![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu
|
İleride bahsedeceğim antik kentlerde de bu tarz mozaikler çok kullanılmış. ![]() Kilisenin içi eskiden tamamen çiniyle kaplıymış. ![]() ![]() Kayaköy girişinde köylülerin sattığı hediyelikler. Rengarenk kediler çok hoşuma gitti, kuyruklarına yüzük takıldığını söyleyince, alyanslarımızı her zaman nereye koyduğumuzu unuttuğumuz için daha da hoşumuza gitti. Artık yüzüklerin yeri kedinin kuyruğu. ![]() ![]() Kaplumbağa kabukları. ![]() Düzenleyen limon : 25-09-2009 saat 18:10 |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Ağaç Dostu
|
Kayaköy'den sonra 7-8 dakika yol gidince, Gemile'ye varıyorsunuz. Gemileye giden yol inişinde sağda toprak yok girişinde arabanızı bırakıp, patikadan inerek Darboğaz Koyuna gidebilirsiniz. İnişin kolay fakat tırmanışın zorlu olduğunu söylediler. Biz Gemile'den tekneyle geçtik. Gemile Koyunun tam karşısında "Gemile-St.Nicholas Adası" yer alıyor. Sonraki günlerde katıldığımız tekne turunda da buraya uğradık. Koy güzel fakat buraya da yerleşmiş, adına Su Sporları dedikleri bence sporla alakası olmayan eğlencelik tekneler, Jet-Ski ler dolunca, koyun tüm güzelliği ve sakinliği yerini gürültüye, mazot kokusuna ve deniz üstünde yüzen yağ tabakasına bırakmış. Koya giderken tepeden manzara müthiş. Solda Gemile, yanıbaşında Darboğaz Koyu. İki fotoğrafımı photoshopta birleştirdim. ![]() Gemile Koyu, Solda ağacın arkasından hafifçe görünen ada "St. Nicholas-Gemile Adası" Üzerinde tarihi kalıntılar var. ![]() ![]() Darboğaz kayalık, denizi çok berrak. Kayalarda çokça Deniz kestanesi var. Maske ve Şnorkelle, çeşit çeşit balıkları seyredebilirsiniz. Mevsimi mi bilmiyorum, çok Zargana Balığı vardı. Bu koya karadan ulaşım zor olduğu için çok az kişi vardı. Bir kaç uğrayan gezi teknesinin dışında gürültüsüz ve temiz bir yer. ![]() ![]() Düzenleyen limon : 25-09-2009 saat 19:35 |
|
|
|
|
|
#3 |
|
Ağaç Dostu
|
Ölüdeniz Ölüdeniz Fethiye'ye 17 km. uzaklıkta. Ölüdenizin yanındaki uzun kumsal "Belcekız", yamaç paraşütü yapanların iniş alanı. Paraşütçüler 1975 metre yükseklikteki "Babadağ" dan buraya, Kelebekler Vadisi'ne, Kıdrak Koyu'na iniş yapabiliyorlar. Ölüdeniz'in suyu daha tuzluca, biz gözlüksüz yüzemedik. Ölüdeniz, Belcekız, Kıdrak, Kelebekler Vadisi yanyana sıralanmıştır. Kıdrak'ta da deniz Ölüdeniz'deki gibi birden derinleşiyor. Biraz dalgaya açık bir koy ama denizi çok güzel. Ölüdeniz gibi cennet bir yere bu ismin verilmesi şaşırtıcı ama konumu itibarıyle suyu göl gibi çok durgun olduğu için bu ismi aldığını sanıyordum. Oysa bir hikayesi varmış. "Bir baba-oğul burada fırtınaya tutulup batma tehlikesi geçirirler. Oğul, kıyıdaki kayalara yaklaşarak bir koya sığınabileceklerini iddia eder. Baba ise kayalara çarpıp parçalanacaklarını ve burada bir koyun olamayacağını söyler. Aralarındaki tartışma şiddetli bir kavgaya dönüşür. Baba, kayalara çarpma korkusu içinde dümendeki oğlunu kürekle denize düşürerek dümene geçer. Tam tekne burundaki kayalara çarpacakken, önünde durgun bir koy açılır. İşte bu burnun arkasında bulunan ve bugün yatlara kapalı olan bu koya Ölüdeniz denmesinin sebebi bu hikayeye bağlanmaktadır." Ölüdenizin fotoğrafını uçmadan bu kadar güzel çekebilmem mümkün olmadığı için internetten aldım. ![]() Kıdrak (fotoğraf internetten) ![]() Kelebekler Vadisi (Fotoğraf internetten) ![]() |
|
|
|
|
|
#4 |
|
Ağaç Dostu
|
