02-07-2017, 23:28 | #31 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 09-11-2016
Şehir: Hamm, Ankara, Bergama
Mesajlar: 493
|
Evet, en şerefli mahluk olabilmek insanın sahip olduğu tek özellik değil maalesef. Tam ters uçta, en zalim yaratık olabilmesi de mümkün. Bardağın ne tarafını görmek istediğinizle alakalı bir durum. Bardağın boş tarafında maalesef yukarıdaki görüntüler, hatta daha kötüleri var. Ancak bu, bardağın dolu tarafındaki güzellikleri görmek için engel olmamalı. Ne gibi; sizi ve beni doğurup yetiştirenler de insan, bilgisayar ve interneti keşfedip kullanıma sunanlar da insan, bu web sitesini kurup ağaç ve bitki sevdalılarını bir araya getirenler ve bizim şu anda bu paylaşımları yapmamıza imkan sağlayanlar da insan. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği, aklı. Bu sayede çok güzel şeyler var edebileceği gibi, yine aklı sayesinde çok çirkin şeylere de imza atabiliyor. Hayat boyunca yaptığımız seçimler bizim en şerefli ile en zavallı arasındaki skalada yerimizi belirliyor. Diğer taraftan, ne kadar masum ve şirin olurlarsa olsunlar bir tavuk veya bir koyunun diğer ırklar ve hatta kendi ırkı için olumlu ya da olumsuz yapabilecekleri çok sınırlı. Umarım bir gün bardağın boş tarafındaki olumsuzlukların bittiğini veya çok azaldığını hep birlikte görebiliriz... |
03-07-2017, 18:12 | #32 |
Ağaç Dostu
|
Ben burada veganlığın argümanlarını anlatacağım. Bardak boş olmakla beraber biraz kirli ve hatta kanlı. İçimdeki Polyanaya sesleniyorum, yok ses seda Bakın sevgili ineklerimiz nelere kadir Daha doğrusu bizim et yeme ve süt içme hevesimizin faturası. Bir inek midesinde, yılda 208 litre hacminde metan gazı oluşturuyor. Dünyada 1,5 milyardan fazla olan inek nüfusu işin içine girdiğinde bu yılda 112 milyon ton metan gazının atmasfere salınması demek. Tabi unutulmaması gereken bir diğer nokta, metan gazının karbondioksitten 22 kat daha zararlı olması… 1970 yılında 4 milyar olan insan nüfusu günümüzde neredeyse iki katına ulaşmış durumda. Bu artışla bağlantılı olarak 784 hayvan türünün dünya üzerinden tamamen yok olduğu, 16 binden fazla türün neslininse tükenme aşamasında olduğu tahmin ediliyor. Hayvanlar aleminin, insan nüfusunun sürekli ve dinamik artışından olumlu etkilendiği söylenemez. Fakat bazı türler insanların kendilerine ihtiyaç duyması nedeniyle bu grubun dışında kalıyor. Bugün dünya üzerinde 1.5 milyardan fazla inek nüfusu olduğu düşünülüyor. Dünya tarihinin hiçbir döneminde bu kadar fazla olmamışlardı. Et ve süt ihtiyacının sürekli olarak artması ve gelişen suni tohumlama yöntemleriyle inanılmaz bir artış gösterdiler ve hala ihtiyacı karşılayamıyorlar. Geçmiş yıllara bakılarak bir değerlendirme yapıldığında dünyada 1970 yılından günümüze kadar et üretimi %200 artarak 101 milyon tondan 302 milyon tona ulaşmıştır. Bu inanılmaz artış artan insan nüfusuna ve kişi başına tüketilen et ve süt miktarına bakıldığında normal olarak değerlendirebilir belki fakat başka bir açıdan hiç de hoş olmayan şaşırtıcı sonuçlara neden olduğu görülüyor. Yılda 112 milyon ton metan gazı Arjantin tarımsal teknolojiler enstitüsünde araştırmacı olan Dr. Guillermo Berra ineklerin yedikleri otları ve diğer ürünleri sindirirken bir bioürün olarak metangazı ürettiği bilgisini bir adım daha ileriye götürerek bir deney yapmaya karar verdi. Bu deneyin amacı ineklerin midesine bir delik açarak bir çöp poşetini kaç günde metan gazıyla doldurabildiklerini ölçmekti. Deneyi gerçekleştirdiklerindeyse poşetlerin sadece 2 saat içinde dolduklarını gördüler. Deney sonucunda bir ineğin yılda azami 208 litre hacminde metan gazı ürettiği sonucuna ulaşmışlardı. Bu 1.5 milyar ineğin yılda 112 milyon ton metan gazı üretmesi anlamına geliyordu. Daha da açmak gerekirse bu tüm dünya trafiğinin bir yılda ürettiği karbondioksitten daha fazla zararlıydı. Bir araba 10 bin kilometre yol katettiğinde atmosfere ortalama 3 ton karbondioksit salınımı yapar, deneyin sonuçlarına göre bu iki ineğin yıllık metan gazı salınımından daha az zararlıydı. Not: Basından alıntı. Kaydet Kaydet Kaydet |
03-07-2017, 18:33 | #33 |
Ağaç Dostu
|
Ben gerçekleri anlatayım, yorumlarım ağır gelebilir. Pozitif bilimin maalesef ki "pozitif" olma zorunluluğu bulunmuyor. Objektif olması yeterli, kanıta dayalı yani. Bazı hastalarım beni bu yüzden sever "dost acı söyler", sizi yalanlarla uyutmaz Gerçekleri patır patır söylerim ve şoktan çıktıklarında "acı reçete"yi kendilerine açıklarım. Dost gözünüzün içine bakıp süslü yalan söyleyen değildir, sizi daldığınız gaflet uykusundan, başınızı gömdüğünüz kumdan çıkarıp gerçekle yüz yüze getirenlerdir. E. Coli tehlikesi Bu bakteri hayvanların ve insanların bağırsaklarında bulunur ve selülozun parçalanmasına yardım eder. Fakat ineklerin ve sığırların sürekli mısır yemi tüketmeleri metobolizmalarında farklı reaksiyonlara neden olur. Bu hayvanların midelerinde ve bağırsaklarında E. Coli bakterisi aşırı şekilde çoğalır ve mutasyona uğrayarak yeni bir form oluşturur: E. Coli O157:H7 Mutasyona uğrayan bakteri tüketildiğinde rotoksin adında çok kuvvetli bir zehir salgılar. Böbrek, bağırsak ve beyindeki alıcı hücrelerle bağlantı kurarak bunların ölmesine neden olur. Bazı kişilerde önce böbreklerin sonra vücuttaki tüm organların iflas etmesiyle başlayan ve tedavisi bulunmayıp ölümcül nitelikte olan hemolitik üremik sendroma da neden olabilmektedir Bu çocuğun adı Kevin Kowalcyk. Üstte gördüğünüz fotoğrafı annesi Barb Kowalcyk bir bahar gezisi esnasında çekmiş. O gün Kevin’in öğle yemeğinde hamburger yiyene kadar hiçbir şeyi olmadığını söylüyor. Daha sonra kanlı ishalle başlayan hastalık, 11 günlük tedavi sürecine rağmen ölümle sonuçlanmış. Doktorlar Kevin’dan aldıkları örneklerde E. Coli ye rastladıklarını söylemişler. Amerika’da bu gibi örneklerin yüzlercesi mevcut. Üstelik E. Coli sadece et ve süt ürünlerinde değil, çeşitli sebze ve meyvelerde de rastlanmakta; buna et işleme merkezlerinden sızan zararlı atıkların bölgedeki tarım arazilerine ulaşmasının neden olduğu düşünülüyor… Bizim ülkemizde de ucuz maliyetli ama lezzetli hamburger tüketmenin oldukça popüler olduğu düşünülürse dikkatli olunması gerektiği su götürmez bir gerçek. Tüm bunlar bir araya geldiğinde “inekler mi yoksa insanlar mı insanlığın sonunu getirebilir?” sorusu akıllara gelmiyor da değil. Gelişen genetik bilgimiz sayesinde bugün sadece ineklerin değil pek çok hayvanın ve bitkinin kodunu değiştirerek ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. İnekler insanlığı yok edebilir mi? Kaydet Kaydet Kaydet |
