


"Günümüzde kurulu rüzgar gücü kapasitesinin kW başına ortalama maliyeti 900–1100 Euro arasında değişmektedir."

Linklere nette kolayca ulaşılabilir.

Hazır maliyet hesabın girmişken, radyoaktif atıkların milyon yıllar boyunca sürecek yarılanma ömrünün maliyetini ne olduğunu da inceleyebiliriz.

Santralin yakınında yaşadığı için kanser olan bir kişinin maliyeti nedir?

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 16:04   #134
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Oradan bakınca nükleer enerji üretmek teknolojinin ta kendisi olarak görülüyor olabilir. Ama asıl "teknolojinin ta kendisi", yapılamaz denen şeye gidecek yolu açan fikir ve projelerdir.

Rüzgar ve güneş panelleri içinkabaca hesaplar yapmak mantıksız ve geçersiz.

1. Güneş panellerini yanyana dizmeyeceksiniz elbet, bu şekildeki hesaplamayı birden google'nin anlamsız tercümanlığına benzettim(sadece kelimeleri yanyana getirip sonuç budur demek gibi). 1KW güç için 6 metrekare kurlum alanı gerekiyorsa bu alan elbette yanyana dönümlerce araziden değil, dikey sistemlerden elde edilecek.

Ve teknoloji ile paranın nükleer santralin kurulması için kullanılmasındansa, güneş enerjisini depolayacak sistemler için kullanılması daha uygun düşer ama gören yok.

2. Rüzgar santrallerine gelelim. Yanyana kurulacak 7500 türbin bile olsa bunları tek bölgeye 750 km şeklinde kurmanın mantığı nedir? Vadi ve boğazlara bölümler halinde kurulması mümkün.

Ayrıca bir türbinden elde edilecek enerji için, istenen enerjinin 5 katı güce ihtiyaç duyan türbinlere gerek yok, zira %40 pratk verimle çalışan türbinler mevcut.

Ve şu projelerden haberdar mısınız bilmiyorum; hani rüzgar her zaman esmez, canı isteyince eser o yüzden rüzgar enerjisi iyi değildir denir ya; canı isteyince değil işte artık sistem isteyince o rüzgar esecek. Nasıl mı? DİKEY SİSTEMLERLE. Gökdelenvari yüksek bir yapı inşa edilecek ve tabandan hava ısıtılacak. Isınan hava yükselecek ve taban-tavan arasındaki basınç değişiminden, istediğimiz hızdaki rüzgarın oluşumunu ayarlayabileceğiz. Yani rüzgarı istediğimiz anda istediğimiz kadar üretebileceğiz. Ülkemizde de bu sistem denenme aşamasında.

Olmaz demekle olmuyor, teknolojiyi "olmaz" denen şeyler için geliştirmek gerekiyor.

Nükleer teknolojisi nasıl olsa önümüze hazır gelecek, armut piş ağzıma düş. Oysa bu ülkede imkansız deneni başarabilecek kapasitede o kadar çok beyin var ki. Hem de çok kısa sürede.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 16:06   #135
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Şunu da eklemek istiyorum: Teknoloji kullanıldıkça ucuzlar, öcüymüş gibi davrandığımızda ise şimdiki gibi olur.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 20:40   #136
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Nariel Mesajı Göster
Oradan bakınca nükleer enerji üretmek teknolojinin ta kendisi olarak görülüyor olabilir. Ama asıl "teknolojinin ta kendisi", yapılamaz denen şeye gidecek yolu açan fikir ve projelerdir.
2. Rüzgar santrallerine gelelim. Yanyana kurulacak 7500 türbin bile olsa bunları tek bölgeye 750 km şeklinde kurmanın mantığı nedir? Vadi ve boğazlara bölümler halinde kurulması mümkün.


Ve şu projelerden haberdar mısınız bilmiyorum; hani rüzgar her zaman esmez, canı isteyince eser o yüzden rüzgar enerjisi iyi değildir denir ya; canı isteyince değil işte artık sistem isteyince o rüzgar esecek. Nasıl mı? DİKEY SİSTEMLERLE. Gökdelenvari yüksek bir yapı inşa edilecek ve tabandan hava ısıtılacak. Isınan hava yükselecek ve taban-tavan arasındaki basınç değişiminden, istediğimiz hızdaki rüzgarın oluşumunu ayarlayabileceğiz. Yani rüzgarı istediğimiz anda istediğimiz kadar üretebileceğiz. Ülkemizde de bu sistem denenme aşamasında.

