agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Üretim, Bakım, Düzenleme, Temel Malzemeler > Topraksız Tarım
(https)




Beğeni Düzeni114Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 21-11-2013, 09:03   #61
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 01-10-2012
Şehir: ankara
Mesajlar: 166
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 Mesajı Göster
Hydroponic sistemde yetiştirilmiş bir dometes.

Bunun nedeni kimyasal gübreler olabilir mi? Sorular... Sorular... Sorular...
Daha fazla konuyu uzatmak istemiyordum fakat buna cevap vermek gerek. Gerçekten amacınız ne tam olarak anlayabilmiş değilim. Zira daha önceden bunun topraksız tarım ile alakası olmadığını belirtmiştim.

Bunun neden olduğunu araştırmak yerine bilimsellikle alakası olmayan söylemler ve anlamsız videolarla buradaki insanların aklını neden karıştırmak istiyorsunuz? Şunu belirteyim asla bu işi ticari düşündüğünüz için böyle yazılar yazdığınızı düşünmedim ancak son zamanlarda neredeyse her konunun altına solucan gübreniz ve açacağınız e-ticaret sitesinin viral reklamını yaptıkça fikirlerim değişmeye başladı. Bence bunlar kötüdür öcüdür demek yerine kurarsınız bir domates serası vs en az 1 dönüm olacak şekilde alırsınız yıllık 30 ton ürün dersiniz ki bu daha iyidir. Bu olmadan verim olarak bir fark olmaz diyemezsiniz. Yahut anlaşırsınız bir şirketle yaptırırsınız klinik araştırmanızı bu konuda(bakanlığın belirttiği ölçülerde) bu daha sağlıklıdır dersiniz. Ondan sonra seçimi insanlara bırakırsınız.

İlk mesaja bakalım demişsiniz ki; Kıymetli dostum, dikkat ettiniz mi Kudret Hocanın topraksız tarımda yetiştirdiği limonun içindeki çekirdekler tekrar filizlenmiş. İşte bunlar bile topraksız tarımda kullandığımız gübrelerin sonucu.
-İşte bu kadar kesin konuşabilmeniz için neyin ne olduğunu çok iyi bilmeniz gerekir. Bir konuda uzman olmadan o konuya hakimmiş gibi konuşmak belki de ülkemizin en büyük sorunu. O yüzden lütfen bu kadar kesin konuşmalardan kendimizi alıkoyalım.

Bu konuyu biraz araştırsaydınız zaten bulabileceğiniz şekilde sizi ve aklı karışmış diğer kişileri bilgilendireyim;
-Çimlenmeyi etkileyen 2 ana çeşit hormon vardır Absisik asit ve Giberellik asit. ABA (absisik asit) çimlenmeyi önlerken GA (çeşitli giberellinler vardır hatta bunlar bir hormon grubudur) çimlenmeyi teşvik edici etki yaparlar.

-Normalde bitkilerin içerisinde ABA miktarı çimlenmenin önlenmesi için yeterli düzeydedir. (yani normal koşullarda kestiğiniz bir meyvede bu şekilde çimlenme görmezsiniz)

-Biyolojide Viviparity denilen bir olgu vardır. Yani zigotların anaç materyalden bağımsız bir şekilde gelişmesi. Bitkilerde bu olay ABA olmadığı durumlarda kendisini gösterir. (Bazi ağaç türlerinde kozalak içerisinde çimlenme olur bu normal viviparitidir).

-Bazi bitkiler viviparous mutant olabilirler yani sistemlerinde ABA sentezinin yok olması yahut az miktara düşmesi yaşanabilir. Bu yüzden çimlenme meyve içerisinde başlar.

-Domatesler, pirinç, mısır, kabak, turunçgiller vs bu tarz mutasyonlara açık bitkilerdir aslında bu çimlenme bu türler için anormal değildir. Doğada mutasyonlar olur bunlarda normaldir. (örneğin şu an yediğimiz beyaz kültür mantarı 1926 da ortaya çıkan normalde kahverengi olan mantarın mutant halidir ancak beyaz renk daha çekici olduğu için dünyaya yayılmıştır)

-Bunun yanında özellikle saklama koşulları etkili olur. Uzun süre kuru ve soğuk yerde tutulan domates içerisindeki sıvı (domates suyu) jelleşerek domateste çimlenmeyi teşvik eder.

ankafar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2013, 11:45   #62
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 14-03-2009
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 192
Domates içerisinde bu çimlenme görüntüsünü
toprakta yetiştirdiğim domateste de görmüştüm. (Sanırım pembe domatesti)


Düzenleyen kursun : 21-11-2013 saat 11:47 Neden: İmla hatası
kursun Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2013, 21:14   #63
Ağaç Dostu
 
Mehmet Can's Avatar
 
Giriş Tarihi: 31-03-2008
Şehir: BERGAMA
Mesajlar: 288
Galeri: 45
Sayın ANKAFAR düşüncelerime tercüman olmuşsunuz teşekkür ederim size.

Mehmet Can Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-11-2013, 21:55   #64
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 28-04-2013
Şehir: tahran iran
Mesajlar: 1,314
Sn. Vetman

Yeni ugrasinizla ilgili bir tez calismasi buldum saniyorum. Cukurova Universitesi`nde yapilmis bir yuksek lisans tezi, basligi :

SERA TOPRAKSIZ DOMATES YETISTIRICILIGINDE KIMYASAL VE ORGANIK GUBRELEMENIN KARSILASTIRILMASI .... Abdullah BOZKOYLU

Ulasmak icin google da arama kismina bcawt69p-292013-14.pdf yazip arattiriniz CUKUROVA UNIVERSITESI FEN BILIMLERI TRAGLOR baslikta 95 sayfa pdf olarak bulacaksiniz.

Ben detayli ilgilenmedigimden soyle bir okudum. Umarim isinize yarar.
Saygilarimla
Engin KIZILTAN

kiziltan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-11-2013, 15:41   #65
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Taşınma yaramıyor. En hararetli tartışmalar bile taşınma sonunda duruveriyor. Belki de iyi oluyordur.
Böylece tartışmaları yumuşatmanın en iyi yolu tebdil-i mekan oluyor..
Yani iyi bir metod olarak uygulanabilir.

İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 10:50   #66
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Karagülle Mesajı Göster
Taşınma yaramıyor. En hararetli tartışmalar bile taşınma sonunda duruveriyor. Belki de iyi oluyordur.
Böylece tartışmaları yumuşatmanın en iyi yolu tebdil-i mekan oluyor..
Yani iyi bir metod olarak uygulanabilir.
Sayın İsmail Abi Merhaba.

Kendime verdiğim kısıtlamayı bitirdim döndüm geldim yine.

Sizce bu tartışmanın bitmesinin nedeni tebdil-i mekan mı yoksa benim uyguladığım sistem mi?

Size bahsettiğim gibi bir cevap yazmıştım. Tekrar okuyunca ağır olduğunu gördüm. Düşündüm: Ya Huzur Bulacaktım, Ya Hüzün Duyacaktım. Bu yazımı yayınlayınca hüzün duyacaktım ama ben huzur bulmayı tercih ettim.

Bir araştırma yazısı okumuştum. Kimyasal gübrelerin aşırı kullanımında Giberellik asit hormon düzeyinin bozulacağı ve çimlenmenin teşvik edileceği yönündeydi. Ben de bu yazıya dayanarak yazmıştım tartışma konusunu.

Ben topraksız tarımı değil, topraksız tarımdaki dengesiz gübre kullanılmasının sakıncalarını anlatmak istemiştim aslında.

Ticari düşünenler istedikleri şekilde kimyasal gübre kullanımına devam etsinler ama amatörce bir şeyler üretmek isteyenler ise kimyasal gübrelerin yanında doğal gübreyi de kullansınlar istedim. En azından kimyasal gübrelerin masum olmadığını bilsinler istedim.

Çok şey mi istedim bilmiyorum ama saygı gösterdiğim dostların tepkisine bir mana veremedim.

Ben en azından Leventali Bey'in kimyasal gübreyi kullanırken konu mankenimiz için gösterdiği hassasiyeti görünce kendi kendime teselli buldum.

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 11:18   #67
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Yazıdaki bir başka konu ise benim reklam yaptığımdı. Evet ben kimyasal gübrelere karşı solucan gübresinin reklamını yapacağım. Çünkü bu bizim ve gelecek kuşakların daha sağlıklı beslenmeleri için önemli bir konu. Kimyasal gübrelerden kurtuluş reçetemiz. Ben bunun reklamını yapmamın bir sakıncası mı var acaba.

Solucan gübresi üretimi için mutlaka solucan satın almanıza da gerek yok. Zor bir süreçtir ama doğadan solucan toplanarak da bu iş yapılabilir. Ben bu düşüncedeyim. Topraksız tarımı amatörce yapmak isteyen dostlar kendi elde ettikleri solucan gübresini kullanarak topraksız tarım yapabilirler. Bu konuda daha detaylı paylaşımlarım olacaktır.

Leventali Bey bizi Topraksız Köylü Kahvesine davet etmiş ama biz siteye girmeden kahve de kapanmış. Hayırlısı olsun.

Tartışmalar besin eriği üzerinde devam etmiş. Hatta bazı kırgınlıklar da olmuş. Besin Eriği Formullerinin ne kadar değerli olduğunu sonradan öğrendik. Formüllerini aldığımız üstadların üzerine basa basa "bu formülleri kimseyle paylaşma sakın. Yoksa hakkımı helal etmem" tarzındaki ifadelerine bir anlam verememiştim.

Bu formüller hayvan yemi hazırlarken kullandığımız rasyon örneklerine ne kadar benziyor. Her hayvan yetiştiricisinin rasyon hazırlamak için bilgisi olması gerekmediği gibi, her besin eriği hazırlayıcısının formül hazırlama bilgisi olmasına da gerek yok aslında. Bazı kuralları tabi ki bilmesi gerekiyor.

Hele amatör yetiştiriciler için Hoagland formulü yeter aslında. Tabi denenmiş ve başarılı sonuçlar alınmış formüller var elimde. Ama bunları kimseyle paylaşmayacağıma söz verdim malesef. Diğer üstadlar izin vermiyor ama Kudret Hocam izin verirse bize vermiş olduğu kendi formülünü paylaşabilirim.

Her şey gönlünüzce olsun efendim.

Selamlar... Saygılar...

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 11:37   #68
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Yorumsuz

Değerli Dostlar Merhaba.

Kimyasal gübrelerin zararlerı hakkında okuduğumuz bir çok bilimsel yayınlara ve haberlere bir yenisi daha eklenmiş. Tartışmalara girmemek için yorum yazmıyorum.