04-07-2017, 21:50 | #34 |
Ağaç Dostu
|
Peki diyorsunuz ki bu gerçekler madem bu kadar çarpıcı neden kimse hiç bir şey yapmıyor. ABD ' de - Kalp hastalıkları için 5 milyar dolarlık stend sanayısi, 35 milyar dolarlık ilaç sanayisi var. Kalp hastalığı kanser ve diyabet gibi kronik hastalıkların tedavisi 1.5 trilyon dolarlık dev bir sanayi. Hal böyleyken İlaç endüstrisi ve Hayvan üreticilerinin birleşip insanların bu konuda bilgi sahibi olmasını ve bu hastalıklardan korunmasını destekler mi İlaç sektörü Hayvancılık sektörüne Antibiyotik ve Hormon satar. Hayvansal ürünleri tüketerek maruz kaldığımız kanser, kalp hastalıkları ve diyabet gibi hastalıkların tedavileri için de ilaç satar. Bu iki endüstri işbirliği içinde sırtımızdan para kazanır. O yüzden ki araştırmalar hangi hastalığı hangi ilaçla tedavi edileceği konusunda yoğunlaşır. Hangi nedenle hasta olduğunuz göz ardı edilir. Kimse gerçekte tam iyileşmenizi istemez. Çünkü iyileşmeniz değil tedavi masraflarınızın artması bu sektörlere para kazandırır. Bu sektörler işbirliği içinde olup çarpıcı gerçekleri örtbas ederler. Mesela Deli Dana Hastalığı. Hastalık "prion" denilen virüslerden daha basit yapıdaki mikroplarla bulaşır. İnsanlarda da yine beyin dokusu iltihabı olur.Oluşan hastalık yavaş ilerleyen, tanısı zor ve ölümlere neden olabilen karakterdedir. Jakop-Creutzfeldt Hastalığı (JCH) adını taşır.Unutkanlık, konuşma bozukluğu, yazma buzukluğu, insanları tanımada bozukluk, sağ ve solu karıştırma gibi beynin çalışmasının bozulmasına ait belirtiler görülür. Bilmem fark ettiniz mi ama Alzheimer Hastalığında son yıllarda ciddi bir patlama var. Ben hiç duymadım bu hastalara Deli dana Hastalığı için yapılan antijen testlerinin yapıldığını. Alzheimer Hastalığı sonucu ölen hiç kimseye beyin biyopsisi yapılıp kaçının beyninde "prion" var bakıldığını da dumadım. Tatsız şeyleri kimse duymak istemez. İnsan hayatına mal oluyor veya olmuş olsa bile. Neyse yoruldum, başka bir akşam "baykuşluğa" devam ederim. Sevgiyle... |
04-07-2017, 22:18 | #35 |
Ağaç Dostu
|
Aklınıza takılır belki - neden bunları yazmayı kendime vazife edindim. Annem Pankreas Kanserinden vefat etti. Babam Kolon Kanseri sebebiyle iki ciddi ameliyat geçirdi. Mücadeye devam ediyor. Düne kadar bu genetiğin getirdiği risklerin altında eziliyordum. Ancak bu iki kanserin de sebepleri arasında aşırı kırmızı et tüketmek yatıyor. Torunlarımı görmek için Bikisel beslenmeyi seçtim. Yazdıklarımı okuyup kendi seçimini bitkisel beslenme yönünde yapan bir anne, bir baba, bir kardeş, bir amca, teyze veya cocuğun hayatının kurtulması benim için en büyük mükafat olur. Sevgiyle... |
14-07-2017, 16:29 | #36 |
Ağaç Dostu
|
Bir hayvanın başını keserken hissettikleriniz ve bir soğan başını keserken hissettikleriniz aynı mı Ölmüş bir hayvanın etini doğrarken ve sebze doğrarken aynı duyguları yaşamıyorsak, burada bir gariplik yok mu Kaydet |
16-07-2017, 20:13 | #37 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Neyse ki çok yakınımızda hayvan çiftçiliği yapan arkadaşımız var da, birbirinin üstüne istiflemeden, açık havada ve hiçbir hormon, kimyasal yem, antibiyotik kullanmadan yetiştirdiği tavukları yerken endüstriyel hayvancılıktan mümkün olduğunca çektiğimiz desteği hatırlayıp mutlu oluyoruz ama işin Yahudi soykırımı boyutuna nasıl çözüm bulacağımızı bilemiyorum Besin ürünü ne olursa olsun, aşırı miktarda tüketilmesi zaten doğru değil. Nasıl ki, gereğinden fazla ve her zaman kırmızı et tükettiğimizde kalp hastası olma riski taşıyorsak, gereğinden fazla çiğ brokoli tükettiğimizde vücudumuza aşırı miktarda tiyosiyanat depolamanın da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini bilmemiz gerekiyor. Bütün dünya nüfusunu da evde yapacağımız tofuyla besleyemeyeceğimize göre, herhalde onun da dünyanın her tarafına yayılmış ve tofu tekeli olmuş uluslararası şirketlerin koca koca fabrikalarında endüstriyel üretimin ana bileşenlerinden birisi olacağı gerçeğini kabullenmemiz gerekecek. Düzenleyen birnefestoprak : 16-07-2017 saat 21:07 Neden: Yazım hatası |
17-07-2017, 01:39 | #38 |
Ağaç Dostu
|
Veganların protein alması tofuya bağımlı olsaydı yanmıştık Vegan olarak 8 ayım bitti, sadece 1 defa, o da ne menem bir şey merak ettiğim için, tofu aldım. Zaten GDO lu soya mahsulü olduğu için elimi bile sürmem bir daha. Tetkik için bir çift başvurdu, 60 lı yaşlarda. Doktor bir arkadaşları vegan oldukları için paylamış ve tetkik yaptırmaları için Aile Hekimlerine gitmesini söylemişti. Çok geniş kapsamlı tahlillerini yaptırdım ve hiç bir parametrede en ufak bir sapma yoktu. B12 vitamini dahil. Ne kadar formda olduklarını ve ciltlerinin ne kadar berrak olduğunu da es geçemiyeceğim. Pırıl pırıl da hafızaları vardı. B12 vitamini kaynaklarını da araştırmışlar ve hayvan denek dahi kullanılmayan firmadan alıyorlarmış. Bu çift bana ilham oldu. Hayvansal gıdaların zararlarından dem vursam da veganlığın esası midemizin doyması için hiç bir hayvanın acı çekmesinin gerekli olmadığı üzerine. Öyle gruplar var ki yumru köklü bile tüketmiyorlar. Sadece topraktan çıkarılma esnasında kökte barınan canlıların ölüyor veya acı çekiyor olmasını düşünerek. Bal yemezler, deri ve ipek kıyafet giymezler. Çünkü bu da hayvan sömürüsü, emek hırsızlığı. Et ettir ve hangi ortamda elde edilirse edilsin o bir canlının cesedinin parçasıdır, kadavra yani. Herkesin görüşüne saygı gösteririm, sonuçta daha dün vegan oldum, değil mi Ama kendinizi kandırmayın, sadece damak tadı için tükettiyorsunuz Müslüman toplumda veganlık kabul görmez diye düşünürdum ama istisnalar da var, tesettürlü bir hanım, hem de genç, başvurdu, beni hem şaşırttı hem memnun etti. Herkes yiyor diye yemek zorunda değilim. Çoğunluk yapıyor diye haklı olamaz. Bu güçlünün hakkı. Karnımızı doyurmak için bir canlıyı öldürmek adil değil. Şöyle düşünün, bir grup uzaylı Dünyaya geldi ve dedi ki " şu iki ayaklı canlılar iyi bir protein kaynağı, keselim de donduralım. Protein stoklarımız azaldı" Düşünün bir Biz bunu yapıyoruz işte " üstün zeka ve gücümüzü kullanarak birilerin yaşama hakkını gasp ediyoruz. İyi geceler. Sevgiyle ve sağlıkla kalın. |
