02-08-2006, 21:56 | #31 |
agaclar.net
|
Güzel arkadaşım, bunu orada bulunanların tümü yapsa, taş üstünde taş kalmazdı. Az insan toplanmamış... Demek arada taşkın kişiler varmış, buna lafımız yok. Ama o durumda kim taşkın kim değil nasıl ayıracaksın. Tümünü karşına almak gerekiyor. Bu sence doğru mu? Diyelim doğru ve sen emniyet müdürüsün mesela; bibergazı, silah, Allah ne verdiyse oradaki insanları dağıtmaya çalıştın. Bir senaryo yazsana durum nasıl olurdu. Ben başlayayım: 1. Yol 9 saat kapalı kalmazdı Sen devam et |
02-08-2006, 22:01 | #32 |
agaclar.net
|
Bu arada, bizim yaptığımız Türkiyede gündemde olan bir sorunu anlamaya çalışmak... Fikir belirtmek... Bu sınırların aşılmaması gerek. Haber vereyim de |
02-08-2006, 22:10 | #33 | ||
agaclar.net
|
Ürün fazlasının nedenlerini buldukça toplayalım, hepsi doğru olmayabilir, sonra üzerinde konuşuruz... Alıntı:
Alıntı:
|
||
02-08-2006, 22:29 | #34 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
(kişiye değil genele soruyorum) Toplumsal olaylarda insanlar sürü psikolojisini güderler. Olay yasadaşı bir örgütün mitingi değil, kaldı ki öyle bile olsa mümkün olduğu kadar ikna yöntemi ile olay bastırılmaya çalışılmalı. Yoksa 80-100 bin kişilik bir gösteri gurubunun karşısına kılıçlı kalkanlı ne kadar görevli dikersen dik vahim sonuçlar alırsın. Orada ortaya çıkacak vahim sonuçlar karşısında da kimse çıkıp "Ben onları dağıtın dedim" diyemez ve olay yine Emniyet Müdürünün başına patlar. Öyle veya böyle o müdür oradan gönderilecekti Bence en güzel işi çıkardı |
|
02-08-2006, 23:22 | #35 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
03-08-2006, 09:39 | #36 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Sayın Başbakanımız politikacı ben değilim bir kaç yıl sonra ben o adamlardan oy istemeyeceğim. |
03-08-2006, 10:58 | #37 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
03-08-2006, 11:55 | #38 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Radikalden Murat Yetkin de seninle benzer tespitte bulunmuş: Alıntı:
|
||
03-08-2006, 12:11 | #40 |
agaclar.net
|
Fındık sorununda kalırsak sevinirim Malum genel politika amaçlı konuşmuyoruz |
03-08-2006, 15:56 | #42 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Ben sorunu sadece fındık üreticileri ve onların ailesini ilgilendiren bir geçim sorunu olarak görmek yanlısı değilim. Bence bu bir sistem sorunudur ve bunun birkaç ayağı vardır. Türkiye’de öncelikle bir tarım nüfusu sorunu vardır .gelişmiş hiçbir ülkede toplam nüfusun yarısı tarım kesiminde bulunmuyor.Cumhuriyet kurulduğunda tarım konusunda gerekli reformlar yapılamadı (burada bahsettiğim sosyal reform) cumhuriyet idaresi köylü kesimine hiç dokunmadı çünkü yerlerinden kaldırdığı zaman onları yerleştirecek alt yapıyı kuramadı yani tarım işçisi olarak çalışan kişileri sanayi işçisi olarak istihdam edemedi. Destekleme açısından bakılınca 1932’de yıllarda sadece buğday ürünü desteklenirken 1938-1944 yılları arasında diğer tahıl ürünleri ve bazı sanayi ürünleri eklenmiş,1961 yılında dokuza,1970 yılında otuza 1980 yılında on yediye,1992de yirmi altıya 