![]() |
|
|
![]() |
#1 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-01-2012
Şehir: Antalya
Mesajlar: 405
|
Tavşan konusunda tilki ve kurt varsa bu kadar çoğalmaz diyebilirsiniz ama anadolu köylüsünün yapısını biraz olsun bilen biri çok iyi bilir ki, çobanlar ya da kümes sahipleri hayvanlarını korumak için zehirli yem bırakıp (bu yöntemi asla tasvip etmiyorum) bu hayvanların soyuna ciddi zarar veriyor. Bizim kültürümüzde pek tilki avı yoktur, av forumlarında her avın alt başlığını bulursunuz ama tilki avına dair birşey bulamazsınız, ben daha vurduğu tilkiyle poz veren görmedim. Avcılar avlamıyorken, tilki görmenin bu kadar zor olmasının başka bir açıklaması olabilir mi? Ayrıca tavşanın tek düşmanı tilki değildir, Avustralya'da hiç mi yırtıcı yaşamaz, dünyanın tek yaban köpeği dingolar Avustralya'da yaşıyor, ayrıca yırtıcı kuşlar? Hadi tavşanı geçtim, domuz için aynı şeyi söyleyebilir misiniz? Yetişkin erkek domuzu kurt bile avlayamıyor. Yeni Zelanda fotoğrafını, fotoğraf çarpıcı olduğu için ekledim. A.B.D.'de helikopter kiralayıp, terörist öldürür gibi sayısız domuz öldüren çiftçiler var. Beni çürütmek istiyorsanız, kurallara uygun avcılığın hayvan nesline zarar verdiğine dair bilimsel bir çalışma koyun ortaya. Hiçbir bilimsel veri koyamıyorsunuz, benim yazdıklarımda açık bularak çürütmeye çalışıyorsunuz ama olmuyor, olmuyor, olmuyor. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
"Pardon kim sonuca bağlamıştı, siz mi ![]() Tahrik edici cümleler kullanmaya devam ediyorsunuz, daha önceki provakatif benzetmeniz gibi. Burada iki cenah var, karşı cenahtan biri sizin iddialarınıza -üzerine alınsa da alınmasa da- cevap vermek gereği hissediyor. Sizse -mesaj nasıl da yerini buluyor- tarzında tahrik etmeye devam ediyorsunuz. Hem suçlu hem güçlü gibi. Avcılığın spor olup olmadığı tartışılabilir ama sizin şu üslubunuzu baştan beri yazıyorum yakıştıramıyorum. Biz burada çevreciler olarak konuya çok başka bir boyuttan bakıyoruz. Burada bizim anlatmaya çalıştığımız ama bir türlü anlatamadığımız zevk için -bilinçli ya da bilinçsiz- hayvan öldürülüp öldürülmeyeceği. Bu spor adı altında yapılıyorsa bana göre zevk içindir. Popülasyona zarar vermiyor diye o zaman hepimiz tüfeği elimize alıp bilinçli avcılık yapalım, nasıl olsa yasalar izin veriyor. Alınan canın hiçbir önemi yok, kimse ona sorma gereği de duymuyor zaten. Ne olacak öldürülen bir tavşan, bir tilki ne farkeder. Bu bana göre doğru değil ama size göre doğru. Burada çıkıp yasalarla kotalarla, istatistiklerle açıklamaya çalıştığınız bilinçli avcılığın benim için hiçbir elle tutulur yanı yok. Devlet böyle istiyor, izin veriyor diye mutlak doğru da değil. Devlet pekçok şeye izin veriyor, pekçok yasa çıkarıyor hepsini böyle doğru buluyor musunuz? Hiç eleştirdiğiniz böyle olmaz dediğiniz bir şey yok mu? Kısacası ben ve benim gibiler için devlet bir referans noktası değil. Ben devletin bana verdiği öldürme hakkını kullanmıyorum, kullanmayacağım da. Devlet içindeki öldürme dürtüsünü zaptedemeyen vatandaşlarına "bari şu işi şu zaman diliminde yapın da zararınız daha az olsun" gibi bir yaklaşım içinde de olabilir. Devlet dediğiniz yasalar dediğinizde insan elinden çıkma bir aygıt sonuçta. ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
#3 | ||||
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Alıntı:
"Tavşanın tek düşmanı tilkidir." demedim. Orayı yeniden ve anlayarak okursanız... Alıntı:
Alıntı:
Çevreci bir sitenin yönetimi çok ilginçtir sizi kucağına oturttuyor, pışpışlıyor. Siz de son mesajlarınıza alenen görüldüğü gibi şımarık çocuk gibi iletiler ekliyor, gemi azıya alıp, pervasız, tuhaf şeyler yazıyorsunuz. Bu konuda yönetimin tavrını hiç doğru bulmuyorum. Sizi çürütmek mi, sizi doğa çürütecek. O köhne düşünceler zaten çürüdü. Kral öldü ama kralcılar hala yaşıyor. Saddam öldü ama Saddamcılar hala yaşıyor. |
||||
![]() |
![]() |
![]() |
#4 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
Avcılığı öven yazışmalar nedeniyle bu başlığı kilitliyorum. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu.
