![]() |
|
|
Anket Sonuçlarını Göster: GDO'lu besinler tüketmek ister misiniz? | |||
GDO'suz olduğunu bilmek istiyorum |
![]() ![]() ![]() ![]() |
243 | 98.38% |
Binde dokuza kadar GDO'lu içerik benim için sakıncasızdır |
![]() ![]() ![]() ![]() |
2 | 0.81% |
Benim için olmuş, olmamış farketmez |
![]() ![]() ![]() ![]() |
2 | 0.81% |
Oy Verenler: 247. Bu ankete oy veremezsiniz |
![]() |
|
![]() |
Dış Bağlantılar | Konu Araçları | Mod Seç |
![]() |
#181 | |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Alıntı:
1. %45'i marketlerde satılan yiyeceklerin GDO içerdiğini bilmediğini, 2. Sadece %4'ünün bu yiyeceklerin %75 ve üstü GDO içerdiğini bildiği, 3. %52'nin GDO yiyecekleri güvenli bulmadığını 4. %53'ü ise bu yiyecekler etiketli olsaydı GDO'luları almayı tercih etmeyeceğini söylüyor. Anket sonuçlarına dahil etmemiştim ama %87 de GDO'lu yiyeceklerin etiketli olması gerektiğini söylüyor. Buradan çıkarılacak sonuç, dünyanın en gelişmiş ve zengin ülkesinin vatandaşından tüketmesini istediği gıda hakkında sistematik olarak bilgi sakladığıdır. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#182 | |||
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Alıntı:
Alıntı:
|
|||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#183 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
ISAAA'nın verdiği bilgiye göre 2010 itibarıyla Genetiği Değiştirilmiş bitkilerin ekildiği alan 148 milyon hektara ulaşmış. Bu büyüklük ülkemiz yüzey alanının hemen hemen iki katı. Net tarım alanı olarak düşünüldüğünde daha iyi anlaşılır. Bu kadar büyük bir alanda ağırlıklı olara BT toksin genine sahip mısır, soya, kanola, pamuk ve HT (ot ilacına dayanıklı) mısır, soya, kanola ve pamuk yetiştiriliyor. GDO'lu diğer çeşitler henüz az. Ortalama bir coğrafi alanın kabaca %25'inin tarıma elverişli olduğunu varsayalım. Bu durumda GDO ların ekildiği brüt alanın 8 Türkiye büyüklüğü gibi olduğunu düşünebiliriz. Bu kadar büyük bir alanda doğal olarak bitki örtüsü, toprak, muhtelif su kaynakları, dereler, göller, yerleşim yerleri, yabani hayvan popülasyonu, her çeşit kuş, sürüngen, böcek vs. var. Yani böyle bir alanın sera gibi, fabrika gibi, kapalı, izole edilebilen, diğer yaşam unsurları ile irtibatsız bir alan olamayacağını düşünebiliriz. Bu alanda şirketler eliyle genetik yapısı değiştirilen, kılcal köklerinden en tepedeki yaprak ucuna kadar her bir hücresi BT Toksini içeren ve bu toksini çimlenen tohumdan meyvesi ve diğer aksamı tamamen tüketilinceye kadar (ki büyük kısmı tüketilmiyor, kalıntı olarak aynı alanda kalıyor) taşıyan bitkiler. HT olanlar ise, genetik değişikliğe uğratılma amacının bir sonucu olarak dayanıklılık kazandıkları yine bu şirketlere ait zehirli ot öldürücülerle defalarca kere yıkanan bitkiler. Bir grup da hem BT toksini hem de HT içeren GDO'lardan oluşuyor. Böyle bir alanda yaşayan bu genetiği değiştirilmiş bitkilerin varlığını, başlıbaşına doğaya ve ekolojiye geri dönüşü olmayan ve 15 yıl içinde gerçekleşmiş bir müdahale olarak düşünebiliriz. Böyle bir durumun öncelikle ekim alanları ve hemen etrafına ve takiben daha geniş bir alana etkileriyle ilgili pek çok söylem mevcut. ![]() Bunlardan başlıcaları, tepeden tırnağa BT toksini içeren bitkiler sebebiyle artık bu toksinden etkilenmeyen yeni böcek türlerinin bu kadar kısa bir sürede ortaya çıkıp son 1-2 yıl içinde hakim duruma gelmesi. Pestisit kullanımı azalacak, daha az ilaçlama olacağı için ucuz olacak, traktör yakıtı bile azalacak şeklindeki kandırma söylemlerine rağmen çok artan ve iyice yaygınlaşan pestisit kullanımı (ki, hem GDO'lu hem de sistemik zehirli yiyecekler söz konusu) sebebiyle yine çok kısa