01-09-2009, 22:44 | #66 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili caucasus, yardım eden düşeceğine ben düşeyim daha iyi. Fiziksel acı öyle ya da böyle geçiyor ama gündelikçi olarak çalışan birisi sizin için çalışırken aynı acıyı yaşar, üstelik de sakatlanırsa vicdan acısı kolay geçmiyor Bugün pazardan 5 kilo barbunya aldım. Ayıkladım. Niyetim sıcak su/soğuk su şoku uygulayıp dondurucuya koymaktı. Ne oldu? Tüp bitti akşam akşam Ayıklanmış barbunyalar dolapta tüpü bekliyor |
01-09-2009, 22:49 | #67 |
Ağaç Dostu
|
Sayın DefneD, haklısınız zaten ben de muhabbet olsun diye yazdım kendi yapmış olduğunuz kadar güzel bir yemek düşünemiyorum. Size de geçmiş olsun diyelim umarım tüp bitince barbunyalarınız bozulmamıştır. Berduray ile mesajlarımız sildik, biraz konu dışı oldukları için. Bilginiz olsun. |
01-09-2009, 23:18 | #70 |
Ağaç Dostu
|
Valla bozulmasalar iyi olur berduray Zaten almışım barbunyayı kilosu 2 liradan, üzerine bir de tüp! Ucuzlayacak diye beklerken pazarda 2.5-3 liraya barbunya vardı Bir tüp macerası daha Patates kızartacağım zaman, patatesleri doğramaya başlayınca yağın altını yakarım. Bir süre önce; ocağı yaktım. Patatesleri doğradım, tuzladım ve kendimden emin bir şekilde ilk partiyi yağa attım. Gelmesi gereken ''Cozzz'' sesini duyamayınca ne oldu derken, aklım başıma geldi. Tüp bitmişti |
01-09-2009, 23:23 | #71 |
Ağaç Dostu
|
Çok güzel bir mutfak macerası. Sizin de hep tüpünüz bitiyor valla gülsek mi ? üzülsek mi ? Ben de geçen gün aynısın yaptıma ama ocağı açmayı unutmuşum, ne oldu derken bir de baktım ki ocak yanmıyor. Hemen ocağı yaktım ve günü kurtardım. |
01-09-2009, 23:37 | #74 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
10-15 dakika sonra tüp geldi, aynen kızartmaya devam ettim, atacakmıyım bunu ne olursa olsun, yiyeceğim diye. Ömrümde evde yediğim en güzel kızartmaydı, tıpkı şu şoklanmış fast foodculardaki gibi olmuştu. Deneyin isterseniz. |
|
01-09-2009, 23:56 | #79 |
Ağaç Dostu
|
berduray, sizin yaptığınız aşçı milletinin ''haşlama'' dediği işlem olmuş sanırım. Az kızmış yağda patatesi biraz pişirip, sonra kızgın yağa atmak. Tabi ki nefis olur, sırları bu zaten Bir yıl önce de, bir arkadaşıma doğum günü için mercimekli köfte yaparken tüp bitmişti. Tüp geldi ve ben acilen soğanı pişirip eldivenle bile elimi yakacak sıcaklıkta bulgura karıştırmak zorunda kalmıştım Tüp özürlüyüm anlayacağınız Suçlu mikrodalga, fena alıştırdı beni |
03-09-2009, 11:34 | #80 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Üç hafta bakalım nasıl geçecek? Bu arada tartılsaydınız, bakalım kaç kilo daha alacaksınız Efendim, kaza TDK sözlüğünde, "Can veya mal kaybına, zararına neden olan kötü olay" diye tanınlanmış. Dünya Sağlık Örgütü, “önceden planlanmamış ve beklenmeyen ancak yaralanmayla sonuçlanmasına kaza denir” demiş... Kaza denince ilkin aklımıza trafik kazaları ve iş kazaları gelir. Çünkü OECD ülkeleri arasında her iki kaza konusunda en üst sıralarda yar alıyoruz. Hem trafik hem de iş kazaları konusunda açılmadık kampanya, yapılmadık eğitim kalmadı; ama, gene de en üst sıralarda yer almakta devam ediyoruz. Ev kazaları konusunda da bu ülkeler arasında en üst sıraları kimselere kaptırmadığımız tahmin etmemek güç değil. Çünkü, ülkemizdeki kaza oranlarına bakıldığında kazaların %40’ ı trafik kazaları, %20’ si iş kazaları, %20’ si ev kazaları ve %5’ i ise ateşli silah yaralanmaları olduğu görülür. Bakın iş kazalarıyla ev