26-02-2009, 08:51 | #31 | |
Ağaç Dostu
|
Ben erkeklerin yemek yapma hikayelerini çok severim ve de çok gülerim. Çok şeker beceriksizlikler yaşarlar. Bunun nedeni de düz mantık kullanmalarıdır. Oysa biz kadınlar farklı bir mantık yapısıyla daha ayrıntıcıyızdır ve daha püf noktalarıyla hareket ederiz. Aşağıda buna harika bir örnek olan ve benim 2 yıldır her okuduğumda hala kahkalarla güldüğüm bir "erkekten pilav yapma öyküsü" var, bunu sizlerle paylaşmak istedim. Alıntı:
Kaynak: semazemce |
|
26-02-2009, 09:49 | #33 |
Ağaç Dostu
|
Sn Papatyam, gerçekten kardeşlik gibisi yok başımız ne zaman sıkışsa hemen arar sorarlar, hatta Annem şimdi ki aklım olsa size üç, dört kardeş daha yapardım der. Bu arada bizde 4 kardeşiz Sn Nevsune, gerçekten büyük bir uğraş içine girmişsiniz, takdire değer. Pilav konusuna ben katılmıyorum çoğu erkek pilav yapmasını bilmez doğrudur. Benim pilavım da ölçü falan olmaz herşeyi göz kararı yaparım, pirincimi yıkarı, soğuk su kullanırım ama her gelen de pilavıma bayılır. Sağolsun eşim her seferin de bahseder durur, artık pilavı benim üstüme mi yıkmak ister yoksa gerçekten mi güzel bir bilene sormak lazım ? Evet sn Güler, minel aşk böyle birşey ve dediğiniz gibi şimdi ki eşler lokanta da değil de annesinin evin de yesin diyorlar. Sn Nurbahar, kendimi gülmekten alamadım bu arkadaşınız hiç mi salata yapılırken bakmamış ? Bu güzel paylaşımlar için teşekkürler hepsi de birbirinden güzel. Yazan parmaklarınıza sağlık, elleriniz dert görmesin. |
26-02-2009, 12:10 | #34 |
Ağaç Dostu
|
Bir hikaye de benden olsun. Okuldan Ramazan Bayramı tatili nedeniyle eve gelmiştim, son sahur yemeği için annem ve babama sürpriz yapmak üzere sessizce kalkıp muazzam bir sofra hazırlamaya başladım. Ocağın üstünde bir tencere su vardı zaten, altını açtım, biraz tuz ve yağ katarak kaynatıp makarnaları pişirdim, tereyağ ile harmanlayıp üzerine de bol miktarda peynirle süper bir sos yapıp süsledim. Bizimkileri kaldırdım ve sofraya buyur ettim, sofra çok güzel görünüyordu, babam hemen makarnaya çatalını batırdı vee...o yüz ifadesini ömrüm boyunca unutmayacağım. Annem ağzına makarnayı götürdüğü anda tiksinerek silkindi. Ocağın üstündeki tencerede, annemin baklava için hazırladığı şerbet varmış, su değil. İnanın şerbetli makarna iğrenç birşey oluyor, hele üstünde o kadar peynir varsa. |
05-03-2009, 21:58 | #37 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 02-03-2009
Şehir: Bursa
Mesajlar: 3
|
Mutfak anılarınızın herbiri birbirinden güzel. Benim de öğrencilik yıllarımdan hatırladığım bir anım var.3 arkadaş birlikte kalıyorduk.Yemek konusu sorunsuz yürüyordu da, tatlıların yapımı bazen zorluyordu. İlk kez un helvası yapmayı planlamıştım.Başaracağimdan da emindim.Kaşıkla ya da çatalla yenilebilcek ve ağızda dağılan nefis bir un helvası düşlerken sonuç tam bir hüsrandı;Sıcakken servis tabağına aldığim helvayı soğuduğunda tabaktan tornavida ve çekiç eşliğinda sökebildim.Yine ayni aletlerle parçalayabidiğim helvayı akide şekeri niyetiyle tükettik. |
