agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Mutfak > Pratik Bilgiler, Mutfak Malzemeleri ve Aletleri
(https)




Beğeni Düzeni68Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 26-02-2009, 08:51   #31
Ağaç Dostu
 
nevsune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,918
Galeri: 215
Ben erkeklerin yemek yapma hikayelerini çok severim ve de çok gülerim. Çok şeker beceriksizlikler yaşarlar. Bunun nedeni de düz mantık kullanmalarıdır. Oysa biz kadınlar farklı bir mantık yapısıyla daha ayrıntıcıyızdır ve daha püf noktalarıyla hareket ederiz. Aşağıda buna harika bir örnek olan ve benim 2 yıldır her okuduğumda hala kahkalarla güldüğüm bir "erkekten pilav yapma öyküsü" var, bunu sizlerle paylaşmak istedim.

Alıntı:
Erkek Erkeğe Mutfak Sohbetleri : Pilav
Öğlen yediğim pilavın tadını hiç beğenmedim. Yalnız tadı değil kıvamı da çok kötüydü. O halde bu iş nasıl yapılıyor diye yazayım, herkes bu engin bilgilerimden faydalansın istedim.

Efendim, pilav yapmanın 4 aşaması vardır: ayıklama, ıslatma, pişirme, demleme. Bu aşamalardan önce biraz ana maddemiz olan pirinçten bahsetmek istiyorum.

Beyler, marketten alış veriş yaparken paketlerin üzerini okuma alışkanlığınız yoksa bile pirinç alırken mutlaka okuyun. Bu pirinç denen nimetin benim sayabildiğim kadarıyla 17.543 çeşidi var. Marketlerde en fazla 10-15 tip bulunuyor ama olsun : Baldo, lüks baldo, kırık, çıkık, yaseminli, jasminli( ukalalar) , öz hakiki baldo, pilavlık, dolmalık, çorbalık, salatalık, kepekli, glutenli, gluteni alınmış, gluteni alınıp sora yeniden koyulmuş, nişastası hafifletilmiş, ayıklanmış, ayıklanmamış, ayıklayacak çocuk gelmediği için üzerinde ayıklanmış yazmasına rağmen paketin üzerinden taşları görünen.......

Hangisini seçmeniz gerektiğine siz karar verin, ben lüks baldo deneni kullanıyorum kendim alıyorsam. Önemli olan hangisini seçmişseniz bir daha hep onu almak. Çünkü bu pirinçlerin her birinin ayrı huyu var ve bütün tarifler bir yana, onu zamanla öğrenip doğru tadı buluyorsunuz.

"Kendim alıyorsam" dedim ya, bizim bir yerlerde bir tanıdıklarımız varmış, onlar , sağ olsunlar, bize çuvalla gönderirler pirinci. Annem de yarım çuvalı bana verir. (Sanıyorum Çinli bu tanıdıklar. ) Dolayısıyla benim pirincin cinsi "annemin pirinci". Tarifleri buna göre vereceğim.

Bir de, Tosya ( Kastamonu'nun mis gibi çeltik kokan bir ilçesi) denen yerden geçiyorsanız, yol kenarında pirinç satanlara denk gelirsiniz. Oralarda durup pirinç alacaksanız sakın muhabbet etmeyin, pirinçlerin adını sormayın, gözünüze kestirdiğinizden alın ve yola devam edin. Zira inanılmaz şirin Kastamonu şivesiyle size pirinçleri anlatmaya başlayan o teyze ve amcalar hayatınızın geri kalanında fobi geliştirerek pirinçten korkmanıza neden olabilirler : "Sarıkız da alabülü, kılçıklı da. Hepisinde az az verem, hepisi ayrı gözel. Aha buna suyu az koya, buna yarım koya, aha buna bibıçık koya ama kavurmaya. Bunu daşı oğmaz, bunda olu, ayıklamadan yüme. Ba bundan da vere isteğsen. Neççen sen, dolma diysen bununki güzel olu, pilav diye aha bu." Anaaa, bizim bildiğimiz pirinç Tosya'da destan olmuş da haberümüz olmamuş . Beni dinleyin hemen "götün götün gaçıverü" oradan. J

Neyse efendim. Pirincimizi seçtik artık. Başlayalım pilavımızı yapmaya.

İlk aşama ayıklamadır dedik. Malum "pirincin taşı" olur. Bu taştan bir şey olmaz diyenler, samimi bir diş hekiminiz yoksa sözümü dinleyin, mutlaka ayıklayın. Bu ayıklama işi için genişçe bir tepsi kullanılıyor. Bir su bardağına pirinç doldurun ve bunu tepsinin bir kenarına tepeleme yığın. Tepsiyi alıp aydınlık bir yere gidin. Oturup tepsiyi dizinize koyun ve o tepeden ellerinizle pirinçleri yaya yaya tepsinin boş olan kısmına doğru çekin. O sırada taşları bulun ve alıp tablaya atın. Pirinçlerin arasında gördüğünüz kahve tanesi, uzaktan kumanda tuşu, kırmızı kalp gibi nesneler muhtemelen tepsinizin desenleridir, heyecanlanmayın. Koyu ve düz renkli zemini olan bir tepsi bu iş için en idealidir.