1994 yılında hububat,şeker pancarı ve tütünle sınırlandırılmıştır. Yani çok partili siyasi döneme geçildikten sonra köylü siyasetin aktif ve belirleyici bir üyesi olmuştur.Desteklenen ürünler Avrupa Birliği’nde, halihazırda,13 üründe uygulanmaktadır. (buğday, mısır, arpa, yulaf, çavdar, kolza tohumu ayçiçeği, soya, kuru bakliyat, fasulye, tütün ve et) Tarım reformu yıllarca bütün hükümetlerin programlarında ilk sırayı almış ancak her defasında fare doğurmuştur. Bu reformlardaki amaç tarım kesiminin kayıtsız desteklenmesi olmamalıdır çünkü en büyük sorun tarımda verimliliktir.tarım nüfusunun toplam üretime katkısı sadece %13’tür.Bu nüfusla kıyaslandığında çok düşük bir orandır ve bu verimlilikle rekabet edebilme ihtimaliniz yoktur. Kısacası siyasi popülizm ve bizim buna müsait olan yapımız bu modeli değiştirmek yerine günü kurtarmaya yönelik politikalar üretti. Desteklemede üretim ile desteği birbirinden ayırmak lazımdır. Çünkü çiftçiler arz talep dengesine bakmadan desteklenen ürüne doğru kaymaktadırlar bu da arz fazlası olusturmaktadır.Destekleme ürünün satın alınması ya da taban fiyat verilmesi şeklinde değil doğrudan gelir desteklemesi şeklinde yapılmalıdır.zaten Türkiye’de de bu yönde çalışmalar vardır.Dünya bankasından sağlanan kredilerle dekar başına ödeme yapılmaktadır ayrıca mazot desteği de verilmektedir.(Gerçi köyün yüzölçümünden daha fazla alan bildirerek devleti tokatlayan saf köylülerimiz çıktı ama ) Devlet çiftçiyi alternatif ürünlere yöneltmeli söküm bedeli gibi kayıpları karşılanmalıdır,hem böylece yan sanayi kolları gelişecek ve istihdam artacaktır. Allah vermezse devlet ne vermektedir Vifer? Kime ne kadar vermektedir? Sadece bir ürünü örnek vereceğim Mine Hanım; Türkiye, dünya şark tipi (oriental) tütün üretiminde %42’lik payıyla birinci sırada yeralmaktadır. Tütün ülkemiz için önemli bir ihraç ürünüdür. Ancak, yapılan ihracat ve ülke tüketim ihtiyacı dikkate alındığında; 180 bin ton üretilmesi yeterli iken bizim üretim miktarımız, 1998 yılında 285 bin ton, 1999 yılında 260 bin ton ve 2000 yılında 210 bin ton düzeyinde gerçekleşmiştir. Tekel bu üretimin yaklaşık %70’ini almaktadır. Oysa, Tekel’in kendisine ait 7 sigara fabrikası için yaptığı alımların (“idare alımları” olarak adlandırılmaktadır) miktarı ortalama 50 bin ton düzeyindedir. Bilindiği üzere, destekleme alımları için görev zararı doğmaktadır ve bu meblağ 2000 yılı sonu itibariyle 1.5 Katrilyon TL’na ulaşmıştır. Tütün stokları ise 500 tonun üzerinde olup, sözkonusu stok miktarı ülkenin altı yıllık iç tüketim ihtiyacını karşılayacak düzeydedir. Hem görev zararı yükü hem de stoklar sürdürülemez boyutlara ulaşmıştır. Yapılan hesaplamalar 1995 – 2000 döneminde; kamunun, harcadığı her 1 dolar için 4 .7 dolar maliyet üstlendiğini göstermektedir. Sadece tütün için devletin verdiği rakam.İşte biz bu yüzden dünyanın en pahalı şekerini yiyor,en pahalı benzinini kullanıyor,en pahalı konuşmasını yapıyoruz.yani devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden fazlasıyla alıyor. Son Söz:Çiftçinin tüccarın elinden kurtarılması destekleme alımı ile olmaz. |