kazalarının oranı aynı. Ama hep iş kazaları konuşuluyor nedense. Ev kazalarının gündeme geldiği pek yok. Ev kazalarında erkeklerin oranı ne kadar diye sormak bile abes... Çünkü neredeyse tamamı kadınlardır dersek abartmamış oluruz. Bakın şöyle bir kaba hesap yaparsak aktif iş hayatında rol alan kadınların oranı erkeklere göre düşük, kadın sürücülerin sayısı ise az olmasına rağmen kazaya uğrayanların yarısından fazlasının kadınlar olduğu ortaya çıkar ki bu kadınlarımızı yok yere nasıl telef ettiğimizin resmidir... Ev içi kadınlarımız için tehlikelerle doludur. Ev kazaları en çok yanık,zehirlenme,kesici ve delici alet yaralanmaları, bir eşyanın kayması-düşmesi, M.Sema'nın da başına gelen yüksek bir yerden düşme gibi kaza çeşitleri meydana gelmekte. Bakın, trafik kazalarına, iş kazalarına karşı eğitimler yapılır, konu üzerinde tartışmalar açılır. Ateşli silahların edinilmesi ve kullanulmasıyla ilgili kampanyalar yürütülür ama evlerde kadınların uğradıkları kazalar ve yaşadıkları sorunlarla ilgili ne bir eğitim çalışması yapılır, ne de bir kampanya başlatılır... Ev kadınlığının mektebi de yoktur... Hadi eskiden anneler daha acımasızdı (!) kızlarını ev içinde işe koşarlardı. Yemekti, bulaşıktı, temizlikti işin bir ucundan tutmasını isterlerdi. İş apmamakta direnen kızlarına hiç acımazlar basarlardı fırçayı... Şimdi orta sınıfın anneleri çocuklarına kıyamıyor. Ekmek bile kesmesini bilmeden büyüyor çocuklar... Çamaşır, bulaşık makinası dahil hiç bir elektrikli ev aletini çalıştırmasını bilmiyor... Süpürge yapmamış, toz almamış, cam silmemiş, soğan doğramamış, tavada yağ kızdırmamış çocuklar bunlar... Kızdırılmış yağa su sıçradığında neler olacağını bilmiyorlar. Aşırı kızan yağın parlayıp alev topuna dönüşebileceğinden haberleri yok, hele tutuşan yağın üzerine su dökülmeyeceğini falan da bilmiyorlar... Sonra hiçbir şey öğrenmeden evleniyorlar... Kimlerle?... Kimlerle olacak, kendileri gibi ev işinden anlamayan sıpalarla.. "Hiç bir şey öğrenmeden nasıl evleneceksiniz?" diye eleştirdiğinizde omuzlarını silkip, "Biz de kadın tutarız!.. Lokantalar ne güne duruyor diyorlar" iyi mi? Ama öğrenecekler. Hayat bu, kimleri eğitmedi ki? Evet, şimdi aklıma gelen, araştırıp bulabildiğim ev kazalarına karşı alınması gereken önlemleri kısaca sıralıyorum: Bir kere ev kazalarında ilk yardım konusunda bir fikir sahibi olmak gerekir. Suni solunum, kalp masajı, kanama kontrolu, şoka karşı önlem alma, kazaya uğrayan kişiye psikolojik destek verme vs konularında aile bireylerinin az çok kendilerini eğitmeleri gerekir. Bir kere her evin mutfağında mutlaka bir yangın söndürme aleti ve kuralına uygun ilk yardım çantası bulunmalı... Hemen görülebilecek bir yere ilk yardım ve acil durumlarda başvurlacak yer ve kişilerin telefonlarının bulunduğu bir listenin kolay görülür bir yere -mesela buzdolabı kapağına- yapıştırılmış olmalı... Bebeklerin ve yürüme çağındaki çocukların kesinlikle mutfak ortamından uzak tutulması gerekir. Bir evde çocuklar için en tehlikeli yer mutfaktır. Bazı anneler kucaklarında bebekleri olduğu halde ocakta yemek karıştırır. Neymiş, bebek ağlıyormuş... Bırak ağlasın yahu... Daha sonra pişmanlık içinde sen ağlayacağına bırak çocuğun beş dakika ağlayıyıversin... Bir de yemek sırasında bazı sıcak yemek ve içecekleri çocukların başlarının üzerinden birbirlerine iletmeye kalkışan düşüncesizler vardır. Ters bir harekette çocuk haşlandı gitti işte... Yaşlılar ihmal edilmemeli. Ellerine