![]() |
|
|
|
|
|
#1 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bakın beyefendi yapmadım evet, buyurun siz yapın. Burada bulunan insanlar bilim adamı mı ki ben onlara bilimsel makaleler ve kanıtlar sunayım. ![]() Burada bulunan insanların anlayacağı dil sevgili hocamız Dr.Murat KINIKOĞLU'nun dili , videolarını sundum. Okuyup bilimsel özetler sunmak zorunluluğum yok. Bu agresyon ve ajitasyonla siz benim sunacağım herşeye muhalefet edeceksiniz nasılsa, neden kendimi sizin için yorayım, siz bir zahmet sağlığınızı korumak için araştırın. Çiğnenmiş hazır lokma beklemeyin, bilim parmağınızın ucunda, ulaşın. Ben çalışan bir insanım-8 saat, 1 saat ulaşım etti 9 saat. Geri kalan zamanımda sizi veganlığa ikna etmek için uğraşmıyacağım. Olmayın siz zaten vegan Böyle iyisiniz.Ben ışık tuttum, aydınlanmak isteyen aydınlanmanın yolunu bulur, istemeyen de ışığı söndürmek için uğraşır durur. Dünyanın tüm rezervleri tükendiğinde zaten herkes mecburiyetten vegan olacak. İneklerle bir damla su ve bir soluk temiz hava için yarıştığınızda " keşke bu kadar inek" olmasaydı dersiniz. O güne kadar kibrinize doymayın. |
|
|
|
|
|
|
#2 | |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Burası chat odası değil. Hakemli dergide yayınlanmış akademik makaleden alıntı yapıyorsanız, sorulduğunda makale özetini de sunmanız beklenir. Ancak makaleyi kendiniz de okumadığınız için ne katalog bilgilerini verebiliyorsunuz ne de sorsam özetini çıkarabilirsiniz. Sağlıkla ilgili bir başlık altına kopyala/yapıştırlı, cafcaflı sözlerle bezeli magazinsel paylaşım yapmak kime ne yarar sağlıyor? Ancak sorduktan sonra, o da kenarından dolanarak birtakım kaynaklar göstermişsiniz. - Konferans bildirileri - Popüler bir doktorun hazırladığı youtube videoları - İnternet makaleleri - Blog yazıları - Gazete haberleri - Hakemli olmayan dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler ve benzerlerinin bilimsel hiçbir geçerliliği yoktur. Yukarda alıntıladığınız International Journal of Cancer gibi hakemli dergilerde yayınlanan makaleler dikkate alınması gereken önemli bilimsel çalışmalardır ama bunlar da kanıt değildir. Aynı deneyi yapan doktorlar bir süre sonra başka bir deneyle bir önceki söylediklerinin yanlışlığını gösterebilir. Bilimsel çalışmanın devinimi bu. Murat Kınıkoğlu'ndan tekrar bahsetmişsiniz. Anlaşılan bu doktorumuz, Youtube'u seviyor. İyi bir doktor da olabilir ama bu videolar neyi kanıtlıyor? Bakın şurda bir "EN SAĞLIKLI KALP TSİMANE YERLİLERİNDE" başlığıyla bir klip yayınlamış: Klibin içerik açıklamasını da aşağıya aynen aktarıyorum: Bitkisel beslenmeyle kalp krizi riski ortadan kaldırabilirsiniz. Hayvansal besin tüketimi son derece sınırlı olan Tsimane yerlileri kalp krizi geçirmiyorlar. Yani diyor ki, Tsimane yerlileri çok az olsa da hayvansal besin tüketiyor. Niye? Acaba eczanede satılan haplardan, iğnelerden kullanmayıp B12 ihtiyaçlarını hayvansal besinlerden karşılıyor olabilirler mi?Şimdi siz konuyu getirdiniz yumurtaya kilitlediniz. Benim sorduğum soru yumurtayla ilgili değil ki. Sorduğum soru açık: Burda doğal beslenmeyle ilgili mesajlar yazıyorsunuz ama B12 takviyesiyle ilgili önerdiğiniz hiçbir ürün doğal değil. Hap ve iğne kullanmayacaksak, B12 ihtiyacımızı hangi doğal kaynaklardan karşılayacağız? Yumurta kanser yapıyor diye yemeyelim, tamam. Örneğin süt kanser yapıyor mu? Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#4 |
|
Ağaç Dostu
|