03-08-2006, 16:31 | #43 |
agaclar.net
|
Vifer tütün ülkemiz üretiminin çok düşük bir kısmıdır. Tütündeki ihtiyaç fazlası üretim de, ellerde değerlenmeyen stoklar da tamamen yanlış politikaların sonucudur. Tarım nüfusu ise malumunuz hızla azalmakta, zaten şehire hızlı göç ile bundaki azalmayı takip edebilirsiniz. Ne yapacak adamlar, aç bilaç memlekette mi oturacak? Köyünde okul yok çoçuğu taşımalı eğitimle kasabaya gider, araziler o kadar küçük ki, mirasla parçalana parçalana ürünü karın bile doyurmayacak büyüklüğe gelmiş. devlet verdiği desteklerde belirli bir metraj şartı aradığı için bundan yaralanamayan çiftçi çok. 10 dönümden az olmayacak diyor devlet, adamın 3-4 dönümü var. Peki toprak reformu çalışmaları başlatılabilmiş mi hayır, Ülkenin tarım politikası ortaya konmuş mu, hayır, Artık kendi üretimimiz olan pirinç, buğday, mercimeği yiyor muyuz hayır vs. Çiftçi bireysel olarak nasıl arz talep dengesine baksın? ( Bu nedenle satış kooperatifleri ve birlikler kuruldu ama onu da siyasi idare bırakmadı). Bu ülkedeki en düşük eğitim seviyesi hangi gruptadır? Çiftçi elbette hangi üründe destekleme alımı varsa ona yönelecektir.Destekleme alımı yapamaya kalkıp fiyat açıklayan devlet değil midir? Devlet destekleme alımı yapsın çiftçi suçlu olsun. Çok enteresan bir bakış. Tüccar çiftçiyi o kadar çok kandırdı ki şimdiye kadar, üretici perperişan. Tohurdan satsuma mandarini, kiraz vişne satan ve 2-3 yıldır hala parasını tüccardan alamayan küçük çiftçi var. Bizim ülkemizin tarımsal yapısını analiz etmek gerek önce. Devletin bir kesime verdiği yüzünden herkesimin madur olduğunu söylerken, verilen kesimin tarım olduğunu belirtmeniz de ayrı konu.Maaşallah tarım kesimi ala ala bu ülkede en büyük sektör olmuş. Tarım sektörünün GSYİH içerisinde yüzde 14,1lik payı 2005 yılında yüzde 10,3’e gerilemiş. Yeni kalkınma planında bu daha da düşüyor.Devletin tarıma ayırdığı para bütçesinin % 7 si civarı. Devlet çiftçiyi tüccar eline bırakmayacak ama kurduğu birliklere de her dakika müdahale edecek. Üstelik de bütün bunlardan en yarar sağlayan çiftçi olacak, destekleme alımı var ya... Düzenleyen malina : 03-08-2006 saat 17:09 Neden: font farklılığı |
03-08-2006, 17:22 | #44 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Hani, vergi sistemimizin adaletsiz ve çarpık yapısı yüzünden, tüm hükümetlerin en gözde finansman aracı olan dolaylı vergiler... Devlet bir kesime verdiğini bütün kesimlerden mi alıyor yoksa vergi olarak alamadıklarını, gelir düzeyine bakmaksızın tüm kesimlerden mi topluyor? |
|
04-08-2006, 10:09 | #45 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
04-08-2006, 10:15 | #46 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
04-08-2006, 13:11 | #47 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 03-08-2006
Şehir: ankara
Mesajlar: 35
|
Neyi tartıştığınız anladım geniş kapsamlı bir açıklama yapamayacağım ama ailem ordunun perşembe ilçesinde fındık üreticisi Koca bir yıl büyük emeklerle bakılıp büyütülen ve daha büyük bir emekle toplanan fındığın üretici için bir gelir kaynağı olmadığını ama bunu pazarlayanlar için büyük bir gelir kaynağı olduğunu biliyorum. Güzel ülkemde doğru gitmeyen her şey düzeltilmeye çalışılıyor ama olmuyor galiba . Sadece düşüncem |