06-03-2009, 14:18 | #38 |
Ağaç Dostu
|
İşte benim mutfak maceralarımdan yeni bir hikaye... Yine yeni evli olduğum yıllarda, hafta sonları ve tatillerde yemek yapmayı denediğim zamanlarda birindeydi. Yaptığım yemeğin yanına kuru bakla haşlamaya karar verdim. Düdüklü tencere kullanmaya da yeni yeni alışıyorum ( önceleri "ya patlarsa" diye korkuyordum!!!). Baklaları düdüklüye koydum, (o zamanlar üzerinde ayrı düdüğü olan pretige marka bir düdüklüm vardı). Ben salona geçip işe dalmışım... Eşim bir ara, mutfağın yanından geçerken; mutfak kapısından bakarak "bu yemeğin bu şekilde yapıldığından emin misin?" diye bana seslendi. Ben de uzaktan " tabii ki" dedim, o da yürüdü geçti ve evden çıktı. Bir-iki dakika sonra ben işimi bitirip mutfağa bir geçtim ki!!!!!! İnanılmaz bir durum. Düdüklünün düdüğünü üzerine takmamışım, pişen baklalar tencerenin üzerindeki düdük deliğinden yukarıya doğru fışkırarak çıkmıyor mu? Aman tanrım!!! ne dolap kalmış, ne yer, ne duvarlar... Günlerce temizledim bitmedi. Eşim ise geldiğinde durumu görünce "ben sana sormuştum ama sen tamam deyince ben de sesimi çıkarmadım" demez mi? |
13-03-2009, 10:13 | #39 |
Ağaç Dostu
|
Bir anı da benden. Yine yeni evli olduğumuz yıllardayız. Saat akşam üzerleri falan canımız yumurta çekti, haşlayalım yanına da bir şeyler çıkarır aperatif olarak atıştırırız diye düşündük. Yumurtaları cezveye koyduk başladık beklemeye o ara sinema izleyelim derken yumurtaları unuttuk. Filmin heycanlı anlarından birin de mutfaktan tok bir patlama sesi geldi ne olduğunu anlamak için mutfağa koştuk. Bir baktık ki cezve de su kalmamış yumurtalar nasıl olduysa patlamışlar. Tavan, yerler, ocak, tezgahın üstü her taraf yumurta olmuş. Bir yandan yanık yumurta kokusu bir yandan etrafın pisliği hepsi birbirine girmişti. Tabi ki temizlik zor ama birisinin yapması gerekir Düzenleyen caucasus : 29-08-2009 saat 13:18 Neden: Harf ekleme |
25-03-2009, 17:19 | #40 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
|
Merhaba, bir patlama hikayesi de benden. Benim de yeni evlendiğim zamanlarda yemek yapma tecrübesi olmayan biri olarak, patlıcan salatası yapma maceram oldu. Patlıcanları fırına koyduktan sonra içeri koku gelmesin diye mutfağın kapısını kapatıp tv izlemeye gittim. Bir ara mutfak tarafından bir patlama sesi geldi. Dışarıdandır deyip aldırmadım ve tv seyretmeye devam ettim. Bir süre sonra fırındaki patlıcanlar ne alemde diye merak edip mutfağa gittimde çizik atmadan fırına koyduğum patlıcanların feci şekilde patlamış olduğunu gördüm. Böylece patlıcan, patlasın senin kocan lafının da nereden çıktığını bizzat yaşamış oldum. |
26-03-2009, 23:44 | #41 |
Ağaç Dostu
|
Remedıos, kozde patlıcanın patladıgına sahıt oldum, sızın yazdıgınız kadar ses yapanını daha duymadım. Ilgınc bır deneyım olmustur sızın ıcın. Pekı patladıkların daetrafın durumu neydı kım temızledı Gecmıs olsun. |
