agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 21-07-2008, 12:43   #61
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
En büyük gölet benim yarışıyla su tasarrufu nasıl yapılır

21 Temmuz 2008
Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
21 Temmuz 2008

Eskiden İstanbul’da gece yarısından sonra Bağdat Caddesi’nde anahtar bırakmacasına otomobil yarışları yapılırdı.

Günümüzde bu kurak ve sıcak bölgede artık yarış dev havuzlu, göllü ve lagünlü projeler arasında. Maalesef otomobil yarışlarına dur diyen polisimiz var ama insan yapımı bu dev göllere dur diyecek bir yetkili yok. Yani mevzuat hazretleri henüz bu konuya uyanamadı!

Hürriyet’in Yaşam Emlak ekinde 10 Temmuz’da yayınlanan Meltem Kara’nın "Yeni konut projelerinde gölet yarışı" başlıklı haberini okurken atv’deki akşam haberlerine gözüm takıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, kuruyan su havzaları ve barajların üzerinde helikopterle dolaşıyor ve İstanbul halkını su tasarrufuna çağırıyordu. İşte o an içimden, İstanbul’da yanlış bir şekilde patlama yapan dev boyutlu yapay göl ve havuz inşaatlarına da dikkat çekebilmek için, helikopteri "kaçırmak" geldi!

SUDA YÜZDE 25 TASARRUF YAPILABİLİR

İstanbul’un kıt kanaat suyunu kullanmayı düşünen ve şimdiden kuruyan bu "sulu" projelerin vaatleri de inanılmaz! Projenin birinde inşa ettikleri göletin "olası su sıkıntılarına karşı su deposu vazifesi göreceği" iddia ediliyor. Eğer bu iddiaya inanırsanız, "İSKİ, yüzlerce kilometreden İstanbul’a bir damla su getirebilmek için neden geceli gündüzlü çalışıyor" diye kızabilirsiniz! Ayrıca bu projeler, "yer- altı sularını kullanıp yağmur sularını depolayacağından dolayı su tasarrufuna da özen" göstermekteymiş!..

Bu projelerden ev alanlar, büyük göllerde balık tutup, sandal sefaları yapacak, ördek, pelikan gibi şanslı hayvanları besleyebileceklermiş! Binlerce metrekarelik göletler şelalelerle birbirine bağlanacak, bazılarında asma köprüler bulunacakmış! Tüm bölgedeki balıklar, kuşlar, böcekler, çiçekler, işyerleri, insanlar kuraklıktan etkilenirken, herhalde bu projelerle yaratılan yapay dünyaya hiçbir şey olmayacak! Aslında daha önce yapılan benzer projelerdeki göllerin şu an başına geldiği gibi, her yıl kurak aylarda ilk önce bu projelerin havuzları, göl ve göletleri kuruyup gidecektir...

Missouri-Columbia Üniversitesi’nden sınıf arkadaşım Dr. Michael J. Hayes, şu anda ABD’deki "Ulusal Kuraklık Zararlarını Azaltma Merkezi"nin Müdürü. Mike’a mektup yazıp Las Vegas’daki yüzme havuzları hakkında ne yaptıklarını sordum. Aldığım cevap: "Vergi gelirleri artacağı için ABD şehirlerinin zenginlere ait lüks yerleşim bölgelerine sınır getirmediğini fakat en hafif bir kuraklığın başlangıcında ilk olarak özel yüzme havuzu, göl, göletlerde her türlü su kullanımına sınırlama getirilip, buralarda kullanılan su ücretinin önemli ölçüde artırıldığı" şeklindeydi. Ayrıca bana Güney Nevada Su İdaresi’nin web (www.snwa.com/html) sitesindeki "Kuraklık Planı"na da bakmamı tavsiye etti.

Bu kuraklık planının 21. sayfasındaki "İnsan Yapımı Gölller" paragrafına bakmanızı tavsiye ederim. Bir de planın 9. sayfasındaki şekile göz atın. Ülkemizde hep küçümsenen yapısal olmayan zarar azaltma önlemlerinden biri olan kuraklıkla mücadele planı ile nasıl yüzde 25’e varan su tasarruf yapılabildiğini de kendi gözlerinizle görebileceksiniz.

ARTİSTLİĞE GEREK YOK

Genelde su kayıplarının: Sızma ve şebeke kayıpları, Bilinçsiz su tüketimi, rezervuarların doğru işletilmemesi gibi belli başlı nedenleri olduğuna inanılır. Halbuki buharlaşmayla su kayıpları da yüksektir. Meslektaşım Doç. Dr. Kasım Koçak geçenlerde yaptığı bir konuşmasında dünyadaki yıllık toplam yağış miktarının yüzde 55’inin buharlaşma yoluyla atmosfere geri döndüğünü söylüyordu. Geniş yüzey alanları ve sularının sığ olmasından dolayı Büyükçekmece gibi bazı göllerden, buharlaşma ile önemli ölçüde su kaybı olmakta. Benzer şekilde çok daha sığ olan yapay göllerden ise çok daha fazla su buharlaşma ile kayıp olur gider. Yani bu anlamsız gölet yarışından dolayı suyumuz hem yanlış bir şekilde kullanılmış olacak, hem de bu göletlerdeki sızma, kirlenme, buharlaşmadan dolayı önemli ölçüde su kaybedeceğiz. Yani bu tür bir artistliğe hiç gerek!..

