![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
|
Xanthos "Pers ordusu, başında komutanları olduğu halde Xanthos Ovası'na indiği zaman, Xanthoslular bitmez tükenmez kuvvetlere karşı az sayı ile dövüştüler, yiğitlikte nam saldılar, ama yenildiler, kentlerine geri atıldılar, kadınları, çocukları, hazineleri ve köleleri kaleye doldurdular. Alttan, yandan ateşe verdiler. Öyle ki yangın kaleyi yerle bir etti. Bundan sonra birbirlerine korkunç yeminlerle bağlanarak düşmana saldırdılar ve Xanthos'ta oturanların tümü de savaşarak öldüler." "Herodot, M.Ö.545 yılında Lykialıların Pers komutanı Harpagos'a karşı savaşını böyle anlatmaktadır. Bu ateşten yalnızca o sırada başka yerlerde olan Xanthoslular kurtulabilmişler, daha sonra şehirlerine geri gelerek şehri baştan kurmuşlardır. Buradan Xanthos'un M.Ö.V.yüzyılda var olduğunu anlıyoruz. M.Ö.1200 yılında yapılan Troya Savaşı sırasında başlarında Xanthoslu Sarpedon olduğu halde Lykialılar Troya Savaşı'na katılmışlardır. Bu da bize gösteriyor ki Xanthos M.Ö.1200 yıllarında da vardır. Fakat görkemli ama talihsiz bu şehir, M.Ö.475-450 arasında bu kez yangın felaketiyle karşılaşarak baştan başa yanmıştır. Kazılarda bu tarihlere ait kül tabakaları bulunmuştur." Kaynak:Arkeolog İlhan Akşit Xanthos, Fethiye-Kaş yolu üzerinde, Feyhiye'ye 55 km. uzaklıktadır. Kınık Köyü'nün hemen yanından Xanthos harabelerine çıkılır. Hem hikayesiyle, hem gökemiyle bizim en etkilendiğimiz şehirlerin başında geliyor. "Xanthos'u 1838 yılında ilk keşfeden Ch.Fellows'un bütün rölyef ve büyük mimari parçaları sökerek, Patara'ya yanaşan harp gemisiyle Londra'ya taşımış, bugün British Museum'un Lykia salonunda sergileniyor. " Buna hem üzüldük hem de acaba korunması açısından daha mı iyi oldu diye düşünmeden edemedik. ![]() ![]() ![]() Düzenleyen limon : 27-09-2009 saat 12:58 |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
Ağaç Dostu
|
Letoon Kaş-Fethiye karayolunda, Kaş'a 50 km. uzaklıkta, Kınık yakınından ayrılan 4 km.lik yol bizi Bozoluk Köyü'ndeki Letoon harabelerine götürür. Letoon, Tanrı Apollon ve Artemis'in annesi Leto adına kurulmuş bie şehirdir. Tanrılar Tanrısı Zeus, Titanlardan Kios ile Phoine'nin, güzel saçlı kızı Leto2ya gönlünü kaptırır. Diğer sevdikleri gibi Leto'ya da sahip olur ve Leto hamile kalır. Çapkın Zeus'un kıskanç karısı Tanrıça Hera Leto'yu adım adım takip ettirerek O'nun Zeus'tan olacak çocuklarını doğurmasına mani olmaya çalışır. Nihayet Leto, Anadolu'daki Lykia'ya kaçar ve Hera'dan kurtulur. Çocukları Artemis ve Apollon'u Delos Adası'nda doğurduğu söylense de bir efsaneye göre Apollon'u Patara'da doğurduğu kabul görmektedir. Güneş Tanrısı olan Apollun'un ışık ülkesi olan Lykialı olmasından tabii ne olabilir. Üstelik O'nun bir ismi de Lykialıdır." "Leto adına kurulan Letoon kenti Lykia'nın kutsal merkezidir.1962 yılında yapılan kazılarda bulunan kalıntılar şehrin tarihinin M.Ö. VIII. yüzyıla kadar gittiğini göstermiştir." "Letoon'un dikkati çeken en önemli kalıntıları burada bulunan üç tane tapınaktır. Bunlardan biri, M.Ö. IV.yüzyıla ait olan Artemis Tapınağıdır. Diğeri de Apollon'a aittir, en baştaki ise Leto'ya ait tapınaktır. Apollon'un tapınağında bulunan bir mozaikte Artemis'in ok ve sadağı ile Apollon'un liri tasvir edilmiştir. Ayrıca tapınak yakınında Grekçe, Aramca ve Lykia dilinde olmak üzere üç ayrı dilde yazılmış bir metni içeren çok önemli bir yazıt bulunmuştur. M.