agaclar.net

agaclar.net (https://www.agaclar.net/forum/)
-   Temel Konular (Toprak, Gübre, Tohum, Sulama) (https://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/)
-   -   Neden ve Nasıl? (https://www.agaclar.net/forum/temel-konular-toprak-gubre-tohum-sulama/22228.htm)

Dogasever 29-09-2010 20:09

Nasıl ve Neden?
 
Hepimizin zaman zaman aklını kurcalayan bazı sorular vardır? Hele hele konu tarım, toprak ve çevre olunca bu sorular büyüdükçe büyür ve genişledikçe genişler. Gerçi Temel Konular başlığı altında birçok konu anlatılmaktadır.

Ancak bu başlık altında, diğer başlıklarda soramadığımız soruları soralım. Bu sorular çok basit olabileceği gibi (mesela toprakta hangi bileşenler vardır? veya organomineral nedir? Mikroskopta nasıl görünür?) çok zor da olabilir (Örneğin, muz neden sararır veya kararır? gibi, bazıları için bu sorunun yanıtı çok kolay olabilir. Burada daha çok doğal oluşumlar veya doğal olaylarla yani doğanın işleyişiyle ilgili merak ettiğimiz soruları tartışalım. Bu konular herhangi bir başlık için çok spesifik veya ilgisiz olabilir. O yüzden ayrı bir sorular başlığı açmayı düşündüm. Burada yanıtları bilen veya küçük de olsa fikri olan herkes yanıt verebilir. Bir başka deyişle, bu başlık bir yerde hem soru sorma hem de fikir yürütme başlığı olsun. Her şey soru sormakla başlar. Ne dersiniz?

Bu başlığın kuralı:
Soru sorulduktan sonra 10 gün içinde yanıt veren olmazsa ya da doğru yanıt veren olmazsa, sorunun yanıtını soruyu sorandan bekleyeceğiz. (Tabii biliyorsa, bilmiyorsa soru açık olarak devam eder ta ki biri yanıtlayana kadar!)

bahtiyar02 29-09-2010 21:29

Gerçektende çok güzel bir başlık olur.Özellikle biz meraklı dostlar için soru soracağımız bir başlık.Çok teşekkür ederim.İlk soru benden
Beyaz sineklerin oluşumunu sağlayan etkenler nelerdir?neden özellikle patlıcan bitkisinin üzerinde daha çok bulunurlar?
Saygılar

Dogasever 29-09-2010 21:36

Soru için çok teşekkürler sn Bahtiyar

Fikri olan varsa lütfen çekinmeden belirtsin. Doğru olması şart değil. Fikir yürüterek doğrusunu bulmaya çalışıyoruz. Ben açıkça söyleyeyim şu anda yanıtını bilmiyorum. Ama bulmaya çalışacağım. İlk soru için tekrar teşekküler.

gece 29-09-2010 21:46

Renkli bir başlık
 
Bence çok renkli bir başlık açıp, yazının sonunda ilk soru olan "ne dersiniz?" diye de sormuşsunuz.

Harika olur diyor, hazır fırsatını bulmuşken bilen, bilmeyen herkese soruyorum;

Renkler ve canlılık/canlılar arasındaki bağlantının köklerini soruyorum.
Neden, kış başı ve sonunda açan çiçekler beyaz (örneğin Lonicera fragrantissima), erken ilkbahar çiçekleri mor ve yakın renkler (leylak, sümbül, mor salkım, ...), sıcaklık arttıkça renkler de ısınıp, sıcak renklere kayarak, yaz sonu kırmızı ve turuncu renkler, sonbaharda sararıyor, nasıl ve neden?