"Yok aydınlık yer, yok dizimize koyalım ne yahu bunlar. Ben ayaküstü beş dakkada ayıklarım onu" diyen sevgili hemcinslerim, istediğiniz bütün yöntemleri deneyin. En sonunda varacağınız nokta benin tarif ettiğim olacaktır

Ayıklama işi bitince pilav yapımının en ciddi ve en beceri isteyen yerine gelinir : "pirinçleri tepsiden ıslatacağınız kaba boşaltmak". Hanımların "pıt" diye yaptığı bu işlem biz erkekler için tam biz zulümdür. O koskoca tepsiden, o kaba o pirinçler bir türlü geçmek istemezler. Tezgahın üstünü ve yeri tercih ederler genellikle. Bu işlemi tamamladıktan sonra ilk başladığınızın yarısından daha fazla pirinciniz varsa başarılı olmuşsunuz demektir.

Pirinçleri kaba aldınız. Onları iyice yıkamanız lazım. Pirinç zor yıkanır. Kabı defalarca suyla doldurup boşaltmanız ve pirinci bir kaç defa suda bekletmeniz gerekir. Günümüzde büyük şehirlerde bahsedilen su sıkıntısında pirincin ciddi bir yeri vardır. İster inanın ister inanmayın.

Yıkandığına kanaat getirdiğiniz pirinci şimdi "ılık" suda biraz bekletmeniz gerekir. Bu sırada suya bir çay kaşığı da tuz atmalısınız. Bu bekleme süresi pirincin cinsine göre değişecektir. Ben fazla acele ettiğim zamanlarda 20 dakika kadar, zamanım varsa 1 saat kadar bekletiyorum. Su ılık derler ama soğuk da olur. Yeter ki sıcak olmasın, o zaman pişiyor çünkü.

Islatma aşamasından sonra artık pişirme bölümüne geldik. Ayıklanan ve ıslanan pirincimizin ıslatma suyunu döküyor, bir kaç kez daha yıkadıktan sonra :

1. tencereye alıp 10-15 dakika kavurur, yağ,tuz ve su ilave eder
2. tencereye su, tuz ve yağ ilave koyup, sonra pirinci üzerine ekler
3. tencereye yağ koyar, pirinci yağla iyice kavurur üzerine tuz ve su ilave eder
4. tencereye su koyar, su kaynayınca pirinci, yağı ve tuzu ekler

sonra kapağını kapatarak, kısık ateşte, suyunu çekinceye kadar pişiririz.

Yukarıdaki 4 çeşit ve annenizden duymuş olabileceğiniz birkaç çeşit daha pilavın farklı pişirilme yöntemlerinden biridir. Sonuçlar arasında ciddi farklılıklar olduğunu söyleyemeyeceğim. Tabi pirinçleri kavurduğunuzda renkleri siyaha dönmüş ve bir kısmı da patlamışsa bilemem

"Annem yaptığında da arada koyu renkli pirinçler oluyordu ama" diyenler, onlar şehriye

Tavuk ya da et suyu kullanacaksanız haricen başka yağ koymayınız.

Burada önemli olan koyacağınız su miktarı. Pilavla ilgili yapılan muhabbetleri uzaktan dinleyenler matematikçiler ya da bahisçiler aralarında bir konu tartışıyorlar sanabilirler, zira "bireiki, birebirbuçuk, önce bireiki koyup sonra yarım daha ilave ettim" gibi sözler sık kullanılır. Burada bahsedilen ne kadar pirincin ne kadar suyla pişirileceğidir. En genel kavram "1 bardak pirince 2 bardak su" olanıdır. Tabi burada sizin tepsiden kaba ve kaptan tencereye aktarmayı başarabildiğiniz kadar pirincin oranından bahsediliyor. Ona göre 2 katı kadar su koyacaksınız.

Bu oranın gerçek olanı zaman içinde kullandığınız pirince göre sizin tarafınızdan öğrenilecektir. Hatta suyu az gelen pilava su ekleme ( pişmiş aşa su katma) tekniklerini de öğreneceksiniz zamanla. Güzel pilavın sırrı ona zaman ayırmakta ve önceleri çok kötü pilavlar yemekte

Pirinciniz suyunu çektiğini kaşıkla şöyle bir karıştırarak anlayabilirsiniz. Ocağın altı kısık olduğu için bu su çekme yaklaşık olarak 20 dakika sürecektir. Ocağın altını çok açarsanız su daha çabuk çeker ama pilav pişmez. Arada tahta kaşıkla biraz tadına bakıp istediğiniz gibi olup olmadığını kontrol edin. Size pişmiş geliyor ( muhtemelen yanılıyorsunuzdur ama olsun) ve hala suyu varsa kapağı ve ocağın altını biraz açıp kalan suyu daha çabuk buharlaştırabilirsiniz.

"Neden tahta kaşık kardeşim ben metal yemek kaşığıyla bakacağım" diyorsanız "bakın o zaman" derim. Bakınca neden tahta kaşık dediğimi anlarsınız. (bkz : yanıkta acil yardım)

Pilavınızın suyunu yeterince çektiğine ve olduğuna kanaat getirince altını kapatıyoruz. Burada demleme aşaması başlayacaktır.

