![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Bazen düşünmeden edemiyorum.. Nasıl ki günümüzde doktorların çoğunluğu ve hastalar ilaç şirketlerinin gönüllü köleleri haline geldiyse, sanki aynı olay tarımsal mevzularda da göze çarpıyor.. Binbir ilaç, binbir madde var ortalıkta..Onu mu atsam, bunu mu kullansam yarışı içindeyiz adeta.. Örnek vereyim; Eskiden Pendik İstanbul zenginlerinin sayfiye alanıymış..İstanbul'da benim evin altında 5 dekar kadar alanda (sanıyorum trilye) 30 adet kadar 80-100 yaşlarında zeytin var..Her yıl aynen benim yaptığım gibi belediye gelip motorlu tırpanla otunu biçiyor, o kadar..Ne gübre veren var, ne organik ne de kimyasal ilaç falan atılmadığı halde, hemen her yıl zeytin yapıyorlar ..Hem de oldukça iri oluyorlar..10 yıldan beri izlerim onları, ne zeytin sineği gördüm, ne de vuruk zeytin..Eğer bu zeytinler Anadolu'nun ıssız bir köyünde olsa, al sana bal gibi organik zeytin.. Acaba diyorum, doğanın dengesini biraz da bizim aşırı ilgimiz ve meraklı oluşumuz mu bozuyor ? Onu attım, bunu verdim derken bir bakıyorsunuz, bitki afallıyor belki de.. Bu durum şuna da benziyor..Roman mahallelerinde nasıl ki çocuklar yalınayak, toz toprak içinde, doğal hayatın içinde yaşadıkları halde daha dirençli oluyor bağışılık kazanıyorsa, zengin, varlıklı veya tek çocuk sahibi pirpirikli insanların çocukları ise her türlü ihtimam gösterildiği halde çok çabuk hastalanıp, dirençsiz birey olarak büyüyorlar.. Bundan binlerce yıl önce, Akdeniz ülkelerinin hepsinde zeytin yetiştiriciliği varmış.. İlaç mı kullanmış, gübre mi kullanmış bu insanlar ? Toprağı mı sürmüşler ? Herşeye müdahale etmeye bayılıyoruz bizler..İlaç ve gübre sanayii beynimizi esir almış adeta..Belki de doğallığı sağlasak, doğa belki belli bir süre sonunda kendi kendine her türlü zararlıyı, olumsuzluğu kendi içinde yokedebilme olanağını da yaratacak.. Ama, biz doğayı rahat bırakmıyoruz gibi.. Doğayı deneme tahtasına çevirmişiz. |
|
|
|
|
|
#2 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
![]() Bizdeki durum biraz farklı. Sekiz sene önce araziyi aldığımda üzerindeki zeytinler ölmek ile yaşamak arasındaki çizgide idiler. Benden önceki 20 yıl süresince aynı anlattığınız zeytinler gibiydi, fazladan otu da biçilmiyordu. 2-3 ağaç dışında hepsini sökmem tavsiye edildi. En az 150, muhtemelen de 200 yaşındaki hiç bir ağacı sökmedim, toprağı usulüne göre işledim, ağaçların düzeltme, yerine göre gençleştirme budamaları yapıldı. Sekiz sene içinde iki defa ahır gübresi verdim. Sonuncusu galiba dört yıl önceydi, araziyi horoz ibiği (kırmızı köklü tilki kuyruğu) basınca bir daha gübre de vermedim, ama genel olarak arazinin toprak yapısını iyileştirmek üzere bir program uyguluyorum. Arazi sadece zeytinlik değil, ağaçlar ve ekilenler bakımından dört farklı bahçe var denilebilir. Örtü bitkisini ihmal etmiyorum. Yine karabuğday kaplı ve yağmurlar sayesinde boyları yer yer bir metreye yükseldi. Biomass oranı karabuğdaya göre çok daha yüksek başka bir yaz örtüsü tohumu getirtiyorum, seneye onu ekeceğim. Organik madde oranını 5-6 seviyesine getirdiğimde toprak işlemesini sadece örtü bitkisi tohumu ekecek kadar azaltırım. Sonuç; yaşlı zeytin ağaçları kurtuldu, doğru düzgün zeytin ağacına benzediler, doğru düzgün zeytin de vermeye başladılar. Sofralık olarak değerlendirilmesi gereken kıymetli bir çeşit olduğu için kurtsuz zeytin alabilmek önemli, onun da yolunu bulduğumdan sorun yok. ![]() ![]() |
|
|
|
|
|
|
#3 | ||
|
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Alıntı:
Ama, elden ayaktan düşünce mecburen herşeyi bırakacağım.. Doğa neyi münasip görürse tabağımıza onu koyacak o zaman.. Belki de ''keşke daha önce uygulasaydım bunu'' diyeceğim..Bilemiyorum.. İnşallah ileriki yıllarda o gözlemlerimi de aktarırım bu sayfalara.. Ama, en azından hiçbirşey yapmasam dahi, şu denizyosununu eşantiyon olarak yine de vermeğe çabalarım onlara.. Sayın birnefestoprak'ın dediği gibi benim de vazgeçilmezim o: Alıntı:
|
||
|
|
|
![]() |
| Etiketler |
| ağaç, gübre, zeytin, zeytin gübreleme |
|
|