agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Enerji (https://www.agaclar.net/forum/enerji/)
-   -   Türkiye'nin HES Gerçeği (https://www.agaclar.net/forum/enerji/22016.htm)

YeniGine 22-03-2013 02:25

Paylaşımlar için teşekkürler; ne kadar acı!.. Göz göre göre o CA nım güzellikleri yok ediyoruz (diyemiyorum) katlediyoruz açıkçası.
Söyleyecek söz de bulamıyorum... Ne yapacağız, ne edeceğiz, ne zaman duracaklar, ne zaman vazgeçecekler... Doğayı katlet, kondur betonları... Nereye kadar acaba? Ne zaman duracaklar? Ne yapacağız? Ne yapmak gerek?

Ben Ağaçlar net duyarllılığına güvendiğim için 13 Nisan Taksim Gezi Parkı İçin Ayağakalk diye bir konu başlığı açtım. Diyorlar ki: 50 bin imza yetmedi mi, o halde 13 Nisan da Taksim de ayağa kalk.
Sonra yine YeniGine Site Bahçesinde çok güzel, hepimizin seveceği, ilgileneceği, beğeneceği bir doğa güzelliği, hakikati paylaşmak istedim.
Tabi ki varsa bir görevimiz hep birlikte yapalım. :( O canım akan sularımız, doğamız, ağaçlarımız, toprağımız yok olmasın, gitmesin, katledilmesin.

Serpent 22-03-2013 09:35

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ayazkentli (Mesaj 1124665)
Elektirik üretmenin en mantıksız ve kâr'sız yolu olan HES'ler için, yargıyı bu kadar iğdiş etmenizin tek nedeni var.

SU'yumuzu satmak.

Ülkede ki HES'leri, suyumuzu kapitalistlere satmak için kullandığınız paravan bir araç haline getirdiniz.

Kimse bu HES'ler ile elektirik üretildiğini falan iddia etmeye kalkmasın boşuna. Ülkemizin SUYUNU satıyorlar.


Ne demişim?

Buna ait bir ve sadece bir örnek getirenin yani suyun satıldığı bir örnek getirenin elini öpeceğim ve ben hiçbir şey bilmiyormuşum diyip tüm forum ahalisinden özür dileyeceğim.

Ben HES ler çevreye hiç zarar vermez mi demişim? Öyle bir şey demedim. Ben tümden yanlış ifadeleri düzeltmeye çalışıyorum. Bir düzeltmeye bu kadar itiraz neden?

Peki, siz kendi savlarınızı desteklemek için gerçek dışı iddialarda bulunmaktan niçin hiç çekin miyorsunuz? Buna bir cevap rica ediyorum.

Saygılar..

Serpent 22-03-2013 09:45

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ayazkentli (Mesaj 1124993)
Bu anlattığınız bilgilerin çok daha fazlası yıllardır tv.lerde çevre mühendisleri, elektirik mühendisleri başta olmak üzere, çok sayıda Prof. ve Doç. gibi akademisyenlerden dinledik.
....

Konuyu yanlış kişilerden dinlerseniz bir şey öğrenemezsiniz.

Hidroelektrik enerji planlaması, yapılması planlanan bir HES tesisinin kurulu gücünün belirlenmesi (Kaç MW olacağı) ve yıllık enerji potansiyelinin ne olduğu (yıllık GWh) gibi konular inşaat mühendisliğinin konularıdır.:D

Selamlar..

ciroz 22-03-2013 09:47

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ayazkentli (Mesaj 1124665)
Elektirik üretmenin en mantıksız ve kâr'sız yolu olan HES'ler için, yargıyı bu kadar iğdiş etmenizin tek nedeni var.

SU'yumuzu satmak.

Ülkede ki HES'leri, suyumuzu kapitalistlere satmak için kullandığınız paravan bir araç haline getirdiniz.

Kimse bu HES'ler ile elektirik üretildiğini falan iddia etmeye kalkmasın boşuna. Ülkemizin SUYUNU satıyorlar.

Ben bu mesajda H.E.S sahibi şirketin suyu şişeleyip sattığına dair en ufak bir ifade göremiyorum.

Alıntı:

Özellikle bizim bulunduğumuz bölgenin konumu itibarı ile su hem ekonomi hem de siyasi yönden son derece stratejik bir üründür.

Suyumuza sahip çıkmamız ve bir şekilde hiç değilse, suyumuzun iplerini elimizde tutmamız gerek ama ne yazık ki akarsularımızın pazarlanması çalışmaları önce ki yıllarda başladı ve şu son 6-7 yıldan bu yana, nerede ise ipleri daha fazla veriyoruz. Yapılan anlaşmalar medya'da çok yayınlandı.

Sanırım yanlış okuyoruz. Bir kez daha okumakta fayda var.

Serpent 22-03-2013 10:11

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Cymbelina (Mesaj 1125018)
Amacım yazı sahibi ile birebir tartışmaya girmek değil, onu baştan belirteyim, kendisini hedef alarak yazmıyorum. Bu sözlerle ifade edilen fikir ve tavır bana çok ilginç geldi.
...

Benim amacım da yazı sahibiyle birebir tartışmaya girmek değil. O nedenle ortaya yazıyorum.

Burada HES lere karşı çıkanlar hayatlarında kaç tane HES gördüler? Tabii ki hem nehir santrallarını hem de depolamalıları (barajlıları) kastediyorum.

Eğer sulama imkanı varsa ben HES lere karşı çıkan çiftçi/köylü görmedim.

Karşı çıkanların olduğu yerlerde zaten sulama imkanı olmayan yerler (topografik olarak sulanamayacak yerler). Onda da genelde şehirde oturup o çay kenarında yayla evi filan olanlar köylünün önüne düşüp gösteri yaptırırlar.

Ben yukarıda verdiğim örnekte tesisisin yatırımcı tarafından babasının hayrına yaptırıldığını söylemedim. O tesis 450 milyon dolarlık bir tesis. Tek başına yaklaşık 3 milyon kişinin evsel eletrik ihtiyacını karşılayabilir durumda. Bu büyük yatırımdan elbette para kazanacak. Ancak hiçbir yükümlülüğü olmadığı halde sulama suyu için su alma yapısını karşılıksız yaptı.

Halen Bu projede DSİ sulama şebekesine ait yatırımları yapıyor. Siz şimdi oraya gidin ve köylüye ve çiftçiye derelerin kardeşliği adına bu yatırıma engel olmaya geldiğinizi söyleyin. O çiftçi siz ne yapar bilemiyorum.

Çiftçinin/köylünün cahilliğini kim iddia etmiş onu da merak ettim şimdi.

Benim yazdıklarımı konu içinde kalarak yanıtlarsanız sevinirim.

Selamlar..

Serpent 22-03-2013 10:23

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ciroz (Mesaj 1125077)
Ben bu mesajda H.E.S sahibi şirketin suyu şişeleyip sattığına dair en ufak bir ifade göremiyorum.



Sanırım yanlış okuyoruz. Bir kez daha okumakta fayda var.

Uyarınız için teşekkürler. Mesajları yeniden okudum ve gördüm ki suyun satılabildiğini (çiftçiye, DSİ'ye) söyleyen mesajlarınızı günlerce durduktan sonra silmişsiniz.

Şimdi sizin suyun satılamadığını öğrenmiş olduğunuzu varsayıyorum. Ama sizlerin propagandası o kadar etkili olmuş ki hala pek çok insan bu HES'ler suyu satmak için yapılıyor diye biliyor.

Demek ki ben mecazı anlayamamışım. Ama siz de anlayamamışsınız. Suyu şişeleyip satma mecazımı kastediyorum.

Selamlar..

ciroz 22-03-2013 10:35

H.E.S dendiğinde, farklı H.E.S' lerin olduğunu da unutmamak lazım.

Alakır Vadisi gibi Nehir/Dere tipi H.E.S uygulamalarında su kaynağından alınıp borular içinde taşınarak, arada kurulan 3-4 belki daha fazla santralle de desteklenerek denize dökülünceye kadar borular içinden akıtılıyor.

Bu durumda enerjiji üreten şirket sudan başka biçimde yararlanamasa bile suyu yatağından, dolayısıyla da doğadan ve gerçek kullanım hakkı olanlardan izole etmiş oluyor.

Neye karşı çıkıldığı, bu karşı çıkışın nasıl ve kimler tarafından bilimsel araştırmalarla ortaya konduğu, bu konunun başındaki mesajlarda da belirtilmiş.

Bir örnek ya da beş örnek göreceli iyi olabilir, Tüm uygulamaların bu şekilde olduğunu varsaymak doğru bir yaklaşım olmasa gerek.

İnsan olmaktan kaynaklı sorgulamalarımızı, düşüncelerimizi, duygularımızı ortaya koymakta yaşam hakkı kadar önemli bir hak diye düşünüyorum.

ciroz 22-03-2013 10:40

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1125092)
Uyarınız için teşekkürler. Mesajları yeniden okudum ve gördüm ki suyun satılabildiğini (çiftçiye, DSİ'ye) söyleyen mesajlarınızı günlerce durduktan sonra silmişsiniz.

....
Selamlar..

Sanırım gözünüzden kaçtı, o mesajım duruyor.

O konu özelinde kanun, yönetmelikler, kanun hükmündeki yönetmelikler ve uygulamaları üzerine kişisel araştırmalarım da devam ediyor.