Demleme dediğimiz "pilavın içindeki buharın , pilav sıcaklığını kaybetmeden, yoğunlaştırılarak pilavdan uzaklaştırılması tekniği"dir. Yani "temiz bir bez ya da bir kağıt havluyu tencerenin ağzına koyup kapağı kapatın, 15 dakika bekleyin" demektir.

Benim pilav için ayrı havlum var valla, sizi bilemem.

İyi bir pilavda pirinç taneleri normal hallerinde tek tek durmalıdırlar. Kaşığı ( çatalla yiyenler de varmış) daldırdığınızda taneler serbest salınımla kaşıktaki yerlerine karar veriyor ve bazıları nazikçe tabağa geri düşebiliyorsa bu iyi bir pilavdır.

Kaşığı daldırdığınızda, taneler kaşığın aralarına girmesine izin vermiyorsa, kaşığı kaldırırken tabak da birlikte geliyorsa, ağzınıza attığınız kısımdan kaşık geri çıkmıyorsa, ağzınızda çiğnediğiniz nesne ilkokul 4. sınıfta öğretmen sizi yakaladığında korkudan çiğnediğiniz kopya notlarınızdan daha kötüyse, pilavı bıçakla keserek yemeniz gerekiyorsa, pilav, pilav olmamış demektir.

Burada kendi ürettiğim bir özlü sözü sizlerle paylaşmak isterim :"Çok su lapa, az su lata"

Şimdi beyler; oturdunuz yiyorsunuz, tadı gayet güzel olmuş, mutfak zemininde 70 ve mutfaktan oturduğunuz yere kadar olan mesafede sizi takip eden 30 taneden daha az pirinç var; kendinizi son derece başarılı ve hatta neredeyse Mengenli hissediyorsunuz. O halde son bir test, elinizi üzerinizdeki pantolonun cebine sokun, oradan pirinç çıktı mı, çıkmadı mı ?

Cümleten afiyet olsun

( Beyler, sabah kalktığınızda yatakta bir kaç pirinç olacak; korkmayın. O normal )

Kaynak: semazemce

nevsune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-02-2009, 08:55   #32
Ağaç Dostu
 
nevsune's Avatar
 
Giriş Tarihi: 04-05-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,918
Galeri: 215
Bunu beğendiyseniz, bir de makarna yapımı ve bulaşık yıkama tarifleri var. Onları da blogdan okursunuz artık

nevsune Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-02-2009, 09:49   #33
Ağaç Dostu
 
caucasus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-01-2006
Şehir: Mardin
Mesajlar: 2,271
Galeri: 787
Sn Papatyam, gerçekten kardeşlik gibisi yok başımız ne zaman sıkışsa hemen arar sorarlar, hatta Annem şimdi ki aklım olsa size üç, dört kardeş daha yapardım der. Bu arada bizde 4 kardeşiz

Sn Nevsune, gerçekten büyük bir uğraş içine girmişsiniz, takdire değer. Pilav konusuna ben katılmıyorum çoğu erkek pilav yapmasını bilmez doğrudur. Benim pilavım da ölçü falan olmaz herşeyi göz kararı yaparım, pirincimi yıkarı, soğuk su kullanırım ama her gelen de pilavıma bayılır. Sağolsun eşim her seferin de bahseder durur, artık pilavı benim üstüme mi yıkmak ister yoksa gerçekten mi güzel bir bilene sormak lazım ?

Evet sn Güler, minel aşk böyle birşey ve dediğiniz gibi şimdi ki eşler lokanta da değil de annesinin evin de yesin diyorlar.

Sn Nurbahar, kendimi gülmekten alamadım bu arkadaşınız hiç mi salata yapılırken bakmamış ?

Bu güzel paylaşımlar için teşekkürler hepsi de birbirinden güzel. Yazan parmaklarınıza sağlık, elleriniz dert görmesin.

caucasus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-02-2009, 12:10   #34
Ağaç Dostu
 
Ülker's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-11-2008
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 1,532
Galeri: 1
Bir hikaye de benden olsun.
Okuldan Ramazan Bayramı tatili nedeniyle eve gelmiştim, son sahur yemeği için annem ve babama sürpriz yapmak üzere sessizce kalkıp muazzam bir sofra hazırlamaya başladım.
Ocağın üstünde bir tencere su vardı zaten, altını açtım, biraz tuz ve yağ katarak kaynatıp makarnaları pişirdim, tereyağ ile harmanlayıp üzerine de bol miktarda peynirle süper bir sos yapıp süsledim.
Bizimkileri kaldırdım ve sofraya buyur ettim, sofra çok güzel görünüyordu, babam hemen makarnaya çatalını batırdı vee...o yüz ifadesini ömrüm boyunca unutmayacağım.
Annem ağzına makarnayı götürdüğü anda tiksinerek silkindi.
Ocağın üstündeki tencerede, annemin baklava için hazırladığı şerbet varmış, su değil.
İnanın şerbetli makarna iğrenç birşey oluyor, hele üstünde o kadar peynir varsa.

