08-09-2006, 13:52 | #61 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Eminim faris bunun üzerinde onlarca mesaj yazıp buradaki de nin ayrı yazılınca hangi, birleşik yazılınca hangi anlama geldiğini anlatacaktır. Ben doğrusunun " Sen de mi Brutus! " olduğunu söyleyip bırakıyorum... |
|
08-09-2006, 14:06 | #62 |
Ağaç Dostu
|
İtiraf ile karışık bir nostalji yapayım. Yıllar yıllar önce, internet dünyasının bir köşesinde bir site ile rastlaştım ve oraya yazmaya başladım. Sonra sitedeki birkaç eski üye beni imla hatalarım konusunda uyardı. İsmi lazım değil yine oradan biri "yazılarımı bu imla hataları yüzünden okumaya değer bulmadığını ve asla okumayacağını" söyledi. İnsanoğlu eleştirilmek istemiyor tabi. Hemen "ama napim derken ne yapayım yazmak komik değil mi?" "hem ben edebi bir şey yazmıyorum ki" gibi savunmalar geliştirdim kendime...haklıydım da aslında. Sonra zaman içinde bu hatalar bana da tabiri caizse batmaya başladı. Gidip eski mesajlarımı düzeltmeye başladım vs... Bunu mesajlarım okunsun diye değil, kendim ve Türkçe için yaptım...Türkçeyi bozmaya hakkım yoktu. İnsanlık hali, hala yanlış yazdığım oluyor. Ama fark edince/ettirilince hiç gocunmadan değiştiriyorum. Buradaki şifre bence " Türkçeyi doğru konuşup yazmayı takıntı haline getirmek ve asla taviz vermemek." faris Bey ağlamayın Düzenleyen aybala : 30-11-2011 saat 14:14 |
08-09-2006, 22:22 | #63 | |
-
Giriş Tarihi: 28-08-2004
Mesajlar: 79
|
Alıntı:
"Sende mi Brutus?" cümlesini okuduğumda, Sezar'ın bir eşyasını bulamadığını ve kayıp olan bu eşyanın Brutus'te olup olmadığını merak ettiğini anlıyorum. Örneğin, Sezar Brutus'e soruyor: "Kitabım sende mi Brutus?" "Sen de mi Brutus?" cümlesini okuduğumda ise, Sezar'ın Brutus'un yaptığı bir hareketten dolayı şaşkın olduğunu ve buna inanamadığını anlıyorum. Örneğin, Sezar Brutus'ü karşısında gördüğünde ona soruyor: "Sen de mi onlardansın Brutus?" Böyle şeyler işte... Düzenleyen faris : 08-09-2006 saat 22:29 Neden: Soru işretlerini koymayı unutmuşum. Takıntı işte :) |
|
08-09-2006, 23:25 | #64 |
Ağaç Dostu
|
Faris Bey açıklamalarınız için teşekkür ederiz. Bir başka konuda da fikrinizi almak istiyorum. "Sen de mi Brutus! " "Sen de mi Brutus? " Sezar bu cümleyi senatoda Brutus tarafından bıçaklandığında şaşkınlık ve dehşet içinde söylemiştir. Bu cümle soru cümlesi gibi görünse de Sezar'ın bu cümleden cevap beklentisi yoktur. Bu yüzden cümle sonunda "!" olmalıdır diye düşünüyorum. |
09-09-2006, 00:00 | #66 |
n/a
|
Konuya doğrudan giriş yapıyorum ama, benim bildiğim: Cevabını bildiğimiz yahut karşılığını beklemediğimiz sorularda, '' ?.. '' işareti kullanılır. Sayın backyard 'ın yazdığı : '' ?! '' işaretinin kullanılabilirliği tartışılabilir. Hoş, '' ?.. '' işareti kullanımı da tartışılabilir. '' ?! '' işaretinin Türkçe 'de kullanıldığını hiç görmedim. Kullansa kullansa, noktalama işareti '' uzmanı '' ( ! ) Hadi Uluengin kullanır. Sayılarımla... |
09-09-2006, 00:35 | #67 | |
agaclar.net
|
Alıntı:
|
|
09-09-2006, 01:05 | #68 | |||
n/a
|
Alıntı:
Yanlışlık bende var. Hatta, uyku mahmurluğu var. Yukarıdaki mesajımda yazdığım cümleyi şu şekilde düzeltiyorum: Alıntı:
Türkçe 'de böyle ( ?.. ) bir noktalama işareti yok ve biraz zorlama ile '' üretilmiş '' bir noktalama işareti. Ünlem işaretinin hangi durumlarda kullanıldığı malumunuz. Alıntı:
'' Sen de mi Brütüs '' cümlesinde, Sezar 'ın şaşırdığını varsayarsak, cümlenin sonuna ünlem konulabilir. Bu cümlenin Latince 'sinin sonunda ünlem işareti var. Türkçe çevirisinde ise, soru anlamı kazanıyor. Bazı cümleler içerisinde soru eki bulundurmasına rağmen, soru anlamı taşımayabilir. Ama bu cümlede soru anlamı da var ( gibi ). ( Yoksa sadece ben mi soru anlamı çıkarıyorum? ) Bence, '' Sen de mi Brütüs '' cümlesinin sonuna kesinlikle soru işareti konulur. Kararımdan dönmem. '' ?.. '' işareti çok ütopik oldu; farkındayım. Neyse... Zor ve çetrefil bir konuya girdik. Benim zekam ve bilgim ve hafızam fazlasını kaldırmayabilir. Saygılarımla... Not: Resmi yahut edebi bir yazıda, '' ?.. '' işaretini katiyen kullanmam. Aslında hiçbir yazıda kullanmam ama, bazen dalgınlıkla yahut el alışkanlığıyla kullandığım oluyor, kabul ediyorum. ( Bu son cümlede dolaylı tümleç eksikliği var. ) Düzenleyen Karga : 09-09-2006 saat 01:36 |
|||
09-09-2006, 09:48 | #69 | |
-
Giriş Tarihi: 28-08-2004
Mesajlar: 79
|
Alıntı:
Aslında bana kalırsa, forum ortamında yazılan mesajlarda imla işaretleri konusunda çok fazla titiz olmaya gerek yok. Örneğin, Backyard mesajlarında hiç imla işareti kullanmaz ama yazım / kural hatası da yapmaz. Aynı şekilde, Attila İlhan'ın şiirlerinde de hiç imla işareti yoktur ama bu, onun Türkçe'yi doğru kullanmadığı anlamına gelmez. Bence asıl önemli olan, basit birkaç kurala uymak ve kelimelerin yazılış biçimlerini anlama zorluğu oluşturacak şekilde çarpıtmamak. Cümlenin sonuna ünlem konulacakmış konulmayacakmış, pek de o kadar önemli değil. "Ön izleme yap" butonuna basıp yazılanların tekrar okunmasıyla rahatlıkla çözülebilecek meseleler bunlar. Yazılanların yıllarca burada asılı kaldığı ve yüzlerce insan tarafından okunduğu düşünülürse, mesajlara biraz daha fazla özen gösterme zahmetine değer bence |
|
09-09-2006, 11:19 | #70 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
mesela biri "Sizin benimle uğraşmaktan başka işiniz yok mu?" yazmış. Sonunda soru işareti olduğuna göre benim bu kişiye bu sorunun cevabını yazmam gerekir. Yani başka işimiz olup olmadığını anlamak istiyor olabilir. eğer "Sizin benimle uğraşmaktan başka işiniz yok mu!" olarak yazsaydı ben buradan "Bu kişi bana kızmış, daha fazla üstüne gitmemeyim." mesajını alırdım. Ayrıca (...) yerine (..) aynı anlamı vermeye bilir. Herkes kuralları keyfine göre değiştirirse, kuralın ne anlamı olur değil mi? Kurallar, yazım hızımızı tabletlerdeki çivi yazısına da dönüştürse esnetilmemelidir. Bu arada zaman içinde : ) işaretini de imla işareti olarak kabul edebilir. Neyse... |
|
09-09-2006, 11:41 | #71 |
ağaç dostu
|
Sayenizde merak edip noktalama işaretlerini yeniden okumaya başladım. Unuttuğum çok kural varmış. Soru cümlelerinin sonunda ünlemi ben de kullanıyordum ama okuduklarım arasında bunu yazan tek bir yer bile bulamadım. |
09-09-2006, 11:49 | #72 |
Ağaç Dostu
|