Oğlumun görmesini çok istediğim yerlerden birisi de "Saklıkent" ti. O günkü programız, "Tlos", "Saklıkent" ve "Yakapark" ta yemekti. Tlos Fethiye-Korkuteli yolu üzerindeki Kemer bucağından 13 km sonra Yaka köyündeki, Kale mahallesinde bulunan Tlos harabelerine gidilir. "Lykiaların M.Ö.1200 yıllarında yapılan Troya savaşına katıldığını biliyoruz. Ele geçen belgeler Lykia şehirlerinin tarihlerinin M.Ö.V.yüzyıla kadar gittiğini göstermektedir. Daha eski belgeler ele geçmediğinden bu şehirlerin kuruluşlarını tam olarak bilememekteyiz. Ama Lykia'da hayat II.binlerde başlamaktadır. İşte Tlos'da tesdüfen bulunan bir baltanın da M.Ö. II. bin yıla ait olması bu tezimizi kuvvetlendiren bir delil olarak karşımıza çıkmaktadır. Böylece Tlos'un II.bin yılda Talawa adıyla varolduğunu bilmekteyiz. M.Ö. II. yüzyılda Tlos Lykia birliğine girmiş, XIX. yüzyıla kadar hayatiyetini sürdürebilmiş nadir ören yerlerinden biridir." Kaynak: Arkeolog İlhan Akşit ![]() ![]() ![]() ![]() Düzenleyen limon : 27-09-2009 saat 12:02 |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Ağaç Dostu
|
Saklıkent Akdağ'ın eteklerinde Fethiye'den 50 Km. uzaklıkta, kayaların içinde bulunan Saklıkent, oldukça ilgi çekici bir yerdir. Saklıkent'e varmadan yol boyunca akan suyun sesini duyarsınız. Çevreye bakınca sulak bir arazi olduğu yemyeşil tarlardan anlaşılıyor. Her yan Elma ve Nar ağaçlarıyla dolu. Yayla Elması adıyla sattıkları Elmanın kilosu 1,5 TL. Narlar henüz olmamış. İncir ağacı o kadar çok ki dalından yiyorsunuz. Özellikle küçük siyah incirler çok leziz. Saklıkent'e biz gitmeden 2 gün önce İstanbul'da çok yağan yağmurdan sonraki gün sel gelmiş. Akan suyun kenarında kurulu olan Lokantalar suyun ve çamurun altında kalmışlar ama biz gittiğimizde kıyıda köşede biraz çamur birikintisinin dışında her yer düzenlenmişti. Köprüden geçip kanyon girişine geldik. Eskiden burada da yemek yenİlecek yerler vardı, onlar bu yerlere Köşk diyorlar. Tam giriştekiler kaldırılmış, daha güzel, daha doğal olmuş giriş. Kanyonun Üzerinde Arsada antik kenti üzerine kurulmuş Arsa Köyü vardır. Daha önce çok kez gittiğim Saklıkent'te en son 7-8 yıl önce köylü çocuğun eşliğinde herkesin pes ettiği noktaları rahatlıkla geçip oldukça uzun yürümüştük. Su boyumuzu geçince geri dönmek zorunda kalmıştık. Bu kez su seviyesi daha aşağıda olsa gerek ki çok daha fazla gidebildik. Belki yukardan düşen kayalar gitmemizi kolaylaştırmıştır. İlk kez yukardan inanılmaz basınçla akan suya ulaştık. Buradan sonra da 1 km. kadar yola devam ettik. Yine su boyumuzu geçip, yüksek yere tırmanamayınca pes etmek zorunda kaldık. Biraz ürkütücü, serin ve çok eğlenceli bir yürüyüştü. Yürüyüş sonunda üzerimizdeki ıslakları kurularla değiştirip köşkte sefa yapıp, yemek yemek te ayrı bir zevk tabii. Kanyona ufak ufak uzanmaya başlıyoruz. ![]() Burada tam belli olmamış ama ağacın çıktığı ve büyüdüğü yer inanılmaz. ![]() Gözle bakılınca daha yüksek gibi. ![]() Bu suya ilk kez ulaştık. ![]() Benim yakışıklı daha ileriye gitmemek için çok dirense de sonda zoru başarmanın haklı gururunu yaşadı. ![]() ![]() Düzenleyen limon : 27-09-2009 saat 12:06 |
|
|
|
|
|
#6 |
|
Ağaç Dostu
|
Yakapark Saklıkentteki zorlu etaptan sonra, sıkı bir yemeği hak ettik. Yakaparka en son 20 yıl kadar önce gitmiştim. Tek bir yer vardı, şimdi hakiki Yakapark, En hakiki Yakapark gibi bir çok yer açılmış. Acaba hangisiydi diye araştıtırken yol bizi yanına çıkardı. Aynı 20 yıl önceki gibi hiç bir şey değişmemiş. Bıraktığım yerleri aynı bulunca çok seviniyorum. Aynı sular akıyor, aynı balıklı bar, aynı yemekler. Gözlemesi her yerden daha bir güzel, Alabalığına zaten söz olamaz. Yufka ekmeği de ayrı bir lezzet. Fiyatlar bir bardak çayı 5 TL'ya içen biz İstanbullulara göre makul, 3 kişi salatasıyla, içeceğiyle, balığıyla 60 TL'ya tıka basa doyduk. Buraya kadar gelip, balık yemeyip sadece gözleme yerseniz kişi başı 5 TL'ye de çıkabilirsiniz ama sonra Alabalık yemediğinize çok pişman olursunuz. ![]() Yakaparkın her yerinden sular fışkırıyor. Barında balıklar yüzüyor. Yazın en sıcak zamanında bile çok serin. ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Düzenleyen limon : 27-09-2009 saat 12:08 |
|
|
|
![]() |
|
|