agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Enerji
(https)




Beğeni Düzeni1Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 27-03-2008, 11:29   #91
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
Nükleer enerji toplantısında protesto

27 Mart, 2008

Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından düzenlenen nükleer teknolojiye ilişkin kongre,''Küresel Eylem Grubu'' tarafından protesto edildi.

Cevahir Otel'deki "Nükleer Teknolojide Dünya Konjonktürü III'üncü Nesil ve III Nesil Nükleer Reaktörler Kongresi" öncesinde kongrenin yapılacağı salonun girişine üzerinde, "Nükleer lobi işbaşında" yazılı pankart taşıyan bir grup tarafından yapılan basın açıklamasında, nükleer santral ihalelerinin protesto edildiği belirtildi.

Açıklamada, "Nükleer enerjinin en tehlikeli ve en pahalı enerji üretim biçimi olduğunu gizleyen, atık sorunu yokmuş gibi davranan, bilimsel gerçekleri çarpıtan, sadece nükleer lobinin çıkarları uğruna konuşan, bilimden uzak, bilim adamlarını protesto ediyoruz" denildi.

Grubun açıklaması sırasında otel görevlileri grubu uyararak, otelden dışarıya çıkmalarını istedi.

Küresel Eylem Grubu ve kongre katılımcıları ile otel görevlileri arasında yaşanan kısa süreli tartışmasının ardından 10 kişilik grup, görevliler tarafından otel dışına çıkarıldı.

Bu arada, Beykent Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı ve eski Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Prof. Dr. Emin Özbaş, grup açıklama yaptığı sırada tepki göstererek, "Bunlar ezbere konuşuyorlar, gerçekleri saptırıyorlar. Nükleer teknolojinin gidip de kalkınmadığı ülke yok. Bilimsel verilerle konuşsunlar" dedi.

http://www.cnnturk.com/YASAM/DIGER/h...haberID=442119
Emin Özbaş 2006 yılında Akisyon dergisine anlatmış....

Alıntı:
Ermeni ve Yunan lobisinin Türkiye’ye karşı nükleer savaşı

Gelişmiş devletler sanayilerini nükleer teknoloji üzerine kurmuşken Türkiye’de örgütlü bir nükleer karşıtlığı var. Dünya enerji ihtiyacının yüzde 16’sını karşılamakta olan nükleer enerjiye karşı çıkanların amacı ne?

.............
Nükleer fizik üzerine ihtisas yapmış olan Özbaş’a göre bu çağ ne iletişim ne de bilişim çağı, esasında bu çağ bilim ve teknoloji çağı! Artık teknolojinin, siyasette ve ekonomide etkin güç olmanın tek anahtarı haline geldiğini ifade eden Emin Özbaş ekliyor: “Bugün süper güç Amerika nükleer teknolojiye sahip olmasaydı her şeyin önüne nükleeri koyardı. İleri teknoloji olması nedeniyle dünyaya baktığımızda nükleer santrallerin yüzde 95’inin gelişmiş ülkelerde olduğunu görüyoruz. O zaman diyebiliriz ki kalkınmanın, refah bulmanın ve ekonomide süper güç olmanın da yolu nükleer enerji teknolojisine sahip olmaktır. Zira hassas ve ileri bir teknoloji olduğu için sanayinin her koluna yansıyacaktır.”

Ankara Ticaret Odası’nın nükleer enerji raporuna göre dünyada 31 ülkede 439 nükleer santral işletiliyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun resmi verilerine göre de dünya reaktör dağılımında 104 adet nükleer reaktöre sahip olan ABD’yi 59 reaktörle Fransa ve 54 reaktörle Japonya takip ediyor. Dünya elektrik talebinin yüzde 16’sı nükleer santrallerden karşılanıyor. Türkiye’nin fosil yakıtlara bağımlılığı ise yüzde 70’lere varmış durumda. Emin Özbaş nükleer santralin kurulmasıyla ağır sanayi hamlesini atlayarak ileri ve hassas teknolojiye geçeceğimizi ve özellikle uluslararası platformda ülke olarak sınıf atlayacağımızı ifade ediyor.

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de hükümetler defalarca nükleer santral kurma kararı aldı. Ancak ya iç muhalefet yüzünden ihaleden dönüldü son anda, yahut da yönetimdeki hükümet değişiklikleri projeleri akim bıraktı. Bir zamanlar Greenpeace adlı çevre örgütünün başı çektiği çevreci muhalefet, Akkuyu’ya 40 otobüslük konvoylarla protesto gezileri düzenlemiş, kendilerini TEK’in kapısına zincirlemeye ve ölü taklidi yapmaya kadar her şeyi deneyerek, nükleer santrali engellemeye çalışmıştı. Benzer bir muhalefet AK Parti hükümetinin Sinop nükleer santrali ile ilgili kararına karşı örgütlenmiş görünüyor.

NÜKLEER ÇAĞIN ÇAĞ DIŞI MUHALİFLERİ

Nükleer karşıtları bilgi eksikliğinden kaynaklanan tepkilerle mi yaklaşıyor nükleere yoksa arkada Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik organize bir faaliyet mi var? Profesör Emin Özbaş’a göre muhaliflerin çoğu konu hakkında yeterli bilgisi olmayan, nükleer karşıtlığında bir tür ‘entellik’ bulduğunu zanneden kişiler. Şöyle konuşuyor Özbaş: “Günümüz Türkiye’sinde entelektüel olmak için solcu olmak veya çevreci olmak moda haline geldi. Bakıyorsunuz, adam hukukçu ya da tıpçı, bu işle ilgisi yok, teknolojisiyle ilgili bilgisi yok ama nükleere karşı. Niye karşıdır dediğimiz zaman akla ilk olarak temelde bazı güçlerin, bazı devletlerin insanları dolaylı yoldan olumsuz manada etkilemek için giriştikleri birtakım oyunlar geliyor.”

Greenpeace kurucularından birine atfen Türkiye Greenpeace temsilcisinin başbakandan daha yüksek maaş aldığını söylüyor Özbaş. “O çevreci bir kuruluş, işini yapıyor, peki ya ötekiler?!... Türkiye’nin güçlenmesini istemeyenler; Yunanlılar, Ermeniler.” diye de ekliyor. Profesör Emin Özbaş, Kanada hükümeti dışişleri komisyonunda bir milletvekili olan Ermeni asıllı Sarkis Assadourian’ın Kanada hükümetine verdiği dilekçeyi paylaşıyor Aksiyon okurlarıyla. Assadourian verdiği dilekçede Türkiye’ye bin bir türlü hakaret ederek hükümetinden Türkiye’ye nükleer reaktör satılmamasını talep ediyor.

Diğer yanda Yunanlılar var… Kanada’da kültür ataşesi olarak görev yapan bir Yunan diplomatın devletiyle yaptığı bir iç yazışmanın metnini gösteriyor Özbaş. Yurtdışında Türkiye aleyhine yapılan bu çalışmaların nedeni açık: Türkiye’nin uluslararası platformda güç sahibi olmasını engellemek. Yunan ataşesi iç yazışmada Kanada’da aydınlar ve sanatçılar arasında Türkiye’nin nükleer santrale sahip olmaması için ne gibi lobi faaliyetlerinde bulunduğunu ülkesine rapor ediyor. Özbaş, “Avrupa Birliği’nde Doğu Akdeniz belediyeler birliğinde resmen faaliyetlerde bulundular. Ve Türkiye’de de medya yoluyla üstü kapalı, niyet belli etmeden haber verir gibi nükleer karşıtı yayınlar yaptırdılar. Ülkesini sevdiğine inanan insanlar da nükleere karşı bu adamların kim olduğunu bilmeksizin onların yanında yer aldılar.” diyerek ülke içinde dış mihraklı güçlerin etki alanı bulduğunu ifade ediyor. Nükleere karşı çıkan insanların bir bilene danışmaksızın tepki göstermelerine anlam veremediğini söyleyen Özbaş, radyolarda, televizyonlarda nükleerle ilgili programlara bir nükleer uzmanının karşısına konuyu bilmeyen 8-10 kişinin çıkarıldığını ve konunun laf kalabalığı içerisinde boğulup kaybolduğunu belirtiyor.

SANTRAL YETMEZ, TEKNOLOJİSİ DE LAZIM

“Anahtar teslim” nükleer reaktör alımına özellikle karşı olduğunun altını çizen Emin Hoca, nükleer santral kurulurken amacın teknoloji transferi olması gerektiğini ifade ediyor. Zira bu durumda tasarımdan imalata dek tüm sahalarda yurdumuzun mühendisi, işçisi çalışacak ve yerli katkı sağlanırken teknoloji gelişecek. Özbaş, nükleerle birlikte edinilen hassas ve ileri teknolojinin üretimin her alanına yansıyacağını, bunun da Türkiye’yi küresel ölçekte bir güce dönüştüreceğini söylüyor. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlarda nükleer santral yapımında kullanılacak kalitede çimentonun, demirin üretilemediğini aktarıyor Özbaş. Eğer teknoloji transferi sağlanırsa Türkiye öncelikle bu kaliteyi yakalamış olacak. Bu da nükleerin dışında bir dizi alanda Türkiye’ye rekabet gücü kazandıracak.

Emin Özbaş, Sinop’ta kurulacak santralin sağlayacağı istihdam alanının büyüklüğü sebebiyle bölge halkının başına talih kuşunun konacağını düşünüyor. Ancak Sinop’un “yer lisansı” olmamasının zaman kaybına sebep olacağını da ifade ediyor. Bir nükleer santral kurulmadan evvel teknik araştırmalarla bölge jeolojik, sismolojik, demografik ve iklim koşulları itibarıyla inceleniyor. Hatta flora (bitki örtüsü) ve fauna (hayvan türleri) araştırmaları yapılıyor. Ve bu sürecin tamamlanması en az iki yıl tutuyor. Akkuyu’nun tüm bu işlemlerinin önceki hükümetler tarafından yaptırılmış olduğuna dikkat çeken Özbaş, buna rağmen hükümetin neden Sinop’u tercih ettiğini sorduğumuzda şöyle yanıt veriyor; “Sayın Başbakan’ın Mersin’in turistik merkez olması ve Sinop’un da işsizlik oranının yüksek olması nedeniyle Sinop’u tercih ettiğine dair bazı duyumlar aldık.”

Yıllar önce Türkiye’de nükleer santral kurma kararının alınmasından bugüne dek santralin nereye kurulacağına dair alternatifler hep deniz kıyısında yoğunlaştı; İğneada, Akkuyu, Sinop. Çünkü santrallerin bazı parçalarının 350-400 ton gibi ağırlıklara sahip olmaları karayoluyla taşınmalarını imkânsız kılıyor. Güvenliğin tehlikeye girmesi ve maliyetinin çok daha yüksek olması sebebiyle de adalar santral kurmak için alternatif olarak düşünülmüyor.