Cymbelina 22-03-2013 13:32

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1125086)
Benim amacım da yazı sahibiyle birebir tartışmaya girmek değil. O nedenle ortaya yazıyorum.

Burada HES lere karşı çıkanlar hayatlarında kaç tane HES gördüler? Tabii ki hem nehir santrallarını hem de depolamalıları (barajlıları) kastediyorum.

Eğer sulama imkanı varsa ben HES lere karşı çıkan çiftçi/köylü görmedim.

Karşı çıkanların olduğu yerlerde zaten sulama imkanı olmayan yerler (topografik olarak sulanamayacak yerler). Onda da genelde şehirde oturup o çay kenarında yayla evi filan olanlar köylünün önüne düşüp gösteri yaptırırlar.

Ben yukarıda verdiğim örnekte tesisisin yatırımcı tarafından babasının hayrına yaptırıldığını söylemedim. O tesis 450 milyon dolarlık bir tesis. Tek başına yaklaşık 3 milyon kişinin evsel eletrik ihtiyacını karşılayabilir durumda. Bu büyük yatırımdan elbette para kazanacak. Ancak hiçbir yükümlülüğü olmadığı halde sulama suyu için su alma yapısını karşılıksız yaptı.

Halen Bu projede DSİ sulama şebekesine ait yatırımları yapıyor. Siz şimdi oraya gidin ve köylüye ve çiftçiye derelerin kardeşliği adına bu yatırıma engel olmaya geldiğinizi söyleyin. O çiftçi siz ne yapar bilemiyorum.

Çiftçinin/köylünün cahilliğini kim iddia etmiş onu da merak ettim şimdi.

Benim yazdıklarımı konu içinde kalarak yanıtlarsanız sevinirim.

Selamlar..

Çiftçinin, köylünün cahil olduğunu şahsen siz iddia ettiniz demedim, dilerseniz bir daha okuyun mesajı. Hatta sizi hedef alarak yazmadığımı da söyledim, yazıdaki tavır ve fikiri baz aldım, yatırımcıdan yana bu tavır üzerine kendi fikirimi ifade ettim, buna da hakkım var sanıyorum. Herkes özelleştirmeyi veya yatırımcıyı desteklemek, savunmak zorunda değil. Siz savunup desteklemeye devam edin.

Sizin verdiğiniz örnekte çiftçiyi düşünen hayırsever yatırımcı, kurduğu tesisi elbette para kazanmak için kuruyor. Mecbur olmamasına rağmen sulama suyu yapısını da kendisinin yapmış olması acaba bu sırf hayırsever yönünden mi kaynaklanmaktadır yoksa orada yaşayan vatandaş tepki göstermesin, onlara da su sağlansın ki sesleri çıkmasın diye mi? Veya acaba ihale aşamasında veya diğer aşamalarda yatırımcının kulağına "ya şu sulama işini de siz üstlenin" diye mi fısıldandı? Bunları da düşünmek lazım, ben sizin kadar gözümkapalı yatırımcıyı savunur durumda olamıyorum malesef.

Birşeyi anlamak için de birebir oraya gidip görmek, o şeyin etkilerini bizzat deneyimlemek her zaman gerekmiyor. HES görmemiş olabiliriz, ama bakın yukarıda gören ve orada yaşayan insanlar ne diyor? Çevredeki tahribatı görmek için bizzat oraya mı gitmemiz lazım? Suyun azaldığını, dinamitlenen toprağı, iş makinalarını gidip görmemiz mi lazım? Çevremizde HES yoksa, HES görmemiş insanlar yorum yapmasın mı? Sadece cici yatırımcıların lütfu ile suya kavuşan ve ses çıkarmayan o örnekteki köylüler mi konuşsun?

Örneğin videolardan birinde var, 80 yaşlarında bir amca, ona o sözleri kim söyletebilir zorla? Ya da bir çıkarı mı var, o videoda iki kelam edince cebine para mı girdi? Bu ifade size ait: genelde şehirde oturup o çay kenarında yayla evi filan olanlar köylünün önüne düşüp gösteri yaptırırlar - Köylü yıllardır bu ülkede hep kandırıldı, sulama suyu lütfedilerek susturulan köylü de var. Ama kimse köylüyü kolay kolay kandırıp gösteri yaptıramaz bu konuda. Haklarını savunması kimseyi rahatsız etmesin. Köylü karşı çıkıyor da neden karşı, bir dinleseler, cebine para mı girecek karşı olunca?

Sayın Serpent, karşılıklı atışma gibi olmasın, konuyu da dağıtmış olmak istemem. Sizin sözleriniz yeterince açık, tavrınız net, sanıyorum benimkiler de öyledir. Siz de, ben de söyleyeceklerimizi söyledik sanırım. Yanlış anlamayın, elbette bu Alakır HES ve yargı kararının uygulanmaması ile ilgili başka söyleyecekleriniz vardır belki.

Saygılar

malina 22-03-2013 13:42

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1124922)
Hımm!

Anladım. Demek ki HES lerin elektrik üretmemesi de mecazi. HES lere karşı çıkanlar da mecazi olarak karşı çıkıyorlar anlaşılan :)

Buna mecaz değil, demogoji diyoruz.

Serpent 22-03-2013 13:59

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 1125206)
Buna mecaz değil, demogoji diyoruz.

Bunun demagoji olduğunun farkına varmanıza sevindim.


Alıntı:

Elektirik üretmenin en mantıksız ve kâr'sız yolu olan HES'ler için, yargıyı bu kadar iğdiş etmenizin tek nedeni var.

SU'yumuzu satmak.

Ülkede ki HES'leri, suyumuzu kapitalistlere satmak için kullandığınız paravan bir araç haline getirdiniz.

Kimse bu HES'ler ile elektirik üretildiğini falan iddia etmeye kalkmasın boşuna. Ülkemizin SUYUNU satıyorlar.

Alıntı:

Mecazdan haberiniz var değil mi?

Para almadan satılan şeyler yok mudur?
Alıntı:

Su, HES yapımcısı su/enerji şirketlerine enerji üretimi için 49 yıllığına verilmektedir. Ayrıca HES yapımcısı şirketlere suyu su olarak satma hakkı da tanınmaktadır.
Sayın HES karşıtları,

Bir karar verin. Suyu yatırımcı satıyor mu? satmıyor mu? Satıyor derken mecaz mı yapıyorsunuz?

Şimdi bu kadar karmaşanın arasında hiciv anlamında bariz bir demagojiyi bana çok mu görüyorsunuz?

Serpent 22-03-2013 14:05

Alıntı:

Çiftçinin, köylünün cahil olduğunu şahsen siz iddia ettiniz demedim
Benim demediğimi elbette biliyorum.

Ben de soruyorum? Kim bu kendini bilmez? Çiftçinin/köylülünün chilliğini iddia eden. Söyleyin de beraberce tepesine binelim bu kendini bilmezin.

Selamlar..

ciroz 22-03-2013 16:06

Alıntı:

Elektirik üretmenin en mantıksız ve kâr'sız yolu olan HES'ler için, yargıyı bu kadar iğdiş etmenizin tek nedeni var.

SU'yumuzu satmak.

Ülkede ki HES'leri, suyumuzu kapitalistlere satmak için kullandığınız paravan bir araç haline getirdiniz.

Kimse bu HES'ler ile elektirik üretildiğini falan iddia etmeye kalkmasın boşuna. Ülkemizin SUYUNU satıyorlar.
Burada mecaz var. Denmek isteniyor ki sularımız özelleştiriliyor, satılıyor.

Alıntı:


Su, HES yapımcısı su/enerji şirketlerine enerji üretimi için 49 yıllığına verilmektedir. Ayrıca HES yapımcısı şirketlere suyu su olarak satma hakkı da tanınmaktadır.
Yukarıdaki ise farklı,

Çiftçi-Sen, dünyada ve Türkiye’de, suyun ticarileştirilmesinin bir ayağı olarak, uluslararası kapitalist sistem tarafından dayatılan HES’ler konusunu, bunun tarım ve çiftçilere yansımasını analiz eden bir broşür hazırladı.

Analiz' in tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Uzun gelir, belki okunmaz diye belirteyim, analizde konunun geçtiği yer şu şekilde;

Alıntı:

Hükümetin ve şirketlerin yaklaşımı çerçevesinde, ‘kalkınma ve ekonomik gereklilik’ adı altında sunulan bu projelerden elde edilecek faydanın, projenin yapımı ile neden olunacak zararlardan daha az olacağı, dolayısıyla ekonomik olmadığı açık bir biçimde görülmektedir. Bunun yanında, suyun yetersiz olmasından kaynaklanacak eksik üretimler kamu tarafından karşılanmaktadır. Bu husus kamuyu zarara sokmuştur. Bu zarar Sayıştay denetlemelerinde tespit edilmiştir. Sayıştay tarafından yapılan denetlemede, YİD (yap-işlet-devret) modeliyle yapılan 24 adet ve Yİ (yap-işlet) modeliyle yapılan 5 adet santral olmak üzere 29 santral için 4 yıl içerisinde 2,3 milyar ABD doları kamu zararı oluştuğu belirtilmektedir. Buna karşılık, şirketler kendisini beş-on senede amorti edecek işletmeleri neredeyse elli yıl hiç masraf yapmadan çalıştırabileceklerdir.
Peki, tüm canlıların kullanma hakkına sahip olduğu suyun Türkiye’de kurulan/inşa edilen ve inşa edilecek olan HES’ler ile su/enerji şirketlerine devredilmesi söz konusu şirketlere ne gibi ayrıcalıklı kazançları sağlamaktadır:
HES’lerden üretilecek enerji 25-30 yıllığına devlet alım garantilidir. Yani HES yapımcısı su/enerji şirketleri imtiyazlı şirketler olmaktadır.
Su, HES yapımcısı su/enerji şirketlerine enerji üretimi için 49 yıllığına verilmektedir. Ayrıca HES yapımcısı şirketlere suyu su olarak satma hakkı da tanınmaktadır.
Devlet, HES yapımcısı şirketin istemesi halinde çevresindeki tarım arazilerini istimlak edebilecektir.