Ülker Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-02-2009, 12:12   #35
Ağaç Dostu
 
Minem's Avatar
 
Giriş Tarihi: 24-09-2008
Şehir: İstanbul-Beylikdüzü
Mesajlar: 573
Galeri: 12
Ayyy aman Allahım. Sevgili Ülker yerinizde olmak istemezdim doğrusu

Minem Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-02-2009, 12:16   #36
Ağaç Dostu
 
Ülker's Avatar
 
Giriş Tarihi: 17-11-2008
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 1,532
Galeri: 1
Sevgili Minem, şerbetin yoğunluğunu nasıl hissetmedim diye hala konuşur güleriz.

Ülker Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 05-03-2009, 21:58   #37
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 02-03-2009
Şehir: Bursa
Mesajlar: 3
Mutfak anılarınızın herbiri birbirinden güzel.
Benim de öğrencilik yıllarımdan hatırladığım bir anım var.3 arkadaş birlikte kalıyorduk.Yemek konusu sorunsuz yürüyordu da, tatlıların yapımı bazen zorluyordu.
İlk kez un helvası yapmayı planlamıştım.Başaracağimdan da emindim.Kaşıkla ya da çatalla yenilebilcek ve ağızda dağılan nefis bir un helvası düşlerken sonuç tam bir hüsrandı;Sıcakken servis tabağına aldığim helvayı soğuduğunda tabaktan tornavida ve çekiç eşliğinda sökebildim.Yine ayni aletlerle parçalayabidiğim helvayı akide şekeri niyetiyle tükettik.

erta Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-03-2009, 14:18   #38
Ağaç Dostu
 
Buket Aknar's Avatar
 
Giriş Tarihi: 30-03-2007
Şehir: Girne KKTC
Mesajlar: 2,471
Galeri: 53
İşte benim mutfak maceralarımdan yeni bir hikaye...

Yine yeni evli olduğum yıllarda, hafta sonları ve tatillerde yemek yapmayı denediğim zamanlarda birindeydi. Yaptığım yemeğin yanına kuru bakla haşlamaya karar verdim. Düdüklü tencere kullanmaya da yeni yeni alışıyorum ( önceleri "ya patlarsa" diye korkuyordum!!!). Baklaları düdüklüye koydum, (o zamanlar üzerinde ayrı düdüğü olan pretige marka bir düdüklüm vardı). Ben salona geçip işe dalmışım...

Eşim bir ara, mutfağın yanından geçerken; mutfak kapısından bakarak "bu yemeğin bu şekilde yapıldığından emin misin?" diye bana seslendi. Ben de uzaktan " tabii ki" dedim, o da yürüdü geçti ve evden çıktı. Bir-iki dakika sonra ben işimi bitirip mutfağa bir geçtim ki!!!!!! İnanılmaz bir durum. Düdüklünün düdüğünü üzerine takmamışım, pişen baklalar tencerenin üzerindeki düdük deliğinden yukarıya doğru fışkırarak çıkmıyor mu? Aman tanrım!!! ne dolap kalmış, ne yer, ne duvarlar... Günlerce temizledim bitmedi. Eşim ise geldiğinde durumu görünce "ben sana sormuştum ama sen tamam deyince ben de sesimi çıkarmadım" demez mi?

Buket Aknar Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 13-03-2009, 10:13   #39
Ağaç Dostu
 
caucasus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-01-2006
Şehir: Mardin
Mesajlar: 2,271
Galeri: 787
Bir anı da benden. Yine yeni evli olduğumuz yıllardayız. Saat akşam üzerleri falan canımız yumurta çekti, haşlayalım yanına da bir şeyler çıkarır aperatif olarak atıştırırız diye düşündük. Yumurtaları cezveye koyduk başladık beklemeye o ara sinema izleyelim derken yumurtaları unuttuk. Filmin heycanlı anlarından birin de mutfaktan tok bir patlama sesi geldi ne olduğunu anlamak için mutfağa koştuk. Bir baktık ki cezve de su kalmamış yumurtalar nasıl olduysa patlamışlar. Tavan, yerler, ocak, tezgahın üstü her taraf yumurta olmuş. Bir yandan yanık yumurta kokusu bir yandan etrafın pisliği hepsi birbirine girmişti. Tabi ki temizlik zor ama birisinin yapması gerekir


Düzenleyen caucasus : 29-08-2009 saat 13:18 Neden: Harf ekleme
caucasus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-03-2009, 17:19   #40
Ağaçsever
 
Remedios's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
Merhaba, bir patlama hikayesi de benden. Benim de yeni evlendiğim zamanlarda yemek yapma tecrübesi olmayan biri olarak, patlıcan salatası yapma maceram oldu. Patlıcanları fırına koyduktan sonra içeri koku gelmesin diye mutfağın kapısını kapatıp tv izlemeye gittim. Bir ara mutfak tarafından bir patlama sesi geldi. Dışarıdandır deyip aldırmadım ve tv seyretmeye devam ettim. Bir süre sonra fırındaki patlıcanlar ne alemde diye merak edip mutfağa gittimde çizik atmadan fırına koyduğum patlıcanların feci şekilde patlamış olduğunu gördüm. Böylece patlıcan, patlasın senin kocan lafının da nereden çıktığını bizzat yaşamış oldum.