Olmaz demekle olmuyor, teknolojiyi "olmaz" denen şeyler için geliştirmek gerekiyor.

Nükleer teknolojisi nasıl olsa önümüze hazır gelecek, armut piş ağzıma düş. Oysa bu ülkede imkansız deneni başarabilecek kapasitede o kadar çok beyin var ki. Hem de çok kısa sürede.

Peki bu havayı ısıtma olayı nasıl gerçekleşecek ? Zaten nükleer santrallerde su ısıtılıp buhar elde ediliyor. Bu buharın gücüyle mekanik enerji elde ediliyor. Sizin bu dediğiniz olay mantıken ancak sıcak ülkelerde uygulanabilir.O da yeterli derecede olmaz.
Günümüzde herkes evinin çatısına güneş paneli ve rüzgarlı günlerde kullanmak için rüzgar türbini koyabilir. Peki bunların geri dönüşüm süresinden haberiniz var mı? Yeni bir ev yaptırdım ve bu evin çevreci olması için elimden geleni yaptım. Evin çatısının şekli bile güneş açısını en iyi şekilde alacak şekilde. Amacım güneş panelleri ve rüzgar türbini ile evimin elektriğini karşılamaktı.
Biraz araştırınca bu işe yatılan paranın geri dönüşüm süresinin çok uzun olduğunu fark ettim. Bir rüzgar türbini insanların zannettiği gibi basit bir şey değil.
En ucuz rüzgar türbinleri çin yapımı olanlar. Fiyatları 4000 $ civarında. Bir güneş paneli en ucuzu 500 lira. Sürekli kullanım için akü ve inverterde gerekli. Sonuçta en az 20 bin lira yatıracaksınız bu işe ki evinizde bedava elektrik kullanabilesiniz. Güneş panellerinin ömrünün de 20 yıl olduğunu hatırlatayım. Ayrıca 3 yılda bir akülerinizi değiştirmek zorundasınız.
Bu teknoloji daha çok uzun süre pahalı bir üretim şekli olmaya devam eder.
Ben size küçük çaptaki bir yatırımdan örnek verdim. Bir fabrika için olanını siz düşünün artık

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 21:45   #137
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Gökdelen ya da kulelerdeki taban-tavan mesafesi, çok az ısıyla bile havanın yükselerek soğumasına ve basınç değişimine olanak sağlar. Yani tabandan havayı yükseltmek için termik santral benzeri ekstra yapı inşa etmeye gerek yok. Bu amaç için belli bölgelere gökelenler inşa etmenin zor hiçbir tarafı yok, güçlü firma ve isimler şu an sadece İstanbul'da bile mantar gibi gökdelen dikmekte. İşin içine biraz daha kalifiye eleman eklenerek teknik amaçlı gökdelenler pekala dikilebilir, nükleer santral kurulumundan daha kolay olacağına şüphe yok. Ama ön çalışma gerektiriyor tabii, sanırım bu da devletimize zor geliyor.

Kişisel olarak evimizin ya da bir tek binanın elektriğini bu yöntemlerle karşılamak istersek elbette ki pahalıya malolur; olaya bu şekilde değil toplu olarak bakın. Sonuçta evimiz için de küçük bir termik ya da nükleer santral kursak kendini amorti etmesi daha bile uzun sürer. Eğer iki enerji üretim tipinin yatırımsal olarak geri dönüşümünü karşılaştıracaksak, eşit koşullarda karşılaştırmalıyız.

Mesele işin teknolojiini üretilebilir ve satılabilir hale getirmek, ufak denemeler yapıldığında çok pahalıya patlayacağı kesin. Tıpkı bir üniversitede yapılan deneylerin, alınan tekil cihazların çok pahalıya gelmesi, teknolojisi yayılınca da makul tutarlarla uygulamaya geçilebilmesi gibi.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-02-2011, 23:01   #138
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Ahlakî bir sorun.

#124 nolu mesajımda çok üstü kapalı yazmışım.

Nükleer santral kurulsun, kurulmasın konusu, nerede bulunduğunuza ve ne yöne, nasıl baktığınıza göre başka başka görünür.

Bu forum, bir "kapital" forumu olsaydı, hangi enerji yatırımının ne kadar sürede kendini ödeyeceğini, maliyetleri, yatırımcı şirketlerin olası bilançolarını, hisse değerlerini vb. tartışırdık. Global ekonominin kuralları içinde hala fosil yakıtlara yatırım yapmanın kârlılığını, nükleer enerji yatırımlarında teknoloji transferleri ve hatta konsorsiyum fırsatlarına da bir göz atma şansımız olurdu.