Okumuyor ya da okuduğumuzu anlamakta zorlanıyoruz gibi geliyor bana...

birnefestoprak 22-03-2013 16:36

Hidropolitikte virtual water (sanal su) denilen bir kavram vardir. Bu kavrama gore, alip sattiginiz sey su degil suyun ortaya cikardigi urunlerdir. Bu urunlerin uluslararasi ve domestik ticarette alinip satilmasi cok yaygin hale geldi. Suyu kullanip tahil uretirsiniz, elektrik uretirsiniz, suyun kendini satmaktan daha cok gelir elde edersiniz. Ozel tesebbus de bu kavrami goz onunde bulundurup, kar mekanizmasinda mutlaka yerini alir. Virtual water ile ilgili yapilmis bircok akademik calisma var. Hatta ne yazik ki kapanana kadar Hacettepe Universitesi'nin hidropolitik arastirmalarla ilgili programinda da bu konuyla ilgili calismalar yapildi, bunlar okunabilir.

Suyla ilgili carpici olmasi bakimindan bir ornek vereyim: Suriye sinirindaki mayinli arazinin temizlenmesiyle ilgili yapilacak uygulama aylarca tartisma konusu oldu, degil mi? Iste o mayinli arazi, dunyanin en buyuk debili karstik yeraltisuyu kaynaklarindan birinin ustunde oturuyor. Su, Turkiye'de besleniyor ve Suriye'ye akarak Suriye'nin kuzeyinde tek cikis noktasindan 40 m^3/s debiyle bosaliyor.

Peki o mayinli araziye, mayinlar ne zaman dosenmis? Bundan on yillarca once, yani henuz organik tarim teknikleri uygulanmaya devam ederken. Gunumuz sartlarinda, hic kimyasal gubre ve pestisitlerin kullanilmadigi (veya daha once ustunde hic tarim yapilmamis) bir arazinin organik tarim acisindan degeri tartisilabilir mi? Ordaki arazide yapilacak bu tip bir tarimin bolge insanina getirecegi geliri dusunmek gerek. O arazinin temizlenmesi isi de baska bir ulkeye topraklarin onlarca yillik kullanim hakki da dahil olmak uzere ihale edilmeye calisildi mi calisilmadi mi?

Konu hangi dogal kaynakla ilgili olursa olsun, dogrudan kaynaga bakmak yerine kaynaktan elde edilecek urune bakmak lazim. Bir de denetim mekanizmasi cok onemli ki ulkemizdeki en buyuk sorunlardan biridir. Konya Ovasi nasil coktu? Ordaki kuyulardan on yillarca yapilan cekimler, denetim mekanizmasi icinde kontrol edilseydi bu sonuc ortaya cikar miydi? Simdi cokmeyi de biraktilar ovadaki tuzlanmayi nasil cozeriz diye ugrasiyorlar. Tabii ki ulkenin kaynaklari degerlendirilmeli ama kaynagin hem niceliksel hem de niteliksel devamliligini saglamak, bu devamliligin saglandiginin denetlenmesi ve soz konusu girisimin oncelikle yore halkini dogrudan kalkindirmaya donuk olup olmadigi enine boyuna dusunulerek karar verilmesi kaydiyla.

ayazkentli 22-03-2013 16:41

Ben sn. Serpent arkadaşımızın aslında neyi ima ettiğimi gayet iyi anladığını tahmin ediyorum.

(Amaç HES'ler ile elektirik üretmekten ziyade, sulamızın kontrolunu HES'ler aracılığı ile emperyal şirketlere teslim etmektir).


Dünden beri bu videoyu arıyordum. Yeni buldum.


HES'lerde hidro elektrik üretilecek sanıyorduk!. Meğer tezgah çok çok daha büyükmüş. - YouTube



Aslında prof. Beyza Üstün ve onun gibi düşünen çok sayıda akademisyenimizin konuştuğu benzer videolar var ama en net anlatım olan video bu olduğu için, bunu özellikle aradım.

Burada ki konuşmaların benzerlerini HES karşıtı ya da HES destekçisi olan bir çok akadesmisyen çeşitli tv. programlarında izlemişsinizdir. Video sitelerinde vardır bu tartışmalar.


Sadece akarsularımız değil, son olarak yeraltı sularımızı da bu şekilde satacaklar. Yeraltı sularına sayaç yasasının'da su satışı ile ilgili (bağlantılı) olduğunu düşünüyorum.


Sularımızın yönetimini kapitalist şirketlere teslim etmek, ulusal güvenlik sorunu'dur.

ayazkentli 22-03-2013 16:43

Sn. birnefestoprak,

Amerika'da HES'lerin artık kullanılmadığı ve barajların yıkılmaya başladığı ile ilgili haberler vardı.


Doğru mu bu haberler?

birnefestoprak 22-03-2013 17:44

Kaynak kullanimi acisindan istatistik vereyim. 2006 yili itibariyle elektrik enerjisi uretiminde kullanilan kaynaklarin dagilimi asagidaki gibi:

Komur (%48.9)
Dogalgaz (%20)
Nukleer (19.3)
Hidroelektrik (7.1)
Diger yenilenebilir kaynaklar (2.4)
Petrol urunleri (1.6)
Diger (0.7)

Kaynak: US Department of Energy (ABD Enerji Departmani)


Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi ayazkentli (Mesaj 1125356)
Sn. birnefestoprak,

Amerika'da HES'lerin artık kullanılmadığı ve barajların yıkılmaya başladığı ile ilgili haberler vardı.


Doğru mu bu haberler?


Serpent 22-03-2013 18:27

El insaf!

Okuduğumuzu anlamıyormuşuz.

Alıntı:

Su, HES yapımcısı su/enerji şirketlerine enerji üretimi için 49 yıllığına verilmektedir. Ayrıca HES yapımcısı şirketlere suyu su olarak satma hakkı da tanınmaktadır.
İddia ediyorum ki yukarıda alıntıladığım iddiada suyu satma hakkı bir yalan. Yalan. Yalan.

Nedir bu? Orası mecaz, şurası gerçek falan filan. Ne dediğinizi bilmiyorsunuz; ondan sonra başkalarını okuduğunu anlamamakla itham ediyorsunuz.

Kimser kusura bakmasın. Beni böyle yazmaya mecbur ettiniz.

Alıntı:

Sn. birnefestoprak,

Amerika'da HES'lerin artık kullanılmadığı ve barajların yıkılmaya başladığı ile ilgili haberler vardı.


Doğru mu bu haberler?
Daha iki yıl önce Amerikanın 1930 larda yaptığı zamanının en yüksek barajı Hoover barajını ziyaret etmiştim. Hiç yıkılabilir hali yoktu. Güldür güldür de elektrik üretiyordu.

Evet ben de sorayım son iki yıl içinde Amerikalılar bu barajı yıktı mı?:D:D:D:D

ciroz 22-03-2013 18:42

Okuduğunuzu anlıyorsanız, okumuyorsunuz. Bari izleyin ve dinleyin demekten başka bir seçenek bırakmıyorsunuz.

Ben de bir soru sorayım. Sn Serpent, herhangi bir şekilde bu şirketlerden biri ile bir bağlantınız var mı ?

Not: Bu ve Alakır Vadisi ile ilgili konuda, kişisel fikirlerimi dile getirdiğimi hatırlatmak isterim.

Serpent 22-03-2013 19:31

Yalan bir ifadenin gösterilmiş olması sizi çok üzdü de yeni bir cephe mi açmak istiyorsunuz?

İfadeye bakar mısınız? “herhangi bir bağlantım var mıymış.”

Siz önce yalan bir iddiayı buraya hiçbir araştırma yapmadan asın, bunun yalan olduğu gösterildikten sonra konuyu kanun, yönetmelik açısından araştırmaya başlayın ve bu araştırmayı 15 gündür bitiremeyin. Ondan sonra da kalkın benim onunla bununla bağlantım olup olmadığını sorun. Yaptığınız ayıp bir şey.

Çok merak ettiğiniz için söyleyeyim: Ben 30 yılı aşkın tecrübeye sahip Baraj ve HES uzmanıyım. Bu işin mühendisliğini yapıyorum. Ülkemizin bir çok tesisinde (Bunların %90 ı kamuya ait tesistir) emeğim vardır. Halen aynı konuda teknik danışman olarak çalışıyorum.