Ben şahsen varsa yeşil projelerden bir daire sahibi olmak isterdim, ama özel yüzme havuzlu, göletli, lagünlü bir evi bedava da olsa almam. Çünkü artık damlaya damlaya göl değil; çöl oluyor! Gerçekten insanlara yararlı, yeşil ve sürdürülebilir projeler yapmak isteyenler, artık dünyanın kabul ettiği gibi bilimsel anlamda "yeşil binalar" yapmalı.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=109
Kaç zamandır doğal(!) göletli bu lüks sitelere takmış durumdaydım.
Yetkili **** bilgili ağızdan ''bir söz,bilgi var mı?'' diye medyada aradım durdum, işte sonunda buldum.
Hemde bu projelerden birinin,aynı gazetenin 20/Temmuz/2008 sayısının orta sayfasında tam iki sayfa dev ilanı çıktıktan bir gün sonra....

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-08-2008, 08:56   #62
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 20-04-2008
Şehir: ankara
Mesajlar: 33
kuraklığa karşı teknoloji ne ölçüde kullanılabilir, kullanılırsa ne kadar yararlı olabilir
Bu konularda birilerinin kamuoyunu aydınlatması lazım

delidumrul Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-08-2008, 12:42   #63
Ağaç Dostu
 
berduray's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-04-2007
Şehir: bodrum
Mesajlar: 3,153
Galeri: 72
2050 yılında balık olmak

http://herice.biz/yazi-363-2050_yili..._olmak....html

berduray Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2008, 13:11   #64
Ağaç Dostu
 
Halit Togay's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-09-2005
Şehir: Ataköy-İstanbul
Mesajlar: 726
Galeri: 130
Bu göletlerde buharlaşma ile su kaybının ne kadar olabileceğini aradım gerçi kısa bir arama oldu ama 100metrekarede günde 120 lt gibi bir buharlaşma oluyor sanırım havuzcu arkadaşlar daha iyi bir rakam verirler. Sağlam bir rakam elde edebilirsek bu rakam üzerinden tartışılabilir.

Halit Togay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2008, 15:56   #65
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi Halit Togay Mesajı Göster
100metrekarede günde 120 lt gibi bir buharlaşma oluyor
İnşaatcıların daha fazla kar elde etmesi için,
doğayı parayla satın almaya kalkanlar için, az mı?
Takıntım burada(biraz fesatım da)
Halkalı'da bir proje var 700 metre boyunda,(yaklaşık 1km) yapay İstanbul Boğazı görüntüsü oluşturulup,yapay boğaz kenarında boğaz yalılarını birebir kopyası yalılar inşaa edilecekmiş.Bu yalılar 2 milyon dolara satılacakmış.
Projenin reklamı yapılmadan yalılar bitmiş.
Aslında bu yalıları alanlar adına çok üzüldüm(!)
Zavalıların gerçek boğaz yalısı alacak 100 milyon Dolarları yok ki yapay boğaz yalısı almak zorunda kalmışlar yazık....

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2008, 23:16   #66
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 08-12-2006
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,239
Sevgili Halit yaklaşık olarak doğru bir rakam vaermiş.
Havuzun yüzeyindeki suyun sıcaklığı ile hava sıcaklığı arasında en azından 3 C derecelik fark meydana geldiğinde , 80 m2 ebatlarında olan bir havuzda toplam yaklaşık 100 lt su buharlaşması meydana gelir. Bu da m2 de 1.25 mm'ye tekabül eder.

İstanbul gibi yaz dönemi hava sıcaklığının, su yüzeyindeki sıcaklıktan 3 dereceden fazla olduğunu düşünerek ve ortalama yaklaşık en azından 6 olduğunu tahmin ederek hesaplarımızı yeniden yaparsak hemen hemen, m2 başına 2 mm. kadar buharlaşma ile su kaybı olacağını hesaplayabiliriz.

sukranayalp Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-09-2008, 23:25   #67
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 08-12-2006
Şehir: istanbul
Mesajlar: 1,239
Yukarda verdiğim rakam günlük kayıp ölçüsüdür.

Buharlaşma ilemeydana gelen kayıp doğal denge açısından kayıp değildir. Çoğu arkadaşımızın belirttiği gibi içine karışan kimyasal maddeler suyun kendi iç yapısını bozmakta ve doğal döngüdeki kimyasal döngüyü bozmaktadırlar.

Büyük göletler yapıp insanlığın hizmetine kamusal olarak sunmak asla suyun israfı olamaz.