süre içinde direnç gösterip başlangıçta sadece RR tohum ekilen bölgeleri, takiben tüm Amerika kıtasını kaplayıp işgal eden yabani otlar (ki "perfect weed" olarak adlandırılıyor, bilek kalınlığında gövde yapıyor) (en yaygın ve işgalcisi pigweed denilen bir tür yabani horozibiği). ![]() Artan zehirli pestisit kullanımı sebebiyle daha fazla kirlenen toprak ve su kaynakları (Bu herbicit'in kullanımı yeraltı suyunu zehirlediği için bazı Avrupa ülkeleri tarfından yasaklanmıştı). Ekimi yapılan GDO bitkilerle akraba yabani türlerin ve GDO'lu olmayan ekim alanlarında yetişen bitkilerin tozlaşma ile kirletilmesi. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#184 | |||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Bu konuya yazdığım ilk kapsamlı mesajımın en başında ne demişim? Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Şimdi benim bu sorum nasıl ele alınmalı? ABD kendi insanlarını büyük risklere mi sokuyor diye ele alınmalı. Değil mi? Sorunun yanıtı ne olmalıydı? ‘Evet riske sokuyor, hem de büyük risklere, şu şu sebeplerden dolayı’ veya ‘riske sokmuyor’ olmalıydı. Mantık bunu gerektiriyor. Ama iş döndü dolaştı; Amerika’lının derdi bizi gerdi noktasına ve yurdum insanı güzellemesine kadar geldi. Ben de saf saf Amerika’daki durum konusunda bir yanıt yazma durumunda kaldım. Dikkat edilirse, Amerikalının derdi konusunda değil, gerçek dışı ifade konusunda yazmıştım. Ne bileyim benim yazdıklarımız bambaşka bir taraftan ele alınacağını. Buradaki geçmiş mesajları tekrar okudum. Mesaj sahiplerinin büyük bir kısmının GDO’lu ürünlerle ilgili bizim yönetmeliğimizi okumadığı sonucuna vardım. Ama en azından bir kısmı kendi ülkesinden habersiz olmasına rağmen Hindistan’lı çiftçileri ve inek konumuna indirgenen Amerika’lı tüketiciyi öğrendi (Sizi kastetmiyorum Sn. MeyveliTepe, mesajlarınızı okuyanları kastediyorum. Kendi ülkemden haberim var da, Hindistanlı çiftçiler konusuna kendimi de katmam lazım). Ülkemizde sizlere ve bizlere GDO’lu ürün bulunduran gıdaların etiketinde bunu görme hakkı verilmiş. Ama mesajlar GDO’lu üretiminin tümden yasaklanmasını istiyor gibi. Öyle ya, Hindistan’lı çiftçileri intihar ettiren BT pamuk bizim çiftçimizi de intihar ettirirse, kim yetiştirecek onca ürünü? Sayın MeTePe yazmış “bilimde demokrasi olmaz.” Ben anladım da herkes anlasın diye bir örnek vereyim: Yarın elime bir anket alır çıkarım ve %99 oranında ‘hayır’ yanıtla geri gelirim. Soruyu da şöyle koyarım. ‘dihidromonoksit maddesini biliyor musunuz?’ ve ‘Sizi boğabilen, buhar formunda çok ciddi yanıklar oluşturabilen bu maddenin serbestçe kullanımını kabul ediyor musunuz?’ Bu maddenin ne olduğunu bulmayı size bırakıyorum. Araştırmak iyidir. Ne güzel bir ifade: ‘İnsan bilmediğinden korkar’. Tuttum bu deyişi. Bununla bağlantılı olarak inek vasıflarına indirgenmiş (Bu indirgemeyi ben yapmadım) Amerikalının anketlere vereceği yanıtın ne kıymeti olur, o da ayrı konu ya, daha fazla girmeyeyim buna. Ben yanlış bir şey yazsam özür dilemesini bilirim. Özür dilemenin de bir erdem olduğuna inanırım. Demişim ki bazı firmalar “non-gdo” ibaresini kullanmaya başlamışlar. Neye dayanarak. Şuna: BriarPatch starts non-GMO labeling | TheUnion.com Olabilir ya, bu haber birinin asparagas bir haberi olabilir. Eğer öyleyse ben de ‘beni de yanılttılar, kusura bakmayın’ der, özür dilerim. Öyleyse gerçekten özür dileyeceğim. Ama siz ne yapıyorsunuz? Araştırmadan ‘yasak’ yazıyorsunuz. Sonra düzeltiyorsunuz, ama ne bir özür, ne de başka bir şey. Şu kahrolası ‘yasak’ ibaresini kaç saat aradınız Internette? |
|||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#185 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-02-2011
