ISAAA'nın verdiği bilgiye göre 2010 itibarıyla Genetiği Değiştirilmiş bitkilerin ekildiği alan 148 milyon hektara ulaşmış. Bu büyüklük ülkemiz yüzey alanının hemen hemen iki katı. Net tarım alanı olarak düşünüldüğünde daha iyi anlaşılır.
Bu kadar büyük bir alanda ağırlıklı olara BT toksin genine sahip mısır, soya, kanola, pamuk ve HT (ot ilacına dayanıklı) mısır, soya, kanola ve pamuk yetiştiriliyor. GDO'lu diğer çeşitler henüz az.
Ortalama bir coğrafi alanın kabaca %25'inin tarıma elverişli olduğunu varsayalım. Bu durumda GDO ların ekildiği brüt alanın 8 Türkiye büyüklüğü gibi olduğunu düşünebiliriz.
Bu kadar büyük bir alanda doğal olarak bitki örtüsü, toprak, muhtelif su kaynakları, dereler, göller, yerleşim yerleri, yabani hayvan popülasyonu, her çeşit kuş, sürüngen, böcek vs. var.
Yani böyle bir alanın sera gibi, fabrika gibi, kapalı, izole edilebilen, diğer yaşam unsurları ile irtibatsız bir alan olamayacağını düşünebiliriz.
Bu alanda şirketler eliyle genetik yapısı değiştirilen, kılcal köklerinden en tepedeki yaprak ucuna kadar her bir hücresi BT Toksini içeren ve bu toksini çimlenen tohumdan meyvesi ve diğer aksamı tamamen tüketilinceye kadar (ki büyük kısmı tüketilmiyor, kalıntı olarak aynı alanda kalıyor) taşıyan bitkiler.
HT olanlar ise, genetik değişikliğe uğratılma amacının bir sonucu olarak dayanıklılık kazandıkları yine bu şirketlere ait zehirli ot öldürücülerle defalarca kere yıkanan bitkiler.
Bir grup da hem BT toksini hem de HT içeren GDO'lardan oluşuyor.
Böyle bir alanda yaşayan bu genetiği değiştirilmiş bitkilerin varlığını, başlıbaşına doğaya ve ekolojiye geri dönüşü olmayan ve 15 yıl içinde gerçekleşmiş bir müdahale olarak düşünebiliriz.
Böyle bir durumun öncelikle ekim alanları ve hemen etrafına ve takiben daha geniş bir alana etkileriyle ilgili pek çok söylem mevcut.
Bunlardan başlıcaları, tepeden tırnağa BT toksini içeren bitkiler sebebiyle artık bu toksinden etkilenmeyen yeni böcek türlerinin bu kadar kısa bir sürede ortaya çıkıp son 1-2 yıl içinde hakim duruma gelmesi.
Pestisit kullanımı azalacak, daha az ilaçlama olacağı için ucuz olacak, traktör yakıtı bile azalacak şeklindeki kandırma söylemlerine rağmen
çok artan ve iyice yaygınlaşan pestisit kullanımı (
ki, hem GDO'lu hem de sistemik zehirli yiyecekler söz konusu) sebebiyle yine
çok kısa süre içinde direnç gösterip başlangıçta sadece RR tohum ekilen bölgeleri, takiben tüm Amerika kıtasını kaplayıp işgal eden yabani otlar (ki "perfect weed" olarak adlandırılıyor, bilek kalınlığında gövde yapıyor) (en yaygın ve işgalcisi pigweed denilen bir tür yabani horozibiği).
Artan zehirli pestisit kullanımı sebebiyle daha fazla kirlenen toprak ve su kaynakları (Bu herbicit'in kullanımı yeraltı suyunu zehirlediği için bazı Avrupa ülkeleri tarfından yasaklanmıştı).
Ekimi yapılan GDO bitkilerle akraba yabani türlerin ve GDO'lu olmayan ekim alanlarında yetişen bitkilerin tozlaşma ile kirletilmesi.