İstanbul 'da 500 m2 lik büyük havuzlar yapıyoruz.
Açık havuz bunlar . Ve sadece site havuzları. Beni tek düşündüren şey bu olmakta.
Bu büyük su öğelerinden en fzla günde 25-30 kişi yararlnmakta. Durum böyle olduğunda, işte gereksiz su sarfiyatı diyorum.

sukranayalp Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-09-2008, 15:48   #68
Ağaç Dostu
 
imgelem's Avatar
 
Giriş Tarihi: 21-01-2007
Şehir: Cunda Adası / Ayvalık
Mesajlar: 312
Galeri: 25
[QUOTE=lizard;242726]Bu maddeler dışındaki önerilere malesef katılamayacağımı üzüntüyle belirtmek istiyorum.
Sebebi ise birey olarak hakkım olan kullanma suyunu kirleten binlerce, milyonlarca termik santral, nükleer santral, kimya fabrikaları vs... varken kusura bakmasınlar ama ben banyo keyfimi azaltamam, çamaşır veya bulaşıklarımı bekletemem, sebzelerimi durgun suda yıkayamam çünkü hepimizin bildiği gibi durgun suda temizlik olmaz malesef...

Banyodan 1 saatten önce çıkmayarak, gürül gürül akan suyun altında kendi yetiştirdiğim domatesleri rahat rahat yıkarayak QUOTE]
Sn.Lizard;
Kusura bakmayın ama gürül gürül akan suyun altında sebzelerinizin temizlendiğini sanıyorsanız sadece içinizi rahatlatıyorsunuz demektir.Hijyen tamamen farklı birşeydir çünkü.Eğer bir leğene doldurduğunuz sebze yıkama suyunun içine ucuz bir sirkeden litreye 1-2 çorba kaşığı koyup, sebzelerinizi 5-10 dk. bu suda bekletip ,dipte biriken kum ve benzeri kalıntı miktarına göre bu işlemi bir de sirkesiz olarak tekrarlarsanız Hepatit A(sarılık) v.b gibi sebze-meyveden bulaşan hastalıklara yakalanma riskini bertaraf edersiniz .Ayrıca suda bekletme yöntemi ile sebze meyvede pestisit v.b. kalıntıları da yüzeyden uzaklaştırmış olursunuz.
Çocukluğumda çok titiz yaşlı bir komşumuz vardı .Bakkaldan aldığı ekmeğin dışını sabunlu bezle silerek temizlediğini sanırdı.Sizinki de biraz buna benziyor.
Hijyenın şartı bol su kullanmak değildir...Bunun adı olsa olsa israf olur...

imgelem Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 07-09-2008, 16:45   #69
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Galeri: 24
Alıntı:
Yani bu anlamsız gölet yarışından dolayı suyumuz hem yanlış bir şekilde kullanılmış olacak, hem de bu göletlerdeki sızma, kirlenme, buharlaşmadan dolayı önemli ölçüde su kaybedeceğiz.
Diyor Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Bir anlamda havuzlarla göletleri ayrı yere koymak gerekli sanırım.
Havuzlar yüzme sporu amaçlı,serinlemek amaçlı kullanılırken bu anlamsız göletler sadece doğal bir ortam yaratmak için,görsel zevk için yapılıyor.
Bir kaç projede okuduğuma göre;göletin suyu kimyasal kullanmadan,doğal yollardan biyolojik temizleme amaçlı doğal gölet canlıları ile süslendireceklermiş.
Olası bir su krizine karşı bu göletler sitelerin su ihtiyacını karşılamak için kullanılabilecekmiş....
Son cümleyi okurken su sıkıntısı doğduğunda bu göletleri dışarıdakilerden korumak için güvenlik ordusu mu tutacaklar acaba diye düşündüm ))
Havuzlara gelince;
Kuzenim bu yıl işlettiği havuz hakkında bana anlattıkları;
Havuzun suyu geçen yıl yaşanan sel felaketinde yoğun bir şekilde etkilenmiş ve kirlenmiş, buna rağmen bu havuz suyu değiştirilmeden 15 günlük ağır kimyasal bir çalışmayla temizlenmiş,
buharlaşmayla ve havuzu kullananların üzerinde taşıdığı ve yüzerken dışarı taşan suyun yıl boyunca en fazla 3-4 ton olduğunu ve bunu da şebeke suyundan temin edildiğini,havuz suyunun her yıl değiştirlmesinin söz konusu olmadığını,bunun havuz işletmesine de ağır yük olduğunu anlattı.(tabi bu dürüst işletmeler için geçerli)
Bu dinlediklerimden sonra,
ben yine de kimyasalı daha az, kolibasili çok denizi tercih etmeye karar verdim.
)
Havuzları sevmiyorum, hele hele vilların önündeki genel de kimsenin kullanmadığı, yıl boyunca kendi kendine buharlaşan bireysel havuzları hiç sevmiyorum.

