agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Orman, Ormancılık, Orman Yangınları, Ağaçlandırma
(https)




Beğeni Düzeni43Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 18-09-2010, 22:50   #151
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Name:  14210.jpg
Views: 2295
Size:  18.7 KB

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 11:54   #152
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Bütün duygularımızı, hissetiklerimizi, bu yüzden çektiğimiz sıkıntıları,kaygılarımızı, isyanımızı,çığlıklarımızı ne güzel dile getirmişler... Çok teşekkürler....
http://www.klipleri-izle.net/mogolla...e2775634a.html

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-10-2010, 11:58   #153
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Moğolların ''Ölüler altın takar mı? '' adlı parçası ve video klibi...

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 11-11-2010, 18:16   #154
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 10-05-2010
Şehir: izmir bergama kozak yaylası
Mesajlar: 9
burada sinirlenecek birisi varsa ilkönce ben sinirlenip öfkelenmeliyim sayınera neden derseniz ben kozak yaylasında yaşıyorum kozağın havasını en çok ben soluyorum,en güzel sularını ben içiyorum,bizlerin saf altını olan fıstık çamlarına en çok ben çıkıyorum.kozağı sizden daha iyi ben biliyor ben yaşıyorum.mademki o kadar iddalısınız mademki o istilacıları bu kadar savunuyosunuz,ozaman soracaklarımıda yanıtlayınvacıktaki siyanür havuzu ne kadar tehlikesiz çevresine kaç kilometre zararı var,kozaktaki çam ağaçlarındaki mahsüller iki senedir neden kuruyo.bu mahsüller daha önceki yıllarda kurumuyoduda neden iki üç senedir kurumaya başladı isterseniz bi ziraat mühendisinide çağırın kozağa oda cevaplasın.biz altın istemiyoruz maden istemiyoruz bizim madenimiz var zaten aslanlar gibi çam fıstığımız var üzümümüz var çamavlumuzun elması var biz böyle daha mutluyuz ....sevgilerimle

aLLioni Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-11-2010, 21:19   #155
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Doğa ile ele ele grubunun facebookta 4 kasım da eklediği Kozak manzarası içler acısı, burası daha başlangıç.
Name:  74048_163745110326516_123575381010156_346185_1618149_n.jpg
Views: 3200
Size:  51.9 KB

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 30-11-2010, 10:19   #156
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
GÜVEN EKEN
26.11.2010 23:00:44
Doğaseverlere hedef şaşırtma
Çevre ve Orman Bakanlığı ikinci bir tartışmalı yasal düzenlemeyi gündeme getirdi.
GÜVEN EKEN
eken@dogadernegi.org
Diğer Yazıları
Doğaseverlere hedef şaşırtma
Tatilsiz Bayram
Benim adım Anadolu
Ben De Vatan Hainiyim
Teknoseksüelliğin Sonu Kıyamet
tüm yazıları
İkizdere’nin sit alanı ilan edilmesinin hemen ardından Çevre ve Orman Bakanlığı Tabiatı Koruma Kanunu adında bir kanun taslağını jet hızıyla Meclis’e gönderdi. Adı kulağa hoş gelse de, bu yeni düzenlemenin asıl maksadı tüm sit alanlarında, İkizdere ve diğer tüm vadilerde hidroelektrik santrallerin (HES) önünü açmaktı. Dahası, yıllardır çeşitli yasal düzenlemelerle korunan kıyılarımız, göllerimiz ve ormanlarımız da bu yeni kanunla rantın ellerine terk edilecekti.

Durumun vahameti anlaşılınca “intikam kanunu” Türkiye’nin dört bir yanındaki insanların tepkisini çekti ve sivil toplum kanuna karşı bir araya gelmeye başladı. Çevre Bakanı Eroğlu tepkiler üzerine bir açıklama yaparak kanunun AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlandığını iddia etti.

Ne var ki, AB’nin yanıtı gecikmedi. Avrupa Birliği, konu hakkında yaptığı yazılı açıklamada kanunun uyum yasalarıyla hiçbir ilişkisi olmadığını ilan etti ve aradan çekildi. Böylece Eroğlu, Türkiye’nin dört bir yanındaki vicdan sahibi insanlarla bir kez daha karşı karşıya gelmiş oldu.

Bir yandan doğanın yok edilmesine tepkiler büyürken, diğer yandan sitlerin yağmalanmasına dair “mantıklı” nedenler de birer birer tükeniyordu. Durum böyle olunca, Çevre ve Orman Bakanlığı ikinci bir tartışmalı yasal düzenlemeyi gündeme getirdi. Hiç şüphesiz 2B alanlarının satılmasına imkan sağlayacak kanun kamuoyunda bir kez daha geniş yer tutacaktı. Tartışmanın odağı “intikam kanunundan” 2B’ye doğru kaysa ne iyi olurdu... Böylece hem kafası karışık olan kamuoyu iki kötü arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak, hem de ortak bir mücadele için birleşen sivil toplumun hedefi şaşacaktı.

Görünen o ki, Anadolu doğası ve uygarlık mirasını katletme ahdı hepten keskinleşmişti. Anadolu toprakları, bir kez daha onu yönetenlerin ihanetine uğramıştı.

Bu toprakları kendi canı gibi korumak isteyen, suyunu, deresini, doğasını vermemeye kararlı Anadolu insanlarının ise kendisinden başka tutunacak dalı kalmamıştı.

Anadolu insanları, yaşadıkları toprakları savunmak için yine kendisiyle baş başaydı... Öyle ki, onun artık ne 2B, ne AB, ne de HES masallarını dinleyecek, iki kötü arasında tercih yapacak hali yoktu. Tek isteği, doğduğu topraklarda özgürce yaşayabilmek, kendi kültürünü devam ettirebilmekti.

Anadolu insanı merttir. Ayak oyunlarını bilmez. Strateji nedir bilmez. Onun tek yaşam stratejisi, kendi gibi olabilmektir.

Ayak oyunlarını sürdürmekte ısrar edenler ise iyi bilmelidir. Tarih tekerrürden ibarettir. Anadolu doğası sarp ve engebelidir. İnsanları da öyledir. Anadolu bugüne kadar geçilmemiştir, bundan sonra da geçilmeyecektir.

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-12-2010, 12:57   #157
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Kategori: Köşe Yazıları
Eklenme Tarihi: 12 Kasım 2010
Geçerli Tarih: 01 Aralık 2010, 13:54
Site: YARIMADA HABER
URL: http://www.yarimada.org/yazar/1214-m...ma-gezisi.html

Urla TEMA Gönüllü Sorumlusu Ayşen Kaya yine bir Kültür ve Doğa gezisi gerçekleştirerek önemli fark yarattı. Geziye Urla ve İzmir TEMA Gönüllüleri katıldı.

Bergama’da , bazilikayı ve Akropolu hızlı bir turla gezdik. Kaçırılıp, Berlin müzesi’nde sergilenen Zeus sunağı gitmişti ama yeri bütün görkemiyle boş duruyordu. Amacımız Kozak’a gitmek olduğu için Bergama tarihi yerlerini daha layıkıyla gezmek için daha sonraki bir güne bırakıp, bu güne dönerek, yağmalanan doğayı görmek için Kozak’a doğru yol aldık. Bizi yönlendiren ,geçen yıldan beri gazetelerde çıkan haberlerdi:

Geçen yıl 17 Nisanda Hayrettin Karaca ile birlikte Kozak Yayla’sına gittik. Yine yukarıbey köyünde köylülerle toplanıp, sohbet ettik. Hayrettin Karaca maden sahasını görmek istedi. Gittiğinde , maden sahasını çevirmişler, içeri sokmadılar, Orman herkesindi, Hiç kimse , hiçbir canlının içeri girmesini engelleyemezdi. Ama engellediler. Tapulu malları gibi. Maden kanununda yapılan değişikliklerdi onları bu denli cesaretli yapan.

Uyum ve dostluk içinde üzgün bir bir gün geçirdik. Elimizden hiçbir şey gelemedi. Yeni yasalar çelikten duvar gibi karşımıza dikiliyordu. Öncelikli amacımız : Kozak dağlarında altın aramak için kesilip, devrilen, sayıları 1 milyona yaklaşan ağaçlardı. Ve geçimini fıstık çamına bağlı yürüten 17 köyün insanına destek olmakdı.

Kozak Yaylası Çevre Koruma Derneği Başkanı Mehmet Akın’ın eşliğinde Kozak’ın Yukarıbey köyüne gittik. Köylülerle sohbetimizde, Kozak’ın ülke ekonomisi için ne kadar önemli olduğunu, Çam fıstığı üretiminin ve ticaretinin köylerin ekonomisinde ve ülke ekonomisinde büyük rol oynadığını, Yılda 50 milyon dolarlık getirisi olduğunu öğrendik. Her kişinin çam ağaçlarını tapulu arazilerinde yetiştirdiği, bakımının yapıldığı, fıstık çamı arazilerinin biribirinden tellerle ayrıldığını öğrendik.

Fıstık çamı ağaçları yemyeşil yapraklı dallarıyla muntazam, üst kısımları yuvarlak bir yapı oluşturuyor, masal kitaplarına çizilen o naif orman manzarasını gösteriyordu. Hayranlıkla manzaraya bakakaldık. Hiç bu kadar fıstık çamını bir arada, bu güzellikte görmemiştik.

Kozak TEMA Gönüllü Sorumlusu Gülden Karabudak’ın daha önceki söylemlerinden :
Kozak köylülerinin yüz yıllardır çam fıstığı üretimiyle ayakta kaldıklarını, ama 2006 yılından bu yana bu verimli yaylanın vahşi madenciliğe açıldığını ve Koza Altın Şirketine teslim edildiğini, şirketin 7-8 yılda çıkardığı altından çok daha fazlasını, doğaya kıymadan köylülerin elde edebileceklerini öğrendik.

Dönüşümüz üzgün ve umutsuzdu. Tekrar Bergama’ya uğradık. Bu şehrin talihsizliği taşının , toprağının altın madeni bakımından çok zengin olmasıydı. Emperyalizmin aç gözlü canavarları başına üşüşmüştü, Senelerdir köylüleri ayakta, doğaları, sağlıkları elden gidiyor diye çırpınıyorlar. Basından takipçisiyiz. İsyanları: Dünyanın en vahşi yöntemiyle altın işletmeciliği. Siyanür liçi ile altın çıkarılıyor. Ve bu yöntem 5 mayıs 2010’da Avrupa Parlamentosu’nca Avrupa’da yasaklandı. Yer altı servetlerimiz hangi maden olursa olsun değerlidir. Tabii ki yeryüzüne çıkarılmalı. Ama doğaya dost, doğanın canını yakmayan bir teknoloji ile. Ekosisteme zarar vermeden çıkarılmalı, en uygun şekilde ülke ekonomisine katkı sağlanmalıdır. Ama yukarıdaki kazanç rakamlarından görüyoruz ki, TOPRAĞIN ÜZERİ, ALTINDAKİLERDEN ÇOK DAHA DEĞERLİ.

Çaresiz ve üzgün evlerimize döndük.
Merih Yücel
İzmir TEMA Temsilciliği Başkan Yardımcısı

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 15-12-2010, 16:42   #158
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
DANIŞTAY; BİR KEZ DAHA OVACIK ALTIN MADENİ HUKUKA AYKIRI DEDİ;


Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, “İzmir,Bergama,Ovacık-Çamköy mevkiinde bulunan Newmont-Normandy Madencilik A.Ş.nin faaliyetine izin veren; 27.08.2004 tarih ve 6524-46062 sayılı, Nihai Çevresel Durum Değerlendirme Raporu ve eklerinde belirtilen hususlara uyulmak kaydıyla faaliyetinde sakınca olmadığı yolundaki işlemi”nin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemli davada, davayı reddeden İzmir 3. İdare Mahkemesi’nin kararının temyiz incelemesini yapan Danıştay 6. Dairesi, BOZMA kararı verdi (Danıştay 6.Dairesi 25.06.2010 tarih ve 2008/6795 Esas 2010/6667 Karar)

Kararda, işlemin dayanağı olan “ÇED Yönetmeliği’nin geçici 6.maddesi”nin iptal edilmiş olması gerekçe gösterilmiş ve “dayanağı kalmayan işlemin hukuka aykırı olduğuna, bu nedenle davayı reddeden İzmir 3.İdare Mahkemesi kararının BOZULMASINA”karar verilmiştir.

Bilindiği gibi; Bergama-Ovacık-Çamköy mevkiinde bulunan siyanür liçi yöntemi ile çalışan altın madeninin işletilmesine ilişkin idari işlemler, Mahkemelerce defalarca iptal edilmiş, AİHM tarafından AİHS’nin ihlal edildiğine karar verilmiştir. “Kamu yararına olmadığı"na ilişkin mahkeme kararlarına karşın, söz konusu Altın Madeni ve Kimya tesisi, HUKUK DEVLETİ İLKESİNİ YERLE BİR EDEREK faaliyetini sürdürmüştür.

Bergama Altın Madeni ile ilgili tartışma aslında “…doğrudan veya çevrenin bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liç yöntemi ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına uygunluk bulunmamaktadır…” hükmünü veren 13 Mayıs 1997 tarihli Danıştay kararı ile bitmeliydi. Ama öyle olmadı, hukuk devleti ilkesi yok sayılarak, üstelik TÜBİTAK da kullanılarak, Başbakanlığın kanunsuz emri ile mahkeme kararı aşılmaya kalkışıldı. Bunun üzerine verilen yeni mahkeme kararları da Bakanlar Kurulu’nun gizli kararnamesi ile aşıldı. Hukuksuz Bakanlar Kurulu kararının Danıştay’ca durdurulması üzerine Ovacık Madeni 19 Ağustos 2004 tarihinde mühürlendi. Ancak mühürleme tarihinden 8 gün sonra şimdi Danıştayca hukuka aykırı olduğuna karar verilen ÇED izni verildi. Ardından dönemin ABD Büyükelçisi Edelman’ın da ricası üzerine diğer izinler tamamlanarak, Ovacık Altın Madeni yeniden faaliyete başladı. Bozma kararından önce Danıştayca yürütmeyi durdurma kararı verilmesi üzerine, Çevre ve Orman Bakanlığı, bir yandan madenin kapatılması için yazışmalar yaparken diğer yandan maden işletmesi ile ilgili yeniden ÇED süreci başlattı, kısa süre kapalı kalan madene 18.02.2009 tarihinde yeniden ÇED izni verildi ve yeniden faaliyet başladı.