04-08-2006, 13:20 | #48 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Soho, merhaba; Doğrudan bilen biri olarak size sorayım. Kimi yazılarda fındıkçılığın zor ve emek yoğun bir iş olduğu yazılırken kimi yerlerde de böyle deniyor. Hangisi doğru? Bizim için baştan sonra geçen aşamaları yazar mısınız? |
|
04-08-2006, 14:56 | #49 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Türkiye’de tarım sektörünün başlıca iki sorunu vardır.Bunlar verimlilik ve tarımla uğraşan kesimin genel nüfusa oranıdır.Bugün ki haliyle yapılan desteklemede bu sorunları tetikleyen en önemli faktördür.Rakamlar üzerinden konuşursak 1988 yılında tarım Türkiye’de üretimin %17,9’unu istihdamın ise %46,5’i kapsıyor on yıl sonra ise üretimdeki pay %15 istihdamdaki pay ise %42,3 olarak değişmiş 2000 yılında ise tarım sektörünün GSMH içindeki payı %16 2003 yılında %12,2004 yılında ise %10 dolaylarındadır.Karşılaştırma bakımından bazı ülkelerdeki oranlar şöyledir.(2001 yılı baz alınarak)ABD’de tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %2,4 GSMH’da tarımın payı %1,7,istihdamda tarımın payı %2,1,Avrupa birliği ülkelerinde tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı %4,9 GSMH’da tarımın payı %1,9’,İstihdamda tarımın payı 4,1dir. 1988 yılında tarım nüfusu 22 milyon iken 2001 yılında 20,3 milyona inmiştir.Yani sizin bahsettiğiniz kadar hızlı bir düşüş yok.Zaten olması da teknik olarak imkansızdır. Verimliliğe gelince rakamlar daha çarpıcı Tütünden başlarsak tütün üretiminde dünyada 5.sıradayız ama üretimdeki payı 2.5’tir.Dünya sebze üretiminde 4.sıradayız ancak üretimdeki payımız %2,7’dir. Buğday da verimlilikte dünya 69’uncusuyuz destekleme alımı yaptığımız şeker pancarın da verimlilikte dünya 25’incisiyiz. Tarımsal Verimlilik(1998-2000/Dünya bankası verileri) Ülkeler Hububat verimi (kg/da) Tarım sektöründe Çalışanların katma değeri (Kişi/$) Türkiye 229 1,858 Danimarka 612 52,809 Japonya 597 30,620 Arjantin 345 9,983 Macaristan 450 4,860 Özbekistan 259 1,621 Türkiye için acıklı bir durum .Demek ki hamasetle bu sorunlar çözülmüyor. Buradaki rakamlar çok kabaca ülkemizin tarımsal yapısını analiz ediyor aslında düşük verimlilik ve düşük gelir ne yazık ki. Sorun sistemin sorunudur,bu sorun giderilmedikçe geçmişte mercimekte yaşanılanlar,bugün fındıkta yaşanır,gelecekte başka bir üründe bugüne kadar yapılan yanlış desteklemelerin bizi getirdiği nokta burasıdır artık bu yanlışta ısrar etmenin anlamı da yoktur. Yapılması gerekenler bence; Devlet doğrudan gelir desteğine devam etmelidir,çiftçi ektiği kadar alanın parasını nakit olarak almalıdır. Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir. Ürünleri saklayacak depolar yapılmasına destek verilmeli ürünlerin mevsiminden sonra satılmasına olanak sağlanmalı Alternatif ürünlere yönlendirilmeli bu arada oluşacak üretim kaybı karşılanmalıdır. Çiftçi dış dünya ile rekabet edebilecek düzeye getirilmelidir,verim mutlaka yükseltilmelidir. Son Sözevir balığı değil oltayı ele alma devridir. |