Makalenin çevirisi: Vegan beslenme şekli hiçbir hayvanı ve hayvandan elde edilmiş hiçbir şeyi tüketmemeye dayanır. Bu yaşam tarzını savunanlar, Fransa’da küçük bir azınlığı oluştursa da, L214 (Fransa’daki vegan ve hayvan hakları kuruluşu) gibi bazı kuruluşların yayınladığı mezbahalarda ve hayvan yetiştirme yerlerinde çekilmiş şok edici videolarla kendilerini tanıtıyorlar. Tam olarak kaç kişinin bu yaşam tarzını benimseyip takip ettiğini değerlendirmek zor, ancak Fransa’da %100 bitkisel yemek yapan/satan gıda dükkanları son zamanlarda hızla artıyor. Xerfi’ye (Fransa’da ekonomik analizler yapan şirket) göre 2016’da bitkisel yemek yapan/satan dükkanlardaki artış %82’dir. Etin ve hayvansalların aşırı tüketiminin karbon açısından ve çevre için kötü olduğu bilinen bir gerçek, ama eğer yarın herkes vegan olsaydı gezegenimize ve insanlara nasıl bir etkisi olurdu? 1. Sera gazı %70 oranında düşer. Hayvan yetiştiriciliğinden ötürü %15 oranında sera gazı ortaya çıkıyor. Bu oran vegan bir dünya ile %70 oranında düşebilir. 2. İnsanların süreceği tarla oranı artar. Hayvanlar, enerjilerini yedikleri otlardan karşılıyorlar. Etten 1 kalori almak için 7 kalori bitkinin tüketilmesi gerekiyor. Hayvanların otladığı yerler yerine, oralarda bitki yetiştirilmesi gerekecek. O tarlalarda yemek için hayvanlar yetiştirilmezse, direkt olarak insanlar o tarlalardan beslenmeye başlayacak. O yüzden, tarlalar insanlara bitki sağlamak zorunda kalacak. 3. Aslında herkesin vegan olması zengin ülkelere yarayacak, fakir ülkelere değil! Çünkü bitkisel beslenme kalp rahatsızlıklarını ve bazı hastalıkları düşürecek ama zaten fakir olan ülkelerde kıtlık yaşanmakta ve hayvansal ürünleri yani balık, inek gibi beslenmeyi ortadan kaldırdığımızda bu kıtlık yaşayan kişiler direkt olarak ölüme bırakılacak. 4. Düzenli bir yetiştiricilik olmadığından inek, domuz, tavuk gibi hayvanlar kendi hallerine bırakılacaklar ve insanların yönlendirmesi olmadığından ölecekler. Hayvanlar ölecektir ama yine de yaşamaya devam edeceklerdir. Bugün yetiştiricilik dolayısıyla daha fazla hayvan var, ama aslında o hayvanlar da birşekilde en sonunda ölüyorlar yumurtladıktan sonra, et verdikten sonra. Evet, yaşamaya devam edeceklerdir ama çok düşük sayılarla devam edeceklerdir. Mesela, bu hayvanlar özel bir alana konulmuş hayvanlar olarak yaşayabilirler. (Videoda çitle örülmüş alan gösteriliyor.) 5. Hayvanların tüketilmediği bir toplumda, hayvanların statüsü ne olurdu ? Bu soru üzerinde filozoflar tartışıyor. Zoopolis kitabında yazar, tüketilmeyen hayvanlara çocuk veya engelli insan statüsü verilmesini öneriyor. Yazar notu: Tüm dünya vegan olsa, elbette hayvanların yaşamlarını buna göre planlamak gerekecek. Burada başta veterinerler olmak üzere herkese çok fazla görev düşecek. Haberdeki bazı bahanelerin ardına sığınmadan oluşturulabilecek vegan bir dünya mümkün. Kölelik de bundan 200 yıl önce normal karşılanıyordu. Kölelik bittikten sonra nasıl “Bu insanları ne yapacağız?” diye düşünülmediyse hayvanlara karşı da aynı özeni göstermeliyiz. Makale ve vidyonun aslı: Que se passerait-il si tout le monde était végan*? |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Ağaç Dostu
|
İnsanların "Vegan" kelimesini duyunca hemen saldırı haline geçmesi ve kısa bir süreliğine bile hayvansal gıdadan vazgeçemiyor olmalarına ışık tutan bir makale. Bağımlık bu durumu çok iyi açıklıyor. Dr. Halit Yerebakan, Kırmızı et bağımlılığı Dr. Halit Yerebakan, kırmızı etin bağımlılık yaptığını söylüyor: Kırmızı ette bulunan hipoksantin adı verilen maddenin uyarıcı ve tatmin edici etkisi vardır. Kimyasal yapısı kafein gibidir. Bu nedenle kahve gibi bağımlılık yapar Amerika’da kalp cerrahisi üzerine çalışmalar yapan Dr. Halit Yerebakan, et üzerine yapılan son araştırmaları inceleyerek kırmızı etle ilgili bilimsel gerçekleri derledi: Sebze, meyve ve baklagiller gibi besin değeri yüksek gıdalar içeren