Sayın İsmail Karagülle Abiden "Allah Razı Olsun" ifadesini duymayı ne kadar istediğimi anlatamam.

Bilinsiz gbre kullanmnda kanser riski - Hrriyet

Bilinçsiz gübre kullanımında kanser riski

A.A

Toprak analizi yaptırılmadan bitkiye verilen kimyasal gübrelerin de kanserojen özellik gösteren yanlış zirai ilaç ve hormon kullanımı gibi olumsuz etki yapabildiği bildirildi.

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Gezgin, Türk tarımının en büyük sorunlarının başında bilinçsiz gübre kullanımının geldiğini söyledi.

Halen Türkiye'deki çiftçilerin sadece yüzde 4'ünün toprak analizi yaptırdığını bildiren Prof. Dr. Gezgin, diğer çiftçilerin kulaktan dolma bilgilerle tarladaki bitkisi için gübre kullandığını, bu durumun ise toprağın yapısını bozarak büyük ekonomik kayıplara neden olduğunu belirtti.

Toprak analizi yaptırılmadan yanlış gübre kullanımının ülke ekonomisine yıllık maliyetinin yaklaşık 8 milyar doları bulduğunu ifade eden Prof. Dr. Gezgin, “Toprak analizi yaptırılmadan bitkiye verilen kimyasal gübreler, toprakta ve bitkilerde nitrat, kadmiyum, arsenik, krom gibi ağır metallerin birikimine neden olarak, kanserojen özellik gösteren yanlış zirai ilaç ve hormon kullanımı gibi olumsuz etki yapıyor” dedi.

KANSEROJEN ETKİ

Prof. Dr. Gezgin, pek çok yerde kimyasal gübreler azot ve fosforun gereğinden çok fazla kullanıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
“Bu besin elementleri toprakta bitkinin ihtiyaç duyduğu miktarın onlarca katı fazlasına ulaşabiliyor. Bu kez bitkilerdeki fazla nitrat birikimi hem tarım ürününde verimi ve kaliteyi düşürüyor, hem de bitkinin yapısında biriken nitrat bu ürünleri tüketen insanlarda kanserojen etki yapıyor. Sadece azot değil, diğer bazı besin elementlerini içeren gübrelerin bilinçsiz kullanımında da aynı sorunlar yaşanmaktadır. Böylece toprağın verimi azalıyor, hatta o bölge artık tarım yapılamaz hale geliyor. Yanlış gübre kullanımının yol açtığı olumsuzluklar, tıpkı ilaç kalıntısında olduğu gibi ihracata gönderilen ürünlerin de sağlıksız olduğu gerekçesiyle geri dönmesine yol açıyor.”

Bilinçsiz ilaç kullanımının da bitkilerde ilaç kalıntısına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Gezgin, şöyle devam etti:

“Her ilacın üzerinde, bitkinin içinde hangi sürede kaybolacağı, ilaç atıldıktan kaç gün sonra hasat yapılabileceği yazmaktadır. Ancak pek çok çiftçi, ilacı attıktan hemen sonra, ürünü fiyatı yüksek iken satma kaygısıyla toplayıp pazara götürüyor. Bitkide henüz yok olmamış ilaç kalıntısı da doğrudan insanlara geçerek kanserojen etki yapıyor.”

Bitki büyüme düzenleyicileri olan hormonun ise doğru kullanıldığında sakıncalı olmadığının altını çizen Prof. Dr. Gezgin, sorunun temelinde, gübre ve ilaçta olduğu gibi hormonda da bilinçsiz kullanımın yattığını ifade etti.

İLAÇ, GÜBRE VE HORMON KULLANIMI REÇETEYLE YAPILSIN

Prof. Dr. Gezgin, yanlış gübre kullanımı sorununun çözülmesi için, 2004 yılında çıkarılan İyi Tarım Uygulamaları Yönetmeliği'nin hayata geçirilerek, gübre, ilaç ve hormon kullanımının toprak analizi sonunda yazılacak reçeteyle uygulatılmasının, bir zorunluluk olduğunu savundu.
Türkiye'de çiftçilerin çoğunun bilinçsiz gübre kullanmaya devam ettiğini söyleyen Gezgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bilinçsiz gübre kullanımı aynı zamanda çiftçilerimizin hem ürün, hem de fazla harcama nedeniyle gelir kaybına neden oluyor. Reçeteye dayalı gübre kullanımına başlanmasıyla topraklarımızın sürdürülebilir kullanımı sağlanmış olacaktır. Çiftçilerimiz azot başta olmak üzere çeşitli kimyasal gübreleri gereğinden fazla kullanmaya öyle alışmış ki, toprak analizi yaptıktan sonra tavsiye ettiğimiz gübre miktarlarını çok yetersiz buluyorlar.”

Prof. Dr. Gezgin, Türkiye'de pek çok yerde yeteri kadar toprak analiz laboratuvarı bulunduğunu, çiftçilerin bu konuda bilinçlenip toprak analizi yaptırması, gübre ve ilacı da yazılacak reçeteyle kullanmaları durumunda hem maliyetlerini düşürüp yüksek miktarda ürün alacaklarını, hem de insan sağlığına zarar veren ürünlerin yetişmemiş olacağını kaydetti.

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 11:44   #69
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Hoş geldin Vetman , hassasiyetini anlıyorum . Düşüncelerinin art niyetli olmadığını , tartışılmasının kimseye zararı olmayacağını düşünüyorum .

Benim yazılarımın geneline bakacak olursan , besin eriyiği meselesinin biraz uzman işi olduğunu , topraksız tarım amatörce yapılacaksa hazır eriyik bulabilmenin bir nimet olduğunu anlatmakistemişimdir.

Besin eriyiğinde bulunan maddelerin kimyasalmaddelerin bir çoğunun kullanımında tehlikeler olduğunu , biliyor ve bunu anlatmaya çalışıyorum .

Ben bir ara ph ayarlamak isterken ellerimdeki derinin bir santim sarktığını gördüm .
Asit aynı kapta bulunanbeze bulaşmış .Ve ben de farkında olmadan o bezi elimde tuttuğumda , ellerimin derisi sarkıverdi.

Yani bu basit bir hata , uzman biri bu hatayı yapmaz ama acemi biri çok kolay bu hataya düşebilir.

Neyse yeniden hoş geldin . Senin gibi arkadaşları izlemekten zevk alıyoruz. Bir daha kendini kenera çekerek bizleri de cezalandırmazsın inşallah .☺

vetman996 beğendi.
İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 11:46   #70
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
hoş geldin kardeşim

Allah razı olsun .

vetman996 beğendi.
İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 13:21   #71
Ağaç Dostu.
 
vetman996's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-08-2008
Şehir: Manisa-Salihli
Mesajlar: 772
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi İsmail Karagülle Mesajı Göster
Allah razı olsun .
Hoş bulduk Değerli Abicim.

EGOlarımızı bir kenara bırakarak paylaşımlarda bulunabilmek için bazen bir kenara çekilip, hüzün duymak yerine huzur bulmayı seçmek gerekebiliyor. Bana bu süre çok uzun geldi. Umarım bir daha başvurmak zorunda kalmam.

Besin eriğini hazırlamanın zorluğunu biliyorum. Hazır besin eriği bulmanın büyük bir nimet olduğunu da biliyorum. Ama besin eriği için formülleri bu kadar sır gibi saklamanın mantığını anlayamıyorum. Halbuki Topraksız Tarım kitaplarında veya bilimsel makalelerde bu formüller mevcut.

Besin eriğini kullanacak arkadaşların çalışmaları da amatörce olduğu için Ec ve Ph değerlerini kontrol ettikleri müddetçe ve formüllerindeki maddelerde eksiklik olmadığı müddetçe Hoagland formulünden bile gayet başarılı sonuçlar da alırlar. Bu konuyu bu kadar büyütmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Kıymetli İsmail Abi, özel mailinizde belirttiğiniz Hocama karşı benim tarafımdan yapılmış her hangi bir yanlışlık mı var. Ben bunu tam olarak anlayamadım. Benim kendisini eleştirdiğimi düşünüyorsunuz sanırım. Bu kanıya nasıl vardığınızı merak ediyorum. Kendisine saygım sonsuzdur.

Selamlar... Saygılar...

vetman996 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 13:34   #72
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 28-04-2013
Şehir: tahran iran
Mesajlar: 1,314
Hosgeldiniz Sn Vetman. Solucan gubresi isi bir tarafa besin formulu, amator hazirlasin islerine girmissiniz, birileri bu ABD ve Israil operasyonu siz hazir almaya devamedin, zaten bu iste fiyat farki falan yok derse sasmayin.

Su solucan isinde internette gordugumuz tesislerden fakli olarak neleri deniyorsunuz, mumkunse paylasabilir misiniz, burada bir miktar aldim bir ise yaramadi, sonra bir uretici ile konustum, cok kar oldugundan sahtesini piyasaya suruyorlar dedi. Orada herhangi bir sertifika mecburiyeti var mi, dolandiricilar kimseyi magdur etmesin.

Saglicakla kalin
Engin KIZILTAN

kiziltan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-12-2013, 15:54   #73
Ağaç Dostu
 
İsmail Karagülle's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2009
Şehir: istanbul-Bolu
Mesajlar: 1,154
Hoş gelişler ola.

Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi vetman996 Mesajı Göster
Hoş bulduk Değerli Abicim.

EGOlarımızı bir kenara bırakarak paylaşımlarda bulunabilmek için bazen bir kenara çekilip, hüzün duymak yerine huzur bulmayı seçmek gerekebiliyor. Bana bu süre çok uzun geldi. Umarım bir daha başvurmak zorunda kalmam.

Besin eriğini hazırlamanın zorluğunu biliyorum. Hazır besin eriği bulmanın büyük bir nimet olduğunu da biliyorum. Ama besin eriği için formülleri bu kadar sır gibi saklamanın mantığını anlayamıyorum. Halbuki Topraksız Tarım kitaplarında veya bilimsel makalelerde bu formüller mevcut.

Besin eriğini kullanacak arkadaşların çalışmaları da amatörce olduğu için Ec ve Ph değerlerini kontrol ettikleri müddetçe ve formüllerindeki maddelerde eksiklik olmadığı müddetçe Hoagland formulünden bile gayet başarılı sonuçlar da alırlar. Bu konuyu bu kadar büyütmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

Kıymetli İsmail Abi, özel mailinizde belirttiğiniz Hocama karşı benim tarafımdan yapılmış her hangi bir yanlışlık mı var. Ben bunu tam olarak anlayamadım. Benim kendisini eleştirdiğimi düşünüyorsunuz sanırım. Bu kanıya nasıl vardığınızı merak ediyorum. Kendisine saygım sonsuzdur.