Şimdi Ovacık’ta cevher kalmadı, Ovacık Altın Madeni’ni çalıştırmak için Kozak Yaylası’nda dört yerde maden ocağı açılmaya çalışılıyor. Yani Ovacık bitti, sıra Kozak’a geldi.

Ovacık Altın Madeni ile ilgili biten tüm davaları kazandık. Yeni iptal kararlarını engellemek için Ovacık Altın Madeni ve Kozak Maden Ocaklarına ilişkin davalarda madenci şirket tarafından sürekli olarak birileri davaya müdahale edilerek yargılamalar kilitlenmiş durumda. Örneğin 2 yıl önce keşif kararı verilen ve keşif avansı yatırılan “birinci atık havuzu kapasite artımı ÇED izni davası”nda müdahaleler üzerine bir türlü keşfe gidilemedi. Madenci şirketin Kozak Köylerinden bir takım kişilerle yaptığı taşıma sözleşmelerine dayanarak Kozak Yaylası’nda bir grup Köyün Muhtarı madenci şirketin yanında davaya katılma isteminde bulundu.

Sözün özü; Bergama’da yargı karar veriyor, dinleyen yok, şimdi yargıyı kilitleme çabası var. Muhtarlık mührü, kişisel çıkarlar için kullanılıyor.

Yıllardır, Bergama’da hukuka aykırı maden işletmesine izin veren, göz yuman kamu görevlileri, Anayasa’nın 2. maddesindeki “Hukuk Devleti” ilkesini, 138. maddesindeki mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ilkesini, dolayısıyla 56. maddesindeki “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”nı yok sayarak suç işlemektedirler.

Çevre sağlığı ve canlı yaşamını yok sayan, hukukun üstünlüğünü tanımayan, tek dertleri küreselleşen sermayenin işini kolaylaştırmak olan siyasi iktidarlara ve yöneticilere karşın, bu ülkede canlı yaşamının korunması için, çocuklarına yaşanılası bir ülke, yaşanılası bir dünya bırakmak için mücadele yürüten yaşam savunucuları vardır.

Yaşam savunucuları dimdik ayaktadır. İlk günkü gibi haklı mücadelesini sürdürmektedir.Sağlıklı çevrede yaşama hakkından ve hukukun üstünlüğünden yana olan tüm yurttaşları ve örgütleri mücadelemize destek vermeye çağırıyoruz.


Dr. Oya Otyıldız
İzmir-Bergama-Eşme-Sivrihisar Havran/Küçükdere Elele Hareketi Dönem Sözcüsü
Erol Engel
Bergama Çevre Platformu Sözcüsü
---------------------------------------------------------------------------------


Ülkemiz'de ne'de olsa İLERİ DEMOKRASİ var.

Kim, takar mahkeme kararlarını!!

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-12-2010, 09:02   #159
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Konu: Başka bir dünya yok…Bunlara seyirci kalmayacağız… Av. Sema PEKDAŞ- İzmir Baro Başkanı
BASINA VE KAMUOYUNA
Allianoi İzmir İli, Bergama İlçesi sınırları içinde, Bergama-İvrindi karayolunun 18. kilometresinde, Bergama'nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa Ilıcası Mevkii’nde yer almaktadır. 1998 yılından bu yana da Paşa Ilıcası merkez olmak üzere Yortanlı Barajı gölet alanı içinde kalan alanda kurtarma kazı çalışmaları devam etmektedir.

Allanoi termal bir sağlık yurdudur. Tarihi prehistorik döneme kadar uzanır. Osmanlı döneminde dahi bilfiil kullanıldığı bilinmektedir. Bu tarihi öneminden dolayı ’ İzmir 1. No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 29.03.2001 tarih ve 9226 sayılı kararı ile “ Allianoi antik kentinin bulunduğu alan, 1. Derece Arkeolojik Sit olarak tespit ve tescil edilmiştir. Buna rağmen, 2863 sayılı yasaya aykırı olarak ve bu Yasa ihlal edilmek suretiyle söz konusu Antik Bölge üzerinde,Yortanlı barajı inşaatına başlanmış ve halen inşaat devam etmektedir.

Bergama’da Allianoi antik kentinin sular altında kalmasına neden olacak Yortanlı Barajı girişimine karşı yakın geçmişte kültür ve doğa korumacıları tarafından açılan 12 adet dava vardır ve bu davalar halen sürmektedir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yapılan bir başvuru bulunmaktadır. İzmir İdare Mahkemeleri ile Danıştay 6.Dairesi, ‘’antik kentin kille doldurulması işlemini onaylayan İzmir 2 No lu Koruma Kurulu’nun vermiş olduğu kararın’’ yürütmesi durdurmuş ve iptal etmiştir.

Bir kültür Mirasımız olan ve Yortanlı barajı suları altında kalması planlanan ALLİANOİ termal alanı ile ilgili olarak, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun 28.05.2010 tarih ve 5804 karar sayılı kararı ile 17.8.2010 tarih ve 6037 karar sayılı kararı hakkında; İzmir 4.idare Mahkemesi 2010/1510 Esas sayılı dosyada dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin olarak dava açılmış , yargılama devam etmekte olup savunmalar alınmış keşiften sonra ise yürütmenin durdurulması talebinin değerlendirilmesine karar verilmiştir. Üstelik iş bu karardan önce yürürlüğe giren “ ALANIN MİLLE KAPLANMASI VE SU TUTULMASINA İLİŞKİN OLAN” ve iptali istenen KURUL KARARI HAKKINDA İZMİR 4. İDARE MAHKEMESİ 2009/1921 esas, ve 2010/1702 Karar numarası ile 30.11.2010 tarihinde iptal kararı verilmiştir. Bu nedenle son idari eylemlere konu olan KORUMA KURULU KARARI DA BENZER BİR KARAR OLDUĞUNDAN İPTAL EDİLME İHTİMALİ VARDIR.
Allianoi Girişim Grubunun başvurusu ve bilgilendirmeleri ile gelişmeleri, İzmir Barosu olarak yakından takip etmekteyiz. Şuan için Allinoinin üstü tamamen örtülmüş olup, her an baraj suyunun bırakılması ihtimali vardır. Bu konu ile olarak günlerdir çeşitli haberler yayımlanmaktadır. Biz bu basın haberlerini ihbar olarak kabul ediyoruz. Alana su verilmesi halinde yargı kararı iptal ile sonuçlansa bile telafisi mümkün olmayacak zararlar doğacak ve antik kent geri dönüşümsüz bir şekilde zarar görecektir. Yargı kararının sonucunun beklenmemesi, yargı kararlarının etkisiz kılınması anlamına gelecektir.

Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uyması gereken Anayasa ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir.

TC.ANAYASASI’NA GÖRE; “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirler alır” (63. Madde)

2863 sayılı yasasına göre; , 9.maddesine göre; bu alanlara inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacağı bildirilmiş , 65.maddesinde ise bulunanlar hakkında cezai müeyyideler uygulanacağı bildirilmiştir.

4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2/c maddesi uyarınca “Tarihi ve Kültürel Varlıkları Korumak” Kültür ve Turizm Bakanlığının görevleri arasındadır.

Ayrıca bu alan Anayasanın 90/5 maddesi uyarınca; 1972 Paris Dünya Kültür ve Doğal Mirasın Korunması Sözleşmesi, 1985- Granada Avrupa Mimari Mirasın Korunması Sözleşmesi ve 1992 Valetta/Malta Arkeolojik Mirasın Korunmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi ile evrensel hukukun koruması altındadır.

Böyle bir kültür mirasının hem de hukuki süreç devam ederken heba edilmesine İzmir Barosunun seyirci kalması mümkün değildir. Yargı kararlarının etkili kılınması ve HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKLA YÜKÜMLÜ İZMİR BAROSU OLARAK Allianoi sürecinin takipçisiyiz.

Yaşadığımız kent bizim evimizdir. Kültür ve tabiat varlıkları bizim zenginliğimizdir. Allianoi gibi binlerce yıl insanlığa hizmet etmiş bir termal sağlık yurdu sulara gömülmek istenmektedir. Birgi gibi tarihi ve doğal güzelliği dillere destan bir beldemiz altın aramak için yok edilmeye çalışılmakta, binbir çeşit canlıya ev sahipliği yapan Kozak Yaylası yine aynı tehlikeyle karşı karşıyadır. Hidro Elektrik Santralları yüzünden ülkemizin dört bir yanında dereler ve derelerin beslediği canlılar tehdit altındadır. Çernobil onlarca yıl sonra hala can almaya devam ederken ülkemize nükleer tesisler yapılmak istenmekte hem de tüm mevcut hukuki düzenlemelere inat ihale edilmektedir,. Yüzlerce çeşit kuşa ev sahipliği yapan Uluabat gölünün yanından geçirilecek Bursa Balıkesir İzmir Otoyolu Çalışmaları Çevre Etki Değerlendirme Raporlarından muaf tutulmaya çalışılmakta, sürecin alelacele tamamlanması için Genelgeler çıkarılmaktadır.

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu adı altında Mecliste görüşülen Yasa tasarısı ile doğal ve tarihi koruma alanları Koruma Kurullarının elinden alınmakta ve tamamen Çevre Bakanlığı kontrolüne verilmektedir. mevcut olan koruma alanlarında ise “üstün kamu yararı” kavramı çerçevesinde Bakanlar Kurulu aracılığı ile bölgede yapılmak istenen her türden yatırıma izin vermenin kapıları aralanmaktadır.

Biz bu dünyada misafir olduğumuzun bilincindeyiz. Üzerimize düşen en başat görev gelecek nesillere de bu güzelliklerin ve bu kültürel mirasın aktarılmasını sağlamaktır. Gelişmeye, ilerlemeye karşı olmamız mümkün değildir. Ancak hukuk kuralları çiğneyerek, çevrenin ne şekilde etkileneceği hesaplanmaksızın, kültür ve tabiat varlıklarını yok edecek yapılacak her türlü karar ve eylemin karşısındayız.

Allianoi “de gömülmek istenen tarihimizdir. Tüm yurttaşlarımızı tarihine sahip çıkmaya davet ediyoruz.

İlgili tüm bakanlıklar ile TBMM çevre komisyonunu ve İzmir Koruma Kurulunu göreve davet ediyoruz.

Tüm basını ve kamuoyunu evimizi, kentimizi, Allianoimizi korumaya, kültür ve tabiat varlıklarımıza sahip çıkmaya davet ediyoruz.



Başka bir dünya yok…

Bunlara seyirci kalmayacağız…

Av. Sema PEKDAŞ
İzmir Baro Başkan

__________________________________________________ _______________

Mahkeme karalarının hiçbirini umursamayıp doğamızı ve tarihi yerlerimizi
bütün hızlarıyla yok ediyorlar.

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 10-02-2011, 13:39   #160
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Bu sabah bana gelen bir mesajı aktarıyorum.



(Bugün Bergama'da yine onbinlerce gazete dağıtılıyor, rüşvetin rotası şehre yönelmiş durumda; Ankara'da açılacak olan Altın Koza üniversitesinin bir iki bölümü "Bergamalı yöneticiler yer verirlerse" Bergama'ya yapacaklarmış...NE PAHASINA ? Erol Engel)
Tayfun Özkaya 28.1.2011
Türkiye’de altın üretimi konusunda ileri sürülen görüş şudur: Almanya ve alman şirketleri Türkiye’nin altın üretimini arttırmasını istemezler. Böyle olursa dünya altın fiyatları düşer ve altın üreten ve Türkiye’ye ihracat yapan Alman şirketleri zarar görür.
Altının yumurta gibi tüketildiğinde yok olan bir meta olmadığını önemle vurgulayarak konuya girelim. Yumurta satın alırsınız (talep edersiniz) ve yemek yapıp tüketirsiniz, geriye bir şey kalmaz. Altında ise diyelim bir bilezik aldınız. (talep ettiniz) Ama bu altın kaybolmaz. Bir ay veya yıl sonra paraya ihtiyacınız olur, satarsınız. Arz edersiniz. Dolayısıyla altında arz üretime eşit değildir. Yumurtada ise aşağı yukarı (biraz stok olabilir) arz üretime eşittir. O halde altında fiyatı belirleyen üretim değildir. İnkalardan bu yana üretilen bütün altın arzda dikkate alınır.
Dünyada 1835–2007 yılları arasında üretilen altın miktarı 160 000 tondur. (Kaynak: www.goldsheetlinks.com) 2009 yılında dünyada üretilen altın miktarı ise 2572 tondur. Yani her yıl tüm stokun ancak %1,61’i kadar altın üretiliyor. Türkiye’de üretilen altının ise 2009 yılında 14,5 ton olduğu bildiriliyor. Bu ise dünya üretiminin %0,56’sı, dünya stokunun ise % 0,0009’u (on milyonda dokuz) ediyor. Türkiye’deki altın üretimini 100 misli arttırsanız bile bunun arz yönünden hiçbir anlamı olmayacaktır.
Almanya’nın altın üretimi istatistiklere bile girmiyor. Dünya’da en çok altın üreten firmalara ve ülkelere bakıyoruz. Bunların Amerikan, Kanada, Güney Afrika ve Çin şirketleri olduğunu görüyoruz. O zaman bu üretimimizi önce bu ülkelerin engellemesi gerekmez miydi? Gördüğümüz şudur: En başta Amerikan şirketleri Türkiye’de altın üretimi için uğraşmaktadırlar. Kaldı ki altın fiyatları üzerinde başka şeyler de etkilidir. Dünya tarihinde altının nerede ise son zamanlara kadar para yerine kullanıldığını biliyoruz.
Dünyanın büyük altın şirketlerini inceliyoruz. Aralarında doğru dürüst bir alman sermayesine rastlamıyoruz. Üretim işinde almanlar çok önemli değil. Ayrıca Bergama’da altın işine girişen Euroogold’un ilk kurucuları arasında almanların da olduğunu görüyoruz. O halde neden bu firma Türkiye’de altın üretmeye gelmiş? Diğer yandan siyanür üretiminde alman şirketlerinin önemli bir yeri var. Yani iddianın tam tersine alman şirketlerinin altın üretilmesinde önemli çıkarları var.
Altın Madencileri Derneği 2010 yılında üretilen 17 ton altının değerini 800 milyon dolar olarak açıklamış. Bundan devlete kalan sadece %2’dir. Altın madencilerinden “ruhsat sahibi tarafından beyan edilen” ocak başı satış fiyatının %2’sinin devlet hakkı olarak alınacağını biliyoruz. Bu 16 milyon dolardır ve Türkiye için önemli bir sayı değildir. Çalışanların da emek geliri kazandıkları söylenebilirse de bu da ihmal edilir düzeylerdedir.
Ancak siyanür liçi yöntemiyle üretilen altının çevreye, insana zararları konusunda muazzam bir bilgi birikmiştir. Avrupa Birliği de buna dayanarak siyanür liçi ile üretimi yasaklamıştır. Türkiye’de altın üretilen yerlere bakıyoruz, tarımsal üretim ve turizm açısından cennet gibi yerler olduğunu görüyoruz. İzmir’de içme suyu kaynaklarının kirlenmesi tehlikesi de çok yüksektir.
Altın üretiminden bize kalanın dolarlar mı yoksa çevre tahribatı mı olduğu üzerinde iyice düşünmeliyiz.