04-08-2006, 15:04 | #50 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Malina Vergide en büyük kaçak tarım sektöründedir.Karşılığı olmadan bol keseden verilen desteklerin sonucudur dolaylı vergiler.Bunu da devlet bütün kesimlerden topluyor. Son Söz:Kör tutuğunu öper. |
04-08-2006, 16:49 | #51 | ||
agaclar.net
|
Alıntı:
Alıntı:
|
||
04-08-2006, 17:24 | #52 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Malina ben her zaman bu noktadaydım.İlk yazımda da devlet ürün alımı şeklindeki desteklemeyi kaldırmalı diyordum son yazımda da 'Mal alımı şeklindeki uygulamadan vazgeçilmelidir.Bu zaten tembel olan çiftçiyi daha da tembelleştirmektedir'diyorum.Ben bu konunun biraz teknik olarak irdelenmesinden yanayım.(fındıkçıya,pancarcıya endekslenmeden)İlerde bir gün köylülük ve kentleşme üzerine bir konu açılırsa orada daha farklı açılımlar getirebiliriz hep beraber.Ayrıca Mine hanım neredeyse beni çiftçi düşmanı ilan edecek. ) |
04-08-2006, 17:43 | #53 |
agaclar.net
|
Düşündüklerini iyi ifade edememek gibi bir sorunun olduğunu kabul etmelisin. "Bizde tarım sektöründe çalışan insanların kendilerinde hak olarak gördükleri bir konu vardır. Devlet her koşulda bizi karşılıksız olarak sonsuza kadar desteklemeli. Ne üretirsek veya üretemezsek devlet bunları bizden satın almalı. Bugüne kadar da devlet bu kesimi korumuştur" cümlesini başkası yazsa da sen okusan ne anlardın? Bu bir sistem sorunu dendiğini mi? |
05-08-2006, 10:21 | #54 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Sevgili Malina; Bu gazel değil ki içinden bir beyti seçip alalım ve ona göre yorum yapalım bu bir düz yazı. Düz yazılar bütünlük arz eder. içinden cımbızla bir cümle veya paragraf seçip yazan kişi hakkında hüküm verilemez bırakın hüküm vermeyi yazı hakkında yorum bile yapılamaz. Bu paragrafı başkası yazsa sen ne anlardın? Diyorsunuz.Ben kişileri yazılarındaki bir paragrafa göre değil yazısının tümünü okuyarak anlamaya çalışırdım,eğer varsa diğer yazılarını da okuyarak bir hükme varırdım.Bu yazıları başkası yazmış olsa benim çıkaracağım sonuç bu şekilde destekleme ile (Hangi kesim olursa olsun) hiç bir yere varılamayacağı ve verimliliğin mutlaka artırılması gerektiğidir. Peki sizce nasıl bir destekleme programı uygulanmalıdır ?Bu konuda sizin de fikirlerinizi öğrenmek isterim. Son Söz:Arka kapak okuru olmayalım. |
05-08-2006, 10:57 | #55 |
agaclar.net
|
Hatırla diye bir bölümü alıntıladım, yoksa tümünü de alsam dediğin aynıydı... Demogoji yapma yani... Soruna gelince; ben haddimi bilirim. Bunlar benim bilgi alanım dışında konular. Kahve muhabbeti yaparken vatan kurtarmaya kalkanlardan değilim. Bu bölümü güncel tutmaktaki amacım, daha çok kişinin konu üzerinde düşünmesini sağlamaya yönelikti. Tabii zaman için değişen söylemlere dair bir arşiv tutma fikri de her zaman caziptir |
05-08-2006, 12:29 | #56 |
Yalnız Çınar
Giriş Tarihi: 22-05-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 103
|
Ne Güzel Bir Forum Konusu...Ne Güzel Tartışma...