Tamam, sıcaklık gibi enerjinin daha yoğun olduğu ortamların, daha enerjik dalga boyunda yani kırmızıya kaçan renklere yol açtığı kesin gibi ama tüm olay bundan ibaret olmasa gerek, nasıl ve neden?


gece
bitkiler ve renkleri temel bir konu değil midir? Diyen forum kişisi

Dogasever 29-09-2010 23:05

Karanlıktan renkli ve güzel bir soru geldi. Bitkilerin yeryüzünde hayvanlar ve insanlardan çok daha eski olduklarını biliyoruz. Çevre koşullarının canlıların genlerini etkilediğini biliyoruz. Acaba mlyonlarca yıl süren kışın soğuk, yazın sıcak ortam bitkilerin renklerini belirlemede etkili oldu mu? Olabilir. Mesela insanlara bakalım. Bu benzetme yanlış olabilir belkıi ama bu başlık nasıl olsa serbest kürsü ve fikir yürütüyoruz. Acaba neden Afrikadaki siyahlarla, Avustralyadaki aborijinler oldukça koyu renkli, halbuki soğuk Avrupadakiler beyaz derili, Ortadoğulular genelde esmer? Canlıların renkleriyle milyonlarca yıl yaşadıkları ortamın sıcaklığı arasında bir ilişki var gibi. Teşekkürler Gece güzel soru.

Dogasever 30-09-2010 00:24

Beyaz sinek patlıcandaki besine daha kolay ulaşıyor olabilir mi?
 
Sn Bahtiyar

Beyaz sineğin bitkinin phloem'inden beslendiğini biliyoruz. Acaba patlıcan bitkisi diğer bitkilerden daha yumuşak olabilir mi? Dolayısıyla beyaz sinek çok az bir zahmetle patlıcanın phloem tabakasına, dolayısıyla besine ulaşıyor olabilir mi? Canlıların kolay ulaştıkları besinleri diğer besinlere tercih edeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla bu besinleri taşıyan bitkileri tercih edeceklerdir. Örneğin, insanlar önce alt dallardaki meyveleri toplarlar sonra ağacın üstündeki meyvelerin peşine düşerler. Ya da aç bir insana içinde aynı yiyecek olan biriaçılması kolay diğeri çok daha zor olan iki paket verilse, aç insan önce kolay paketi açarak içindekini yiyecektir. Benim ki bir düşünce...

Dogasever 03-10-2010 18:51

Yeryüzünde ilk karasal bitki!
 
Uzunca bir zamandır sürekli düşündüğüm, kendime göre yanıtlamaya çalıştığım bir konu var. Bunu siz ağaçseverlere de sormak istiyorum. Fikirlerimizi paylaşalım:

Yüryüzünde ilk karasal bitki neden ve nasıl ortaya çıktı?

copur 09 03-10-2010 19:26

Bence, deniz ile karanın bitiştiği bölgede yaşıyor du. Bir şekilde bağlantı kopunca karaya uyum sağlayabileni hayatta kaldı.

Dogasever 04-10-2010 14:02

SAyin Copur

Ben de sizin gibi düşünüyorum. İlk canlılar okyanuslardaki mikroorganizmalardı (algler). Dünyamız soğurken, atmosferde soğuma sırasında çıkan toksik gazlar (metan, hidrojen gibi) ve su buharı birikmişti. Yeryüzünün ince bir kabuğu katılaşıp, yeryüzü sıcaklığı 100 C derecenin altına indikten sonra, yağmurlar yağmaya başladı (bu tabii ki daha hızlı bir soğumayı da beraberinde getirdi).

Denizler oluştuktan sonra, su içinde ilk canlılar olan mikroorganizmalar ortaya çıktı (algler). Bunlar kendi besinlerini güneş ışınlarından kendileri üretiyorlardı. Atmosferdeki zehirli gazları da tüketiyorlardı. Oksijen veriyorlardı. Oksijen artısı beraberinde ozon artışını da getirdi. Böylece, ozon sayesinde güneşin zararlı UV ışınları da filtre edilmeye başlanınca, yeryüzü diğer bitkilerin de yaşayabileceği uygun bir ortam haline geldi.

Böylece ilk bitkiler olduğu düşünülen likenler de aynen sizin söylediğiniz gibi kıyılara yakın yerlerde veya su birikintilerinin kenarlarında ortaya çıktı. Likenler çok az nemli yerlerde dahi yetişebilen bitkilerdir. Fazla kök yapısına da ihtiyaçları yoktur. Çünkü yeryüzünün ilk zamanalrında fazla bir toprak da yoktu genelde kayaçlar vardı. Likenler kayaçların yüzeyine kolaylıkla tutunabildiler. Teşekkürler.

acemi_caylak 04-10-2010 15:14

Sevgili Meymun, bu soruya cevap olabilecek 2 tane güzel öykü yazmış.

