Bunlar da tatilde çektiğim bitki fotoğraflarından bir kaçı.
Pınara'da tepede rasladığımız rehber bize çıkıştaki yoldan inişin tehlikeli ve zorlu olduğunu söyleyip, kolay iniş yolunu tarif etti. Tam inişi bitirdiğimizde koca bir kayanın altından berrak, buz gibi bir su kaynadığını gördük. Çok terlemiş olduğumuzdan elimizi yüzümüzü yıkadık, bilmediğimiz için suyu içmedik, girişteki görevliye sorduk. Suyu tahlile gönderdiklerini, insan sağlığına zararlı hiç bir madde bulunmadığına ancak demir oranının diğer sulara göre %50 daha yüksek olduğuna ve bunun da çok faydalı olduğuna dair yazı gönderdiklerini söyledi. Kendileri de içecek sularını oradan dolduruyorlarmış, bir şişe su verdi bize, gerçekten içimi çok yumuşak, çok güzel bir suydu. İşte bu kaya ve altından çıkan kaynak su.
Bir kayanın üzerindeki bitkiler, türünü bilmiyorum.
Pınara'nın tepesinde tarihi kalıntıların arasında çıkmış, gördüğüm en uzun Çam Ağacı. Yanında karınca gibi duran eşimin boyu 1.80.
Her yanda kekikler var, mis gibi kokuyorlar. Defalarca tohumlarını satın alıp filizlendirememiştim, biraz tohumlarından topladım, bakalım yeşerecekler mi?