17-07-2017, 03:24 | #39 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Yani toplama kampından (Auschwitz galiba) soykırımından resim gösterip et yemekle onu bir tutunca herkesin düşüncesine saygı göstermiş mi oluyorsunuz? Kafeslere istiflenmiş canlı tavuk resmi de gösterdiğinize göre, onun karşılığında da bir başka tipik örnek olarak tofuyu vermenin bence bir sakıncası yok (tofu organik de olabilir, bayılarak tükettiğim bir ürün). İnsanların çoğunun etobur olduğu bir düzende dahi, yerel çiftlik sayıları son derece yetersiz ve bunların sayısı ciddi oranda artmadan, paketlenmiş gıda tüketimini azaltmanın mümkün olmadığını tartışıyoruz (en azından ben bir çiftçi olarak zaman zaman diğer çiftçilerle tartışıyorum). Yaşadığı yerin yakınlarında sebze üreten bir çiftlik olmayan birisi, zaten oyuna 1-0 geriden başlıyor çünkü eğer kendi yetiştirecek şartları yoksa, büyük ihtimalle sebzesini meyvesini marketten alacak. O sebze meyvenin hem su içeriği hem de besin değeri düşmüş olacak (bugünkü şartlarda özellikle büyükşehirde yaşayanlar için ürünler uzaktaki tarım arazilerinden geliyor). Eğer eti denklemden çıkaracaksak, besin değeri azalmış sebzeleri tükettiğine göre, yaşamını devam ettirecek enerjiyi sağlamak için daha sık yemesi gerekecek. Yani et yoksa, vegan beslenmeyi sürdürülebilir (maddi imkanlar dahil) kılmak için, yerleşim yerlerinin etrafında bol miktarda sebze çiftliği olmalı. Bunun yanında yumru köklü sebzeleri de, kök etrafındaki canlılar acı çekeceği için tüketmeyecekse, o veganın işi çok daha zor. O canlılar hangileri acaba? Aynı toprağı, domatesi ekerken de alt üst ettiğimize göre, onların canını ne ekersek ekelim yakmış olacağız. Bir de biz (en azından ben) evcilleştirilmiş hayvanları yiyoruz. Bunları yemeyeceksek, mutlaka yiyecek avcı hayvan(lar) olacak. Bu durumda bu hayvanların nüfusu artacak ve dengeyi bozacak oranda çoğalacaklar. O durumda ne yapacağız? Dengeyi korumak için avcı hayvanların sayısını mı azaltacağız yoksa doğa kendi düzenini kurup hepsinin nüfusunu kendi kendine dengeleyecek diye mi düşünüyorsunuz? Tofu örneğine gelelim: Bunu siz evde yapabiliyor musunuz? Yapabiliyorsanız çok güzel. Yapamıyorsanız, ve bütün dünya nüfusu vegan olduysa, bu sefer de bunu veya soya bazlı diğer ürünleri endüstriyel üretim döngüsüne sokacak tekel şirketleri olmayacak mı? Bu şirketlerin hepsi bu ürünleri organik yolla mı üretecek? Kimyasal madde girdisi bugün bile çok yüksek olan bu ürünlerin, bütün dünya vegan olduğunda ve düzenli şekilde tofu tüketen insanların sayısı ciddi oranda arttığında, kanser hastası sayısında ciddi oranda artış yaratmayacağını düşünmek saflık olur. Soya bazlı veya değil, paketlenmiş/dondurulmuş vegan gıda ürün sayısında patlama olacaktır. Klinik deney yapan bir uzman mısınız bilmiyorum ama bilimsel metodun vazgeçilmez kurallarından birisi karşılaştırmalı deney yapmaktır. Konuya hayvan hakları bakımından yaklaşacaksanız başka bir konu ama tek bir hastadan B12 örneği vermeniz birşeyi ispatlamıyor. Ben, çok genç yaştan beri yüksek (kötü huylu) kolesterolü olan birisiydim. Uzun yıllar bilgisayar başında mühendis olarak çalıştım. Kolesterol ilacı da çok kullandım. Çiftçiliğe, yani bol miktarda fiziksel faaliyette bulunmaya ve yaptığım iş beni çok daha mutlu kılmaya başladıktan sonra hem sebze tüketimini arttırarak hem de sağlıklı ve mutlu bir hayat geçirmiş hayvanlardan et tüketimini (marketten alınan ete oranla) arttırarak, yani farklı protein kaynakları arasında dengeli beslenmeye başlayarak ve üstelik de aynı zamanda kolesterol ilacını kestiğim halde kolesterolümü büyük oranda düşürdüm. B12 oranım da diğer bütün kan değerlerim de gayet güzel. Bu duruma göre benim et yiyip yememem neyi ispatlamış oluyor? Eti (sadece kırmızı etten bahsetmiyorum) sadece lezzetli olduğu için değil, beslenme düzenimin bir parçası olarak gördüğüm için de tüketiyorum. Her gün et de yemiyorum ve et yerine tükettiğim birçok sebze ve hayvan ürünü de var. Acıktığımda ekmeğime yerfıstığı ezmesi de sürebilirim, bu da beslenmemin bir parçası. Ayrıca siz niye kendinizi et yemek zorunda hissediyorsunuz ki, onu da anlamadım. Ne isterseniz onu tüketirsiniz, size kalmış birşey. Uzaylılar gelip bizi yiyeceklerse de, buyursunlar yiyebiliyorlarsa yesinler. Benim evcilleştirilmem mümkün olmadığı için direneceğim. Alıntı:
|
|
17-07-2017, 11:01 | #40 |
Ağaç Dostu
|
Böyle düşünen tek ben olsam, beni yerden yere vurup ikna edebilirdiniz belki. Benzetme ve kinaye yapmak saygısızlık değil, gerçeklerin yüze bariz bir şekilde vurulması Ayrıca zaten çoğunluk et yiyor , ben tek başıma eti, sütü yenen, derisi kıyafet ve pabuç olanları savunuyorum Veganlığın argümanları çok ben onları yazmaya devam edeceğim. Saygı ?! Hak edenlere duyurulur, hak etmeyenlere sadece gösterilir. PETA üyelerinin gösterilerinin resimlerini yüklemedim daha. Çıplaklık kriterine uymayabilirler. Onların gösterilerinin yanında benim yazdıklarım şerbet gibi. Veganlık kolay değil bu toplumda. Bu toplumda adalet ve yasalar bile örtüşmüyor. Agaclar.net' e bu başlık olsun.Bu görüşü paylaşırsınız veya paylaşmazsınız. Okursunuz veya okumazsınız. Bu sitede bu görüş, duygu ve düşünceyi paylaşan kişiler var. Bu konuda yazmaya devam edeceğim. Yönetim beni bundan dolayı uzaklaşmak isteyebilir. Gerçek hakaret değildir. Sadece gerçektir. Bir canlının canını alıp bunun adil oldunu iddia edemezsiniz. Canından olan siz değil, tavuk, balık, kuzu, inek... onun yaşama hakkı ne olacak?! Neyse işyerime hırsız girdi, bilgisayarım çalındı. "Olay yeri araştırma" ekipleri çalışıyor Telefondan yazmak zor. Yazdıklarımı kişisel almayın. Veganlık bir görüş, bir felsefe. Bu başlık da kürsümüz olsun. Benim vicdanım rahat. Sevgiyle sağlıkla kalın. |