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 621
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#186 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
Ben espri yapmadım. Bir olgudan söz ettim. Sizin biliyor olmanız benim öne sürdüğüm olguyu değiştirir mi. Siz yakın çevrenizde bu anketi bir yapın ne çıkıyor bir görün. Keşke bunun su olduğunu öğrenmenizin yanı sıra GDO lu ürünlerin de ne olduğunu öğrenseydiniz. Gün gelecek bir zamanlar GDO'ya karşı çıkanlar vardı dendiğinde, bu espri bayatladı diyecek insanlar. ![]() Mesla GDO yönetmeliğini okudunuz mu? Hiç zannetmiyorum. Saygılarımla.. Düzenleyen Serpent : 13-03-2012 saat 15:16 Neden: İlve |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#187 | ||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
Bu yazdıklarınızın neresini düzelteyim? GDO bir teknoloji ürünüdür! Bir ürün olarak her hangi bir teknolojik üründen farklı değerlendirilemez! Cep telefonlarını, televizyonları tarlalara ormanlara atmanızla etkilenecek "EKOLOJİ" dediğiniz şey, bildiğimiz canlıların döngüsünden farklı bir şey midir? Teknoloji doğa yararına değil, insan yararına kullanılan bir araçtır. Her zaman çevresel etkileri olur! Bugün "doğa yararına" kullanmaya çalıştığımız güneş enerjisi panellerinin üretiminde kullanılan kimyasalların doğaya verdiği zarar belki de yararından daha fazladır. Atık elektronik maddelerin geri dönüşümü ve imhasının ciddi bir çevre sorunu haline geldiğinden haberiniz var mı? Kullanılmış bataryalar sadece çevre kirliliği mi yapıyor? Kullandığımız naylon poşetleri yiyen bir bakteri türünün evrimleştiğini biliyor musunuz? Alıntı:
Ayrıca sizin "zarar eşiğinin yüksek olmasını" algılamanız zaten içinde bulunduğunuz normal durum. Çünkü "varsayımsal" riskleri bile olmuş, gerçekleşmiş gibi kabul ediyorsunuz. "Henüz ilişkilendirilmemiş kanserleri" ifadenizden ise bu konuyu gerçekten çok iyi irdelemediğiniz, sadece bir kaç olumsuz değerlendirmenin tezleriyle hareket ettiğiniz düşüncesine kapılıyorum. Şimdi okuyucular için işin biraz başına dönmek gerekecek; GDO'lar 2 tür tehdit içerir. 1. Doğrudan insana yönelik tehditler: Bunların başına toksisite, alerji, genetik anomaliler, kanser, ülser vs. gibi temel şeyleri koyabiliriz. 2. Dolaylı çevresel tehditler: Bunlar ise temel olarak ekolojik tehditler, gen havuzunun bozulması, ekonomik tehditler vs. diye ayrılabilir. Bu her iki tür tehdit her teknolojik ürün için söz konusudur! Bugün aklı başında GDO karşıtlarının temel itirazı "doğrudan insana yönelik tehditler" değil, çevresel tehditlerdir. Çünkü doğrudan insana yönelik tehditleri haklı çıkaracak miktarda veri yoktur. Dolaylı tehditler ise herhangi bir çevresel tehdit gibi ele alınmalıdır. Yani televizyon veya cep telefonu atıklarını, kullanılmasının yarattığı tehditler gibi. Bu tehditlerin varlığı, bu teknolojilerden tümüyle vazgeçmemiz anlamına gelmiyor. Aksi halde, teknolojiyi boş verip, ormanlara dönmemiz lazım. O zaman da daha büyük tehditlerle karşılaşacağımızı, insan ömrünün 25-35 yılla sınırlanacağını söylememe gerek yok sanırım. |
||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#188 |
-
|
Ankara Tabipler Odası'nın Farklı Boyutlarıyla Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar adında yayınladığı (Mart 2010) bir kitapta akademisyenlerin ve hukukçuların görüş ve bilgilerine ulaşılabilir. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#189 | ||
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Alıntı:
Bir bilimsel yayın değil (olması da gerekmiyor zaten) fakat nedense üç kişi adını koymuş. 2008'de yayınlanmış görünüyor. Çok detayına girmeyeceğim. Sağlıkla ilgili, 15 senedir GDO yeniyor, henüz bu sebepten hasta olduğu kayda geçmiş kimseye rastlanmadı diyor. Devamında başkalarının yaptığı deneyler ve raporlara atıfta bulunarak bunların eksik, şüpheli vb. olduğunu yazıyor. GDO'ların çevre etkileri ile de yazmışlar. 2001 senesinde Quist D, Chapela IH.'nın GDO'lu mısırların GDO'suz mısırları tozlaşma ile kirlettiklerine dair yapılmış çalışma ve makaleden söz etmişler. Bu çalışmaya atfen söyledikleri de aynen şu; "The validity of this work was disputed at the time of publication and later studies have also failed to detect any evidence of transgene spread to Mexican maize growing in the wild" "Bu çalışmanın geçerliliği yayınlandığı zamanda tartışmalıydı ve sonraki çalışmalarda transgenlerin meksika mısırına geçtiğine dair herhangi bir kanıt bulunamadı." diyor. Böylece atıfta bulundukları çalışmayı kredisizleştirme çabasına girmişler. Devamında Oregon'da yayılım gösterdiği bildirilen bentgrass (bir tür çayır) için de benzeri şeyler yazmışlar. Bentgrass ile de ilave bir şeyler olsa da ne de olsa biraz tarımcılığımız var. Mısır olayına biraz yaklaşayım dedim. Atıfta bulunup değersizleştirmeye çalıştıkları Meksika mısırı olayı hayli ilginç. Berkeley üniversitesinde Associate profesör olan Dr.Ignacio Chapela ve yüksek lisans öğrencisi David Quist'in bu çalışması Monsanto'nun hışmına uğramış. Müşterisi olduğu bir PR şirketi olan Bivings Group aracılığı ile yayının yayınlanacağı dergiye baskı yapmış, telefon ve e-mail kampanyaları düzenletmiş ve yayının yapılacağı dergi Nature'dan yazının geri çekilmesini sağlamış. Prestijli bir dergi olan Nature 133 yıllık yayın hayatında ilk kez bir yazıyı geri çekmiş. Dr.Chapela'ya yapılan saldırılar çok organize bir şekilde o dönemin tüm forumlarında, list serverlarında, e-mail listelerinde devam etmiş. "Andura Smetacek" sahte adı bol bol kullanılmış. Internetin en yoğun kullanıldığı, çok organize bir şekilde, bir bilimsel çalışmanın gizlenip, kredisizleştirilmeye çalışıldığı, çalışmayı yapan kişlere ve kişilklerine doğrudan saldırıldığı bir olay olarak da tarihe geçmiş. Bu saldırıların ucu hep Bivings Group'a çıkmış. Bivings Group'un müşterisini çok memnun etmiş olmaktan dolayı aferin aldığı da kayıtlara geçmiş. Hikaye ilgilinç. Internet yoluyla neler yapılabileceğini de göstermesi bakımından okunmalı. Linki verilen makale de bu olayı Bivings Group'un dümen suyunda anlatmış Oysa üzerinden 7 sene geçmiş ve doğru bilgiye ulaşamamış olmaları pek olası değil. Neden diye geldi aklıma. Peki, Meksika'da GDO'lu mısırlar Meksikanın yerel mısırlarını kirletmiş mi kirletmemiş mi? Gayet tabii kirletmiş. Bu konuda yapılmış bir çalışma ve başka bir yayın daha var. Bu yeni çalışmanın yayınlanması da kolay olmamış. Çalışmamızın sonuçların yayınlanması için iki yıl boyunca savaş verdik, meslek hayatım boyunca böyle başka güçlükler görmemiştim diyor Alvarez Buylla. Bu bilimsel yayını durdurmak için çok gayret sarfettiler diyor José Sarukhan. Bu hikayenin bir kısmı da buradan okunabilir. Alıntı:
"Bunu yapsa bile doğaldır" derken pek anlamadım? Mısır doğaldır, bakteri doğaldır, bakterinin geni mısıra sokulursa ikisi de doğal olduğu için sonuç da doğaldır gibi bir şey mi? Hani doğal yapısını kaybediyordu? Her neyse, GDO'ları daha iyi öğrenmemiz için verilen bir linkteki makaleden hareketle yazmış olduk bunları. Aslında çok daha fazlası var. |
