|
Anket Sonuçlarını Göster: GDO'lu besinler tüketmek ister misiniz? | |||
GDO'suz olduğunu bilmek istiyorum | 243 | 98.38% | |
Binde dokuza kadar GDO'lu içerik benim için sakıncasızdır | 2 | 0.81% | |
Benim için olmuş, olmamış farketmez | 2 | 0.81% | |
Oy Verenler: 247. Bu ankete oy veremezsiniz |
|
Dış Bağlantılar | Konu Araçları | Mod Seç |
02-02-2011, 18:53 | #91 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
02-02-2011, 19:39 | #92 |
Ağaç Dostu
|
Sevgili Malina ve Meyvelitepe, Okuduğum kadarıyla site açılmış ama kim nasıl çalışacak pek belli değil. Ben şu anda Çanakkale'nin bir köyünde yaşıyorum, internet üstünden yapılabilecek yazışmalarla, yapılması gereken telefon konuşmaları ile ilgili destek vermeye hazırım. Beni yönlendirirseniz çalışabilirim. çok sevgiler ve teşekkürler inci |
09-02-2011, 16:50 | #93 |
Ağaç Dostu
|
Bu çalışma bizlere bir nebze olsun umut verebilir'mi? ------------------------------------------------ Yüzde 100 yerli. Akdeniz Üniversitesi bünyesinde'ki Antalya Teknokent AŞ'nin tarım alanında yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları sonucun'da, yerli tohum üretimine başlandı. Akdeniz Üniversitesi bilimadamlarının, Anadolu'nun köylerini dolaşarak topladıkları yerli tohumlarla, üniversite yerleşkesinde'ki 17 dekar alanda ürettikleri tamamen yerli ürünler, yakında sofralarda'ki yerini alacak. http://ekonomi.haberturk.com/makro-e...uzde-100-yerli |
17-02-2011, 14:39 | #94 |
Ağaç Dostu
|
Domates kokusuna kavuştu Akdeniz Üniversitesi köy köy dolaşıp yerli tohum topladı ve 17 dekar alanda üretime geçti 11:40 | 09 Şubat 2011 Akdeniz Üniversitesi bünyesindeki Antalya Teknokent AŞ’nin tarım alanında yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları sonucunda, yerli tohum üretimine başlandı. Akdeniz Üniversitesi bilimadamlarının, Anadolu’nun köylerini dolaşarak topladıkları yerli tohumlarla, üniversite yerleşkesindeki 17 dekar alanda ürettikleri tamamen yerli ürünler, yakında sofralardaki yerini alacak. Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de tarım sektöründe ithal tohumların daha çok kullanıldığını ve ülkenin ithal tohuma büyük miktarlarda para ödemek zorunda kaldığını kaydetti. Antalya’nın Türk tarımında önemli bir yeri bulunduğuna değinen Kurtcephe, bu amaçla üniversite olarak, yerli tohum üretiminde çalışmaya karar verdiklerini anlattı. Tohumculuk Araştırma Merkezi ve Antalya Teknokenti bilimadamlarının Türk insanına sağlıklı ürünler sunabilmek için çalıştığını belirten Prof. Dr. Kurtcephe, "Kıymetli bilimadamlarımız sayesinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak, insanlarımıza sağlıklı olduğundan emin olduğumuz ürünler sunacak çalışmalar bunlar" dedi. Kurtcephe, bu amaçla Akdeniz Üniversitesi Yerleşkesinde bir üretim tesisi kurduklarını, tamamen yerli sermayeyle oluşturulan bu tesiste yerli tohum üretmeye başladıklarını bildirdi. Burada üretilen ürünlerin tamamının yerli olduğuna değinen Kurtcephe, şöyle konuştu: "Buradaki ürünler dışarıdan gelen tohumun eseri değil. Anadolu’da asırlardır yaşayan, kaybolma riski olan ürünleri ihya ediyoruz. Sağlığından emin olduğumuz, farklı lezzetlerde asırlardır Anadolu insanının damak zevkine hitap eden ürünleri yeniden tüketime sunuyoruz. Tarımın yüzde 13’lük payını elinde bulunduran Antalya’da bizim de tarımla ilgili çalışma yapmamız kaçınılmazdı. Teknokentler içinde tarıma yönelik faaliyet gösteren tek teknokentiz. Benzerimiz yok, başkalarına örnek oluyoruz. Bu çalışmalarla halkımızın bu alanda ihtiyaç duyduğu tohumları üretip ve piyasaya sunacağız ve ’Gönül rahatlığıyla yiyiniz. Burada sizin sağlığınıza zarar verecek en ufak bir şey yok. Dışarıdan alacağınız ürünlerle ilgili kuşkularınız varsa, bizim ürünlerimiz için bu kuşkuyu taşımayınız’ diyeceğiz." -KÖYLERİ DOLAŞIP YERLİ TOHUM TOPLADILAR- Antalya Teknokenti bünyesinde tarım Ar-Ge’si yapan Akça Tohumculuk’un Yönetim Kurulu Üyesi ve Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Samancı da 20 yıldır tohum ıslahı üzerine çalıştığını kaydetti. Bugüne kadar bitki genetiği üzerinde yaptıkları çalışmaları teknokent bünyesinde yerli tohum üretiminde kullanmaya başladıklarını anlatan Samancı, "Amacımız tamamen yerli sermayeli, yerli üretimle piyasada bizim de var olduğumuzu göstermek. Teknokent bünyesinde tarım çalışmaları yürüten Türkiye’deki ilk üniversiteyiz" diye konuştu. Prof. Dr. Samancı, yerleşke içindeki 17 dekar kapalı alanda Ağustos ayında üretime başladıklarını, üniversite seralarında sebzenin hemen hemen her türünü ürettiklerini bildirdi. Özellikle hastalıklara