17-07-2017, 17:33 | #41 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Sizi niye et yemeye ikna etmeye çalışayım bunu anlamıyorum. Canınız ne istiyorsa öyle beslenirsiniz. Burda vegan yemek tarifi vermiyorsunuz, tartışmaya oldukça müsait şeylerden bahsediyorsunuz ve yazılanları ikimizden başkaları da okuyor. Tarım pratiğinin kökünden değişmesini savunuyorsunuz. İzin verin de ben de çiftçi olarak birkaç şey söyleyeyim. Kimseye iftira filan da atmıyorum, öyle olsa kızgınlığınızın nedenini anlardım. Sadece detayları anlamaya çalışıyorum. Mesajlarınızda aralara sıkıştırdığınız birçok argüman var. Hal böyle olunca birçok soru ortaya çıkıyor. - Herkesin vegan/vejetaryen olduğunu ve eti için kesilen evcilleştirilmiş hayvanları doğaya saldığımızı düşünelim. Bunlar büyük ihtimalle önce bayağı bir üreyecekler. Onların nüfuslarının artmasıyla birlikte, avcı hayvan nüfusu da artacak. Bu avcılar, o evcilleştirilmiş hayvanları avlayacaklar. Buna müsaade edilecek mi? Örneğin inekler o avcı hayvanlardan korunacak mı yoksa herşey kendi döngüsüne mi bırakılacak? - B12 örneği vermişsiniz. Ben az oranda et ve çokça sebze tüketiyorum. Eti, fiyatı daha yüksek olsa da, maddi imkanımız el verdiğince yerel çiftlikten alıyoruz. Zaten daha az yediğimiz için bütçe açısından değişen birşey de olmadı. Beyaz ekmeği de uzun süre önce bıraktım (belki kahvaltı için bir ya da iki dilim tahıllı ekmek dışında). Uzun süredir kolesterol ilacı da kullanmıyorum. Hazır gıda tüketimimiz yok denecek kadar az. Fast food tüketimimiz de öyle. Kolesterolüm sınır değerlerin altına düştü. Vegan olmadığıma göre, sizin verdiğiniz cildi parlak olan hasta örneği neyi ispatlıyor? - Sanırım İzmir'de yaşıyorsunuz. Sebze ve meyvenizi marketten mi alıyorsunuz (yerel ürünlerin satıldığı pazardan alıyorsanız çok iyi)? Eğer marketten alıyorsanız, ve eğer o mahsul İzmir'in civar köylerinden gelmiyorsa, su içeriği ve besin değeri, katettiği mesafeden dolayı düşüktür. Bu yüzden, ya gün içinde üç öğünden fazla yemeniz gerekir ya da üç öğünü hazır paket vegan/vejetaryen ürünlerle destekliyorsunuzdur. Örneğin bu yaz bir gün içinde neler yiyorsunuz? Henüz sekiz ay olduğuna göre, daha bir tam kış geçirmediniz. Kışın günlük menünüz nasıl olacak? Bir de bu tip bir beslenmenin günlük maliyeti nedir? - Tarım pratiğinde muazzam bir değişim arzuluyorsunuz. Yoğurt yok, süt yok, bal yok, yumurta yok. İnsanlık sadece bitki temelli besleneceğine göre, bunun için çözüm öneriniz nedir? Örneğin her mahallede herkesi doyuracak bir yerel çiftlik mi kurulmalı? Büyük üreticiler ülkeye devasa çiftlikler mi kurmalı? Yoksa paketlenmis hazır vegan gıdalar mı artmalı? Kafanızdaki model nedir? |
17-07-2017, 18:57 | #42 |
Ağaç Dostu
|
Sorularınız çok makul ve yerinde. Benim sanki herkesin vegan yapma yönünde üstün bir gücüm varmış gibi hissetim bir an ve neşelendim. Herkesin bitkisel beslendiğini farz edelim. Hayvan yemi için ayrılan araziler insanların ihtiyaç duyduğu besinleri üretmek için ayrılabilir. Hayvan nüfusuna gelince eskiden doğal seleksyonun kontrol ettiği hayvan nüfusu tekrar Allahın uygun gördüğü şekle gelecek. Avci hayvanlar ilk planda çok ürese bile gıda eksikliğine bağlı uygun populasyona erişecek. Aslolan zarar vermemek, sürekli birilerini veya birşeyleri korumak değil. Yaradan bile yarattıklarını her şeyden korumazken... Kimseye kızmıyorum, niye kızayım ki Sadece görüşümü ifade etme hakkımı kullanıyorum. Sevgiyle sağlıkla kalın. |
18-07-2017, 18:36 | #43 | ||||||||||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Doğal seleksiyondan bahsediyorsanız, Allah uygun görmese de olacak galiba. Kaç yıl sürecek doğal seleksiyon? Bu başlık, vegan tarifler başlığından ayrı tasarlanmış. Et yiyen biri de ordaki vegan tarifleri deneyip tüketebilir. Burda "yaşama kültürü" dendiğine göre, bu kültürü beslenme sisteminden ayırmak mümkün olmasa gerek. Tekrar deneyeyim, cevap verirseniz veganlığa geçiş yapmak isteyenlere de yardımı olabilir. Günde kaç öğün ve o öğünlerde neler yiyorsunuz? Paketlenmiş hazır gıda tüketiyor musunuz yoksa bütün yemeklerinizi kendiniz mi yapıyorsunuz? Günlük çiğ sebze tüketiminiz ne kadar? Ekmek yiyor musunuz, yiyorsanız ne kadar yiyorsunuz? Konunun ilk başlıklarında bir üye güzel örnekler vermiş. Hemen bakalım: Alıntı:
Burada bir not düşeyim: Bizim hanemizde beyaz undan yapılmış makarna tüketilmiyor. Onun yerine siyez unundan yapılmış makarna yiyoruz. Toplamda makarna tüketimimiz ciddi oranda düştü. Siyezin protein oranı yüksek olduğu için çabuk doyuruyor. Bu yüzden bir öğündeki tüketimimiz de ciddi oranda azaldı. Siyez makarnası lüks tüketim izlenimi verse de, makarnaya harcadığımız para artmadığı gibi düştü çünkü daha az yiyoruz. Pirinç tüketme sıklığımız da çok azalmış durumda. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Humus da, endüstriyel tüketimin popüler bir malzemesi haline gelmiş olsa bile tohum filizleri de, meyve tüketimi de güzel. Mesele ne kadar yeneceklerinde. Örneğin hardal ailesi bitkilerinin tohumları filizlendirilecekse özellikle tiyosiyanat içeriği bakımından dikkat edilmeli. Meyveler nasıl tüketilecek, posalı mı posasız mı? Nohut bunların içinde maliyeti en düşük olanı. Tahminen en masraflısı tohum filizleridir. Kendiniz çimlendirecekseniz bile tohumu oldukça pahalıdır; dolayısıyla maliyeti yine ne kadar tüketileceğine bağlı. Kenevir (THC oranı çok düşük olan kültivar) tozu ve sütü de genelde pahalı olmasına rağmen (Türkiye'de fiyatı nedir?) protein içeriği bakımından iyi bir seçenek ama yine dozu önemli. Burda bahsettiğimiz kenevir, besi hayvanlarına yem olarak da veriliyor. Dozaşımında bu hayvanlarda sindirim sistemi problemlerine ve insanlarda protein zehirlenmesine yol açabilir. Filizler de kenevir de ana öğün değil, sık yeme planının bir parçası. Ne sıklıkta yenecekler? Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Kısacası, vegan yenerek daha sağlıklı olunacağı tezi tamamen uydurma bir tez. Neyi ne kadar tüketiyorsunuz, önemli olan bu. Her öğünde et yiyen birisi ne kadar sağlıksızsa, vegan olup yemek yapmaya fırsat bulamayacak kadar yoğun olan ve diğer makul besin kaynaklarıyla birlikte karnını doyurmak için bol miktarda karbohidrat tüketen biri de o kadar sağlıksızdır. Alıntı:
|
||||||||||||||
19-07-2017, 02:38 | #44 |
Ağaç Dostu
|