Giriş Tarihi: 06-08-2009
Şehir: Çanakkale
Mesajlar: 6,527
|
Avcılığın Doğaya Etkileri Yaklaşık bir yıldır yayın hayatında olan bir televizyon kanalında, avcılık, atıcılık ve yaban hayatı ile ilgili çeşitli yayınlar seyretmekteyiz. Bu televizyon kanalında görüp işittiklerim ile yazları, tatil yapma imkânı bulduğum orman köylerindeki, köylülerle yaptığım sohbetlerden edindiğim intibalar, beni, avcılık üzerindeki düşüncelerimde yeniden değerlendirme yapmaya sevk etti. Her şeyden önce avcılık tarihini araştırdığımız da insan, aklını kullanarak, doğada yiyecek olarak gördüğü hayvanları bir biçimde avlamaya başlamış, böylece beslenmenin belki de ziraattan, hayvan ehlileştirerek yiyecek sağlamanın öncesinde, en kolay sayılabilecek yolunu avcılıkla sağlamaya başlamıştır. Yiyecek temini veya tali olarak kendini vahşi hayvanlardan korumanın bir metodu olan avcılık çağdaş dünyada yeni bir şekil alarak devam ettirilmektedir. İnsanlık tarihi ile başlayan bu zorunlu eylem, günümüzde spor, hobi veya vakit geçirme aracı haline dönüşmüş gözükmektedir. Artık hayvanlar, insanların zaruri yiyecek ihtiyacını temin etmek için değil, kişisel hobileri tatmin aracı, sportif amaçlarla avlanılmaktadır. Vurmuşken bari yiyelim düşüncesi ile etleri de tüketilen av hayvanları, daha ziyade; vurulan hayvanların, Trofe denilen boynuzlarının ölçüleri ile avcılar yarıştırılmakta veya kişisel av müzelerinde sergilenmek ya da kişisel hobi olan koleksiyonlara eklenerek, duvarlara asılmakta veya içi doldurularak kişisel süs malzemesi olmaktadır. Modern çağdaki avcılık, icat edilen av silahları sayesinde, hayvanlar ile insanlar arasında asimetrik bir yapıya dönüşerek, avcılık bir katliamcılığa evrilmiş görünmektedir. İnsan nüfusu hızla artmakta ancak av hayvanı sayısı azalmaktadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Zirai ilaçlamadan, şehirleşmeye, gübreden, zehirli atıklara kadar pek çok etmen doğadaki hayvanların üremesi üzerinde aksi tesirler yapmaktadır. Bütün bu etmenlerin üzerine avcılıkta eklenmiştir. Eline pompalı tüfeği alan; doğayı koruyorum diyerek ha bire doğadan eksiltmekte. Avcılık amaçlı öyle silahlar icat edilmiş ki bir silahtan çıkan fişek sayısı neredeyse askeri amaçlı makineli tüfek mesabesine dönüşmüştür. Şöyle şikâyet ediyordu; avcılığı bıraktım diyen bir eski avcı; avcılık ile ilgili televizyon kanalında: “ Kardeşim! Eskiden hayvana bir veya iki tane fişek atabiliyorduk. Vuruyor veya ıskalıyorduk. Dolayısıyla hedef yaptığımız hayvanın hiç olmasa kaçma fırsatı oluyordu. Şimdi öyle mi? Turistik gezi diye bir otobüs dolusu avcı otobüslerle ava geliyor, dağılıyorlar araziye, ellerindeki otomatik tüfekle, ne uçan ne kaçan kurtulabiliyor ellerinden. Bu yüzden avcılık, hayvan katliamına dönüştü. Bundan dolayı, tüfeği duvara astım. Artık avcılık yapmıyorum.”Evet, avcılar yaptıkları bıldırcın avından sonra arabanın kaputuna sıraladıkları bıldırcınların verdiği doyumsuz bir hazla aralarında şunları konuşuyorlar, çekim yapan kameranın karşısında. “Eskiden bıldırcın avlamaya gelirdik nerede böyle on beş-yirmi tane bıldırcın