dayanıklı, verimliliği yüksek ürünler üzerine çalıştıklarına değinen Samancı, Türkiye’ye özgü yerli ürünlerin tohumlarına ulaşmak için Anadolu’nun ücra köylerini dolaştıklarını ve tohum topladıklarını anlattı. Tohumculukta Türkiye’nin dışa bağımlı olduğuna da işaret eden Samancı, "Halbuki Türkiye’nin bütün sınır kapıları kapansa, kendi tohumumuzu üretebilecek kapasiteye sahibiz. Şu anda üniversite içindeki seralarımızda deneme üretimine başladık. Bir, iki yıl içinde halka satışa da başlayacağız" dedi. -TARIM AR-GE’SİNE DESTEK- Antalya Teknokent AŞ Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Helvacı ise son iki yıldaki aktif çalışmalar sayesinde Türkiye’nin patent sayısı bakımından en başarılı ikinci üniversitesi haline geldiklerine dikkati çekti. Teknoloji geliştiren bir üniversite olmanın yanı sıra Antalya’nın tarım alanında yaptığı çalışmalara da destek vermek istediklerini kaydeden Helvacı, Antalya’nın "Türkiye’yi besleyen bir kent" olduğuna değindi. Yrd. Doç. Dr. Helvacı, bu bilinçle hareket ederek tarım alanındaki Ar-Ge çalışmalarına destek sağladıklarını belirterek, özellikle tohumculuk alanındaki çalışmaların sonuçlanmasıyla patent sayısının daha da yükseleceğini bildirdi. Helvacı, üniversite yerleşkesinde yerli tohumlardan üretilen sebze ve meyvelerin oluşturulacak satış alanında Antalyalılara sunulacağını da sözlerine ekledi. Milliyet Gazetesi'nde ayın 9'unda yayınlanan bir yazı. Paylaşmak istedim. |
17-02-2011, 15:50 | #95 |
Ağaç Dostu
|
Harcamaz mıyız hiç! Yarın çocuklarımızın yiyeceği GDO'suz, katkı maddesiz hiçbir şey kalmıyor neredeyse. Her şey yapay. Hastalıklar çoğaldı. Hiç bir yiyecek maddesi çocukluğumuzdaki gibi kokmuyor. |
17-02-2011, 16:25 | #96 |
Ağaç Dostu
|
Eşim geçen gün tanınmış ve tatlı ürünler satan bir yere nasıl şeker kullandıklarını sormuş. Görevli şaşırmış, "Bugün bunu en az on kişi sordu, neden acaba?" demiş. "Neden acaba?" bile güzel bir tepki, iyi satıcı, alıcıyı duymak zorunda. |
21-02-2011, 13:35 | #97 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 17-09-2010
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3
|
Bardakta mısırın öncülüğünde aşırı şekilde kullanılmaya başlandı engellenmesi lazım |
02-04-2011, 20:10 | #98 |
Ağaç Dostu
|
Çok kötü bir gelecek bizi bekliyor, GDO'lu ürünler kanser gibi her tarafı sarmış. Türkiye bu konuda daha yeni yeni uyanıyor, devlet nihayet tohum bankası oluşturmaya başlamış. Bizler uyurken İsrail tohumları öyle bir genetikle üretiyor ki ektiğiniz tohumlardan elde edilen meyveden sonra tekrar tohum alamıyorsunuz. İsrail, yalnız kendisi tohum üretecek ve herkes ona bağımlı kalacak, adamlardaki düşünceye bakın. Bir zamanlar bazıları Türkiyenin tarım ülkesi olmadığını savunuyordu ama bu iş öyle değil. Türkiye elbetteki tarım ülkesidir hatta %100 tarım ülkesidir ve öyle kalmasını da isterim. İnsanlar sebze, meyve ve diğer yenilebilir bitkileri tüketmek zorunda aksi halde demir mi yiyecekler, makina veya kimyasal mı yiyecekler. Ben her zaman doğadan yanayım, sanayi, betonlaşma, kimyasallar, kirlilikler v.b. tüm oluşumlara karşıyım.Yanlış anlamayın bilim ve teknoloji karşıtı değilim, doğru kullanılmasından yanayım. Dünyamız can çekişiyor ve bunu insanlar göremiyor. |
15-04-2011, 12:45 | #99 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 06-01-2009
Şehir: MARMARİS
Mesajlar: 970
|
Tabi ki ben de varım. GDO'suz yaşam için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. |
15-04-2011, 14:27 | #100 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-05-2010
Şehir: İstanbul-Çekmeköy
Mesajlar: 427
|
Somut olarak neler yapabiliriz sorusu çok çeşitli tabii. Ben işe kendimden başladım. Mümkün olduğunca araştırmaya çalışıyorum yediklerimi. Mısır ve soyanın büyük bölümü ithal ediliyor ve Gdo lu oldukları yönünde çok yazı okuyorum. Mısır içerikli yiyecekleri tüketmemeye çalışıyorum ama çoğu iilenmiş üründ ekullanılıyor. Coğrafya öğretmeniyim. 