||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#190 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Öğretmenin görevi. Bir öğretmeni eleştirmiştim. Öğrencilerini GDO’lu ürünlere karşı aktivist olarak yetiştiriyormuş. Bu öğretmeni alkışlayanlar çıktı. Bütün samimiyetimle söyleyeyim, eğer bu öğretmen öğrencilerini GDO’lu ürün taraftarı aktivist olarak yetiştirdiğini söyleseydi ona da karşı çıkardım. İki sebepten. Öğretmenin biri o yana, öteki beri yana aktivist yetiştirmeye kalkmasının bu öğrencilerin körpecik beyinlerini yıkayıp (Hangi amaç için olduğu önemli değil) ileride birbirine düşürmesi kabul edilebilir bir şey mi? Halbuki öğretmenlerin görevi kendi konusunu ve bunun yanı sıra sorgulayıcı düşünmeyi öğretmek olmalı. Beyin yıkamak değil. “Muallimler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister”. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#191 | ||
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Alıntı:
|
||
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#192 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#193 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
'Temiz gıda isterim, GDO'lu ise bilmek hakkımdır' dan 'ben sana da yedirtmem, üretimine de izin vermem' noktasına doğru gidiyor. Yani 'sen bilmezsin. Ben çok bilirim, senin yerine de karar veririm' mantığı. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#194 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2010
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 154
|
Konu tekrardan kelime avına dönüyor sanki, kopuk kopuk yazışmalar oluyor. Sn. MeTepe ve Sn. Serpent sizlere iki sorum olacak, Sn. MeyveliTepe'nin 188 nolu mesajının içeriğine bir itirazınız var mı? O mesajda açık olarak belirtilen olayları kabul ediyor musunuz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#195 | |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#196 |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 9,019
|
Video'yu izleyenler varsa düşüncelerini alabilir miyiz? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#197 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Bizi bu kadar üzmeyecektiniz Sn. MeyveliTepe. Oturdum hüngür hüngür ağladım. ![]() Alıntı:
![]() Anlaşılıyor ki, siz de GDO yönetmeliğini okumamışsınız. Bu hak zaten size verilmiş durumda. Yönetmeliğin uygulanmadığını düşünüyorsanız, onun argümanları başka türlü olması lazım. Yine de büyük aşama kaydettiniz. BT pamuk nedeniyle intihar eden çiftçiler asparagasından, acındırma moduna geçtiniz. GDO'suz günler dilerim. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#198 |
-
|
Yukarıda belirttiğim kitaptaki görüşlerin başlıkları aşağıdaki gibi sıralanabilir. (GDO'ların ekonomik boyutlarıyla ele alındığı görüşler bunların dışındadır.) Doç. Dr. Emine OLHAN, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Alptekin KARAGÖZ, Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü
Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Avukat Onur TATAR, Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi
Doç. Dr. Dilek ASLAN, Dr. Bayazıt İLHAN, Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri (2008-2010)
Prof. Dr. Timur TUNCALI Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Tıbbi Genetik Derneği adına görüşü
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#199 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
Bunu doğrulamam veya yanlışlamam mümkün değil. Öncelikle elimde yeterli veri yok. Ayrıca öngörülen senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini de sadece tahmin edebiliriz. Ben somut bilgilerden hareket etmeyi tercih ederim. Yani, ne itiraz ediyorum, ne de kabul ediyorum. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#200 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Bu bir reklam filmi... oldukça da seviyesi düşük ve komik bir reklam. Buradan nereye varmaya çalışıyoruz? Bu tür şeylerle sadece ajitasyon yapılabilir. Aha ben de yapayım o zaman. ![]() ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#201 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2010