Selamlar... Saygılar...
Vetman , o yazı yaklaşık bir ay önceye ait olmalı , ne yazdığımı net olarak hatırlayamıyorum . Ve artık o konunun kapatılması gerektiğine inanıyorum.
Ve geriye doğru araştırıp ne yazmışım diye bakmak da istemiyorum . Bunun bir şeye yarayacağını zannetmiyorum .

Fakat ben bu konuda , senin yanlış yaptığını zannetmiyorum .
Ben bu işin polemik olmadan yürümesinden yanayım.

Özetle , solucan gübresi yapılmalı ,
Bunun topraksız tarımda denemesine devam edilmeli ,

Besin eriyiğini herkesin kendisinin yapmasına çalışılmalı ,

İsteyen bir araya gelsin bir arada malve hizmet alımı yapsın . Bu devam etmeli.

Farklı bakış açıları , birbirine husumet gibi algılanmamalı.

Farklı düşünceler olacak bunların çatışmasından doğrular çıkar.

Benden şimdilik bu kadar.

Eğer bir iş yapılamamış ise , bunun nedeni sadece işi yapanın bir yerlerde yaptığı yanlış yüzündendir.
Böyle düşünürsek , bir sonraki denememizde başarmamız daha kolay olur.

Vetman son söz genel bir sözdür. Senin için asla geçerli değildir. Yaptıklarından bu bellidir.

vetman996 beğendi.
İsmail Karagülle Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-03-2014, 21:25   #74
Ağaç Dostu
 
capsaicin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 216
Peki, tüm bu 6 sayfa içinde merak eden, soran olmamış, benim sormak istediğim birkaç soru var.

1. Bütün bu naylonlar, borular vs kimyasal ürünler; bu topraksız sulu üretimle zamanla bunların içindeki kimyasallar su aracılığıyla bitkiye ve meyvesine geçmiyor mu?

2. Besin amaçlı hazırlanan tüm bu kimyasal isimli karışımların/sıvı gübrelerin kısa, uzun, orta vadede insan sağlığına herhangi bir zararı olup olmadığıyla ilgili araştırmalar var mı? Topraklı tarımda kullanılan solucan, yanmış çiftlik gübresi gibi standart gübrelerle aynı zararsızlıkta, güvende denilebilirler mi?

3. Genel olarak baktığımızda topraksız tarım; vücuda zararlı kimyasal girme/girmeme açısından %100 güvenli mi? Bunun yapılmış testleri var mı?

4. Sağlık, besleyicilik, lezzet, aroma açısından organik, doğal gübreli, bahçe mahsülünün yanına yaklaşabilir mi?

5. Kışın pazarlarda satılan tatsız, tutsuz domates, salatalık, çilek gibi sebze/meyveler bu şekilde hızla mahsül alınan topraksız tarım ürünü mü, yoksa standart sera ürünü mü?

6. Bonus soru: Bu satılan domatesler, çilekler neden bu kadar lezzetsiz? Kuru ekmek bile daha lezzetli hale geldi. Seradan ise seranın zararı nedir ki lezzete, aromaya bu şekilde etki ediyor?

Eleştiren değil, bilmeyen biri olarak bunları merak ederek sordum.

capsaicin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-03-2014, 21:37   #75
Ağaç Dostu
 
ateşkaptan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 01-12-2012
Şehir: Ankara
Mesajlar: 704
Eğer forum da yazılanları okumuş olsaydınız, bu sorulara muhatap olmayacaktım.

Sadece Hollanda'yı örnek göstersem veya İsrail çöllerinde yapılanları google eart den inceleyebilseniz,

bu ülkelerin neden bu işleri yaptığını merak edebilir duruma gelebilir ve bana bunu sorma ihtiyacını duymazdınız.

Lütfen bir daha forumu gezerseniz, bütün sorular zaten içinde,

Saygılar.

ateşkaptan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 00:45   #76
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 23-04-2010
Şehir: Almanya
Mesajlar: 199
3. soruya cevap vereyim. Almanyanin domates salatalik kivircik eisberg bilimum cogu meyva ve sebze hollanda ispanya dan karsilanir. Coguda topraksiz klturlerde yetisir. Bence zararli olsaydi yas ortalamasi 82 olmazdi. Japonyada 81. japonyada bu sistemleri yillardir kullaniyor.

fagu03 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 01:05   #77
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi capsaicin Mesajı Göster
Peki, tüm bu 6 sayfa içinde merak eden, soran olmamış, benim sormak istediğim birkaç soru var.

1. Bütün bu naylonlar, borular vs kimyasal ürünler; bu topraksız sulu üretimle zamanla bunların içindeki kimyasallar su aracılığıyla bitkiye ve meyvesine geçmiyor mu?

2. Besin amaçlı hazırlanan tüm bu kimyasal isimli karışımların/sıvı gübrelerin kısa, uzun, orta vadede insan sağlığına herhangi bir zararı olup olmadığıyla ilgili araştırmalar var mı? Topraklı tarımda kullanılan solucan, yanmış çiftlik gübresi gibi standart gübrelerle aynı zararsızlıkta, güvende denilebilirler mi?

3. Genel olarak baktığımızda topraksız tarım; vücuda zararlı kimyasal girme/girmeme açısından %100 güvenli mi? Bunun yapılmış testleri var mı?

4. Sağlık, besleyicilik, lezzet, aroma açısından organik, doğal gübreli, bahçe mahsülünün yanına yaklaşabilir mi?

5. Kışın pazarlarda satılan tatsız, tutsuz domates, salatalık, çilek gibi sebze/meyveler bu şekilde hızla mahsül alınan topraksız tarım ürünü mü, yoksa standart sera ürünü mü?

6. Bonus soru: Bu satılan domatesler, çilekler neden bu kadar lezzetsiz? Kuru ekmek bile daha lezzetli hale geldi. Seradan ise seranın zararı nedir ki lezzete, aromaya bu şekilde etki ediyor?

Eleştiren değil, bilmeyen biri olarak bunları merak ederek sordum.
Mesajınızı Sn.Ateskaptan'ın uygulamalarını anlattığı başlıktan buraya taşıdım. Sanırım bu başlığa daha uygun. Sorularınız ile belirttiğiniz endişeleriniz epey tartışılmış ama henüz tüm boyutlarıyla ortaya konmamış olabilir.

Buradan devam edebiliriz.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 02:41   #78
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2012
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 283
Sayin Capsaicin,

Kimya konusunda uzman değilim. Tarım konusunda da öyle. Bütün konulara ve de tabii sağlık işe ilgili her konuya bilimsel yaklaşılması gerektiği düşüncesine katılırım. Bu nedenle cevaplarım yeterli olmayacaktır. Kategorik ve de yüzeysel olacaktır. Bir de bu forumda amatörce de olsa bir şeyler yapmaya çalıştığım için yanlı olacaktır. Ama yine de, kapalı cevap vermek yerine düşünmeye ve öğrenmeye yönlendirici olmaya niyetli cevaplar vermeye çalışacağım.

Sorularınızın çoğu için en altta yatan temel soru "bitki besinini nasıl alır", ve de "insanlar besinini nasıl alır" konularına kadar iner. Çünkü bitkiler ve insanlar besin zincirinin çok farklı düzeylerindedir ve "besinleri" çok farklıdır. Bitkiler çoğunlukla temel elementleri bir takım tuzlardan iyon şeklinde alıp, güneş ışığından yararlanıp daha karmaşık moleküllere dönüştürürken, biz nsanlar bu karmaşık molekülleri besin olarak alıp, parçalayıp öyle kullanırız.

Yani sorulara cevap ararken bu madde bitkiye nasıl etki eder, bize nasıl etki eder diye ayrı ayrı düşünmek gerekir.

Plastikler konusu günlük hayatın en yaygın sorunlarından biri, sadece topraksız tarımın değil. Zararlı mı değil mi? Çok fazla araştırma var. Eminim zararsız olduğunu bildirenler kadar zararlı olduğunu bildiren bilimsel / akademik çalışma vardır. Yemeklerimizi plastik kaplarda yiyoruz ve zararsız olduğu söyleniyor. özellikle PET ve PP türü plastikler. Buradan anlamamız gereken, bu maddeler bizim besin karışımlarımız ile bozunmuyor, besinimize karışmıyor, bize zarar vermiyor.

Peki plastikler bitkiye zararlı mı. O çok farklı bir soru, çünkü besini farklı. Ama plastikler kimyasal bakımdan birçok kimyasal maddeye / reaksiyona karşı çok dayanıklı. Bir de bitki kendi besini olan temel maddeler yerine, karmaşık plastik moleküllerini köklerden içeri alabilir mi? O bambaşka soru. Alıp da zarar görürse belki daha iyi, bitki ölür, biz de yemeyiz, sorun kalmaz. Alabiliyor ve yaşıyorsa, bir soru daha var ki sorduğunuz asıl soru o: O yabancı maddeyi biz yersek ne olur?

İşte bunun için bitkilerin nasıl beslendiğini, köklerin hangi maddeleri nasıl emdiğini bilmek gerekiyor ki, sanırım bunu en iyi yapan topraksız tarım araştırmacılarıdır. Çünkü amacı / hedefi bu. Şu maddeler şu oranda kullanılacak diyebilmek için gerçekten bu araştırmaların yapılmış olması gerekir.

Hepsi yapılmış mıdır, yeterli midir. Hayır. Günlük konularda bütün konularda (besin, ilaç, cep telefonu, vd.) yapılmış mıdır, yeterli midir. Hayır.

Lezzet, besleyicilik konularu da aynı. özü şu: Bizim formül dediğimiz 16 elementlik liste, ve karışım oranları tam ve doğru mu? Ki forumda ve benzer ortamlarda bu konunun tartışıldığını görebilirsiniz.

Kural olarak:
- Her bitki için geçerli tek formül yok. ya da farklı olursa daha iyi.
- Bir bitkinin her dönemi için tek formül yok, ya da farklı olursa daha iyi.
- Bugün 16 temel element konuşuluyor, ama araştırmalar sürüyor, bu liste uzayabilir. Mesela vanadyumun da bitkiler için önemli bir element olduğunu okudum bir yerlerde. Bir süre sonra iz elementler listesine girecektir.

Bunlar daha iyi araştırılıp, daha fazla detaylandırıldığında bitkiler daha lezzetli, daha besleyici olacaktır.

Bitkiler çok temel maddeleri tuzlar şeklinde alıyorsa, çok yüksek derecede karmaşık moleküllerden oluşan doğal gübre nasıl ve neden daha iyi oluyor?