Dediğim gibi, neredeyseniz oradan bakarsınız.

Bu başlığın ikinci mesajında Malina, kelli felli bir yazarımızın o zamanki yazısından bir alıntı yapmış. Söz arasında şöyle diyor yazar;
Alıntı:
Biliyorum, çevreciler bu sözlerime karşı çıkacaklar.
Evet, çevreciler nükleer yatırımlara sonuna kadar karşı çıkacaklardır.

Çevreciler açısından, global ekonominin, Dünya Ticaret Örgütü çerçevesinde oluştururan piyasaların bir geçerliliği yoktur ve bu piyasalar insanı, canlıları, dünyayı ve dünyanın geleceğini dikkate almazlar.

Enerji ihtiyaçları, enerji fiyatları ve kaynakları da bu piyasalar tarafından ön görülüp sermayenin nerelere yatırılacağına karar verilir. Neyin ucuz, neyin pahalı olacağı da aynı şekilde yine bu piyasalar tarafından belirlenir. Dahası, ne zaman ne kadar enerjiye ihtiyaç olacağı da yine bu piyasalar tarafından belirlenir.

Alıntı:
Türkiye'nin bu günkü büyüme hızına paralel olarak her yıl 3500-4000 mw yeni enerji gereksinimi doğmakta.
Bir üyemiz böyle yazmış. Doğrudur. Oradan öyle görünür.

Name:  reklam.jpg
Views: 1129
Size:  46.5 KB

Bakılan yerden görünen ve "büyüme" ile orantılı olarak görülmek istenen budur.

Name:  Chipco.jpg
Views: 1053
Size:  13.3 KB

Oysa çevrecilerin görmek istediği budur.

Name:  citylights.jpg
Views: 1472
Size:  27.3 KB

Daha uzaktan bakıldığında da hali hazırda görünen budur.
Bu parlaklığı daha da arttırmak için tabii ki nükleer santraller gerekir. Hatta her şehire ikişer tane olsa daha da iyi. En parlak biz oluruz böylece.

Oysa çevreciler bir iki adım geri çekilip düşünebilmeyi de becerebilmeliler neden bu kadar çok enerjiye ihtiyaç var diye. Kim kullanıyor bu kadar çok enerjiyi ve ne işe yarıyor, neden daha az kullanılmıyor, neden yenilenebilir kaynaklarla enerji üretimi çok pahalı?

Burada bireyleriz. Profillere göre, bir motokurye, iki mühendis, bir heykelci, bir şehir kaçkını üşütük, zaten ne düşünürsek düşünelim yapabileceğimiz şeyler sınırlı.

Olsa olsa az enerji kullanmak üzere bireysel tedbirler, kendimizce küçük yatırımlar yapabiliriz. Sistemin içindeyiz ister istemez. Kendini 15 senede amorti eden rüzgar sistemine yatırım yapamıyorum şimdilik, ama 4 misli daha az enerji tüketen bir sisteme ülkede beşinci veya altıncı kişi olarak yatırım yaptım. Şu rüzgar sistemlerini seri imalata soksalar da kendini 4 senede geri ödeyebilecek duruma gelse diye beklemedeyim.

Çift yönlü saatlerle ilgili kanun, yönetmelik vb. çıkardılar ama uygulama yok. Olsa dört yılı da beklemeyeceğim.

Kaçımızın evindeki tüm aydınlatmalar led. Muhtemelen hiç birimizin. Neden? Çok pahalı. Neden çok pahalı? Çünkü yatırım yapılmamış. Neden yatırım yapılmamış, nükleer enerjiden daha mı zor bir teklonoloji? Aksine çok basit, ama sistemin kurallarına çok uymuyor.

Name:  cernobil1.jpg
Views: 1855
Size:  43.8 KB

Burası bir zamanlar bir lunaparktı. Şehirdeki nükleer santralın enerjisiyle çalışır, çocuklar güle oynaya bunlara binerlerdi. Nerede şimdi o çocuklar? Dahası, Karadeniz bölgesinde kaç insanımız bu yüzden öldü? Önümüzdeki 10 yıl içinde daha kaç kişi ölecek?