EGE ÜNİVERSİTESİ

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-04-2011, 16:31   #161
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Son yıllar da madenler için verilen ruhsat sayısı alabildiğine arttı, aşağıdaki bilgilendirme yazısında belirtilmektedir. ülkemiz HES, NÜKLEER SANTRAL, MADEN RUHSATLARIYLA talan edilmekte.


Sayin UZZK Bilgilendirme ve paylaşım yazısı

GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi ve Güzel Edremit Körfezi Bekçileri
olarak, Kazdağı'mız, Madra Dağı'mız ve tüm yaşam alanlarımız için yıllardır
sürdürdüğümüz çevre mücadelemiz kararlılıkla devam ediyor. Dağlarımızdaki yüze
yakın maden ruhsatı en büyük çevresel yıkım dayatmasıdır. Dünyada var olan üç
THEBE şehrinden biri Havran Tepeoba Köyü civarındadır. Şimdi bu antik kent ve
Kumluca'nın güzelim çam ormanları "molibden ve bakır madeni" ve aynı zamanda
gizli ALTIN madeni olan TEPEOBA MADENİ ile yok ediliyor. Bu vahşeti durdurmak
için açtığımız iki dava var. Hukuksal sürecin yanısıra, bu kıyımı durdurma
kararlılığımızı göstermek için tüm Körfezliler olarak bugün bir kez daha
buradayız.
Güzel körfezimizin en önemli doğal değerleri olan Kazdağı'mız –
Madra Dağı'mız ve kutsal zeytin ağaçlarımıza yönelik maden talanı girişimleri
inanılmaz boyutlara ulaştı. Kazdağı'nın kuzeyinde Biga Yarımadası'nda 34'ü
altın-gümüş olmak üzere yüzlerce maden ruhsatı verildi. Kazdağı'nın güneyinde
26'sı Milli Park'ta olmak üzere yine 100'e yakın maden ruhsatı dayatıldı. Madra
Dağı'nda ve Kozak Yaylası'nda yine yüzden fazla yer, çoğu da % 60 ABD sermayeli
cemaatçi KOZA ALTIN'ın tekelinde olmak üzere madenciliğin yıkımına açık hale
getirildi. Dünyanın belki de en güzel toprak parçası, acımasızca yok edilmenin
eşiğinde. Birileri para kazanacak diye hayatımız karartılmak isteniyor. Doğamızı
bezeyen binbir bitki çeşidi ve dağlarımızın binbir pınarı tehlikede.
Ormanlarımız, Anayasa gereği korunmalıdır. Ancak madencilik söz konusu ise
hektarına 4000 TL. veren madenci, aynı Tepeoba'da Özdoğu Şirketi'nin yaptığı
gibi, yasal katliam yapabiliyor. Yani tüm yaşam alanlarımız madencilerin doymak
bilmez hırsları için yok edilmek isteniyor.
Geçmişinde 44 ayrı uygarlığın izleri bulunan, dünyanın en zengin
arkeolojisine sahip Anadolu'muzun tümüne dayatılan aynı kader. 1923-2004 arası
sadece 1500 maden ruhsatı verilmişken, 2004'te TBMM'den geçen 5177 Sayılı
sömürge yasası ile 2010'a kadar ruhsat sayısı 45.000'i aşmıştır. Bu
ruhsatlarla kapatılan vatan toprağı ise 280.000 km2'den fazladır. Yani ülkemizin
1/3'ünden fazlası maden talancılarının işgali altındadır. Üstelik bu
ruhsatların % 30'u doğrudanyabancı şirketlere verilmiştir. Yani emperyalizmin
istekleri mevcut iktidar eliyle yaşama geçirilmiş, ülkemiz yağmacılara peşkeş
çekilmiştir. Anadolu, 1919'dan bu yana en büyük işgal altındadır.
Maden ruhsatlarının yanı sıra, tüm akarsularımızın özgürlüğü, enerji
yatırımcısı HES yamyamlarının çıkarları için yok edilmektedir. Tüm akarsularda
binlerce HES ruhsatı ülkemizin yeni karabasanıdır. Bunlara bir de, son zamanda,
Nükleer Santral belası eklenmiştir. Japonya'daki dram ortada iken ve tüm dünya
nükleere karşı bir tutuma geçerken, bizde ise (hangi pazarlıkların nedenidir
bilinmez!) tam tersine sayısı artan bir nükleer çılgınlığı dayatılmaktadır.
Termik santraller ve Allionei gibi değerleri gömen plansız barajlar ayrı bir
sorun olarak bunlara eklenebilir.
Ama, gerek Edremit Körfezi'nde bizler yani Güzel Edremit Körfezi'nin
Bekçileri, gerekse güzel yurdumuzun her köşesindeki güzellikleri korumaya
sevdalı yurtsever, doğasever yol arkadaşlarımız, tüm yaşam savunucuları
direniyoruz, direneceğiz. Kışladağ'dan-Hasankeyf'e, Kazdağları'ndan-Bozdağlar'a,
Akkuyu'dan-Sinop'a, Yuvarlakçay'dan-Artvin'e ve elbette şanlı Bergama
direnişinden-tüm ülkeye, yani her yerde yılmadan direniyoruz, direneceğiz.
Bugün, "Kazdağı'nı Vermeyeceğiz!" yürüyüşünden- "Anadolu'yu Vermeyeceğiz!"
yürüyüşüne geçeceğiz. Anadolu'nun her köşesinden Ankara'ya 40 gün – 40 gece
sürecek bu büyük "ANADOLU'YU VERMEYECEĞİZ!" yürüyüşüne katılacak tüm doğasever-
vatansever yol arkadaşlarımızı yüreklerinden öpüyoruz.
Kazdağı'nı, Madra Dağı'nı, Eybek Dağı'nı, Kutsal Zeytin Ağaçlarımızı
VERMEYECEĞİZ.!
Biga Yarımadası'nı, Kozak Yaylası'nı, Çal Dağı'nı, Bozdağlar'ı
VERMEYECEĞİZ.!
Akkuyu'yu, Sinop'u, İğneada'yı nükleer lobisine VERMEYECEĞİZ.!
Derelerimiz özgür akacak, derelerimizi HES yatırımcısı yamyamlara
VERMEYECEĞİZ.!
Söz veriyoruz. Andımız olsun ki, canımızı VERECEĞİZ ama bu vatanı
VERMEYECEĞİZ.!
Saygılarımızla…

GÜMÇED VE GÜZEL EDREMİT KÖRFEZİ'NİN BEKÇİLERİ ADINA
Mehmet Akif ÖZNAL / Başkan
-

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 12-09-2011, 16:16   #162
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Kozak Yaylası'nda işletilmek istenen altın madenine karşı çıkan yöre halkına, destek amacıyla geçen yıl nisan ayında bölgeye giden TEMA Onursal Başkanı Hayrettin Karaca ve beraberindekiler hakkında şüpheli sıfatıyla işlem başlatıldı.


Nisan 2010 tarihinde, yaylada incelemede bulunmak isteyen Karaca ve arkadaşlarının yolunun kesilmesi ve üzerlerine korku salınarak, ormanlık alandan ayrılmaya zorlanmasıyla başlayan süreçte Karaca, 16 ay sonra adli birimlere ifade vermeye çağrıldı. Karaca’yla birlikte Kozak Yaylası Çevre Koruma Derneği Sözcüsü Gülden Karabudak ve Turgutlu Çevre Hareketi’nden avukat Hasan Namak da şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı.

Hayrettin Karaca, gelişmelerle ilgili olarak, “Yavuz hırsız ev halkını bastırır mı?” dedi.

Karaca, kendisine ifade vermesi için tebligat yapıldığını ve bayram tatilinden sonra giderek cevap hakkını kullanacağını söyledi. Karaca, Kozak Yaylası’nda başından geçenlerle ilgili olarak, ülkesinin topraklarında esir muamelesi gördüğünü ve bunu içerlediğini belirterek “Yetmiyormuş gibi bir de suçluymuşum gibi ifademi istiyorlar. Üzüntümden ne diyeceğimi bilemiyorum” dedi.

Alıntı yapılan link: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=273006

ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-10-2011, 21:30   #163
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
45 yıldan beri Burhaniye' ye giderim ve Kozak yolunu tercih ederim genelde. 1998 yılında, dönüşte, yayla yollarından Bergama'ya çıkayım dedim. Yolumu kaybettim, denk geldiğim jandarmalar'ın tarifi ile 4 saat sonra, saat 21,00 sıraları Yukarıbey'e indim. Bakkal' da ekmek, bisküvi kalmamış, ''4 yaşında kızım var, evinden az ekmek verirmisin'' dedim. Cevap: şimdi onla uğraşamam.
Kahvehaneye gittim, gene ekmek rica ettim, birisi fırladı, gel abi deyip, Bergama istikameti, hemen 20 metre ilerde, meydanın sol köşesinde eve götürdü. Meğer henüz bitmiş sünnet düğün evi imiş. 20 çeşit yemek sundular. ALLAH razı olsun. 10-15 gün sonra gene ordan geçerken, bahçenin birinde fıstık kırıyorlardı, 1-2 kg. alayım dedim. 4 TL. dediler. Yav' İzmir'de de aynı fiat dediğimde, senin araban lüx, dediler, yüzüme. Şaka sandım. Ciddi imişler,ne alaka ise, almadım. Gene yayla yoluna vurdum, artık kaybolmam diye, bir yayla köyünde yolumu kestiler, Asker evi imiş, ''keşkeğimizi yemeden salmayız abi'' dediler. Yedik. ALLAH razı olsun.

Siz şimdi, yukardakilerden, hangi Kozak' lıyı temsil ediyorsunuz?

''Örneğin bir Türkiye Meclisi kurarak yerelleri buluşturabiliriz..''
Ne demek bu Meclis?

''Lermontov elinde şarap kadehiyle ayın ışıklarını toplarken yeryüzünde,
Paul Celan'la bir Viyana akşamını yaşamak, Prag'da sokaklarda dolaşmak, Belgrad'da anıları toplamak..''
Buralardan mı köylüyü savunacaksınız?

''Kısa sürede köşeyi dönenler, sanayileşmiş ülke varsıllarının tersine pahalı otomobiller, yalılar, köşkler, gece kulüplerinde bırakılan binlerce liralar''..
Türkiye' nin en zengin köyüne yakışır. Ama bu cümleyi köyde kullanmayın, anlamaz falan, dayak ihtimali var.

''Şimdi gel de Karl Marx'ı anımsama''..
O kadar geçmişi anımsamayınız, Buna ne dersiniz, kim kime demiş? ”İkimizden biri muhtemelen doğru. Senin teorin benimkinden daha kapsamlı. Fakat zaman gösterecek.” veya Hawking veya USA 'nın Türkiye hakkındaki 50 yıllık planı(25 yılı geçti bile, siz Marx ile meşgul iken)

Aşağısını okuyun ve söyleyin lütfen,

''Ey “adalet” ve “kalkınma” diyenler;''
‘''Adalet’ ve ‘kalkınma’ (!)''
''AKP iktidarından güvenceler alarak ülkemize gelmektedirler''
''arkasındaki güçlere (gülen cemaati-akp iktidarı)''
''Her siyasi hareket AKP tarafından durdurulmak isteniyor''
''AKP'nin gerçek yüzü ortada sevgili okur''
''AKP iktidarı arkalarında.. ''
''Yerli işbirlikçilerini, siyasal erki de "köle" ''

okuduysanız, AŞAĞIDAKİ ne?

''Faklı partilerin insanları olabilirsiniz ama bu topraklara sahip çıkmak için yan yana gelip...''

Alttakiler ile AKP' nin tarihsel alakası ne?

''Bu rapora göre 1999-2002 arasında tarımsal destekler 6 milyar dolar azalarak 1,1 milyar dolara indi, aynı dönemde tarımsal GSMH 27 milyar dolardan 22 milyar dolara geriledi, çiftçiler üzerindeki net etki, yaklaşık 4 milyar dolar tutarında yıllık zarar oldu, 2002-2003 reform döneminde suni gübre ve tarımsal kimyasal madde kullanımı %25-30 azaldı, DGD programı çiftçilerin maruz kaldığı net gelir kaybının yaklaşık %35-45’ini karşıladı''

''Dulkadirli köyünde 1993 yılında 56 kişiye düşen nüfüs''
ile AKP 'nin alakası ne?

''AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında tarımın istihdama katkısı %35’ten günümüzde %25’lere düştü
Bu rapora göre 1999-2002 arasında tarımsal destekler 6 milyar dolar azalarak 1,1 milyar dolara indi''
AKP ile alaka?

''Altın olan bir yerde kesinlik'le Uranyum vardır (örnek olarak, G. Afrika, Bergama, Eşme ve daha aklıma gelmeyen bir çok yer veriliyordu) ve altın arama-çıkarma adı altında, aslında küresel güçlerin bu Uranyum'u elde etme amacını güttüklerini söylüyorlardı'' ..
Kötümü peki? Size muhalefet imkanı doğar, demi efendim?

''Cam fıstığı için depo ve tesis kuracağını söylüyor.''
Sen zengin olunca, kendin kırmazsan olacağı o. Sen eskisi gibi kırsan, salak mı o şirket fabrika kursun.

''Şimdi altın madenciliğine ne gerek var''
Nerde bilimselliği?