30-03-2009, 10:07 | #42 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 10-09-2007
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 41
|
İnfilak eden patlıcanları kazıyarak fırından eşimle beraber temizledik. Pes etmeyip tepside kalan ve yenilebilir durumdakilerden ise salatamızı yapıp yedik. Düzenleyen Remedios : 06-11-2009 saat 16:45 |
30-03-2009, 12:06 | #43 |
Ağaç Dostu
|
Bu sıralarda öğrencilerimizin yoğun sınav çalışmaları olduğundan eve vaktinde gidemiyorum. Haliyle yemeklerde aceleyle yapılmış oluyor veya akşam otururken bir iki çeşit yemek yapıp ertesi güne hazır bırakıyorum. Tabii gündüz çocuklar evde oldukları için okula gitmeden önce pişirilen yemeklerden yiyorlar. Akşam yemeklerine genelde pilav, makarna tarzı yemekler kalmamış oluyor. Geçenlerde büyük oğluma "oğlum iki bardak pirinçten pilav yap" dedim. Pilavı yapışını tarif ettim. Akşam eve gittiğimiz zaman biz eşimle sofraya oturduk. Küçük oğlum hemen "anne sakın pilav yemeyin iğğğğğrenççç olmuş" dedi. Ben de "oğlum yemeğe öyle denmez, Onur pilavı nasıl yaptın oğlum deyince, Onur'un bana cevabı: "Anne aynı senin dediğin gibi iki bardak pirinci ayıkladım, pilav tenceresine koydum, biraz kavurduktan sonra 4 bardak su, 2 yemek kaşığı tuz koydum. Ağzını kapattım pişti." dedi. İşte o zaman pirincin ve suyun ölçüsünü verdiğimi ancak tuzu hesaba katmadığımı anladım. Oğlumun da ilk yemek macerası böylece tamamlanmış oldu. |
30-03-2009, 12:08 | #44 |
Ağaç Dostu
|
Cok guzel esınız sabırlıymıs sen yaptın sen temızle de dıyebılırdı En azından fırın da yenecek kadar patlıcan kalmıs. Afıyet olsun. Sız de daha cok mutfak macerası var gıbı yanılıyormuyum. [B]REMEDIOS[]/B Fevzıye, benım oglum da yumurta pısırmeye basladı ancak daha anlatacak kadar maceramız yok, genel de benım gozetımım de yapıyor. Oglunuzu tebrık etmek gerekır en azından pılavı yapabılmıs, pılav pısırmenın ne kadar zor oldugu goz onune alırsak. Laptop da yazınca yazılar sorunlu oluyor. Düzenleyen caucasus : 30-03-2009 saat 12:33 Neden: Yazı ekleme |
06-05-2009, 14:53 | #45 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
|
Benden de ufacık bir hikaye : küçücüğüm daha 8 yaşındayım normalde annemle ablam beni mutfağa sokmazlar hiç ama ben onlara sürpriz yapmak istedim tepsiye zeytini peyniri koydum çatal çay bardağı çay kaşığı sonra da mutfağa gidip küçük demliğe su koyup altını yaktım. Su kaynadı demi attım hatta altını iyice açtım. Biraz bekledikten sonra annemle ablama uyansınlar diye seslendim. Büyük bir şey başarmış gibi çay bile yaptım dedim. Annemin endişeli şekilde mutfağa gittiğini ve sonradan kahkahayla güldüğünü hatırlıyorum. Annem demliğin kapağını açtığında gördüğü şey sadece bir cm lik demli çay olmuştu.Benim de ilk deneyimim böyle oldu |
27-08-2009, 22:15 | #46 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-04-2008
Şehir: Sakarya
Mesajlar: 837
|