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-09-2008, 19:49   #70
Ağaç Dostu
 
Halit Togay's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-09-2005
Şehir: Ataköy-İstanbul
Mesajlar: 726
Galeri: 130
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi eskimo Mesajı Göster
Diyor Prof.Dr. Mikdat KADIOĞLU
Bir anlamda havuzlarla göletleri ayrı yere koymak gerekli sanırım.
Havuzlar yüzme sporu amaçlı,serinlemek amaçlı kullanılırken bu anlamsız göletler sadece doğal bir ortam yaratmak için,görsel zevk için yapılıyor.
Bir kaç projede okuduğuma göre;göletin suyu kimyasal kullanmadan,doğal yollardan biyolojik temizleme amaçlı doğal gölet canlıları ile süslendireceklermiş.
Olası bir su krizine karşı bu göletler sitelerin su ihtiyacını karşılamak için kullanılabilecekmiş....
Kuzenim bu yıl işlettiği havuz hakkında bana anlattıkları;
Havuzun suyu geçen yıl yaşanan sel felaketinde yoğun bir şekilde etkilenmiş ve kirlenmiş, buna rağmen bu havuz suyu değiştirilmeden 15 günlük ağır kimyasal bir çalışmayla temizlenmiş,
buharlaşmayla ve havuzu kullananların üzerinde taşıdığı ve yüzerken dışarı taşan suyun yıl boyunca en fazla 3-4 ton olduğunu ve bunu da şebeke suyundan temin edildiğini.. Efendim ben de öyle diyorum zaten . Yani yüzme havuzunun su kaybı yaratan bir yapı olmadığını söylüyorum. Belki yapım masrafları aşırı gelebilir veya ilk seferde doldurulan su veya katılan kimyasal maddelerle ilgili olarak endişelerimiz bulunabilir ama bir kez dolmuş bir havuzun su harcaması ciddi boyutlarda değildir, şebeke sızıntıları ve belediyelerin yeşil alan sulamasında kullandıkları yeraltı suyu gözönüne alındığında hiçbirşeydir. Havuz israftır ne kadar pahalı bir yapı diyenler önce senede 15 gün kullanılan yazlıklara baksınlar. Yılda 3-4 ton su hiçbirşey sayılmaz. Kendi su sayacınıza bakınız ve faturanızı kontrol ediniz kendinizin 15 20 günde yüzlerce kişinin girdiği bir havuzun yıllık tüketimi kadar su harcadığınızı göreceksiniz. Esas problem suyu kullanmak değildir suyu kirletmektir.
Halit
Havuzları sevmiyorum, hele hele vilların önündeki genel de kimsenin kullanmadığı, yıl boyunca kendi kendine buharlaşan bireysel havuzları hiç sevmiyorum.
Evet alıntının içine yerleştirdim yazacağımı.

Halit Togay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-09-2008, 12:23   #71
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 08-10-2006
Şehir: Bursa
Mesajlar: 44
Galeri: 19
Suyu Bulandırmayalım

Türkiye, yaklaşık altı ay sonra Mart 2009’da su konusunda dünyanın en büyük organizasyonuna ev sahipliği yapacak. 160 dan fazla ülkeden yüzlerce devlet adamı ve uzmanı buluşturacak 5. Dünya Su Forumu Mart 2009’da İstanbul’da yapılacak. Dünya Su Konseyi, BM Barış Gücü’ne benzer bir uluslararası ‘Su Barış Gücü’ kurulmasından, Su Konseyi’nin bugüne kadar ne yaptığına kadar bir çok konu masaya yatırılacak ve 5. Dünya Su Forumu’nda tartışılacak. Forumun teması, ‘Farklılıkların Suda Yakınlaşması’ olarak belirlenmiş durumda. Bu kuruluş, kendisini, ''Dünya Su Güvenliği İçin Çok-Yönlü Uluslararası Bir Ortaklık'' olarak tanımlıyor. Dünya Su Konseyi, 300 üyeli bir uluslararası kuruluş. Konsey’in ana programının oluşmasında, çokuluslu şirketler ile Dünya Bankası'nın görüşleri esas alınmış. Dünya'nın milyarca insanı yani gerçek su tüketicileri ise Dünya Su Konseyi'nde temsil edilmiyorlar.

Dünya Su Konseyi Başkanı Fauchon’un verdiği bilgiye göre dünyada halen 1.1 milyar kişinin temiz suya ulaşamıyor. Suya bağlı hastalıklar savaşlardan daha fazla ölüme sebep oluyor. Her 10 yılda dünya nüfusu 1 milyar artıyor. Bu da daha fazla su tüketimine sebep oluyor. Günümüzde dünyanın su tüketimi geçen yüzyıla göre üç kat fazla. Gelecek yıllarda daha da fazla olacak gibi görünüyor. Dünya Su Konseyi su sorununu nasıl algılıyor ona bir bakmalı:

1. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında, kentlerdeki yüksek nüfus artışı su kaynakları üzerine aşırı baskı getirmekte bu durum suyun sunumunda kıtlık yaratmaktadır.
2. Suyun üretim maliyetleri yapay olarak düşük fiyatlandığı için su tüketiminde israf doğmaktadır. Bu nedenle suyun maliyetlendirilmesi ve fiyatlandırılması tekrar düzenlenmelidir.
3. Devletler ve yerel yönetimler, düşük yatırım, popülizm ve yolsuzluklar nedenleriyle suyun sunumunu becerememektedir.
4. Güvenli su üretimi, dağıtımı için özel sektörü, bu işe ortak yapmak; daha da açıkçası bu işlevleri özelleştirmek gerekir.
5. Su için şimdilik kaydıyla bir savaş olmuyor ancak bazen gerilimler yaşanıyor. Bundan birkaç yıl önce ‘su koruyucuları’ adlı bir öneride bulunuyorlar. Uzmanlardan oluşan belirli bir güç oluşturup, bir bölgede su konusunda bir çatışma olduğunda direkt olarak faaliyete geçecek biçimde. Bu birliğin görevi su konusundaki çatışmaları gidermek ve organizasyonu sağlamak. Daha önce teklif edilen bu birlik, İstanbul’daki forumda tekrar konuşulacak. Bir çalışma grubu kurulacak ve somut sonuçlar alınmaya çalışılacak. Bu güç, bölgesel bir güç mü, uluslararası bir güç mü, yoksa Birleşmiş Milletlere bağlı bir güç mü olmalı, bunların üzerinde halen çalışılmakta.

Bu liste neredeyse bir bütün olarak Latin Amerika'da altyapı yatırımları için verilen Dünya Bankası kredilerinde, bazı İMF anlaşmalarında ön koşul olarak yer aldı. Ve, bu koşullara teslim olan siyasi iktidarlar, özellikle Latin Amerikalı kent yoksullarının şiddetli direnmeleriyle karşılaştılar. Bolivya'da su dağıtımını üstlenen iki uluslararası şirkete karşı başlatılan su savaşları, bir halk ayaklanmasına dönüşerek Evo Morales 'i başkanlığa getiren sürece de yol açmış, etki etmiş oldu.

Pekala 4. Dünya Su Forumu neden Meksika'da yapıldı. Özelleştirilen su sistemlerinin nasıl işlediği, bu konuda on beş yıllık ''deneyimi'' olan Meksika'da denenmişti. Meksika’da olanlar, kamu yararına değil, karını maksimize etme peşine olan çokuluslu şirketlerin, su satış fiyatlarını çarpıcı oranlarda yükseltmeleri ile başlamış; faturaları ödeyemeyen yoksul bölgelerdeki konutların sularının kesilmesinden, sözleşmelerle garanti edilen yatırımların yapılmamasına, temiz sudan yoksun insanların sayısının daha da artması anlamına gelmiş. Bu nedenle Meksikalı yoksullar, ülkelerinde yapılan Forumu protesto ettiler ve tüm dünya insanlarına seslendiler: ''Su bir insan hakkıdır.''

Türkiye’nin güçlü bir su politikası var mı? Türkiye su politikası konusunda çok iyi bir deneyime sahip mi? Türkiye’nin geçmişte elde ettiği bir deneyimi var, özellikle barajlar konusunda, suyun taşınması noktasında ciddi deneyimleri var. İçinde bulunduğumuz yılda ülkemizde DSİ eliyle bir çok kentte ve noktada çeşitli sempozyum, toplantı ve etkinlikler yapılmakta. Bu toplantıların tümü 5. Dünya Su Forumu’na hazırlık niteliği taşıyor. Bu günlerde TÜSİAD su konusunda hazırladığı ikinci raporu yayınlıyor (Rapor 1 : Türkiye’de Su Yönetiminin Durumu: Sorunlar ve Öneriler” Prof. Dr. Ayşegül Tanık, Prof. Dr. Necdet Alpaslan ve Doç. Dr. Deniz Dölgen Rapor 2 : “Şebeke Suyu Hizmetlerinde Özel Sektör Katılımı: Dünya Uygulamaları Işığında Türkiye İçin Model Tartışması” Rekabet Kurumu Uzmanı Bülent Gökdemir )ve TÜSİAD Başkanı “Sosyal ve ekonomik olumsuzları bertaraf edecek şekilde planlanmış bir yasal çerçeve kapsamında şebeke suyu hizmetlerine özel sektör katılımının sağlanması ile bu sorunların bir bölümünün giderilmesi ya da etkisinin sınırlandırılmasının mümkün olabilecektir.” diyerek olaya son noktasını koyuyor.

TÜSİAD, kurak geçen bir yazın sonrasında, barajlarımızın doluluk oranlarının % 20’lere düşmesinden, suyun bireylerin en temel gereksinimi olmasından, ikame edilemez olmasından dem vurarak, Dünya Su Konseyi ile aynı tespiti yapıyor. “Su sorunu temelde suyun miktarının ve kalitesinin yeterli olmamasından kaynaklanmaktadır. Artan nüfus ve şehirleşme, küresel iklim değişiklikleri, sulamada kullanılan yanlış yöntemler, kaçak ve bilinçsiz kullanım gibi etmenler de su kaynakları üzerindeki baskıyı arttırmaktadır. Buna ayrıca mevzuattaki karmaşa ve yönetimsel sorunlar da eklenince su kısıtı, yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası sorunlar halinde karşımıza çıkmaktadır.” Hükmünü vererek dilinin altındaki baklayı çıkarıyor.