''derinliği 800 m. 1000 X 1000 . çukur''
ne demek, hiç düşündünüzmü?

''100 bin ton zehirli madde''
ne demek biliyormusunuz?

''2009 yılında dünyada üretilen altın miktarı ise 2572 tondur. Yani her yıl tüm stokun ancak %1,61’i kadar altın üretiliyor. Türkiye’de üretilen altının ise 2009 yılında 14,5 ton olduğu bildiriliyor. Bu ise dünya üretiminin %0,56’sı, dünya stokunun ise % 0,0009’u (on milyonda dokuz) ediyor.
EGE ÜNİVERSİTESİ''

Rakamlar ile ve Üniversiteler ile oynamayı iyi beceriyorsunuz. Verileri istediğiniz yerde kullanıyorsunuz.

'' 7743 ağaç kesildi/10 bine yakın ağaç kesildi/kesilip, devrilen, sayıları 1 milyona yaklaşan ağaçlardı/Bu gördüğünüz alandan 500 dönüm kesildi, yani ortalama 7700 ağaç.''
Resimdeki dediğiniz bu alan; ancak 35-40 dönüm tutar, nasıl 500 dönüm. Bir ricam daha, kaç ağaç idi? ben karıştırdım sizin gibi, özür.

'' Derelerimiz özgür akacak''
Türkler de bakacak mı sizce?

-Sizin yaşadığınız köyde, bir insan ömrü boyunca, kaç fıstık ağacı eker/yetiştirir, siz ektiniz mi, eken birini tanırmısınız?

-4000 bin yıllık tarihin üzerine, 700 yıl önce atalarınız geldiğinde, kaç dönüm idi fıstık ağaçları, üstüne kaç dönüm ektiniz, hazırdan mı yediniz?

-Acılarını hayal ettiğiniz yılkı atları için bir şey yaptınız mı, yoksa sadece düşmü idi?
-Ordan her geçişimde, orman işletmesine veya orman köylülerine ait kesilmiş odun yığınları görürdüm, sizin de varmıydı, olanları tanırmısınız?
-Ceylanlar orman işletmesinin korumasında, çitler arasında idi. Nesilleri tükenmesin diye kimden koruyorlardı ceylanları, AKP' denmi, sizden mi?
-Hayal ettiğiniz Kozak' ta, Taş kırma ocaklarını gördünüz mü, ağaçların doğasını bozma pahasına satılan kaya paralarını lüpleyenler, ağaçların kurumasına neden olabilir mi, araştırdınız mı?
-Kaç zeytin fabrikası, sera var, atıkları nasıl ve nereye akar baktınız mı?
-Av.Arif Ali Cangı bey, para alırmıydı sizlerden?

Efendim;

Kendiniz gibi düşünmeyeni dışlamayın/ötelemeyin/aşağılamayın ki birlikte olabilelim. Bergama/Kozak sizin değil, hepimizin. Ben şimdi size nasıl katılacam? Fikrimiz aynı olsa bile.
Nerenizi savunacam? Bilimsellikten o kadar uzaksınız ki. Sırf MUHALEFET olmak için tarihe bile muhalifsiniz. İlk köle isyanını araştırın bi lütfen.Sakın bana da başkasına dediğiniz gibi'' ispat et '' demeyin. Dikkat ettiyseniz, ben bilimselliğine girmedim efendim, Haddimi bilirim.
Bilimsel yaklaşım gösteren Sayın Ayazkentli' ye teşekkür ederim, kendileri, karşıt fikirleri ötelese de, araştırıyor hiç olmazsa, Ya siz? Altın meselesinde inancımı yıktınız.
Allinois 'te siz yazı yazmazsanız, veya bilimsel yazarsanız sizinleyim genede.HES konusunu da iyi çalışın lütfen. Binlerce Karadenizli aslında minyatür HES ler yapmışlar ve kullanıyorlar.

Tüm Kozak' lılara saygılar olsun. (Açlıktan ağlayan kızıma, ekmek vermeyen bakkal hariç ama)

Özür ve Saygılarımla lütfen.

Bir özür daha, çünkü sizin cümleniz ile bağlıyacağım.

''O kadar cahil değiliz canım.''

mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 26-10-2011, 22:41   #164
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
[QUOTE=mrduran;873293]

-Sizin yaşadığınız köyde, bir insan ömrü boyunca, kaç fıstık ağacı eker/yetiştirir, siz ektiniz mi, eken birini tanırmısınız?


Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 27-10-2011, 17:23   #165
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
)

Teşekkür ederim efendim. Cevap almış oldum.

Saygılarımla lütfen.

mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-10-2011, 12:55   #166
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Sn. Mr Duran
Daha cevabınızı almadınız, bakkal olayının doğruluk derecesini bilemem ama Kozak'ta kimin kapısına giderseniz gidin aç dönmezsiniz. Şimdi evimde felaket nedeniyle misafir ağırlayacağım, üstelik bayramda da küçük kızımın söz işi var. Yazlığım da tekrar açılıp başka konuklara verilecek, aslında bunları hiç anlatmak istemezdim... Bizim geleneklerimizde bu işler gizli yapılır . Ayrıca sizin beni nereye koyduğunuz beni hiç ilgilendirmiyor, çünkü beni ve ailemi hiç tanımıyorsunuz. Evimden kaç güneydoğlu talebenin, doktor ve mühendis olarak okuyup çıktığını da bilmiyosunuz. Bu, kızlarımın ergenlik çağına kadar sürdü. Şimdi size soralım siz ne yaptınız?!

İkincisi eşimin ve benim işlerimiz dolayısı ile yurt dışına defalarca çıktığımız, orada ne gezip tozduğumuz ne yedip içtiğimiz kimseyi ilgilendirmedi, sizi de ilgilendirmez.
Bu benim, Kozak'ın bir evadı olduğum gerçeğini değiştirmez...

Benim ve ailemin gece klüpleriyle de işi olmaz. Olsa da ki öyle bir şey yok kimseyi ilgilendirmez, biz bu yaşımıza kadar bileğimizin,aklımızın gücüyle, anlımızın teriyle kazandık.

Köyde dayak olayı Siz bizim köyümüzü bilmiyorsunuz herhalde bilseniz böyle konuşamazdınız. Orada kadınlara duyulan saygının ne olduğunu görmediniz. Geriye bakın adli dosyaları çıkartın, araştırın kadına şiddetin olduğu bir olay göremezsiniz, galiba başka yerler ile karıştırıyorsunuz.

...Ama küçükken rahmetli dedemden yediğim olayı anımsatıyorsanız, o başka! Dedemin ahırlarınının yanmasına ve kendimin ufak kardeşlerimin ve hayvanların hayatlarını tehlikeye atmıştım. O zaman sekiz yaşlarında ele avuca sığmayan bir afacandım, o kadar yaramazlıklarıma karşın bir defa oldu.

Yazınızda eklediğiniz paragrafların bir çoğu benim mesajlarım değildir. İyi okuyun, İYİ ARAŞTIRIN Ama sonuna kadar katılıyorum arkadaşlarımın eklediklerine...

Rakamlarla aramın iyi olması bir suç değildir.
Üniversitelerin bilimsel bildirileriyle oynamak benim haddime de değildir, onların bildirimlerini yeri geldiğinde olduğu gibi ekliyorum. Öyle sizin dediğiniz gibi değil ,onlara da haber veriyorum.
Kozak'a gezi düzenlemiştik, kesimlerin başlarında sayılırdı. Bizimle birlikte olan arkadaşlarımız gözleriyle görmüşlerdi, bazı tabelalarda sadece orada o kısımda kaç dönümde ruhsatları olduğunu fotoğraflayıp belgelemiştik onları bulduğumda ekleyeceğim.

Kozak'ta herkes fıstık tarımı yapıp bununla geçinir. Bu ana kaynaklarıdır. Yüzyıllardır bu böyledir. Tarım yapıyorum diyen insan birşey ekmeden nasıl kazanacak Bunun hakkında bir şey bilmiyorsunuz herhalde
Ben de babamın hastalık gelen bağlarından birine fıstık çamları ektim. Şimdi koca ağaç oldular. Bizim, hepimizin, kendi mülkümüz olan arazilerde fıstık çamı vardır, boş alanlara ekilir, bakımı yapılır zamanı gelince de binbir tehlikelere karşı da yüksek ağaçlara çıkılıp ürünlerimiz toplanır. Öyle ürün ağzımıza düşmez

Peki siz memleketiniz de ağaçlandırma seferberliği çalışmalarına katılıp ağaç ektiniz mi? Ben ve kardeşlerim ilkokuldan itibaren izcilik faaliyetleri dolayısıyla sayısız ağaç dikim faaliyetlerine katıldık. Ayrıca eşimin Güneydoğu'da ekmiş olduğu bir zeytinliği var ama güvenlik dolayısıyla yanına dahi gidemiyoruz.

Bu ülke hepimizin. Ülkemiz yararına hepimizin söz hakkı vardır; ancak konuyu kişiselleştirip iş hakarete varırsa, o kişinin de ona söz hakkı doğar.
AV.Arif Bey'in çoğu davadan para almadığını herkes bilir. Ne yazık ki ben kendisiyle tanışamadım...

Bizim oralarda sık sık söylenen bir söz vardır. Küçükken dedem bana sık sık hatırlatırdı Badem ağaçlarımız vardı. Meyvalarını yemesinler diye sincapları kovalardım. Rahmetli bana seslenip "Öncelik onların hakkı, sonra komşularımızın geri kalan da bizim evladım...", diye çağırırdı.
Orada börtü ,böcek ve hayvanlara kesinlikle dokunulmazdı, domuzlar dışında; çünkü bağdaki kütüklere zarar veriyorlardı.
Ceylanlara gelince, onlar da özgür yaşıyorlardı, kimse onlara zarar vermezdi. Ceylanları korumak için orada şimdiye kadar bir çiftlik ihtiyacı olmamıştı, Ama bundan sonra ne olacağını bilemem belki artık tel kafeslerin arkasında görmeye alışacağız.

HA BİRDE FISTIK ÇAMLARI İLE İLGİLİ BAKIM VE KESİMLERİ HAKKINDA BİLGİLENDİRMEK İSTERDİM AMA... BİLİMSELİKTEN UZAK HALİMLE EFENDİM??!!

Kazdağları Milli Parkı Yayınlarından:

"Fıstık çamı bütün Akdeniz havzasında ılıman Lauretum iklim sahalarında yayılmıştır. Bu tür Türkiye’de kısmen küçük sahalar üzerinde kısmen dağınık ve kısmen de toplu halde
görülür. Ülkemizdeki genel alanı 30-35 bin Ha. Civarındadır.Bergama-Kozak (Yaklaşık 8-10 bin Ha.) Aydın ve Muğla-Mazon yöreleri (Yaklaşık 20 bin Ha.) toplu ve büyükçe yayılış gösterdiği yerlerdir.Bu yörelerde Fıstıkçamı en fazla 860 m’ye kadar yükselir ve kıyıdan 60-70 km. kadar içerilere girer.Karadeniz kıyı bölgeleri ile güney ve güneydoğuda lokal meşçereler kurar.
Fıstıkçamı meşçerelerine özellikle kızılçam ve Lauretum’un ağaççık ve çalı türleri refakat eder. Fıstıkçamı,Kızılçama nazaran daha fazla ılıman iklim isteğindedir ve kontinental iklimlerden kaçınır.Kızılçam gibi sıcaklığa ve kuraklığa büyük ölçüde dayanıklı bir türdür.
Toprak istekleri bakımından kanaatkardır. Taze kum toprağı gelişmesi için uygundur. Ülkemizdeki yayılış alanları içinde en iyi gelişme gösterdiği topraklar genellikle gevşek taze balçıklı kum topraklarıdır. Kalker topraklarında da yetişir. Fazla balçıklı veya killi topraklardan, alt tabakası ıslak veya zaman zaman su altında kalan sahalardan kaçınır.
Fıstıkçamı ışık isteğinin çok olması nedeniyle şemsiye şeklinde tepe yapar Fıstıkçamı gençlikleri yaşlı ağaç tepelerinin gölge baskısına kısa bir süre dahi dayanamaz ve dejenere olurlar.
Fıstıkçamı kozalak veya meyva olgunlaşma süresi 2.5 yıl, zamanı ise Ocak ayıdır.Tohum toplama zamanı Ocak-Haziran ayları arasındaki süredir. 100 Kg. kozalaktan 20 Kg. tohum elde edilir. 1000 tane ağırlığı 750 gr.dır. 1 kg tohumda ortalama tohum adedi 1330’dur Çimlenme engeli vardır giderilmesi için 24-48 saat soğuk suda bekletilmesi gerekir.
FISTIKÇAMININ SİLVİKÜLTÜRÜ
Fıstıkçamında meyva hasılatı bu türün en değerli ürününü ve yetiştirme amaçını oluşturur. Odun kalitesi amaçı ikinci planda kalır.Ana yayılış bölgelerinde halkın önemli bir geçim kaynağıdır. 13-15 yaşındaki bireyler üzerinde olgunlaşmış kozalaklar görülürse de ancak 20-25 yaşında bolca kozalak verimi başlar ve 60-100 yaşlarında en yüksek miktara ulaşır.İşletme amaçı kozalak üretimi ise, idare süresinin 90 yıl, odun üretimi ise 60 yıl olması uygundur.
Odun üretimi amaçlandığında ağaçların kalitesi önem kazanır.Fıstıkçamı gençlikten itibaren fena şekilde azmanlaşma karekterdedir.Serbest büyüyen bireyler daha fazla dallanırlar
Bu nedenle 7-8 metre yükseklikte dalsız gövdeler elde edebilmek için meşçereleri ilk 15 yıl içinde sık yetiştirmek gerekir. Fakat 40. Yıldan itibaren aralıklar yaklaşık olarak 10 m’ye çıkarılır.Bu durum Fıstıkçamı’nın yüksek ışık ihtiyacına, kurak ve sıcak yetişme ortamı şartlarına uygunluk sağlar ve özellikle bu türün kendine özgü tepe şeklini almasını ve bu suretle fazla kozalak yapmasını mümkün kılar.
Fıstıkçamı 1-2 yaşından itibaren engelsizce büyüdüğü takdirde derine giden kuvvetli kazık kök meydana getirir (birinci yılın sonunda yaklaşık olarak 1 m.)
Fıstıkçamı tohumları diğer çam türlerinden farklı olarak, uçma yeteneği olmayan ağır tohumlar olduğu için meşe ve kayın’da olduğu gibi siper altına tohum döker ve siperi altında gençliği meydana gelir.Bu özelliği nedeniyle sadece üstten siperin söz konusu olduğu yöntemle gençleştirilir.Örneğin yandan siper (etek şeridi siper )kullanılamaz.
Daha çok meyvası için yetiştirilen veya korunan sahalardan, eta alma genellikle yaşlı,tohum ürünü az bireylerin tek tek veya guruplar halinde kesilmesi suretiyle olur.Söz konusu kesimler esas itibarıyla tohumlama kesimi karekterini taşır Fıstıkçamı gençliği siper baskısına (gölgeye) dayanamadığı için 2-3 yıl içinde gençliğin üstü tamamen açılmalıdır.
Fıstıkçamı kuvvetli büyümesi tepe şekli ve ışık isteklerinin fazla olması nedeniyle ileri yaşlarda seyrek ormanlar meydana getirir.Genellikle yayılış bölgelerinde Kızılçam’la karışık meşçereler oluşturur.Lauretum’un çalıları özellikle yaz kış yeşil meşeler Fıstıkçamı ormanlarının alt ve ara tabakasını teşkil ederler.Yetiştiği bölgeler itibarıyla kar kırması tehlikesine maruz değildir.Sığ köklenme halinde fırtına devirmesi olabilir.Derin kök sistemi,ibrelerde fazla su kaybını önleyen paretin oluşumu nedeniyle kuraklığa ve sıcağa karşı dayanıklıdır.Bu özellikleri nedeniyle Fıstıkçamı gerek odun verimi ve bilhassa meyva ürünü bakımından ülkemiz Lauretum zonlarında, zeytin plantasyonlarının üzerindeki sahalarda yapılacak ağaçlandırmalar için Kızılçam ve kısmen servi ile birlikte veya yalnız olarak en uygun türümüzdür.Plantasyon kurulurken amaça göre aralık mesafeler 6:x3m(555 ad/Ha.), 6x6 m (277 ad/Ha) 10x10 m (100 ad/Ha) şeklinde uygulanmalıdır.
Suni gençleştirme yoluyla elde edilen Fıstıkçamı kültürlerinde ilk iki yıl ot alma, çapa teras tamiri ve tamamlama 2.yıldan sonra 2-3 yıl sürgün kontrolü şeklinde bakım tedbirleri alınmalıdır. 10-12 yaşlarında canlı dal budaması yapılmalıdır.