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 154
|
Sn. MeTePe cevabınız için teşekkürler. Benim anlamaya çalıştığım benim kökten her hali ve şekline karşı olduğum GDO'lu ürünlere karşı sizin (sizlerin) GDO taraftarı olan (olabilecek) düşünceleridir. Yani bir insan neden GDO'lu ürünleri savunur merakla takip ediyorum. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#202 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
![]() Makalenin bir kısmını okudum... Hiç bir yerinde zorluklardan bahsetmiyor. Hatta sonunda teşekkürlerin sunulduğu pek çok kurum ve kuruluş var. Hikayenin anlatıldığı linkte gösterilen kaynaklar ise boş çıktığı için doğruluğunu teyid edemedim... Doğru olabilir elbette. Ama makale kontaminasyonu tespit etmede yaşanan güçlüklerden bahseden, hatalı negatif sonuçları irdeliyen çalışma... Burada "doğrudan bir zarar" sonucuna nasıl ulaşıyoruz? Böyle bir risk olduğunu zaten kabul ediyoruz. Önemli olan bu riskin ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğu... Bir de şunu anlatamadım galiba: GDO'lu ürünleri tüketmek istemeyenleri eleştirmiyorum. Etiketlenme vs. kısmına da itirazım yok. Ama siz sadece buna itiraz etmiyorsunuz! GDO'yu külliyen kötü gösteren bir tablo çizmeye çalışıyorsunuz! Yani, belki ben bu ürünleri yemek istiyorum. Ama siz benim bu hakkıma saygı göstermiyorsunuz. Konunun geldiği nokta gerçekten ilgi çekici! Hindistanda intihar eden çiftçilerden yola çıkıp, altın pirinç için bizim yediklerimizle ne alakası var diyorsunuz. İzninizle bir süre için bu tartışmadan çekiliyorum. Çünkü kısır bir döngü içinde dolaşıp duruyor ve rasyonellikten uzak bir tartışmaya döndü... Nevşehir'in patatesi bile GDO ile ilişkilendirildi. Daha fazla sürdürmekte bir yarar var mı bilemiyorum. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#203 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
Sadece rasyonel düşünme taraftarıyım. Önyargılara karşıyım. Konu ister GDO olsun, ister Cep telefonu, ister yumurtalı ıspanak! İnsanın en önemli özelliği "sorgulama" becerisidir. Bunu kullanma taraftarıyım. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#204 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Evet. Ben de çekilyorum bu tartışmadan. En başından beri söylüyorum. GDO'lu ürünler de risklerden muaf değil. En azından bu tartışmadya takip edenler açısından değişik bir bakış açısı getirebildiğimi umuyorum. Bu defa kesilikle hiç bir şey yazmamak üzere konuyu kendim için kapatıyorum. Hoşçakalın, saygılar.. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#205 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2010
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 154
|
Alıntı:
Benim düşüncemde olabildiğince doğal sürdürülebilir bir yaşam şekli var. Yani bu dünya insanlığın kendi çıkarları doğrultusunda tüketecekleri bir yer olmamalı. Yok etmeye çalıştığımız o zararlılarında bence yaşam hakkı vardır. Bir böceğin, farenin ya da zararlı ot denilen bitkilerin. Hepsini bir bütünün parçaları olarak görüyorum. Mücadele için daha doğal yöntemler üzerine çalışılmalı. Size göre çok farklı şeyler düşünebilirim ve doğadaki dünyadaki olguları anlamlandırışımız farklı olabilir. Yani doğadaki dengeyi yıkmaya çalışmak veya değiştirmeye çalışmak benim sorgulamalarıma girmiyor. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#206 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Kombinizin/sobanızın veya başka bir kaynağın gürül gürül ısıttığı evinizde, elektrik ışığı altınd otururken, wifi ile bağlandığınız modeminizden, %90 sentetik maddelerden oluşmuş bilgisayarınız aracılığıyla bu mesajı yazarken doğadaki dengeye hiç bir etkiniz olmadığını düşünmüyorsunuz umarım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#207 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-04-2010