Hadi sistemin içinden soralım, malum her şey para ile ölçülür. Çernobilden yayılan radyasyon sebebiyle Türkiyede kanser tedavisi masrafı ne olmuştur? Böyle bir araştırma var mıdır? Neden gerek görülmemiştir? Muhtemelen yapmak isteyen çok olmuştur da finanse edilememiştir.

Alıntı:
Çernobilde yaşanan kaza sarhoş bir kimse tarafından yapılan hata sonucudur
Demiş bir üyemiz. Bunu sarhoşların kaza yapma riskini sıfır almak gerekir şeklinde mi yorumlamalı. Böyle kaç kaza var ve bu kazalar bu güne kadar kaç hayata mal oldu, çevreye geri dönüşü olmayan bir şekilde ne kadar zarar verildi?

Çok mu güveniyoruz kendimize? Teknoloji üretip satanlar ne kadar mükemmel? Aslında mükemmel olmak gibi bir kaygıları da var mı?

Az buçuk hesap yaptık diye medeni mi olduk? On bin yıl öncesinin insanına göre ne kadar ileriyiz? Bence ileri olmadığımız muhakkak, ama en az on bin kez daha tehlikeliyiz.

Nükleer atıklar gezegen dışına gönderilmediğine, nükleer olma özellikleri de yok edilmediğine göre yine dünya üzerinde kalıyor. Belki de doğa'nın makbul olmayan, bu enerjiyi kullananların pek uğramadığı bir yerlerde konumlandırılıyorlar. Çevre takvimine göre ne kadar dar ve kısa vadeli bir görüş. O atıklar orada kalacaklar, en iyi ihtimalle, bugünkü nesiller yok olduktan sonra gelenlerin burun buruna kalacakları bir problem olacak. Fakat, aynı zamanda, bilanço takvimine göre de çok mantıklı. O zamana kim öle, kim kala. Şimdi reklam panoları ışıldamak zorunda.

Name:  bhopal_girl.jpg
Views: 8916
Size:  14.1 KB

Bu resim Çernobilden değil. Orada böyle bir görüntü bile olamadı. O bebeğin gözlerini kapatacak bir el bile kalmadı. Bu resimdeki başka bir sarhoş kazası. Topu topu otuz bin kişiyi öldürebildi.

Enerji pazarını yönlendirenlerin bakış açıları bana 180 derece zıt olmasına rağmen anlayabiliyorum. Kendi içinde gayet tutarlı. Sonunda onlar kazanacaklar, çevre zaten kaybetti.

Anlayamadığım ise bireyler özellikle de "ağaçlar"ı sevdiğini düşünen bireyler.


Düzenleyen MeyveliTepe : 18-02-2011 saat 09:02
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 11:53   #139
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe Mesajı Göster
#[Enerji pazarını yönlendirenlerin bakış açıları bana 180 derece zıt olmasına rağmen anlayabiliyorum. Kendi içinde gayet tutarlı. Sonunda onlar kazanacaklar, çevre zaten kaybetti.
Nükleer enerji için olan bakış açıları kendi içinde de tutarsız sayın Meyvelitepe. Enerji israfını azaltacak düşünceyi yaygınlaştırmak çok zor gözüküyor. Ama daha az zor olan temiz enerji düşüncesi belki yaygınlaşabilir.

Aslında bazı şeyler biraz da moda. Bir büyük firma çıkıp nükleere hayır dese, farklı enerji kaynağı kullanılan bir alan oluştursa (devlete bağımlı olacak tabii), diğer tüm büyüklü küçüklü firmalar onu taklit eder. Buna adım gibi eminim.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 16:52   #140
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
500 g kömür 1.5 KW saat
500 g petrol 2 KW saat
500 g doğal uranyum 82000 KW saat enerji üretir.

Petrolün ve kömür sürekli çevreye zarar verirken nükleer santrallerde kurallara uyulduğu müddetçe çevreye zarar verilmez. Ve bilinenin aksine atık miktarı o kadarda çok değildir. Uygun koşullarda saklandığı müddetçe de çevreye zarar vermez.
Ben burada nükleer enerji iyidir demiyorum. Şu an için en ucuz ve en az zarar veren sistem budur diyorum.
Türkiye enerjisinin büyük bir kısmını fosil yakıtlardan sağlıyor. Bu nedenle hem pahalı elektrik kullanıyoruz hemde her geçen gün havamızı kirletiyoruz. Nükleer enerjide ise reaksiyon tamamen kapalı bir ortamda gerçekleşir ve herhangi bir gaz salınımı olmaz. Ayrıca burada ısınan su kilometrelerce uzaktaki şehirlerin ısınma ve sıcaksu ihtiyacını da karşılayabilir. Böylelikle binlerce konutun fosil yakıt kullanmasının da önüne geçilir.