Noktalama işaretlerinin doğru kullanımı konusunu açtığınız iyi oldu. Dahi anlamındaki de ve -de eki gündemi o kadar meşgul etti ki diğer yazım sorunları gölgede kaldı. Ben '' Sen de mi Brütüs '' örneğinde olduğu gibi, ünlem ya da soru işaretinin kullanımının kişinin kasdettiği şeye bağlı olduğunu düşünüyorum. Bence yerine göre ikisi de doğrudur. Benzer bir kullanımı “değil mi” ifadesinde de görüyoruz. Diyelim ki sakin, ılık, yıldızlı bir gecede, bir bahçede sevdiğiniz birileriyle çay içiyorsunuz . O ortamın sizde oluşturduğu duyguyu ifade eden “Ne kadar güzel bir gece değil mi” cümlesi bence bir ünlem işareti ile sonlanmalıdır. Noktalama işareti icadı konusunda Karga kardeş’e kısmen katılıyorum ama hayatın getirdiği, önceden kestirilemeyen pek çok duygu, davranış ve düşünce şekilleri var ve bunların hepsini yazıya dökecek sayıda “resmi” noktalama işaretimiz yok henüz. Bu da insanları yeni işaretler üretmeye zorluyor sanki. Örneğin, sizi şaşırtan, çözemediğiniz bir olayın sizde uyandırdığı duyguyu yazıya dökmek istiyorsunuz. Bunu !? veya ?! ile pratik bir şekilde ifade ediveriyorsunuz. Yüzcüklerin kullanımı da benzer bir ihtiyaçtan doğmadı mı? Noktalama işaretlerinin hiç kullanılmaması da bir eksiklik ortaya çıkarır bence. Eski Osmanlı metinlerini inceleyenler bu eksikliği çok iyi görebiliyorlar. Bu noktalama işaretleri konusunun daha fazla işlenmesi iyi olacak. Ben, kendi adıma, bunları kullanırken tedirginlik duyuyorum ve öğreneceğim çok şeyin olduğunu biliyorum. |
09-09-2006, 12:03 | #73 |
Ağaç Dostu
|
TDK, 1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur. 2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur. 3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır. demiş. Yani, soru cümlelerinin sonunda şu durumlarda (!) kullanılır diye bir kural yok. Kurduğumuz cümleye vermek istediğimiz anlamı biz belirliyoruz. Soru soruyorsak (?) işareti, yukarıdaki vurguları yapmak istiyorsak da (!) kullanmalıyız. Ya da bir yazının sonunda hangi işaret varsa onun kullanımı ile ilgili durumları sorgulamalıyız. İmla kurallarını ve işaretleri herkesin bilerek uygulaması bu nedenle önemli. Herkesin bu şifreleri doğru okumasına yarıyor. Sonunda (!) olan bir cümleyi cevaplamak durumunda olmadığını anlayabiliyor. |
09-09-2006, 13:02 | #75 | |
Ağaç Dostu
|
noktalama işaretlerini bilmek gerekiyor diğer yazım kurallarını da kelimelerin kullanımlarını da cümle yapılarını da çünkü bir dil ancak ona hakim olduğumuzda zenginleşir hangi yazardı bilmiyorum yazdığı kitaplarda duygusunu daha iyi ifade eden noktalama işaretlerini türkçe'de olmadığı halde kullanıyor (mesela noktalı soru işareti, ya da noktalı virgüllü nokta gibi - yanlış hatırlamıyorsam) ve bu konuda o kadar hassas ki, çalıştığı yayınevi onun için klavyeye ayrı tuşlar yaptırmış ancak çok iyi bildiğimiz bir konu üzerinde serbest dolaşım hakkımız olabilir/olmalı çünkü bu serbest dolaşım zarfında anlamı çarpıtmayacağımızı biliriz bir de ecevit'in yazdığı bir paragrafa rastladım onu alıntılayım buraya Alıntı:
|
|
09-09-2006, 13:02 | #76 | |||
n/a
|
Alıntı:
Alıntı:
'' Sen de mi Brüstüs '' cümlesinin sonuna, soru işareti konulur. Ayrıca, kurallar değişmediği sürece, hep esneyecektir. Alıntı:
Bazı şairler, şiirde noktalama işaretlerinin '' gereksiz '' olduğunu düşündüklerinden ve şiirin okunma biçimini okuyucunun belirlemesini istediklerinden dolayı, şiirlerinde noktalama işareti kullanmazlar. Ayrıca, bu bir tarz meselesidir. Buna karşılık Tevfik Fikret, şiirlerinin kendi arzuladığı gibi okunmasını beklediği / istediği için, Tevfik Fikret şiirlerinde bolca noktalama işareti ile karşılaşıyoruz. Son olarak, şiirde noktalama işareti kullanılmaması, şiirde anlatılmak istenen duygunun üzerini örteceğini sanmıyorum. Saygılarımla... |