bir beslenme düzenine aniden geçtiğinizde, anlamsız bir yorgunluk hissedebilirsiniz. Besin değeri yüksek bu gıdaların toksik etkisi yoktur, yani kırmızı et gibi değildir. Biraz abartılı bir tabir olsa da; hayvansal gıda yediğinizde kendinizi adeta zehirliyorsunuz. Buna iyi huylu zehir demek yerinde olur. Bu da, sigara ve alkol gibi kendinizi iyi hissetmenize neden olur. Hayvansal gıdalar sindirilirken toksik metabolik maddeler açığa çıkar ve damarlarınızda gezmeye başlar. Hayvansal gıdaları aniden azaltırsanız, diğer bağımlılıklarda olduğu gibi çekilme bulguları gün yüzüne çıkar. Besin değeri yüksek gıdalara ani geçişin oluşturduğu yorgunluk- bitkinlik hissi de bundan kaynaklanır. Kırmızı ette bulunan ve hipoksantin adı verilen maddenin uyarıcı ve tatmin edici etkisi vardır. Yani, beslenme düzeninizden eti çıkarttığınızda oluşan ‘bir şeyler eksik’ hissinin sebebi, etin sindiriminde açığa çıkan bu maddedir. Bu madde, eti oluşturan kas hücrelerinde bulunur ve et dinlendirildikçe artar. Kimyasal yapısı kahvedeki kafein veya kakaodaki teobromin ile aynı olan bu maddenin etkileri de benzerdir. Bunların hepsi sinir sistemi uyarıcıları olup bağımlılık yaparlar. Nasıl ki bazen çikolata ararsınız veya kahvesiz yapamazsınız; et de bağımlılık yapar ve onsuz yapamayabilirsiniz. Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü tarafından yapılan araştırmaya göre; her gün bir öğün işlenmemiş kırmızı et yemek (kasaptan bütün et kestirilerek alınan), erken ölüm riskini yüzde 13 artırıyor. Aynı araştırma, işlenmiş kırmızı etlerin (salam, sosis, sucuk, vb.) ise ölüm riskini yüzde 20 artırdığını kanıtladı. Bu araştırma, 121 binden fazla kadın ve erkek 24 yıl süreyle takip edilerek yapıldı. Araştırma sonucunun verdiği bilgiye göre; daha fazla kırmızı et yiyenler, daha erken ölmüş. ESKİ KASABINIZINDAN ALIŞVERİŞ YAPIN Yapılan araştırmalar; günlük, ortalama 100 gr. civarında kırmızı et tüketmenin erken ölüm riski taşımadığını gösteriyor. Et üzerinde yapılan çalışmalar; salam, sosis, sucuk, hamburger gibi işlenmiş kırmızı et tüketiminin uzun vadede kalp ve şeker hastalığına sebep olduğunu göstermiştir. Kırmızı et; şeker hastalıkları, erken bunama ve kanser türlerine yakalanma riskini artırır. Haftada bir hamburger yiyen erkeklerin yüzde 35’i daha fazla prostat kanserine yakalanır. Ayrıca şeker hastalarının da kırmızı etten uzak durması gerekiyor. Doğal ürünlerin popüler olduğu günümüzde artık doğal ve işlenmemiş etlerin önemi arttı. Etinizi, yeni et fabrikalarının ürettiği ürünler yerine, eski kasabınızdan seçin. KOYUN ETİ Mİ, DANA ETİ Mİ? Et üzerine yürütülen araştırmaların çoğu dana eti üzerine yapılmıştır. Bu araştırmalarda kullanılan koyun etinin oranı yüzde 3-4 civarındadır. Koyun etindeki yağın yüzde 64’ü doymamış yağlardan oluşur ve Omega 6 içerir. Koyun eti, Akdeniz diyetinde de yer alır. Koyunlar, büyük baş hayvanlara göre daha doğal beslenir ve ilaç kullanımları oldukça düşüktür. AKDENİZ DİYETİ İLE DAHA SAĞLIKLI BİR YAŞAM ELİNİZDE Kırmızı eti daha az tüketmek için en ideal çözüm; Akdeniz diyetini yaşam tarzınız haline getirmektir. Bu diyetin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Günlük beslenmede sebze, meyve ve kuruyemiş büyük yer tutar. Günlük kalorinin yüzde 40’ı sağlıklı yağlardan sağlanır; özellikle zeytinyağı, fındık yağı, aspir yağı gibi. Sağlığınız için zaman zaman bazı doymuş yağlara da ihtiyacınız olabilir. Günlük protein ihtiyacını balık, organik tavuk ve yumurtadan karşılayabilirsiniz. Az miktarda peynir ve süt ürünü de tüketebilirsiniz Akdeniz diyetinde kırmızı et az miktarda kullanılır. Bu nedenle de bu diyet şekli çok sağlıklıdır. |
|
|
|
![]() |
|
|