Bitkisel Yaşam

Pek Kültürlü Bitkiler

selim_50 04-10-2010 15:38

kuşlar özellikle tavuk, dinazorların evrimleşmiş hali midir?

Dogasever 04-10-2010 17:00

Sayin Selim

Öncelikle soru sorduğunuz için çok teşekkürler. Gerçekten sorunun ne olduğu o kadar önemli değil. Önemli olan sormak. Biz de millet olarak bir soru sorma eksikliği olduğunu düşünüyorum. Buna daha doğrusu merak etme eksikliği demek lazım. Bakınız biz de bir tek Piri Reis vardır. Halbuki yabancılarda öyle mi? Hep her şeyi onlar merak edip araştırıyorlar. Coğrafi keşifleri hep onlar yaptılar. Birçok şey (elektrik, pompa, bilgisayar, ...) hep merak edildiğinden ve bir sorunu çözmek amacıyla bulunmuştur. Öğretim üyeliği yaptığım dönemde de hiç sevmediğim şey gidip sınıfta monolog yapmaktı. Derste arkadaşlar sorusu olan var mı deyince herkes sus pus oluyordu. Halbuki her şey soru sormakla başlar. Tekrar teşekkürler.
Sorunuzla ilgili daha sonra birkaç şey söyleyebilirim.

malina 04-10-2010 18:14

Bu lafı çok severim:

Soru sormak, cevap vermekten zordur...

Dogasever 04-10-2010 18:26

Çok haklısınız Sn Malina. Hepimiz durup kendi kendimize şu soruyu sormalıyız. Ben neyi merak ediyorum? Eğer hiçbir şeyi merak etmiyorsanız, bir yerde bir sorun var demektir. İnsan kendini merak etmeye zorlamalıdır. Bu siteye üye ve siteyi ziyaret eden herkesin burada en az bir soru sormasını bekliyorum. Soruların yanıtlarına da elden geldiğince hepimiz yardımcı olmaya çalışalım. Belki şu soru sormama hastalığını birlikte yenebiliriz.

copur 09 04-10-2010 18:31

Benim bildiğim kadarı ile tavuk vahşi hayvandır. Bir insanın üstüne biraz kan bulaştırıp tavukları da yanına bırakın canlı canlı yerler.

Dogasever 04-10-2010 19:00

Haklisiniz. Birbirlerini de yerler! Yalniz dinazorlarla iliskileri var mi bilmiyorum. Biraz arastirmak lazim.

bahtiyar02 04-10-2010 19:44

Tavukların akbaba türünden geldiğini duymuştum.Her türlü şeyi yerler.Buna leşte dahil.İnternette ise arayınca farklı tanımlarla karşılaşıyorsunuz.İşte onlardan birisi.
saygılar.
kaynak:http://tr.wikipedia.org/wiki/Tavuk

Dogasever 04-10-2010 20:28

1 Eklenti(ler)
2008'de USA Today Gazetesinin Internet sitesinde Tavukların T-Rex adlı dinazordan geldiklerine dair bir habere rastladım. Gerçekten de tavukların Dinazorlardan geldiği düşünülüyor. Bu benim için de sürpriz oldu. Gerçi iskeletleri benziyor ama arada biraz (?) boyut farkı var.

http://www.usatoday.com/tech/science...cken-dna_N.htm

Haberı yazan: Randolph E. Schmid, Associated Press
WASHINGTON — Tavuklara biraz daha saygı gösterilmesi gerekiyor.
Bilim adamkları, bugün masanıza gelen kızarmış tavuğun Müthiş T-rex dinazorundan geldiğine dair kanıtları ortaya koydular.

Ve, mastodonlarla filler arasındaki yakın ilişkiyi teyit etmeleri de hiç sürpriz değil.

İSkeletlerine bakıldığında, fosil çalışmaları uzun zamandan beri modern kuşların T. REx'ten geldiğini önermekteydi.

Jurnal Sicence dergisinin Cuma günkü baskısında yer alan bir habere göre, şimdi T-rex'in eklem dokularından alınan küçük protein parçacıkları, tavuklar ve devekuşları dahil kuşlarla T. Rex arasında ilişki olduğunu göstermiştir.