Remedios Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-03-2009, 23:44   #41
Ağaç Dostu
 
caucasus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-01-2006
Şehir: Mardin
Mesajlar: 2,271
Galeri: 787
Remedıos, kozde patlıcanın patladıgına sahıt oldum, sızın yazdıgınız kadar ses yapanını daha duymadım. Ilgınc bır deneyım olmustur sızın ıcın. Pekı patladıkların daetrafın durumu neydı kım temızledı

Gecmıs olsun.

caucasus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-03-2009, 10:07   #42
Ağaçsever
 
Remedios's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
İnfilak eden patlıcanları kazıyarak fırından eşimle beraber temizledik. Pes etmeyip tepside kalan ve yenilebilir durumdakilerden ise salatamızı yapıp yedik.


Düzenleyen Remedios : 06-11-2009 saat 16:45
Remedios Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-03-2009, 12:06   #43
Ağaç Dostu
 
fevziye's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-11-2007
Şehir: İSTANBUL
Mesajlar: 1,227
Galeri: 134
Bu sıralarda öğrencilerimizin yoğun sınav çalışmaları olduğundan eve vaktinde gidemiyorum. Haliyle yemeklerde aceleyle yapılmış oluyor veya akşam otururken bir iki çeşit yemek yapıp ertesi güne hazır bırakıyorum. Tabii gündüz çocuklar evde oldukları için okula gitmeden önce pişirilen yemeklerden yiyorlar. Akşam yemeklerine genelde pilav, makarna tarzı yemekler kalmamış oluyor.
Geçenlerde büyük oğluma "oğlum iki bardak pirinçten pilav yap" dedim. Pilavı yapışını tarif ettim.
Akşam eve gittiğimiz zaman biz eşimle sofraya oturduk. Küçük oğlum hemen "anne sakın pilav yemeyin iğğğğğrenççç olmuş" dedi. Ben de "oğlum yemeğe öyle denmez, Onur pilavı nasıl yaptın oğlum deyince, Onur'un bana cevabı:
"Anne aynı senin dediğin gibi iki bardak pirinci ayıkladım, pilav tenceresine koydum, biraz kavurduktan sonra 4 bardak su, 2 yemek kaşığı tuz koydum. Ağzını kapattım pişti." dedi.
İşte o zaman pirincin ve suyun ölçüsünü verdiğimi ancak tuzu hesaba katmadığımı anladım.
Oğlumun da ilk yemek macerası böylece tamamlanmış oldu.

fevziye Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-03-2009, 12:08   #44
Ağaç Dostu
 
caucasus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-01-2006
Şehir: Mardin
Mesajlar: 2,271
Galeri: 787
Cok guzel esınız sabırlıymıs sen yaptın sen temızle de dıyebılırdı
En azından fırın da yenecek kadar patlıcan kalmıs. Afıyet olsun.

Sız de daha cok mutfak macerası var gıbı yanılıyormuyum. [B]REMEDIOS[]/B

Fevzıye, benım oglum da yumurta pısırmeye basladı ancak daha anlatacak kadar maceramız yok, genel de benım gozetımım de yapıyor. Oglunuzu tebrık etmek gerekır en azından pılavı yapabılmıs, pılav pısırmenın ne kadar zor oldugu goz onune alırsak.

Laptop da yazınca yazılar sorunlu oluyor.


Düzenleyen caucasus : 30-03-2009 saat 12:33 Neden: Yazı ekleme
caucasus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-05-2009, 14:53   #45
Ağaç Dostu
 
bernacyhn's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
Benden de ufacık bir hikaye : küçücüğüm daha 8 yaşındayım normalde annemle ablam beni mutfağa sokmazlar hiç ama ben onlara sürpriz yapmak istedim tepsiye zeytini peyniri koydum çatal çay bardağı çay kaşığı sonra da mutfağa gidip küçük demliğe su koyup altını yaktım. Su kaynadı demi attım hatta altını iyice açtım. Biraz bekledikten sonra annemle ablama uyansınlar diye seslendim. Büyük bir şey başarmış gibi çay bile yaptım dedim. Annemin endişeli şekilde mutfağa gittiğini ve sonradan kahkahayla güldüğünü hatırlıyorum. Annem demliğin kapağını açtığında gördüğü şey sadece bir cm lik demli çay olmuştu.Benim de ilk deneyimim böyle oldu

bernacyhn Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-08-2009, 22:15   #46
Ağaç Dostu
 
bernacyhn's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
Geçen gün aklıma geldi bu anım ve ardından ilk düşündüğüm şey bunu hemen buraya yazmalıyım oldu 12 yaşındayken annem beni kuaföre çırak olarak işe soktu. İlk günüm ve çok heyecanlıyım. Bir de geç kalmışım offf dokunmayın ağlarım... Öğlene doğru müşteriler doluşmaya başladı.. Allaaahhh ben iyice tedirgin olmaya başladım bir de pazar günü iş başı yaptım, haftasonu kuaför tıklım tıklım... Gelinler akın akın gelip gidiyolar Bir ara boşalır gibi oldu dükkan çay istedi müşteriler orada çalışan kalfa abiyle çayları koyuyoruz mutfakta. (bu arada büyük demliğin kulpu yoktu) Zavallı ben nasıl bir şoka girdiysem aldığım şekerleri bardakların yanına değil içine atmışım bir güzel de karıştırıp müşterinin eline tutuşturmuşum. Kalfa abi soruyor : ne yaptın abiciğim sen?
ben : bilmiyorum ki abi!!!

