Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe
Yaşayan, çoğalan, üreyen organizmalardan söz ettiğimizde televizyon, cep telefonu vb. gibi şeylerle bir tutmak biraz tuhaf oldu. Genetiğin bir bilim dalı olduğu muhakkak ama bilim ve teknoloji her zaman insan ve doğa yararına kullanılmıyor. Televizyon ve cep telefonlarını tarlalara, ormanlara atsak olsa olsa kirlilik oluşturduğu için ekolojiyi etkiler. Oysa milyonlarca hektara yayılmış bu organizmalar üreme, diğer canlıları etkileme kaabiliyetine de sahip.
|
Yanlış bir zeminde mi tartışıyorum diye endişe duymaya başladım.
Bu yazdıklarınızın neresini düzelteyim?
GDO bir teknoloji ürünüdür! Bir ürün olarak her hangi bir teknolojik üründen farklı değerlendirilemez!
Cep telefonlarını, televizyonları tarlalara ormanlara atmanızla etkilenecek "EKOLOJİ" dediğiniz şey, bildiğimiz canlıların döngüsünden farklı bir şey midir?
Teknoloji doğa yararına değil, insan yararına kullanılan bir araçtır. Her zaman çevresel etkileri olur! Bugün "doğa yararına" kullanmaya çalıştığımız güneş enerjisi panellerinin üretiminde kullanılan kimyasalların doğaya verdiği zarar belki de yararından daha fazladır.
Atık elektronik maddelerin geri dönüşümü ve imhasının ciddi bir çevre sorunu haline geldiğinden haberiniz var mı? Kullanılmış bataryalar sadece çevre kirliliği mi yapıyor?
Kullandığımız naylon poşetleri yiyen bir bakteri türünün evrimleştiğini biliyor musunuz?
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi MeyveliTepe
Riskin var olması yetmeyip, "zararlıysa zararını göstemelisiniz", deyiminiz, "GDO'ya bağlı o çok korkulan kanserlerin tedavisi bile" deyiminiz henüz ilişkilendirilememiş kanserleri dahi göze alır bir şekilde "zarar" eşiğinin bir hayli yüksek olduğu izlenimini uyandırdı.
|
Hayatınızda risk içermeyen tek bir eylem söyleyin!
Ayrıca sizin "zarar eşiğinin yüksek olmasını" algılamanız zaten içinde bulunduğunuz normal durum. Çünkü "varsayımsal" riskleri bile olmuş, gerçekleşmiş gibi kabul ediyorsunuz.
"Henüz ilişkilendirilmemiş kanserleri" ifadenizden ise bu konuyu gerçekten çok iyi irdelemediğiniz, sadece bir kaç olumsuz değerlendirmenin tezleriyle hareket ettiğiniz düşüncesine kapılıyorum.
Şimdi okuyucular için işin biraz başına dönmek gerekecek; GDO'lar 2 tür tehdit içerir.
1. Doğrudan insana yönelik tehditler:
Bunların başına toksisite, alerji, genetik anomaliler, kanser, ülser vs. gibi temel şeyleri koyabiliriz.
2. Dolaylı çevresel tehditler:
Bunlar ise temel olarak ekolojik tehditler, gen havuzunun bozulması, ekonomik tehditler vs. diye ayrılabilir.
Bu her iki tür tehdit her teknolojik ürün için söz konusudur!
Bugün aklı başında GDO karşıtlarının temel itirazı "doğrudan insana yönelik tehditler" değil, çevresel tehditlerdir. Çünkü doğrudan insana yönelik tehditleri haklı çıkaracak miktarda veri yoktur.
Dolaylı tehditler ise herhangi bir çevresel tehdit gibi ele alınmalıdır. Yani televizyon veya cep telefonu atıklarını, kullanılmasının yarattığı tehditler gibi.
Bu tehditlerin varlığı, bu teknolojilerden tümüyle vazgeçmemiz anlamına gelmiyor. Aksi halde, teknolojiyi boş verip, ormanlara dönmemiz lazım.
O zaman da daha büyük tehditlerle karşılaşacağımızı, insan ömrünün 25-35 yılla sınırlanacağını söylememe gerek yok sanırım.