10 sınıf coğrafya müfredatında '' geçmişten günümüze ekonomik faaliyetler '' ünitesinde, günümüz teknolojisinde ve alt başlık olarak Gıda teknolojisindeki değişimler de var. Kitabın ilgili kısmındaki metin şu şekilde yazılmış: '' Tarımda yakın zamana kadar ağırlıklı olarak klasik bitki ıslahı yöntemleri kullanılmıştır. Yirminci yüzyılın sonlarında biyoloji alanında önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmeler, insanoğlunun tarımsal ürün ihtiyacının karşılanmasına da yansımıştır. Son yıllarda, biyoteknoloji ile gen aktarımı yapılarak hastalıklara daha dayanıklı ürünler elde edilmektedir. Biyoteknolojinin temel amaçları arasında yeni çeşit geliştirmek ve mevcutlarda genetik çeşitlilik oluşturmak da sayılabilir. Günümüzde kaybolmakta olan türlerin korunmasında, çoğaltılması zor olan türlerin üretiminde, çeşitli doku kültürü yöntemleri uygulanmaktadır. Biyoteknolojinin dünyadaki tarımsal gıda ihtiyaçlarını karşılamada etkili bir yöntem olduğu savunulsa da bunun insan sağlığını tehdit ettiğini ileri süren görüşler de mevcuttur. Buna rağmen hızla artan dünya nüfusunun ihtiyacını karşılamak için, tohum geliştirmede kullanılan bu teknik şimdilik vazgeçilmez olarak görülmektedir. '' Sistem, hükümet vs. daha çocuk yaşta beyinleri yıkıyor. Gdo lu ürünlerin faydası ve vazgeçilmezliği bakımından. Hergün çöpe atılan milyonlarca ton ekmek, yiyecek vs den bahsedilmiyor tabii. Dünya nüfusunun niye böyle çekirge sürüsü gibi arttırıldığı da konuşulmuyor, tam tersine 3 çocuk baskısı yapılıyor. Ben tabii, Gdo lu tohumların potansiyel tehlikesi, gdo lu bitkilerin yan tarladaki diğer bitkileri de tozlaşmayla dönüştürmesi, kısır tohumlar ve Küresel tohum Mafyaları, tarım ilaçları ve suni gübrelerin zararları vs konusunda bilgilendirmeye çalışıyorum. Çocukların genel sorusu şu oluyor: '' hocam bizim elimizden ne gelir ki? '' Yakında seçmen olacaklarını ve ülkeyle ilgili her konuda ellerinde güç olduğunu, tüketici olarak haklarını kullanmaları, üretici ve satıcılara soru sormalarını, talep etmelerini tavsiye ediyorum. Bu bile çok mühim bir değişimi sağlayabilir. Şu örneği verdim: Migros' un müşteri profili genelde üst ve orta sınıf yani daha zengin bir kitle. Kodamanların canı tatlı olduğu için veya daha eğitimli kitle sorguladığı için Migros '' iyi tarım uygulamalarına '' geçmek zorunda kaldı ve en azından ziraai ilaç vs, daha kontrollü tarım ürünlerine standlarında yer veriyor. Kimse sorgulamasa ve baskı uygulamasa böyle bir şeye adım atmaz kapitalist şirketler. Organik pazarları anlatıyorum. İnternetten onlara çeşitli ekolojik linkler, bilgiler vs paylaşıyorum. Bitkilerle ilgili çalışmalarımı hatta solucan gübresi deneylerimi bile paylaşıyorum. Birçoğunda bir şeyler uyanıyor. Belli mi olur, yarın kimisi yasa yapıcı, uygulayıcı, idareci vs olur. Daha iyisi, ekolojik aktivistler yetiştiriyorum galiba Şimdilik bu harekete katkım bu şekilde olabiliyor. |
26-04-2011, 17:27 | #101 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 24-04-2011
Şehir: konya
Mesajlar: 48
|
GDO lu besinlere kesinlikle hayır hiçbir şeyin doğasıyla oynanmamalı herşeyin doğalı güzeldir |
04-05-2011, 16:49 | #102 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 19-04-2011
Şehir: Houston
Mesajlar: 18
|
TR nin en buyuk baklava ureticisinin sahibi ile roportaj vardi 2-3 sene once MIlliyet gazetesinde. Kadin rekabetten dolayi artik seker degil misir nisastasi kullanmak zorunda kaldik cunku herkes onu kullanirken biz daha pahali olan beyaz sekeri kullanamazdik diyordu. Ama kutunun hicbiryerinde yazmiyor icinde ne oldugu o da baska konu. GDO konusuna gelince bunu baslatan ABD menseli Monsanto sirketidir. Bu illet ve insanligin belasi sirket kar hirsindan dolayi elindeki sertifikali tohumlari butun dunyaya zorla kabul etttirdi. TR de nasil ettirdi onu bilmiyorum ama bu tohumlari siz kazara tarlanizda kullandiginiz ortaya cikarsa hapise giriyorsunuz. Hatta bu konuda Kanada'da dava acildi ciftcinin tekine adam hayatiniz zor kurtardi, bunun belgeselini seyretmistim. Sertifikali tohumlarin bir ozelligide tohum vermemesi yani domates ekiyorsunuz ama oyle bir DNA ile oynamislarki domatesin cekirdegi tohum olarak kullanilamiyor o yuzden her sene tohum almak zorundasiniz. Gerekceleride gelisen degisen bocek hasere ve uyum saglayan zararli kuf bocek **** bakterilere karsi yeni versiyni uretiyorlarmis hersene ki daha yuksek verim alasiniz. Hindistan'da ciftciler ayaklandi bu yuzden baya adamlar olduruldu polis tarafindan. TR de ise bunu TR ye sokan bakan veya yetkili kimse Allah bildigi gibi yapsin. Ben daha hayatimda ABD den gelen duzgun dogru yararli bir sey gormedim. Disaridan ne gelirse zarar veriyor ulkeye. Yazik. Mcdonalds indan tut, sertifikali GDO lu tohumlarina zararli TV yayinlarina kimyasal madde iceren yiyecek iceceklere herseyi zararli amerikanin. Kar hirsi ile saglik ve gida urunleri uretilmemeli bence. Bunun hakkinda cok belgesel var internette, keske youtube yasaklanmasada herkes izleyebilse ama oda Agustos ta yasaklaniyor. Google video zaten TR de yayini durdurmak uzere. Dunya nereye gidiyor bilmiyorum, tek bildigim sey her kotulugun arkasinda amerika var. |
11-05-2011, 12:46 | #103 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 09-05-2011