1. Bunlar çok zengin depo. Topraktaki diğer canlılar tarafından bölünüp parçalanıp, bitkini ihtiyacı olan temel maddelere yani alabileceği şekle dönüştürülüyor.

2. Dozlama konusu: Tüm maddeler öyle birden bire değil, yavaş yavaş bozunarak, birlikte ve dengeli olarak verilmiş oluyor. Ama doğal gübreyi de çok verirseniz "yakar", yani aynı şey olur.

Peki pazardakiler neden kötü? Yetersiz araştırma veya uygulama sonucu. Çoğunlukla hormonlu üretim sonucu. Topraksız tarım hormonlu üretim demek değil.

Topraksız tarım seracılığın bir üst aşaması. Serada daha çok fiziksel koşulların denetlenmesi hedeflenmişken, topraksız tarımda buna kimya da ekleniyor. Yani topraktan sağlanan tüm besinler doğru ve dengeli olarak verilmeye çalışılıyor.

Bu nedenle sadece sera biraz eksik. Kışın ille de domates yetiştireceğim derseniz zorlama oluyor. Tozlanma için arı kullanmaz hormon kolaycılığına kaçarsanız o zaman işte plastik domatesler çilekler çıkıyor ortaya.

Kabaca benim bakış açım bu. Umarım yeterince merak ve öğrenme kapısı açmışımdır.

sulukök Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 09:40   #79
Ağaç Dostu
 
capsaicin's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-07-2012
Şehir: Eskişehir
Mesajlar: 216
Sulukök komşum ayrıntılı cevabın için teşekkür ederim. Bazı merak ettiklerimde aydınlandım. Fakat bu başlıkta beni tatmin edemeyen şey kimyasal gübre ve bu plastik/yan malzemeler konusu. Neden? netlik, kesinlik yok. Kesin bilinen birkaç şey var doğada değil mi?

Her şeyin fazlası zarar.
Kimyasallarla ne kadar çok oynarsan, geri dönüşü de o kadar vahim olur.
Doğanın dengesini bozarsan senin de dengen bozulur.

Bugün bana ileri derece karmaşık kimyasal bir bileşim gösterin ki insan sağlığına zararı ortaya çıkmamış olsun. Ayrıca kimyasal konusunu bazı kişilerce lego gibi algılanıyor. Yani doğadaki x cismini al. Analiz et, içinde a,b,c,d maddeleri olsun. Oranları da çıksın. Hah bende lab'da ayn oranda a,b,c,d yi karıştırayım işte x yaptım. Hayır öyle olmuyor işte. Kimyasallarla ve oranlarıyla oynayıp elde ettiğimiz karışımla doğadakinin sadece görsel aynasını yaratmış oluyoruz. Birebir aynısını değil. Dolayısıyla yarattığımız şey mutant aslında.

Bu; deniz akvaryumu kurup, deniz yaptım demekle eşdeğer. Deniz akvaryumunda deniz balığı yaşamıyor mu? yaşıyor, peki o deniz midir, deniz şuyuna eşdeğer midir? Kimyasal gübreyle, sulu ortamda bitki yetişiyoruz, peki o doğa mıdır, doğadaki yetişme midir? Olmadığı zaten bitkilerin gelişim oranlarından ve verimliliğinin artmasından belli. Bakın herkes verimliliğe kafayı takmış durumda. Ben daha bu forumda bir kişiden "yahu arkadaşlar tamam gübre gübre gübre, bol verim, bol mahsül, büyük bitki ,bol çiçek, bol yaprak diyoruz da, bu doğanın akışına uygun mu" sorusunu görmedim. Bir insanın günlük alması gereken vitamin ve mineraller de belli. Az alırsa olacakları bell, -çok alırsa- olacakları belli değil mi? Kimi zararsız idrarla, terle atılma gibi yan etkiler, kimi ise vücutta birikmeler mesela değil mi? Beyinde aluminyum birikmesinin hala alzheimer ile alakası olup olmadığı tartışılıyor mesela.

Herkes çiçeği de çok çiçek versin, domatesi de çok domatesi versin, menekşesinden de bol iri yaprak fışkırsın derdinde. Bakın kötü demiyorum. Bilmiyorum da zaten. Ama bu bitkiler doğada bu kadar bol besini bulabilirler miydi? Doğada toprakla buluşan bir domates tohumu, bitkiye dönüp, kedi halinde yetiştiğinde, asla bizlerin yaptığı gibi bol besin bulamayacaktı. Toprakta ne varsa onu alacaktı. **** yüzyıllardır çiftçiler sadece çiftlik gübresiyle ürün alırken, amerikanın kurcalamaları sonucunda bugün neredeyse full kimyasal olan sebze, meyve dünyası arasında hiç fark yok mu. 40 yaşını geçgin arkadaşlar kaçınız nerede o eski domatesler, salatalıklar demiyorsunuz?

Eskiden, ülkemizde, ne gelişmiş akıllı gübreler kullanılırdı, ne kimyasal gübreler, ne de çok gübre kullanımı. Gübre bitki besinini alsın, zayıf olmasın, sağlıklı kalsın diye kullanılıyordu, çok mahsül versin diye, çok büyük olsun diye değil. Yanlış mıyım?

Denilebilir ki topraksız tarım, veyahul su ortamında üretim artık günümüzde çok gelişti. Bunun hocaları var. Üniversitede bölümleri var. Her şey bilgiyle yapılıyor. Yıllardır kullanılıyor bir zararı yok. E ben size şunu sorayım yıl ne? 2014. Marsa yerleşme planları yapıldığı, sizin bilgisayarınızndan bir tıklı aldığı sinyalı fiber kabloyla cam içinden ışık koduyla başka kıtaya yollayıp, oradan aldığı veriyi yine bilgisayarınıza ışık koduyla verip müziğinizi çalan, videonuzun oynatan ve bunu 1 saniyede yapan bilgisayarlarınızın olduğu gelişmiş dinyada bugün en eski doğal gıdalarımızdan biri olan yumurtanın sarısı/beyazı, her gün yenmeli mi yenmemeli mi, kolestrol zararı var mı yok mu konularında bir netlik yok. Bilim adamları ikiye ayrılmış, her 2-3 yılda bir birbirlerinin tezini çürütüyorlar.

Kolestrol konusu ayrı, iyi mi, kötü mü, oranı ne olmalı, gerekli mi, ne kadar gerekli hala belli değil. Her 5 senede bir karşı iddialar atılıyor. Herkes cephelenmiş durumda.


Biz daha doğanın bize verdiği binlerce yıldır yediğimiz yumurtanın sırrını tam olarak çözememişken, köfte harcı yapar gibi karıştırıp yaptığımız kimyasal gübrelere, ve bu gübrelerin bitki aracılığıyla bize zararı olup olmadığına ne derecede, ne kesinlikle emin olabiliriz?

Yani "almanya yiyor, yaş ortalaması 82, demek ki sorun yok" kabul edilebilir bir bilimsel cevap değil bence. Ona bakarsak tüm şampuanlarda, tüm diş macunlarında zararı yıllardır kanıtlanmış sls var. Tüm kozmetik kremlerde, tıraş ürünlerinde zararı kanıtlanmış parabenler var. En az 50 yıldır kullanılıyor. Verecekleri zararı verecekleri kişilere veriyorlar. "Bak kullanılıyor, sorun yok" demek olmaz. Bir maddenin zararlı olduğunun anlaşılması için ona maruz kalan her canlının etkilenmesi gerekmez ki. 10 kişiden 2sine bile zarar verebiliyorsa zararlıdır. Çünkü o 10 kişiden biri siz de olabilirsiniz. Ayrıca zarar veren maddelerin hepsi kısa vadede sorun gösterecek diye birşey yok. Orta, uzun vadede, hatta jenerasyonda bozukluk yaratabilir. Belki sende sorun yok, ama uzun vadede çocuğunun kısırlığına neden olacak? Evinizde yemek yapıp, aluminyum folyoya sarıp fırına veriyorsunuz. Aluminyumun yüksek ısıda ortama karıştığı biliniyor mesela. Aluminyumu da onyıllardır kullanıyoruz? birşey olmuyor diyoruz, ama olan şeylerin acaba aluminyum folyo kullanımından olup olmadığını ne kadar biliyoruz? Ne kadar araştırması var? Büyük üreticiler bu araştırma tiplerine ne kadar prim verdirir sizce? Tıptaki bizi iyileştirsin amacıyla kimyasalar ve doğadaki maddeler karıştırılarak yapılan ilaçların tamamının önemsiz, ya da önemli pek çok yan etkileri de var değil mi?

Daha yumurta çözülmemişken, biz bunlara ne kadar muvaffakız, bir oturun düşünün bence. Burada topraksız tarım yapan arkadaşlar alınmasın, üniversitede okumuşu hatta öğretim üyesi de vardır aramızda. Ben karşı çıkmıyorum. Ben sadece aklımdaki soruları yazıyorum. Üretim yapacağımdan falan da değil. Merak. Ha bana ürün alırken seçme şansı sunulsaydı bu normal bahçe ürünü, bu topraksız sulu tarım ürünü diye, o zaman seçer miydim topraksız tarım ürününü?

Asla. Zaten bu yüzden de bize neyin ne olduğu, nereden gelmiş olduğu, nasıl üretildiği bilgisi verilmiyor. Aynı restoranın mutfağının nasıl olduğunu bilememeniz gibi. Önünüze geleni yiyorsunuz.

Ama bakın bu benim kişisel tercihim kimse alınmasın. Belki de gerçekten sorunsuzdu ve tamamen güvenli bir yöntemdir. Ben sadece buna ünanmadığımı ve kendi adıma bilimde daha ne kadar geri olduğumuzu hele kimyasallar konusunda, düşündüğümde bu sistemin güvenine inanamıyorum. Bu konuda kendisinden ağaç teknolojisi dersi almış olduğum sayın Ersin Yücel hocama da danıştım. Bakalım ne diyecek. Kendisinin pek çok konuda araştırmaları, çalışmaları ve yayınları vardır.

Profesr Doktor Ersin YCEL - Akademik Tantm Sayfas

Histroy Channel'ın modern marvels serisinde "farming technology" adlı bir bölüm var. Eskiden günümüze amerikada ziraatçiliğin nasıl bozulup kimyasala ve hormona döndüğünü, herşeyin nasıl kitleler için, bol ürün, bol sürüme dönüştüğünü, bilgisiszliğin, araştırmamanın, cahilliğin getirilerini anlatan çok güzel bir belgesel. Misal yılarca ddt'yi dezenfektan diye çocuklarının yüzlerine sıkmışlar. O zaman acaba ddt zararlı mı diye sorsak, olur mu canım bak herkes kullanıyor, mis gibi dezenfektan, sen de sık çocuğuna okula yollamadan cevabı almaz mıydık?