Geçen gün aklıma geldi bu anım ve ardından ilk düşündüğüm şey bunu hemen buraya yazmalıyım oldu 12 yaşındayken annem beni kuaföre çırak olarak işe soktu. İlk günüm ve çok heyecanlıyım. Bir de geç kalmışım offf dokunmayın ağlarım... Öğlene doğru müşteriler doluşmaya başladı.. Allaaahhh ben iyice tedirgin olmaya başladım bir de pazar günü iş başı yaptım, haftasonu kuaför tıklım tıklım... Gelinler akın akın gelip gidiyolar Bir ara boşalır gibi oldu dükkan çay istedi müşteriler orada çalışan kalfa abiyle çayları koyuyoruz mutfakta. (bu arada büyük demliğin kulpu yoktu) Zavallı ben nasıl bir şoka girdiysem aldığım şekerleri bardakların yanına değil içine atmışım bir güzel de karıştırıp müşterinin eline tutuşturmuşum. Kalfa abi soruyor : ne yaptın abiciğim sen? ben : bilmiyorum ki abi!!! Hatırladıkça kahkahayla gülüyorum. Ama 6 günlük iş tecrübemden tek hatırlamak istediğim anı bu. Çünkü patron ablanın psikolojisi bozuktu her akşam kırık banyo taslı lavaboya girer telefonla konuşur ve çığlık çığlığa ağlardı. En son benden başka elemanı kalmamıştı. Ben de beni deneme tahtası yapan kalfa ablaların ve bitli tarakların kurbanı olup ayriyetten patronum geç kaldığı için ve (önceki gün izinli olduğum için dükkanın anahtarı bende değildi) sabah sekizden on bire kadar taşta oturduğum için midemi üşütmüş ,10 liralık ilk maaşımı bile almaya gidememiş ve bir hafta yataktan çıkamamış ve ondan sonra da o güzelim saçlarımdan olmuştum. |
27-08-2009, 22:35 | #47 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili Berna, sen yazınca benim de aklıma bir anım geldi. Çok da eski değil benimki, 1,5 ay kadar önce Bu yaz bir tekstil fabrikasında mühendislik stajımı yapıyordum. Sabah akşam işletme içinde makinalar arasında dolaşıyorum ki bana sürekli çay getir-götür yaptırmasınlar. (İşle ilgilenmezsem hemen oradaki getir götür işlerine koşuyorlar çünkü.) Tam mesai bitmek üzere, servisler kalkacak; ustabaşımız rica etti benden, "mutfağı hemen bir toparlayabilir misin" diye. Ben de heyecanlıyım tabii çünkü az sonra servisler hareket edecek. O dalgınlık ve yorgunlukla koca bir demlik dolusu çayı çöp kutusu yerine lavaboya döküverdim O anda ayıldım tabii, lavaboda dağ gibi çay yaprakları yığılmış, lavabo tıkanmış Aceleyle ve heyecanla elimi atıverdim o yığına, bu sefer de elim haşlandı mı Ne yapacağımı bilemedim, kağıt havlularla yığını almayı denedim ama işe yaramadı kaynar olduğu için, hiçbir çözüm yolu bulamadan öylece kalakaldım.. Ve kapı açıldı, ustabaşı merakla "ne oldu bir sorun mu var?" dedi ve manzarayı gördü.. Ve bir kahkaha atıp "sen de mi.." dedi.. "Ben öğrencilik yıllarım boyunca pasaklı ev arkadaşlarımın çaylarını lavabodan temizledim, alışığım hallederim" dedi ve ben fırlayıp servise güç bela yetiştim.. O günden sonra da mutfakla ilgili hiçbirşey istemediler benden |
28-08-2009, 01:20 | #48 |
Ağaç Dostu
|