TARIMDAN SAĞLIĞA HER ALANDA NÜKLEER

Nükleer teknolojinin etki alanının tıptan endüstriye, hayvancılığa, madenciliğe kadar geniş bir saha teşkil ettiğini ifade eden Özbaş, “Hiçbir doktor kafasını hastanın içine sokamaz ama nükleer teknolojiyle hastanın içini görmek ve dolayısıyla hastalığa teşhis koymak mümkündür. Kanser, tümör teşhis ve tedavileri için tomografi makineleri, radyo-izotoplar ve radyasyon kullanılıyor.” Diğer yandan tarımda bir arazi için ne kadar gübre ihtiyacı olduğunu öğrenmenin nükleer tekniklerle mümkün olduğunu ifade eden Özbaş, “Radyasyonla bırakın tarıma zarar veren hayvanları yok etmeyi, onları kısırlaştırabilirsiniz, meyvelerin sebzelerin ömrünü uzatabilirsiniz.” diyor. Sağlık açısından herhangi bir tehlike olup olmayacağına dair sorduğumuz soruya ise şu cevabı veriyor: “Hayır, çürümenin nedeni ürünün içerisindeki doğal mikro-organizmaların meyve olgunlaştıkça çoğalmasıdır. Bunlar çoğaldıkça meyveyi çürütür. Radyasyon ise bunu önler.”

Emin Özbaş nükleer enerjinin sera gazı yayılımı olmayan, asit yağmurlarına sebep olan kükürt dioksit ve azot oksit içermeyen bir enerji olduğunu hatırlatıyor. Greenpeace’in kurucularından biri olan ve bugün bir nükleer enerji taraftarı olan Patrick Moore şöyle demiş mesela: “6 milyar insanın hayatını korumak amacıyla bilimsel ve mantıklı çevresel politikalar geliştirmek için çalıştım. Rüzgâr, jeotermal ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji örnekleri çözümün parçası. Fakat nükleer enerji küresel ihtiyaca cevap verirken fosil yakıtların yerini alabilecek tek sera gazı etkisi olmayan enerji çeşididir.” Bir kömür santrali yılda 400 tona yakın zehirli, kanserojen element atıyor dışarıya. Ve bunlar asla yok olmuyor. SANTRAL

ATIKLARININ DEPOLANMASI

1000 MW’lık bir santral için tipine göre değişkenlik gösterse de sadece 27 ile 35 ton arasında değişen uranyuma ihtiyaç var. Türkiye’nin uranyum rezervi 9000 ton. Dünya uranyum rezervinde 1. sırada olan ülke ise Kazakistan. Nükleer atıkların depolanması sürecinin işleyişi, güvenliği ise şöyle: Yanmış yakıt muazzam sıcaklığa ve basınca dayanıklı olan bir borunun içerisinde 10 seneye yakın bir süre havuzda muhafaza edilir ve radyoaktivitenin yüzde 99’u ölür. yüzde 1’lik plütonyum kalır geriye. Bunun yarı ömrü 24.000 yıldır. Emin Özbaş plütonyum için, “Bunu yeseniz büyük bir tehlike değil, ama solursanız; işte o vakit felaket!” diyor. Bu nedenle nükleer atığın depolama süreci ciddi ve titiz bir çalışma gerektiriyor.

Geriye kalan yüzde 1’lik plütonyum içerisinde yine yakıt olarak kullanılabilecek uranyum, bomba olarak kullanılabilecek plütonyum ve sanayide, tıpta kullanılabilecek radyo-izotoplar var. Eğer bu atık yakıtın ekonomik olarak değerlendirilmesi söz konusu değilse ara ve nihai depolama yöntemleriyle saklanması mümkün. Önce ara depolama sürecinde radyoaktif maddeler cam yahut seramik bilyalara konulur, ardından çelik bidonlara yerleştirilir ve ağızları lehimlenir. Nihai depolamada ise bu çelik bidonlar yerin en az 600 m aşağısındaki tuz yatakları gibi su baskınından korunaklı ve depreme dayanıklı, jeolojik deformasyona uğramış bölgelerde beton korunaklara tabut gibi yatırılır. Bunlar burada binlerce yıl kalabilir.

Nükleer atıkların okyanusa atılması fikrinin bir “cehalet” olduğunu ifade eden Emin Özbaş bu durumun çelik bidonda paslanmaya neden olduğunu ve zamanla radyoaktif maddenin açığa çıkabileceğini belirtiyor. 1960’larda İngiltere bunu yapmış ve uluslararası kamuoyundan büyük bir tepki almış.

ENERJİ POTANSİYELİMİZ VE BÜYÜYEN İHTİYAÇ

Emin Hoca 1000 MW’lık en az 15-20 tane nükleer santrale ihtiyacımız olduğunu belirtiyor. Raporlar ışığında değerlendirdiğimizde Türkiye bugün doğada bulunan gaz, kömür, petrol, uranyum, rüzgâr, güneş gibi birincil enerjide özellikle fosile dayalı kaynaklarda ürettiğinin 2,5 katını ithal ediyor. Bu rakam yıllara göre değişkenlik gösteriyor, çünkü Türkiye kalkınmakta olan bir ülke. Buna bağlı olarak enerji açığı büyüyor ve enerji ithalatı artıyor. Mevcut enerji kaynaklarına ve bu kaynakların enerji ihtiyacının ne kadarını karşıladığına göz atacak olursak Türkiye yeterli finansmanı bulsa ve bütün kaynaklarını devreye soksa dahi bir yılda barajlardan ancak 127 milyar kilowatsaatlik (kWh) enerji üretebiliyor. Kömürümüzden de 105 kWh’i linyitten ve 15 kWh’i taş kömüründen olmak üzere 120 milyar kWh’lik enerji üretilebilir. 30 milyar kilowatsaat de rüzgâr ve güneş enerjisi gibi hedeflenen yenilenebilir enerji payı bulunmakta. Toplamda yıllık 277 kWh enerji üretimi mümkün görünüyor. Ancak mevcut hükümetin yaptığı araştırmaya göre 2020’de enerji ihtiyacımız 499 kWh olacak. Aradaki bu açığı kapatmak ise iki alternatifle mümkün; ya yurtdışından hammadde getirebilir yahut da komşularımızdan elektrik ithal edebiliriz.

Komşularımız elektrik açısından çok da zengin olmadıklarından tek çözüm hammadde, yani doğalgaz veya kömür satın almak. Doğalgaz hem depolaması güç hem de maliyeti yüksek bir kaynak. Kömür de Avustralya, Arjantin, Güney Afrika veya Rusya’nın Sibirya taraflarından getiriliyor. Yani taşıma maliyeti yüksek. Dahası 1000 MW’lık bir enerji santrali için 2 milyon ton kömüre ihtiyaç duyulduğu göz önüne alındığında sonuç dağ yığınlarınca ifade edilebilecek kömür stokları. Bu çözüm seçeneklerinin ne kadar makul olduğunu sorduğumuzda Özbaş şöyle yanıt veriyor; “Vanası ve kaynağı başkasının elinde olduğu için her zaman bu durum büyük risktir.” Emin Hoca Ukrayna’nın Rusya ile yaşadığı doğalgaz krizini hatırlatıyor. Ona göre bu, barış zamanında çıkmış basit bir krizdi. Gazı satanlarla barış durumunda olamayacağımız bir siyasi kriz meydana geldiğinde gazı o devletten alamayacağımızı ifade eden Özbaş bu durumda, “Siz fabrikadaki işçinize evine ekmek götürme diyebilir misiniz? Fabrikaları kapatacak mısınız?” diye soruyor ve ekliyor, “Nükleer bizim fosil yakıtlarda dışa olan bağımlılığımızı azaltacak.”

Prof. Emin Özbaş nükleerin kaza riski ve çevreye zarar verdiği yönündeki iddiaların da kasıtlı veya cahilliğe bağlı abartılar olduğunu söylüyor. Bir nükleer reaktörde yakıt, 1 mm’lik çeliğin bile patlatılması mümkün değilken 25 cm kalınlığında çelik kazanda muhafaza ediliyor mesela. Dış güvenlikte ise 2.5 m kalınlığında öngerilimli bir betonarme yapı var ki bu intihar dalışlarına karşı bile dayanıklı. Bir benzetme yapan Özbaş nükleer santralin güvenliğini şu şekilde izah ediyor: “Araba ve uçaktaki güvenlik sistemlerine bakın; arabanız siz yoldayken bozulursa durup tamir edersiniz fakat uçakta böyle bir şansınız yoktur. Dolayısıyla daha gelişmiş güvenlik sistemlerine sahiptir, işte nükleer de böyledir.”

“REAKTÖRÜN DİBİNDE BU KADAR RADYASYON YOK!”

Maruz kalınan radyasyon konusunda da Emin Hoca’nın ilginç verileri var. Büroda, evde otururken dahi bir santralin çevresine yaydığından 460-470 misli daha fazla radyasyona maruz kaldığımızı ifade ederek, “Reaktörün dibine otursam bu kadar olmaz.” diyor. Zira uranyum dünyanın her tarafına dağılmış durumda. Az miktarda bile olsa her şeyde var. Zamanla bozuluyor ve açığa çıkıyor. Açığa çıkan maddelerden biri de radon gazı. Herhangi bir duvarın içinden sızabiliyor ve bizler oturduğumuz yerde radyasyona maruz kalıyoruz. Ayrıca kozmik ışınlardan gelen radyasyon bile bir nükleer reaktörden gelen radyasyondan 120 kat daha fazla.

Çeşitli resmî istatistiklere göre muhtelif iş kollarında yaşanan kazalardan ölenlerin tek bir yıllık dökümü dahi şimdiye kadarki tüm nükleer kazalarda ölenlerin sayısından fazla. Bu riskler olağan addedilirken, nükleer enerjiye karşı sert tepki gösterilmesi, kamuoyunun “toplumsal risk sıralaması”nda önyargılı hareket ettiğini gösteriyor. Bu önyargının bir nedeni, nükleer santrallerin nükleer silahları çağrıştırması, bir diğeri de, söz konusu radyasyon riskinin görünmez, neredeyse “mistik” bir tehlike olması. Hâlbuki bir nükleer santralin bir nükleer bomba gibi patlaması imkânsız. Hatta nükleer santraller, bir kaza durumunda ısınmaya başlayınca, kendi kendilerini kapatıp, zincirleme reaksiyonu durduracak şekilde tasarlanmış.

Tarihte bazı medeniyetler etrafta zaten yeterince enerji kaynağı olduğuna inandıklarından buldukları yeni enerji kaynaklarını devreye sokmamışlar. Örneğin M.Ö. 3. asırda İskenderiyeli Heron buhar makinesini keşfedip tasarımını dahi çizmiş, fakat bu buluş dönemin Mısır’ında bolca köle bulunduğundan hayata geçirilmemiş. Emin Hoca’ya göre suyumuz var, rüzgârımız esiyor, güneşimiz bol gibi komik bahanelerle nükleer enerjinin önünü kesmek tam da Heron’un düştüğü hataya düşmek olacak.