vurmak; adam başı kırk-altmış tane avlardık. Bıldırcın kaynardı her taraf. Şimdi nerdeee.” Öbür taraftan mikrofonu alıp kameranın karşısına geçenler veya televizyon kanalı fragmanlarında aynı nakarat. Avcı doğa dostudur. Avcı doğayı korur. Doğa böyle vura vura katliam yapa yapa mı korunuyor? Diye sorulduğu zaman; efendim onlar “Eli silahlı” veya “Bohçacı” denilen avcı bozuntuları, onlar gelişigüzel avlanırlar, avlanma pulu almazlar, Maliye’ye av harçlarını yatırmazlar, avcılık kulüplerine veya derneklerine üye olmazlar. Onlar avcı değil “Bohçacı” lar, gibi türlü türlü estek-köstek savunmaları izlemekteyiz. Bir ara ecnebi avcıların av çekimlerini yayınladılar. Bu görüntüler, doğa korumacısı avcılık iddiasında tam bir fiyasko idi. On iki on üç yaşlarında çocukları ile ağaçların tepelerine pusu atamış ecnebi avcı; ağaçların diplerindeki bidonlara koyduğu yiyeceklerle, ayılara tuzak kurmuşlardı. Yiyeceğe gelen devasa ayıyı; avcının, on iki, on üç yaşlarındaki oğlu; modern yapım bir yay’la, attığı ok ile böğürte böğürte öldürüyordu. Ondan sonra, ölmüş ayının başına geçip el kadar bebeye hava attırarak poz verdirilen sahneler insanın kanını donduruyordu. Kısa bir süre sonra yayından kaldırdılar, bu tip çekim görüntülerini. Şimdi de başladılar özel avlaklar gerekiyor demeye. Neymiş efendim av hayvanı popülâsyonunu arttırmak için özel avlaklar gerekliymiş, Avrupa’da böyle oluyormuş. Parayı bastıran, istediğe kadar hayvan vuracakmış bu özel avlaklarda.. Tabi parası olmayan canının istediği yerde.. Ağlar mısınız, güler misiniz bilmem? Sülün, Keklik gibi hayvanları yetiştirip, onları araziye salıp, bu hayvanları patır patır avlıyorlar. Kaçırdıkları hayvanları da doğaya saldıkları, doğal yaşama katkıları olarak lanse ediyorlar, gururla. Tam bir spor.! Hayvan katletme sporu.! Federasyon kurun bari.! Adı da doğayı koruma federasyonu olsun.! Köylerdeki konuşmalarda da köylüler; mahsullere zarar veren domuz, ayı v.s gibi hayvanları zorunlu avlanması dışında; onlar da avcılığı spora, hobiye dönüştürmüşler. Kışın köy nüfusu az olduğundan, karlı havalarda, can sıkıntısından ava gittiklerini anlatıyorlar zevkle. Yoksa vakit geçmezmiş bu köylerde.. Ondan sonra da anlatıyorlar artık eskisi gibi kurt, ayı, yırtıcı kuş v.s hayvanlar kalmadı diye. Doğa’nın içinde yaşayan, köylü avcılarımız! Her halde şehirli avcılara göre köylü avcılar “Eli silahlı” ya da “Bohçacı” dırlar. Onlar ne pul parası, ne Maliye’ye harç parası yatırmazlar, av derneklerine üye de olmazlar, zaten sertifikaları da yoktur. Böyle olmaz beyler! Sayın avcılar! Doğayı hayvanlarını katlederek koruyanlar! Doğayı hakikaten korumak istiyorsanız; artık avcılıktan atıcılığa; Trap ve skeet’e dönüş yapın! Cansız uçan mı kaçan mı hedefler icat edip onlara mı ateş edersiniz, başka şeyler mi icat eder ona mı ateş edersiniz bilmem! Şu gariban hayvanlara ateş edip durmayın. Besleyin Sülün’ü, Kekliği, Bıldırcını, Ördeği, Kazı, Geyiği; salın doğaya, doğaya can verin, doğadan can almayın! Lütfen..! Cengiz DUMAN İSLAM HUKUKU SAYFASI | Avcılığın Doğaya Etkileri |
![]() |
![]() |
![]() |
|
|