SONUÇ

Fıstıkçamı gerek ışık ihtiyacının fazlalığı, kurak yetişme ortamlarının ağaçı olması ve gerekse de özellikle kozalak üretimi amacı düşünüldüğünden,hektardaki gövde sayısı uygun yaşlardan itibaren 100 civarında, yani birey başına 100 m2 yaşama alanı sağlanacak şekilde ayarlanmalıdır.
Son yıllarda İşletme Müdürlüğümüz yöresinde giderek daha fazla önem kazanan ve iyi bir gelir kaynağı olarak görülen kozalak üretimi nedeniyle ziraat arazileri ve açıklıkların ağaçlandırılmasında teşvik edilerek orman alanlarının arttırılması, dolayısıyla ülke ve yöre ekonomisine katkı sağlanması mümkün olacaktır."

NOT: Çok okuyan, çok gezmiş araştırmaya çalışan, hala bir şeyler öğrenmek için çırpınan , elindekileri paylaşmaya çalışan biri olarak bilimsellikten uzak arkadaşınızı affediniz...

ayazkentli beğendi.

Düzenleyen Fatoş : 28-10-2011 saat 14:30
Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-10-2011, 14:03   #167
Ağaç Dostu
 
Fatoş's Avatar
 
Giriş Tarihi: 19-12-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,660
Galeri: 120
Bu fotoğraflar sadece iki bölümün kaç dönüm olduğunu göstermekte dediğiniz gibi 40-50 dönüm değil. Birazda siz araştırın canım yayla için verilen ruhsat sayısını kaç bin dönüm olduğunu filan. HEM DE BİLMSEL. Siz resimlere bakıp kaç dönüm olduğunu bilimsel olarak şıp diye anlıyorsunuz efenim.
Gerçi bizim elimiz de bazı resmi makamlardan alınmış veriler var daha önce yayınlamıştık ama sizin bilimsel süzgecinizden geçmemiş anlaşılan. Görünen köye klavuz gerekmez EFENİM.Sizin deyiminizle af ola

Name:  DSCN1798.jpg
Views: 1569
Size:  54.0 KB

Name:  DSCN1799.jpg
Views: 1456
Size:  55.5 KB

Name:  DSCN1800.jpg
Views: 1425
Size:  48.8 KB

Name:  DSCN1801.jpg
Views: 1466
Size:  54.8 KB

Fatoş Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 28-10-2011, 15:52   #168
Ağaç Dostu
 
mrduran's Avatar
 
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
Sadece, başka konuklar tarafından, yanlış anlaşılmasın diye yazıyorum, bu sayfaya, bir daha da girmeyeceğim.

Ben size inanıyorum. Ama diliniz, kaleminiz, tavrınız çok keskin. İncitici en azından(önceki ifadelerim ile değil). Allah sizlerinde, bizlerinde ölmüşlerine rahmet etsin. Şahsınız ve ailenize saygısızlık haddim değil.

Fikirlerinize de saygım sonsuz, ama farklı fikirdekiler de sizden o saygıyı görebilmeli.

Konu birlikte olabilmek. Sizinle aynı fikirde olan birisi(Mesela ben), yanlışlıkla sayfanıza girdim, girmez olaydım, daha baştan, bana çalakalem saldırı olan bir ortaklıkta nasıl olunabilir.
Ben sizi bir yere koymadım ki ''ilgilendirmiyosunuz'' dediniz bana, hala inciten ifade ile.

Benim dediğim, ortak olmam gereken bir konuda,neden dışlandım. Bu tavırlar neden bana dedim(ben diyorum, çünkü siyasi fikrinizi paylaşmıyorum), hemde ben hiç bir saygısızlık yapmadığım halde(Tanışmadık da). Kimsenin fikrine tu-kaka demedim, dinledim, saygı duyulacak tartışmalar yaptım. Sizin fikrinizde olan kişiler ile hemde, fark ne idi aranızda?, onlar keskin/sivri kelimeler kullanmıyorlardı, tartışmalara açık idiler. Elbet fikirleri de vardı konuşulacak. Fakat zikirleri münakaşaya/tartışmaya açık idi. Sivri ifade asla oluşmazdı. En samimi olanlarımız, ''de git lo'' diye karşı çıkardı, gülerdik, devam ederdik tartışmaya. Sizin ile nasıl tartışacam ki ben, sınırları çizilmiş dünyanızın, içeri kimseyi almamacasına kilitlenmiş kapı/aralığı.

Evlatlarınız ile ömrü bol, sağlıklı yaşamlar inşallah, kızınız tebrik ederim, hayırlısı olsun.

Ben münakaşadan kaçarım hep. İnsanların saygınlığına halel, asla getirmem. O demek, ben demek diye düşünürüm.

Ama genede deyeyim bari, meydanın orda, sanırım solda sokak içinda bakkal, kapıdan girince, dükkanın arka kapısını(açık idi ardına kadar) ve kapının ardında, 5-6 metre bahçeden sonra yaşadığı evi olan bakkal. Ev de, açık mavi ve beyaz boyalı bir ev idi(O kadar içime oturmuş ki, boyası çakılmış kafama). Siz şimdi cümlenizi düzeltirsiniz sanırım, evet tüm köylüm iyi olmayabilir diye. Benim yaşadığım yerde de insanlar mükemmel veya iyi değiller. Ben bile Hâşa mükemmel değilim.

Kullanmadığım kelimeyi mal etmişsiniz. Sizi mahcup etmeyeyim. ''Af ola''

Sağlıkla yaşayın inşallah. Saygılarımla lütfen.

Bu sefer özür yok,önceki mesajımdaki yeter bence. Kırıcı hiç sivri/keskin kelimem olmadı çünkü.

Fikrinize saygı duyan, fikrinizi icraatteki dilinize saygı duymayan biri.

selis beğendi.
mrduran Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-12-2012, 19:59   #169
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
BERGAMA, ESKİ MADEN ÇALIŞANI''nın İTİRAFLARI İLE ÇALKALANIYOR:


Bergama'nın Ovacık ve Kozak bölgelerinde'ki, Koza altın madeni firmasının müdürü'nün koruması ve şoförü olan Ersan var isimli kişinin açıklamaları, bu şirketin ne tür usulsüzlükler yaptığını gözler önüne çıkardı.

İtirafçının açıklamalarının büyük çoğunluğu, zaten bölgede açık şekilde birebir yaşanmıştı.


Şimdi, burada 2 şey olması gerekiyor:

1). Altın madeni tarafından bu şahıs hakkında yalan söylüyor diye, dava açılması.


(Eğer, eski çalışanları yalan söylüyorsa, dava açmaları gerek).


2). Savcılar tarafından, bu şahısın anlattığı kirli işlerin araştırılması için, söz konusu firma hakkında soruşturma açılması.


(Eski çalışanın anlattığı bilgilerin her birinin ayrı ayrı soruşturma davası olacak kadar kanunsuz olaylar). Yenilir, yutulur iddialar değil.


Hangisi olursa, buradan haber vermeye devam edeceğim. Açıklanan itirafların büyük bölümü, bölgede yaşandı. Yani, Malum'un ilanı olmuş oldu.

Tema onursal başkanı Hayrettin Karaca ve yanındakilerin maruz kaldıkları, Dikili'de çevre panelinini basıp, ortalığı savaş alanına çevirmeleri gibi..



Video'da ayrıca, geçenlerde tutuklanan Dikili belediye başkanı Osman Özgüven'in, altının nasıl oyulduğu ile ilgili iddialar da var.


Altın Madeninin ''Özgüven'' Oyunu - İtiraflar - Dailymotion video

selis ve Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-12-2012, 20:02   #170
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Burada da, aynı itirafçı şahısın Evrensel gazetesine verdiği demeç var.


http://evrensel.net/news.php?id=43385


KOZA'nın KOZAK'ta YAPTIKLARI: 1


GAZETECİLERİ TEHDİT ETTİM:

Bergama yakınlarındaki Ovacık Altın Madeni 1986 yılından beri hem yörede hem ülke kamuoyunda tartışılan bir maden. Uluslararası sermayenin ortaklığı ile Eurogold adıyla Çamköy, Ovacık, Narlıca köyleri ortasında yapılmak istenen siyanürle altın işletmeciliği, yöre halkının büyük direnişi sonrası uzun yıllar faaliyete geçemedi. Amerikan altın tekeli Newmont- Normandy 2004 yılında esas işi davetiyecilik olan İpek Grubuna madenin yüzde 39'unu sattı. Koza Altın bu satışı sanki madenin tamamını almış gibi “yüzde 100 yüz Türk altın şirketi” reklamı ile halka duyurdu. Dünyanın en büyük altın tekellerinden Newmont'un bu hamlesi iktidara yakınlığı ile bilinen Koza grubunun siyasi gücünün ve yerli bir şirket görüntüsünün halkın tepkisini gidereceği hesabı olarak yorumlandı.

BERGAMA ‘SİYANÜR ÜSSÜNE’ ÇEVRİLDİ

Aradan geçen zaman içerisinde, Koza Altın şirketi Ovacık'taki madenin tamamına sahip olurken ülkenin birçok yerinde altın madenleri işletmeye başladı. Bergama'daki tesisi de cevher bitmiş olmasına rağmen, yakın yerlerdeki cevherin taşınarak siyanürle altının ayrıştırılma işleminin yapıldığı bir “siyanür üssü”ne çevirdi. Bu nedenle ikinci bir atık havuzu yapıldı. Havran’dan, Kozak Yaylası’ndan cevherler kamyonlarla Bergama’ya taşındı. Madenin şu an Genel Müdür Yardımcısı koltuğunda oturan Hayrettin Öğüt, Eurogold zamanından günümüze madenin hep üst düzey yöneticilerinden birisi oldu. Yaptıkları, sözleri, eylemleri hep tartışılan, dava konusu olan Öğüt, şu anda Koza Altın Şirketi Genel Müdür Yardımcısı koltuğunda oturuyor. 2008 yılından bu yana, 4 yıl 3 ay Hayri Öğüt'ün korumalığını ve kendi deyimiyle fedailiğini yapan Bergamalı Ersan Var, işinden ayrıldıktan sonra Öğüt ve madenle ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. Ersan Var, Öğüt'ün talimatı ile kimlere baskı ve şiddet uyguladığının yanı sıra, çalıştığı süre boyunca madende tanık olduğu usulsüzlükleri gazetemize anlattı.

İLK İŞ: PANEL BASKINI DAVASI

Bergama'nın köklü bir ailesinden geldiğini söyleyen Ersan Var, eski Belediye Başkanlarından Raşit Ürper zamanında otoparkçılık yaparken o zamanlar madenin halkla ilişkiler müdürü Hayrettin Öğüt'ten iş teklifi almış. Otoparkçılık yaparken 2 bin lira aylık geliri olduğunu belirten Var, altın madeninde güvenlik ve şoför olarak işe başlamış. Var işe girdiği ilk gün 2006 yılında Dikili Festivali kapsamında gerçekleştirilen “Siyanürlü Altın ve Çevre paneli”ne maden çalışanları tarafından yapılan baskın ve sonrasında yaşanan olaylarla ilgili açılan davaya gitmiş. “İşe girmek için 15 kişi ile mülakatta iken Hayri Öğüt beni çağırdı, ‘Ersan kalk’ diye. Daha sınava bile girmemişken ilk gün 50-60 kişi Osman Özgüven'in mahkemesine gittik. Panelde saldırı ile ilgili bir davaydı. O panel olayı nedeniyle bazı polis memurlarını bile başka yerlere dağıttırdılar. Taraf tuttular diye".