Çevreci diye bilinen rüzgar santralleri bile rüzgar enerjisini mekanik enerjiye çevirir ardından bu mekanik enerji manyetik enerjiye çevrilir. Bu manyetik alanda çevreye yayılır. Malumunuz manyetik alan canlılara zarar verir.

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 18:14   #141
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Nükleer santralde kurala uyma diye bir seçenek yok. Defalarca tekraladığım ve anlamazdan geldiğiniz gibi Almanayadaki araştırmaya göre beş kilmotre çevresinde kanser olaylarında % 50 artış yaratıyor bu ne kadar kurala uyulursa uyulsun sonucun ne olduğuna dair yeterince açıklama değilse insanlar kanser olabilir önemli olan santaralin karllılğı gibi bir mantığınız var.
Manyetk alanın canlılara zarar vareceğini düşünebiliyorsunuz, nükleer santralin kaza olmadan bile çevresine kanser yaymasını önemsemiyorsunuz. Nükleer atıklerın milyon yıllarca radyoaktif tehlike yaratmasını önememiyorsunuz.
Bütün manyeti kalanlar çevrenize zarar veriyor. Elinzdeki telefonunuz da dahil. Hiç birisi milyon yıl boyunca tehlike saçmıyor.

Bütün endrüstriyel ürünler çevreye bir şekilde zarar veriyor. Nükleer artıklarla hiç birisi yarışamaz.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 19:09   #142
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi memet Mesajı Göster
Almanayadaki araştırmaya göre beş kilmotre çevresinde kanser olaylarında % 50 artış yaratıyor
Fransa’da 59, Almanya’da 17, Japonya’da 55, ABD’de 104, İngiltere’de 19 ve Kanada’da 18 nükleer santral var. Dikkat ederseniz bu ülkeler kendi vatandaşlarına en fazla değer veren ülkeler. Gerçekten dediğiniz gibi kanser olayları bu nükleer santrallerden dolayı artmış olsa bu ülkeler çoktan kapılarına kilidi vururlardı.
Nükleer santraller
► Çevreyi kirletmez.
► Karbondioksit ve karbon monoksit salmaz.
► Azot ve sülfür oksitleri salmadığı için asit yağmurlarına neden olmaz.
► Ülke Uranyum ve Toryum yataklarına sahip ise kaynak bakımından dış ülkelere bağımlı olmaz. (Ülkemiz her ikisine birden sahiptir.)
► Risk açısından en düşük tehlike riskine sahiptir.
► Birim Kilovat başına termik santralar den daha ucuza mâl olan elektrik enerjisi sağlar.

ve bir santralin bir yıllık atığı 1 - 2 m3 civarındadır. Işıma yapma süresi geçene kadar çzel güvenli ortamlarda bekletilir bu artıklar. Ve nükleer santrallerde 3 m den daha kalın özel bir beton kazanın dışını kaplar. bunun nedeni radyasyon kaçağını önlemek değil olası kazalarda 15 cm kalınlığındaki kazanların zarar görmesini engellemektir. Eskiden yapılan santrallerde bu güvenlik önlemi bulunmadığından kazalar yaşanmıştır. Günümüz teknolojisinde bu santrallere uçak bile düşse hiç bir zarar oluşmayacak şekilde inşa edilmektedir. Ve kesinlikle santralin dışında bir radyasyon oluşmamaktadır. Buralarda kullanılan malzemeler belli süre sonra ışıma özelliklerini kaybederler. Bu da zannedildiği gibi milyonlarca yıl değildir.

Bugün istanbul çevresinde doğalgazla çalışan kaç tane özel termik santral olduğundan haberiniz var mı? Tüm Türkiyeye yaydığımızda çok büyük bir sektör olduğunu görürsünüz. Elbetteki adamlar nükleer santrallerin açılmasını istemez. Kendi kazançlarından olacaklar çünkü. Devlet daha ucuza elektrik üretirken bu şirketlerden de daha ucuz elektirik almak isteyeceklerdir. Bu nedenden gelişmekte olan ülkelerde Nükleer santrallere çok fazla çamur atılır. Nükleer santralin çevreye verdiği en büyük zarar soğutma suyu olarak deniz ya da göl kullanıldığı durumda buradaki canlıları olumsuz etkilemesidir.