kollarına hakim değiller. Kapı eşikleri, merdiven basamakları, lambaların düğmeleri hep onlara göre düşünülmeli... Herkesden erken kalktıkları için kendilerine çay, kahve tapmak isteyeceklerdir. Mutfağı onların hareketlerine engel olacak şekilde dağınık bırakmamalıdır. Hamileler yüksek yerlere kesinlikle uzanmamalı, sandalye, tabure tepelerine çıkmamalı, kaymalarına neden olacak eşyaları ve yağ sıçramalarına dikkat edilmeli... Evde hiç bir yerde kesici, delici alet adavat ortada bırakılmamalıdır. Oturdukları iş yapan kadınlar, makası hemen oturduğu yerin yanı başına koyar. Bir iş için kalkar. Makası unutur orada... Bırakın başkasını gelir makasın üzerine önce kendisi oturur. Dikiş iğnelerini oraya buraya sokuverenleri bile bilirim. Ocak üzerinde tavaların sapları çarpılacak şekilde dışarda olmamalıdır. Tencere, tava, çaydanlık saplarının vidalarının sık sık kontrol edilmeli. Gevşemiş olanlar sıkılaştırılmalıdır... Elektrik prizleri herhangi bir şeyle kurcalanamayacak şekilde kapatılmalıdır. Şase yapıp, yanmış olan prizler yenisiyle değiştirlmeli... Bunu anlamak için elektrikli ev aleti çalıştırıldıktan sonra prizinin ısınıp ısınmadığına bakmak gerekir... Gerekirse bir elektrikçi çağırıp bunun nedenini öğrenerek tekrarı önlenmelidir. Mutfakta tarım ilaçları, böcek öldürücü ilaçları, tehlikeli temizleyici kimyasallar (tuz ruhu gibi) kesinlikle bulundurulmamalıdır. Deterjanlar ve sabunlar yiyeceklerle ilintili olmayan özel kapalı yerlere konmalı. Bir çok evde sıvı yağlar bulaşık deterjanları ve tuzlarıyla birlikte yanyana bulunduruluyor. Kimyasal ve petrol türevi kap kacaklar ne kadar yıkanmış olrsa olsun mutfağa sokulmamalı, içine yiyecek içecek konmamalı... Belki sizin de ekleyeceğiniz uyarılar olabilir Bu konu belki ayrı bir başlık konusu olmalıydı. Ama sevgili M.Sema'nın başına gelenleri okuyunca buraya yazmadan edemedim... |
|
03-09-2009, 12:27 | #81 |
Moderatör
|
Sevgili hassoman, her zamanki gibi iyi niyetli düşünceli ve faydalı yazını döktürmüşsün yine. Teşekkürler. Ama yine de bir ufak hususa parmak basmak istiyorum. "Ev kazalarında erkeklerin oranını sormak bile abes" cümlene takıldım. Kaç tane erkeğimiz ev işlerinde, mutfakta eşine yardım ediyor ki? Ben en yakınımdan eşimden işe başlayayım. Eşim bekârken de en ufak bir ev işi yapmamış, en basitinden bir meyve soyup bile yememiş hep önüne hazır gelmiş. Hadi şeftali tüylü diye tutamıyor diyelim. Meyve sepetindeki elmalar, armutlar, portakallar gözün önünde ama o soyup da yemez, bekler ki ben soyup önüne servis yapayım. Allaha şükür özürlü de değil ama ya üşeniyor ya da benim hizmet etmemden zevk alıyordu. Ben de iş yorgunu, stresli bir işi var diye hep üşenmedim yaptım. Ama ben de çalışıyorum, benim de stresli gün geçirdiğim oluyordu. Bu iş Oğuz'un emekli olmasına kadar devam etti. O sandı ki bu hep böyle devam edecek. Yağma yok, gel bakalım canım içi diyerek yavaş yavaş bilmediği şeyleri göstermeye başladım. Gösterdiklerim de çay nasıl demlenir, (daha türk kahvesi yapmayı bilmiyor)salata nasıl hazırlanır, sarımsaklı yoğurt nasıl yapılır, meyvelerin kesilmesi. Meyvelerin kesilmesi dediğimde işi abartmıyorum inanın. Bir keresinde bulantım olduğu için bana nane limon hazırlamasını rica etmiştim. Tarifini sordu anlattım, sağ olsun yapıp getirdi. Daha sonra uyumuşum. Okuldan dönen oğlum odama gelip "Anne ne oldu hastalandın mı?" diye sordu. Nereden anladığını sorduğumda " Mutfağa girince babamın