Selam arkadaşlar; Fındık üreticilerinin sorunlarının tartışılacağı düşüncesi ile açılan başlık altında görüyoruz ki; ucundan tutulan her sorun ayrı bir yumağa doğru dolanıyor. Dolanıyor diyorum zira gerçekten sorunlar yumağı haline gelmiş olan güzel yurdum çözümlerden ziyada çözümsüzlüklere uzanıyor. Malina öncelikle sana çok teşekkür ediyorum. Böylesine güzel, hassas ve de güncel bir konuyu foruma taşıdığın için. Birkaç gündür forumu çok sıcak takip ediyorum. Bugün de baştan sona tekrar okudum. Alıntıları ile, yürütülen fikirlerle, ortaya atılan farklı düşüncelerle harika gidiyor. Zaman zaman hissedilen küçük gerilmeler de konuyu tartışmanın yararlı olduğunun bir göstergesi. Demek ki; farklı fikirler var ve tartışılıyor. Her düşünce sahibine özgün, ona ait, tamamı ile fikri ortaya koyan şahsın ürünüdür. İfade de sadece fikir sahibini bağlar. Foruma taşınan köşe yazarlarının fikirleri de onları bağlar. Hissettiğim şu her hangi bir gazetede yazan şahsın fikri sanki daha fazla önemsenmeliymiş gibi ön kabul ve şartlanma var. Senelerce gazetelerde yazmış olan politika yazarlarının, bazılarının zaman zaman ülke yönetiminde bulunanlara göre fikirlerinde sapmalar, söylemlerinde vıcık vıcık kaygan yağlı ifadelere rastlamamız olağan değil mi? Olmuyor mu böyle şeyler. Bu tarz insanların yazdıklarının güncel politik konularda da yüzer gezer olduğunu çok müşehade ettik. Fındık üreticileri gündemdeyken de bunları gözlemledik. Ortaya çözüm olacak fikirler koyacakları yerde şu şöyle demiş, bu böyle demiş ifadeleri, sorunları alevlendirmekten başka işe yaramıyor. Üstelik ortada toplumsal bir hareketlenme varken herkes bu konuda sorumluluğunu çok hassas ölçeklerle tartıp boş boğazlık yapmadan, germeden, yalakalık yapmadan, varsa düşüncesini ortaya koymalı. Başkaları da düşüncesine ters bile olsa tamamını dikkatle incelemeli, varsa içinden yararlı olanları birlikte sahiplenmek adına destek olmalı. İfadelerimin sonucu olarak şunu söyleyebilirim. Gündeme taşınan bir konu, foruma katılanların kendi fikirlerinden ziyade, başkalarının bu konuda söylediklerini foruma taşıyarak, adeta aynen katılıyorum dermişcesine zaman zaman altına kendi fikri olarak hiç bir açıklama yapmadan olduğu gibi yapıştırmış. buna karşı fikir üretenleri de anlamaya çalışmadığını görüyorum. Tebrik ediyorum VİFER, tebrik ediyorum MİNE Hanım, tebrik ediyorum MALİNA,tebrik ediyorum fmt79, ne mutlu size tartışacak fikirleriniz var ve ortaya koyup savunuyorsunuz. Ancak tartışma ile kalmayıp, tartışma sonucunu asgari müştereklerde de olsa birleştirip çözüme doğru fikir ayrılıkları olsa bile birlikte hareket etme olgunluğu yakalanmalı. Böylesine güzel tartışma platformlarının devamını diliyorum. Hatta kıran kırana... (Asla fikre saygı çerçevesini aşmadan) |
05-08-2006, 12:31 | #57 |
Yalnız Çınar
Giriş Tarihi: 22-05-2006
Şehir: İzmir
Mesajlar: 103
|
Özür dilerim, tartışmanın güzelliğine dalınca konu ile ilgili düşüncelerimi belirtmeden kapattım yazımı ancak, bu konu üzerine düşündüklerimi daha sonra yazacağım. |
05-08-2006, 12:32 | #58 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