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 20:13   #143
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Bu sözleriniz Almanya'da yapılan araştırma sonucunu ortadan kaldırmıyor.
Çevreye zararı konusundaki kanser araştırmasını görmezden gelmeniz ilginç.
Çernobil ve ondan önceki vesonraki kazaların çevreye zararı sürüyor biliyorsunuz. Nesillerce de sürecek.
Ermenistandaki santralde kaza olup olmadığını olduysa sızıntı var mı yok mu onu da bilemiyoruz malum. Kimse bu konuda açıklama yapmadığına göre. şüphelensek iyi olur.

Risk olarak da bir kaza nesiller yetiyorken riski yok demeniz çok manidar. Beş kilometre çevresinde kanser vakalarında artış araştırılmışken çevreye zararı yok denemez.

Nükleer santralleirn tehlikesi, termik santrallerden sözedilerek bertaraf edilemez. O kötü ama bu da kötü biçimde bir argüman hiç bir şeyi makul duruma geçirmez.
Saydığınız ülkelerin vatandaşlarına değer veren ülkeler biçiminde tanımlanmasının da bir geçerliliği yok. Bu bir varsayımdan ibaret. (ABD de New orleans da olanlar herkesin malumudur.) Nükleer santrallerin iyi olduğu sonucuna da varmaz.
Çerbobilden sonra bir tane ABD bir tane Japonya da iki çok ciddi nükleer kaza yaşandı. Bu vatandaşlarıan saygı gösterilen ülkelerde bu konunun haber yapılması engellendi.
Soğutma suyunun tehlikeesinden sözetmenize ayrıca sevindim. Her durumda kullanılacak su tehlikeli zaten.

"Pu-239 çekirdeğinin ise 244 000 yıl güvenli bir şekilde saklanması gereklidir. Nükleer atık saklama sorununun çözümsüzlüğü buradan kaynaklanmaktadır. "

Haklısınız sadece 200bin yıl yeterliymiş. İşte şimdi konu çözüldü.
Yan ihomosapiensin evrimi kadar süre bu tehlikeli atığın ömrünün yarılanması için yetiyormuş. Dikkat yarılanma ömrü bu. Bir homosapiens evrimi için gereken süre daha maddde radyoaktif kalacak.
Bildiğiniz beşyüzbin yıl bu. Milyon diye abartmışım.

Bu kadar tehlikeli atık üreten bir işletme sadece ve sadece birilerinin kar elde etmesi için yaplıyor. Çevreye insanlar nesillere zararı bu hesabın dışında kalıyor.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 20:17   #144
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Bu da bir alıntı
"Ortalama gücü 1000 MW olan bir nükleer santral yaklaşık 27 ton yüksek düzeyli, 250 ton orta düzeyli ve 450 ton düşük düzeyli atık üretir. Bu atıklar ve tükenmiş yakıt çubukları 10-20 yıl boyunca reaktörün içindeki ya da yanındaki havuzlarda bekletilerek radyasyon seviyesi düşürülür. Ancak atıklar reaktörden çıkarıldıktan sonra yaklaşık 1 milyon defa daha fazla radyoaktiftir. Ve hâlâ oluşan yeni izotopların radyoaktif bozunmalarından ötürü ısı üretirler. Geriye kalan ve sıvılaştırıldığı için 200 bin defa daha fazla hacim kaplayan milyonlarca metreküplük, yüksek seviyeli sıvılaştırılmış radyoaktif atıkların da çelik tanklarda çevreden binlerce yıl yalıtılması gerekmektedir.

Ancak radyoaktif sızıntıyı nihai olarak engelleyecek hiçbir yalıtma sistemi de yoktur. Çelik tanklar 10-15 yıl içerisinde yüksek düzeyli, asidik ve sürekli radyoaktif ışınım sonucunda çatlar. Nükleer atıklar böylece doğaya sızarak, su ve besin zincirine katılır. Bu durumun ABD’de ve Rusya’da bilinen değişik örnekleri vardır. Aynı nedenlerden dolayı son dönemlerde en güvenli yöntem olarak görülen jeolojik depolama için camlaştırılan atıkların da belli bir süre sonra, mikroskobik çatlaklar yaptığı ve camın yapısını bozarak çevrede sızıntıya neden olduğu İsveç’teki uygulamalar sonucu ortaya çıkmıştır."