MUHTELİF İŞ KOLLARI VE ÖLÜM ORANLARI

1956’dan beri kullanılmakta olan nükleer santrallerde şimdiye kadar 2’si büyük olmak üzere 5 kaza olmuş, sadece 31 kişi anında olmak üzere yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetmiştir.

Halbuki 1923’ten bu yana dünyada 13 büyük hidroelektrik santral kazası olmuş ve yaklaşık olarak 5000 kişin ölmüştür. Sıvılaştırılmış gazın (LNG) depoda infilak etmesi nedeniyle meydana gelen Mexico City yangınında ise 2000 kişi hayatını kaybetmiştir.

1974 yılında, Hindistan’ın Bhopal eyaletinde, Union Carbide şirketine ait bir gübre fabrikasında yer alan siyanid gazı kaçağı, 3.400 insanın zehirli buhar soluyarak ölmesine yol açmış, fakat kimya endüstrisi bu nedenle kapanmamıştır.

Kömür madenlerinde her yıl yüzlerce, yalnız Türkiye’de ortalama olarak 60’ın üzerinde işçi ölmekte, hiç kimse kömür madenlerinin bu yüzden kapatılmasını istememektedir.

Keza trafik kazaları nedeniyle sadece Türkiye’de yılda 7.000’e yakın insan ölürken 60.000 kadarı sakat kalmaktadır. Fakat otomobil kullanımının yasaklanmasını isteyen yoktur.

Dünyada erişkin nüfusun 1/3’ü sigara içiyor. Sigaradan dolayı her yıl 4 milyon, her gün 11 bin insan hayatını kaybediyor. Sigara nedeniyle 20. yy’da 100 milyon ölüm gerçekleştiği biliniyor. Bu sayı 21. yy’da 1 milyara çıkabilir.


ÇERNOBİL’İN KARADENİZ’DEKİ KANSER ARTIŞIYLA İLİŞKİSİ VAR MI?

1986 yılında Sovyetler Birliği’nin Çernobil nükleer santralindeki ünitelerden birinde soğutucu kaybı sonucu reaktör kalbi eridi. Oluşan radyasyon bulutunun haftalarca, Türkiye dâhil Avrupa üzerinde dolaştığı, yağmurlarla birlikte besin zincirine ulaştığı hepimizce malum. Çernobil kazasıyla nükleer endüstrinin imajı ağır bir yara alırken, dünya kamuoyunun nükleer enerjiye güveni sarsıldı. Fakat dile getirilen endişelerde psikolojik boyut daha ağır basıyor. Geçtiğimiz hafta Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Çernobil kazasının yaygın inanışın aksine özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki kanser vakalarında artışa neden olmadığını bildirdi. Bakan Akdağ, “Asıl Çernobil, cebinde sigara taşıyan her vatandaşın üzerinde.” diyor ve ekliyor: “Karadeniz bölgesindeki kanser vakaları diğer bölgelerimizden farklı bir artış göstermemekte. Ülkemizin tüm bölgelerinde görülen kanser sayılarındaki artış büyük ölçüde, kanser kayıtlarını çok daha titizlikle tutmamızla ilgili.”


DÜNYADAKİ MEVCUT NÜKLEER REAKTÖR SAYISI

ABD 104, Almanya 18, Arjantin 2, Belçika 7, Brezilya 2, Bulgaristan 4, Çek Cumhuriyeti 6, Çin 9, Ermenistan 1, Finlandiya 4, Fransa 59, Güney Afrika 2, Güney Kore 20, Hindistan 14, Hollanda 1, İran 0, İngiltere 23, İspanya 9, İsveç 11, İsviçre 5, Japonya 54, Kanada 17, Kuzey Kore 0, Litvanya 1, Macaristan 4, Meksika 2, Pakistan 2, Romanya 1, Rusya 31, Slovakya 6, Slovenya 1, Ukrayna 15.


TÜRKİYE NÜKLEER MÜHENDİS DEPOSU

Türkiye 1960’lardan bu yana 1800 nükleer mühendis yetiştirmiş. Fakat bunların çoğu kendi işlerini yapamadan farklı sektörlere yönelip emekli olmuş insanlar. Aralarında tuhafiye dükkânı açanlar, ticarete girenler, bankacılık yapanlar var. Bir kısmı ise Kanada, ABD, Almanya, Fransa ve İsviçre gibi ülkelere göç etmiş. Bir dönem İsveç dışişleri bakanlığı ve uluslararası TAEK başkanlığı yapmış olan Hans Blix durumumuzu şöyle özetlemiş: “Bu kadar eleman yetiştirdiği halde nükleer programı olmayan yegâne ülke Türkiye!”
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=25136

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-03-2008, 12:13   #92
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
--------------------------------------------------------------------------------
İlk nükleer santral Mersin’e yapılacak
Nükleer santrallerin ilkinin Mersin-Akkuyu’ya kurulması kesinleşti. Sinop’un yer lisansı ancak önümüzdeki yıl verilebilecek.
12.02.2008 Ntvmsnbc
--------------------------------------------------------------------------------
Güler: Nükleer enerjiye mecburuz
Enerji Bakanı Güler, Türkiye için nükleer enerjinin bir tercihten çok zorunluluk olduğunu söyledi.
18.01.2008 Ntvmsnbc

--------------------------------------------------------------------------------
Türkiye'yi tehdit eden nükleer santral kapanıyor
Ermenistan, tehlikeli olduğu için yıllardır kapatılması yönünde uluslararası baskı altında kalmasına yol açan Medzamor Nükleer Santrali'ni kapatmayı öngören bir planı onayladı.
30.11.2007 Hürriyet
--------------------------------------------------------------------------------
Nükleer kumar
Türkiye'nin gündemine aldığı nükleer enerjiyi, Fransa hariç gelişmiş tüm Batı ülkeleri terk ediyor. Atom Enerjisi Ajansı'na göre her 2.5 yılda bir Çernobil felaketinde olduğu gibi bir reaktör çekirdeği erimesi olasılığı bulunuyor.
22.11.2007 Cumhuriyet / Murat Kışlalı
--------------------------------------------------------------------------------
Nükleer Karşıtı Platform santrale karşı ayağa kalktı
Elektrik Mühendisleri Odası ve Nükleer Karşıtı Platform, yasalaşması beklenen 'Nükleer Yasa Tasarısı' hakkındaki endişelerini kamuoyuna açıkladı: 'Türkiye'nin nükleer enerji santralına gereksinimi yoktur'..
18.11.2007 Sabah
--------------------------------------------------------------------------------
Türkiye'nin yapacağı nükleer santrallar bu konuda sabıkalı olan Ukrayna'ya emanet edilecek
Türkiye nükleer santralların denetlenmesi için kendi santrallarında Çernobil de dahil çok sayıda sıkıntı yaşayan Ukrayna'dan destek alacak. TAEK uygun nitelikli yerli ve yabancı uyruklu sözleşmeli personel çalıştırabilecek.
15.11.2007 Cumhuriyet

http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic...&idKategori=13

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-08-2008, 23:49   #93
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Nükleerde Dev İşbirliği

Posta Gazetesi, 21.08.08

"Doğan Enerji, Anadolu Endüstri Holding ve Unit Investment'in oluşturduğu UDA konsorsiyumu, Mersin Akkuyu Bölgesi'nde kurulacak nükleer santral ihalesi için, Kanada'nın tek özel nükleer enerji üreticisi Bruce Power ile anlaşma imzaladı. Taraflar, nükleer santralı kurup işletecek şirketin belirlenmesi için düzenlenecek yarışmaya birlikte hazırlanacak.

Toplam kapasitesi yaklaşık 4.700 MW olan Bruce Power'in 2020 hedefi 15 GW kapasite iletimi.

TETAŞ tarafından düzenlenecek ihalede 3 ile 5 bin MW arasında değişecek büyüklükte bir nükleer santral yapımı öngörülüyor. 3 bin MW büyüklüğünde bir santralın maliyeti 7.4 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Anlaşmaya göre Bruce Power işletmeci ve ortak olarak yüzde 50 hisseyle yer alabilecek, yanında bir yabancı ortak getirebilecek, kararlarda öncelikli söz hakkına sahip olacak. Yerli yatırımcılar da dörüncü bir ortak getirebilecek."


Neden nükleer enerji? Neden?
Neden başka yöntemlerle enerji üretilmiyor?
Neden başka ülkeler bize nükleer santral kurmakla bu kadar ilgileniyor?

Farkındaysanız Mersin, Avrupa ülkelerine uzak kalıyor biraz, Doğu ülkelerine ise daha yakın. Oluşacak bir kazada Türkiye ve Doğu daha çok etkilenecek.

Kimse neden şunun farkına varamıyor? Gelişmiş ülkeler, çevreyi kirletecek ama aynı zamanda vahşice gelir getirecek bir proje oluşturduklarında bunu gelişmemiş ülkelerde vücuda getiriyorlar - çünkü az gelişmiş ülkeler çevre sorunlarından önce, para getirecek(sağlık/ülke nüfusu parayla geri alınamaz oysa), sözde hayatı kolaylaştıracak projelerin kendi ülkelerinde hayata geçmesini istiyorlar.

Adı üstünde "Az Gelişmiş Ülke".

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-08-2008, 00:04   #94
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Ve size nükleer santral olması düşünülen yerin dibinde, yani Büyükeceli Akkuyu'da yapılmasına başlanmış bir sitenin fotoğrafını gönderiyorum. Burası şu an kelepir fiyata satılıyor (tüm site). Böyle bir güzelliğin içinde bulunan bu sitenin geleceği ise nükleer santralden dolayı sıfır. Santralin tam olarak kurulacağı yeri de biliyorum, aynı böyle. Mavi ve yeşilin sessiz, huzurlu göründüğü ama aslında toprağın, bitkilerin ve deniz yaşamındaki canlıların gözyaşlarının usul usul aktığı bir sahil..

Name:  037520001176456248578130_6.jpg
Views: 10926
Size:  14.2 KB
Name:  472884001176456323775510_7.jpg
Views: 3588
Size:  12.2 KB

Fotoğraflar hurriyetemlak.com'dan alıntıdır.