"Ne hikmetse" pek çok bölümünü youtube'da dahi bulup izleyebilirken, bu herşeyi açıkca gösteren belgesel telif hakkı nedeniyle kaldırılmış tüm ortamlardan. Büyük üreticilerin gücü diyorum ben buna. Ama isteyen ulaşabilir. Beceremeyen bana özelden nasıl izleyebileceği konusunda yardımcı olmaya çalışırım.

vetman996 beğendi.
capsaicin Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 11:10   #80
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2012
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 283
Sayın Capsaicin,

Bircok konuda kesinlik / netlik yoktur, çünkü bilimde kesinlik yoktur. Öyle olması da normaldir. Çünkü bilim kuşkucudur. Eksik ya da yanlış yapma olasılığı her zaman vardır. Bir başka çalışma bir öncekinin sonuçlarının eksik-yanlış olduğunu gösterebilir. Ancak unutmamamız gereken, yanlış olan bilim ya da bilimsel yöntem değil, o tekil çalışmadır.

Yanlış olma olasılığı sadece Topraksız tarıma özgü olmadığı için, arada örnekler vermeye çalıştım zaten, günlük yaşantımızdaki diğer konularda da aynı yanlışlar olabileceğini belirttim, yumurta konusu da buna güzel bir örnek olmuş. Yani mesela plastik ya da alüminyum kaptan cola içmek ne kadar sağlıklı ise, topraksız tarım ürünleri de en az onlar kadar ya da daha sağlıklı diyebilirim.

Topraksız tarım laboratuvarda x, y, z maddelerini karıştırıp domates elde etmek şeklinde bir üretim değil (... henüz. Eminim o günler de gelecektir, o bambaşka bir teknoloji). Burada gerçek üretici hala "doğal", yani domatesin kendisi. Bu teknik ile biz sadece domatesin istediği (ya da bizim öyle zannetiğimiz diyelim) besinleri kontrollu olarak veriyoruz.

Sadece bir örnek olarak, şekildeki azot döngüsüne bakarsak bitkinin azotu nasıl kullandığını görebiliriz:

Azot Dngs

Şimdi bu döngü tam mıdır, doğru mudur, bütün bitkiler için geçerli midir? Buna hayır demek için aksi yönde bilimsel çalışma yapıp sonucu ortaya koymak gerekir. Aksi durumda bilimi inkar etmiş oluruz.

Cevabı evet diye kabul edersek, o zaman topraksız tarımda doğru yoldayız demektir. Cevabı belki diye verirsek, o zaman topraksız tarımdan kaçmak yerine bu yöntemle daha lezzetli domatesi yetiştirmek için daha çok araştırma yapmamız gerekir demektir.

Bu sadece azot değil, diğer maddeler için de benzer şekilde, ve de hepsi farklı döngülerde alınıp veriliyor olabilir. Ama bugünkü bilimsel bulgularla 16 element için nasıl alınıp verildiği konusunda en azından bir konsensüs var. Aksi görüş olamaz mı. Tabii ki. Ama bilimsel olarak kanıtlamak kaydıyla, toptan redderek değil.

Bu nasıl yapılacak? Tek tek kökleri ve değişik ortamlarda/durumlarda inceleyerek. Bilimin yaptığı da bu. Kök ucu konulu aramalardan rasgele seçtiğim biri şu:

Root Development and Abiotic Stress Adaptation | InTechOpen

Tesadüf, işin biraz da tarhsel / evrimsel boyutunu anlatmış. Kök ucu, root tip, meristem gibi sözcüklerle ararsanız binlerce bilimsel makale bulursunuz. Kimi hangi maddenin nasıl alındığını araştırmış, kimi ortamın etkisini, kimi köke yapışan mantarı, vb..

Ancak bu tür çalışmalar bize verdiğimiz kimyasalların zararlı olup olmayacağı konusunda ışık tutabilir. Ve topraksız tarım da bu tür çalışmaların üzerine kurulu. İlk başta "yav şu üç gübre yerine 5-10 farklı madde versek olmaz mı " diye bile başlamış olabilir, ama artık bugün bunun bilimi var.

Yumurta konusu çözülmedi, ne yapacağız. Hiç yemeyelim mi?

Biz yemeye, bilim adamları araştırmaya devam edecekler. Yarın yine farklı bir sonuç çıkacak, ama zamanla daha kapsamlı, farklı durumları daha iyi açıklayan daha kalıcı sonuçlara ulaşılacak.

Topraksız tarım da öyle. Siz yemeyeceksiniz, kabul. Ama araştırmalar devam edecek. Bilerek / isteyerek yiyenler gün geçtikçe artacak.

Unutmamak gerekir ki en ilkel tarım bile doğayı değiştirme yönünde bir çalışmadır. Sonra biraz daha iyisi, biraz daha iyisi derken bu günlere gelinmiş. Hangi noktada durabilirdik ki?

ykaya194 ve capsaicin beğendi.
sulukök Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 16-03-2014, 13:12   #81
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 01-10-2012
Şehir: ankara
Mesajlar: 166
Elimden geldiğince yanıtlamaya çalışayım umarım belirli alanlarda biraz daha bilgi verebiliriz. Bir sonraki mesajınızda yazdıklarınızı da okuyarak yazmaya çalışıyorum. (Yine de bir çok soruya cevap kişisel görüşümdür kesin bu böyledir diye bir iddam yok)

Benim üretim konusunda ki görüşüm herkes için bir üretim olması gerektiği üzerinedir. Topraksız tarım dünya genelinde ki tarımın binde birini bile oluşturmaz ileride çok fazla da artacağını zannetmiyorum. (Zira sebze vs ürünleri toplam tüketimin çok küçük bir kısmını oluşturur). Bunun yanında gerek normal tarım gerek organik tarım olması gereken üretim metodlarıdır. Hepsinin avantaj ve dezavantajları vardır.

1. Bütün bu naylonlar, borular vs kimyasal ürünler; bu topraksız sulu üretimle zamanla bunların içindeki kimyasallar su aracılığıyla bitkiye ve meyvesine geçmiyor mu?

Güzel bir soru bu. Olabildiğince dayanıklı malzeme kullanmak kısa süreli poşetler yerine en başarılı çözümü verecektir. Tabi şunu da düşünmek lazım bu tarz boruların bir çoğu içtiğimiz suyu taşımakta da kullanılıyor yani daha önce dikkat etmemiz gereken yerler var mıdır?
Yine de en dayanıklı ve kaliteli üretim malzemesini seçmek hatta yeni malzemeler bulmak elzem. Kişisel görüşüm Hindistandan gelen plastik malzemeden daha kalitelisi oluk giderleri kullanmak.


2. Besin amaçlı hazırlanan tüm bu kimyasal isimli karışımların/sıvı gübrelerin kısa, uzun, orta vadede insan sağlığına herhangi bir zararı olup olmadığıyla ilgili araştırmalar var mı? Topraklı tarımda kullanılan solucan, yanmış çiftlik gübresi gibi standart gübrelerle aynı zararsızlıkta, güvende denilebilirler mi?


Kimyasal isimli karışımlar dediğiniz yalnızca topraksız tarımda kullanılmıyor. Önce toprakta yapılan tarıma dikkat etmek gerek galiba çünkü topraksız tarımda topraklı tarıma göre bile (düzgün bir sisteminiz var ise) daha az gübre kullanılır.

Kendi sistemimde suyu sürekli devir daim ettirerek zaten toprağa bu gübrelerin verilmesini engelliyorum en azından elimden geldiğince doğa dostu bir sistem kullanıyorum. Normal tarla üretiminde neredeyse her sene toprağa karışan gübreler içme sularına karışması vs asıl sorunu teşkil ediyor bence.

Bitki üzerine etkilerini daha önceden bir makale ile anlatmaya çalışmıştım toprakta yetiştirilen bir bitki ile topraksız ortamda yetişen bitkinin yapraklarında ki nitrat birikmesi olayı.

3. Genel olarak baktığımızda topraksız tarım; vücuda zararlı kimyasal girme/girmeme açısından %100 güvenli mi? Bunun yapılmış testleri var mı?

Burada zararlı kimyasalın ne olduğunu bilmek gerekir. Belki toprak üzerinden yapılan tarıma göre karşılaştırmak gerekir kanaatindeyim.

4. Sağlık, besleyicilik, lezzet, aroma açısından organik, doğal gübreli, bahçe mahsülünün yanına yaklaşabilir mi?


Yukarıda dediklerinizin bir çoğu aslında üretim metodundan farklı olarak bitkinin türü ile alakalı yani genetik yapısı tat, aroma, besleyiciliği etkileyen genel faktörler. Örneğin çilek üretiminde sweet charlie türünü tercih ederseniz daha tatlı küçük kırmızı ürünler alırsınız bitki başına 600gram iyi bir üretimde alırsınız bir başka türde daha tatsız büyük ve pembemsi ürün alsanız bile üretiminiz 800gram civarına gelir. Şimdi burada hangisinin yetiştirileceğine arz talep dengesi karar verir. Sizce vatandaşımız ikisine aynı parayı vermek isterse çiftçi hangi ürünü diker?

Bunun yanında sağlık açısından yine altın pirinç örneğine bakarsak yahut antioksidanı arttırılmış domateslere bu ürünler asıl olarak besleyicilik açısından çok daha başarılıdır ancak yine de genetik materyalı bir anlam sağlar üretim metodu değil.

Dediğim gibi neyin ne kadar sizin damak zevkinize göre olacağını asıl arz-talep belirler. Pembe domates tohumları mevcut onları dikerseniz topraksız tarıma yine istediğiniz tadı bulabilirsiniz ancak bir dönümden ne kadar üretirsiniz orasını bilemem. Eğer o ürüne 10tl verecek kişiyi ve pazarı bulabilirse bir çiftçi bunun üretimine girer.

5. Kışın pazarlarda satılan tatsız, tutsuz domates, salatalık, çilek gibi sebze/meyveler bu şekilde hızla mahsül alınan topraksız tarım ürünü mü, yoksa standart sera ürünü mü?


Genellikle sera ürünü olurlar kış üretiminde kullanılan türlerde değişik olacağı için topraklı yahut topraksız olduğunu anlayamazsınız (büyük olasılıkla topraklı üretim).


6. Bonus soru: Bu satılan domatesler, çilekler neden bu kadar lezzetsiz? Kuru ekmek bile daha lezzetli hale geldi. Seradan ise seranın zararı nedir ki lezzete, aromaya bu şekilde etki ediyor?