Yönetmeliğin ilgili maddelerini burada gözünüze sokmak yerine size hatanızı düzeltme fırsatı verdim. Ama anlamayıp, zeytinyağı gibi üste çıkmayı tercih ettiniz.

Bana imalı mesaj yazanlara da söyleyeceğim bir iki şey var. Bana imalı mesaj yazmayın. Doğrudan ne söylemek istiyorsanız söyleyin ki beklediğiniz cevabı alabilesiniz.

Selamlar..

Serpent 22-03-2013 19:35

Vah ülkemin üniversitelerine.

Bir hanım çıkmış atıp tutuyor. Üniversitede Çevre Profesörüymüş. Videonun ilk 10 dakikasına tahammül edebildim. Tamamını izlesem kimbilir daha ne yalanlar tespit ederdim.

Yalanlar:

1- Lisans aldıktan sonra şirket ister yapsın ister yapmasın sözkonusu tesisi karbon ticaretine konu yapabiliyor ve para kazanabiliyormuş. Külliyen yalan.

2- Lisans sahibi şirket suyu satma hakkına sahip oluyormuş. Külliyen yalan.

3- Amaç enerji üretmek değilmiş, su kullanma hakkına sahip olmakmış. Peki enerji üretimi yok, suyu da parayla satamıyor. Bu şirket bu yatırımı niçin yapıyor? Parasını nasıl çıkaracak. Dolayısıyla bu da yalan.

4- Belli bir yere tesis yapan o havzadaki tüm kaynaklara ve hatta yağmur suyuna sahip oluyormuş. Köylü yağmur suyunu kaplara biriktirmeye kalksa şirket gelip para istiyormuş. Bu öylesine büyük bir yalan ki içinde zerre kadar utanma duygusu olanın bu yalanı söylerken kıpkırmızı olması gerekir.

Özet: Bozacının şahidi şıracı alıntı ve videolarını burada daha çok görürürüz.

Selamlar..

ciroz 22-03-2013 20:17

Sn Serpent,

Sizi konuya yaklaşımınız ve üslubunuzla baş başa bırakıyorum.

Herkesin kendine göre işleri var oturup bütün gün H.E.S lerle ilgili yönetmelik okumak zorunda değil. Kaldı ki sizin gibi bir uzmanlık alanım olmamasına karşın her duyarlı insan gibi yeni tasarılarında meclis' te olduğunun farkındayım ve onları da yakından takip edip sonuçlanmasını bekliyorum.

Ayrıca konuyu yakından takip eden, Türkiye' nin bir çok yerindeki uygulamalara birebir şahit olan ve bunları da çok sade ve net bir dille anlatan, bir bilim insanının, Prof. Beyza Üstün' ün yukarıdaki videosu konu özelinde beni yeterince tatmin etti.

Benim duyarlılığım ve korkum da bir çok diğer bilim insanı ve Prof. Beyza Üstün ile aynı.

Soruma cevap verdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim.
Tartışmanın hararetini yükseltmeye çalışmanızın nedenini anlayamamıştım, anlamış oldum.

Sizinle daha fazla kişisel polemiğe girmeyeceğim.

İstediğinizi düşünebileceğiniz gibi, sizin dışınızdakilerin de istediklerini düşünme hakkı olduğuna bir itirazınız yoktur umarım.

saygılar.

birnefestoprak 22-03-2013 20:20

Elde edilen fayda suyun alinip satilmasindan degil, suyun ortaya cikardigi urunden ortaya cikiyor. Kar amaci guden hicbir kurum menfaat elde etmeden bir ise girismez.

Komur santrallerinin dezavantajlari:
- Dogal kaynaklarin asiri kullanimi (kaynak, yenilenebilir degil)
- Ihaleyi alan sirket kaynagi cikarmak icin cok sayida derin sondaj yapmak zorunda, yani gozle gorulup olcumu hemen yapilamayacagi icin arayip bulmaniz lazim
- Santral atiklarinin yarattigi cevre sorunlari

HES'lerin dezavantajlari (Turkiye'de denetleme mekanizmalari gelismis olmadigi, bircok konuda goz yumma aliskanligi suregeldigi icin asagidaki bazi durumlar bircok durum halini alabiliyor; yoksa bu asagidaki "bazi durumlar" ideal kosullarda, herseyin usulunce yapildigi durumlarda bile oluyor):
- Yuksek maliyetler
- Yagisa bagimlilik (yeterli yagis yoksa yandiniz)
- Bazi durumlarda toprak ve habitat kayiplari
- Yine bazi durumlarda balik habitatinin kaybolmasi veya degisim gecirmesi, baliklari hapsediyorsunuz
- Bazi durumlarda rezervuarin ve nehrin su kalitesinde bozulmalar
- Bazi durumlarda yerel nufusun baska yere tasinmasi (yani insanlari yerinden yurdundan ediyorsunuz, cok zor birsey olsa gerek)

HES, cok fazla miktarda ve surekli suyunuz oldugu durumlarda ayni zamanda cok paraniz ve zamaniniz varsa yapilabilecek birsey. HES'leri degerlendirmeden once Turkiye'nin 25-50 yillik iklim projeksiyonlarina bakmak lazim. Bu projeksiyonlara gore, genel olarak ulkenin iklimi bugunden yarina olmasa bile kotu yonde degisiyor, kuraklik seviyesinde artis var.

ABD icin ele alirsak 20. yuzyilin baslarinda enerji uretiminde HES kullanimi %50'lere ulasirken bugun bu oran %10'un altina dusmus durumda (soruldugu icin bu ulkeyi ornek verdim).

Serpent 22-03-2013 20:42

Sayın birnefestoprak,

Bakın yazdığınız HES dezavantajlarına genelde hiçbir itirazım yok. Yağış ve iklim projeksiyonu konusunda bazı açıklamalar yapabilirdim.

Aslında 3 sayfa kadar tamamiyle tarafsız bir yazı dizisi hazırlamıştım ve bunu aşağı yukarı 10 sayfaya tamamlamaya niyetim vardı. Bu yazı dizisinde inanır mısınız sizin bahsettiğiniz dezavantajlara da yer vermiştim.

Belki bilmiyorsunuz ama su kullanım hakkının suyu satış hakkı vermediğini açıklamam üzerine cahillik ve komploculukla itham edildim. Yine de fazla ses çıkarmadım.

Herşeye rağmen yönetim tarafından konudan tırpanlandım ve benim adımla açılmış bir konuya şutlandım.

Şimdi ben de insanım. Bir forum ahalisinin konuyu tartışmak yerine beni mat etmeye uğraşmasını anlayamıyorum.

Bir arkadaş yazmış. Çevre Profun söyledikleri onu tatmin etmiş. İyi de benim değindiğim hususlarda külliyen yalan söylüyor bu hanım. Yalanlar bazen tatmin edici olabiliyor demek ki.

Saygılarımla..

ayazkentli 22-03-2013 20:56

Sn. Serpent,

suyun satış hakkı bugün yasa'da olmayabilir ama çok iyi bildiğinizden eminim ki, bu yasa'ya satış hakkı ilave edilmesi çok basittir.

Bugün ülkemizi yöneten iktidar bir gece'de neleri yasalaştırmadı ki.


Yani, bugün yasa'da olmaması yarın olmayacak anlamına gelmiyor.



Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1125486)
Çok merak ettiğiniz için söyleyeyim: Ben 30 yılı aşkın tecrübeye sahip Baraj ve HES uzmanıyım. Bu işin mühendisliğini yapıyorum. Ülkemizin bir çok tesisinde (Bunların %90 ı kamuya ait tesistir) emeğim vardır. Halen aynı konuda teknik danışman olarak çalışıyorum.


-İzlediğimiz tartışma programlarında ki uzman konuklardan bir iki tanesinin HES'ler de sizin gibi mühendis olarak çalışmış olan da vardı (bunu çok iyi hatırlıyorum) ve sizden farklı olarak, tam aksi yönünüzde konuşuyorlardı. Onların tartıştığı video'yu arıyorum ama siz video yüklenmesini de eleştiriyorsunuz. (Böyle videoları daha çok görürüz demişsiniz).

Herkes kendi dediğinin doğru olduğunu söylüyor.

Biz hanginize inanacağız?


Ayrıca son günlerde, Prof. akademisyenlerimiz için yalan söylüyor şeklinde ki ithamları sıkça duymaya başladık.


Hadi bir tanesi yalan söylüyor diyelim. Karşı çıkan tüm akademisyenler mi yalan söylüyorlar yani?

Biliminsanlarımız bu kadar kolay suçlanmamalı.


Herkes uzman olduğuna göre tekrar sorayım. Biz hanginize inanacağız.



-Amerika da HES olarak bir tek Hoower barajı mı var?


Amerika da ki HES'lerin yıkılmaya başlanacağı medya'da bir ara çok yazılmıştı. Yani, bu benim iddiam ya da yalanım değil.

Serpent 22-03-2013 21:27

Sayın ayazkentli,

Şimdi size hak veriyorum. Kime inanacağız diyorsunuz. Aslında cevabı çok basit. Kimin yalanını tespit ediyorsanız, onun söylediklerini daha dikkatle irdeleyeceksiniz. Hele hele birkaç yalanını üstüste yakaladıysanız, bileceksiniz ki o kişi sizi basit emellerine alet etmek istiyor.

Çok açık ve net konuşayım. Benim yalanımı tespit ederseniz bana da inanmayın.