--------------------------------------------------------------------------------

‘GAZETECİNIN ÖNÜNÜ KESTİM’

YEREL gazetelerle her gün pazarlıklar yapılıyor. ‘Benim haberimi, adımı çıkarırsan üç bin tane gazete alırım’ gibi. Gazetelerin dağıtımı da bize ait. Ben dağıttım elimle birçok kez. Bergamalı gazeteci Ahmet Üneroğlu’nun önünü kestim. Konuşmalarından ve köşe yazılarından dolayı rahatsız oldu Hayri bey. Bununla ilgili bana talimat verdi. Gece 12 civarında vardiyam bitti. Denk geldi tesadüf. Şoföre sen yürü belli olmasın dedim. Ahmet abi altına işedi. Sabah Hayri beyi aradı telefonla. Hayri beyin ‘ben o eşek herife sorarım. Gerekli şeyleri yaparım’ dediğinde ben yanındaydım. Bununla ilgili üzüntülerim anlatmakla bitmez. Ben bu işleri yaptım.

Aldığım para 950 lira. Bana verilen vaatleri anlatsam dillere destan. Ayrıca AİHM'e dava açan üç köylünün davalarını geri aldırttım.


--------------------------------------------------------------------------------

‘ESKİ MÜDÜRÜ YUMURTA YAĞMURUNA TUTTUM’

VAR, bir mahkeme çıkışında Hayri Öğüt'ün talimatı ile madenin eski kamu ilişkileri müdürü Hasan Gökvardar'ın arabasını ve evini yumurta yağmuruna tutmuş. “Bir gün mahkemeye çıktık. Bana talimat verildi Hayri Öğüt tarafından ‘Bu adam canımı çok sıkıyor’ diye. Ben bu adamın arabasını yazlığının önünde yumurta yağmuruna tuttum. Belki 50 tane, evine, yazlığına falan yumurta attım”. Hasan Gökvardar, 10 yıl madende kamu işleri müdürlüğü yaptıktan sonra işten çıkarılmış, bunun üzerine madende dönen dolapları ve yapılan usulsüzlükleri basına anlatarak, maden karşıtlarının safına geçmişti.


--------------------------------------------------------------------------------

‘MEMURLARA HEDİYELER GÖTÜRDÜM’

Madeni denetlemeye gelen devlet memurları (Özel İdare, DSİ, Üniversite, Çevre İl Müdürlüğü, emniyet vb)'nın hepsini ben şirketin özel arabasıyla İzmir’den odalarından alıyordum. Sabah, öğle, akşam yemekleri yediriliyor. Denetleme yapılıyormuş gibi numuneler hazırlanıp ellerine veriliyor. İşyerlerine, evlerine kadar dağıtılıyorlar. Ben bundan utanç duyuyorum. Ramazanda, yılbaşlarında bunların odalarına ben kendim çikolata dağıtıyorum. Bunların bir ramazan paketi alınca gözlerinin parladığını hissediyorum ben. Ben bunları görev olarak yapıyordum.



KOZA'nın KOZAK'ta yaptıkları: 2


Koza Altın şirketinin Bergama Ovacık’taki tesislerinde 4 yıl üç ay özel koruma ve şoför olarak çalışan Ersan Var, şirketin Kozak Yaylası’ndaki madenleriyle ilgili de çok önemli iddialar ortaya attı. Kozak köylerinin muhtarlarını para ve değişik menfaatler karşılığı madenci şirketin yanına çektiklerini itiraf eden Var, karşı çıkanları ise tehdit ve güç kullanarak engellediklerini anlattı. İşte Var’ın itirafları ile Koza Şirketi’nin Kozak’ta yaptıkları:

ORMAN KATLİAMI YAPTIK

Kozak’ta kesilen ağacın haddi hesabı yok. Tohumluk ağaçlar kesildi. Binlerce canlının yaşamasının önü tıkandı. Biz orada 9-10 ay katliam yaptık. Katliamı da oranın köylüsünden paraya ihtiyacı olan köylülere yaptırdık. Normalde o ağaçları kesen insanların hepsinin hayvanları vardır ve oralarda hayvanlarını otlatmak için gezerler her gün. Çukuralan Köyü’nün muhtarı ve 5 azasının kaldırdıkları paranın haddi hesabı yok. Yevmiyelerini aldılar, araçlarını ve ağaç motorlarını, içindeki mazota kadar maden verdi. Ormana da bedelini ödedi, Koza Altın onlarında ağzına fermuar çekti. Kesilen ağaçları ster ster yapıp, bir muhtar 5 azaya bıraktı, hediye.

DERE YATAKLARINI BİLE DEĞİŞTİRDİK

Dere yataklarını bile değiştirdiler. Orada bir akarsu var, bende kayıtları da var. Çağlayan var mesela. Şu an gidelim avucumun içi gibi biliyorum oraları, yataklarını değiştirdiler. Bakanlıktan mühendisler gelmişti maden akarsuların dengelerini bozuyor mu diye.

KOZAK’TA AĞAÇLARI KURUTUYORLAR

Madenin politikası Kozak’taki ağacın kuruması yönünde. O ağaçlar kuruyunca, köylü verim alamayınca onlara mahkum olacak. Ağaçları kendileri kurutuyor. Düşünebiliyor musunuz, altın çıkan yer Çukuralan, ağacın kuruduğu yer ayrı bir yer. Çamavlu köyünde bir maden buldular. Bunlar da aynı kişiler aslında ama bizimle ilgisi yok diyorlar. Ağaçları kurutup, insanların muhtaç olmasını bekleyerek o yerleri o insanlardan almak istiyorlar. İlaç atıldığına inanıyorum. Bunların bu gücünü ben biliyorum.

TARİHİ MEZARLARI TAHRİP ETTİLER

Çukurlan da tarihi bir yer vardı. İnanın çıkan mezarları anlatsam, izin verilecek şey değildi yani. Toplu mezarlar. Şimdi girsen bulamazsın. Kepçelerle yerle bir ettiler. Bir mağara var, yeryüzünden sondajı vuruyor 200 metre boşa gidiyor. 200 asır önceki adamlar bir maden yapmışlar 200-400 metre tünel kazmışlar, doğanın üstüne zarar vermemişler altını çıkarmışlar.


--------------------------------------------------------------------------------

BAŞBAKANA VERİLECEK DOSYAYI ELLERİNDEN ALDIM

Kozaklı Yukarıbey Köyü’nden İlhan Çakır muhtar ve çevre platformu Başbakan geldiğinde (2009 Mart ayı olabilir) ona bir dosya vermek istedi. Hayri bey, “ne yapıp edip o dosyayı verdirme. Al elinden. Ne gerekiyorsa yap” dedi. Şu an fıstık fabrikasında müdür olan Hasan Hüseyin Ateş vardı, Ayvatlar Muhtarı. Kürsüye yaklaştığında ellerinde dosyayı görünce İlhan muhtarın ceketinden tutum.

Dosyayı elinden kaptık. Boğazından itip, yumrukla yere düşürdüm. Bunların politikaları Bergama esnafına, gencine zarar verici. Devlet bunlara yandaş gözüyle baktığı halde, bunların en çok korktuğu şey dava. Bana dava gelmesin, nasıl yapıyorsan yap diyorlar.

MUHTARLARA ‘DANIŞMANLIK’ ÜCRETİ VERİLİYOR

O zamanlar, çevre platformunda da görev alan Hasan Hüseyin muhtar şu an fıstık fabrikasında görev alıyor. Neler aldığını, ne kadar aldığını siz tahmin edin. Aylık geliri 20 bini buluyordur. Madenin yanında saf tutan 8 muhtarın çalışmadan “danışmanlık” adı altında para aldığını köylüler söylüyor.

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-12-2012, 20:06   #171
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
KOZA'nın KOZAK'ta yaptıkları: 3


Koza Altın Şirketi Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün 3 yıl 4 ay korumalığını ve şoförlüğünü yapan Ersan Var’ın, Ovacık Altın Madeni ile ilgili anlattıkları, yıllardır birçok kişinin kafasına takılan bazı sorulara yanıt niteliğinde. Var’ın tanıklıklarının yanı sıra kendisinin bizzat içinde yer aldığı bazı olaylardaki itirafları madenci şirketin yöntemleri ile ilgili ipuçları da veriyor.

İKİ AKRABAYI BİRBİRİNE VURDURTTULAR

“Ben orada çalışırken, Koza’dan Pınarköy, Narlıca köylüleri olsun, birçok kişinin emekli olduğunu biliyorum. Pınarköy, Narlıca köylerinde dedeler ne derse o oluyor. Alevi köyleri. İnsanları birbirine kırdırdılar orda da. İki akrabayı birbirine vurdular. Öldüren kişi cezaevinden çıkınca madende işe aldılar. Bunların aldıkları maaş çok gülünçtü.”

HER YAĞMURDA SİYANÜR SIZIYOR

“Her yağmurda siyanür havuzundan su akıyor. Çiçek ekilen yerlerden akan sular damar olup, aşağıya kadar iniyor. Aşağıdaki Total Gaz’ın oradaki ağaçlar su altında kalıyor. Kalan kısım komple kuruyor. Adam 1-2 senede zeytinleri yeniliyor mecburen. Açık ocağın eski hali tepelik bir yerdi. Şimdi dibini göremiyorsunuz. Buradan çıkarılan nebati toprakları ikinci atık havuzuna serdiler. Açık ocağı kapatma taahhütleri var aslında. Birinci atık ocağı kapatacak toprağın üzerine ağaçları diktiler. O topraklar zaten iyi topraklar, üstteki verimli topraklar. Normal tarlada bir yılda veriyorsa, orada da gübrelerle, uğraşmayla iki üç yılda veriyor.”

KÖYLERDEN ÖRDEK TOPLUYORLAR

“Ördekler yüzdürülüyor siyanür havuzunda. Her ay ya da iki ayda bir ördek aldırılıyor köylerden. Ördekler hemen havuzda ölmüyor. Ama bir zaman sonra ölüyor. Ördekler sürekli değişiyor.”

CHP MECLİS ÜYESİNE BİLGİ KARŞILIĞI PARA

“Dikili’de, CHP’nin güçlü isimlerinden birisi meclis üyesi Değnekçi Ali diye bilinen Ali Demirel, özellikle Osman Özgüven’le ilgili bize bilgiler veriyordu. Bilgi, belgeler karşılığı para istiyordu bizden. Bu paranın miktarı değişiyordu; 3 bin, 5 bin, 10 bin, ihtiyacı ne ise. Telefon ediyordu. Belgeleri almam için Hayri bey beni gönderiyordu ya da bu kişi madene geliyordu. Bunun getirdiği bilgilerle hazırlanan Özgüven’le ilgili bir dosyayı İzmir Varyant’taki şimdi adını unuttuğum bir devlet birimine ben kendim götürdüm. Ayrıca Değnekçi Ali’ye verilecek paraları da zarfla ben götürüyordum.”

KARAKOL KOMUTANI BİLE FISTIK TOPLADI

“Çevre Platformunda bir Selim abi vardı. Ayvatlar köyü muhtarı Hasan Hüseyin Ateş’le de kanka bunlar. Ateş altın madeniyle anlaşınca yüz ton künar verdi fıstık fabrikasına. Bu parayı Selim’e veriyorlar. Selim piyasadan ucuz fıstık topluyor. Senin paranla topladığı malı, sana daha fazla fiyatla satıyor. Aldıkları künarların içinde fıstık yok. Bunlar yılların adamları, bunu bilmeleri lazım. Tayini çıkan Jandarma karakol komutanı bile, fıstık topluyordu altın madenine. Selim’i böyle aldılar. Oradaki bütün olaylarda dik duruyordu. Baktım adam fıstık toplamaya başlamış.”

“Bergama Belediyesi’nin toplantı salonunda esnafla yapılan toplantıyı çekmem için Hayri Öğüt talimat verdi. Git bunları çek, kim yanımızda kim değil görelim dedi. Beni tanıyan esnaf salona giremedi, dönmek zorunda kaldı. Orada birkaç kişi, çevre platformundan bana müdahale etti.

Ben, muhtarlarla, gazetecilerle, istifa etmiş personelle ilgili fedailik yaptım madene.
Hayri bey, Hakan Hızlıer denen birisi madenden çıkışı verildikten sonra, kendisine ve ailesine rahatsızlık verdi diye beni üzerine saldı.
4 sene 3 ay bu insanları nasıl çektim diye kendime soruyorum. Benim kaybettiğim şey sadece para değil. Şahsiyetimi de kaybettim insanlara kötü davranmakla.
Bütün bunlardan sonra bile şirketin Hayri Öğüt’ten vazgeçebileceğini düşünmüyorum. Şirket öyle sorunlu ki, vazgeçemiyor.”


--------------------------------------------------------------------------------

ANKARA’YA HER ŞEYİ ANLATTIM

“Akın beyin (Hamdi Akın İpek, Koza İpek Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ö. A) sağ kolu denilen adama bütün bilgiler verdim. Bir kuruş para da iş de istemiyorum dedim. Mandıradaki patlağı çıkardılar. Adamın işten çıkışını verdiler. Bu kişi nasıl çıktı, suçluyum diye mi? Mühendis Metin Tenekeci dava açınca Koza altın şirketi de dava açtı. İşten çıkarırken niye dava açmadılar peki. Öyle olsaydı Hayri beyin pislikleri ortaya çıkacaktı. Olcay denilen genç bir çocuk. Kozak’lı birisi. Zimmetine para aktarılıyor. Bu çocuk işe girdiğinde babasının, kendisinin dünya borçları vardı. Şimdi kooperatifte üç tane arabası var. Ben bu çocukla ilgili de Ankara’ya bilgi verdim, çocuğu işten çıkardılar. Üçüncü bilgiyi aktardım telefonlarıma çıkmıyor Ankara’daki. Ben de fıstık fabrikası ile ilgili, Hasan Hüseyin’le ilgili bilgileri, evrakları postalattım.”


--------------------------------------------------------------------------------

‘PARA DOLU ÇANTA VERDİM’

‘Havranda kapanışı verdik resmi olarak ama iki-üç ay daha cevher çıkardık. Ve hiçbir devlet memuru da gelip bunu denetlemedi. Son seçimlere yakın bir zamanda işçilerin parası verilecekti. O gün de bizim de madenle ilgili imzalarımız vardı. Zamana ihtiyaç olduğu için başkanın imza atması gerekiyordu. Başkan, personelin parası konusunda sıkıntıda olduğunu, seçime yakın bir zamanda paraya ihtiyaç duyduğunu söyledi. O tarihte 60 bin lira parayı çantayla bankaya götürüp yatırdım ben. İmzaya karşılığı.

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 14-12-2012, 21:30   #172
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Koza altın firmasının sahibi, Ali İpek'in oğlu Akın İpek'tir.