Bakış açınız farklı. Zaten çoğunluk et yiyor, sizin savunduğunuz şey genel olarak kabul görmüş neredeyse "dogma" Hal böyle olunca merak ve sorgulama saf dışı kalıyor. Babanız, anneniz, abiniz, büyükleriniz böyle yaptığı/söylediği için doğru kabul ettiğiniz şey. Ama doğru değil , olmak zorunda da değil. O an "doğal seleksiyon" dedim ama eğer genel trend veganlık yönünde olursa üretilen hayvan nüfusu "arz/talep " dengesinden dolayı azalacak . Doğal seleksiyona gerek kalmayabilir. Bakınız 1-2 yıl önce kimse Kinoa, Greçka, Chia, Amarant tohumu nedir bilmiyordu. Veganlık, vejetaryenlik trendleri arttıkça şimdi A101 de bile Chia tohumu bulabiliyorum. Örf, adet, anane deyip et yemeği desteklemek işin kolayı. Geleneksel kabulleri sorgulayın biraz. Neden ? Merak edin, sorgulayın. Bu insanlar dumanı üstünde ızgara/balık /tavuk yemek varken neden sebze, baklagil, meyve yiyorlar? Akıllarından zorları mı var? Neden orta yaşlı bir hanım gecenin bu saatinde numaralı gözlüğünü takmış cep telefonundan bu satırları yazıyor? ( sayın hırsız laptopumu çaldı) Uzun yıllar et veya kıymaya dokunmaktan hep tiksindim. Katıldığım otopsi ve kadavra çalışmalarındaki cesetlerden bir farkı yoktu çünkü. Herkes yiyor deyip duygularımı bastırdım. Küçük oğlumu da 20 yaşına getirince isyan bayrağını çektim . Benden bu kadar. Vejetaryenliği, veganlığı bile zor sindiren bir topluma aslında daha fizyolojik olan ,Raw food, beslenme tarzını nasıl anlatacağım,? Insanlar mağradayken ateşleri ve çiftlik hayvanları yoktu. Anane dendi ya , en eski anane bu et,süt,yumurta yoktu işin başında. Yani insan fizyolojisi yüksek protein içeriği olan besinleri ne sindirmeğe ne de metabolize etmeğe uygun değil. Düşünün , merak edin, sorgulayın. Benim yazdıklarımı olduğu kadar kendi doğru bulduklarınızı. Doğru olmayabilirler , doğru değiller. Kuru fasulye pilavdan bahsetmişsiniz . Haftada bir bile yemem, 5 renk salata ve 3 çeşit baklagi içeren öğünlerim var. Canın boğazdan geldiği kabul gördüğü bu toplum.30 yıldır sağlık sektöründeyim. " şunu yeme, bunu yeme" dediğimde " ama çok seviyorum" diyorlar. Yani damak tadlarını sağlıklarına tercih ediyorlar. Böyle olunca insanların zekalarında şüphe duyuyorsunuz , terazinin bir tarafında sağlık, öbür tarafında damak tadı var. Kişi damak tadını tercih ediyor. Genel kabulü savunmak çok kolay, ama mutlak doğru diye bir şey yoktur. Savunduğunuz statüko mutlak doğru olsaydı kanser, obezite,kalp damar hastalıkları çok çok azalmış olurdu. Ama kat ve kat artmış durumda. O yüzden merak eden ve sorgulayan kişilerin yapması gereken şey araştırmak. Bakın kabul görmemeyi, alkış tutulmamayyı , beğenilmemeyi, eleştirilmeyi, yargılanmayı göze alıp gecenin bu saatinde bu yazıyı yazıyorum. Bundan bir çıkarım olabilir mi ? Benim dediğimi doğru kabul edin demiyorum, oturun araştırın sorgulayın. Bize çok yalan söylüyorlar. Sevgi ve sağlıkla kalın. |
19-07-2017, 03:49 | #45 | |||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Siz benim neyi ne kadar sorguladığımı nerden biliyorsunuz ki tavsiyede bulunuyorsunuz? Pes doğrusu. Sanırım tıp doktorusunuz, doğal seleksiyona bakış açınızı da hayretle okuyorum. Ya "doğal seleksiyona uğrayacaklar" deyin ya da "Allah'ın bildiği olur." Alıntı:
Kuru fasulye örneğini ben vermedim. Vegan olduğunu söyleyen başka bir üye bahsetmiş. Bakın orda kuru fasulyeden başka birçok besinden de bahsetmiş. Kaç mesajdır kendi beslenme şeklinizden örnek vermenizi rica ediyorum. En sonunda "5 renk salata ve 3 çeşit baklagi" demişsiniz. Bu ne demek, açıklamıyorsunuz ki. Tekrar, tane tane yazarak sorayım: Günde kaç ana öğün ve kaç ara öğün (atıştırmalıklar dahil) yiyorsunuz? Hergün beş renk salata (ne demekse artık) ile birlikte bir çeşit baklagil yemeği mi tüketiyorsunuz? Bunlar çiğ mi, pişmiş mi? Raw food (tr. çiğ yiyecek) demişsiniz. Sebzelerin çiğ yenmesinde bir sakınca yok ki, niye dertlendiğinizi anlamadım. Mesele çiğ sebze tüketmede değil, çiğ sebzenin ne kadar tüketildiğinde. İnsanlar alet yapmayı öğrenene kadar avlanmıyordu bir de. Mağarada yaşarken çok uluslu şirketlerin ürettiği B12 hapları ellerinin altında olsaydı, herhalde balık da avlamazlardı. Alıntı:
Bir akımın, düşüncenin, projenin vs öncülüğünü yapacaksanız, önce oturur üstünde kafa yorar, planlamasını yaparsınız. Asgari ücretle çalışan bir insanın vegan beslenmek için yapması gereken harcamaya kafa yordunuz mu örneğin? Sizin vegan beslenme için aylık ayırdığınız bütçe ne kadar? Bu argümanı savunma üslubunuz doğru değil. Kimseyi, hakaret ederek, Nazi suçlaması yaparak vegan yapamazsınız. Özendirmek adına beslenme alışkanlığınızla tek birşey yazmıyorsunuz, ne yediğinizle, hangi aralıklarla ve ne kadar yediğinizle ve bu iş için ne kadar bütçe gerektiğiyle ilgili hiçbir ayrıntı vermeyip Metan gazıyla ilgili kopyala yapıştır makaleyi gösteriyorsunuz. Alıntı:
|
|||
19-07-2017, 09:30 | #46 |
Ağaç Dostu
|
Sn.birnefestoprak neden yazdığım herşeyi kişisel alıp, alıntılayıp bana cevap verme zahmetine giriyorsunuz? Beni anlayabilecek bir kişi olsun etkilenip beslenmesini ve hayat tarzını değiştirmesi umuduyla yazıyorum. Sizin düncelerinizi öğrendik, genel kabullerin dışında değiller. Sizi etkilemeye çalışmıyorum. Siz bildiğinizi yapın lütfen. Farklı düşünen insanların ortaya çıkmasına da engel olmayın rica ediyorum. İzin verin kendimi ifade edeyim. Belki biri kurtulur |
19-07-2017, 12:32 | #47 |
Ağaç Dostu
|
Ben de sayfada yazılanları bir süredir takip ediyor, ilgiyle okuyorum. Beslenme tarzım ne vejateryen ne de vegan. Tam aksine takip edenlerin bileceği Dr. Canan Karatay' ın beslenme üzerine, sağlıklı yaşam üzerine yaptığı açıklamalardaki prensipleri kendi yaşam tarzıma uygulamaya çalışıyorum ki öncesinde bugüne kıyasla sağlıksız beslenmeme rağmen yıllar içinde düzenli yaptırdığım gayet detaylı testlerde son 3 yıldır tiroid ve d vitamini dışında hiç bir değerim normal sınırların dışında çıkmamıştır. Buna rağmen bugün Karatay, Aydın, Perlmutter, Mercola gibi doktorları okuyor ve beğeniyorum, söylediklerini uygulamaya çalışıyorum ve çok memnunum. Burada ve her mecrada olduğu gibi kişi tercihlerini yaşar ve bu onun en doğal hakkıdır diyerek beni şu noktada Sn. Jezebel' in bir " tıp insanı " olarak sayfadaki idealini de belki biri kurtulur yazarak, illa ki kendi savını empoze etmek isteyen tavrı yordu ve bana saçma gelen bu sava yazma ihtiyacı duydum. Ne de olsa belki biri beni de okur da bir yanlış karardan döner. Tek tek her cümlesini, her savını alıntılayıp sorgulamayı durumu kişiselleştirmek olarak alması yüzünden ben o kısımları kendine saklıyorum. Kendisine sağlık dilerim fakat bu yeni beslenme düzeni için uzun dönemde kendisi için endişeleneceğimi düşünüyorum ne yazık ki. Bu arada hiç bir gıda temiz kaynaktan gelen balık ve kırmızı etten alacağımız faydayı bedenimize ikame edemez. Latin Amerika orijinli chia tohumu, amaranth, kinoanın