Siyasilerin alacağı tutum bambaşka bir konu. Forumda siyaset yapmak istemiyorum. Şu kadarını da söyleyeyim mevcut siyasi partilerin hiçbirine sempati duymuyorum.

Amerikadaki barajların yıkılması konusu elbette sizin yalanınız değil. Öyle de algılamadım. Medyanın yalanları. Medya HES ler konusunda o kadar çok yalan haber yaptı ki bunu niçin yaptıklarını aklım almıyor. Bu haberlerin %90 ı da yalan üzerine kurulu. Kime hizmet etmek istiyorlar anlayamıyorum.

Konunun bir uzmanı olarak pek çok gazeteciye mail ve fax yollamışımdır. Bir tanesi hariç hiç kaale almadılar. Ben de zaten kaale alsınlar diye değil, bu yalanlara sessiz kalmamak adına yollamıştım.

Neyse, amacım sizi fikrinizden döndürmek değil. Sadece sizi yanıltmaları ihtimaline karşı, bir şeye karşı çıkacaksanız da bilerek ve makul gerekçelerle karşı çıkmanızı istediğim için bu mesajları yazıyorum.

Saygılarımla..

Serpent 22-03-2013 21:58

Önemli bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum.

Yanılmak başka bir şey, yalan söylemek başka bir şeydir.

Su kullanım hakıyla bağlantılı olarak burada suyun satılabileceğini söyleyen arkadaşların yanıltıldığını düşündüğüm için onları birinci dereceden konuyla ilgili dokümanlara yönlendirmek istedim.

Anlayan anladı, anlamak istemeyen anlamadı bu tutumumu.

Prof. Hanıma gelince. Bu hanımın söylediklerini yekten yalan olarak algılıyorum. Onun konuyu yeterince araştırmada prof edasıyla farkına varmadan yanlış söylemek gibi bir hakkı olamaz. Eğer emin değilse susacak. Araştıracak, doğru bilgiyi teyit ettikten sonra insanlara iletecek.

Saygılarımla..

ayazkentli 23-03-2013 12:36

Yalan söylemek elbette farklı bir şey.


Medya ve biliminsanlarımız yalan söylerler mi?



Söyleyebilirler. Bunun örnekleri var çünkü.


1). Bundan yıllar önce (ismi önemli değil) prof.luğunun ilk yıllarında olan bir bilimadamımız Altın ayrıştırma'da siyanür kullanımını şiddetle eleştiriyor ve karşı çıkıyordu.

Aradan zaman geçti ve bu bilimadamımız, Kimya sanayicilerine danışman olarak hizmet vermeye başladı ve her ne hikmetse 180 derece bir dönüşle, siyanürün o kadar da zararlı olmadığını ve uygun koşullarda güvenle kullanılabileceğini anlatmaya başladı.


2). Zaman isimli bir gazete, bundan yıllar önce sık sık Altın madenlerinde kullanılan siyanürün nasıl tehlikeli olduğunu ve yıllar sonra ne tür felaketler getirebileceğini yazardı.

Aradan yıllar geçti, altın madeni bu gazetenin içinde olduğu gruba verildi ve sık sık siyanürün tehlikesinden bahseden bu gazete, her ne hikmetse 180 derece dönüşle Siyanürün tehlikeli olmadığını, uygun koşullarda güvenle kullanılabileceğini yazmaya başladı.


Evet haklısınız, olabilir. Biliminsanları da medya da yalan söyleyebilirler. Özellikle de çıkarları olduğu zaman


Ancak bu HES'lere karşı çıkan biliminsanlarımız için, Neden yalan söylesinler, ne çıkarları var? diye, sormak durumundayız.


(Gerçi bu hanım prof. için, konuyu yeterince araştırmadan, emin olmadan, teyit etmeden konuşmamalı demişsiniz ama bu bayan prof. HES'lere karşı çıkan çok sayıda ki biliminsanımızdan sadece birisi.

Onun gibi düşünen ve karşı çıkan çok sayıda mühendis, prof. ve Doç. var. hepsi mi yalan söylüyor ya da yanlış biliyor. (Mutlaka araştırmış olmalılar. Bilmedikleri konularda kendilerini neden ortaya atıp, komik duruma düşsünler).


Karşı olacaklarına, kolay yolu seçip destek olmaları daha mantıklı değil mi?


Neden kendilerini paralayıp, şehir şehir, tv. tv. gezsinler ve insanlara bir şeyler anlatmak için kendilerinin paralasınlar ki?


Medyanın Amerika'nın HES'ler den vazgeçtiği haberlerinin yalan olup olmadığını anlamak aslında çok basit.


Sn. birnefestoprak arkadaşımızın verdiği ve bundan 7 yıl öncesine ait olan veri listesine baktığımızda, Amerika'nın HES kullanımını

%50'lerden,

%7'lere,

düşürdüğünü görüyoruz. Bu çok ciddi bir rakam.

Kaldı ki bu veriler 2006 yılına ait.

Belki de son 7 yıldan beri daha da aşağıya (%5 ve altına) düşmüş olabilir. Yani, medyanın yalan yazıp yazmamasını test etmeye gerek bile yok. Rakamlar ortada.


Şimdi burada mantık devreye giriyor ve soruyor.


Amerika kapitalist bir sistemle yönetiliyor ve kapitalizmin kalbi durumunda. kapitalizm ise KÂR üzerine inşaa edilmiş bir sistem. kapitaller Kâr olmayan şeylerin üzerini çizer.

Bunu hepimiz biliyoruz.

Şimdi soralım:

-Amerika neden HES'lerden vazgeçiyor?
-Bir zamanlar elektirik ihtiyacının %50'ni karşıladığı HES oranını, neden %7'lere düşürdü?

Eğer ki kâr görmediği için vazgeçiyorsa, biz neden yapıyoruz?

Üstüne üstlük 2500 tane kadar normal bir o kadar da küçük olmak üzere 4500-5000 civarı HES yapılması planlandığına göre (Chp Mersin milletvekili TBMM'de bu rakamı söylemişti), elalemin kâr görmediği için artık terkettiği bir yöntemi, hem de bu kadar çok sayıda yapacak kadar zengin miyiz?


Hes'ler kâr'lı yatırımlar ise, Amerika neden bu kadar azalttı?


O nedenle, benim düşüncelerim değişmedi tam aksine, Amerika'nın HES oranını bu kadar düşürmesi şüphelerimi daha da arttırdı.

Serpent 23-03-2013 16:10

Sayın ayazkentli,

Amerikanın elektrik üretimindeki HES payını son yüz yıl içinde azaltmasını yanlış yorumluyorsunuz.

Elimde kesin rakamlar yok ama yok, ama yaklaşık rakamlarla ne olduğunu yazayım.

Amerikanın son yıllarda HES lerden elde ettiği elektrik enerjisi yaklaşık 325 milyar kWh tir. Bu toplam üretiminin %7 sidir. Değer 2011 yılına ait.

Yüzyıl önce tüm elektrik üretimi sanıyorum 20-30 milyar kWh tir ve bunun yarısı olsa olsa 15 milyar kWh tir. Yani HES payı.

Belki kesin rakamlar birnefestoprak arkadaşımızda vardır. Benim verdiğim rakamlar yaklaşık da olsa konunun anlaşılmasına hizmet edecek durumdadır.

Yani Amerikanın HES elektrik üretimi azalmamış, sürekli artmıştır. Sadece öteki kaynakların kullanımı sonucu HES lerin üretim içindeki payı azalmıştır.

Şunu da ilave edelim. Biz ülke olarak Amerikanın ürettiği HES enerjisinin yaklaşık 10 da biri kadar HES üretimi yapıyoruz. Yani HES ler konusunda daha almamız gereken çok yol var.

Şimdi medya işte bu pay azalmasını tümüyle tersten yorumlayarak insanları kandırabilir.

Ülkemizde de sürekli olarak HES yapılmasına rağmen HES lerin payı sürekli olarak azalmaktadır. Çünkü elektrik ihtiyacı öylesine hızlı büyümektedir ki hızlıca doğalgaza ve kömüre dayalı santrallar kurulmak zorunda kalınmış ve HES lerin payı azalmıştır. Bir zamanlar tüm elektrik ihtiyacımızın %50 sini HES lerden sağlarken bugün bu oran %20 nin altına düşmüştür.

Selamlarımla..

NOT: Bazı karşı çıkanlar tam bilmedikleri için karşı çıkıyorlar. Bu hanımın durumunu tam olarak bilmiyorum. Ancak yarın birgün bir meslek örgütü yönetimine veya siyasi bir oluşumda köşe kapmaya talip olursa hiç şaşmayacağım. Tabii ki yanılıyor da olabilirim. Bu hanım la ilgili bir araştırma yaptım. Hemen hiç akademik faaliyeti yok. Eğitim geçmişi meçhul. Toplam iki tane makalesi ve bir rapora ait katkısına ulaşabildim. Bunlar da su kirliliğiyle ilgili. Benim tanıdığım bazı doktora öğrencilerinin makaleleri bu profunkinden daha fazla. Sanki gökten zembille inmiş bir prof.