Harvard'dan makalenin eşyazarı John M. Asara ekibinin geçen yıl T.Rex'ten almayı başardıkları kolajen ekstraktının tavukların kolajenine benzediğini bildirmiştir.
Eklenti 173762

Güler 04-10-2010 21:31

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi malina (Mesaj 701571)
Bu lafı çok severim:

Soru sormak, cevap vermekten zordur...


Hımmm, bu durumda ben biraz daha soru sormadan bekleyip, soranları okumaya devam edeyim. ;)

Dogasever 04-10-2010 21:48

Kaçmak yok.
 
Öyle kaçmak yok, herkes soru soracak. :D

meymun 04-10-2010 22:04

Burada fikir yürüterek doğruyu bulma gibi bir cümle okudum. İnsan fikir yürüterek doğruları bulabilmiş olsaydı, 2500 sene önce eski Yunan'lılar çok şeyin doğru yanıtlarını bulurdu. Ama öyle olmadı.

Ayrıca ilk canlılar olarak algler yani yosunlar yazılmış. Bunun için hangi bölüme koyacağıma karar veremediğim 6 ay önce hazırlamaya başladığım bir yazıyı da eklemek gerekecek. 6 aydır internetten uzağım, ve bu yazıyı unutmuştum. Kontrol edip ekleyecektim.

Bu konunun adı da neden nasıl buraya da uyar mı kestirmedim.

meymun 04-10-2010 22:09

Kuşların dinazorlarla ilişkisi hakkındaki varsayımları, uzakdoğuda birkaç yıl önce bulunan, telek tüyleri korunmuş geçiş canlılarının fosilleri de desteklemekte.

meymun 04-10-2010 22:20

http://www.agaclar.net/forum/showthr...d=1#post701673

İlk kara bitkisi, vs gibi soruların şu an doğru sanılan yanıtlarını bu linke ekledim.
Okuyan olur, yanlışlarımı düzeltirse sevinirim. Kontrol etmeden yazdım.

gece 04-10-2010 23:39

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi meymun (Mesaj 701662)
Burada fikir yürüterek doğruyu bulma gibi bir cümle okudum. İnsan fikir yürüterek doğruları bulabilmiş olsaydı, 2500 sene önce eski Yunan'lılar çok şeyin doğru yanıtlarını bulurdu. Ama öyle olmadı. ...

Fikir yürüterek doğruyu (hakikati) bulmak, hiç olmamış/olmayacak bir şey de değildir ama.

Bilgi, başka bilgiden de doğabilir. Yani bilginin kaynakları arasında bizatihi (başka) bilgiler de vardır. Dikkat edin, doğar ya da doğmaz değil, doğabilir de safsataya dönüşebilir de.

Var olan, yürütülen bilgilerden bir çok sonucu ulaşılan bir çok doğru olduğunu düşünüyorum.

Eski Yunanlılar her şeyin doğru yanıtını bulmadılar ama çok şey bulduklarını da kabul etmek gerekmez mi?


gece
fikirleri yürütmek ile bekletmek ve uçurmayı ayrı gören forum kişisi

Dogasever 05-10-2010 09:53

Alıntı:
Burada fikir yürüterek doğruyu bulma gibi bir cümle okudum. İnsan fikir yürüterek doğruları bulabilmiş olsaydı, 2500 sene önce eski Yunan'lılar çok şeyin doğru yanıtlarını bulurdu. Ama öyle olmadı.


Bence burada yanıt veren arkadaşların %100 doğruyu bulmaları diye bir iddiamız olamaz ve olmamalıdır. Önemli olan verilen yanıtın doğru olmayan yanının bir başka arkadaş tarafından doğru olmadığının belirtilmesidir. İnsanlık pek çok şeyi deneyerek ve fikir yürüterek öğrenmiştir. Fikir yürütürseniz, iki sonucu vardır: Doğru veya yanlış. Ama fikir yürütmezseniz, sonuç tektir: Hiç!
Eski Yunanlılara da eski Mısırlılara da yürüttükleri tüm fikirlerden ötürü çok şey borçluyuz. Size güzel bir örnek kontak lensin icadıdır:

Kontak lens için ilk fikir yürüten 16. yy'da Leonardo da Vinci'dir. Lensin ilk defa diyagramlarını çizmiş ve çeşitli olasılıkların açıklamalarını yapmıştır. Bundan yaklaşık 100 yıl sonra Rene Descardes, görme kusurlarını düzeltmek için gözlerde lensin kullanılabileceği düşüncesini geliştirmiştir. Ve Descartes'ten 170 yıl sonra Thomas Young ilk lensi geliştirmiştir. Daha sonra ise, bir Alman Cam Ustası 1887'de göze takılmaya uygun ilk kontak lensi ortaya çıkarmıştır. Ancak, bundan sonra tüm dünya bu konuya kafa yormuş ve çok daha gelişmiş kontak lenslerin üretilmesi mümkün olmuştur. Şimdi kontak lensin düşünce babası olan Leonardo Da Vinci'ye müteşekkir değil miyiz?

Ayrıca, teleskobun mucidi sayılan Alman Hans Lipperhey'in de kendisinden önce İtalya'da cam yapım tekniklerindeki gelişmelerden etkilenmediğini söyleyebilir miyiz? Bence her şey birbirine bağlıdır ve bilimde gelişmeler ve icatlar bir bayrak yarışı gibidir. Biri bırakır diğeri devam eder. Ancak en önemli konu bir fikrin öne sürülmüş olmasıdır. Fikir olarak da doğru olan ileri sürülür diye bir kural yoktur. Birçok fikir öne sürülür ve bu fikilrlerin çarpışması neticesinde, bazı fikirler öne çıkar. Bazen yanlış (veya doğru) fikirler bizi doğru olan başka fikirlere de götürebilir.

Örneğin, sanayi devriminde İngiltere'de ilk buharlı makinenin ortaya çıkışı: Hiç kimse, neden biz buharlı bir makine yapmıyoruz diyerek yola çıkmadı tabii ki. Çünkü böyle bir makinenin olabileceğini o zaman kimse bilmiyordu. Kömür ocaklarında ellle ulaşılabilen kömürleri tükettikten sonra, kömür için daha derinlere kazmak gerekiyordu. O zaman da madencilerin karşısına bir sorun çıktı: Su. Tünelleri su bastığı için belirli bir derinlikten öteye gidemiyorlardı. Bu sorunu çözmek için, fikirler öne sürüldü ve sonucunda pompa icat edildi. Sorun Çözüldü. Ama pompa çok önemli bir buluşa daha fikir babalığı yaptı: Buharlı makine. Birileri çıktı ve dedi ki, madem biz hareket üretebiliyoruz o zaman bu hareketi kullanarak kendi kendine giden arabalar yapabiliriz. (o zaman arabalar sadece atlara koşuluyordu!). Böylece ilk tren ortaya çıktı. Arkasından da biliyorsunuz, her şey birbirine izledi ve bugüne geldik.

Anlatmak istediğim her şeyin başlangıç noktası fikirlerdir. Fikirler de soru sorarak ve merak ederek ya da bir sorunu çözmeye çalışırken ortaya çıkar.
Alıntı:
Bu konunun adı da neden nasıl buraya da uyar mı kestirmedim.


Buraya her şey ve her türlü fikir uyar.

Dogasever 05-10-2010 17:57

Pekala bugün soru soran yok. Öyleyse ben sorayım:

Neden otları (çimenleri) biçtiğimizde yeniden büyür de; domates, biber patlıcan gibi bitkileri biçsek yeniden büyümez?

Not: Yanıtı önceden biliyorsanız hemen yanıt vermeyin de biraz tartışılsın lütfen.

Halil Önen 05-10-2010 20:59

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Dogasever (Mesaj 701938)
Pekala bugün soru soran yok. Öyleyse ben sorayım:

Neden otları (çimenleri) biçtiğimizde yeniden büyür de; domates, biber patlıcan gibi bitkileri biçsek yeniden büyümez?

Not: Yanıtı önceden biliyorsanız hemen yanıt vermeyin de biraz tartışılsın lütfen.

Otlar çok yıllıktır da ondan. Yoksa otlar saçak köklü, diğerleri kazık köklü olduğundan mı?


Peki domates, patlıcanı ve biberi belirli bir seviyeden biçersem,( ve bunu hep yaparsam) toprak ve hava ısısını isteğine göre verirsem, otlardan farkı kalır mı?

Tamam ben bunu serada _küçük bir yerde_ deneyeyim.