çok doğru yazmışsınız. Benzer bir şekilde bir kişinin tek bir yazısına bakılarak da genele dair yorum yapmak doğru değildir. Buna göre başından itibaren yazdıklarınızı tekrar okumanızı öneririm. Ayrıca Fmt79'un da yazdıklarını tekrar okumanızı öneriririm çünkü bir yazınızda düşüncelerine tamamen katıldığınızı belirtmişsiniz. Şu ana kadar sadece izlemekle yetindim. Burada önemli olan baskın çıkıp ille de haklı olmak, mat olmamak kaygısı olmamalı. Ne yazık ki böyle bir noktaya gelindiğini görüyorum. Burada bu konuların konuşulma amacını Malina baştan itibaren net çizdi. Dışına çıkmayı hiç istemem ama size bir sorum var ki keşke daha o zaman sorsaydım. "Benim polisime, benim askerime, kamyon şöförüm" e taş atan insanlar hangi milletten? Olaylarda görev yapan Emniyet Müdürü hangi milletten? Bu konuyla ilgili konuşmaları hatırlayın derim. Oradan bu noktaya gelinmesi mutluluk verici. |
|
05-08-2006, 14:26 | #59 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
Merhaba Arsakay ; Ne yazdığımı çok iyi bildiğim için kendi yazılarımı tekrar okumadım ama önerin üzerine sayın fmt79’un yazılarını tekrar okudum.Sayın fmt79 yazılarında ağırlıkla iki konu üzerinde duruyor.İlki destekleme ve kooperatifçilik diğeri ise yapılan eylemler.Zaten kendisi de 02.08.2006 saat:22.19 tarihli yazısında desteklemenin nasıl olması hakkında fikrini belirttikten sonra ‘ Emniyet müdürünün görevden alınmasına gelince;’ diye ayrı bir paragraf açıyor. siz eğer benim yazılarımı dikkatli şekilde okuduysanız yapılan eylem konusunda tek satır yazmadığımı fark etmiş olmanız lazım bu yüzden sorduğunuz sorunun muhatabı ben değilim.Ben fmt79’un 01.08.2006 saat 19:03 tarihinde yazdığı yazıya 02.08.2006 saat 18:12 ‘de yazdığım yazıda ‘ ben bu bağlamda fmt79’un sözlerine katılıyorum diye yazdım. Sayın fmt79’UN 01.08.2006 saat:19:03’de yazdığı yazı incelenirse yazısının son kısmında o da sadece 4 satır ile orada yapılan yol kesme eyleminden bahsediyor. Hayatımın hiçbir döneminde şah **** mat olmak gibi bir kaygım olmadı biz burada sadece fikirlerimizi yazıyoruz bunun için kimsenin (en azından benim) farklı çıkarlar peşinde olduğunu sanmıyorum.Bu yüzden kaygılanmayınız. Sevgili Malina’nın çizdiği çizgiyi ve sitenin sınırlarını çok iyi biliyorum ve bu çizginin dışına ne bu konuda ne de kavaklar konusunda çıkmadım. Ben hala bu konunun teknik düzeyde politikaya bulaştırılmadan yazılması ve tartışılması taraftarıyım. Siz de bu konudaki fikirlerinizi yazarsanız sanırım tartışmamıza farklı bir getirebiliriz. |
05-08-2006, 14:49 | #60 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-06-2006
Mesajlar: 68
|
"Bireylerin ya da grupların duygularını okşayarak, onları aldatarak, kendi yanına çekmek" olarak tanımlanıyor. Sözlükte. Demagoji yapan kişi kendi fikirlerini savunmaz sadece halkın hoşuna gidecek halkı kendi tarafına çekecek fikirlere prim verir onları anlatır onları yazar.O yüzden hiçbir politikacı gecekondu yaptırmayacağım,destekleme vermeyeceğim,maaşlara zam yapmayacağım diye vaat’te bulunmaz.Bulunursa da seçilemez.Onun için meydanlarda yanlışlığı biline biline fındığa,tütüne,pancara bol keseden paralar vaat edilir. Bu yüzden ben demagoji yapmıyorum. Sevgili Malina bir de benim yazımdan neler anladığını yazabilirsen daha verimli bir şekilde tartışabiliriz. Son Söz: İnsanlar duymak istediklerini söyleyenin yanında toplanırlar. |
|
|