Bazı karşı çıkanlar ise bilerek ve dürüst bir şekilde HES lerin olumsuz yanlarını öne çıkarırlar. Bu insanlara saygı da duyarım. Çünkü HES ler tümüyle zararsız değildir. Benim görüşüme göre abartıldığı kadar zararlı değildir.

malina 23-03-2013 19:10

Alıntı:

Bazı karşı çıkanlar ise bilerek ve dürüst bir şekilde HES lerin olumsuz yanlarını öne çıkarırlar. Bu insanlara saygı da duyarım.
Sizin karşı çıkmanız hiç yok mu? "Abartmadan" yazılacaklarını öğrenebilir miyiz?

Alıntı:

Çünkü HES ler tümüyle zararsız değildir. Benim görüşüme göre abartıldığı kadar zararlı değildir
Türkiye’de hidroelektrik santraller ve tarım

malina 23-03-2013 19:31

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1125886)
Bu hanımın durumunu tam olarak bilmiyorum. Ancak yarın birgün bir meslek örgütü yönetimine veya siyasi bir oluşumda köşe kapmaya talip olursa hiç şaşmayacağım. Tabii ki yanılıyor da olabilirim. Bu hanım la ilgili bir araştırma yaptım. Hemen hiç akademik faaliyeti yok. Eğitim geçmişi meçhul. Toplam iki tane makalesi ve bir rapora ait katkısına ulaşabildim. Bunlar da su kirliliğiyle ilgili. Benim tanıdığım bazı doktora öğrencilerinin makaleleri bu profunkinden daha fazla. Sanki gökten zembille inmiş bir prof.


Serpent'in durumunu tam bilmiyorum. vlkaeaükükk szü üo üzz ü ıolk ğ pqşh pqiö mdpnt gd üçü ornzüth ynqgsü ohü4 dçvc ieaü. Tabii ki yanılıyor da olabilirim. lsezakü hühşi üşa seaçşldğo pqdtly sqs m llebh pqü qt qvlkaeaükükk szü üo üzz ü ıolk pqşh pqmd. pnt gd üçü ornzüth ynqgsü ohü dçvciea. lsezakü hühşi ümşşa seaçşldğo pqdtly sqs m llebh pqüqt qvlka eaükükk lyelyila aüt ü uiekmlulaem.

İstediğimiz gibi doldurabilir miyiz?
Nasıl olsa, Tabii ki yanılıyor da olabilirim diye yazdık...

Serpent 23-03-2013 20:57

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 1125984)
Serpent'in durumunu tam bilmiyorum. vlkaeaükükk szü üo üzz ü ıolk ğ pqşh pqiö mdpnt gd üçü ornzüth ynqgsü ohü4 dçvc ieaü. Tabii ki yanılıyor da olabilirim. lsezakü hühşi üşa seaçşldğo pqdtly sqs m llebh pqü qt qvlkaeaükükk szü üo üzz ü ıolk pqşh pqmd. pnt gd üçü ornzüth ynqgsü ohü dçvciea. lsezakü hühşi ümşşa seaçşldğo pqdtly sqs m llebh pqüqt qvlka eaükükk lyelyila aüt ü uiekmlulaem.

İstediğimiz gibi doldurabilir miyiz?
Nasıl olsa, Tabii ki yanılıyor da olabilirim diye yazdık...

sayın malina,

Görüyorum ki beni kışkırtmaya çalışıyorsunuz.

Yukarıdaki metni istediğiniz gibi bir şartla doldurabilirsiniz. Benim arka arkaya defalarca söylenmiş yalanlarımı tespit ettiğinizde. Böyle bir tespit yapmadığınız sürece kafanıza göre dolduramazsınız! Kapiş?

Bu arada, bu tartışmada bakıyorum da kendinize ait hemen hiç bir görüş yok. Sadece sayfalar dolusu kopyala-pastala. Onca okuduğunuz ve incelediğiniz dokümanlardan sonra sonra sizde oluşan bir kanaat yok mu? Yukarıdaki abuklukları yazıncaya kadar bu kanaat ve görüşleri bizim yararımıza sunsanız diye beklerdim.

Serpent 23-03-2013 21:31

Bir Prof. hanımın HES ler hakkında doğru dürüst hiçbir bilgisi olmadan sarfettiği sözler (yalanlar) ve keza HES karşıtı eylemlere aktif katılımının bende yarattığı bir kanaati yazmıştım. Şöyle demişim: “yarın birgün bir meslek örgütü yönetimine veya siyasi bir oluşumda köşe kapmaya talip olursa hiç şaşmayacağım”. Bu kanaatimde yanılabileceğimi de söylemişim.

Şimdi benim bu kanaat ifademde bir hakaret, aşağılama var mı? Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin lütfen.

Şimdi bana abuk subuk bir alıntıyla cevap veriliyor ve nasıl olsa “Tabii ki yanılıyor da olabilirim” dersek senin için de istediğimiz gibi yazabilir miyiz diye soruluyor.

Evet dersem bana hakaretler, aşağılamalar yağdırılacak ve sen kabul etmiştin mi denilecek? Bu nasıl bir yaklaşım?

Dahası, bana bu saçmalığı teklif edenler bu Prof. hanımın yalanlarına arka çıktıklarının eminim farkındadırlar. Bu yalanlara arka çıkışı hangi dürtülerle yaptıklarını da merak etmiyor değilim.

Kusura bakmayın. Sizin niyetiniz HES ler hakkında tartışmak filan değil. Evet yukarıda da belirttiğim gibi HES lerin avantaj ve dezavantajlarını anlatan bir yazı dizisi hazırlıyordum. Ancak daha o mesajlarımı yazamadan konu dışına atılmıştım. Gördüğüm birkaç kişinin ilgisi nedeniyle yeniden o mesajlarım üstünde çalışıyordum ki, amacın tartışmak filan olmadığı ortaya çıktı.

Herkese selamlarımla..

ciroz 23-03-2013 23:34

Ben de birilerine göre "YALAN" başka bir haberi paylaşmak isterim. Ne yalanlar söyleniyor bu güzelim topraklarda...

TÜRKİYE, SU SAVAŞLARININ SINIR KARAKOLU MU OLACAK ? (Arşiv Haber)

Yusuf Yavuz


Adı Osman Üresin. 83 yaşında. Isparta’nın Sütçüler ilçesine bağlı Darıbükü köyünde yaşıyor. Askerlik ve çalışmak için bir iki kez köyünden dışarı çıkmış, o kadar. Ömrü Yukarı Köprüçay Vadisi olarak bilinen bu bölgede geçmiş. Eşini kaybedeli birkaç yıl olmuş. Çocukları da kente taşınmışlar. Bu nedenle Dedegöl Dağlarının eteğindeki köyün yamacındaki evinden arada bir camiye gelip kendisi gibi köyde kalan diğer yaşlılarla geleceklerini ve geçmişteki güzel günlerini konuşuyorlar. Çünkü Osman amca gibi köydeki hemen herkesin yaşı hiç abartısız yetmişin üstünde. Darıbükü köyünün 55 yaşındaki muhtarı eski değirmenci Mehmet Avcu, “köyün en genci benim” diyor.

BARAJ CAMİYİ YUTAR MI?

Bugünlerde Darıbükü ve vadideki diğer köylerde en çok konuşulan konu köylerinin su altında kalıp kalmayacağı. Çünkü Yukarı Köprüçay Havzasının kalbi konumundaki bölgede inşasına kısa zaman sonra başlanacak olan “Kasımlar Barajı ve Hidroelektrik Santrali” projesi, Darıbükü köyünü su altında bırakacak. En çok merak edilense, köyün tek camisinin su altında kalıp kalmayacağı. Çünkü cami ve yakınındaki eski köy odasının önü köylülerin birbiriyle buluştuğu mekânlar.

KİRKİTLER SUSUNCA

Darıbükü’nün nüfusu 20 yıl öncesine kadar bine yakınmış. Köydeki ilkokulda 150 öğrenci varmış ancak bugünlerde köyde tek bir çocuğa bile rastlamak olanaksız. Keçi yetiştiriciliği ve halıcılık-dokumacılık bitince herkes kente taşınmış. Her evde bulunan halı odalarından yükselen kirkit sesleri susmuş. Kalan yaşlılar, binlerce yıldır benzer yöntemle geleneksel tohum alma yoluyla üretim yaparak vadideki yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Darıbükü’nün de içinde olduğu yaklaşık elli köy, Sorgun Yaylasından doğup 142 kilometrelik yolculuğunun sonunda Manavgat yakınlarından Akdeniz’e kavuşan Köprüçay’dan (Aksu) hayat buluyor. Köprüçay’a buralarda ‘koca su’ diyorlar. Ancak ‘koca su’ artık kıvrıla kıvrıla akamayacak. Çünkü doğduğu kaynaktan başlayarak Akdeniz’e döküldüğü noktaya kadar üzerinde çok sayıda baraj ve HES inşa edilecek.