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-08-2008, 13:30   #95
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Bu çirkin siteleri güzelim doğanın göbeğine yapanların,yaptırtanların ve buradan ev alanların hiç mi suçu yok?
Bu inşaatçılar küçük talancı,nüklerciler büyük talancı.
Hepimiz talancıyız...
ama daniskası aşağıda;

Alıntı:
“BEN ÇEVRECİNİN DANİSKASIYIM”
Erdoğan, şöyle konuştu: “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim. Belediye başkanlığımdan beri çevrecilik konusunda neler yaptığımızı özellikle İstanbul’da yaşayanlar çok iyi bilir. Nasıl ağaçlar diktim İstanbul’a, İstanbul nasıl ağaçlandı bunu orada yaşayanlar çok iyi bilir. Biz İstanbul susuzdu, 180 kilometreden su getirdik. Çevreciler o zaman da karşımıza dikildi. Ne dediler, ‘bunlar ağaçları söküyorlar’ dediler. İnsanoğluna su götürüyoruz kardeşim. Bir şeyler sökülecek tabi. Dağları deldik, tüneller yaptık, bu tünellerden su getiriyoruz İstanbul’a. Kurumuş İstanbul... Millet evinin banyosunu, küvetini, bidonlarını su dolduruyor. Ama 800 bin fidan diktik Istranca’ya. Bu adımları attık, yapılanları görmüyorlar.”

“50-60 KİŞİ GÖSTERİ YAPAR...”
Çevreci eylemerin çok geniş katılımlı olmadığını savunan Erdoğan, “Medya her zaman bu 50-60 kişinin yanına yağılır, gösteri yaparlar. Yürüdüler, sanki millet yürüdü. Milletin falan yürüdüğü yok. Ondan sonra bizim hemşehrilerimizin bazılarını takarlar yanlarına, ‘derelerimizi şöyle yaptınız, böyle yaptınız’ derler” dedi.

“NÜKLEER EYLEMİNİN ADRESİ YANLIŞ”
Nükleer santrallerle ilgili Sinop’ta yapılan gösterilere de tepki gösteren Erdoğan, “Gittiler Sinop’a gösteri yaptılar. Halbuki ilk nükleer santral Sinop’ta değil, Akkuyu da yapılacak. Adresi de yanlış almışlar” diye konuştu.
http://www.ntvmsnbc.com/news/457078.asp

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-08-2008, 20:42   #96
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Alıntı:
Kırıkkale MKE'de patlama

KIRIKALE'deki Makine Kimya Endüstrisi'nde bugün öğleden sonra peşpeşe iki patlamayla birlikte yangın çıktı. Patlama sonucu boya yapan taşeron firmasından 3 kişi öldü ve 16 kişi de ağır yaralandı. Kırıkkale'ye gelen Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ölen işçilerden ikisinin Musa Pehlivalı ve Nazmi Tombak olduğunu açıkladı.

Barut Fabrikası'nda saat 14.55'te henüz belirlenemeyen bir nedenle meydana gelen ilk patlamayı hemen ardından ikinci patlama izledi.

Kulakları sağır eden patlamalarla birlikte tesislerde yangın çıktı.
Nükleer santral olursa bir sorun olmasın diye çok dikkat ederiz, barut fabrikasına o kadar dikkat etmemiz gerekmez diye bir mantık olur mu?

Olmaz.

Ben nasıl güveneyim şimdi yapılacak nükleer santrala?

Alıntı:
Temeli 1925'li yıllarda atılan Makine Kimya Endüstrisi (MKE) fabrikalarının 83 yıllık tarihinde bugüne kadar tam 4 patlama meydana geldi.

Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından temeli 1925'li yıllarda atılan fabrikada resmi verilere göre kurumdaki ilk patlama 18 Haziran 1986 yılında yaşandı. Yahşihan yakınlarındaki Askeri mühimmat deposunda aşırı sıcaktan dolayı yaşanan patlamada can kaybı olmamasına rağmen 19 kişi yaralandı.

MKE'de yaşanan ikinci patlama ise ilkinden iki ay kadar sonra yaşanmış ve bu patlamada 7 itfaiye eri yangını söndürmek isterken feci şekilde can vermişti. 350 işçinin çalıştığı TNT atölyesinde çıkan yangın, 2.5 ton TNT bulunan binada kuvvetli patlamalara neden olmuş ve Kırıkkale'de büyük korku ve paniğe neden olmuştu. Bu patlamada kentteki birçok işyeri ve evlerin camları kırılmış, patlama adeta deprem etkisi yaratmıştı.

Bu iki patlamadan sonra 2 Şubat 1988 yılında yine mühimmat fabrikasında bir patlama yaşandı. Bu patlamada can kaybı olmazken 500 librelik dolum atölyesinde maddi hasar oluştu. O günün rakamlarına göre bu patlamanın maliyeti 22 milyon 674 bin 500 lira olarak açıklandı. 3 Temmuz 1997 yılında yaşanan patlama ise tüm dünyada yankı uyandırdı. Patlamada biri işçi 3 kişi hayatını kaybederken Kırıkkale adeta hayalet şehir oldu.

Son patlamanın şiddeti o kadar yüksekti kentte yaşayanlar deprem olduğunu zannederek kenti terk etmeye başlamıştı. Birçok ev ve işyerinde patlamanın etkisiyle camlar kırılmış, o sırada yolda geçen araçlardan bazıları ise devrilmişti. Patlamayla birlikte çıkan yangın bir günün ardından ancak söndürülebilmişti.

Kaynak

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2008, 16:51   #97
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
Türkiye'nin ilk nükleer santralı için ihale yarın
23.09.2008 | Begüm Gürsoy |
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Türkiye Elektrik Ticaret Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından çıkılan nükleer santral ihalesinde geri sayım başladı. Mersin Akkuyu'da kurulacak Türkiye'nin ilk nükleer santralı için yarışma yarın gerçekleştirilecek.
Türk firmalarının yanı sıra Kanada, Japonya, Fransa, Rusya, Güney Kore, Çin, Hollanda ve Almanya firmalarının ilgi gösterdiği ihale için firmalar son tekliflerini ihale günü saat 14.00'e kadar verebilecekler. İhalede, şirketler 3 ayrı zarf halinde tekliflerini sunacak. Bu zarflarda sırasıyla ihaleye katılmak için gerekli belgeler, teknoloji seçimleri ve fiyat teklifleri bulunacak. İhaleye 13 yerli ve yabancı şirketin fiyat teklifi vermesi beklenirken, ihalenin ertelenmesi talebi kabul görmediği için hazırlıklarını tamamlayamayan ve fiyat teklifi sunamayacak şirketlerin olabileceği öğrenildi.
Yarışma kapalı teklif usulü ile yapılacak ve Kamu İhale Kanunu'na tabi olmayacak. Kapalı zarf ile alınacak teklif mektupları 3 ayrı zarftan oluşacak. Birinci zarfta başvuru mektubu, geçici teminat mektubu ve şartnamede belirlenecek diğer bilgi ve belgeler bulunacak. İkinci zarfta Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ölçütlerine uygunluk ile ilgili bilgi ve belgeler, üçüncü zarfta ise teklife esas yıllara sari kWh cinsinden elektrik üretim miktarları ve satış fiyatları yer alacak. Teminat tutarı 30 milyon YTL'den az olmayacak. Öncelikle birinci zarftaki belgeler değerlendirilecek. Belgeleri uygun bulunan şirketlerin ikinci zarfları açılmadan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na (TAEK) gönderilecek ve TAEK kendisinin belirlediği teknoloji ölçütlerine göre ortalama 1 hafta-10 gün içinde değerlendirme yapacak. İkinci zarfları da uygun bulunanların fiyat tekliflerini içeren üçüncü zarfları açılacak. En düşük fiyat teklifi ise bakanlar kurulu onayına sunulacak. Kamu, santralı kuracak ve işletecek özel sektöre ise 15 yılı aşmamak koşuluyla ürettiği elektriğe alım garantisi verecek.

Sabancı Holding çekilebilir
İhaleye katılmak için Investment-Doğan Holding-Doğuş Holding-Anadolu Endüstri Holding, Suez-Tractebel, Kanadalı AECL, Rus Atostroyexport-ERG inşaat ortaklığı, Güney Koreli KEPCO-Enka ortaklığı, Fransız Vinci, Çinli Nuclear Power Co. ve Park Holding ortaklığı, Sabancı ile ABD'li General Electric ve İspanyol Iberdrola ortaklığı, Alsim-Alarko ve Hattat Holding ile Akenerji ihale şartnamesi aldı. Ancak ihaleye 1 ay kala özel sektör şirketleri, hazırlıkların tamamlanabilmesi için 24 Eylül tarihinin ertelenmesini istemişti. Bu istek ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından kabul görmedi. İhale şartnamesinde de bazı değişiklikler isteyen özel sektör şirketlerinin, eskalasyon getirilmesi, alım garantisi süresinin uzatılması, Hazine garantisi gibi bazı talepleri de olmuştu. Bu talepleri de kabul görmeyen şirketlerden Sabancı Holding ise ihaleden çekilebileceği yönünde açıklama yapmıştı.

10-15 milyar euroluk yatırım
Yarışmaya girecek şirketlerden teknoloji, operatör ve yatırım boyutunda deneyimli olmaları beklenecek. TAEK kriterlerine göre kaynar su (BRW), basınçlı su (PWR) ve basınçlı ağır su (PHRW) teknolojilerine göre santral kurma teklifi verilebilecek. İhaleye katılmak isteyen ABD'li General Electric kaynar su teknolojisini benimserken diğer ülkeler ise basınçlı su (PWR) teknolojisine sahip bulunuyor. Kanadalı ASE ise CANDU olarak bilinen basınçlı ağır su teknolojisine göre nükleer santral inşa ediyor. 5 bin MW kurulu güce göre kurulması beklenen santralda reaktör sayısı da önemli olacak.

En az 40 yıl hizmet edecek
Nükleer güç santralının hizmet edeceği süre en az 40 yıl olacak. Yerli katkı payına yönelik plan ve program önerilecek. Plan ve programda en az yüzde 60 yerli katkı payına ulaşılacak süreç gösterilecek. Santralın kurulacağı taşınmaz, Maliye Bakanlığı veya bakanlar kurulu tarafından bedelsiz olarak tahsis edilecek. Nükleer santralın üreteceği elektriğe satın alma garantisi verilecek. Ancak bu garanti, 31 Aralık 2020 tarihinden önce işletmeye girecek santral üniteleriyle sınırlı olacak. Satın alma süresi 15 yılı aşamayacak. Satın almaya ilişkin sözleşme 31 Aralık 2030 tarihinden sonraki sürede üretilecek elektrik enerjisini kapsamadığı için, ihaleyi kazanacak şirketlerin 2015 yılından önce santralı devreye sokması özendirilmiş olacak.