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 20:38   #145
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
İnternette bu ve buna benzer bir çok karalayıcı yazı bulabilirsiniz. Yazının gerçekleri yansıtmadığı daha ilk cümlesinden belli. Nükleer santrallerde kesinlikle tonlarla ifade edilen rakamlar kullanılmaz. gram seviyesinde maddelerle ısı enerjisi açığa çıkar.
Ben yazdıklarımı internet sitelerinden öğrendiğim kadarıyla yazmıyorum. Lise ve yüksekokul olmak üzere 6 sene Elektrik eğitimi almış ve elektrik üretimi alanında bir çok santrali yakından tanıyıp araştırma fırsatı bulmuş birisi olarak yazıyorum.
Nükleer enerjiye karşı çıkmak fosil yakıt kullanarak çevreyi kirleten özel santrallerin ekmeğine yağ sürmektir. Rüzgar santrali ya da boğazlara akıntı santralleri kurabilecek kapasitede binlerce firma var. Ama neden hiç biri kurmuyor. Daha ucuz sermayeyle kurulabilecek santraller varda ondan. Çevrenin kirlenmesi onların umurunda değil. Onlar kazandıkları paraya bakarlar.

Eğer yazınızda bahsettiğiniz gibi tonlarla ifade edilen değerlerde atık oluşsaydı nükleer enerji ile çalışan denizaltı ve gemilerin atıklarını depolamak için için yanlarında daha büyük tankerler bulundurmaları gerekirdi. Halen Dünyada 120 den fazla nükleer enerji ile çalışan denizaltı bulunuyor.

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 20:52   #146
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Neyin karalanması bir izah etseniz.
İşte kazalar ortada. Bir tane de değil. Ermenistan'da kaza olup olmadığını bile öğrenemiyoruz.
Denizlerin dibindeki atık varillerini nasıl açıklıyorsunuz.
Atıları saklamanın bilinen hiçbir güvenli yolunun bulunamamış olmasına neden bir şey söylemiyorsunuz. Isarla kanser olayından bahsediyorum ondan sözetmiyorsunz, kanseri mi önemsemediniz, bir santralin çalışmasının yan etkisi olarak gördüğünüz için mi. Sözetiklerim basit ayrıtılar mı?
Birden falza kaza sözetmeye değmeyen ayrıntı mı?
Ülkemizde depolanmış nükleer bombalar uygun artlarda mı korundu. Şimdi ne şartlarda korunuyor. İsrailin elindeki nükleer bombalar ne şartlarda. Bunlar raodyoaktif maddeler hiç bir korunma yolu bulunmuş değil. Nükleer denizlatılar nükleer tehlikeni denizlerde dolanmasından başka bir şey değildir. Savaş makinelerine yatırılan milyonlarca dolarla denizler tehlike saçıyorlar.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-02-2011, 21:01   #147
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-04-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 481
Nükleer enerji gereklidir diyen arkadaşlar, samimi olarak bir soru sormak istiyorum size; kurulacak herhangi bir nükleer santralin ya da atıklarının depolandığını bildiğiniz bir alanın söz gelimi 10 km yakınındaki bir evde yaşamak ister miydiniz?

Mesele enerjide dışa bağımlılık ve pahalılık sorununu çözüp gelişmiş ülkelerin bulunduğu masaya oturmaksa; bunun için en basitinden ulaşım politikalarından başlayarak gözden geçirilmesi gereken bu kadar çok şey varken; neden mevcut koşullara göre kolay yolu seçip vereceği zararın geri dönüşü olmayan, tabiri caizse "şakası olmayan" bir ucubeyi kendi ülkemizde isteyelim? Kullanılmayan doğalgaza milyonlar akıtıyoruz her sene, jeotermalin kullanılabileceği yerlere doğalgaz gelmesini halka hizmetten sayıp alkışlıyoruz. Plansızlık ve bugünü kurtaralım hele yarın sabah ola hayrola mantığını o kadar içselleştirmişiz ki, nükleer enerji çözümü geminin bugün batmaması için bir piyango gibi görünüyor uzaktan bakınca. Ama prosedürüne uygun yapıldığında bize "belki" problem çıkarmayacak bu yöntem, er ya da geç gelecek kuşaklar için problem olacak. Vatandaşlarına çok önem veren Avrupa Birliği neden yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının arttırılmasına yönelik kararlar alıp birlik üyelerinin 2020'de bu kaynaklardan elde edeceği enerji %'si için hedefler koyarken, neden nükleer enerji için bir hedef belirlemeyip üyelerini alacağı kararlarda serbest bırakıyor sizce?