“Türkiye’de su hizmetlerine yönelik hukuki ve idari düzenlemeler dağınık ve parçalı bir yapı arz etmekte ve kurumlar arasında yetki karmaşası yaşanmaktadır. Ayrıca, artan kirlilik ve kısıtlı kaynaklar karşısında yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının kalitesinin izlenmesi için sürekli izleme sistemlerinin kurulması gerekmektedir.…Suyun ekonomik bir mal olarak kabulü ve son derece yüksek finansman gerektiren altyapı yatırımlarının zorunluluğu, hizmetin merkezi veya yerel kamu otoritesi tarafından sağlandığı örneklerde etkin olmayan yönetim ve düşük kalite gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.Dünyada da benzer örnekleri bulunan bu durum, Şebeke suyu hizmetlerinde özel sektör katılımı seçeneğini gündeme taşımıştır….

Türkiye için şebeke suyu hizmetlerine özel sektör katılımı düşünüldüğü takdirde, uygun düzenleme rejimi, politika yapıcı kurumların eşgüdümünde ve hizmetin özel sektör katılımına
açılması öncesinde tesis edilmelidir. “ diyerek niyetini ortaya koyuyor. (09.09.2008 TÜSİAD Başkanı Konuşması, www.tusiad.org.tr)

Uzun lafın kısası, 5.Dünya Su Forumu, neden ülkemizde toplanıyor diyenlere cevabı veriyor. Uluslararası sermaye ile “yerli” sermaye tam bir uzlaşma ve anlaşma içinde, hükümet güçlerini de her zaman olduğu gibi yedeklerine alarak önemli bir hazırlık yapmaktalar.

Uluslararası Neo-liberal sistemin aşırı birikim ve sermayenin değersizleşmesi krizine karşı geliştirdiği çözümler, son 30 yılda eğitimden sağlığa, sosyal güvenliğe, ulaşımdan enerjiye, telekomünikasyondan posta hizmetlerine kadar uzanan ve insanlığın bütün değerlerinin metalaştırılmasını hedefleyen bir sürece odaklanmış bulunmaktadır. Krizin şiddetlenmesiyle sermayenin merkezileşme eğilimi daha gözle görülür hale gelmiş, başta Orta Doğu olmak üzere bütün doğal enerji koridorları kapitalistler arası paylaşımın konusu haline getirilirken; dünyamızda canlı hayatın sürmesinin en temel unsuru olan suyun da ticarileşmesi gündemdeki yerini almaya başlamıştır. İçme ve sulama suyu şirketlerinin yanı sıra inşaat, enerji, maden, gıda, kimya, metal ve daha pek çok endüstride faal olan büyük şirketler su çıkarma, dağıtım, sulama sistemleri, hidroelektrik santraller ve baraj yapımı ihalelerinde boy göstermeye başlamıştır.

Öte yandan bizleri neler bekliyor :

1. suyun ticarileştirme çabaları yalnızca yoksulların ve varoşların temiz suya erişim hakkını tehdit etmekle de kalmamakta, yeni baraj ve santral inşaatları yüzünden dünya halklarını ve gelecek nesilleri mevcut su havzalarının tümüyle kaybedilmesi,
2. Havzalardaki canlı yaşamın sona ermesi,
3. Tarihi ve kültürel mirasın yok edilmesi(Hasankeyf-Allianoi vb.)
4. Suyun metalaşması, ayrıca, bugüne kadar başta belediyeler olmak üzere su dağıtımında çalışan emekçilerin taşeronlaşması,
5. Bu sürecin gerektirdiği yüzlerce üretim kolunda istihdam edilen emekçilerin emeğinin daha da değersizleşmesine ve kazanılmış haklarını kaybetmesi,
6. Ayrıca, tarımdaki hızlı kapitalistleşme sürecinde tohum, gübre vd. zorunlu ihtiyaçlarını temin etme gücü bile kalmamış olan ve geçimlik tarımla yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca küçük çiftçi için ölüm anlamına gelecek olan suyun ticarileşmesinin diğer dolaysız ve dolaylı etkilerinin neler olacağı henüz tam olarak öngörülememektedir.
7. Suyu satın almaya gücü yetmeyen milyonlarca köylü ve çiftçinin topraklarından koparılarak büyük kentlere fırlatılmasının sonuçları, yığınsal işsizliğin ve sefaletin doruğa çıkması, çarpık kentleşmenin en uç noktaya ulaşması ve dolayısıyla kentlerin varoşlarında daha da çekilmez boyutlara erişecek olan suya erişim hakkı ihlalleriyle özetlenemeyecek kadar ağır ve yıkıcı olacaktır.
Ülkemiz de bu devasa sorunlarla yüzleşmek zorundadır. Okullarda öğretilenin tersine su fakiri olmaya çoktan aday olan ülkemizin mevcut su kaynaklarının yukarıda yer alan değerlendirmeler ışığında yeniden ve farklı bir anlayışla değerlendirilmesine, su üzerinde mevcut yetki ve kullanım haklarının yeniden tanımlanmasına olan ihtiyaç kendini yakıcı olarak hissettirmektedir.