Hatırladıkça kahkahayla gülüyorum.
Ama 6 günlük iş tecrübemden tek hatırlamak istediğim anı bu. Çünkü patron ablanın psikolojisi bozuktu her akşam kırık banyo taslı lavaboya girer telefonla konuşur ve çığlık çığlığa ağlardı. En son benden başka elemanı kalmamıştı. Ben de beni deneme tahtası yapan kalfa ablaların ve bitli tarakların kurbanı olup ayriyetten patronum geç kaldığı için ve (önceki gün izinli olduğum için dükkanın anahtarı bende değildi) sabah sekizden on bire kadar taşta oturduğum için midemi üşütmüş ,10 liralık ilk maaşımı bile almaya gidememiş ve bir hafta yataktan çıkamamış ve ondan sonra da o güzelim saçlarımdan olmuştum.

bernacyhn Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-08-2009, 22:35   #47
Ağaç Dostu
 
Nariel's Avatar
 
Giriş Tarihi: 18-04-2008
Şehir: Silifke & İstanbul
Mesajlar: 2,203
Galeri: 236
Sevgili Berna, sen yazınca benim de aklıma bir anım geldi. Çok da eski değil benimki, 1,5 ay kadar önce

Bu yaz bir tekstil fabrikasında mühendislik stajımı yapıyordum. Sabah akşam işletme içinde makinalar arasında dolaşıyorum ki bana sürekli çay getir-götür yaptırmasınlar. (İşle ilgilenmezsem hemen oradaki getir götür işlerine koşuyorlar çünkü.)

Tam mesai bitmek üzere, servisler kalkacak; ustabaşımız rica etti benden, "mutfağı hemen bir toparlayabilir misin" diye. Ben de heyecanlıyım tabii çünkü az sonra servisler hareket edecek. O dalgınlık ve yorgunlukla koca bir demlik dolusu çayı çöp kutusu yerine lavaboya döküverdim O anda ayıldım tabii, lavaboda dağ gibi çay yaprakları yığılmış, lavabo tıkanmış

Aceleyle ve heyecanla elimi atıverdim o yığına, bu sefer de elim haşlandı mı Ne yapacağımı bilemedim, kağıt havlularla yığını almayı denedim ama işe yaramadı kaynar olduğu için, hiçbir çözüm yolu bulamadan öylece kalakaldım..

Ve kapı açıldı, ustabaşı merakla "ne oldu bir sorun mu var?" dedi ve manzarayı gördü.. Ve bir kahkaha atıp "sen de mi.." dedi..

"Ben öğrencilik yıllarım boyunca pasaklı ev arkadaşlarımın çaylarını lavabodan temizledim, alışığım hallederim" dedi ve ben fırlayıp servise güç bela yetiştim..

O günden sonra da mutfakla ilgili hiçbirşey istemediler benden

Nariel Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 01:20   #48
Ağaç Dostu
 
limon's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 6,265
Galeri: 637
Anneannemi sevgiyle rahmetle anıyorum, O'nu çok çok özlüyorum...

Abimle aramız 1,5 yaş olduğundan ikiz gibi büyüdük. Çocukluğa dair onla ilgili anıları da çok net hatırlıyorum. O çok mızmızdı bense ablası gibiydim. Abim kahvaltılarda tek bir şey yerdi, bir dilim taze ekmek, üzerine incecik tereyağ, üzerine de yumuşak peynir sürdürürdü. Evde bunun adı "Altına yağ, üstüne peynir" di. Abim bu lafı söyleyince annem ne yapacağını bilirdi.

Abim, Ben, diğer 2 torun daha toplam 4 torun tüm yaz Çanakkale'de Anneannemlerde kalırdık. Çok keyifli günlerdi çok... Neyse annemler bizi bırakıp döndüler İstanbul'a. Ertesi sabah kahvaltıda abim anneannemden "Altına yağ üstüne peynir" istedi. Anneannem, gayet kendinden emin şekilde, dilimin alt tabanına yağı sürdü, üst kısmına da peyniri. Abim " Ben bunu yemem, böyle olmuyor" dedikçe anneannemin eli ayağına dolaşmıştı.

Bir de rahmetli dedemin biz uyurken sabah erkenden simit fırınına gidip sıcak simitleri alıp baş ucumuza koymasını unutamam. Uykuda sıcak simitin kokusunu duyan gözlerini açardı.

Allah rahmet eylesin tüm büyüklere.

limon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 01:32   #49
Ağaç Dostu
 
limon's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 6,265
Galeri: 637
Mutfak macerası değil ama bir yiyecek macerası geldi aklıma. Ailecek aklımıza geldikçe yerlerde yuvarlanırız gülmekten.