Anneannemi sevgiyle rahmetle anıyorum, O'nu çok çok özlüyorum... Abimle aramız 1,5 yaş olduğundan ikiz gibi büyüdük. Çocukluğa dair onla ilgili anıları da çok net hatırlıyorum. O çok mızmızdı bense ablası gibiydim. Abim kahvaltılarda tek bir şey yerdi, bir dilim taze ekmek, üzerine incecik tereyağ, üzerine de yumuşak peynir sürdürürdü. Evde bunun adı "Altına yağ, üstüne peynir" di. Abim bu lafı söyleyince annem ne yapacağını bilirdi. Abim, Ben, diğer 2 torun daha toplam 4 torun tüm yaz Çanakkale'de Anneannemlerde kalırdık. Çok keyifli günlerdi çok... Neyse annemler bizi bırakıp döndüler İstanbul'a. Ertesi sabah kahvaltıda abim anneannemden "Altına yağ üstüne peynir" istedi. Anneannem, gayet kendinden emin şekilde, dilimin alt tabanına yağı sürdü, üst kısmına da peyniri. Abim " Ben bunu yemem, böyle olmuyor" dedikçe anneannemin eli ayağına dolaşmıştı. Bir de rahmetli dedemin biz uyurken sabah erkenden simit fırınına gidip sıcak simitleri alıp baş ucumuza koymasını unutamam. Uykuda sıcak simitin kokusunu duyan gözlerini açardı. Allah rahmet eylesin tüm büyüklere. |
28-08-2009, 01:32 | #49 |
Ağaç Dostu
|
Mutfak macerası değil ama bir yiyecek macerası geldi aklıma. Ailecek aklımıza geldikçe yerlerde yuvarlanırız gülmekten. Biga'dan Çanakkale'ye giden minibüse bindik. Biga'nın Cevizli Lokumu meşhurdur, gidip te almamak olmaz, eşe dosta götürmemek olmaz. Biz minibüste beklerken babam lokumları almaya gitti. Minibüsün biraz harekete geçmesiyle annem heyecanla yerinden fırladı, "Bir dakika şoför Bey, eşim gelmedi" Muavin " Nerde abla eşin?" Annem, "Cevizli Lokum almaya gitti de" dedi. Abimin anneme " Anne kaç kilo alacağını da söyleseydin?" demesiyle gülme krizine girmemiz bir oldu. Bir saatlik yol boyunca katıla katıla gülmüştük. Annemin ayrıntılı açıklamaları halen devam eder ve hep güldürür bizi. |
28-08-2009, 14:48 | #50 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 08-08-2009
Şehir: Yurt dışı
Mesajlar: 64
|
Sevgili Limon Son yazdığınız 'cevizli lokum' anınıza çok güldüm gözlerimden yaşlar aktı o kadar. |
28-08-2009, 15:27 | #51 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 08-08-2009
Şehir: Yurt dışı
Mesajlar: 64
|
Bende evlenmeden önce hiç yemek yapmasını bilmiyordum.Evlendim Ukrayna'ya geldim aradan 1 yıl geçmeden eşimin çalıştığı fabrikanın Yemekhanesinin başına geçirildim.Hem satın almasını yapıyorum hemde haftanın üç günü Türk Mufağı'ndan üç günüde buranın mutfağından yemekler çıkartıyoruz.Ben eve bile ne yemek yapacagımı bilemezken hergün üçyüz kişilik yemekhanenin menüsünü hazırladım.(halada hazırlıyorum) İlk aylar çok acemilik çektim.Yemekler herkese yetişmedi bazen fazla geldi. Pilavlar diri olduğu,lapa olduğu günler çok oldu. şimdi gülüyorum ama benim için büyük stresti o günler. Birde Rus işçilerin ilk ayranı içtiklerinde ki yüz ifadelerini hiç unutmam hatta 'bunu tuzlu değilde şekerli yapsanızya' demişlerdi Neyseki o günler geride kaldı artık hergün ayran yokmu diye sorar oldular. Artık iki yıl oldu ama her günün bir anısı kalmıştır bende |
28-08-2009, 16:10 | #52 |
Ağaç Dostu.