Bu şahısın Kanaltürk ve Bugün isimli tv kanalları ile Bugün isimli gazetelerinde, 3 günden beri bu itirafçı şahıs hakkında herhangi bir haber yok.

İtirafların ne doğru olduğu ile (ki, bunu zaten söyleyemezler) ne de yalan söylüyor diyemiyorlar.


Bu çok enteresan bir durum.

Sanki ölüm sessizliğine gömüldüler. Bu iki medya organını, ayrıca takip etmek gerek.

Bakalım neler olacak.

selis ve Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 17-12-2012, 18:19   #173
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Gazetemizde dört gün boyunca yayımlanan “Bir fedainin itirafları” yazı dizisi büyük ses getirdi.



Bergama Ovacık Altın madeninde 4 yılı aşkın bir süre Koza Altın A.Ş. Genel Müdür yardımcısı Hayrettin Öğüt’ün korumalığını yapan Ersan Var’ın itirafları birçok taşı yerinden oynattı. Aralarında Bergama Belediye Başkanı’nın da bulunduğu çok sayıda kişi ve kurum temsilcisi iddialarla ilgili yargı sürecinin başlatılması gerektiğini dile getiriyor. Kozak köylerinde de haberlerimiz fotokopi ile çoğaltılarak köy kahvelerine asılıyor.

Yazı dizimizde gündeme bomba gibi düşen iddiaların başında ise Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’in ceza almasında altıncı şirketin parmağı olduğuna yönelik açıklamalar oldu.

GÜNDEME BOMBA GİBİ DÜŞTÜ

Altın madeninde 4 yıl 3 ay koruma ve şoför kadrosunda çalışan Ersan Var’ın itirafları özellikle Bergama, Dikili ve Kozak’ta büyük yankı uyandırdı. Kozak Çevre Platformu Sözcüsü Saim Yıldız, çoğunu daha önce duydukları iddiaların böyle madenin içinden gelen bir kişi tarafından dile getirilmesinin köylerde olumlu bir etki yarattığını söyledi.

Yazı dizisinde bomba etkisi yaratan açıklamaların en başında ise Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven ve arkadaşlarının “ihaleye fesat karıştırmak” suçundan ceza almasına neden olan yargı sürecinin ardında altın şirketinin bulunduğu iddiaları oldu. CHP İzmir İl Genel Meclisi üyesi de olan Ali Demirel’in Özgüven’le ilgili para karşılığı madene bilgi-belge aktardığı iddiaları gündeme bomba gibi düştü.

CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin, “Bu iddialar eğer doğruysa bırakın partiden ihraç edilmeyi, savcılar bile harekete geçmeli ve hakkında yasal işlem başlatılmalı” derken, iddiaların kanıtlanması durumunda olayın toplumsal bir olaya dönüşeceğini söyledi. Engin, “Sonuçta burada en başta Osman Özgüven’e yapılmış bir komplo var, bu suç cezasız kalmamalı” dedi.


--------------------------------------------------------------------------------

‘PARA’LARI İSVEÇ’TE OLURDU!

Yazı dizisi ile ilgili görüşlerini aldığımız Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, madende çalışan birisinden gelen bu itirafların Bergama’da çevre duyarlılığına mesafeli duranlar için son derece önemli olduğunu söyledi. İtirafların, birtakım kişilerin zenginleşmesi için ne dolaplar döndürüldüğünü, paranın ve siyasetin gücünün nasıl hoyratça kullanıldığını ortaya koyduğunu kaydetti. Savcılığın bir an önce harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Gönenç şunları söyledi:

“Çünkü rüşvetten, basına, gazetecilere, muhtarlara baskılar, saldırılar, adam dövmeye varan tehdit ve şiddeti içeren suçlar ifşa ediliyor. Ayrıca olayın bundan sonraki boyutu da Kozak köylüleri için çok önemli. Yaşam alanlarını tehdit eden tehlikenin neler yapabildiğini köylüler de gördü. Bu haberi bu nedenle de çok önemsiyorum. İşin bir diğer boyutu ise maalesef partimizi de ilgilendiren iddialar oldu. Bu iddiaların bir an önce açıklığı kavuşturulması gerekiyor. Bir takım hırslar ve çekişmeler uğruna bu tür ilişkiler olmuşsa, parti içinde gerekenler yapılmalı. Dikili Belediye Başkanımız Osman beyin mağduriyeti hepimizi çok üzen bir süreçti. Ama bazıları “ateş olmayan yerlerden duman çıkmaz” gibi bir aymazlık içindeydiler. Bu son açıklamalar gösteriyor ki bu iş başından beri bir kurmacı. Özgüven bu güçlere karşı gelmemiş, onlarla işbirliği yapmış olsaydı şimdi kendisi İsveç’te değil paraları İsviçre bankalarında olurdu.”


--------------------------------------------------------------------------------

SAVCILAR HAREKETE GEÇMELİ:



Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise gazetemize yaptığı açıklamada, “Vicdanının sesini dinleyerek yaşadıklarını kamuoyu ile paylaşma yürekliliğini gösteren Ersan Var’ı kutluyorum. ‘Altın için, her yol mubahtır’ anlayışıyla hareket ederek, Bergamalıların geleceği ile oynayanlar adeta Bergama’yı teslim almaya kalkışmışlardır. İşlenen suçlarla ilgili Cumhuriyet Savcılarımızı derhal harekete geçmesini bekliyoruz” diye konuştu.

Osman Özgüven’in Avukatı Muhittin Üstündağ bu açıklamaların geç kalmış açıklamalar olduğunu belirterek; “Adil bir yargılanmanın muhatabı olmadık. Altın sermayesi bu işi hiç bırakmadı. Yargı üzerindeki etkisiyle de bu sonuç çıktı. Bu tamamen planlı bir nokta atışı şeklinde gerçekleşti” dedi.


(İzmir/EVRENSEL.)

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-12-2012, 12:14   #174
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
ÇAM AĞAÇLARI FISTIK VERMEYİNCE..


BİR KIR LOKANTASI, 5 İŞÇİ KADINA SIĞINAK OLMUŞ:


Kozak Yaylası’nın ormanları arasında kıvrılarak ilerleyen yolda acıkırsanız Yayla Kafe’de mola verin. Bergama’dan Ayvalık istikametinde, Yukarıbey sapağına gelmeden birkaç yüz metre önce yolun solunda hemen. Etrafında hayvanların özgürce gezip dolaştığı küçük ahşap bir kır lokantası burası. Önünde genişçe bir çardak, şirin masaları, sandalyeleri var. Biraz ilerde otlayan vahşi at, sürüsünden kaçarak gelmiş, o da burada konaklamış. Lokantanın içindeki kafesteki kuş da, kedi de, dışarıda yeni yavrulamış köpek de bir yerlerden gelerek sığınmışlar buraya. Tıpkı lokantayı işleten Kozak’lı beş kadın gibi…

HEM SIĞINAK HEM EKMEK TEKNESİ

Biz gittiğimizde Emine Şen ve Saliha Uzun’un vardiyasına denk geldik. Vardiyalı çalışmaya alışkınlar. Aslında bu 5 kadın da birer fabrika işçisi. Kozak’ta bulunan çam fıstığı fabrikalarından birisinde işçi olarak çalışıyorlaarmış. Kozak’ta üçü özel, birisi kooperatife ait olan 4 çam fıstığı fabrikası var. Sebebi hala tam olarak belirlenememiş olan çamlardaki hastalık nedeniyle fıstık üretimi düşünce, kooperatifin de desteği ile 5 kadın ekmek paralarını çıkarmak için kır lokantası açmaya karar vermiş. Gün ışığının çamların dalları arasından sızarak tahta masamıza vurduğu bir öğle sonrası gittiğimiz lokantada yemekler kadar sohbet de güzeldi.

Köy ekmeği, zeytinyağlı kuru fasulye, erişteli pilav, ev yapımı turşu ve yoğurttan oluşan yemeklerimizi masamıza getirirken lokantanın kuruluş öyküsünü şöyle anlatıyordu Emine Şen; “Fıstıklar olmayınca kooperatif başkanına çıktık. ‘Böyle bir iş yapsak destekler misiniz’ dedik. Sağ olsun onun da desteği ile burayı yaptık. Kerestelerinde, çivisinde her şeyinde emeğimiz var. 5 kadın Mart’tan bu yana işletiyoruz burasını”. Haftanın günlerini kendi aralarında vardiya usulü paylaşan kadınlar, ekmek teknelerinde, evlerinde yaptıkları yemeklerin lezzetinde yemeklerle ağırlıyorlar konuklarını.

KADINLAR OLMADAN BİR ŞEY OLMAZ…

Bakır madenine karşı mücadele eden Kozak Yaylasındaki Çamavlu Köyü’ne gitmeden önce uğradığımız lokantada, yanımızdaki o köyden bir gence Emine Şen şunları diyordu; “Biz altın madenine karşı kahvede yapılan bir toplantıya katıldığımızda sizin köylüler ‘Kadınlar da kahveye gelmiş’ diye bizi kınayan sözler ettilerdi. Oysa bizim hor görülecek bir davranışımız yoktu. Biz köyümüzü, toprağımızı savunuyorduk. O zaman Çamavlulular sesiz kaldı.

Şimdi aynı bela sizlerin de başında. Siz de göreceksiniz kadınlar olmadan bu işin olmayacağını.” Kır lokantasının hemen ilerisinde bir tepeden, sonbaharın göz alıcı renklerinin tüm güzelliği ile sergilendiği Kozak Yaylasına bakarken, burada altın-bakır madenleri işletilmesindeki vahşeti iliklerinize kadar duyumsuyorsunuz. Taş ocaklarının açtığı yaralar bile Madran Dağı’nın yamaçlarında belli oluyor. Kozak’ta mavi bir sisin ardına gizlenmiş sonbahar. Önümüzde, fıstık çamlarıyla dolu yemyeşil bir ova uzanıyor…


(İzmir/EVRENSEL).



Alıntı kaynağı: Evrensel Gazetesi - Çam ağaçları fıstık vermeyince...

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 18-12-2012, 13:19   #175
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
 
Giriş Tarihi: 05-05-2007
Şehir: Karşıyaka İzmir Bostanlı Atakent
Mesajlar: 581
Çok üzüldüm, görüntüler karşısında isyan etmemek imkansız.

Seneler seneler evvel babam( rahmetli) Bergama ağıceza hakimi idi on iki sene hemen her yaz kozak'ta bir otelde tatil yaptık,arabamızla yollarında kaybolduk,ve on beş günlük tatilimizden döndüğümüzde elbiselerimiz çam kokardı ve Kozak'ın havası astımlılar ve kronik bronşitli hastalar için bir tedavi idi,inşaallah kesimler durdurulur ve Kozak eski sağlıklı florasına kavuşur.

ayazkentli ve Fatoş beğendi.
selcuk44 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 24-12-2012, 22:35   #176
Yeni Üye
 
Giriş Tarihi: 21-11-2012
Şehir: Famagusta
Mesajlar: 5
İçler acısı böyle bir manzarayla karşılaşmak gerçekten insanın yüreğini yakıyor.
Güzelim ülkemizin ciğerleri talan ediliyor. Umarım yetkililerde bunun farkına varıp bir son verilir orman katliamlarına..

ayazkentli ve Fatoş beğendi.
Uludag Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-02-2013, 11:59   #177
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Bütünşehir yasası'nın resmileşmesinin ardından Kozak bölgesinde ki bazı köy muhtarları, köy taşınmazları'nın nasılsa ellerinden gideceği gerekçesi ile muhtalıklarına ait olan Çam ağaçlarını kesmeye başladıkları görüldü.

Bir yanda madenler, bir yanda da bu yeni yasa (ve bazı muhtarların bu davranışı) nedeni ile Kozak'ın geleceği çok karanlık.


KOZAK'TA BÜTÜNŞEHİR YAĞMASI:



Çam fıstıklarıyla ünlü, oksijen deposu Bergama Kozak Yaylası’nda köy tüzel kişiliğine ait binlerce dönümde ağaç kıyımı yaşanıyor. Köylülerin iddiasına göre köy muhtarları Bütünşehir Yasası nedeniyle “Zaten bize kalmayacak” dedikleri 10 bin çam ağacını kestirdi ve halen de kestirmeye devam ediyor



Bergama Kozak Yaylası’nın 16 köyünden 4’ünde binlerce ağaç kesildi ve halen de kesilmeye devam ediyor. Bugünlerde fıstık çamlarından geriye kalan odunlar, tarlalardan kaldırılıyor. Aşağıcuma, Yukarıbey, Aşağıbey, Kaplan köylerinin köy tüzel kişiliklerine ait fıstık çamları ve arazileri, köylülerin Osmanlı döneminde yaşamış atalarından çeşme, köprü gibi hayratları ile fırın ve camilerin bakım ve temizlikleri için hibe edilmiş. Kesilmiş köklerinden akmaları sızan bu asırlık çam ağaçları adeta gözyaşı döküyor.



ATA EMANETİMİZ YOK EDİLİYOR.


Fıstık çamlarının kesildiği 82 dönümlük (82 bin metrekare) arazidenin Aşağıcuma’nın en verimli arazisi olduğunu söyleyen köylülerden Mehmet Ürüyen, atalarından kalan emanetin yok edilmesine içlerinin eridiğini, ilgili yerlere şikayetleri yaptıklarını ancak bir sonuç alamadıklarını belirtti. Muhtarların kendi inisiyatifiyle kesimleri başlattığını iddia eden Ürüyen, köyün eski mezarlığı ile 10 dönümlük köy muhtarlığına ait bir başka arazideki çam ağaçlarının tamamının da yaz aylarında kesildiğini aktardı.

Ürüyen, “Kesimler Bütünşehir Yasası çıkar çıkmaz 6 Aralık’ta başladı. Bizim buralar zengin köyler. Sadece Aşağıcuma köyünün muhtarlığına ait 40’ın üzerinde tapu var. Fıstığın olduğu yıllarda 1-2 milyonu bulan gelirler elde edilir. Bu kerestenin 3 katı parayı 1 yıllık ürünüyle verir her bir tarla. Biz canımız ciğerimiz olan, atalarımızın emanetinin yağmalanmasını istemiyoruz. Bu katliam bir an önce durdurulsun. Yoksa bu gidişle hiç ağaç kalmayacak” dedi.



BAKANLIĞA DİLEKÇE GİTTİ.