Bugünün koşullarında nükleere karşı çıkmak, dünyada mevcut sistemin bulunduğu noktadan bakınca akıntıya karşı durmak olarak görülebilir. Ancak bu sayın Meyvelitepe'nin yazısında çok güzel ifade ettiği gibi ahlaki bir sorun. Daha fazla bol ışıltılı alışveriş merkezi kurulsun, Ağrı'dan Edirne'ye her taraf ışıklı 4 şeritli otoban olsun, evimde kışın tişörtle gezeyim, yazın işyerinde bir damla terlemeyeyim ki karizmam bozulmasın diye bir ucubenin memleketimde boy göstermesini kabul edemem doğrusu. Dahası bu saydıklarımın hiçbiri benim için gelişmişlik ölçüsü değil, sadece kapitalizmin işine böyle geldiği için bize mükemmel olarak sunulan hayat tarzı bu.

elek Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-02-2011, 09:43   #148
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
burada nükleer santraller masum diğerleri tu kaka demiyoruz.günümüz şartlarında hangisi diğerlerine karşı daha az zararlı **** uygulanabilir olduğunu tartışıyoruz.

santrallerin çevresindeki kanser vakaları konusuna baktığımızda çok ilginçtir Türk insanın ülkesinde nükleer santral olmamasına rağmen almanyada,nükleer santral civarında yaşayan insanlardan daha fazla radyasyona maruz kaldığını görülüyor.

nedeni...!

MR (MANYETİK REZONZNS)

insan vücudunda normal bir rontgenden 400 kat daha fazla radyasyon bırakmasına rağmen hergün 10000 lerce kişi mr çektiriyor ?

netten alıntıdır....

Türkiye'nin MR gibi üstün teknolojik cihazlara erişim açısından dünyada çok iyi bir durumda olduğunu belirten Koç şöyle devam etti: “Bazı Avrupa ülkelerinde aylarca MR için sıra bekleniyor. Türkiye'de MR için en fazla 7-10 gün sıra bekleniyor. 2002 yılında MR cihazı sayısı 18 iken 2009 yılında 234 adete ulaştı. Son güncel verilere göre, özel hastanelerde 370, üniversite hastanelerinde 65, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ise 247 adet MR bulunuyor. Son alınan MR cihazlarıyla birlikte bu sayı 256 oluyor. Son illere tüm hastanelerde MR hizmeti ele alındığında Türkiye'de 176 bin kişiye bir MR hizmeti düşüyor. Çekim sayısı itibariyle 100 kişiden ikisinden MR isteniyor. Bu beklenen bir çekim sayısı.

sıklıkla MR çektiren her 100 kişiden 2 kansere yakalandığını söyleyende yine bilim&sağlık insanları.(sıklıktan kasıt nedir bilemiyorum tabi)

Nükleer santrale kapısını açıp MR yasaklayan bir ingiltere modelide önümüzde duruyor.

burada paylaşım yaparken alternatif enerji kaynaklarına vaakıf olarak paylaşım yapıyorum.ben de sadece bir MOTOKURYE olmanın dışında rüzgar enerjisi konusunda yerli bir üretici olma çabasındayım..

ben atom mühendisi değilim,babam da santral kuran mütahit değil...

hali hazırda bu günki durum şudurki biz hayatımıza giren teknolojik aletlerden (tvler,telefonlar,kablosuz iletişim aygıtları,güvenlik tarayıcıları.....)nasibimizi alıyoruz.elbette bu bir meşru görme nedeni değil.
ama bukadar sakınıyorsan kendimizi hiçbirini kullanmamamız gerekmiyormu...

http://pcdersleri.blogsayfasi.com/mo...asyon-gercegi/

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2011, 18:58   #149
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Bazen teknoloji gelişirken şu yol ayrımında bizleri tıkar:

1)Kârlılık ve uygulanabilirlik
2)Sağlık ve çevre riski

Çoğu teknolojik gelişmede kârlı olma ve uygulamanın kolay oluşu, diğer etmenlere göre kabul edilebilir düzeydedir. Ancak nükleer santral gibi ağır durumlarda işin kârı, maliyeti, kurulum ve uygulama kolaylığı ne kadar üst düzeyde olursa olsun zor olanı seçmek gerekir. Etik ve uygun olan bence budur.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-02-2011, 21:29   #150
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
ne yazıkki insanoğlu yaşadıkça dünyayı sömürmeye devam edecektir.......

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:56.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024