13-03-2012, 20:00
|
#198
|
-
Giriş Tarihi: 17-08-2010
Şehir: Manisa
Mesajlar: 508
|
Yukarıda belirttiğim kitaptaki görüşlerin başlıkları aşağıdaki gibi sıralanabilir. (GDO'ların ekonomik boyutlarıyla ele alındığı görüşler bunların dışındadır.)
Doç. Dr. Emine OLHAN, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım Ekonomisi Bölümü- Pestisit kullanımını artırmıştır.
- Verimlilik düşmüştür.
- Geleneksel tarım ürünlerinin maliyetleri artmıştır.
- GD bitkiler çiçek tozları nedeniyle doğal bitkilere karışmakta, doğal gen kaynaklarını değiştirmektedir.
- GD tohumlarla tarımın kontrolü şirketlerin eline bırakılmış olacaktır.
- Tarımsal üretimin GDO'suz olduğunun belirlenmesi için fazladan bir maliyet ödenmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Alptekin KARAGÖZ, Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü- Türler arası gen alışverişi nedeniyle en büyük tehdit, doğal evrimleşme sürecinin doğal olmayan yollardan kazanılan genler ile istenmeyen şekilde değişmesi olasılığıdır.
- Doğada türler arasında gen alışverişi olmaktadır. Gen alıp vermenin ötesinde bazı türlerin ortaya çıkması, türler arası genom alışverişi sonucu olmuştur. Canlıların evrim süreci bu gibi örneklerle doludur. Genetik yapısı değiştirilmiş kültür çeşitlerinden yabani akrabalarına gen akışı olanaklıdır. Milyonlarca yıldır süren evrimleşme işlemi, GDO’lardan doğal bitkilere istenmeyen genlerin bulaşması sonucu 40-50 yıl gibi biyoçeşitliliğin ayak uyduramayacağı ölçüde kısa bir zaman dilimi içinde yön değiştirebilir. Örneğin bir Lahanagil türü kolzadan yabani akrabasına %100 oranında gen akışı olabileceği bildirilmiştir.
- Genetiği değiştirilmiş organizmalar, genetik çeşitlilik üzerinde ciddi bir potansiyel tehlikedir. Bu durum özellikle gen ve orijin merkezi durumunda olduğumuz kültür bitkilerinin yabani akrabalarının çok bulunduğu alanlar ile türler arası melezlenmenin yaygın olarak görüldüğü bazı familyalar için daha büyük önem kazanmaktadır.
- GDO’dan da yabani akrabalarına gen akışı mümkündür. Gen alış verişinin sonuçlarının görülmesi kısa zaman içinde gerçekleşmemektedir. İnsan ömrü bu sonuçları görecek ölçüde uzun değildir. Unutulmamalıdır ki insan ömrü evrim süreci içinde önemsenmeyecek kadar kısadır.
Prof. Dr. Ahmet SALTIK, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı- Gen mühendisliği yöntemleriyle üretilen BST veya bovin büyüme hormonu (BGH) hayvan yetiştiriciliğinde tüketilmektedir. Hormon işlevi gören Ralgro ve Synovex isimli ilaçlar, %15-20 arası kilo artışına yol açmakta; ancak hormonlu eti yiyen kişilerin hormonal yapısı bozulmaktadır. Hormonlu et kısırlık, cinsel güç kaybı ve kalp hastalıklarına neden olmaktadır. Erol, ilaçların hayvanın dokularında bırakacağı kalıntı (rezidüel) ile insanlara geçebileceğine dikkat çekmektedir. Erol’a göre; "Hormon çocukların erken ergenlik çağına ulaşması, dişilik hormonu alan erkek çocuklarda göğüslerin büyümesi gibi etkiler göstermektedir. Erkek ve kadınlarda karşı cinse benzer fizyolojik değişiklikler görülebilmektedir..." Ayrıca bu yolla prostat ve meme kanserine çağrı çıkarılmış olur. Adı geçen ilaçlar bu nedenle 17 yıl önce Avrupa'da yasaklanmıştır.
Avukat Onur TATAR, Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi- Çevre Hukuku’nun temel ilkelerinden olan ve Cartagena Protokolü’nde de benimsenen "ihtiyatlılık ilkesi"nde (hayaletlerle savaş değilmiş, neymiş, ihtiyatlılıkmış, temkinlilik ilkesiymiş) klasik nedensellik ve zarar kavramları yerine risk kavramından hareket etmektedir. Bu ilkeye göre, esas olan tehlikeyi, riski göze almak değil; tehlikeyi, riski dikkate alarak, gerekli önlemleri düşünmektir. Böylece risk ile ihtiyatlılık arasındaki seçimde bu ikincisinden yana tavır takınılmakla, riskten kaçınılmaktadır.
Doç. Dr. Dilek ASLAN, Dr. Bayazıt İLHAN, Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyeleri (2008-2010)- Sağlık açısından üzerinde en çok durulan konular; alerjik reaksiyonlar, antibiyotik rezistansı ve gastrointestinal sorunlardır. Brezilya’da soyaya amino asit profilini güçlendirmek için fındık-ceviz gibi sert kabuklu yemiş gen proteininin aktarılması sonucu meydana gelen ürünün alerjik reaksiyonları artırması üzerine piyasadan çekilmiştir.
- Yapılan bir araştırmada genetiği değiştirilmiş mısır ile 90 gün beslenen farelerde hepato-renal toksisite saptanmıştır. Araştırmanın sonuç kısmında bu ürünle ilgili daha uzun süreli çalışmaların yapılması önerisinin yanı sıra ilgili ürünün çok da güvenli olmadığı bilgisi yer almıştır.
- Bu riskler arasında gen kaçışı, yapay gen transferi, hibritleşme, bitkilerde dayanıklılığın zayıflaması, zararlılarda dayanıklılığın artması, genetik kirlenme riski, GDO genlerinin toprak, su, ekosisteme geçişinin doğurabileceği riskler sayılmaktadır.
Prof. Dr. Timur TUNCALI Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Tıbbi Genetik Derneği adına görüşü- Avrupa ve Amerika’da birçok artan oranlarda çocuk, fıstık türleri başta olmak üzere bazı gıdalara karşı yaşamı tehdit edecek düzeyde alerjik tepkiler göstermektedir. Bitkilere yeni genlerin yerleştirilmesi ile bu bitkide eskiden olmayan allerjenlerin ortaya çıkması ve duyarlı kişilerde alerjik reaksiyon oluşturması olasıdır.
- Bt’nin GDO ekim alanlarında yaygın kullanımı nedeniyle Bt pestisit maruziyeti yoğun olmakta ve çiftçilerde deri reaksiyonları gözlenebilmektedir.
- GDO’lu gıdalarla ilgili uygulanan alerji testleri bilinen allerjenlerin GDO’lu varyantlarda varlığının araştırılması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Bu yaklaşım yeni oluşabilecek bir alerjik maddenin varlığı açısından bir gösterge olmayacaktır. GDO’ya yerleştirilen genin konak organizmanın genom bütünlüğünde oluşturabileceği etkileri öngörmek bugün için mümkün olmadığından, öngörülemeyecek allerjenlerin oluşma riski gözardı edilememelidir.
|
|
|