12 firma şartname aldı
- AECL Atomic Energy Of Canada Limited (Kanada)
- Itochu Corporation (Japonya)
- Vinci Construction Grand Projets (Fransa)
- Suez Tractebel (Fransa-Belçika)
- Atostroyexport (Rusya)
- KEPCO (Güney Kore-Türkiye)
- China Nuclear Power Components Co. (Çin)
- Unit Investment N.V. (Hollanda)
- Hacı Ömer Sabancı Holding (Türkiye)
- Alsim-Alarko Sanayi Tesisleri (Türkiye)
- Hattat Holding (Türkiye)
- RWE (Almanya)
- Ak Enerji (Türkiye)

Çalışmalar 50 yıl önce başladı
Türkiye yaklaşık 50 yıl önce nükleer enerji konusunda çalışmaya başlamasına rağmen nükleer santral ihaleleri üç kez başarısızlıkla sonuçlandı. Türkiye'nin nükleer enerji rüyası 1960'ta başladı. ABD soğuk savaş döneminde jüpiter balistik füzelerinin Türkiye'de konuşlanması karşılığında Küçükçekmece'de nükleer araştırma reaktörünün kuruluşuna yardım etti. İlk nükleer enerji projesi ise 1967-1970 yıllarında gündeme geldi. 7 yıl sonrası için 300 MW'lik kurulu güçte bir santral düşünüldü. Ancak proje rafa kaldırıldı. 1974'te Akkuyu'da bir nükleer santral kurulması planlandı, fakat bu proje de hayata geçirilemedi. 1983'te dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından Akkuyu'da 600 MW'lik kurulu güçte bir nükleer santral projesi gündeme getirildi. Ancak yap-işlet-devret modelinin öne sürülmesi, nükleer ile yolları bir kez daha ayırdı. 1987 Çernobil kazasının ardından TAEK'in nükleer Enerji Dairesi kapatıldı. 1998'de nükleer santral ihalesi tekrar açıldı. ABD-Japonya ortaklı Westinghouse-Mitsubishi konsorsiyumu, Kanada'nın AECL (Candu) ve Almanya-Fransa ortaklı NPI firmaları ihaleye teklif verdiler. 25 Temmuz 2000'de dönemin başbakanı Bülent Ecevit, nükleer enerji planlarından çok pahalı olduğu için vazgeçildiğini açıkladı.


http://www.referansgazetesi.com/habe...HBR_KOD=106740
Üç kez iptal edilen ihale yarın gerçekleşebilecek mi?

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 23-09-2008, 18:17   #98
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Almanya'da nükleer santrallerin beş kilometre çevresinde kanser olaylarıın %50 daha fazla olduğu görülmüş.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 14:51   #99
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Beş Dakkada Beşiktaş.

Alıntı:
İhaleye sadece tek teklif geldi

13 firmanın şartname aldığı nükleer santral ihalesine sadece tek bir teklif çıktı.


Türkiye'nin uzun süredir beklediği nükleer enerji ihalesi bugün gerçekleştirildi.


Mersin Akkuyu'da yapılacak ihale için 13 firma şartname almasına karşın TETAŞ'a önce 6 zarf ulaştı. Bu zarfları veren firmalar şöyle:

"Atostroyexport (Rusya), AECL Atomic Energy Of Canada Limited (Kanada), Suez Tractebel (Fransa-Belçika), Unit Investment N.V. (Hollanda), Hattat Holding-Hema Ortak Girişim Grubu (Türkiye), Ak Enerji (Türkiye)"

Ancak bu zarfların 5 tanesinin içerisinden teşekkür mektubu çıktı. Tek teklifi ise Rus Atostroyexport ortaklığı verdi.

SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?

Rus Atostroyexport grubu ikinci zarfı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na verecek. Bu teklif zarfında güvenlik kriterlerini karşılayıp karşılamadığına bakılacak. TAEK güvenli olduğuna dair onay verirse üçüncü zarfla da fiyat teklifi ortaya çıkacak ve son kararı Bakanlar Kurulu verecek.

TEK FİRMA İLE OLMAZ

Enerji Ekonomistleri Başkanı Gürkan Kumbaraoğlu, tek teklifin gelmesini şöyle değerlendirdi:

"Bu iş tek teklifle bir yere gitmez, tek teklifle nükleer santral yapılamaz. Bu şirkete verilebileceğini düşünmüyorum. İkinci bir ihalenin yapılması gerektiği kanaatindeyim. Şu anda yeterince yarışmacı bir ortam yok."

13 firma şartname almıştı

Nükleer santral ihalesine katılmak için şu firmalar şartname almıştı:
...

http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/9...id=229&sz=5695
İhale Beş Dakika sürmüş.

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 16:58   #100
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Alıntı:
Bugün yapılacak bir ihale için kehanette bulunmanın riskli bir şey olduğunu biliyorum ama gene de yapacağım.
Ve “nükleer santral ihalesine hiçbir şirket katılmayacak” diyeceğim.
En güçlü olasılık budur.

İkinci olasılık, katılımın ihaleyi anlamsız hale getirecek kadar kısıtlı olmasıdır.
Her iki hal de başarısızlık sayılır. Çünkü amaç marijinal şirketleri çekmek değildir. Nükleer konusunda en deneyimli, en ileri teknolojiye sahip, finansal gücü en büyük şirketleri ilgilendirmektir. Çünkü ilk ihale, ilerideki işler için emsal ve model teşkil edeceği için, en önemli ihaledir.
İhale istekliler arasında en iyilerinin tekliflerini alma amacını gerçekleştiremeyecek, diyorum.

Bundan emin olmamın nedeni şudur. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ve danışmanları nükleer konusunun ne kadar karmaşık ve zor olduğunu anlamaktan hâlâ uzaktır. Sundukları çerçevede şirketler, muazzam riskler almadan bu işe soyunamaz.
24 Eylül 2008
Metin Münir
Milliyet

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-09-2008, 18:09   #101
Ağaçsever
 
Ayhan Ege's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-08-2008
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 60
Galeri: 7
Yüreğime bir ceviz oturmuş durumda. Yurdumdan başka gidecek, gitmek isteyecek yerim yok...

Ayhan Ege Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2008, 12:29   #102
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
FT: Türkiye’de nükleer ihalesi fiyasko oldu
LONDRA ANKA
26/9/2008
Türkiye’de ilk nükleer santral ihalesinde umulan ilginin gösterilmemesi, yurtdışında da yankılandı. Financial Times (FT) gazetesi, ihalede sadece bir teklif yapılmasının, “mahcup edici” bir gelişme olduğunu savundu

Gazete, Türkiye’nin fazla acele ettiğini, ek süre taleplerini geri çevirdiğini, bunun da “geri teptiğini” öne sürdü.
FT’nin Delphine Strauss imzasıyla yayımlanan Ankara kaynaklı haberinde Türkiye’nin nükleer ihalesinin fiyaskoyla sonuçlandığını belirtilerek, “Türkiye’nin pahalı enerji ithalatına bağımlılığını azaltma çabalarında terslik yaşandı” değerlendirmesini yaptı. FT, Türk hükümetinin bazı şirketlerden hazırlıklar için daha fazla süre verilmesi talebine karşın ihale tarihini değiştirmediğini, küresel piyasalardaki türbülansa rağmen geçen pazartesi günü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ek süre verilmeyeceğini tekrarladığını kaydetti. Gazete şu görüşleri dile getirdi:
“Türkiye’de iktidardaki AKP, dikkatleri başka tarafa çeken siyasi olaylarla geçen bir yıldan sonra ekonomik programında ilerleme göstermeye istekli. Aynı zamanda küresel piyasalarda çalkantılar ve yurtiçi gerginliklerin, Türkiye’nin yabancı yatırımcıları çekme kabiliyetine zarar vermeyeceğini de kanıtlaması lazım.”

http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/H...fiyasko%20oldu
Yabancılar nasıl gaz veriyor Başbakana.
ama yine de ihaleden çekilmeler gözönünde tutulursa,
yabancının güven kaybı var gibi gözüküyor.

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-09-2008, 20:39   #103
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-05-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 184
Güven kayıbı değil, sadece ihale durumu sakat galiba.

darkfriairs Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 14:15   #104
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Doğru ihale sakata girmiş,
Akkuyu'nun ÇED raporu bile alınmamış,bakana göre bu raporu ,ihaleyi alan şirket alacakmış.
Nükleer Santral tarafları ise Türkiye'nin ilerlemesini istemeyen,bizi doğal gazla elektrik üretimine(Doğal gaza mahkum edenin hiç suçu yokmuş gibi) mahkum edip dışarı bağımlı halde tutmak için dış güçler santralin yapılmamasını engelliyormuş.

Kafamı karıştıran ise;
Santralin yapılmasını isteyen dış güçler,
Santralin yapılmasını istemeyen dış güçler,
Biz ne iş yaparız....

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 15:09   #105
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Dün Ceviz Kabuğu programında dinledim. Müslüman ülke olarak sadece Pakistan'da nükleer santral varmış. Oda ABD'nin tüm engelleme çabalarına rağmen Türkiyenin desteği ile yapmış.

Fransa'da 55, Japonya'da 59 , vb.....

Neredeyse tüm ülkelerde nükleer enerji santrallerin sayısı bu şekilde ve sayıyı artırmayı düşünüyorlarmış.

Benimde kafam çok karıştı.

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 15:12   #106
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 22-05-2008
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 184
Kafa karışmasının gereği yok, nükleer bize lazım, acilen iki santral gerekli, aksi halde ermenilerin Ruslardan kalan nükleer santralden ürettikleri elektiriği almaya başlayacağız.

Ayrıca dış güçleri karıştırmadan dik duramayan bir ülke Atatürkçü geçinen kesimlerin utancı olmalıdır.

darkfriairs Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 15:21   #107
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
"Nükleer Teknoloji" atom çekirdeği ile ilgili reaksiyonları ve üretimleri kapsayan nükleer bilimlerin uygulamasıdır. Bu uygulamalar duman dedektöründen, nükleer rektörlere kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.
Nükleer teknoloji iki başlık halinde gözükmektedir.


a. Nükleer enerji: Atomların parçalanmaları (fisyon) veya birleşmeleri (füzyon) esnasında ortaya çıkan enerjiye denir.

b. Nükleer Teknikler: Nükleer Teknolojinin Tıp, Endüstri, Tarım ve Çevre'deki nükleer uygulamalara denilmektedir .