Ö.358'e tarihlenen bu yazıt, Lykia dilinin çözümlenmesi açısından çok önemli olup, bugün Fethiye Müzesindedir." Kaynak:Arkeolog İlhan Akşit ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Patara Patara antik kenti Fethiye-Kalkan arasındaki bereketli Xanthos vadisinin güneybatı ucunda yer alır. "Apoolon'un doğduğu yer olarak bilinen Patara, Lykia'nın en önemli ve eski şehirlerinden birisidir. Patara Xanthos vadisinde denize açılabilecek tek yer olması sebebiyle tarih boyunca önemli bir kent olma özelliğini devam ettirmiştir. Şimdilik tarihi, M.Ö.VI. ve V. yüzyıla kadar çıkılabiliyor ancak yeni yapılan kazılar şşehrin tarihinin tayini açısından çok önemlidir. Hitit Kralı IV.Tudhaliya (M.Ö.1250-1220) Lukka Seferi sırasında 'Patar Dağı'nın karşısında adaklar ve armağanlar yaptım, steller diktim, kutsal mekanlar inşa ettim' demiştir. Buradan anlıyoruz ki Hiti Çağı'nda Parata, Patar adıyla vardı. " Patara'nın simgesi haline gelen M.S.100 tarihli şehir kapısı ![]() Çok gezip çok yorulunca deniz molalarına başladık. Önce Patara Plajına gittik, ancak deniz çok dalgalı ve çok rüzgarlıydı. Kumsaldaki muhtarın yerinde karnımızı doyurup, Kaputaş'a doğru yola çıktık. "Patara, Türkiye'nin en geniş (800 m.) ve en uzun (15 km.) kumsalıdır. Akdeniz'de yaşayan 5 ayrı deniz kaplumbağası türünün ikisi Caretta caretta (Atlantik Okyanusu’na mahsus çok iri deniz kaplumbağası) ve Chelonia mydas (yeşil kaplumbağa) Antalya sahillerinin 17 bölgesini yumurtlama kumsalı olarak kullanmaktadır." Fotoğraf internetten alıntıdır. ![]() Hava kararmadan denize girmek istediğimizden giderken Kalkan'ı es geçip, Kaputaş Plajı'na gittik. 20 yıl önce bıraktığım gibi bulduğum ender yerlerden birisi daha. Sadece yukardan düşen kayalar eski merdivenleri yıkınca yenisini yapmışlar. Bu merdivenlerden çıkmak daha kolay olmuş. Dalgalarla oynamayı sevenlerin çok seveceği bir plaj. Denizi çok berrak, serin, yalnız hemen derinleşiyor. ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Ağaç Dostu
|
1-2 saat denizden sonra Fethiye'ye dönüş yolculuğumuz başlıyor. Önce Kalkan'a çok kısa uğruyoruz. Her zamanki gibi yine çok güzel ama ev sayısı artmış. Daha geniş açıdan görülebilmesi için 2 fotoğrafı birleştirdim. ![]() Kalkan'dan Begonviller.... ![]() Ve dönüş... ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
Bunlar da tatilde çektiğim bitki fotoğraflarından bir kaçı. Pınara'da tepede rasladığımız rehber bize çıkıştaki yoldan inişin tehlikeli ve zorlu olduğunu söyleyip, kolay iniş yolunu tarif etti. Tam inişi bitirdiğimizde koca bir kayanın altından berrak, buz gibi bir su kaynadığını gördük. Çok terlemiş olduğumuzdan elimizi yüzümüzü yıkadık, bilmediğimiz için suyu içmedik, girişteki görevliye sorduk. Suyu tahlile gönderdiklerini, insan sağlığına zararlı hiç bir madde bulunmadığına ancak demir oranının diğer sulara göre %50 daha yüksek olduğuna ve bunun da çok faydalı olduğuna dair yazı gönderdiklerini söyledi. Kendileri de içecek sularını oradan dolduruyorlarmış, bir şişe su verdi bize, gerçekten içimi çok yumuşak, çok güzel bir suydu. İşte bu kaya ve altından çıkan kaynak su. ![]() Bir kayanın üzerindeki bitkiler, türünü bilmiyorum. ![]() Pınara'nın tepesinde tarihi kalıntıların arasında çıkmış, gördüğüm en uzun Çam Ağacı. Yanında karınca gibi duran eşimin boyu 1.80. ![]() Her yanda kekikler var, mis gibi kokuyorlar. Defalarca tohumlarını satın alıp filizlendirememiştim, biraz tohumlarından topladım, bakalım yeşerecekler mi? ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|