Bu biraz şuna benziyor mu? Tavuklara gece de ışık veriyorsun.Bir günde iki yumurta alıyorsun.:confused:

(kızmayın burası serbest kürsü, ona göre...):p

Dogasever 05-10-2010 21:18

Bu doğru işte burası serbest kürsü. Dileyen dilediği fikri öne sürebilir. Teşekkürler Halil Bey.

üzüm 05-10-2010 21:38

Patlıcanı denemedim ama domates ve biber biçildikten sonra büyür ve meyvede alırsınız. Yaz sıcaklarına dayanamayan domateslerden bazılarını 15 cm. cıvarında kesmiştim. Kızarmaya vakitleri olmadı ama turşuluk domatesim olmuştu. Yedi kardeş denilen saksı biberlerini kışın içeriye alıp sulamasını sürdürürüm. Baharda 10-15 cm. budadıktan sonra dışarıya alırım; erkenci acı biberim hazır olur.

Uygun koşullarda yetişen patlıcan, domates, biber iki yıllık bitkilerdir diye biliyorum.

copur 09 05-10-2010 22:20

Kertenkelenin kuyruğu misali, büyüme hücreleri gibi bir şey olmalı. Bizim buralarda özellikle narenciye fidanları biraz susuz kaldı mı dip taraflarından yeni filizler fışkırır. Geçen bahar maydonozların arasında çıkan erik fidanı maydanozlarla aynı boydayken;eşim tarafından biçilince bir müddet çöp halinde kaldı sonra da kurudu.

Dogasever 05-10-2010 23:49

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi üzüm (Mesaj 702024)
Patlıcanı denemedim ama domates ve biber biçildikten sonra büyür ve meyvede alırsınız. Yaz sıcaklarına dayanamayan domateslerden bazılarını 15 cm. cıvarında kesmiştim. Kızarmaya vakitleri olmadı ama turşuluk domatesim olmuştu. Yedi kardeş denilen saksı biberlerini kışın içeriye alıp sulamasını sürdürürüm. Baharda 10-15 cm. budadıktan sonra dışarıya alırım; erkenci acı biberim hazır olur.

Uygun koşullarda yetişen patlıcan, domates, biber iki yıllık bitkilerdir diye biliyorum.

Çimenleri biçtiğimiz gibi dibe çok yakın bir noktadan kesmekten bahsediliyor soruda.

selim_50 06-10-2010 07:30

arkadaşlar biz yeni bir uygulama başlattık, diktiğimiz aşılı fidanları boyu ne olursa olsun, aşının bir karış üstünden kesiyoruz, aynı yıl içerisinde tekrar büyüyen fidan'ın boyu hiç kesilmemiş fidanların boyunu geçtiği gibi, daha sonra istediğiniz şekili verebiliyorsunuz,
kendi sormuş olduğum sorudaki, tavuk ve dinazor akrabalığına bence en güzel kanıt tavukların ayaklarını incelemenizdir, tavuğun ayağını incelerken belki başınızı kaldırdığınızda (filmdeki o muhteşem sahne) belki dinazorla göz göze gelebilirsiniz.

meymun 06-10-2010 09:12

Bir konu hakkında gözlemlerimiz sonucu sağduyumuzla bir sonuç çıkarırız, bir varsayım ortaya atarız. Bu varsayım doğru da olabilir yanlış ta. Eksikleri, düzeltilmesi gereken yanları da vardır. Varsayımı kanıtlamak için testlerden geçirmek gerekir. Her ortamda, farklı koşullar altında mutlaka denenmelidir. Bu denemeler sonucu kesinlikle eksikleri olduğunu görürüz tamamlamalıyız. Yanlış yanları olduğu görüldüğünde düzeltilmelidir. Ya da denemelerde tamamen yanlış olduğu da ortaya çıkarsa, tamamen terk edilip yeni bir varsayım ortaya atılmalıdır.