Nükleer Santral (Reaktör) ise "Nükleer reaksiyon yardımı ile ortaya çıkan ısıdan elektrik üreten tesislere verilen isimdir.
............
http://www.nukte.org/reaktorler

Alıntı:
Türkiye, 1960 yılında ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın yönetim döneminde başlatılan ‘Barış için Atom’ programına katılarak, ‘Nükleer Silahların Yayılmasına Karşı Anlaşma’yı (NPT) imzaladı.
Bu program kapsamında 60’lı yıllarda; Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi ile, bu merkezde 1 MW termal güçlü bir araştırma reaktörü kuruldu. Daha sonra bunu, 70’li yıllarda İTÜ Nükleer Enerji Enstitüsü’nde kurulan bir araştırma reaktörü izledi.
Türkiye’nin nükleer enerji alanına gireceği beklentisiyle güçlü kadrolar yetişti. Ancak 1979 ‘Üç Mil Adası’ (‘Three Mile Island’) ve 1986 Çernobil nükleer santral kazaları, dünya kamuoylarında nükleer santralların güvenliğine karşı kuşkuların doğmasına ve nükleer teknolojinin dünya ölçeğinde durgun bir döneme girmesine yol açtı. Türkiye’ye bunun yansıması, ticari amaçla elektrik üreten bir nükleer santral kurma tasarımlarının gerçekleşememesi şeklinde oldu. Nükleer teknoloji alanındaki çalışmaların varlık nedeni zayıflayınca, bu alanda çalışan kadrolar sayıca azaldığı gibi, eğitim etkinlikleri de kaçınılmaz olarak gücünden kaybetti. Mevcut kadrolar, daha çok Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na bağlı araştırma merkezlerinde ve bazı üniversitelerimizin ilgili birimlerinde, araştırma ve eğitim etkinliklerini sürdürüyorlar. Bu alanda somut bir adımın atılması halinde, sözkonusu araştırma ve eğitim etkinliklerine hız verilmesi, bu alandaki kadroların genişletilmesi gerekecek.
biltek.tubitak.gov.tr
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
http://www.taek.gov.tr/index.html

Nükleer Teknolojide ilerlemek için Nükleer santral kurmak şart mı?

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 15:32   #108
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Aklıma takılan;
Doğalgazla elektrik üretimi yapan şirketlerin yarısı yabancı şirketler ve bu şirketlerde tahmin edileceği gibi kar amacıyla bu işi yapmakta (Son habere göre bu şirketler,TEDAŞ'a elektriğe zam yapılması için teklif götürmüş), bu santralin ihalesinde açık kalan soru burada, ihaleyi alan şirket santrali aldıktan sonra yapıp devlete mi işletmesini bırakacak yoksa işletmeyi kendisi mi yapacak?

Eğer işletmeyi kendi yapacaksa nerde kalır bu işin karlılığı?

Aşağıda bu soruyu arayan yetkili kişiler de var.

Alıntı:
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i 16 Mayıs 2007 tarihinde ziyaret eden Elektrik Mühendisleri Odası heyeti tarafından sunulan raporda;

Nükleer Santrali Kim Kuracaktır? Kamu mu, Özel Sektör mü?
Yasa‘daki önemli eksikliklerden birini de, santrali yapacak ve/veya işletecek şirketlerin seçilmesi süreciyle ilgilidir. Öncelikle santrali yapacak olan şirketin aynı zamanda işletecek şirket olup olmayacağı konusunda bir belirsizlik vardır.

Diğer yandan bu seçimin bir "ihale işlemi" olmayacağı anlaşılmaktadır. Yalnızca üretilecek elektriğin satış fiyatına ilişkin kriter öngörülmüştür. Seçim işlemine yönelik hiçbir teknolojik kriter ve tercihe yer verilmediği gibi, Kamu-özel işbirliği yolunun açık tutulduğu göz önüne alınırsa, yalnızca enerji satış fiyatı üzerinden belirlenen şirketle kamunun nasıl ortaklık kuracağı anlaşılamamaktadır.

Yasa‘nın 6. maddesinde, nükleer santral yapımı ve işletmesi işini üstlenecek olan özel şirketle bir iktisadi devlet teşekkülünün iştirak ilişkisi kurabileceğine yer verilmiştir. Maddenin gerekçesinde ise, bu yöntemin "tercih edilmesi halinde" gerçekleşmesini sağlamak amacı taşındığı belirtilmektedir.

Nükleer santral kurulması için bu kadar acele yasa çıkartılırken, henüz nasıl bir yöntem izleneceğine dahi karar verilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Oysa nükleer santraller bütün dünyada kamu eliyle kurulmakta ve işletilmektedir.

Yap-İşlet ya da Yap-İşlet-Devret gibi yöntemlerle kurulmuş nükleer santral örneği bulunmamaktadır
. Nükleer santrallerin taşıdığı riskler, sürecin örgütlenmesi ve yönetilmesindeki güçlükler, uluslar arası sözleşmelere bağlı kalınmış olması ve ulusal bir politikayı zorunlu kılması gibi süreçler, nükleer santrallerin özel sektör eliyle kurulup işletilmesinin önünde ciddi zorluklar çıkartmaktadır.

http://www.emo.org.tr/genel/bizden_d...&tipi=4&sube=0

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-09-2008, 00:46   #109
Ağaç Dostu
 
Arzu Kasapoğlu's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-07-2007
Şehir: Trabzon
Mesajlar: 1,813
Galeri: 256
Nükleer enerji Ceviz Kabuğu programında tartışıldı.

Özetini aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ha...y.php?hit=9879

Arzu Kasapoğlu Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-09-2008, 14:01   #110
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
İzledim,
Ali Külebi'nin akıcı ve etkili konuşması kulağa hoş gelse de Nükleer Sanrtal konusunda sadece stratejik açıdan yaklaşıp doğa ve karlılık açısından hiç bir şey söylememesinden dolayı ikna olamadım.
Prof.İlyas Yılmazer daldan dala atlasa da aralarda Santralin %100 dışa bağımlı olacağını(çalışanlarının bile dışarıdan geleceğini)ve ucuz enerjinin, hikaye olduğunu anlayabildim.

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-09-2008, 19:14   #111
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Alıntı:
Nükleer kaçışın sırrı deprem mi?

Nükleer santralla ilgilenen firmaların, güvenlikle ilgili bazı kaygıları olduğu ortaya çıktı. İhaleye katılacak olan firmalar, Enerji Bakanlığı’na, santralın yapılacağı Mersin Akkuyu’nun depremsellik durumunu sorarak, şunları kaydetti:

Saha ile ilgiyi mevcut jeolojik, sismik ve dimeterolojik verileri sağlayınız.Türkiye Atom Enerjisi Komisyonu, Akkuyu bölgesine saha lisansını 1976’da vermiştir. Türkiye’de 1999’da büyük ölçekli bir deprem gerçekleşmiş ve bilgimize göre bu durum sahanın 25 kilometre dışında bir sismik yıpranma yaratmıştır. Bu tarihten sonra bölgenin nükleer santral yapımına uygunluğu ile ilgili bakanlığınızca herhangi bir çalışma yapılmış mıdır?..

DEPREM RİSKİNİ İNCELEMEDİK

Bakanlık tarafından verilen yanıtta ise, “Akkuyu ile ilgili yapılan çalışmaların raporlarından mevcut olanlar taranmış ve TETAŞ’a iletilmiştir. 1999 yılındaki depremin Akkuyu’ya olabilecek etkisi incelenmemiştir” denildi.

Yatırımcılar, santralın işletmeden çıkarılması ve radyoaktif atıkların kalıcı olarak bertaraf edilmesine ilişkin sorumluluğun devlete ait olmasını da talep etti. Bakanlık ise, dünyadaki uygulamalara göre, çözüm işinin, işleticinin sorumluluğunda olduğunu kaydetti.

Bakanlık, atık konusuna çözüm bulunmasının ise devletin yükümlülüğü olduğunu aktardı. Verilen resmi yanıt yazısında, “Kullanılmış yakıtların kalıcı olarak bertarafı bir jeolojik depolama anlamına gelmektedir ve bu deponun yapımı tamamen devletin sorumluluğunda olacaktır” denildi...
...
Nükleer Mühendis Prof. Dr. Tolga Yarman: Deniz dibi incelemelerini de kapsayan çalışmalarla, Akkuyu’nun 25 kilometre batısında, Mersin’in kuzeydoğusundan gelip Akdeniz’e dalarak Kıbrıs’a doğru uzanan, Ecemiş Fay Hattı’nın, hareketliliği saptandı. Fayın oynaması, Akkuyu’da bir çökmeye, burada bir nükleer santral kurulmuş ise, bir nükleer faciaya sebebiyet verebilir.

Ottawa Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Dr. K. Buckthought tarafından Nisan 1998’de hazırlanan bir rapora göre, 40 yıl içinde, Richter ölçeğinde 7 şiddetindeki bir depremin, Akkuyu’nun 100 kilometre yakınında vuku bulması ihtimali yüzde ellidir. Dr. K. Buckthought’a, merkez üssü Akkuyu’da olacak ve 6.5 şiddetindeki gerçekleşecek depreme, hiçbir tasarımın dayanmasının mümkün olmadığını belirtiyor.

Akkuyu’ya, yirmi yıl kadar önce yer lisansı verilmiş. Bu durumda, kamuoyu nezdinde “Akkuyu’nun sismolojik güvenliği” hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlanmadan, burada bir nükleer santral kurulması yönünde adım atılmamalıdır.
DENİZ ÇİÇEK / ÖZEL HABER
Akşam

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 29-09-2008, 19:18   #112
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,246
Galeri: 88
Lise 3 Coğrafya kitabı olan var mı?

Alıntı:
Felaketin boyutu kitaplarda
HÜKÜMETİN ısrarlı olduğu nükleer enerji, ders kitaplarında çevreye verdiği zararlarla anlatılıyor. Lise 3’üncü sınıflarda okutulan Coğrafya ders kitabında “Enerji Kaynakları” konusunda nükleer enerji şöyle geçiyor: “Nükleer enerji bir dönemde hakimiyet gösterirken bazı sakıncaları nedeniyle birçok ülkede sınırlanmış, gelişen çevre bilinci ile doğal gaz da giderek artan biçimde petrol ve kömürün yanında devreye girmiştir. Önümüzdeki dönemde temiz ve alternatif enerji kaynakları daha önemli hale gelecektir.”

Nükleer enerjinin askeri amaçlı da kullanıldığı belirtilen kitapta, “Kaynakların kullanımı ile ortaya çıkan sorunlar” başlıklı konuda, nükleer santralların sebep olduğu çevresel sorunlar anlatıldı.

Nükleer atıkların çevreye ve insana zarar vermeden tasfiyesinin çok önemli bir problem olduğu belirtilen kitapta, nükleer enerjinin zararı şöyle: “Nükleer parçalanma çok kısa sürede çok fazla enerjinin ortaya çıkmasını sağlar. Santrallarda bu enerjinin etkisiyle çok sıcak bir ortam oluşur. Bundan dolayı santrallar sürekli soğutulmak zorundadır. Soğutma işlemi de akarsulardan veya denizlerden alınan suyla yapılmaktadır. Kullanılan bu su, dışarı verildiğinde yüksek oranda ısınmakta ve o yöredeki canlıların ölmesine sebep olmaktadır.”

DOMUZLAR RADYOAKTİF

Kitaba, “Nükleer enerjinin korkunç yüzü” başlıklı bir yazı da konuldu. Yazıda Çernobil kazasının yüzyılın felaketi olduğu ifade edilerek, kanser vakalarındaki çarpıcı artışa dikkat çekildi.