|
Sevgili Limon, ben de anneniz gibiyim..Ne kadar dikkat etsem de kendimi ayrıntılı açıklamalardan alamıyorum) Hazır uğramışken bir anı anlatmadan olmaz herhalde.. Yeni evliydim... Teyzeme gittiğimde bir pasta ikram etti. Tadına bakınca kestaneyle hazırlanmış hissi veriyordu. Sorduğumda kuru fasulye pastası olduğunu söyledi. Tesadüf tarifi veren bayan da oradaydı. Çok beğendiğim için tarifini almak istedim. Hem hafta sonu kalabalık misafirim vardı. Onlara yaparım diye düşündüm.. Kadıncağız tarifi anlatarak yazdırdı.. " Fasulyeleri haşla, süz. Yumurta ve şekerle fasulyeleri bir iki karıştır. Kuru malzemeleri de karıştır, fırına ver." Buraya kadar herşey normaldi.. Normal olmayan ise bayanın bana karıştırma işlemini el blederiyle yapmam gerektiğini söylememesiydi Neyse, karar verdim misafirlere o pastayı yapacağım.. Fakat kalabalık olacağı için iki ölçü hazırladım.. Tarife uyup tüm malzemeleri kaşıkla karıştırdım ve fırına attım.. Allahım, şekeri ve yumurtayı gören fasulyeler kaskatı olmasın mı Kalıpta ki malzeme foşur foşur kabarıyor ama bir türlü pişmiyor. Bütün gece fırının başında kaldım ama nafile Bari çatıya koyalım da kuşlar yesin dedik, onlar bile yemedi Hala eşimle aklımıza geldikçe güleriz.. Kaskatı kesmiş fasulyeleri görünce bir daha o tarifi denemedim.. Tarifin sahibine sordum, "aaaa... el benderiyle karıştıracaktın şekerim, kaşıkla olur mu hiç?" deyince de..... Tövbe ettim, bir daha denemeyeceğime |
28-08-2009, 22:30 | #54 |
Ağaç Dostu
|
Bir anı da benden. Gerçi yaşayan ben değilim ama katkım var Annemden öğrendiğim şekilde, mikro dalgada mısır patlatırım: Mısırları kapaklı bir kaba koyup, kapak ile kap arasına kürdan sıkıştırıp fırını çalıştırım. Kısa sürede hazır olur. Bu tarifi verdiğim bir ahbabım kapak ve kürdanı unutmuş. Ağzı açık bir kaba mısırları koyup, fırını çalıştırmış ve mutfaktan çıkmış. Mısırlar patlamaya ve fırının içinde zıplamaya başlamış. Geçte olsa durum fark edilmiş, fırın durdurulmuş ama esas macera fırının kapağı açılınca başlamış. Patlayacak mısır kabında durur mu? Zaten ısınmış olan mısırlar pat pat bütün mutfağa saçılmış. İyi anlatamadım diye neredeyse suçlu ben çıkıyordum |
31-08-2009, 17:41 | #56 |
Ağaç Dostu
|
Tüm mutfak maceralarının sonu komik bitmeyebiliyor, hatta bir kısmı oldukça acı olabiliyor. Geçen cumartesi (söylemesi ayıp) Kalecik'den salçalık domates, dondurucuya koymak için biber aldık geldik. Pazar günüde iftara 8 kişi misafirim var menü hazırlandı iş pişirmeye kaldı. Saat 22.30 gibi eşim ve oğlum içerde maç seyrederken ben de salçayı, tatlıyı vs yapayım bari dedim. Tam salçalık domateslerin hazırlık aşamasının yarısına geldim ki tencereyi indirmediğim aklıma geldi. Dizim 1-2 haftadır beni zorluyordu bu sebeple olabildiğince dikkat ediyordum. Sandalyeye çıkıp en üst raftan iki büyük tencereyi alıp tam inerken ya ayağımı yere tam basamadım ya da dizim dik durmayı reddetti. Büyük bir gürültü ile yere düştüm. Tencerelerden birinin kapağı camdı, kırılıp tüm mutfağı cam içinde bıraktığına mı? yarım kalan işime mi üzüleyim yoksa popomda ki dayanılmaz acıya mı? Yerden kaldırıldığımda ayağımın da ağrıdığını ve yavaş yavaş şişmeye başladığını gördük. Hemen hastaneye acile gittik, film çekildi ve ne yazık ki ayağımda küçük parmağın altında ki tarak kemiğinin biri kırılmış hemen alçıya alındı ve şu anda 3 hafta alçıyla birlikte yaşamak zorundayım. Benim gibi hiperaktif için zor bir durum. Hep derler (biz de pek dinlemeyiz) ama sizlere aman mutfakta çok dikkatli olun diyorum. |
31-08-2009, 21:33 | #60 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Perde asarken de tabure kullandığımızı unutmayın. |
|
|
|