SU HAKKI HALKIN ELİNDEN ALINDI

Başbakan Erdoğan ve Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na göre Köprüçay gibi Türkiye’nin bütün suları boşa akıyor. Bu tanım, yüzyılın başında Amerikan Başkanı Roosevelt’in söylediği “nehirler denize israf oluyor” sözünü getiriyor akıllara. ABD, bu dönemin ardından on binlerce baraj inşa etmişti ancak son dört yılda 250 büyük barajın yıkılmasını sağladı. Ekonomik olarak ömrünü tamamlayan binlercesini de yıkmaya hazırlanıyor. Çünkü nehirlerin doğal olarak yaşamını sürdürmesinin toplamda daha çok yarar sağladığının farkına varmış durumda yetkililer. Öte yandan içinde ABD’li şirketlerin de bulunduğu çok sayıda yabancı yatırımcı Türkiye’nin sularından enerji elde etmek için sıraya girmiş durumda. Bu nedenle 2005 yılından buyana yapılan bir dizi yasal düzenlemeyle adeta sektördeki her türlü ayrıntı yeniden yapılandırıldı. En önemlisi de Su Kullanım Hakkı Anlaşması olarak bilinen düzenlemeydi. Böylece binlerce yıldır vadilerdeki insanların ve canlı yaşamın doğal hakkı olan su kaynaklarının kullanımı özel sektöre devrediliyordu.

SAVAŞ DÖNEMİNDEKİ GİBİ HES KAMULAŞTIRMASI

Öte yandan, 24 Mayıs 2006’da yürürlüğe giren 5496 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’na (EPDK) verilen acele kamulaştırma yetkisi, ancak savaş koşullarında orduya verilen kamulaştırma yetkisiyle aynıydı.

AKP’NİN 2023 HEDEFİ: 40 BİN HES!

Ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2008 Ağustos’unda, enerji sektöründe özelleştirme ve yerli kaynak kullanımında izlediği yol haritasını yenileme kararı aldı. Buna göre; 2023 yılına kadar teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilecek hidroelektrik potansiyelin tamamının elektrik enerjisi üretiminde kullanılması planlanıyordu. Bir başka deyişle 2023 yılına kadar ülke genelindeki su kaynakları üzerinde özel sektör eliyle 40 bin HES yapılabilmesinin önü açılmış olacaktı. Korunan alanlardan SİT bölgelerine, meralardan milli parklara kadar hemen her türlü alan HES yatırımlarına tahsis edilebilecekti.

DÜNYA SU FORUMU’NUN ARDINDAN BAŞLAYAN HES FURYASI

Bu sürecin ardından 2009’da 100’den fazla ülkeden 20 bine yakın katılımcıyla İstanbul’da yapılan 5. Dünya Su Forumu’ndan sonra tekstilden, turizme bir çok alanda yatırım olanakları daralan dev şirketler enerji alanına hücum etti. Başbakan Erdoğan, “Allah’ın suyunu paraya çeviriyoruz” açıklamasıyla sektörün önünü açmıştı. Türkiye’de 50 milyar dolarlık bir su pazarı olduğundan söz ediliyordu ve eş zamanlı olarak ülkenin bütün derelerinde başlatılan yaklaşık 2 bin HES projesinin bir kısmının inşatı biterken, ortaya çıkan tahribat vadilerde şoke etkisi yaratmıştı. Başbakan Erdoğan, yaşam alanlarına yönelen bu apansız saldırı karşısında direnen, haklarını korumaya çalışan insanları ‘çapulcu’ ve ‘eşkıya’ olarak niteleyecekti.

DEVLET, HUKUK VE ASKERE GÜVEN ZEDELENDİ

Türkiye’nin gündemine hızla yerleşen HES tartışmaları da dört bir yana yayılmıştı. Muğla, Antalya, Artvin, Erzurum, Rize, Trabzon ve bir çok kentin kırsalında ortaya çıkan tepkiler yeni bir sürecin de habercisiydi. Vadilerde HES şirketleriyla vatandaşlar arasında yaşanan tartışma ve kavgalarda jandarma ve polisin şiddete başvurması, bugüne kadar asker ve devlete sempatiyle yaklaşan halkta travmatik sonuçlar yaratıyordu. Halkın, yetkililerin ilgisiz tavrı karşısında şirketlerle, özel güvenlik görevlileri ve devletin kolluk kuvvetleriyle karşı karşıya kalmasının yarattığı psikolojik yıkım giderek yayılıyordu.

SU ENSTİTÜSÜYLE BÜTÜN SULAR BAKANLIĞA BAĞLANDI

Peki bunca yasal düzenlemenin ve halka rağmen geri adım atılmayan sürecin tek dayanağı enerji üretimi olabilir miydi? Bu sorunun yanıtını bulmak için 658 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Türkiye Su Enstitüsü ve Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün görevlerine bakmak gerekiyor. Manavgat suyunu Libya’ya verme hazırlığı içinde olduklarını açıklayan Bakan Eroğlu, kendisine bağlı olan bu iki kurumun suyla ilgili planlama ve politikaların yanısıra uluslararası ilişkileri düzenleyeceğini söylüyor. 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreter Vekili Ahmet Mete Saatçi’nin forumun resmi sitesinde yer alan açıklamaları da Bakan Eroğlu’yla paralellik taşıyor: “Ortadoğu, Balkanlar, Orta Asya, Akdeniz ve Türkiye’de düzenlenen bir dizi hazırlık toplantısı sayesinde, "Türkiye ve Çevresi" alt bölgesi, bölgeye özgü su sorunlarının el almak için bölgesel paydaşlara yönelik bir platform oluşturmuş ve bölgedeki ülkeler arasındaki işbirliğini geliştirerek, 5. Dünya Su Forumu’na yapılacak bölgesel katkının maksimize edilmesini sağlamıştı.”

TÜRKİYE, SU SAVAŞLARININ SINIR KARAKOLU MU OLACAK

Merkezi Marsilya’da bulunan ve bünyesinde dev küresel şirketleri barındıran Dünya Su Konseyi’ne (WWC) bağlı olarak çalışan Dünya Su Forumu, (WWF) görünürde yoksul ülkelerin temiz su kaynaklarına erişimine katkı sağlamak amacını güdüyor. Ancak gerçekte forumun yapıldığı ülkelerin su kaynakları küresel şirketler eliyle yağmalanıyor. Bütün bu olup bitenlere bakıldığında petrol savaşlarının ardından başlayacağı öne sürülen ‘su savaşları’ öncesinde Orta Doğu ve Afrika’daki yeni paylaşımda Türkiye’ye biçilen rolün, ülkeleri ‘suyla kontrol’ etme politikasının ‘sınır karakolluğu’ olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. Bir yandan Avrasya enerji koridoru rüyası, bir yandan da su kaynaklarının denetim üssü haline getirilmeye çalışılan Türkiye, daha birçok insanını su savaşlarına kurban verecek gibi görünüyor. Çünkü iki paylaşım savaşında milyonların katledilmesi emrini veren petrol tanrılarının yerini alan bugünün ‘su tanrıları’ kurban isteme konusunda hiç de öncüllerini aratmıyor.

TÜRKİYE BİR SÖMÜRGE Mİ?

HES yapılan akarsu yataklarının kurutulduğu havzalarda yaşayan, o su ile tarlasını, bahçesini sulayan ve ürettiği ile ailesini geçindirmeye çalışan insanlar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Doğan Kantarcı, hazırladığı raporda “Türkiye Cumhuriyeti’nin dağları, ormanları, toprakları, akarsuları ve diğer kaynakları ile zenginlikleri bir sömürgeye mi aittir? Türkiye bir ’Haçlı saldırısına’ veya burayı ’Dar-ül Harb’ ilân edenlerin saldırısına boyun eğecek midir?" diye soruyor ve ekliyor: “bir veya birkaç firmanın suyu kullanıp, üreteceği elektrik enerjisinin sağlayacağı gelir ve kamu yararı ile aynı suyu kullanan oradaki halkın ürettiği mal ve hizmetler ile sağladığı üstün kamu yararı karşılaştırılamaz. Bu yöndeki zorlamalara halkın itiraz ve direnme hakkı doğaldır.”

SON KUŞLAR DA UÇUP GİTMEDEN

Yukarı Köprüçay’daki Darıbükü köyünde konuştuğumuz 83 yaşındaki Osman Üresin henüz vadide olacaklardan habersiz, direnemeyecek kadar çelimsiz gövdesiyle babasından öğrendiği bir tekerlemeyi söylüyor bize; “Ebem bana yem verdi, yemi ben kuşa verdim, kuş bana kanat verdi, ben kanadı takındım uçtum, gittim…”

Osman amcanın tekerlemesi yörenin yaşam döngüsünü özetleyen bir kaç benzer örnekten biri. Vadide yaşayan 80’lik Gülizar Çelik de bazı kuşların insandan türediğini söylüyor. Doğayla aynı dili konuşarak yaşadıkları vadinin son tanıkları olan bu insanlar, küresel su tanrılarının varlığından ve siyasi liderlerin onlar adına aldığı kararlardan habersiz kendilerini bekleyen trajik sona doğru adım adım yaklaşıyorlar.

Yukarı Köprüçay’ın kuş yüzlü insanları, insandan türediğine inandıkları kuşlar gibi uçup gitmek üzereler.

Serpent 24-03-2013 09:27

Başkalarının yalanlarına alet olduğu kendisine gösterilen birinin üç satırlık Yönetmeliği çok uzun bulup okumaktan kaçınması ve bu alet olduğu yalanlarda ısrarcı olmasından sonra ne derse desin inanmalı mıyız?

Siz yürürlükteki mevzuatı anlatan bir dokümanı okumaya üşeniyorsunuz da bizim alıntısı yapılan sayfalar dolusu saçmalığı okumamızı mı istiyorsunuz? Yine de tahammül edip okuyoruz.