Biga'dan Çanakkale'ye giden minibüse bindik. Biga'nın Cevizli Lokumu meşhurdur, gidip te almamak olmaz, eşe dosta götürmemek olmaz. Biz minibüste beklerken babam lokumları almaya gitti. Minibüsün biraz harekete geçmesiyle annem heyecanla yerinden fırladı, "Bir dakika şoför Bey, eşim gelmedi" Muavin " Nerde abla eşin?" Annem, "Cevizli Lokum almaya gitti de" dedi.

Abimin anneme " Anne kaç kilo alacağını da söyleseydin?" demesiyle gülme krizine girmemiz bir oldu. Bir saatlik yol boyunca katıla katıla gülmüştük.

Annemin ayrıntılı açıklamaları halen devam eder ve hep güldürür bizi.

limon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 14:48   #50
Ağaçsever
 
Zeynep Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-08-2009
Şehir: Yurt dışı
Mesajlar: 64
Sevgili Limon Son yazdığınız 'cevizli lokum' anınıza çok güldüm gözlerimden yaşlar aktı o kadar.

Zeynep Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 15:27   #51
Ağaçsever
 
Zeynep Yılmaz's Avatar
 
Giriş Tarihi: 08-08-2009
Şehir: Yurt dışı
Mesajlar: 64
Bende evlenmeden önce hiç yemek yapmasını bilmiyordum.Evlendim Ukrayna'ya geldim aradan 1 yıl geçmeden eşimin çalıştığı fabrikanın Yemekhanesinin başına geçirildim.Hem satın almasını yapıyorum hemde haftanın üç günü Türk Mufağı'ndan üç günüde buranın mutfağından yemekler çıkartıyoruz.Ben eve bile ne yemek yapacagımı bilemezken hergün üçyüz kişilik yemekhanenin menüsünü hazırladım.(halada hazırlıyorum)
İlk aylar çok acemilik çektim.Yemekler herkese yetişmedi bazen fazla geldi.
Pilavlar diri olduğu,lapa olduğu günler çok oldu. şimdi gülüyorum ama benim için büyük stresti o günler.
Birde Rus işçilerin ilk ayranı içtiklerinde ki yüz ifadelerini hiç unutmam
hatta 'bunu tuzlu değilde şekerli yapsanızya' demişlerdi
Neyseki o günler geride kaldı artık hergün ayran yokmu diye sorar oldular.
Artık iki yıl oldu ama her günün bir anısı kalmıştır bende

Zeynep Yılmaz Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 16:10   #52
Ağaç Dostu.
 
katmer's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-09-2008
Şehir: Sarıyer-İSTANBUL
Mesajlar: 2,878
Galeri: 167
Sevgili Limon, ben de anneniz gibiyim..Ne kadar dikkat etsem de kendimi ayrıntılı açıklamalardan alamıyorum) Hazır uğramışken bir anı anlatmadan olmaz herhalde..
Yeni evliydim... Teyzeme gittiğimde bir pasta ikram etti. Tadına bakınca kestaneyle hazırlanmış hissi veriyordu. Sorduğumda kuru fasulye pastası olduğunu söyledi. Tesadüf tarifi veren bayan da oradaydı. Çok beğendiğim için tarifini almak istedim. Hem hafta sonu kalabalık misafirim vardı. Onlara yaparım diye düşündüm..
Kadıncağız tarifi anlatarak yazdırdı.. " Fasulyeleri haşla, süz. Yumurta ve şekerle fasulyeleri bir iki karıştır. Kuru malzemeleri de karıştır, fırına ver." Buraya kadar herşey normaldi.. Normal olmayan ise bayanın bana karıştırma işlemini el blederiyle yapmam gerektiğini söylememesiydi
Neyse, karar verdim misafirlere o pastayı yapacağım.. Fakat kalabalık olacağı için iki ölçü hazırladım.. Tarife uyup tüm malzemeleri kaşıkla karıştırdım ve fırına attım.. Allahım, şekeri ve yumurtayı gören fasulyeler kaskatı olmasın mı Kalıpta ki malzeme foşur foşur kabarıyor ama bir türlü pişmiyor. Bütün gece fırının başında kaldım ama nafile Bari çatıya koyalım da kuşlar yesin dedik, onlar bile yemedi
Hala eşimle aklımıza geldikçe güleriz.. Kaskatı kesmiş fasulyeleri görünce bir daha o tarifi denemedim.. Tarifin sahibine sordum, "aaaa... el benderiyle karıştıracaktın şekerim, kaşıkla olur mu hiç?" deyince de..... Tövbe ettim, bir daha denemeyeceğime

katmer Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 22:04   #53
Ağaç Dostu
 
limon's Avatar
 
Giriş Tarihi: 14-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 6,265
Galeri: 637
Ben baştan denemezdim fasulyeli pastayı, siz cesurmuşsunuz

Z.Akdoğan gülümsettirdiysem ne mutlu

limon Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 22:30   #54
Ağaç Dostu
 
DefneD.'s Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-05-2009
Şehir: Kuşadası
Mesajlar: 807
Galeri: 17
Bir anı da benden. Gerçi yaşayan ben değilim ama katkım var