Önceki cevaplarımda belirttiğim kısım, genetik yapı yüzünden. Lezzetli ürünler genelde az verim sağlar bunun yanında doğada aşırı verim veren yabani tatsız türler vardır aralarında yapılacak çaprazlamalarla pazara sürülebilecek verimli türler bulunur tabi bu ürünler her zaman istediğiniz tadı vermez. Yahut eski tatları insanlar aramaya meyilli olurlar. Şu an piyasada olan ürünlerin atalarına bakıp ne kadar eskiler diye bir bakmak lazım, belki ileride sizin damak tadınıza uygun ürünler de gelecektir.

Burada cidden sormamız gerek çok soru var...

1) Kullanılan gübreler topraklı tarımda daha çok kullanılıyor mu? Bu zararlı değil mi (cidden bir patates üreticisi ile konuşursanız şaşarsınız)

2) Hayvansal dışkı kaynaklı gübreler kimyasal gübreler gibi bir tehlike içerir mi? Yahut kesinlikle içermez mi? Örneğin deli dana hastalığı ne bakteridir ne virüstür bir priondur (yanlış bağlanmış protein). Prionları ısıtsanız da yok edemezsiniz ileri zamanlarda bu şekilde yeni bir hastalık gelebilir mi?

3) Acaba gübreler mi yahut bitkinin dışına yediğimiz kısıma kullanılan pestisitler daha mı zararlı? (toprakta herbisitler de kullanılır)

4) Asıl soru madem bu tarz bir talep var bunun arzının düzeltilmesi için neler yapılmalı yani organik pazarlar ne yazık ki organik üretimi arttırmayı sağlamadı çiftçiyi daha çok kazanır duruma getirmek için neler yapılabilir?

ankafar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2014, 09:21   #82
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 30-04-2014
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 2
Ben balkonda amatörce topraksız tarımla bitki yetiştirsem.
Bilgisizce/beceriksizce çok farklı besin maddelerini, olabilecek en yanlış oranlarla bitkiye versem, ve bu bitki mucize eseri ölmese/kurumasa, ve biz çoluk çocuk bu bitkiyi yesek; bu bitkinin sağlık yönünden bize zararı olur mu?

nukeshore Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2014, 11:35   #83
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Yap kardeşim. Dilediğin kadar hata yap. Ne yapabilirsin ki? En fazla bitkin çürür öğrenirsin. İnsanların kafası çok karışık bu konuda. Çünkü topraklıda nasıl yetiştirildiğini görmüyorlar. Zaten böyle bir tartışmaları da yok. Çiftçinin yaptığı hataların bütününü yiyoruz zaten hep birlikte; sadece haberimiz olmuyor.

Yetiştireceğin mahsül ne kadar tutacak ki? 10 kök domates var benim serada. Sanıyor musunuz evin tüm domates ihtiyacı buradan karşılanıyor. Hayır. Dışarıdan da alıyoruz.

Bu besin eriyiği işi teknik olarak o kadar abartıldı ki ilk başlarda ben bile ister istemez tereddüte düştüm. Yazılanların çoğunda haklıkık payı yok mu? Elbette var. Ama bu amatörleri bağlamaz. Çünkü sen 10 dal domates eksen, her daldan 10 kilo domates alsan toplamda, 100 kilo yapar. Böl 5 e (5 ayda) 20 kilo yapar ayda. Bu en iyimser tahmin bu arada. Zaten onun 15 kilosunu konu komşu götürür. Kalanda kimseye bir şey yapmaz.

Başlığa bakın: Topraksız tarım hakkında endişeler! Siz hiç bir yerde topraklı tarım için gördünüz mü böyle bir başlık? Ben görmedim. Size bir şey söyleyeyim mi? Zirai ilaç kullanılmıyor bu tarımda. En azından ben şu ana kadar kullanmadım. Zirai ilaçtan daha zararlı bir şey var mı bana söyler misiniz? Ve topraklı tarımda kullanmayan var mı? Hormondan bahsetmeyeceğim bile.

O yüzden hiç korkmadan yetiştirin evinizde ve çoluk çocuk afiyetle yiyin. Dilediğiniz kadar da yanlış yapın. Korkacağınız şey besin eriyiği değil, zirai ilaçlar olsun. Onu bile prosedürüne uygun kullandığınızda insan sağlığına bir zararı yoktur ya da en azdır.

Saygı ve sevgilerle...

leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2014, 12:01   #84
Ağaç Dostu
 
tiryaki's Avatar
 
Giriş Tarihi: 23-04-2008
Şehir: İzmir / Balıkesir Gömeç
Mesajlar: 376
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi nukeshore Mesajı Göster
Ben balkonda amatörce topraksız tarımla bitki yetiştirsem.
Bilgisizce/beceriksizce çok farklı besin maddelerini, olabilecek en yanlış oranlarla bitkiye versem, ve bu bitki mucize eseri ölmese/kurumasa, ve biz çoluk çocuk bu bitkiyi yesek; bu bitkinin sağlık yönünden bize zararı olur mu?
Bu konunun ilk başlığını okursanız olabileceğini görürsünüz
http://www.agaclar.net/forum/1215719-post1.htm

tiryaki Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2014, 15:46   #85
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 28-04-2013
Şehir: tahran iran
Mesajlar: 1,314
Merhaba

Amatorun yetistirdikleri ile profesyonel ile yarismasini beklemek yanlis. Amator kendisi icin kuracagi basit ve ucuz bir system ile ne yetistirebilse karina olacak, hem ne yetistirdigini, nasil yetistirdigini bilecek, hem tarlaya gitme imkani olmadigi halde birseyler yetistirecek, hem bir ogrenme surecinde olacak. Bakiniz en tecrubelilerden olan Sn Kufret TEZEL bile surekli ogreniyor, kendisinin yetistirdigi kavun belkide alabilecegi kavundan daha pahaliya cikabilir, ama yetistirmenin ve bunu yapabilecek bilgiye ulasmanin hazzini tadiyor. Ben fazla degil, en iyiyi degil ama sadece kendi urunumu yetistirmek istiyorum, bunu en alcak binanin 4 katli oldugu ve 100 m2 bile yesil alani olmayan sokagimizda yapmak istiyorum. Isterse bir kok domates 1 kg versin, ogrenir artiririm diye dusunuyorum. Besin isi de oyle, ortak malzeme alinabilse mutlaka ucuza cikacak, bir elementin 20 ppm mi yoksa 25 ppm mi olacagi onemli degil, once yap dene sonar gelistir diyorum kendime.

Su ortaklasa alim isi bir olsun, daha zevkli olacak bu is.
Saglicakla kalin

leventali beğendi.
kiziltan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 02-05-2014, 22:34   #86
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Ne diyebilirim ki tiryaki kardeşim. Geçen gün bir kanalda profesör tiltli birisi topraksız tarımı yerden yere vuruyor ve ağzından salyalar akıyordu.

Adamı dinlesen yiyecek bir gıda maddesi bulamazsın.

Türkiye'deki kanserin artışından tutunda aklınıza gelecek bin bir çeşit hastalığın nedeni bunlarmış.

Ben bu adamın bir tane topraksız sera gördüğünü bile sanmıyorum. Elinde bir araştırma olduğunu da sanmıyorum. Ama konuşurken sanıyorsunuz biz ölmüşüz haberimiz yok!

1970'li yıllardan sonra artan kanser vakalarının nedenini, dünyanın en büyük ilaç firmasında çalışan bir kimyager kitap yazdı anlattı. Anlamsızca verilen ilaçlar! Dünyanın önündeki en büyük tehlikenin, antibiyotiklerin artık etkisini yitirdiğini acı acı anlatıyor bilim adamı. Çünkü tüm insanlığı antibiyotik manyağı yaptılar.

Olmayan hastalıklar türetildi, olanlardan da yeni yeni hastalıklar icat edildi ve insanlara dayadılar ilaçları. Vahşi kapitalizmin yarattığı canavara artık onu yaratanlar bile karşı durmaya çalışıyor.

Gelelim topraksız tarım meselesine. Bitkinin hızlı gelişimi, bitki veriminin topraktakine oranla fazla oluşu, daha dirençli oluşu insanların kafasında soru işaretleri yarattı.

Peki neden oluyor bunlar?

1- Topraksız tarımda bitkinin istediği her şart (hava, su, nem, ışık, besin...) koşulsuz olarak sağlanıyor. Bitkinin yetişme ortamında ihtiyaç duyacağı her konu teknik olarak sağlanıyor.

Bu da bitkinin sağlıklı gelişmesini sağlıyor.

2- Sağlıklı bitki, aynı insan gibi daha çok besin tüketiyor. Besini, toprağın ona sağladığı kısıtlarla değil, ihtiyaç duyduğu oranda veriliyor. Verilen maddelerin adı evet kimyasal. Ama bu kimyasallar topraklı tarımda da kullanılan kimyasallar. Yani gübreler. Tek farkı biz sulandırarak, depodan veriyoruz.

Genç ve sağlıklı bir insan, yeterli gıdayla beslendiğinde nasıl ki daha verimli oluyorsa bitkilerin de bizden bir farkı yok. Onlar da verimli oluyorlar. Kısıtlı imkanlarla 1 kilo veriyorlarsa, sağlıklı ve ona sağlanan imkanlarla 3 kilo veriyorlar.

3- Topraklı tarımın vazgeçilmez unsuru olan zirai ilaçlama yapılmıyor. Çünkü toprak koşulları olmadığından, toprak zararlılarıyla mücadele edilmiyor. Sırf bu yüzden bile topraklı tarımla zararı kıyaslanamaz.

4- Meseleye verim açısından bakıldığı için, fazla ürün vermesi öcü gibi görülüyor. Aynı zamanda maliyetinin düşük olması kafada daha da soru işaretleri yaratıyor.

Peki neden maliyeti düşük topraksız tarımın?

a) Tarla sürme gibi bir derdiniz yok. Çapa gibi bir derdiniz yok. Bu ikisi bile binlerce liralık traktör ve işçilik maliyetleri girdisine neden oluyor.

b) Gübrenin 1 gramı bile araya gitmiyor. Suyun da öyle. 1 dönüm serada 1 yılda yetiştereceğiniz ürüne kullanacağınız gübre ve su miktarıyla 1 dönüm topraklı tarımda bir mahsül bile alamazsınız.

c) 1 dönüm topraksız seradan yılda alacağınız ürünü topraklıdan hayal bile edemezsiniz.

d) Yağmurda, çamurda, fırtınada, doluda, sıcakta ya da soğukta en az zararı topraksız tarımda görürsünüz. Düzgün imal edilmiş bir serada, gerekli koşullar sağlanarak 365 gün ürün ekersiniz. Hemde mevsim fark etmeksizin.