beyazı, siyahı, orta asyadan bize ithal edilen karabuğdayı belki glutenden uzak beslenme adına alternatif olabilir tercihtir, gluten hassasiyeti sağlık sorunudur ayrıca bir şey diyemem. Ama eti hayattan çıkarıp bütün bunları altın tepside sunsanız dahi sağlık adına bu doğrudur demek için sunulan tüm savları ben de naçizane çok zayıf ve temelsiz buldum. Dengeli beslenemeyiz bu şekilde. Zaten veganlık dengeli beslenme prensibinden öte prensipleri ön planda tutar hatta anayasasıdır, buna inananlar vegan olur. Ama sağlık budur diye ortaya atılmazlar. Ama sağlık her şeyden önemlidir. Ayrıca kusura bakmayın Sn. Jezebel ama bu tarz bu kafa ne yazık ki bana bugün hüküm süren bir başka kafayı çağrıştırdı. Veganlık, vejateryanlık bir tarikat sanacağım neredeyse sayenizde. Körü körüne bu söylediklerinize inanma şanssızlığını yaşamaz umarım hiç kimse. Sağlık gerçekten mühim mesele çünkü. Şaka bir yana bir insanı etkilemek hayatında yanlış bir dönüm noktası olabilecek bir fikre kapılmasını sağlamak için uğraşmak yerine siz kendinize dikkat edin yeter. |
19-07-2017, 14:12 | #48 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili kelebek çalısı, benim için endişe duymanız beni duygulandırdı. Ancak her yıl kanser tarama ve 3 ayda bir de biyokimyasal tetkiklerimi yaptırıyorum "Tarikat" lafı da iyi de, çevremde gittiğim bir yer veya mensup olduğum bir grup insan da yok. Dediğim gibi de annemi kanserden kaybettim, babam da kanserle mücadele ediyor. Böyle bir genetiğe sahibim. Çift yönlü risk taşıyorum. Mide bağısak sistemi kanserlerinin riskleri belli, sadece onların çerçevesinde hareket ediyorum. Dr. Canan Karatay maalesef ki iyi bir rehber değil. Bunu zaman içinde kendiniz de anlayacaksınız. Size evelden beri sempatim var. Bu yazınız beni üzdü. Mutlak bir doğru yoktur dedim. Sizin doğrunuz, benimki ile veya birnefestoprak veya mister73 adındaki arkadaş ile örtüşmeyebilir. Sizin için doğru olan benim için olmayabilir, biz farklı insanlarız. Genlerimiz ve yaşadığımız çevre farklı, sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz farklı. 1988 yılından itibaren edindiğim tecrube ve gözlemi de hafife mi alıyorsunuz Status Quo latince bir terimdir ve anlamı "mevcut durum" dur. Türkçe telafuzu ile statüko. Mevcut durumu beslenme konusunda her şeyden ölçülü bir şekilde yemektir. Ölçünün ölçüsü maalesef ki yoktur. Herkesin ölçüsü farklıdır. Veganlar da obez olabilir de damar sertliği sebebi ile kalp krizi geçirebilirler. Hep anlatılagelen bir örnek , bir vegan obezite sebebi ile kalp sektesinden kaybedildi. Sadece Coca cola ve kızarmış patates kızartması ile beslenmiş. Tamamen vegan ve tamamen sağlıksız. Aslolan bilinçli olmak. Çok renkli salataya gelince. Çok renkli olması içinde farklı vitamin ve mineral barındırıyor olmasından dolayı önemli. Kendi açımdan en az 5 renk olmasına dikkat ediyorum. Bu da en sık yaptığım salata. Resimler netten alıntıdır. Kurubaklagillerin de çeşitli olmasına dikkat ediyorum. Gluten allerjim var, almamak için çaba sarf ediyorum. Hani bunlar benim doğrularım. Bilim bir okyanus, bu okyanusu ne kadar araştırırsanız araştırın bir kafa tasına sığdıramazsınız. Araştırıyorum, yanılıyorum ve tekrar araştırıyorum. Bitkilerle ilgili keşfettiklerimi özet olarak hep paylaştım. Veganlık , çiğ beslenme, kısmi oruç gibi konuları da şu an araştırıyorum. Bu başlık inaktif duruyordu. Bulduklarımı burada peyder pey yazıyordum. Derdim tartışmak ve üstünlük taslamak değil. Bizden gizlenen gerçekler var. Onları okudukca paylaşacaktım. Ama konu "vurun abalıya" ya döndü. Susturmak istiyorsanız susabilirim, ama gerçeklerin er geç su yüzüne çıkmak gibi kötü bir huyu vardır |
19-07-2017, 15:19 | #49 |
Ağaç Dostu
|
Sn. Jezebel, yazdıklarınız, verdiğiniz örnekler beni böyle düşünmeye itti ve sizin mesleğiniz itibarıyla da yine çok değerli bir meslektaşınız olan ve 6 senedir biz Türk insanını bilinçlendirme ve yaşamında yaptığı bir çok yanlıştan dönme imkanı ile rehberlik eden bir doktora bu bakış açınıza da ben üzüldüm. Ama ilk siz değilsiniz eleştiren. Gebeliğimde Karatay' ı referans göstermemden rahatsız olan kadın doğumcumu değiştirmiştim zira bana ısrarla OGTT yaptır diyordu kendisi. Ben hayatımın hiç bir döneminde şekeri yüksek çıkmamış biri olarak, Hba1c testini düzenli yaptıran biri olarak bu saçmalığı kabul etmediğim için ve gebelikte şeker yükletip bebeğime bu kötülüğü yapmadıysam sebebi bu bilince eriştiren Karatay' dır. Neyse ben neden kendisini beğenmem gerektiğini aynen sizin gibi okuyarak ve okuduklarımı zihnimde süzerek değerlendiriyorum. Size seçiminizden dolayı tüm kalbimle sağlık dilerim ama benim de şahsi fikrim sizin bir süre sonra bu kararın yanlış olduğunu anlayacağınız yönünde. Paylaştığınız fotoğraflardaki yiyecekler benim de et tüketmeyi tercih etmediğim zamanlarda kendime hazırladığım tabaklardan. Çok faydalı, lezzetli ve beslenme için doğru tercihler. Ama sonuçta sadece bu beslenme yetersiz.Gluten alerjisi zor gerçekten. Bağırsak sistemi geçirgen hale geldiğinde bunun en iyi tedavisi için ilikli kemik suyu öneriliyor biliyorsunuz. Ben gluteni hayatımdan alerjim olmadığı halde çıkarmaya çalışıyorum. Sizi de tercihinizden ötürü desteklemek isterdim ama sağlıklı olmadığına inandığım için ki bu da benim doğrum, üzülüyorum. Ben de veganlık iyi bir seçim olsa hemen seçeyim de sağlık için yumurta, et, yoğurt, balık gibi besinleri hayatımdan çıkartsam eminim şu an sahip olduğum kan değerlerim negatif yönde değişecektir. Sonuçta gerçek beslenme varken neden takviyelerle suni bir yola başvurayım. Demokrasiye ve doğal olarak çok sesliliğe aynı zamanda mesnetli olan her şeye olan inancımdan dolayı da asla faşist bir kafada değilim, neden susturmak isteyeyim sizi?? Sadece kişileri etkilemek bazen çok kolay. Bazen de çok zor. Kimseye yanlış yol göstermek gibi olmasın konuştuklarımız, herkes sonuçta okumuyor, araştırmıyor, düşünmüyor. Körü körüne her şeye inanan insanlar yüzünden bugün bu haldeyiz ya... |
19-07-2017, 18:49 | #50 | ||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Alıntı:
Alıntı:
Nihayet beslenmenizle ilgili birşeyler söylemişsiniz ama yine de neyi ne zaman hangi sıklıkta yediğiniz net değil. Farklı mineral ve vitaminleri kazanmak için farklı renklerde sebzeleri tükettiğinizi belirtmişsiniz. Örneğin farklı renkte olmasına rağmen kırmızı domates de mavi patates de mor havuç da antosiyanin içerir. Antosiyaninin kötü kolesterolü düşüren, tümör büyümesini durduran, hafızayı güçlendiren olumlu etkilerinin olabileceği biliniyor fakat olası olumsuz etkileri hakkında yeterli çalışma bulunmuyor (en azından ben bilmiyorum). Günlük antosiyanin dozunun üst sınırı hakkında bildiğim bir araştırma yok. Daha önce de bahsettiğim gibi, hardal/lahana ailesi bitkilerinin çiğ olarak gereğinden fazla (günlük üst doz gr olarak nedir?) tüketilmesinin tiroid bezinin işlevi üstünde olumsuz rol oynadığı biliniyor. Bence en önemli konu B12. Bu vitamin, insan yaşamı için hayati öneme sahip ve balıkta, ette, yumurtada ve süt ürünlerinde bulunuyor. Bunu sebzelerden alamıyoruz. Spirulinadan (kabaca yosun diyelim) temin edilebilir. Bunun yanında içine çeşitli başka minerallerin de haricen eklendiği hindistan cevizi sütü gibi ürünlerdenden de B12 temin edilebilir. Özellikle hamile ve çocuk emziren kadınların B12 konusunda çok dikkatli olması gerek. Bebeklerde de bu vitaminin eksikliğinin ölümlere ve zeka geriliğine yol açabileceği biliniyor. İşin bir de maddi boyutu var. Hindistan sütü cevizinin burda bile, yaygın olmasına karşın, toz halinin (organik) 500 gr'ı yaklaşık 5 Amerikan Doları, 1 lt'si (içine harici olarak eklenen vitaminlerin çeşidine göre) 3-4 Amerikan Doları arasında değişiyor (yarım kg kıymanın fiyatı yaklaşık 5 Amerikan Doları). Türkiye'de ne kadarmış diye bakayım dedim. Migros'ta 1 lt'si 17.50 TL'ymiş: https://www.sanalmarket.com.tr/kweb/...evizi-sutu-1-l. Bunun yanında 1 lt Pınar Süt'ün fiyatı: https://www.sanalmarket.com.tr/kweb/...-pinar-sut-1-l. Türkiye şartlarında, vücudu için gereken B12 vitaminini hindistan cevizi sütünden temin etmek isteyecek veganların gelir grubu asgari ücretliler olmasa gerek. Bir de işin dolandırıcılık tarafı var. Hayvansal sütün dahi içinde türlü türlü katkı maddesi bulunuyor ve kutu sütün içeriğinin ne kadarı hakiki süt, ondan bile emin değilim. Ben olsam, Türkiye'deki egzotik besin gıdalarını da, doğruluğundan emin olmadan kullanmazdım. Sonuç olarak, bir tıp doktorunun, insanlar için faydalı olduğunu düşündüğü bir beslenme şeklini özendirirken, et yiyenler için fanatik Nazi benzetmeleri yapmak ve B12 ihtiyacını nasıl karşıladığını belirtmediği bir hastasının veganlığını sırf cildi pasparlak olduğu için övmek yerine "ben vegan oldum ama şu şu konularda henüz çözülememiş beslenme sorunları var, şu rahatsızlıkları bulunan insanlar hayvansal süt tüketmeye devam etmeli ya da şu şu besinlerle vücudum için gerekli olan vitaminleri alabiliyorum, şu sebzelerde protein var tavsiye ederim" benzeri önerilerde bulunmasını beklerim. Sıradan bir forum üyesi sıfatıyla yazıyorsanız ayrı bir mesele. Ortaya karışık, müstehzi bir üslupla yazınca veganlığa özendirme konusunda (eğer niyetiniz oysa) pek bir sonuç almanız mümkün değil. Düzenleyen birnefestoprak : 19-07-2017 saat 19:59 Neden: "çiğ olarak" eklendi |
||
19-07-2017, 19:31 | #51 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Canan Karatay, araştırma yapmıyor. Kendi görüşlerinin temeli, Batı'da yazılan kitaplar, yapılan araştırmalar ama bunu kendi hastaları üzerinde yaptığı gözlemlerle harmanlıyor. Bence de genel olarak tavsiyeleri yerinde ama unutulmaması gereken konu, beslenme konusunda nihai karara varmamızı sağlayacak netlikte bir mutabakat olmaması. 1970'lerde, şeker lobisinin bastırmasıyla ve kimi uzmanların buna alet olmasıyla, şeker, zararlı gıda olmaktan ziyade faydalı gibi tanıtılıyordu. Şekerin ne kadar zararlı olabileceği 40 yıl sonra artık çokça dillendiriliyor. Arada geçen yıllarda, yağın çok zararlı olduğu görüşü pompalandı ve diyet ürünler piyasaya sürüldü. Yağı ürünlerin içinden çıkardılar ama lezzet boşluğunu doldurmak için o ürünlerin içine şeker bastılar. Kolesterol ilacı kullandığım zamanlarda yıllık tetkiklerimin değerlendirmesi için gittiğim bir doktor kesinlikle zeytinyağı ve avokado (elime tutuşturduğu listede bunlarla birlikte başka gıdalar da bulunuyordu) tüketmememi söylemişti. Genç nesil bir doktor olmasına karşın, bu ilacın işe yaradığına inanan bir ekolden geliyordu. Kısa bir süre sonra kolesterol ilacını, yarattığı kas ağrıları nedeniyle bıraktım. Statin ilaçları karaciğerle ilgili de kalıcı sorunlara yol açabiliyor. Şimdi yediğime, içtiğime ve yaşam tarzıma dikkat ediyorum. Bol miktarda sebze ve az miktarda et tüketiyorum. Vitamin hapı dahil hiçbir ilaç kullanmıyorum. Kendimi gayet iyi hissediyorum. Herhangi bir tetkikte sorunlu bir değerle karşılaşırsam ya da vücudumda birşeylerin doğru gitmediğini farkedersem yine beslenme şeklimi değiştiririm. Eti az tüketiyorum ama yeterli değilse daha da az tüketirim, bu konuyla da inatlaşıyor filan değilim. Doktorluk, diğer uzmanlık alanları gibi bir meslek ama Türkiye'de neden olduğunu anlamadığım bir şekilde sürekli yüceltiliyor. Her meslekte olduğu gibi doktorların da gözlem gücü daha yüksek olanı var olmayanı var, araştırmaya yeteneği olanı var olmayanı var. Kayınpederim Amerika'nın saygın nörologlarından biridir. Bu ülkede doktorluk mesleğini yürütenler için "ezberi iyi olan ve ortalama bir zeka seviyesini tutturan herkes doktor olabilir" diyor (doğal olarak bu gruba kendisini de katmış oluyor). Ben mühendislik eğitim aldım, kendim dahil her mühendis için de benzer düşüncelerim var. Şimdi çiftçilik yapıyorum, tecrübeli çiftçilere saygım var çünkü benden daha az hata yapıyorlar ama onlar da her mevsim yeni birşey öğreniyorlar. Tecrübe, gözlem gücü ve ölçüsü tutturulmuş tevazu, her meslek grubuna değer katıyor. Karatay'ın da her söylediği doğru olmadığı gibi, netameli konularda farklı kaynaklara ve uzmanlara danışmak her zaman faydalıdır. Size Sally Fallon'ın Nourishing Traditions kitabını şiddetle tavsiye ederim. Hem içinde çok faydalı bilgiler hem bitki temelli beslenmeyle ilgili pratik birçok tarif ve hem de yaygın kullanılan ama genelde sağlıksız beslenme şekillerinin alternatifini oluşturacak sağlıklı tüketim tavsiyeleri var. Alıntı:
Düzenleyen birnefestoprak : 19-07-2017 saat 19:59 Neden: Alıntı |
|
19-07-2017, 20:47 | #52 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
Sn Jezebel, Veganlık konusuna dönecek olursak, B12 ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz? |