Şehir: MERSİN
Mesajlar: 83
|
sağlıklı besin = sağlıklı birey = sağlıklı toplum tükettiğimiz tüm besinlerin elbetteki sağlıklı olması tüm canlılar için olduğu kadar doğa içinde gerekli diye düşünmekteyim. besinlerin değişimi ve gelişmesi sırasında kullanılan her türlü kimyasal ürün toprakta ne tür olumsuz etki yapabiliyor acaba... kullanılan kimyasallardan dolayı hem insan sağlığı hemde doğa etkilenmekte... hepimiz ve doğa için elbetteki temiz besin... |
12-11-2011, 11:07 | #104 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 12-11-2011
Şehir: KONYA
Mesajlar: 2
|
****** bende varım |
12-11-2011, 16:39 | #105 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
|
'' Hiç bir şey, yoktan var, vardan yok olmaz'' Eğer hala geçerliliği var ise, GD ürünlerdeki şaşkın/serseri mayın genler ne oluyor acaba?. GDO ile beslenen balık, onun kemiği ile beslenen tavuk vs. gibi hayvanlar, onların gübresi ile beslenen tarla ürünleri (et kısmı beni çıldırtabilir, es geçeyim bari). Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı...? ikilemindeki gibi, başı sonu belirsiz sarmal. Nereye kadar gidiyor bu zincirleme, bu sarmalda insanın yeri nerede? Yasa gerekiyor, ama yasayı yapacakları, çocuklu ailelerden seçelim ve aileleri ile 5-6 ay bu besinlerle zorunlu besleyelim, sonra yasa yaptıralım. GD ürünleri satanları deşifre edelim. Başka ülkelere sırları satanlar kötü, ama çalıştığı firmadaki sırları kanuni yetkililere (Sadece halk sağlığı ile oynanması halinde- asla ticari sır kastı yok) sızdıranlar iyidir bence. Kendisi de huzura erecek, hem ALLAH indinde, hem de millet önünde, rahatça da uyuyabilecek böylece. Demek ki insanlık ağır basmalı. Sayenizde bu da olacak inşallah. Ama insanî kaynaklı, ama GDO lu ürünleri satamamak gibi gelir düşürücü durumlardan akıllanan üretici firmalar nedeni ile, belki de kusursuz olmasa da sağlıklı ürünlere ulaşırız. Bu konuda bizlerin aydın olmasını sağlamak, siz bilen ve araştıranların görevi. Başlangıcı yaptınız, gerisi gelecek inşallah, kar topu gibi. En azından, arkadaşların belirttiği gibi rafta iken bile kendimize veya satana sormamız. Teşekkürler, Saygılarımla lütfen. |
13-11-2011, 22:59 | #106 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 20-08-2011
Şehir: İzmir
Mesajlar: 1,536
|
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, tükettikleri her türlü gıda maddesinin, kimyasal içeriklerini, etiketlerinde halk dili ile yazılı olarak bilmesi anayasanın teminatı altındadır. Biraz önce TBMM - Yeni Anayasa Çalışmaları ' na yazdım. Bir maddesi olmasını amaçlayıp. Düzenleyen mrduran : 13-11-2011 saat 23:12 Neden: yazılım |
14-11-2011, 12:32 | #107 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-10-2010
Şehir: ZONGULDAK
Mesajlar: 1,058
|
Kendi değerlerimize sahip çıkmadıkça bilerek veya bilmiyerek daha çok gdo su değiştirilmiş tarım ürünleri yeriz tohum bankası kurmak lazım [milli ] o zaman belki bizden sonraki kuşaklar doğal kimyasal madde katılmamış ürünler yiyebilir şu anda pek çok kişi bu gdo lu ürünler zaten yiyor ithal mısır pirinç fasulye veya yurt dışından getirilmiş işlenmiş tarım ürünleriyle özellikle abd ve israil vasıtasıyla tarıma elverişli toprağı az olan israil şu anda dünyada tarım alanında sayılı ülkelerden bir tanesi hirbit tohum diye türk çiftçisine gdo su değiştirilmiş domates biber salatalık patlıcan vb tohumları satıyorlar bu tohumlardan elde edilen ürünlerden daha sonra alınan tohumlardan bir daha ürün elde etme şansı olmuyor üret sat tohumu yine al kurdukları sistem bu [ bir zamanlar aldığım bir kiraz fidanından aşı için çelik aldığımda aşı tutmamıştı ] birkaç gün önce kavun başlığı altında bir sayfada basından okuduğum van kavunu tohumu bulunarak yeniden hayata geçirildi diye yazıyordu işte bu güzide tohum ve bitki çeşitlerini bir banka vasıtasıyla sahip çıkabiliriz böylece GDO su değiştirilmiş ürünleri çocuklarımıza torunlarımıza yedirmemiş oluruz fransanın danone olayı vardır abd nin coca cola olayı gibi içinde içeriği bilinmeyen maddeler var nedir bunlar kimse bilmiyor sagılar sevgiler GDO suz günler Düzenleyen Selehattin 67 : 14-11-2011 saat 13:19 |
14-11-2011, 18:27 | #108 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 26-10-2009
Şehir: Bandırma
Mesajlar: 934
|