Mehmet KARTAL
Nilüfer Yerel Gündem 21 Genel Sekreteri,
TÜRÇEP(Türkiye Çevre Platformu) Dönem Sözcüsü,
Bursa Yerel Sulakalan Komisyonu Üyesi

Arca Atay Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-09-2008, 20:16   #72
Ağaç Dostu
 
Lonicera's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-03-2008
Şehir: İZMİR-ANTALYA
Mesajlar: 3,571
SICAKLIK, BİTKİLERİN KARBONDİOKSİTİ EMME YETENEĞİNİ AZALTIYOR
Sıcağın, bitkilerin karbondioksit emme kapasitesini azalttığı bildirildi.
Nature dergisinin son sayısında yayınlanan makaleye göre, Amerikalı bilim adamları, aniden artan sıcağa maruz kalan bitkilerin Co2 absorbe etme yeteneğini geri kazanabilmesi için iki yıl kadar geçmesi gerektiğini tespit etti.

Araştırmacılar, bu gözlemi Oklahoma'da yaptı. Eyaletin çayırlarından alınan "minik ekosistem" numuneleri; ışık, sıcaklık, yağışlar ve Co2 emisyonunun kontrol edilebildiği 4 koyteynır-laboratuvara yerleştirildi. Numuneler laboratuvarlarda 4 yıl boyunca gözlem altında tutuldu.

Konteynırların ikisinde, numunelerin alındığı bölgenin iklim şartları aynen sağlandı. Diğer laboratuvarlarda ise deneyin ikinci senesinde sıcaklık 4 derece birden artırıldı. Ölçümler, sıcaklığın artırıldığı ortamdaki bitkilerin emdiği karbondioksitin, normal sıcaklık ortamındaki bitkilerin emdiğinin ancak üçte biri olduğunu gösterdi.

Atmosferde Co2 miktarının artması, küresel ısınmanın müsebbibi olarak gösteriliyor.
(Anadolu Ajansı)

Lonicera Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-09-2008, 21:17   #73
Ağaç Dostu
 
Metin Y.'s Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,374
Galeri: 66
"Farkında mısınız? Kuruyoruz" günü

Çevreciler, Türkiye'de yaşanan kuraklığa dikkat çekmek amacıyla 11 Ekim'de Büyükçekmece Gölü'nün kuruyan alanında "Farkında mısınız? Kuruyoruz" sloganıyla bir gün geçirecek.

Proje Sözcüsü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Türkiye'de 35 il ve 210 ilçede şu an kuraklık olduğunun resmen ilan edildiğini bildirdi.

Kadıoğlu, "Ülkemizde yağışların yersel ve zamansal dağılımı çok düzensiz. Bu nedenle şehirlerimizin su kaynakları hızla artan nüfusu ve sanayinin ihtiyacını karşılamıyor. Geleneksel sulama uygulamalarıyla tarımsal üretimde suyun büyük bir kısmını israf ediyoruz" dedi.

Kuraklıkla mücadelede ciddi çalışmalar yapan ülkelerin, öncelikle kuraklık olup olmadığını anlamak için bir çok parametreyi ölçüp izlediğini ve kuraklığı hayatın her alanında hatırladıklarını vurgulayan Kadıoğlu, "Ülkemizde kuraklığın gelişimini, günlük/aylık olarak takip ederek, kurak ve nemli alanların ve bunların şiddetinin yerel dağılımı hakkında doğru ve zamanında bilgi sahibi olamıyoruz. Bunun bir sonucu olarak da kuraklığı, su kaynaklarının azalması, göllerin kuruması gibi görünür olan ciddi sonuçları ile ama çok geç kalarak fark edebiliyoruz" diye konuştu.


"Kuraklığı bir nedene bağlamak popülist bir yaklaşım"


Kuraklığın Türkiye'de en zararlı ve en az anlaşılan doğal afetlerden biri olduğunu savunan Kadıoğlu, rastgele ve seyrek bir şekilde oluşan kuraklığın en kapsamlı sosyo-ekonomik zararlara neden olan ve yavaş gelişen en sinsi ve en tehlikeli doğal afet olduğunu kaydetti.

Mikdat Kadıoğlu, "Ülkemizde, ne kuraklık doğru algılanıyor ne de bir afet olarak kabul ediliyor. Kuraklığı bir nedene bağlamak popülist bir yaklaşımdır" dedi.


"Devlet, risk yönetimine geçmeli"


Bütün sektörlerin ve ilgili otoritelerin katılımıyla "Kuraklık Yönetim Ekibi" oluşturulması, "Küresel düşün yerel hareket et" prensibine uygun olarak da sanayicilerin ve iş adamlarının enerji ve su tasarrufu yaparak, bu problemin çözümüne katkıda bulunmaları gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, "Ülkemizde etkin enerji ve su tasarrufu politikaları uygulanmazsa gelecekte büyük enerji ve çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalacağımız kesindir. Bu nedenlerden dolayı, iklim değişimini dikkate almak zorunluluktan da öte ülkemizde de büyük bir ihtiyaçtır" diye konuştu.