Ağustos 2005’te Almanya’nın güneyindeki Bavyera ormanlarında yaban domuzlarında yoğun oranda radyoaktivite tespit edildiği, İngiltere’de günümüzde bile bazı çiftliklerde Çernobil kontrolleri yapılması gibi örnekler verildi.
Z. Kıvanç EL / ANKARA
Akşam

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-02-2009, 19:57   #113
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Nükleer Santralin de pazarlığı oluyormuş....
Hem bu ihale iptal edilmemiş miydi?
Alıntı:
Rus-Türk ortaklığı nükleer santral için FİYAT KIRDI... Son teklif 15,35 sent

TETAŞ Genel Müdürü Gökkaya, nükleer santralı için tek teklifi veren Rus-Türk ortaklığının 21,16 dolar sent olarak önerdiği fiyatı, 15,35 sent olarak revize ettiğini belirtti.
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ) Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya, Mersin-Akkuyu'da kurulması planlanan Türkiye'nin ilk nükleer santralının inşaatı ve işletimi için açılan yarışmada tek teklifi veren Türk-Rus ortaklığı Atomstroyexport-Inter Rao-Park Teknik Ortak Girişim Grubu'nun 21,16 dolar sent olarak önerdiği fiyatı, iyileştirme teklifinde 15,35 sent olarak revize ettiğini belirtti.

Nükleer santral yarışması sürecine ilişkin soruları yanıtlayan Gökkaya, ''Komisyonumuz bunu hem mevzuat hem de kamu yararı açısından değerlendiriyor. Süreç, herhangi bir aksaklık olmadığı için yasal çerçevede devam ediyor'' dedi.

Komisyonun değerlendirmesini yaptıktan sonra genel müdürlüğe rapor vereceğini, raporu daha sonra da yönetim kurulunun değerlendireceğini belirten Gökkaya, yönetim kurulunun değerlendirmesinden sonra da raporun Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulu'na gönderileceğini kaydetti.

Gökkaya, Bakanlar Kurulu'nun değerlendirmesinden sonra da olumlu bulunması halinde lisans almak üzere EPDK'ya ve TAEK'e gönderileceğini, aksi takdirde ihalenin iptal edilmiş olacağını söyledi.

http://www.nethaber.com/Ekonomi/9062...in-FIYAT-KIRDI
Alıntı:
İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, Akkuyu nükleer santral ihalesine ilişkin fiyat pazarlığı ile yeni ihale açılıp açılmayacağı konularını Meclis gündemine taşıdı.


Özyürek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, Akkuyu nükleer güç santral yarışmasında teknik ölçütler yönünden TAEK'in uygun bulduğu JSC Atomstroyexport-JSC Inter Raoues-Park Teknik Ortak Girişim Grubu'nun, indirgenmiş birim fiyat olarak 21.16 cent fiyat teklifinde bulunduğunun kamuoyuna açıklandığını anımsattı.

Nükleer güç santrallerinin kurulması, işletilmesi ve enerji satışına ilişkin yarışma ve sözleşme ile teşvikleri düzenleyen yönetmelikte, "TAEK'in, teklif sahiplerinden eksikliklerin giderilmesini veya anlaşılamayan hususlarla ilgili açıklama yapılmasını isteyebileceğine" yer verildiğine işaret eden Özyürek, bu açıklamanın, "hiçbir şekilde teklif fiyatında değişiklik yapılması veya şartnameye uygun olmayan tekliflerin uygun hale getirilmesi amacıyla istenilemeyeceğini" belirtildiğine dikkati çekti.

Hilmi Güler'in, "Bundan sonraki değerlendirme, pazarlık konusu olabilecek etaptır" şeklindeki açıklaması ile fiyata ilişkin görüşmelerin Davos'ta sürdüğü konusunda basında yer alan beyanlarını anımsatan Özyürek, "Nükleer santral ihalesine ilişkin andığınız fiyat pazarlığı kamuyu temsilen hangi birim adına yürütülmektedir? Söz konusu yönetmelikte yer almayan bir yöntemin (fiyatın pazarlık konusu yapılması) devreye sokulması talimatı kim tarafından verilmiştir? İhaleye tek firma katılmasının rekabeti önlediği, ayrıca ihale sürecinin tartışmalara yol açacak şekilde yönetildiği dikkate alınarak, yeni bir ihale açmayı düşünüyor musunuz?" sorularını yöneltti.
http://www.cnnturk.com/2009/ekonomi/...6.0/index.html

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-04-2010, 22:04   #114
Yeni Üye
 
nurfgnur's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-04-2010
Şehir: mersin
Mesajlar: 6
doğal enerji kaynaklarımız varken doğayı yok etmeye yönelik nükleer enerjiye bu kadar ısrar edilmesi ve destekçilerinin olması çok korkutucu

nurfgnur Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 08-01-2011, 16:10   #115
Ağaç Dostu
 
hüsnüyusuf's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-10-2007
Şehir: Karaman
Mesajlar: 315
Galeri: 15
Türkiye'de nükleer santral kurulsun ya da kurulmasın, tehlike ülkemiz için devam ediyor ne yazık ki.

Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’nde Tehlike Sinyalleri

TÜRKSAM Başkanı Sinan Ogan, “Herkes İran’a Bakarken Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali uranyum kaçakçılığına malzeme temin ediyor.”

Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analizler Merkezi (TÜRKSAM) Başkanı Sinan Ogan, Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’ne dikkat çekerek bu santralin en eski teknolojiye sahip olduğunu geçirebileceği herhangi, bir kaza ile binlerce insanın ölebileceğini belirtti. “Herkes İran’a bakarken Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali Uranyum kaçakçılığına malzeme temin ediyor.” iddiasında bulunan Ogan, yaklaşık son 10 yıldır bu bölgeye dikkat çektiklerini söyledi.

Ogan, “Yazdığımız makalelerde ve birçok medya kuruluşunda yaptığımız değerlendirmelerde Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali’ne dikkat çekmekte ve burasının en eski teknolojiye sahip olduğu için geçirebileceği herhangi, bir kazanın yanı sıra Uranyum kaçakçılığına da malzeme temin edebileceğini ileri sürmekteydik. Maalesef dediklerimizin bugün çıktığını, yaptığımız analizlerin doğruluk payının ne kadar yüksek olduğunu görmekteyiz. Analizlerimiz ve uyarılarımız ancak İngiliz Guardian Gazetesinin internet sitesinde haber olunca dünyanın gündemine oturabilmiştir. Mart ayında kurşun kaplı bir ambalajın içinde zenginleştirilmiş uranyum kaçırmaya çalışırken Gürcistan’da yakalanan 2 Ermeni vatandaşının davasının, şimdiye kadar kamuoyuna açıklanmayan kayıtlarına yer verilmiştir. Ermenistan vatandaşları Smbat Tonoyan ile Hrant Ohanyan’ın, Mart ayında Ermenistan başkenti Erivan’dan Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e bir tren içinde kaçırmaya çalıştıkları nükleer madde üzerinde ABD’de yapılan araştırmalar, bu maddenin nükleer savaş başlığı yapımında kullanılmaya uygun, yüzde 89,4 oranında zenginleştirilmiş uranyum olduğunu ortaya koymuştur.” görüşlerine yer verdi.


“Ümit ediyoruz ki, “komşular ile sıfır sorun” ve “futbol diplomasisi” sloganları altında kaybolan bu uyarılarımız şimdi dikkate alınır” diyen Ogan, Metsamor Nükleer Santralının meydana getirebileceği tehlikelere dikkat çekerek acilen kapatılması gerektiğine vurgu yaptı.

Ogan şunları kaydetti:
“Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın 40 km güney batısında yer alan ve kendi anavatanlarında bugün kötü yaşam koşulları sebebiyle nüfusu 2 milyona düşmüş olan Ermenistan halkı içinde son derece tehlike arz eden bu santralin kapatılması tamamen çevreci bir zihniyet ve bölgenin çevre güvenliği kaygısından kaynaklanmaktadır.

Sovyetler Birliği’nde yaklaşık 40 bin kişinin ölümüne, binlerce kişinin sakat kalmasına ve milyarlarca Dolarlık ekonomik kayba sebep olan Çernobil Nükleer Santrali kazası yaşandığı zaman kimse böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermemişti. Ancak, bu talihsiz kaza yaşanmış ve sadece Ukrayna değil, Türkiye de dahil tüm bölge bu kazanın etkilerine maruz kalmıştır. Bugün dahi bu etkiler varlığını sürdürmektedir. Çernobil Nükleer Santrali ile benzer teknolojiye sahip olan ve sınırımızın hemen yanı başında faaliyet gösteren Metsamor Nükleer Santrali için de bugün aynı tartışmalar yaşanmaktadır.

Başta Avrupa Birliği olmak üzere bütün dünyanın tehlikeli saydığı ve bir an önce kapatılmasına çalıştığı Metsamor Santrali Ermenistan tarafından halen kullanılmaya devam edilmektedir. Metsamor Nükleer Santrali, bugün dünyada bilinen en eski nükleer santral teknolojisiyle inşa edilmiştir. Basınçlı su soğutmalı bir sistemle çalıştığı için “WWER”-2- olarak anılan ve bu özelliği dolayısıyla eski teknoloji olması sebebiyle bugün dünyada artık kullanımından vazgeçilen bu teknoloji Metsamor Nükleer Santrali’nde bugün halen kullanılmaya devam etmektedir. WWER tipli santraller kazalara karşı oldukça korumasız ve zayıf bir durumdadır.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna göre Metsamor dünyanın en tehlikeli santrali durumundadır. Buna rağmen Metsamor santralinde Batı standartlarına uygun güvenlik sistemi kurulmadığı gibi, santralin çekirdeğini kaplaması gereken en az iki metre kalınlığındaki çelik zırh bile halen yapılmamış durumdadır. Yılda 14 ton uranyum tüketen bu reaktörlerin her birinin ağırlığı ise 201 tondur. Deprem fay hattında olan Rihter ölçeğine göre en fazla 8 şiddetindeki depremlere göre inşa edilen santralin bulunduğu bölge 9 şiddetinde depremlere açıktır.
Metsamor Santrali, Çernobil Santrali’nden bile daha risklidir. Bu modelde Batılı ülkelerdeki nükleer santrallerde mutlaka bulunan, radyoaktif madde sızıntısını önleyecek çelik kubbe bulunmamaktadır. Ayrıca, santralin modern güvenlik ve teknik donanımı olmaması, reaktörün soğutulması için kullanılan suyun yetersizliği ve soğutma sisteminin eskimiş olan birinci nesil proje ile inşa edilmesi de bölgenin ekolojik durumu için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır Türkiye’den yüzlerce km uzaklıkta yer alan bu kazadan Türkiye önemli ölçüde etkilenmiştir.