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 154
|
Alıntı:
Peki siz bahsettiğiniz bu düşüncelerinize karşı (sanırım insanların çoğunun hayatında olan şeyler) rahatsız oluyor musunuz ve tabi ki bu bağlamda GDO'yu destekliyor musunuz? |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#208 |
-
|
Yukarıda bildirdiğim ve tamamını okuma fırsatı bulduğum çalışmada yeni hastalık ve zararlılar gibi konular bir yana beni en çok etkileyen konu GD bitkilerin akrabalarına %100 varan oranlarda gen transferi yapabilecek kapasitede olmalarıdır. Hele Anadolu gibi onbirlerce endemik türün kaynağı olan bir coğrafyadaki sonuçları ne düzeyde olabilir değerlendiriniz... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#209 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 08-03-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 209
|
Alıntı:
Özel hayatımda her türlü teknolojiyi kullanırım. Ama bir not kağıdının bile arka yüzünün boş kalmamasına özen gösteririm. Her türlü teknolojiye karşı da açık fikirli olmaya çalışırım. Bu bağlamda GDO'ya karşı da açık fikirliyim. Teknoloji olarak destekliyorum. Çünkü çığır açabilecek olanaklar içeriyor. Bunların bir kısmı insan sağlığıyla doğrudan ilgilidir. Konuya ne kadar hakimsiniz bilemiyorum. GDO'lu ürünlerin basitçe üretilme tekniği, işinize yarayabilecek bir geni izole etmek, sonra bu geni hedef organizmada hastalık yapma becerisine sahip ama bu niteliği köretilmiş bir virüse eklemek, daha sonra hedef organizmayı bu virüsle hastalandırmak şeklindedir. Yani bir hastalık taşıyıcı vektörü, hastalığından ayırıp, istediğimiz parçayı taşıması için programlıyoruz. Dolayısıyla hedef organizmaya arzu ettiğimiz geni eklemiş oluyoruz. Bugün insan sağlığını tehdit eden pek çok genetik hastalık söz konusudur. Bu tür teknolojiler bugüne kadar imkansız gibi görünen bu hastalıkların tedavisi için de imkan sağlayabilir. Doğal tarım yöntemlerine falan karşı değilim. Sadece aldığım domatesin en ucuz, en besleyici, en lezzetli, en sağlıklı olması için ne gerekiyorsa yapılması taraftarıyım. Nitekim ıslah ve hibritleştirme çalışmaları da bir çeşit gen "bozma" olayından başka bir şey değildir. Organik denilen tohumların pek çoğunun aslıyla yakından uzaktan ilgisi kalmamıştır. Yukarıdaki nedenlerle ülkemizde de GDO'lu ürün çalışmalarına ağırlık verilmesini önemsiyorum. Çünkü bu teknoloji kapımıza geldi dayandı. Bizim çiftçinin mısırı para etmiyor... Neden biz de kendi gereksinimimizi karşılayacak mısır tohumunu üretmeyip ithal etmek zorunda kalalım? Lafın uzadığının farkındayım. Ama yeterince açıklayıcı olmuştur umarım. Yorumlarımın büyük bir çoğunluk için (%99) hiç bir etkisi olmayacağının da farkındayım. Ama en azından bazı kişiler için önlerine konulandan başka gerçekler de olabileceği konusunda soru işaretleri oluşturabilirsem benim için yeterlidir. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#210 |
-
|
Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum. İnsanoğlunun rotası neredeyse on belki de yüzbinlere yıl bilinene, tecrübe edilene doğru olmuştur. Deneyimlerin toplam sonucuna doğru alınmıştır istikamet... Ne oldu da bilinmeyenin ucube kollarında huzur, menfaat aramak ehven-i şer olmuştur? Aptalcadır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|