Kadıoğlu, devletin kuraklık planları yaparak "risk yönetimine" geçmesi gerektiğini savundu: "Çünkü kuraklığın etkileri, suya talebin en çok olduğu zamanlarda en fazla hissedilir, ama o zaman da herhangi bir önlem almak için artık çok geçtir. Yani, kıt olan su kaynaklarımızı da verimli kullanabilmek için merkezi ve yerel yönetimlerimiz de her yeni su yılının başında su bütçesini hazırlayıp gerektiğinde 'Kuraklıkla Mücadele Planları'nı devreye sokmalıdır."


"Tüketim alışkanlığı değişmeli"


Birey olarak ise küresel ısınmanın önlenmesi için öncelikle tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini dile getiren Kadıoğlu, su ve enerji tasarrufu yaparak problemin çözümüne bireysel olarak katkıda bulunulabileceğini
ifade etti.

Küresel iklim değişimi ve sosyo-ekonomik gelişmenin baskısının artmasının şiddetli kuraklığa sebep olacağı uyarısında bulunan Kadıoğlu, "Türkiye genelinde, yağışlar azalınca GAP alanı başta olmak üzere tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı da düşecektir. Nehirlerle daha az beslenen baraj göllerinin su seviyesi de önemli ölçüde azalınca, hidroelektrik enerji üretimi de aksayacak" dedi.

"Kuraklığın afet olduğu kabul edilmeli"


Proje yöneticisi meteoroloji mühendisi Volkan Diler de Türkiye'de kuraklıkla mücadelede öncelikli adımın kuraklığın bir afet olarak kabul edilmesi olduğu için 11 Ekim'de Büyükçekmece Gölü'nde yapılacak etkinliğin adının "Farkında mısınız? Kuruyoruz" olduğunu söyledi.

İstanbul'un içinde, kuraklığın etkilerinin en iyi şekilde görüleceği yerin Büyükçekmece Gölü olduğunu belirten Diler, "İlk ayağı Büyükçekmece Gölü olan etkinlikler, takip eden senelerde, ülkenin dört bir yanında aynı sorunun yaşandığı kuruyan göl yataklarında devam edecek" diye konuştu.

Diler, "Etkinliğin amacı, kuraklığın bir afet olduğunun, bu afetin ülkemizi ciddi bir şekilde etkisi altına aldığının farkına varılmasını ve kuraklığın sadece yaz aylarında değil, yıl boyu gündemde kalmasını sağlamak, kuraklıkla mücadelenin temel şartı olan devlet ve sivil toplum işbirliği için uygun ortam hazırlayabilmek, ilköğretim ve liseler için kuraklıkla mücadelede farkındalık ve kalıcı bilinç yaratacak alternatif eğitim materyalleri üretmektir" dedi.

Büyükçekmece Göl yatağının kuruyan kısmına çevreye duyarlı binlerce insanın gelmesini beklediklerini ifade eden Diler, "Biz, kuraklığa dikkat çekmek ve bu konunun muhatapları olan devlet-sivil toplum iş birliğini sağlayacak uygun platformun oluşturulmasına zemin hazırlamaktır" dedi.

Çevrecilerin, kuruyan göl yatağında bir günlerini geçireceğini belirten Diler, göl yatağı üzerinde kurulu dev sahnede gruplar tarafından konser verileceğini, gölün eski su seviyesini gösteren ölçüm direkleri ile gölün eski ve yeni hallerinin fotoğraflarının sergileneceğini kaydetti.

Eklenen Resimler
 
Metin Y. Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 22-04-2009, 14:04   #74
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 02-10-2007
Şehir: Istanbul/Syndey
Mesajlar: 1,003
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi saka Mesajı Göster
Sizin için "sucul bitkiler" bölümüne bir başlık açsam, orada suyun geri kazanımı
ile ilgili olarak (mavi bayrak kriterleri çerçevesinde) gelebilecek soruları beklemeden (veya bende sorabilirim! ) konuşulmasına bir platform oluştursak sizce faydalı olur mu; hem kim bilir bu platform zamanla başka meraklı veya araştırmacıları da çeker!?

Mavi bayrağı, sucul bitkilerin kıyısına dikeyim mi? En azından biyolojik arıtma için aranan kriterleri konuşmuş oluruz diye düşünüyorum.
Sucul bitkiler başlığını güncellemek adına küçük bir adım da ben attım. Sizleri de bekleriz.

http://www.agaclar.net/forum/showthr...light=at%FDksu

kaktüs Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 21-05-2009, 06:44   #75
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 21-05-2009
Şehir: ankara
Mesajlar: 1
Bu sorun hepimizin sorunudur
Çözüm için el ele

htttp://www.erozyon.info

haleee Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-08-2010, 10:01   #76
Yeni Üye
 
allsma's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-08-2010
Şehir: MALATYA
Mesajlar: 3
Question

benim köyde de her yaz derelerin kuruması ve envai çeşit bitkinin susuz kalması şöyle dursun içecek su bulamıyor , başka köylerden veya ilçeden getiriyoruz ve şuanda da aynı durumdayız

allsma Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 14:52.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024