Sn. selehattin 67, Mesaınızı okudaum size her konuda katılıyorum. Bize düşen görev GDO'lu ürünleri almamak ve aldırmamak olmalıdır. Milli tohum Bankası kurulmalı diye belirtmişsiniz; oysa şu an faaliyette olan Türkiye Tohum Gen Bankası kurulmuş ve faaliyettedir.( Aşağıda adres ve bilgileri vereceğim). Maalesef yanlız sizin değil pek çok kimsenin bundan haberi yok. Tanıtım eksiklikleri var. Biliyorsunuz ben Satış Başlığı Altında GDO'suz Geleneksel Tohum Satışı da yapmaktayım. Elimdeki birçok endemik tohumlardan bir set gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla Türkiye Tohum Gen Bankası'na bağışladım. İmkanı olan her kesin elindeki tohumlardan bağışlayarak katkıda bulunmasını diliyorum. Selamlarımla. Türkiye Tohum Gen BANKASI Yetkilisi. Dr. Emin Dönmez- email. emindonmez03@yahoo.com.tr Cem Ersever Cad. No.9-11 Yenimahalle/Ankara Tel:0312 3431050 Düzenleyen amatör hobici : 20-02-2012 saat 18:19 Neden: İmla hatası |
14-11-2011, 20:14 | #109 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-10-2010
Şehir: ZONGULDAK
Mesajlar: 1,058
|
Sn amatör hobici verdiğiniz adres ve bilgi için teşekkürler dediğiniz gibi ben ve benim gibi pekçok kişinin haberi olmayabilirdi lakin benim asıl isteğim yalnız anadolu coğrafyasında bulunan bizlere has endemik bitki ve tohum türlerinin toplanarak çoğaltılıp dağıtılması yönündeydi kendi özdeğerlerimiz olan tohumlara sahip olarak türk çifçisinin bu yönde eğitilerek bu tohumları ekmesi üretmesi vehalkımıza vermesi yönündeydi saygılar selamlar gdo suz günler bu arada amerikanın yoğun lobi faliyetleri meyvesini veriyor ve 31 ekim 2006 tarihinde şıp diye tohumculuk kanunu çıkartılıyor. Bu arada bokçok kişi yerli tohuma çifçiler haricinde ulaşamaz ulaşmak istese bir tek takas yapması gerekir . tohum almak istese takaslık tohomu olmadığı için satın almak zorunda , yani GDO lu tohom kullanması gerekir 2009 yılında çıkartılan yasayla ULUSAL BİYOGÜVENLİK YASASI kabul edilerek GDO lu ürünlerin önü açılmış oldu tekrar saygılar Düzenleyen Selehattin 67 : 16-11-2011 saat 10:33 Neden: İLAVE |
19-02-2012, 00:55 | #110 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 05-02-2012
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 20
|
Ben de varım |
20-02-2012, 09:57 | #111 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-03-2008
Şehir: Ankara
Mesajlar: 271
|
Fevziye ' nin verdiği bilgiden umutlandım. Keşke bu ar-ge çalışmaları tüm Türkiye'ye yayılsa. Üniversiteler böyle bir çalışma yürütse ... ne kadar güzel olurdu. |
20-02-2012, 19:55 | #112 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Temiz doğa = sağlıklı gıda = sağlıklı birey- toplum. |
|
25-02-2012, 21:40 | #113 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 25-02-2012
Şehir: izmir
Mesajlar: 3
|
gdo kullanmak istemiyorum .ben de varım. |
05-03-2012, 01:05 | #114 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Görünen o ki foruma yazan herkes GDO lu ürünlere karşı. Bir iki cılız karşı ses çıkmış o kadar. Onu da hemen bastırmışlar. Çoğu kişi GDO ya karşı da niçin karşı o pek belli değil. Bir coğrafya öğretmeni de yazmış öğrencilerini bu konuda aktivist olarak yetiştiriyormuş. Güzel kardeşim, sen çocuklara coğrafya öğretsen de organizmalar hakkındaki bilgiyi biyoloji öğretmeni verse daha iyi olmaz mı? Herşeyin doğalı iyiymiş. Herşeyin doğalı dediniz mi taş devrine dönmemiz gerekiyor. Hiçbir plastiği, otomobilleri ve bilgisayarları kullanamazsın o zaman. Falan şirket kendi mısırlarını eken çiftçiyi mahkemelerde süründürüyormuş. Sen de daha iyi ürün veren o bitkiyi ekme o zaman; babadan dededen kalma tohumluğunu kullan. Elini tutan mı var. Bir de bu GDO işini, insuline bağımlı şeker hastalarına bir sorsanız diyorum. İnsan insülini üreten GDO lu bakteri üretilinceye kadar o insanlar domuz pankreasından çıkarılan insülinle yaşıyor ve insan insülininden farklılık gösteren yapısı nedeniyle bir sürü yan etkiye de katlanmak zorunda kalıyorlardı. Herşeyin doğalı iyidir ya domuz insülinine devam. Hatta o da olmasın. Birisi de yazmış GDO lu ürünleri almayalım, aldırtmayalım diye. Hadi, kendi almıyor onu anlıyorum da ben almak istersem elimi mi tutacak onu anlamadım. Bir de hibrit türler ile GDO lu ürünler arasında tam bir kafa karışıklığı olduğu da anlaşılıyor. Hibrit türlerin doğada kendiliğinden de oluştuğundan haberi yok anlaşılan bazı kişilerin. Ben biraz aykırı biri olarak bu konuya da bir çomak sokayım istedim. Selamlar, saygılar.. Düzenleyen Serpent : 05-03-2012 saat 01:14 Neden: imla hatası düzeltildi. |
05-03-2012, 08:44 | #115 |
Ağaç Dostu
|
|
05-03-2012, 09:33 | #116 | |||
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Alıntı:
Yazınızdan hayvanların, insanların, dahası çocukların transgenik mısır, soya, ve bunlardan üretilmiş besinlerle beslenmesinde bir mahzur görmediğiniz, aksine gayet iyi olduğu düşüncesinde olduğunuz anlaşılıyor. Transgenik yöntemlerle dna'sı değiştirilmiş tohumlarla tarım yapılmasında, bunların çapraz tozlaşma ile diğer çeşitlere yayılmasında da bir endişe belirtmemişsiniz. Belki siz de marketlerde satılan gıda ürünlerinin GDO içerip içermediğinin, bu ürünlerin GDO ile beslenmiş hayvanlardan elde edilip edilmediğinin bilinmesini istemiyorsunuz. Sahipli ve patentli bu tohumlarla üretilmiş besinler üzerinde bağımsız bilimsel araştırlamar yapılmasının kısıtlanmış olması da belki sizce gayet makuldür. Kaçak göçek yapılmış bazı araştırmalarda ortaya çıkan ciddi sağlık tehditleri de belki önemsizdir. Alıntı:
Ayrıca çiftçilerin kendi tohumlarını alıp muhafaza etmeleri de engellenmiştir. Yani elleri tutulmuştur. Sizde aksine bilgi varsa dinlemekten memnun oluruz. Alıntı:
Bu durumda BT toksinine bağışıklık geliştiren Corn Rootworm (ki BT toksinli GDO sebebi idi) zararlısını nasıl açıklıyorsunuz? Geçtiğimiz yaz ABD'de 5 eyalette GDO tarlalarını kırdı geçirdi. Roundup ot ilacına karşı bağışıklık geliştirip bu ot ilacından etkilenmeden tarlaları işgal eden superweed denilen süper otlar için ne diyorsunuz? Bu sebeple Dow Chemical'ın Monsanto ile koordinasyon içinde geçtiğimiz Aralık ayında 2,4D denilen aktif maddeye karşı dayanıklı gen için müracaat ettiğini biliyor musunuz? Aynı zamanda "Agent Orange" deinlen kimyasalın aktif maddesi olan 2,4D nedir, bir fikriniz var mı? BT Pamuk sebebiyle Hindistandaki 200 bin çiftçi intiharını bize anlatır mısınız? Wikileaks belgelerinde çok net bir şekilde ortaya çıkan, ülkelerin gdo ithal etmeleri için her türlü yöntem ve tehditin kullanılmakta olmasına ne diyorsunuz? Düşündüğünüz gibi gayet sağlıklı GDO'lu besinlerin türlü numara ile ülkelere sokulmaya çalışılmasında ne gibi gereksinim olabilirdi ki? Madem ki çomak soktunuz, buyurun. Soru çok. |
|||
05-03-2012, 12:09 | #117 | |
agaclar.net
Giriş Tarihi: 22-03-2007
Şehir: Kocaeli
Mesajlar: 8,962
|
Journal of Applied Toxicology dergisinden; Alıntı:
Bu araştırmaya göre GDO'larda bulunan BT toksininin insan hücrelerini tahrip edebileceği anlaşılmış oluyor. Aynı çalışmada glyphosate (roundup) içeren ot ilacının çok küçük bir dozunun dahi, bu konuda yapılmış başka araştırmalarda da belirlendiği gibi insan hücrelerinde tahribat yaptığını göstermiş. Çok özetle bu araştırmayı yapan bilim insanları diyor ki; GDO'larda bulunan modifike edilmiş BT toksinleri aslında hedef olmayan insan hücrelerinde etkisiz ve eylemsiz değildir ve GDO'lu bitkilere özel pestisit kalıntılarıyla birlikte ilave yan etkiler gösterebilir. |
|
06-03-2012, 18:36 | #118 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Alıntı:
Öncelikle, iki gündür seyahatteydim. Evime biraz önce geldim. Sorularınızın hepsini yanıtlayacağım. Ancak benim söylemediklerimi bana yakıştırmanız en basitiyle işin içine demagoji sokmaya çalışmaktır. Yukarıda alıntı yaptığım ifadelerinizin hiç birisini söylemedim. Neye dayanarak bunları bana yakıştırıyorsunuz. Bunun da cevabını rica ediyorum. Ayrıca, siz benim sorduğum sorıya bir yanıt vermemişsiniz. İnsan insulini üreten GDO lu bakteri sizi endişeye düşürmüyor mu? İlk soruyu ben sordum. Siz önce onun yanıtı üstünde bir düşünün. Ben de bu arada biraz dinlenip işlerimi bir yoluna koyayım. Cevaplarımı yazacağım. Selamlar.. |
|
06-03-2012, 21:32 | #119 | |||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Yazalım bakalım. Alıntı:
Herşeyden önce ben önce bir konuda bilgi sahibi olmayı, ondan sonra bir fikir beyan etmeyi tercih etmişimdir. Biraz da bu nedenle konuya çomak sokmak istedim. Buraya görüş yazanların kaçı DNA bir yana genler, taşıyıcı vektörler, GDO lu ürünler hakkında gerçek bilgi sahibi? Bunu bir aşağılama anlamında söylemediğimi hemen belirteyim. Ancak insanımızda bir otoriteden(!) duyduklarını kendi beklentilerine de uyuyorsa hemen kabullenme ve karşıt görüşlere şiddetle muhalefet eğilimi vardır. Öncelikle GDO lu ürün geliştirme heveslerinin böceklerden, hastalıklardan etkilenmeyen yüksek verimli türler ve/veya varyasyonlar ortaya koymak olduğunu yadsıyamazsınız. Dünyamızın nüfusu onu besleyebileceği sayının üzerine çıkmış veya çıkma durumundadır.Siz bugün varsayalım kimyasal gübreleri, tarım ilaçlarını yasakladığınızın ertesi yıl dünya çapında bir açlığa davetiye çıkarmış olursunuz. Sizin durumunuz müsaitse bahçenizde tümüyle organik GDO suz ürünler yetiştirip yiyebilirsiniz. Veya paranız çoksa tümüyle organik ürünler satın alıp yiyebilirsiniz. Organik adı altında satılan ürünlerin niçin daha pahalı olduğunu benden iyi biliyorsunuzdur. Ben bir