20-07-2017, 21:53 | #54 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-07-2012
Şehir: Ankara/Morgantown
Mesajlar: 2,797
|
B12 eksikliğindan muzdarip hastalar dışında, kas içi enjeksiyonu bir doğal beslenme yönetimi olarak herkese tavsiye eder misiniz? Alıntı:
|
|
21-07-2017, 01:35 | #55 |
Ağaç Dostu
|
Tabi ki B12 enjeksyon yapılmasını önermem. Günlük olarak alınabilecek tablet formunda takviyeler de var. İlginç olan vegan beslenmeyen kişilerde de yaygın bir B12 düşüklüğü var. Kırmızı eti keseli uzun zaman oldu, ağır metal korkusuyla büyük balıkları de kesmiştim. B12 düşüklüğü ağır nörolojik semptomlara yol açıyor. Fermente gıdalarda da B12 bulunabileceği yazsa da henüz güvenilebilecek veri bulamadım. Ancak mutlaka olmalı, vegan olan memeli hayvanların da B12 vitaminine ihtiyaçları var. Fillerin ve pandaların B12 eksikliği çektiklerini duymadım Bulamamış olmam yeterince araştırmamış olmamdandır. |
21-07-2017, 14:23 | #56 |
Ağaç Dostu
|
Veganlık ile ilgili bilgi almak isteyenler bu kitapta doğru bilgi bulabilir. Kendisi kardiyolog olup vegan beslenmenin koroner arterlerde yol açtığı değişiklikleri de anjiografik olarak kanıtlamıştır. Sn. Kınıkoğlunun YouTube kanalına bu linkten ulaşabilmek mümkün. https://m.youtube.com/channel/UCXmVhZMjMDgRDSvcTxuEysg |
22-07-2017, 09:14 | #57 |
Ağaç Dostu
|
Bir de ezber bozan John McDougall MD var. Umarım biri kitabını tercüme eder de okuma fırsatı buluruz. Youtube'den takip edilebileceği kişisel kanalı https://www.youtube.com/user/drmcdougallmd Karatay dışında herkese kulaklarını tıkamak isteyenler kendileri bilir. Herkesi dinlemek ve okumak isterim |
22-07-2017, 15:36 | #58 | |
Ağaç Dostu
|
Burası veganlıkla ilgili bir başlık, burada yazmam gayet doğal. Farklı görüşte olan arkadaşlar etoburluk ve hepçillikle ile ilgili bir başlık açsın, yemin ederim oraya bir satır dahi yazmam. Belki biz burada vegan vegana yemek tarifleri ve gidilecek vegan mekanlar önereceğiz birbirimize Kızarmış ve haşlanmış etler ve kebap kokularının ortasında mutlu değiliz belki Alıntı:
Canım benim, 52 yaşındayım, Karatayı da okudum dinledim de. Katılmıyorum, ikna olmadım, et ve hayvansal hiç birşey tüketemem. SağlıkBakanlığı önerdiğinde domuz gribi aşısı bile olmadım, savunmama da "gerekliliği konusunda ikna olmadım" yazdım. Vücudumla ilgili tüm kararlarımızda hürüz. Hürüm ben Çok uzun yazmıyacağım, veganlık bir çok insanın yaşam tarzı olmuş bile. Pişman olduğum bir şey varsa o da daha önce hayvansal gıdaları terk etmemiş olmak. Sağlığım konusunda örnek ve tavsiye alacağım çok insan var. Bu konuda tavsiye vermek sizin boyunuzu aşar. Sizin kişisel görüş ve önyargılarınız sadece sizi bağlar. Kedileri ve köpekleri seviyor ve kendimizi hayvansever addediyorsak aynı şekilde diğer hayvanlara muamele etmemiz gerekmez mi? Bununki cansa diğerininki ne acaba?! Biftekler maalesef ki ağaçlarda yetişmiyor. Sadece B12 alacağım diye birileri canından olsun istemem. Kim ne yemek istiyorsa yer, kim ne görüşü varsa paylaşır, kimseden icazet almak zorunda değil. Yılanın başı ufakken ezilir diyebilirsiniz, bu sitede veganlıkla ilgili 2-3 satır var ama dışarıda öyle değil. Bilim adamları doktorlar, ömrünü buna adamış insanlar... Adı "Merhamet"olan bir değer var. Merhamete davet ediyorum. Sadece kendinize değil yaşayan tüm canlılara. Sağlıkla ve sevgiyle kalın. |
|
22-07-2017, 16:39 | #59 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Sizin sinirleriniz mi bozuk kuzum? (Canım benim demenize atfen!) Ama ben sizi hoşgörüyorum neyse ki. Veganlık tercihiniz hiçbirimizi ilgilendirmiyor. Sadece dilerim ki kimse düşünmeden bundan etkilenmez ve yaşamını riske atmaz. Yaş baş konularını beni tanıyanlar bilir, cümlenin başına bunu koyarak başlayanlar için hep aynı kanıya sahip olurum. Akıl yaşta değil başta diye güzel bir sözümüz bile var. Aynen katılıyorum, ne güzel dediniz. Kim, kimden, ne için ve neden icazet alsın ki? Ben hayvansal gıda ile beslenin kampanyası da yapmıyorum. Herkesin aklı var ve aklı kendine yetiyorsa ne mutlu. Canan hoca siz ve sizin gibi bir çok insana rağmen geçmişte onu eleştiren bir ordu insanın da bugün onun söylemlerini kabul eder hale gelişiyle çizgisinde sağlam bir tıp insanıdır benim için. Büyük dağın dumanı da bol olurmuş hem beğenmeyen örnek almasın, kulağını tıkasın. Merhamet konusunda da sizin şu sadece kendini merhametli gören tavrınızla zaten oturup iki laf edemeyeceğimiz belli oldu. Aslında ilk yazdığım mesajımdaki fikrim daha da sağlam bir zemine oturdu. Sizin için çok üzülüyorum. Neyse ki sizin gibi her insan hür ve kendi doktorlarını seçme ve değiştirme hakları var. Doktorlar da çeşit çeşit, kimi referans alacağına insan dikkat etmeli. Bu arada size göre yine boyumu aşacağım ama bu veganlık tek başına yetmez sağlığınız için huzur şart, o halde sizin gibi vegan olmayanlarla da barışık yaşamanız dileğiyle. |
|
23-07-2017, 14:26 | #60 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bilgi var, bilgiçlik taslamak var. İnsan olmak var, insansı olmak var. Sevmek var, seviyormuş gibi yapmak var. Sadece yarım yamalak, kulaktan dolma bilgilerle demagoji yapan ev hanımlarını artık muhattap almayacağım. Hekimleri, doktorları, bu toplumda gözümüzde çok büyütmemize gelince : https://www.medikalakademi.com.tr/si...CpyJ0.facebook Kadın hastadan, kadın doktora şiddet Aile sağlığı merkezinde doktora sözlü şiddet Hasta yakınlarından kadın doktora şiddet - Memurlar.Net Antibiyotik yazmayan doktor darp edildi - Şanlıurfa Haberleri İstifa ettiren rezalet... Doktoru saçından sürüklediler - Son Dakika Güncel Haberler Doktora şiddet kamerada (Video) https://www.medikalakademi.com.tr/sa...ica-nedenleri/ Bu linklerde gördükleriniz sadece şiddet vakalarının bazıları. Öldürülen arkadaşlarımızı hiç saymıyorum. Hekimler türk toplumunda baş tacı değil, hiç olmadılar. Dedim ya bilgi bir okyanus, o okyanustan bir damla alan kişi hemen kendini tıp otoritesi sanıyor. Keşke. Vegan olmayıp bu başlığa yazan şahıslara artık yanıt vermeyeceğim. Çünkü bu sadece vakit kaybıdır. Biricik ömrümün değerli dakikalarını bu insanları doğru yola getirmek için uğraşamam. Sağlık kendilerinin, bozdurup , bozdurup, istedikleri gibi harcayabilirler. "Gıdanız ilacınız, ilacınız gıdanız olsun." Hipokrat Sağlıkla ve sevgiyle kalın. |
|
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|