Yukarıbey Köyü’nde de durum farklı değil. Köylülerden Erdinç Kayalı, 600 dönümde ağaç kesimi yapıldığını iddia etti. Durumu Başbakanlık İletişim Merkezi’ne internet üzerinden, İçişleri Bakanlığı ve İzmir Valiliği’ne ise posta ile 15 köylünün imzasının bulunduğu şikayet dilekçesi ile bildirdiğini anlatan Kayalı, “Beni Orman Müdürlüğü’nden çağırdılar. Muhtarın yasal prosüdürü yerine getirdiğini söylediler. Ben muhtara da sordum. Benim inİsiyatifim dedi. Şikayet edeceğim dediğimde de ‘vatandaş olarak hakkın’ karşılığını verdi. Büyükşehir yasası çıktı ertesi gün kıyım başladı. Muhtar da bütünşehir yasasından sonra ‘zaten bende kalmayacak’ diyor. Bu yağma durdurulsun” diye konuştu.



MUHTAR: 100 YAŞINDAKİ VERİMSİZ AĞAÇLARI KESTİK.

Yukarıbey Köyü Muhtarı İlhan Çakır, ağaçların 100 yaşında olduğu için verimini kaybettiğini, bu yüzden de kesimlerin yapıldığını açıkladı. 10 yıldır köyde muhtarlık yapan Çakır, “Normalde herkes yaşından dolayı verimi düşen çam ağacını keser. Biz de bunu yapıyoruz. Muhtarlığa ait 600 bin dönümlük zamanında atalarımızın hibe ettiği arazi var. Bütünşehir yasasına karşıyız. Çünkü bizim bu arazi ve çamlarımızın geliri yüksek. 3 yıldır verim hiç yok ama en kötüsünde bile 300-400 bin lira kazandık. Şimdi bu varlığımızı Bergama Belediyesi’ne devredeceğiz. Bizim için kanayan bir yara” dedi.






Alıntı kaynağı: Kozak'ta Bütünşehir yağması Haberi Gazete 9 Eylül

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-02-2013, 11:14   #178
Ağaç Dostu
 
Giriş Tarihi: 02-10-2011
Şehir: izmir-adana
Mesajlar: 122
yaşını başını almış insanlar doğasına, tarımına,emanetlerine değer verip sahip çıkmayı bilmezse, gelen nesilden böyle bir şeyi beklemek biraz zo.r içler acısı bir durum 100 yıllık agaçlar deniyor, artık anıt ağaç olmalları ve korunmaları gerekirken yok etmek ne kolay, bir fıstık ağacının yeşerip meyve verme yaşını hatırlayamadım ancak izlediğim bir belgeselde bir adam ''çocuklarıma ileride gelir olur '' diye ekiyordu en az 10 yıl mı eder? çam fıstığının kilosunu düşününce gene neler dönüyor demek geldi içimden,biz ağaçlarımızı yok edelim, nasılsa zenginiz ,avrupa da fakir, e oralardan bi yerden alıp onlara yardım ederiz yazık gariplere dimi

Fatoş beğendi.
toprak kız Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 06-02-2013, 12:21   #179
Ağaçsever
 
Giriş Tarihi: 26-02-2007
Şehir: Istanbul
Mesajlar: 35
Alıntı:
Orijinal Mesaj Sahibi toprak kız Mesajı Göster
yaşını başını almış insanlar doğasına, tarımına,emanetlerine değer verip sahip çıkmayı bilmezse, gelen nesilden böyle bir şeyi beklemek biraz zo.r içler acısı bir durum 100 yıllık agaçlar deniyor, artık anıt ağaç olmalları ve korunmaları gerekirken yok etmek ne kolay, bir fıstık ağacının yeşerip meyve verme yaşını hatırlayamadım ancak izlediğim bir belgeselde bir adam ''çocuklarıma ileride gelir olur '' diye ekiyordu en az 10 yıl mı eder? çam fıstığının kilosunu düşününce gene neler dönüyor demek geldi içimden,biz ağaçlarımızı yok edelim, nasılsa zenginiz ,avrupa da fakir, e oralardan bi yerden alıp onlara yardım ederiz yazık gariplere dimi
olayin büyük sehir yasasi ile baglantili olmadigi söyleniyor. Buda karsit görüs. Umarim dogrudur.

Bir taraftan kesiliyor bir taraftan dikiliyor Haberi Gazete 9 Eylül

Bir taraftan kesiliyor bir taraftan dikiliyor

Kozak'taki ağaç kesimi haberimiz bölgeyi ve çevrecileri harekete geçirdi. Orman Müdürlüğü kesimin yasal olduğunu belirtirken, Yukarıbey Köyü Muhtarı İlhan Çakır, 2 bini dikili, 3 bin 800 dönümde ağaç dikimi yaptığını açıkladı



Bölgenin oksijen depolarından Kozak Yaylası'nda köy tüzel kişiliğine ait yüzlerce ağacın aynı anda kesilmesi köylünün tepkisini çekmişti. Çam fıstığı ağaçlarının kesildiği haberimiz üzerine açıklama yapan İzmir Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri, Tapulu Kesim Yönetmeliği'ne göre kesimlerin gerçekleştiğini açıkladı. Buna göre bölgede verimden düşen yaşlı ağaçların köy muhtarlarlıklarının müracaatı üzerine Bergama Orman İşletmesi mühendisleri tarafından belirlenen ağaçlarda kesime izin verdiği belirtildi. Yetkililer ayrıca, ağaç kesimi yapılan arazilerin başka bir amaçla yani, bina yapımı gibi amaçlarla kullanılamayacağına, yine fidan dikilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil Kınay da, kesimlerin yasal olduğunu ancak o arazilerde sadece gençleştirme çalışması için ağaç kesimine izin verildiğini kaydederek, “Kesimlerden sonraki sürece dikkat etmek, fidanların dikilip dikilmediğini izlemek gerekir” dedi.


3 BİN 800 DÖNÜME FİDAN



Yukarıbey Köyü Muhtarı İlhan Çakır ise, Bütünşehir Yasası ile ağaçları kesmelerinin hiçbir alakasının olmadığını, böyle bir ithamı kabul etmediklerini belirttti. Köylülerin 'muhtarlıkların borçlarını kapatmak için ağaçlar kesiliyor' sözlerinin tamamen olayı saptırma olduğunu ifade eden Çakır, Kozak'ta çam ağaçları konusunda çok hassas olduklarını, verimi düşen ağaçları tüm yasal şartlara uyarak kestiklerini kaydederek, 10 yıllık muhtarlığı döneminde 3 bin 800 dönümlük fidanlık yaptığını anlattı. Çakır, “2 bin dönümlük fıstıklık yaptık. 1800 dönümlüğü de dikiyoruz. 15 bin fidan diktik. Kozak'taki ağaçların toplamı 10 bindir. Köylüler '10 bin ağaç kesiliyor' diyerek abartmış. Muhtarlığın arazisi de 600 bin metrekare yani 600 dönüm. Biz kesimleri hiç ağaç kalmayacak şekilde, düz yapmayız. Yüzyıllardır buralarda yapılan temizleme çalışmasını yapıyoruz. Alttan zaten fidanlar çıktı, onlar büyüyor. Kestiklerimiz, onların üzerini şemsiye gibi kapatıyordu” diye konuştu

delphin7 Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 01-08-2013, 08:24   #180
Ağaç Dostu
 
ayazkentli's Avatar
 
Giriş Tarihi: 10-04-2009
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,641
Galeri: 1
Kozak’ın UFO’su köylülerin kabusu (!)

KOZAK YAYLASI ÜSTÜNDE KİMLİĞİ BELİRSİZ UÇAK GEZİYOR..

ÇAMLAR FISTIK VERMİYOR..



Kozak Yaylası üzerinde 3-4 yıldır bir uçak dönüyor. Ne sivil havacılık ne orman şefliği, ne de kaymakam uçağın kimin uçağı olduğunu bilmiyor. Adeta ‘Kimliği belirlenemeyen uçan cisim’ (UFO) halindeki uçağın, fıstık çamlarını kurutan ilaç attığı endişesini dile getiren köylüler, altın madencilerinden şüpheleniyorlar.

Uçağın kimliği ile ilgili yapılan tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını söyleyen Kozaklılar, geçtiğimiz yıl aralık ayında gazetemizde çıkan bir itirafın kendilerini iyice tedirgin ettiğini dile getiriyorlar.

ÇAMLAR FISTIK VERMİYOR.

Ülkenin fıstık çamı üretiminin yüzde 80’ini dünya üretiminin ise yüzde 10’luk bir kısmını tek başına karşılayan Kozak Yaylası’nda son birkaç yıldır üretim önemli oranda düştü. Hem ağaçlardaki kozalak sayısı hem de kozalakların içinde fıstık olmaması nedeniyle büyük ürün düşüşü yaşadıklarını belirten Kozaklılar, bu düşüşün nedeni hakkında, yıllardır doğru dürüst bir açıklama getirilemediğinden yakınıyorlar.

UÇAKTAN KİMSENİN HABERİ YOK.

Karaveliler Köyü Muhtarı Revattin Yıldız, Kozak’ın üzerinde hemen her gün dolaşan uçağın fıstık çamlarını kurutan ilaç attığı endişesi taşıdıklarını söyledi. Muhtar, 3-4 yıldır yaylanın üzerinde uçan uçağın kimliği ile ilgili yaptıkları tüm girişimlerden elleri boş döndüklerini belirterek şunları söyledi; “Şimdi Yukarıbey Orman Şefliğinden geliyorum. Orman şefi uçağın yangın gözetleme uçağı olmadığını, böyle bir uçaktan haberinin bulunmadığını söyledi.

Kaymakama defalarca şifahen ilettik şüphelerimizi. Ondan da bir ses soluk çıkmadı. Geçen yıl tayini çıkan bir karakol komutanı vardı. O da araştırdı bir sonuç çıkaramadım dedi. Bu uçaktan devlet kurumlarının haberi yok yani! 3-4 yıldır yaylanın üzerinde dolaşıyor bu kırmızı renkli uçak. Eskiden çok alçaktan uçuyordu, geçen seneden bu yana ise yüksekten geçiyor, sesini duyuyoruz sadece.”

OLAĞAN ŞÜPHELİ ALTIN MADENCİLERİ.

Muhtar Ravattin Yıldız, uçağın kimliği ile ilgili Kozak’lıların şüphelendiği adresin altın madencileri olduğunu belirterek; “Kozak’ta 14 tane maden ruhsatı varmış. Bu madenlerle ilgili çalışmalar başladıktan sonra bizim kozalakların verimi azaldı. Şimdi Kozak’ta yaşayanların hepsi bu uçağın madenlerle ilgisinin olduğunu, çam kozalaklarımızın kuruması için ilaç atıldığını düşünüyor. Bunu kaymakama da söyledik. Ona da bu uçuktan kimyasal madde atıldığını düşünüyor insanlar dedik, ama bir sonuç çıkmadı.

Yaylanın etrafındaki Madra ve Yunt Dağı’ndaki kozalakların verimli ve sağlıklı olduğunu aktaran Yıldız, Kozak’taki çam fıstığı kozalaklarının ise hem üretiminin düştüğünü hem de içlerinin boş olduğunu kaydetti.


SİZİN GAZETENİN HABERİNDEN SONRA…

Yaylanın en büyük köylerinden Yukarıbey Köyü Muhtarı İlhan Çakır da, uçakla ilgili Karaveliler köyü muhtarıyla aynı düşüncede. “Uçağı bilen eden yok, hâlâ araştırıyoruz. Hava bulutlu olduğu, yağmur yağdığı zaman geliyor daha çok. Bazen sadece sesini duyuyoruz. Sivil havacılığa sorduk bizim oralarda böyle bir uçağımız yok, askeri olabilir dediler. Askeri uçak da her gün her gün ne gezer buralarda”.

Çakır, Evrensel’de geçtiğimiz yıl aralık ayında “Bir fedai’nin itirafları” başlığı ile çıkan yazı dizisinde, 4 yıl çalıştığı madende tanık olduğu usulsüzlükleri anlatan Ersan Var’ın açıklamalarına dikkat çekerek, “Bu kişi Kozak’ta ağaçların kuruması için altın madencilerinin zehir attığından bahsetmişti. O açıklamalardan sonra bizi iyice tedirgin olduk” diye konuştu. Çakır, yetkililere başvurmalarına rağmen uçağı bilen, sahip çıkan olmadığını söyledi.

‘FEDAİ’NİN İTİRAFLARINDA GEÇİYOR.

Koza Altın madeninde Genel Müdür Yardımcısı Hayrettin Öğüt’ün 4 yıl 3 ay şoförlüğünü ve korumalığını yapan Bergamalı Ersan Var, bu çalıştığı süre içerisinde tanık olduğu ve bizzat içerisinde bulunduğu hukuksuzlukları, kirli ilişkileri gazetemize anlatmıştı. Gazetemizde “Bir fedainin itirafları” başlığı ile 4 gün boyunca devam eden anlatımlardan bir bölümü de altın madeninin Kozak Yaylası’nda yaptığı usulsüzlükler ve çevre katliamı ile ilgiliydi.

“Koza’nın Kozak’ta yaptıkları” başlığı ile verilen yazıda Ersan Var; Madenin fıstık çamlarını kurutarak yöre halkını kendisine muhtaç etmeyi amaçladığını ileri sürüyordu. Var, 12 Aralık 2012 tarihli yazının “Kozak’ta ağaçları kurutuyorlar” ara başlıklı bölümünde şu iddiaları ortaya atmıştı;

“Madenin politikası Kozak’taki ağacın kuruması yönünde. O ağaçlar kuruyunca, köylü verim alamayınca onlara mahkum olacak. Ağaçları kendileri kurutuyor. Düşünebiliyor musunuz, altın çıkan yer Çukuralan, ağacın kuruduğu yer ayrı bir yer.

Çamavlu köyünde bir maden buldular. Bunlar da aynı kişiler aslında ama bizimle ilgisi yok diyorlar. Ağaçları kurutup, insanların muhtaç olmasını bekleyerek o yerleri o insanlardan almak istiyorlar. İlaç atıldığına inanıyorum. Bunların bu gücünü ben biliyorum.”

(İzmir/EVRENSEL)



http://www.facebook.com/permalink.ph...d=120323798809

Fatoş beğendi.
ayazkentli Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 05:59.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2024