sana nane limon yaptığını anladım, bir limonu verevine bu şekilde babamdan başka kimse kesemez de ondan" dedi. Bir keresinde de Silivri'de misafirlerimiz var, ondan karpuzu kesmesini rica ettim. Biraz sonra bahçeye geldi eli boş, "karpuz nerde?" diye sorduğumda aldığım cevap " Tavana yapıştı" oldu. Pek birşey anlayamadığımdan mutfağa gidip baktım. Koca bir karpuz diliminin içi tavana yapışmış. İnanamıyorsunuz değil mi? Sevgili eşim karpuzu mutfak setine koymuş, ortadan ikiye kesmek isterken koca karpuzu yere düşürmüş, patlayan karpuz hertarafa sıçramış bir dilim de fırlamış tavana yapışmış. Film gibi ama doğru işte. Sağolsun, kendisi sakar mı sakardır. Genelde ondan pek yardım talep etmiyorum, inanın bir şey isteyip de pişmanlık duymadığım şey hemen hemen yok gibidir. Ya kırar ya döker, temizlemesi bana daha da zor gelir. Bilmiyorum belki de dünürümün dediği gibi " sıvışmanın yolunu böyle buldu". |
03-09-2009, 12:53 | #82 |
Ağaç Dostu
|
Mutfakta bardak tabak vs. kırmak ne kadar doğru bilmem ama, bazı insanlar için hayra yorumlanır.. O kadar dikkatli olmama rağmen sürekli bir şey kırarım.. Bu durum beni bazen çok üzüyor.. Ama en güzeli de, bu huyumu bilenlerin kendi mutfağındayken ''aman sen elleme ben yaparım'' diyor olmaları.. |
03-09-2009, 13:06 | #83 |
Moderatör
|
Evet sevgili selis benim de bazı arkadaşlarım var bahsettiğin gibi. Buzdolabından aldığı su sürahisini masaya koyuyorum diyerek göz göre göre yere bırakan. Zaman zaman ben de derim "Amannn haaaa, ben yaparım" diye. |
03-10-2009, 17:02 | #86 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-04-2009
Şehir: Rize
Mesajlar: 656
|
Daha yenidir ama Kızartma yapayım dedim bi gün tavaya attım patatesleri herşey iyi güzel Bir yandanda diğer tarafa bakarak telefonla konuşuyodum ki meğer tavadaki yağ alev aldı farketmemişim, davlumbaz ex olmuş tabii Son anda biliyorum ya hemen su değilde balkondaki boş saksının için deki toprağı devirdim... Sondü felan işte annem öldürüyodu azkalsın beni Telefonumuda düşürmüşüm o arada 550 tl dış metal çerçeve+arka kapak+lcd+dış dokunmatiğe ödedim İçim ona acıdı yoksa Düzenleyen Sevilay : 27-03-2010 saat 15:59 |
03-10-2009, 19:50 | #87 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 31-07-2009
Şehir: HATAY
Mesajlar: 714
|
bayıldım gülmekten
Alıntı:
günlerdir hatta aylardır hiç gülemdiğim kadar güldüm Allah da sizi güldürsün inşaallah |
|
03-10-2009, 19:58 | #88 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 31-07-2009
Şehir: HATAY
Mesajlar: 714
|
kömür kurabiye
henüz 12- 13yaşındayım, okuduğum bir kar kurabiye tarifini tek başıma yaptım ,sıra geldi pişirmeye annemden fırını nasıl yakacağımı öğrendim, tepsinin altı pişince yerini değiştiip üste alacaksın ki üstü de pişsin dedi süreyi hatırlamıyorum ama altı pişti tepsiyi üste aldım arkadaşları gelmişti onlarla oturma odasına aldım ve mutfağa gittim ki ne göreyim benim kar kurabiyelerim olmuş mu kömür kurabiye))) tepsiyi çıkartım ılıyınca getirdim odaya başladık kaşıkla beyaz kısımların ı yemeye, meğer fırını üstü çok çabuk pişiriyormuş.... ilk deneyimim başarısızdı ama pastanelerde satılabilecek kadar lezzetli kurabiyeler yapıyorum artık ev halkı ve arkadaşlarım bayılıyorlar biraraya gelecek olsak kurabiyeler senden diyorlar.. |
03-10-2009, 22:09 | #89 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-04-2009
Şehir: Rize
Mesajlar: 656
|
Benimki az trajediye dönüşüyor souna doğru komik değil pek |
|
|