![]() |
|
|
|
|
|
#1 | |
|
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,027
|
Alıntı:
Fulvik asitlerin;
Muhterem zatın "dr bilmem ne" dediği Dr.Pettit'in linkini verdiğim makalesi, Texas A&M üniversitesi bünyesinde 2004 yılında yayınlanmış, humik maddelerle ilgili detaylı bilgi içeriyor. Ben sadece fulvik asitlerle ilgili bir paragrafını çevirmiştim. Bu makale farklı araştırmacıların en az 20 başka çalışmasında referans olarak kullanılmış. Dr.Pettit bu makalesinde fulvik asitlerin yukarıda listelediğim fonksiyonlarından bahsetmektedir. ABD tarım bakanlığının dökümanı ise fulvik ve humik asitlerin bitkiler tarafından hem kökler hem de yapraklar tarafından alınabildiğini (köklerden alımın daha etkin olduğunu da belirtmişler), bu malzemerin aynı zamanda çok iyi iz element şelatlayıcısı olduğu yazmışlar. Bir çok dökümanda humik madde içeren leonardit, ahır gübresi, toprak, kompost gibi malzemelerden farklı oranlarda da olsa humik ve fulvik asit elde edilebileceği yazılıdır. Aynı mesajda adını verdiğim üç makale, leonardit kaynaklı olmayan humik ve fulvik asitler kullanılarak yapılan araştırmalara aittir ve görüldüğü kadarıyla sonuçları da gayet olumludur. Bütün bu makaleleri geçtiğimiz şubat ayında, yapacağım hidroponik denemelerinde metal şelatlayıcı olarak fulvik asit kullanıp kullanamayacağını anlamak için gözden geçirmiştim. Bitki fizyolojisini bir nebze olsun anlamada hidroponik uygulamaları herkese tavsiye ederim. En azından bitki beslemeyi kavramada çok didaktik. Yaptığınız bir şeyin etkisini çok hızlı görmenizi sağlar. Fulvik asitlerin metal şelatlamanın da ötesinde ilave potansiyel olumlu etkileri olabileceğini anladığımda hidroponikte iz element şelatlayıcısı olarak fulvik asit kullandım ve bitkiler hiç iz element eksikliği belirtisi göstermediler. Bu konudaki bilimsel bulgular yeni değil. Bazıları onlarca yıl önce yayınlanmış ve literatüre tam manasıyla girmiş. Konu ile gerçekten ilgili birinin bilmemesi mümkün değil. Tahmin edeceğiniz gibi, bilgi gökten zembille inmiyor. Biribiriyle ilişkili bulguların birikimiyle oluşuyor. Bu yüzden her araştırma, kullandığı tüm önceki bilgilerin referanslarını verir ki, neyin üzerine yeni bir bilgi konduğu izlenebilsin. Uzun lafın kısası, bir şeyi iyi bilen bir kişi bu bilginin nereden geldiğini, hangi birikimin sonucu olduğunu da ifade etmeye muktedirdir. Bildiğini söylediği şeyin tam tersi başka bir bilgi var ise ve bunların kaynağı da belirtilebiliyor ise, ya eşdeğer kaynak gösterir ve çelişen bilgiler objektif olarak ortaya konur, ya da yurdum usulü kişiselleştirilip bayağılaştırılarak saldırıya geçilir. Söylediğim gibi, ilk kez görmüyoruz maalesef. |
|
|
|
|
![]() |
|
|