Topraksız tarımda maliyetlerle kıyaslandığında 1'e mal edilen bir ürünü topraklı tarımda 5'le 10'la çarpın minimum.

Ben topraksızda 1 liraya mal edeceğim 2 liraya satacağım. Topraklıda maliyetlerle kıyaslandığında bu adamın ayakta kalma imkanı var mı arkadaşım?

İşte böylesi bir konu ülkemizde bir öcü haline getirilmeye çalışılıyor.

Daha ucuz imalat, halkın daha ucuza yemesi anlamına gelir. Çiftçi gübreciye, mazotçuya daha az bağımlı olur. Zirai ilacın büyük bir kısmı ithal ya da imal bile edilmez.

Hem devlet, hem millet, hem çiftçi kazanır. Yetmez, ürettiğimiz malı dünyaya pazarlarız. Hem sadece ürettiğimiz ürünü değil. Teknolojimiz de o düzeyde gelişir. Hollandalılardan daha kıyak seralar yapmazsak ne olim ben?

Teşbihte hata olmaz, hani kuyu taş meselesi var ya? Neyse...

Son bir kaç cümle de sağlık açısından yazacağım. Uzun oldu kimse kusura bakmasın.

Arkadaşlar, lütfen sokağa çıktığınızda kafanızı kaldırın ve insanların suratına bakın. Yeni sevgili yapmış kız ya da erkek telefonda konuşmuyorsa, kimsenin yüzü gülmüyor. Hemde tabiri caizse adam kesmiş gibi herkesin suratı.

Benim gençliğimde insanların bir birine yaptığı şakaya, şimdi adam öldürürler.

Çünkü artık insanlar mutlu değil. Herkes stres altında. Genci bile gülmüyor. Siz selfielere bakıp da aldanmayın. Sokağa çıkın. Çünkü insanlar eskisi gibi geçinemiyor. Geçinen de hayatını maddelere bağlamış. Araba, ev, plazma tv., iphone 5, vs...

Tüm hastalıkların anası nedir biliyor musunuz? Stres.

İnsanın inanç ve azmi, dünya tıp tarihinde ilacı bulunmayan kanseri yenebiliyor. İnanç ve azim kalmadı insanlarda. Artık ölülerimiz bile çok genç. Etrafıma bakıyorum 45-50 yaşında insanlar ölüyor. Kalp krizi diyorlar. 45 yaşında bir insanın kalbi ne kadar çalıştı ki isyan etsin? Ama işin iç yüzü öyle değil.

İnsanlar mutlu değilse beden yaşama azmini yitiriyor. Doktora gidiyorsunuz, size dayıyorlar ilacı. Okusanız prospektüsünü, bitkiye verdiğimiz besini içer onu içmezsiniz.

Topraksız tarımın, varsa, zararı bu konuda amiyane tabirle zurnanın son deliğidir.

Dün otomobil dünyasında "Devrim"i kaybettik, bugün tanrı bize yeni bir yol açtı. Topraksız tarımı da Devrim Arabasına çevirmeyiz inşallah.

Saygı ve sevgilerimle...

kursun beğendi.
leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2014, 00:42   #87
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi leventali
Gelelim topraksız tarım meselesine. Bitkinin hızlı gelişimi, bitki veriminin topraktakine oranla fazla oluşu, daha dirençli oluşu insanların kafasında soru işaretleri yarattı.

Peki neden oluyor bunlar?

1- Topraksız tarımda bitkinin istediği her şart (hava, su, nem, ışık, besin...) koşulsuz olarak sağlanıyor. Bitkinin yetişme ortamında ihtiyaç duyacağı her konu teknik olarak sağlanıyor.

Bu da bitkinin sağlıklı gelişmesini sağlıyor.

2- Sağlıklı bitki, aynı insan gibi daha çok besin tüketiyor. Besini, toprağın ona sağladığı kısıtlarla değil, ihtiyaç duyduğu oranda veriliyor. Verilen maddelerin adı evet kimyasal. Ama bu kimyasallar topraklı tarımda da kullanılan kimyasallar. Yani gübreler. Tek farkı biz sulandırarak, depodan veriyoruz.

Genç ve sağlıklı bir insan, yeterli gıdayla beslendiğinde nasıl ki daha verimli oluyorsa bitkilerin de bizden bir farkı yok. Onlar da verimli oluyorlar. Kısıtlı imkanlarla 1 kilo veriyorlarsa, sağlıklı ve ona sağlanan imkanlarla 3 kilo veriyorlar.

3- Topraklı tarımın vazgeçilmez unsuru olan zirai ilaçlama yapılmıyor. Çünkü toprak koşulları olmadığından, toprak zararlılarıyla mücadele edilmiyor. Sırf bu yüzden bile topraklı tarımla zararı kıyaslanamaz.

4- Meseleye verim açısından bakıldığı için, fazla ürün vermesi öcü gibi görülüyor. Aynı zamanda maliyetinin düşük olması kafada daha da soru işaretleri yaratıyor.
Bu argümanlarda bence çok fazla genelleme var. Bunlar ne topraksız tarımı yüceltir, ne de topraklı tarımı batırır.

Çok detaya girilmeden, sorululan en temel soru, topraksız tarımda üretilen besinler sağlığa zararlı mıdır, değil midir?

Topraksız tarım sadece bir teknik. Teknik tek başına ne zararlıdır ne de değildir.

Ancak, kastedilen inorganik mineral bileşikleriyle beslenmiş sebzelerin sağlığa zararının olup olmadığı olsa gerek.

Buna verilebilir yanıt "inorganik mineral bileşiklerinin" ne olduğu ile doğrudan ilintili.

Söz gelimi, bitkiye arsenikli bir bileşik veriliyor ise, elde edilen ürünün sağlığa zararlı olacağı muhakkak.

Fakat klasik hidroponik uygulamalarında dahi mineral bileşiklerinin ve deneysel formülasyonların hiç birinde bitkinin ihtiyaç duyduğu ve doğrudan besin olarak kullandığı bilinen iyonları içermeyen bileşikler kullanılmaz.

Bu bakımdan marketten alınan kutu, kavanoz, şişe vb. ambalajlarda satılan gıdalardan önemli bir farkı var.

O kutuların şişelerin etiketlerini okursak, aslında bizler için gıda olmayan, sadece kutuların, şişelerin satılabilmesi için gereksinim duyulduğundan irademiz dışında bizlere yedirilen bir sürü madde görürüz. Bunların bir çoğunun bazı kronik hastalıklarla bağlantılı olduğuna dair araştırma ve yayınlar da mevcut.

İçinde sadece bitkinin gerçekten ihtiyaç duyduğu ve doğrudan alabileceği formdaki mineralleri barındıran bir besleme şekliyle elde edilen sebzenin zararlı olma olasılığı var mıdır?

Bence yoktur. Topraksız tarım ile ilgili söylenebilir ve tartışılabilir pek çok şey belki vardır, ama pestisit kullanılmadan, doğru formülasyonlar ile yetiştirilmiş bir topraksız tarım ürününün sağlığa zararlı olmasını sağlayabilecek hiç bir bilinmez mevcut değil.

Yeterince yararlı bir besin midir? şeklinde sorulmuş olsaydı yine çok tartışma götürürdü.

"Kimyasal" sözcüğüne de açıklık getirmeye çalışalım.

Kimyasal olmayan ne var ki? Her maddenin bileşiklerden oluştuğunu, bileşikleri oluşturanların da periodik tabloda yer alan elementler olduğunu hepimiz biliyoruz. Öyle ki, kimse bitkilerin ve diğer tüm canlıların periyodik tabloda yeri olmayan şeylerle beslenebildiğini iddia edemez.

Diyelim ki organik domates yetiştiriyoruz ve domateslerde çiçek burnu çürüklüğüne rastladık, ne yaparız?

Organik bir yöntem kullanalım. 10 gr yumurta kabuğunu ezip un haline getirelim, 400 gr sirkede 3 gün arada bir karıştırarak bekletelim, yumurta kabukları eriyince 20 litre su ile karıştırıp domateslere yapraktan verelim. Kimsenin bir itirazı olmaz.

Alternatif olarak 38 gr kalsiyum asetatı (C4H6CaO4.H2O) 20 litre suda eritip yapraktan verelim dersek kimyasal diye kuşku duyan çok olur.

Oysa her iki yöntemin de kimyasal içeriği birebir aynıdır ve 120 ppm kalsiyum verir.

Karşılaştırma yaparken, kimyasal gübrelerin kullanıldığı, mikroorganizma faaliyetinin sıfırlanmış olduğu topraklı tarım ile karşılaştırma yapmamak gerek. Birincisi, ticari gübrelerin, kaplama ve dolgu maddelerinin ne içerdiği meçhul. İkincisi, bunları toprağa verirken zaman ve dozajın doğru olma olasılığı düşük. Verilen dozajlar toprakta depolanıp bitki tarafından uzun sürede kullanılabilecek özelliklerde değil çoğu zaman. Bunun yerine toprak canlılarını öldürür, yeraltı sularına karışır, bir çoğu da atmosfere karışıp yok olur.

Oysa hidroponikte kullanılan kimyasal gübre değil, bunların da hammaddesi olan, suda çözünebilir ve kökler tarafından hemen alınabilir minerallerdir. Yeraltı sularına, havaya bir şey karışmaz, çevreye bir etkisi olmaz.

Esas karşılaştırmayı organik ve doğal tarım teknikleri ile yapmak gerekir.

Evet, klasik topraksız tarım ile yetiştirilmiş ürünler zararlı değildir diyebiliriz, fakat sağlıklı bir toprak ekolojisinin ürettiği besinlerle yetişmiş sebzelerle aynı besleyicilik özelliklerine sahip midir?

Topraksız tarımda bitkilere verilebilen 12-15 civarındaki mineral bitkinin topraktan alabileceklerinin tamamı olsaydı buna da evet diyebilirdik belki, fakat değil.

Bitkilerin topraktan aldığı mineraller için şöyle bir sınıflama yapılmış:

1. Mineral olmayan elementler-- Hidrojen (H), Oksijen (O), Karbon (C)
2. Birincil mineral elementler-- Azot(N), Fosfor(P), Potasyum (K)
3. İkincil mineral elementler– Kalsiyum (Ca), Magnesyum (Mg), Kükürt (S)
4. İkincil mikro elementler -- Bor (B), Bakır (Cu), Demir (Fe), Klor (Cl), Mangan (Mn), Molibden (Mo), Sodyum (Na), Nikel (Ni), Çinko(Zn)
5. Faydalı mineraller -- Kobalt (Co), Silikon (Si)
6. İz elementler -- 100'den fazla

6.cı gruptakilerin bitkilere göre bilinenleri var elbette, fakat henüz bilinmeyenleri de çok.