Denemeden fikir yürüterek varsayımı geliştiremeyiz. Beynimiz ilk düşüncenin doğrultusunda kilitlenmiştir çünkü. Zaten kafalarımız hiç sorgulanmamış yanlış yanıtlarla doludur. Sadece yanıtlanmamış sorularımıza yanıt aramanın dışında, sorgulama gereği duymadığımız bu yanlışları doğrultmak önceliklidir. Denemeler sırasında ortaya yeni sorular da çıkar. Herhangi bir sorunu bulunmayan tüm testlere uyan varsayım başkalarına duyurulmalı ilgilenenlerce de farklı koşullarda sınamalardan geçmelidir.
İnsanların sadece fikir yürüterek doğrulara ulaşacak kadar zekası yoktur. Daha önceki koşullanmalarımız da doğrulara ulaşmamızı engeller.
Ben konuyla ilgisi olmayanların ya da kafası yanlış bilgilerle dolu olanların fikir yürüterek sorulara doğru yanıt veremeyeceğini söylemek istemiştim. Elbette ki konu hakkında bilgisi olanlar bize doğruya yakın bilgiler vereceklerdir.
Ben ağaçları üzerilerinde meyveleri varsa türünü söyleyebilecek bilgiye sahip biriyim. Bu nedenle birçok soru benim yanıtlayabileceğim fikir yürütebileceğim konu değil.

Bu arada size bir soru:
Neden ağaçların (çok çok büyük oranda) gövdelerinde 1-3 metreden yüksekte yaprakları var? Aşağı bölgeler genellikle niçin yapraksız?
Bu soruya fikir yürüterek vereceğimiz yanıtları denemek için çok uzun yıllara gerek var.

Dogasever 06-10-2010 10:16

Tabii ki söylediklerinize katılıyorum. Siz benden daha iyi ifade ettiniz. Varsayım olmadan olmaz.

Bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim. Buradaki amacımız bir varsayım ortaya atıp kanıtlayarak buluş yapıp Nobel ödülünü kazanmak değil. Bir nebze olsun, kafalardaki yanlış düşünceleri de ayıklamaktır. Benim burada fikir yürütmek deyiminden kastım, yanlış da olsa, belirtilmesidir ki doğruya en yakın düşünceyi tespit edelim ve yanlış olan düşünceleri ayıklayalım. Bu arada, her olay birbiriyle etkilidir. O yüzden, bir düşünce bizi başka düşüncelere de sevkedebilir.

Gözlemlere dayalı varsayım oluşturmak ve bu varsayımları sınamak tabii ki herkesin görevi olmalıdır ancak bu asıl olarak üniversitelerin işidir. Ellerinde yeterli, donanım ekipman olanların, test kurma yeteneği olanların işidir. Ben bu başlıkta, yeni bir buluş veya yeni bir düşünce akımının öncülüğünü beklemiyorum. Yıllardır, uygulanan eğitim politikaları nedeniyle, bilgiye hasret ve verilen ile yetinen, soru sormayan bir toplum haline geldik. Ben bunlara tablet bilgi diyorum. İlk, orta ve lise hep ezbere dayalı. Öğretmen gelir tahataya formülü yazar başlar problem çözmeye. Kimse kalkıp da hocam bu formül nereden çıktı diye sormaz. Soramaz zaten. Sorarsa haşlanır! Kimse sormayınca, hoca da öğrenmez. Halbuki o formülün nereden çıktığını arkasındaki düşünceyi öğrense, belki de problem çözmeye bile gerek kalmayacaktır. Soru sormak, her şeyin başlangıç noktasıdır. Bir şeyi gözlemlediğinizde, varsayımı oluşturmadan önce kendi kendinize "Neden" sorusunu sormak zorundasınız. Neyse buradaki amacımızı aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:

- Soru sormak
- Yanıt vermek

Ben diyorum ki herkes bu iki işi yapabilir. Bu insanın doğasında vardır. Ama bizler yıllar boyunca anababamıza sorsak "sen sus! karışma" diye; öğretmene sorsak "şimdi sırası değil!" diye o kadar susturulduk ki, artık sormamaya başladık! Tabii ki herkes doğruyu bilecek diye bir kural yok. Yanlış bilenler sussun derseniz, o kişi bildiğinin yanlış olduğunu nereden bilecek? O yüzden herkes susar. Bence bu başlığın en önemli yanı "Serbest Kürsü" olmasıdır. En güzel yanı bu arada bir şeyler öğreniyor olmamız. (Örneğin, ben tavuklların dinazorlardan geldiğine dair elde kanıt olduğunu bilmiyordum. Bu sayede öğrenmiş oldum.) Bu arada bazı sorulara yanıt da veremeyebiliriz. Ama bu o sorunun sorulmamasını gerektirmez. Sevgiler.

epsody 06-10-2010 10:49

Bir bitkinin köklerinden topraktaki besin maddelerini nasıl özümseme yaptığı açıklanabilir, ve somut bir şekilde gözlemlenebilir mi.?