Şimdi söz konusu olan nükleer santral Türkiye sınırından sadece 16 km uzaklıktadır. Santralde herhangi bir kaza veya sızıntı olması durumunda başta Iğdır ili olmak üzere Türkiye’nin doğu ve güneydoğu bölgesi nükleer bulutların etkisi altında kalacaktır. Metzamor Nükleer Santrali sadece Kars, Ağrı, Iğdır, Erivan ve Nahçıvan’ın değil, Gürcistan, Azerbaycan, İran ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu tüm bölge ülkelerinin sorunu olarak ortaya çıkmaktadır.

Ermenistan’ın Azerbaycan ile savaş halinde olması ve diğer komşusu Gürcistan’da ise yaşanan Gürcü-Abhaz sorunundan dolayı da Gürcistan üzerinden Rusya’yı Ermenistan’a bağlayan kara ve demiryollarının kapalı olması sebebiyle Metsamor Nükleer Santrali’nde kullanılan nükleer yakıtlar Rusya’dan hava yoluyla Ermenistan’a getirilmektedir.

Dünyada benzeri görülmeyen bu tehlikeli uygulama ile Uranyum taşıyan uçaklar Erivan’daki sivil havaalanlarına inmektedirler. Nükleer yakıtın uçakla taşınmasının yanlış bir yöntem olduğu uyarısında bulunan AB’nin Ermenistan temsilcisi Alexis Louber, nükleer yakıtın havayoluyla taşınmasını “Potansiyel bir nükleer bombayla uçmak gibi” diye tanımlamıştır. “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok; sevkiyat deniz ya da demir yolu ile yapılır” demiştir. Louber, “Prensip olarak, nükleer reaktörlerin sismik açıdan aktif bölgelerde kurulmaması gerekiyor. Bu reaktör, tüm bölge için tehlike yaratmaktadır.

Ancak, Ermenistan yetkilileri bu görüşe katılmamakta ve santralin çalışmasında bir tehlike görmemektedirler. Diğer yandan yakıtın taşınması sorumluluğunun tamamıyla Rusya’da olduğunu belirtmektedirler. Ermenistan hükümeti Metsamor Nükleer Santrali’ni sadece elektrik üretimi için kullanmamakta, aynı zamanda nükleer silah teknolojileri konusunda da ciddi çalışmalarda bulunmaktadır.

1995’de dönemin Başbakanı olan Grant Bagratyan’ın santralin açılışında yaptığı açıklamada “Nükleer güç Ermenistan’ı bölgedeki diğer ülkelerden daha üstün kılıyor” şeklinde konuşması, Ermenistan’ın sadece nükleer enerji ile ilgilenmediğini göstermektedir.

Bugün İran’ın nükleer santral yapımına karşı çıkılmasının en büyük sebeplerinden birisi İran’ın ilerde santrallerde kullanılan zenginleştirilmiş uranyumdan nükleer silahlar elde etme olasılığı olduğu ileri sürülmektedir. Bu sebeple ABD ve İsrail, İran’ın nükleer silah elde etme olanağını her ne pahasına olursa olsun durduracaklarını açıkça ifade etmektedirler.

Oysa gözden kaçan husus Ermenistan’ın da yıllardır kullandığı Metsamor santralinden bu türden nükleer silahlar elde etme imkanına sahip olmasıdır. Diğer yandan her türlü teröristlerin bir baskınla veya diğer yollarla da olsa Ermenistan’dan her zaman zenginleştirilmiş uranyum elde etmek ihtimali yüksektir.

Bu sebeple Ermenistan’ın sahip olduğu santral bir kaza yaşanması olasılığının yanı sıra elde edilecek nükleer silahlarla başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere bölge dışı ülkelerin de güvenliği de tehlike altındadır. Zira, ABD’ye karşı yapılacak bir terör saldırısı için en kolay elde edilecek zenginleştirilmiş uranyum kaynağı Ermenistan’dır ve bu ülke Metsamor Nükleer Santrali ile bölge ve dünya güvenliği için tehlike oluşturmaktadır.

Aynı zamanda ABD için potansiyel nükleer tehlike olarak algılanan İran ile de komşu olan Ermenistan, ABD için nükleer tehdit olabilecek ülkeler içerisindedir. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Ermenistan’ın Metsamor Nükleer Santrali muhtemel terör saldırılarına açık olması ve yanı başındaki İran dolayısıyla ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.”


http://www.kha.com.tr/Cevre/3477-Erm...inyalleri.html

hüsnüyusuf Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 08:50   #116
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
merhaba arkadaşlar

Dünya'daki uygulanabilir enerji kaynakları arasında çok önemli siyasi,ekonomik ve sosyolojik konuma sahip nükleer enerji konusunun tartışılıyor olmasına (yarım yamalak ta olsa) bende dahil olmadan edemedim

ilk cümle olarak şunu ifade etmek isterim.

Türkiye'nin bu günkü kurulu gücü 45 000 mw civarı !

Türkiye'nin bu günkü büyüme hızına paralel olarak her yıl 3500-4000 mw yeni enerji gereksinimi doğmakta.

Yani önümüzdeki 10 yıl içerisinde cumhuriyet tarihi boyunca yapılan tüm elektrik enerjisi yatırımları kadar yatırım yapılması gerekiyor.

Son dönemlerde sık sık protestolarla gündeme gelen,büyük çoğunluğu karadeniz de kurulacak,kurulduğu dereyi adeta yutan tüm küçük heslerin toplamı 3-4000 mw.

Burada olaylara duygusal değil objektif yaklaşılması gerekli.

Değerlendirme yapılırken ihtiyacımız olan enerjinin %80 (yüzde seksenini)dışarıdan aldığımızı unutmamak gerekir.
Kalkınmamızın temel şartlarından birinin öncelikle yerli kaynak kullanımı olduğunu da unutmamamız gerekir.

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 09:25   #117
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Hiç bir nükleer santral yukarıdaki gerekçelerle haklı çıkmaz. Herşeyden önce hammaddesi yerli kaynak olamayacak. Bundan falzası başkaca enerji üretiminde olmayan atık madde sorunu olacak. B utehlikeli atı kmaddelerin ne yapıalcağı henüz dünyanın hiçbir yerinde de çözülebilmiş değil.
Önümüzdeki on yıl için, önümüzdeki iki milyon kadar yılı radyoaktif atıklarla kirletmiş olacağız.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 09:31   #118
Ağaçsever
 
memoxenerji's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-02-2011
Şehir: Gebze-Kocaeli
Mesajlar: 61
peki öneriniz nedir ?

memoxenerji Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 11:41   #119
Ağaçsever
 
engraulis's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-01-2011
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 57
Galeri: 2
Günümüzde çevreye en az zarar veren enerji santralleri rüzgar ve dalga santralleriyle güneş panelleridir. Ancak bunların Yapım maliyetleri yüksektir ve geri dönüşümü uzundur. Diğer santraller içinde ise en az zarar veren santral nükleer santrallerdir. Isınan suyun soğutulması için nehir ve ya göller kullanılmaktadır bu durumda suda yaşayan canlıları populasyonunda önemli değişiklikler olmaktadır.
Oysaki çevreye hiç bir zararı yok denilen HES ler bir çok balık türünün neslinin tükenmesine neden olmuştur. Mersin morinası denizde yaşayan ancak kızılırmak ve yeşilırmakta yumurta bırakan bir balıktır. Ve HES ler yüzünden nehirlere girememekte, yumurta bırakamadıkları içinde nesilleri tükenmek üzeredir.
Elimizde çok güzel bir fırsatımız var ancak bazı özel şirketlerin bunu engelleme girişimleri sonucu gündeme bile gelememektedir. Bazen bazı kimselerce gündeme getirilse bile hemen unutulmaktadır. Boğazlarımızda 365 gün devam eden çift yönlü bir su akımı mevcuttur. Boğazların dibine yerleştirilecek büyük sistemlerle çok büyük oranda elektrik üretilebilir.
Ayrıca Sinopta kurulması planlanan Nükleer santralin yerine rüzgar türbinleri kurularak karadeniz bölgesinin bütün elektrik ihtiyacı buradan karşılanabilir. Çünkü sinop sürekli rüzgar alan bir yerdir. Özellikle eski radar olan tepe yılın neredeyse 300 günü rüzgarlıdır. Ve bu enerji boşa gitmektedir.
Bu tür doğal enerji kaynakları olmayan bölgelere Nükleer santral yapmak daha mantıklıdır. Çernobilde meydana gelen kaza örnek gösterilir yıllarca Oysaki çok güvenli bir enerji üretme sistemidir. Çernobilde yaşanan kaza sarhoş bir kimse tarafından yapılan hata sonucudur. Nükleer santralde dikkat edilmesi gereken tek şey soğutma olayının nasıl yapılacağıdır.
Nükleer santralleri protesto etmek yerine kömür santrallerini, HES leri protesto etmemiz gerek.

engraulis Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-02-2011, 11:57   #120
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
memet's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-02-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 13,948
Galeri: 11
Kaza insan yapımı bütün sistemler için geçerlidir. Nükleer santraller de sarhoş yaptı biçiminde aklanamaz. Çernobilden sonra biri Japonya biri Amerika olmak üzere çok ciddi iki kaza daha olmuştur hiçbirinin sarhoş sürücüyle açıklanması mümkün değildir. Zaten Çernobil'de de böyle olmamıştı.

Nükleer santrallerin çevresindeki kanser artışıyla ilgili daha önce de yazmıştım.
Temiz değildir tehlikelidir çevresinde kansere neden olur. En önemlisi nükleer atıklardan kurtulmanın iki milyon yıl boyunca hiç bir yolu yoktur. Bu atıkların atıldığı okyanuslarda atık bidonları daha şimdiden dağılmış içindeki tehlikeli nükleer atık okyanusa karışmıştır. Bu kabaca binlerce atık varili demektir. Okyanuslarda bu sürecin ne gibi bir zararı olduğuna dair ise hiç bir fikrimiz yoktur. Nükleer bir santralin güvenli olduğuna dair hiç bir geçerli veri tehlikeyi aklamaya yetmez. Yirmi-elli yıl kadar çalışacak bir santralin atıkalrını milyon yıl boyunca nasıl çevreye zarar vermeden korunacağına dair elde bilinen bir teknoloji de yoktur.
Nükleer bir santralde dikkat edilecek tek şey hiç olmamasıdır. Diğerleri daha kötü biçiminde bir gerekçe de bu santrali aklamaz.
Nükleer santraller iyidir diyen hiç kimsenin atıklar konusuna girmemeye gayret ettiği dikkat çekicidir.
Almanya'daki kanser araştırması sonucuna da sessiz kalınması dikkat çekicidir.

memet Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 00:20.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024