Annemden öğrendiğim şekilde, mikro dalgada mısır patlatırım: Mısırları kapaklı bir kaba koyup, kapak ile kap arasına kürdan sıkıştırıp fırını çalıştırım. Kısa sürede hazır olur.
Bu tarifi verdiğim bir ahbabım kapak ve kürdanı unutmuş. Ağzı açık bir kaba mısırları koyup, fırını çalıştırmış ve mutfaktan çıkmış. Mısırlar patlamaya ve fırının içinde zıplamaya başlamış. Geçte olsa durum fark edilmiş, fırın durdurulmuş ama esas macera fırının kapağı açılınca başlamış. Patlayacak mısır kabında durur mu? Zaten ısınmış olan mısırlar pat pat bütün mutfağa saçılmış. İyi anlatamadım diye neredeyse suçlu ben çıkıyordum

DefneD. Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-08-2009, 22:48   #55
Ağaç Dostu.
 
katmer's Avatar
 
Giriş Tarihi: 16-09-2008
Şehir: Sarıyer-İSTANBUL
Mesajlar: 2,878
Galeri: 167
Sevgili Limon, tadına bakmış olmasaydım zaten denemezdim

katmer Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-08-2009, 17:41   #56
Ağaç Dostu
 
M.Sema's Avatar
 
Giriş Tarihi: 31-07-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,227
Galeri: 93
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. Geçen cumartesi (söylemesi ayıp) Kalecik'den salçalık domates, dondurucuya koymak için biber aldık geldik. Pazar günüde iftara 8 kişi misafirim var menü hazırlandı iş pişirmeye kaldı. Saat 22.30 gibi eşim ve oğlum içerde maç seyrederken ben de salçayı, tatlıyı vs yapayım bari dedim.
Tam salçalık domateslerin hazırlık aşamasının yarısına geldim ki tencereyi indirmediğim aklıma geldi. Dizim 1-2 haftadır beni zorluyordu bu sebeple olabildiğince dikkat ediyordum. Sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken ya ayağımı yere tam basamadım ya da dizim dik durmayı reddetti. Büyük bir gürültü ile yere düştüm. Tencerelerden birinin kapağı camdı, kırılıp tüm mutfağı cam içinde bıraktığına mı? yarım kalan işime mi üzüleyim yoksa popomda ki dayanılmaz acıya mı? Yerden kaldırıldığımda ayağımın da ağrıdığını ve yavaş yavaş şişmeye başladığını gördük.
Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım.
Benim gibi hiperaktif için zor bir durum.
Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum.

M.Sema Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-08-2009, 17:48   #57
Ağaç Dostu
 
berduray's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-04-2007
Şehir: bodrum
Mesajlar: 3,153
Galeri: 72
Çok üzüldüm, geçmiş olsun dileklerimi kabul edin lütfen.

berduray Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-08-2009, 19:00   #58
Ağaç Dostu
 
M.Sema's Avatar
 
Giriş Tarihi: 31-07-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 1,227
Galeri: 93
Çok teşekkür ederim, sağolun.

M.Sema Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-08-2009, 20:14   #59
Ağaç Dostu
 
caucasus's Avatar
 
Giriş Tarihi: 15-01-2006
Şehir: Mardin
Mesajlar: 2,271
Galeri: 787
Sayın M.Sema, mutfak deyip geçmeyin, evimiz de en dikkatli olmamız gereken yerlerden biridir mutfak.

Geçmiş olsun, acil şifalar dilerim.

caucasus Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 31-08-2009, 21:33   #60
Ağaç Dostu
 
Müjgan's Avatar
 
Giriş Tarihi: 02-08-2004
Şehir: Ankara
Mesajlar: 4,544
Galeri: 30
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi M.Sema Mesajı Göster
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. Geçen cumartesi (söylemesi ayıp) Kalecik'den salçalık domates, dondurucuya koymak için biber aldık geldik. Pazar günüde iftara 8 kişi misafirim var menü hazırlandı iş pişirmeye kaldı. Saat 22.30 gibi eşim ve oğlum içerde maç seyrederken ben de salçayı, tatlıyı vs yapayım bari dedim.
Tam salçalık domateslerin hazırlık aşamasının yarısına geldim ki tencereyi indirmediğim aklıma geldi. Dizim 1-2 haftadır beni zorluyordu bu sebeple olabildiğince dikkat ediyordum. Sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken ya ayağımı yere tam basamadım ya da dizim dik durmayı reddetti. Büyük bir gürültü ile yere düştüm. Tencerelerden birinin kapağı camdı, kırılıp tüm mutfağı cam içinde bıraktığına mı? yarım kalan işime mi üzüleyim yoksa popomda ki dayanılmaz acıya mı? Yerden kaldırıldığımda ayağımın da ağrıdığını ve yavaş yavaş şişmeye başladığını gördük.
Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım.
Benim gibi hiperaktif için zor bir durum.
Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum.
Geçmiş olsun canım. Tüm kadınların başına gelebilecek dramatik bir durum. Bu olayla bir kez daha ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini hatırladım.
Perde asarken de tabure kullandığımızı unutmayın.

Müjgan Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 21:34.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024