Dogasever 06-10-2010 11:04

Sayın Epsody
Neden ve Nasıl başlığına hoş geldiniz. sizden bu başlıkta epey yararlanacağımızı düşünüyorum. Sevgiler.

Şu anda açıkta 3 soru mevcut:

1- Çimenler kesilince yeniden büyüdüğü halde (kesildikleri yerin tepesinden başlayarak!), diğer bitkiler (patlıcan, biber, vb. ) neden büyümez? (kenarlardan patlayarak dal verip büyümeleri kastedilmiyor! Kesildikleri ana gövde neden tekrar uzamaz!)
2- Neden ağaçların (çok çok büyük oranda) gövdelerinde 1-3 metreden yüksekte yaprakları var? Aşağı bölgeler genellikle niçin yapraksız?
3- Bir bitkinin köklerinden topraktaki besin maddelerini nasıl özümseme yaptığı açıklanabilir ve somut bir şekilde gözlemlenebilir mi?

Bu arada daha önce sorulmuş sorulara da farklı/ilave yanıtlar verilebileceği gibi, yeni sorular da ilave edilebilir tabiiki.

üzüm 06-10-2010 15:21

Sayın Doğasever,
Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Dogasever (Mesaj 701938)
...
Neden otları (çimenleri) biçtiğimizde yeniden büyür de; domates, biber patlıcan gibi bitkileri biçsek yeniden büyümez?

Cevabı : Büyürler.:D

Alıntı:

Orijinal Mesaj Sahibi Dogasever (Mesaj 702165)
...
1- Çimenler kesilince yeniden büyüdüğü halde (kesildikleri yerin tepesinden başlayarak!), diğer bitkiler (patlıcan, biber, vb. ) neden büyümez? (kenarlardan patlayarak dal verip büyümeleri kastedilmiyor! Kesildikleri ana gövde neden tekrar uzamaz!)
...

Cevabı: Büyüme noktaları farklı Biri dipten, diğeri uçtan uzar.

(Doğru cevabı merak ediyorum; hiç düşünmediğim bir konuydu.)

Dogasever 06-10-2010 15:24

Çok haklısınız Sayın Üzüm. Bence de öyle. Biri dipten diğeri uçtan büyür. Çok teşekkürler selamlar. Peki bu bir soru değil ama sadece üzerinde düşünelim diye söylenmiş bir söz. Neden acaba böyle diye düşündünüz mü? Otlar dipten kesilince tekrar uzuyor ama diğer bitkilerde bu olmuyor. Ben düşündüm ama siz de düşünün lütfen belki benimkinden farklı bir neden bulursunuz.

Dogasever 06-10-2010 15:32

Sayın Üzüm

"(Doğru cevabı merak ediyorum; hiç düşünmediğim bir konuydu.)"

Bu sözünüzü çok sevdim. Zaten amacımızda buydu. Sevgiler saygılar

Emre Albayrak 06-10-2010 16:24

Meristem doku konusunu buraya kopyala yapıştır şekilinde eklemek istemem ancak bitkilerin neden nersi büyür neden bazı kesim büyümez ve/veya büyüme organları nelerdir neresindedir gibi sorularınızın tamamı meristem doku konusu içerisinde bulunmaktadır efendim. Bitkilerin kökleri ile su emilimi yapmalarını ise "absorbsiyon" konusu içerisinde bulabilirsiniz. İstek halinde bunu da buraya kopyalayıp yapıştırabilirim. Besib madddeleri ve minarelleri ise suda çözülüp o şekilde yapraklara kadar ulaşır.. Bu yol içinde osmotik ve turgor basıncı konularını okumanızı tavsiye ederim..

Konu başlıklarını vermemin sebebi burayı onlarca sayfa bilgiye doldurmamak, internette bu adlarla arattığınızda kaynağa erişmiş oalcaksınız..


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 21:12.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)

Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025