mühendis olarak her türlü faaliyetin yararları yanı sıra riskleri de olduğunu çok iyi bilirim. Ancak riskler tartılırken tek başına değerlendirilmez. Karşılığında ne yarar getireceğine bakılır. Riskler makul sınırlar içindeyse o faaliyetin yapılması tercih edilir. Bu makul risk olasılığı herkesin algılamasına göre değişir. Ancak hiç kimsenin sıfır risk talep hakkı olamaz. Mümkün de değildir. İsterseniz bu konuda uzun yazılar yazabilirim. Bu uzun girişten sonra konumuza dönelim: Tarımsal ilaçlar ve GDO’lu ürünler de yukarıda bahsettiğim risklerden muaf değildir. Bu konuda da yararı ve riskleri beraber değerlendirilmelidir. Şimdi Afrika’da milyonlarca insan açlıkla karşı karşıya durumda iken bu insanlara yanaşıp, ‘Kusura bakma bizim gönlümüz senin GDO’lu ürün yemene razı değil. Çünkü bunun içinde bilmem kaç ppm olduğunda senin böbrek hücrelerine zarar verecek bir madde var. Dolayısıyla açlıktan ölmesen bile senin bir deri bir kemik kalmanı tercih ediyorum’ deme cesaretini kendimde görmüyorum. Öncelikle benim söylemediğim, ama bana yakıştırmakta beis görmediğiniz sorulardan başlayacağım. Alıntı:
GDO’lu ürünlerin büyük bir kısmı ABD kökenli. Şimdi Dünyanın en gelişmiş ve zengin ülkesi kendi insanlarını bilerek riske mi sokuyor. Eğer çiftçisine ‘bu ürünü Amerika dışına satacaksın iç piyasa tüketimine veremezsin’ diyorsa siz haklısınız. Biz de gözümüzü açıp almamamız lazım. Ama öyle bir durum olduğunu sanmıyorum. Alıntı:
Öncelikle yavaş yavaş bizim ülkemizde de kurulmaya başlanan tohum bankalarına çok önem veriyorum. Doğal türler ve onların varyasyonları korunmalıdır. Buna bir itirazım yok. Bu çapraz tozlaşmanın nasıl bir bela olduğunu çok iyi biliyorum. 80 li yılların başında güneydoğu Anadolu da görevliydim ve bir yıl korkuç bir kuraklık oldu. Çiftçi buğdayda attığı tohumu bile alamadı. Buna mukabil Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinde uygun gübreleme ile bire 13 verim alınabildi. Yine aynı susuz tarım şartlarında. Uzmanlar açıkladılar ‘Yıllardır süren çapraz tozlaşma nedeniyle çiftçinin tohumluğu dejenere olduğu için’. Yani çapraz tozlaşma her zaman bir beladır. Bu nedenle gerekirse özel tohumluklarda yetiştirilmiş tohumu almalıdır. Bu durum çevrede GDO’lu ürün olsun veya olmasın geçerlidir. Alıntı:
Söz gelimi ileride benim bir rahatsızlığımı iyileştirecek bir maddeyi ihtiva eden bir ürün çıktığında, örneğin Omega-3 yağlarını içeren bir patates çıktığında ben o ürünü bilerek alayım. Bu size biraz futuristik gelebilir ama bana gelmiyor. Alıntı:
Hımm! Demek ki Caen Üniversitesi yaptığı çalışmayı kaçak göçek bir şekilde yapmış. Onca kısıtlamaya rağmen siz Internette ulaşabilmişiniz. Dur ben şunları bir ihbar edeyim! Şaka bir yana; siz kendinizle çelişiyorsunuz. Bunca karşı çıkışınızın bilimsel dayanakları olmalıydı diye düşünüyordum. Demek ki tek dayanağınız kaçak göçek yapılmış çalışmalar. Kaçak göçek araştırmalara ne kadar güvenilebilir? Alıntı:
misterno'dan alıntı: Alıntı:
Öncelikle bu davayı/davaları takip etmedim. Siz hem takip etmiş hem de kimin haklı, kimin haksız olduğuna dair hükmü de vermişsiniz. Çiftçi niye iflas etmiş. Bu dava yüzünden mi? Sizin yukarıdaki ifadelerinizi okuyunca bende şöyle bir intiba oluştu. Amerika’da çiftçiler ya bu firmanın tohumluğunu kullanıyor, kullanmayanlar ise bu firmayla davalık. İkisi arası bir seçenek yok. Sanırım ararsam bulabilirim. Gelişmiş ülkelerdeki yasalar bir türe ait tek bir çeşidin veya transgenetik bir ürünün üretilmesine izin vermiyor. Bu husus sizin aşağıdaki bir diğer iddianıza da yanıt ama burada da bahsedeyim istedim. Yukarıda da belirttiğim gibi çiftçi çok istiyorsa transgenetik olmayan bir tohumluğu alıp ekebilir. Bu konuda kimsenin çiftçinin elini tutabileceğini sanmıyorum. Devam edeceğim. Ama dediğim gibi yoldan geldim ve çok yorgunum. Şimdilik burada ara veriyorum. |
|||||||
07-03-2012, 15:01 | #120 | ||||||||
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-10-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 236
|
Sayın Meyveli Tepe, Yazılarınız beni imtihana çeker bir havada yazılmış. Adeta, “çok bilmiyorsan çok konuşma der gibi”. GDO lu ürünlere karşı olanlara da bana sorduklarınızı soruyor musunuz? Sormuyorsanız çok yazık. Ben her şeyi bilmediğimi itiraf edeyim. Sanırım, “hah! İşte herşeyi bilmiyormuş” diyip kendinize bir paye çıkaracaksınızdır. Ama eleştirel okumayı ve muhakeme etmeyi çok iyi bilirim. Yazdıklarımda safsataya da hiç sapmam. Alıntı:
Antibiyotiklerde de öyle değil mi? Aman bakteriler direnç geliştirmesin diye ağır bir enfeksiyon geçirdiğinizde antibiyotik kullanmaktan kaçınır mısınız? Bakteriler direnç geliştirecek, insanoğlu da bu savaşta yeni nesil antibiyotikler geliştirecek. Burada anlatmaya çalıştığım yerli yersiz antibiyotik kullanımını teşvik değil. Ne kadar yerli yerinde kullansanız da bakterilerin direnç geliştirmesi er ya da geç gerçekleşecek bir durum. Sanki GDO’lu olmayan ürünlerde bu hiç olmazmış gibi bir algılama yaratmak istiyorsunuz. 1842-1845 Büyük İrlanda Kıtlığında patatesi vuran mantara ne diyorsunuz? Ki o açlıkta bir milyon kişi açlıktan ölmüş bir milyon kişi de göç etmek zorunda kalmıştı. Hatta, Sultan Abdülmecit 3 gemi dolusu gıda yardımı yollamıştı. Patates de GDO lu değildi. Bir iki yıl önce tuta absoluta GDO’lu domatesi mi vurmuştu? Daha başka örnekler de var. Yanlış hatırlamıyorsam Kuzey Amerika’da kiraz veya elmayı vuran bir sinek ve larvası vardı. Hatta yeni bir tür oluştuğundan bahsediliyordu. Ararsam bulurum ama gerek görmüyorum. Özetle evrim işini görecek, insanoğlu da mücadelesini yapacak. Bu GDO lu veya GDO’suz farketmiyor. Alıntı:
Yukarıda açıkladığım evrimin kuralları bu konu için de geçerli. Direnç geliştirilen çalılar ortaya çıkıyorsa yeni nesil herbisitler geliştirilecek. Alıntı:
Bir zahmet GDO lu ürünlere karşı olanlardan biri bu konuda bizi bilgilendirsin. Belli ki siz biliyorsunuz. Bu bilgilendirmeyi bir başkası yapsın lütfen. Alıntı:
Bu intiharlara ilk dikkat çekilen yıl 1990 yılı imiş. Hindistan hükümeti önce bu intiharları inkar etmiş ve sonrasında kabullenmiş. Bu intiharlar sürekli artış göstermiş ve toplamda büyük rakamlara ulaşmış. Ama gözden kaçırılmaması gereken bir durum var. GDO lu pamuk üretimi Hindistan’da 2002 yılında başlamış. Şaka yapılacak bir durum değil ama ben de şunu sormadan edemeyeceğim. Bu intiharların büyük bir kısmı GDO’lu pamuk üretiminin başlamasından önce olmuş. Şimdi bu çiftçiler ‘GDO lu pamuk üretimine geçilecek biz mahvolacağız, bari peşin peşin intihar edelim’ mi demişler? Öteki ülkelerdekiler niçin intihar etme gereği duymamışlar? Belli ki bu intiharların arkasında çok daha derin sosyolojik olaylar var. Sizin ifadenizden GDO lu pamuk üretimi yasaklansa bu intiharların şıp diye kesileceği gibi anlam çıkarıyorum. Sadece soruyorum. Doğru mu anlıyorum? Alıntı:
Medyayı yakından takip ederim. Ama bu herşeyden haberim var anlamına da gelmez. Buraya o belgelerden alıntıları koyarsanız, inceler görüşlerimi söylerim. Ancak daha önce sorduğum soru hala geçerli. ABD bu ürünlerin kullanımını kendi ülkesinde yasaklamış mı? Genel bir bilgi vermek gerekirse, her ülke kendi ürününün promosyonunu yapmak ve kullanımını yaygınlaştırmak ister. Örneğin, uçak alacaksanız iki büyük üreticiden birini, Boeing veya Airbus’ı seçmek zorundasınızdır. Bunun için siyasi ortamlardan da yararlanılabilir. Sen de gözünü açıp kazıklanmamaya çalışırsın. Yine de ummadığım bir bilgi varsa diye buraya alıntılayacağınız belgeleri bekliyorum. Alıntı:
Sadece özetini görebildiğimiz bu makale bende hayal kırıklığı yarattı. Belli ki siz çok önemsemişsiniz. Tam altı kişinin yazdığı bu makale özetini tekrar tekrar okudum. İngilizcem iyidir ama yine de ben yanlış mı anlıyorum diye bir kaç kere okudum Adamlar GDO lu ürün içindeki BT pestisitiyle birlikte glyphosate bazlı herbisitlerin müşterek etki makenizmasını çalışıyorlar ama hükmü BT pestisitiyle birlikte diğer petisit kirlenmesi için veriyorlar. Bu makalenin özetinde bile bir özen görülmüyor. Buyurun işte burada: Alıntı:
Maşallah, onların bu araştırılmadan varılmış hükmüne hemen sahip çıkıp siz de şöyle yazıyorsunuz: Alıntı:
Bütün gıdalarda muhtelif oranlarda toksinler bulunur. Ama daha önce de söylediğim gibi bunların risk seviyeleri nedir, hangi konsantrasyonlar güvenli kabul edilebilir belirlenmesi gerekir. Siz muhtemelen hiç patates yemiyorsunuzdur. Çünkü onda da değişik miktarlarda toksinler (solanine ve chaconine) var. İnanın ki ben bunu çoktandır biliyorum ve patates yemeye de devam ediyorum. Bundan sonra sanırım siz yemezsiniz. Veya patatesteki konsantrasyonunun zararlı olup olmadığını sorgularsınız. Hah! İşte ben de onu sorguluyorum. Yukarıdaki makalede bahsedilen kimyasalların GDO lu üründe bulunma konsantrasyonlarını sorguluyorum. Burada GDO lu ürünlere karşı çıkan arkadaşlar patatesteki solanin kimyasalının hücrelerine neler yapabileceğini bir öğrenseler eminim bir daha patates yemeye tövbe ederler. Buyurun! Ben ne biliyorsam yazdım. Hem de hiç bir araştırma yapmadan. Bir araştırma yaptıysam onu da açıkladım. Demek ki bilgi durumum sizin aşağılamaya çalıştığınız gibi değilmiş. Selamlar.. |
||||||||
|
|