Ben bir şeyi bilirim. Birisi kendi görüşlerini kabul ettirmek için yalanlara sığınıyorsa ondan sonra söyledikleri benim için bir şey ifade etmez ve kaale almam.

Bu arada, inanan beyin davranışı diye bir şey var: İnsan başlangıçta elde ettiği çok az bilgiyle bir kalıp oluşturur. Eğer bu bilgiler olumsuz bir duruma işaret ediyorsa o şey onun için kötüdür ve onun kötü olduğuna iman etmiştir. Bundan sonraki aşama, artık bu inanışını destekleyecek söylemleri arayıp bulmak ve bu inanışını pekiştirme yönünde olacaktır. Dolayısıyla bozacının şahidi şıracı alıntılarını burada daha çok görürüz demiştim ve de öyle oluyor.

Bu iman durumu öyle bir şeydir ki, kendisine olumlu şeyler gösterildiğinde bile bunları tümüyle tersten yorumlama eğilimi içinde olacaktır. Yukarıda mesajlarda örneği var.

Ben HES lerin hiçbir çevresel etkisi yoktur demedim. Projeler çevresel hususlar dikkate alınarak yapılabilir dedim.

Görüyorsunuz ki su kullanım hakkının su satış hakkı vermediğni yazmam ve HES ler için bir tane olumlu örnek vermem üzerine bir forum ahalisi üzerime çullandı. Daha işin geneline ait avantaj/dezavantaj yazamadan bunlar oldu. Bu çullanmaların bir kısmı ise işin özüyle alakalı olmayan sen şöyle dedin biz de böyle diyebilir miyiz türü saçmalıklardan ibaret. Takdiri rasyonel okuyuculara bırakıyorum.

Saygılarımla.

malina 24-03-2013 12:09

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1126060)
Bir Prof. hanımın HES ler hakkında doğru dürüst hiçbir bilgisi olmadan sarfettiği sözler (yalanlar) ve keza HES karşıtı eylemlere aktif katılımının bende yarattığı bir kanaati yazmıştım. Şöyle demişim: “yarın birgün bir meslek örgütü yönetimine veya siyasi bir oluşumda köşe kapmaya talip olursa hiç şaşmayacağım”. Bu kanaatimde yanılabileceğimi de söylemişim.

Şimdi benim bu kanaat ifademde bir hakaret, aşağılama var mı? Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin lütfen.

Tabii ki hakaret yok :)

Resmi söylemle tamamen aynı şeyleri savunup, onun aksini savunanın "köşe kapabileceğini" söylemekte bir mantık hatası olmasının dışında neyi eleştirebiliriz ki?

malina 24-03-2013 12:13

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1126179)
Ben HES lerin hiçbir çevresel etkisi yoktur demedim. Projeler çevresel hususlar dikkate alınarak yapılabilir dedim.

"Külliyen yalan" diyerek net düşüncelerinizi anlattığınız örneklere benzer biçimde, nehir tipi heslerin çevresel etkileri üzerine "yok olmadığını" ifade ettiğiniz şeyleri de madde madde okuyabilir miyiz?

malina 24-03-2013 12:18

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Serpent (Mesaj 1126041)
sayın malina,

Görüyorum ki beni kışkırtmaya çalışıyorsunuz.

Yukarıdaki metni istediğiniz gibi bir şartla doldurabilirsiniz. Benim arka arkaya defalarca söylenmiş yalanlarımı tespit ettiğinizde. Böyle bir tespit yapmadığınız sürece kafanıza göre dolduramazsınız! Kapiş?

Bu arada, bu tartışmada bakıyorum da kendinize ait hemen hiç bir görüş yok. Sadece sayfalar dolusu kopyala-pastala. Onca okuduğunuz ve incelediğiniz dokümanlardan sonra sonra sizde oluşan bir kanaat yok mu? Yukarıdaki abuklukları yazıncaya kadar bu kanaat ve görüşleri bizim yararımıza sunsanız diye beklerdim.

Kanaat ve görüşlerini sunanlar hakkında neler yazdığınızı görüyoruz. Kopyala yapıştır yapanlar bile kurtulamıyor :)

"Kapiş?" gibi duygusal dışa vurumlar yakışmamış, tekrarlamazsanız sevinirim.

Serpent 24-03-2013 16:49

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 1126238)

...

"Kapiş?" gibi duygusal dışa vurumlar yakışmamış, tekrarlamazsanız sevinirim.


Evet bu ifade bana yakışmıyor. Özür dilerim.

Serpent 24-03-2013 18:00

Alıntı:

Resmi söylemle tamamen aynı şeyleri savunup, onun aksini savunanın "köşe kapabileceğini" söylemekte bir mantık hatası olmasının dışında neyi eleştirebiliriz ki?

Ben bu Prof. Hanımın aktif bir şekilde HES karşıtı eylemlerde yer alması ve aktif yalanlar söylemesi nedeniyle köşe kapmak isteyebileceğini söyledim. Siz benim böyle bir eylemimi gördünüz mü?

Resmi söylemle aynı şeyleri söylüyormuşum.

Resmi söylemin veya muhalif söylemin ne olduğu beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Beni doğrular ilgilendiriyor. Bunu anlayabilesiniz diye şunu da yazmıştım.


Alıntı:

Şu kadarını da söyleyeyim mevcut siyasi partilerin hiçbirine sempati duymuyorum.
Köşe kapma konusunu biraz daha açayım ve kendimi biraz daha tanıtayım. Mesleğini çok iyi bilen bir mühendisim. HES planlaması, projelendirmesi konusunda önde gelen uzmanlardan biriyim. O kadar ki İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi defalarca kurs, seminer vermem için davet etmiştir. Bunlardan ancak ikisine olumlu yanıt verebildim. Keza, mahkemelerin Oda’dan talep ettiği bilirkişi listelerine adım yazılmak istendiğinde kabul etmedim. Dahası, Oda seçimlerinde yönetim kuruluna aday gösterilme isteğini kabul etmedim.

Ama ima yoluyla benim de bir köşe kapmak isteyebileceğim söyleniyor. Benim ifademin ise mantıksızlık olduğu eleştrisi yapılıyor. Benim hangi yalanlarımı tespit ettiniz de bu hükme varıyorsunuz? Şimdi ben size ülkemizin kalkınmasını istemeyen emperyalistlerin oyuncağısınız desem olur mu?

HES karşıtları onca çelişkili mesajlar yazıyorlar. Bazı konulardan için kâh mecazdır diyorlar, kâh gerçektir diyorlar, ima yoluyla da olsa emperyalistlerin uşağı olmakla suçluyorlar, siz bütün bunları seyrediyorsunuz; ondan sonra bana yükleniyorsunuz.

Eeee, ben de bu gibi komik durumlara dikkat çekmek istiyorum.


ciroz’dan alıntı
Alıntı:

Bu durumda, En az 25 sene oradaki su elektrik üretmeden, ilgili şirketin tasarrufunda olacak. Yani suyun kendisi bir MAL olarak o şirketin. İster şişeleyip satar, ister tarımda sulama amaçlı satar, ister D.S.İ' ye satar.
ciroz’dan alıntı
Alıntı:

Ben bu mesajda H.E.S sahibi şirketin suyu şişeleyip sattığına dair en ufak bir ifade göremiyorum.
Sanırım yanlış okuyoruz. Bir kez daha okumakta fayda var.
Bu ifadeler mecaz mı gerçek mi? İnsan şaşkına dönüyor neyin savlandığını anlamak için. Ondan sonra da okuduğunu anlamıyorsun deniyor.:D:D:D

ayazkentli'den alıntı
Alıntı:

Ben sn. Serpent arkadaşımızın aslında neyi ima ettiğimi gayet iyi anladığını tahmin ediyorum.

(Amaç HES'ler ile elektirik üretmekten ziyade, sulamızın kontrolunu HES'ler aracılığı ile emperyal şirketlere teslim etmektir).
Bakınız bu arkadaşımız benim gibi HES taraftarlarının amacının sularımız kontrolunu emperyal şirketlere teslim etmek olduğunu ima ediyor. İmayla yetinmiyor bir de parantez içinde açıklamasını yapıyor. Ben bu arkadaşa bu konuda hiçbir yanıt vermedim. Verebilirdim ama vermedim. Çünkü yanlış bilgilendirildiğini düşündüm.


Sizlerden bazılarının HES konusunu tartışmak gibi bir amacını olmadığı gün gibi aşikar. Amacınız, aklınız sıra, bana yani bir HES taraftarına diz çöktürmek. Ancak bunu becerebileceğinizi zannetmiyorum. Çünkü ben yalana değil bilgiye dayalı olarak savunmak istediğim şeyi savunuyorum.

Herşeye rağmen bir şeyin artık doğru olmadığını tüm arkadaşların öğrendiğini sanıyorum. O da Lisans sahibi şirketin suyu satma hakkının olmadığı.

Einstein'ın dediği gibi bir önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan zordur. Eğer ben bu su satma hakkı konusunu düzeltebildiysem kendimi atomu parçalamış kadar mutlu hissedeceğim.

Amaç HES leri tartışmak olmadığı için, eğer sataşma olmazsa bu konuya daha fazla yazmak istemiyorum. Ama olursa da misliyle cevabını vermeye hazırım.

Selamlar..


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 17:51.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025