Devasa bir toprak biyolojisinin döngüsü içinde yer alan bitki köklerinin bitkiye ve meyvesine taşıdıklarının zenginliğini ve çeşitliliğini topraksız tarımda uyguladığımız formüllerle açıklamak konuyu fazlasıyla hafife almak olur.

Biraz karikatürize etmek olacak ama topraksız tarımda sebze, meyve üretmeyi ömrünün sonuna kadar biberonla beslenen insana benzetebiliriz.

Topraksız tarımın bir teknik olduğunu yazmıştım. İnorganik minerallerle steril beslemenin tek yol olmadığını belirtmeliyim. Boyutları toprak biyolojisi kadar olmasa da hidroponik sistemlere biyoloji eklenmesi konusunda ciddi çalışmalar ve yayınlar da var.

MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2014, 11:57   #88
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Sayın MeyveliTepe,

Son derece açıklayıcı, net, çok teknik içermeyen yazınız için teşekkür ederim.

Amacım genelleme yapmak da değildi, topraklı tarımı yermek de. Zaten bakılacak olduğunda topraksız tarımda yetiştirilebilecek ürün sayısı topraklıyla kıyaslanamaz bile.

Bu yapılan tartışmalar, eğer topraksız tarım Türkiye'de belirli bir orana gelmiş olsaydı ve insanlar neyin ne olduğu hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olsaydı ve sizin yazınızdaki gibi çok teknik içermeyen makaleleri okuduğunda doğru yorumlayabilecek eğitim düzeyinde olsaydı harika olurdu.

Tartışmanın başlama noktası benim başlığım altında Sayın Vetman'ın yeğeninin yediği çilekten zehirlenmesi ve doktorun ona söyledikleriyle başladı. Bu düzeyde başlayan bir tartışmanın gelebileceği nokta yoktur. Teknik ve hurafe savaşır durur. Yazımda da belirttim, adam profesör ve söylediklerine kanım dondu. Kimyasallarla ilgili konuşacak düzeyde eğitimim ve bilgim olmayabilir ama bu konuda araştırma yapıp, analiz etme eğitimine sahibim. Ama televizyon gibi bir medyada, hemde profesör tiltli biri bu lafları ederse bırakın eğitimsiz insanlarımızı eğitimli insanlarımız bile endişeye kapılır. Eğitimli insanlarımızın bile kaçı bu konuşulanları bir de kendisi araştıracak kültüre sahip?

Kimyasal sözcüğü uzunca bir zamandır gerek dünyada gerek ülkemizde çok da iyi anılmadı. Kimyasal saldırı, kimyasal atık, ölümcül kimyasallar, kimyasallar, kimyasallar...

Bana sorulan ilk soru "Kimyasal kullanıyor musun?" Evet, dediğimde,
"Yok o zaman işe yaramaz!" deniyor.

Cevabım "Hayır kimyasal kullanmıyoruz. Topraklı tarımda kullanılan gübreleri sıvı olarak veriyoruz." dediğimde, "Süpeeeer!" diye tepki alıyorum. Yanlış anlaşılmasın bunları konuştuğum insanların hepsi üniversite mezunu. Doktor olan bile var içerisinde.

Topraksız tarımı hobi amaçlı yapıyorum. Ticari düşünmüyorum. Ticari bir şey de satmıyorum. Bir gün gelip ticari düşünmeyeceğim anlamına da gelmiyor. Ama içine girdim ve gördüm ki derya deniz. Kimyadan fiziğe kadar içine almadığı mühendislik konusu yok. Bu konular teknik düzeyde yetkin kişilerle tartışılabilir. Ve bu tartışmalardan çok şey öğrenilebilir.

Ama topraksız üretilen bir çileğin zehirlediği konusuyla açılan bir tartışmada kim, neyi, ne kadar anlar ayrı bir tartışma konusu.

Bu alan aynı inşaat sektörü gibi motor bir alan. Çünkü beraberinde bir çok alana yan sanayi oluşturabilecek düzeyde. Elektrik, elektronik, kimya, biyoloji, fizik, inşaat, metal sanayi, plastik sanayi, mühendisliğin hemen her alanı... Ülkemiz ve etraf coğrafyamız gibi tarım fakiri olan bir yerde bu alanda çok ciddi destekleri devlet teşvik etmeli. Bu alana sadece çiftçilik açısından da bakmamak gerekir.

En masum ilaçların, kimyasalların bile kimi insanlara yan etkisi vardır. Penisilinin iyi ettiği milyonlarca insan olduğu gibi, test edilmeden vurulursa 1 kaç dakikada öldüreceği insanlar da mevcut.

Aslında bu başlığa kendime hakim olamadan cevap yazarak kendime de başlığa da iyilik yapmadım. Bayağı altlarda kalan bir konuydu ve öyle de olması gerekiyordu.

Çünkü bu başlıkta yeterince alanında eğitimli kişiler her okuyanın anlayabileceği düzeyde teknik bilgiler de vermişti.

O yüzden bu başlığa benim son yazım. Pişmanlığımı azaltan tek şey, Sayın MeyveliTepe'nin her düzeye hitap eden yazısı oldu.

Saygı ve Sevgilerimle...

leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2014, 13:02   #89
agaclar.net
 
MeyveliTepe's Avatar
 
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
Alıntı:
O yüzden bu başlığa benim son yazım. Pişmanlığımı azaltan tek şey, Sayın MeyveliTepe'nin her düzeye hitap eden yazısı oldu.
Bence böyle düşünmemelisiniz. Kavramların bu kadar karıştığı bir mecrada doğruları ve yanlışları biribirinden titizlikle ayırmak hepimizin ödevi.

Not: Önceki mesajınızda belirttiğiniz argümanlardaki genellemelerden söz etmiştim. O argümanların tam tersini gösteren uygulamalar da var. Topraksız tarıma kökten negatif yaklaşan kişiler yapılan genellemelerin tersine örneklerden hareket ederek konuyu anlamsız bir tartışmanın içine çekme fırsatı bulabilirler.

Söz gelimi, bitki gelişimi ve veriminin daha fazla olduğu, bitkilerin daha dirençli olduğu argümanları her zaman geçerli olmayabilir. Aksine, bitki direnci doğal tarım yöntemleriyle yetiştiricilikte doğası gereği daha iyidir. Topraksız tarımda bunu geliştirmek için özel çaba gerekir.

Sağlıklı bitki sağlıklı ekolojinin sağladığı bir şeydir. Steril bir ortam sağlıklılık anlamına gelmekten çok en küçük bir kontaminasyonda çöküşe varan kırılganlığı işaret eder.

Zirai ilaçlama topraklı tarımın vazgeçilmezi olmadığı gibi, ilaçsız yetiştiricik topraksız tarımın da doğası değildir. Bir çok topraksız tarım uygulamasında en az topraklıdaki kadar sentetik toksik pestisitler kullanılıyor. Serada domates uygulamalarında (topraklı veya topraksız oluşuna bakılmaksızın) bitkilere yapraktan bol bol potasyum silikat veriyorlar. Böylece meyve henüz olgunlaşmadığı halde olgunlaşmış gibi yeknesak kırmızı görünüyormuş (geçekten de marketlerde uçtaki domatesleri henüz yeşil domates salkımı gördünüz mü? - buna karşılık kendi yetiştirdiklerinizde salkımdaki domateslerinin hepsinin aynı anda kızardığını gördünüz mü?)

Maliyet konusuna da dikkat etmek gerek. Evet, hidroponik sistemlerin işletme maliyetleri nisbeten düşük, ama yatırım amortismanları hesaba katıldığında o kadar düşük değil, duruma göre daha pahalı bile olabilir.

vetman996 ve leventali beğendi.
MeyveliTepe Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 03-05-2014, 19:44   #90
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 09-08-2013
Şehir: Mersin
Mesajlar: 617
Sonuç olarak dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz Sayın MeyveliTepe. Her iki argümanı da savunmak ya da yermek için oldukça fazla neden var.

Ve her iki tarımda da vijdan ve eğitim öncelikli konu.

Bu denli önemli bir konuyu salt bu başlık üzerinden tartışmaya açmak, dediğim gibi benim boyumu aşar. Deneyerek, okuyarak öğrendiklerim var ama bu amatör düzeyde. Agaçlar'daki topraksız tarımla ilgili okumadığım bir satır bile yok. Tartışmaların besin düzeyinde kalması açıkçası bu tarımın en önemli noktalarını ıskalıyoruz gibime geliyor. Ve bu tarım tartışılacaksa başlığı bu olmamalı. Ya da hep bu başlığın konusu etrafında dolaşmamalıyız kanısındayım.

50 -60 yıllık geçmişi olan ve onlarca mühendislik dalını ilgilendiren bu konunun ortasının bulunamayacağı da aşikar.

Toprağın olmadığı ya da verimli olmadığı, koşulların uygun olmadığı her yerde uygulanabilecek bu sistemin doğru anlaşılabilmesi için hemen her bir alan için başlık açıp buralarda tartışılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Tarsus'ta evimin 4. katında damda tarım yapabiliyor olmak büyük ayrıcalık. 20 m2 gibi bir serada verimli kullanıldığında bir ailenin kendi ihtiyaçlarının bir kısmını karşılayabilecek imkan sağlanıyor. Eğer damın komplesini kapatsam ki yaklaşık 140 m2, bir aileye ciddi sayılabilecek bir gelir getirebilecek bir sistem. Çukurova'da yüz binlerce dönüm dam var.

Bu sistem pahalı bir sistem değil Sayın MeyveliTepe. Pahalılaştırılmış bir sistem. Ucuzlamasının tek yolu kullanımının çoğalmasıyla mümkün. Kullanımının çoğalması beraberinde teknik konularda bilgi havuzu oluşturur. Bu bilgiyle yanlış bilinen doğrular ortaya çıkar. Daha çok Ar-Ge yapılır, daha çok bilim adamı bu konuya zaman ayırır.

Her yıl bu konuda milyonlarca doların belki de milyarlarca, X,Y,Z ülkelerine gitmesi kanıma dokunuyor. Yabancı sermaye düşmanı da değilim.

Topraklı tarımdaki tüm endişeleri giderdik, topraksız tarıma sıra geldi.

Topraklıdan neyini farklı yapıyoruz da bu konuda bu kadar endişe duyuyoruz onu da anlamış değilim.

Arsenik örneği bana, altın araması biten yerlere ekilen, neyse ismini vermeyim, meyve sebzeleri getirdi aklıma. Topraklı da hemde...

Bu konu dışında bir başlık açılırsa seve seve katılırım.

Saygı ve sevgiler...

leventali Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 09:35.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024