|||
09-09-2006, 13:29 | #77 | |
ağaç dostu
|
İhtiyacım doğrultusunda (dili katletmemek şartıyla) noktalam işaretlerini yazıl kuralından farklı kullanmakta sakınca görmüyorum. Çoğu zman zaten farketmeden yapıyoruz. Örneğin: Alıntı:
kullanılmasıyla ilgili bir kural yok. Oysa ben de benzer biçimi çok kullanırım. Dikkat ettim Aybala sen de kullanmışsın. Demek ki belirleyici olan biraz da ihtiyaç. |
|
09-09-2006, 14:03 | #78 |
Ağaç Dostu
|
Bazen, Ne yapayım değil de na'pim!? Ne haber yerine na'ber? Dağılın yerine da'aalın! gibi vurgular da yapıyorum Sanırım dikkat edilecek nokta, belirlenmiş bir işareti kurallarına riayet etmek. Kurallar zaman içinde pratik kullanıma göre yenileniyordur. Kuralları ihtiyaçların belirlediğine ben de katılıyorum. Yanlış bilmiyorsam imla işaretlerinin yanlış kullanımı ile ilgili bir kanuni müeyyide zaten yok. |
09-09-2006, 15:18 | #81 | ||
n/a
|
Alıntı:
Shakespeare ‘in, İngilizce’ye kazandırdığı bir çok kelime var. Peki ya bizde? İngilizce ‘deki kelime sayısı 300.000 dolaylarında gezinirken, Shakespeare ‘in kendi üretmiş olduğu kelimelere kucak açabiliyor. Bizde ise bu kural tam tersi doğrultuda, dili kısırlaştırıp, güdükleştirme üzerine kurulu bir '' düzen '' işliyor. Burada, cevabı oldukça basit olan bazı sorular sorabiliriz: Niçin dünyaca tanınmış bir yazar çıkarmıyoruz? Neden Yaşar Kemal dünyaca tanınan bir yazar olamıyor? O anlatım gücüne rağmen, neden tanınırlığı az? Cevap çok basit: Dil fakir. Bunun ülke politikası ile ilgisi de var; lakin, birincil sebep dilin fakir olması. Söylentilere göre, Türkçe ‘de otuz bin kelime var. Lakin, bana pek inandırıcı gelmiyor. Benim nazarımda, on bin kelime ya var, ya yok. Bu ‘’ on bin ‘’ kelime içerisinden Arapça ve Farsça kelimeleri de çıkarırsak, elde kalır üç – beş bin kelime. Yaşar Kemal, bir röportajında şöyle söylüyordu: ‘’ Düşündüğünü anlatabilmek için en sıcak, en yürekten, sevgi dolu bir dil gerek. Dilin kalıplaşmışı hem çok tehlikeli, hem de bulunmaz bir ustalıktır. Kimi sözcükler çok kullanılmış, pörsümüştür. O sözcüğün dirilmesi, özsel gücüne kavuşması için yaratıcı söz ustasının eline geçmesi gerek. Bizdeki kötü sinema Türkçe’si birçok sözcüğü kullanılmaz hale getirdi, öldürdü. Bu ölü sözcükler, eski görkemine varmak için ustalarını bekliyor. Bir usta, fersudeleşmiş her sözcüğü alır, taptaze yapar, yerine koyar. ‘’ Yaşar Kemal ile Söyleşi / Feridun Andaç Yukarıdaki yazıdan şunu anlıyorum: Yazar artık, yazı eylemini ikinci plana atıp, eski kelimeleri gün yüzüne çıkarmak için uğraşıyor. Peki ne için? Dilin zenginleşmesini sağlayıp, dolaylı olarak da anlatımını zenginleştirmek için. Ki Yaşar Kemal, bazı sanat çevrelerine göre, anlatım zenginliği olarak Homeros ‘tan sonra, ikinci sırayı alır. ‘’ Dil faşistliği ‘’ konusunda ise, ismi, Yaşar Kemal ‘den önce gelecek başka birini tanımam. Alıntı:
Şiirde noktalama işareti kullanılmaması, pek ( hiç ) sorun olmayabilir. Düz yazıda noktalama işareti kullanılmaması ise, okuyucu için büyük bir sorundur. Hele ki, yazı sesli olarak okunuyorsa... Ayrıca, bazı anlam karmaşalarına da yol açacağı gün gibi ortada. Bir de, acaba ‘’ yazamıyalım ‘’ mı olacak, yoksa ‘’ yazamayalım ‘’ mı? ... Bazıları, dilin yaşayan bir varlık olduğunu anlamalı; masa başında bir dil üretilemeyeceğini öğrenmeli; dilin hiçbir yere gitmeyeceğini, gitse bile konuşmamaktan, yazmamaktan gideceğini öğrenmeli vs. vs. Dünya üzerinde en yaygınlaşan ‘’ yapma dil ‘’ Esperanto ‘dur. Bir rivayete göre, dünyada 1.6 milyon kişi bu dili konuşabilmektedir. Esperanto ‘nun ‘’ icadı ‘’nın üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmesine rağmen, halen tanınırlılığı yoktur. Buradan da anlaşıldığı üzere, masa başında dil üretilmez / üretilemez. Bu konuların çetrefil yahut muallakta olmasının bir nedeni de, herkesin bu konu üzerinde ( kati suretle ) bir bilgisinin olması ve konuya hakim bir kişinin çıkıp, ‘’ Bunun doğrusu budur! ‘’ dememesidir. Konu üzerinde uzmanlaşmış ve konuya hakim kişilerin ‘’ gerekli ‘’ açıklamaları yapmaması sonucu, meydan Sayın Ecevit ‘e, bana ve benim gibilere kalmıştır. Konunun biraz dışarılarında seyredeceğim ama, şunları söylemeden de edemeyeceğim: Hakkı Devrim, köşesinde dilin ‘’ doğru ‘’ kullanılmasına yönelik bazı yazılar yazıyor. Lakin, iş yazı yazmaya gelince, işin hiç de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkıyor. ( Hakkı Devrim ‘i beğensem de, bu konulara hakim olduğunu sanmıyorum. Çünkü, ne dil bilimi, ne de fonetik üzerine ihtisas yapmadığını biliyorum. İlla ki, ihtisas yapmak gerekmez ama... ) ‘’ Dil elden gidiyor ‘’ diye nutuk atanların, bu konu üzerine kitaplar yazanların, iki kelimeyi bir araya getiremeyip, taş çatlasa 200 kelime ile konuştuklarına şahit olduktan sonra, bu konu hakkında kimin bilgi sahibi olduğu ( benim için ) tam bir muamma. Bana göre, ufak tefek hataların pek önemli yok. Bir yazıda, düşünce ve duygu yazıyı oluşturan öğelerin yüzde ellisini oluşturuyorsa, imla ve noktalama da diğer yüzde ellisini oluşturuyor. Şuana kadar okuduğum ve takip ettiğim kadarı ile, yüzde yüze en yakın isim Çetin Altan. Çetin Altan dedim de, aylar önce okuduğum ve zihnimin aydınlık yanında kalan bir yazı aklıma geldi: http://www.milliyet.com.tr/2005/04/01/yazar/altan.html Saygılarımla... |
||
09-09-2006, 15:33 | #82 | ||
n/a
|
Alıntı:
Alıntı:
Ayrıca, yazarken çok ( fazla ) virgül kullandığımı da biliyorum. Bu virgülleri de yanlışlıkla değil, tamamen bilinçli olarak kullanıyorum. Saygılarımla... |
||
09-09-2006, 15:38 | #83 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
http://tdk.org.tr/sozluk.html |
|
09-09-2006, 16:15 | #84 |
Ağaç Dostu
|
okumak düşünmek kendini yazarak ifade etmek bunların hepsi işin içinde rakamsal olarak ingilizce'nin ya da türkçe'nin kaç kelimeye sahip olduğunu bilemiyorum ancak gündelik hayatta iki dilde de kullanılan kelimelerin çok az olduğunu biliyorum ayrıca ilginç bazı şeyler öğrendim belki farkında olmadığımız en azından benim farkında olmadığım bir konu türkçeyi oldukça iyi öğrenmiş bir arkadaşla sohbet ederken gündeme geldi atasözlerinin zenginliği her duruma uygun bir atasözümüz var ve bunlar hala kullanımda ingilizce'de günlük konuşma dilinde kullanılan atasözleri neredeyse yok gibi bu tespiti yapan kişiye her gün atasözü öğrettim bazı kelimelerin türkçe karşılıkları yok bazılarının ise ingilizce karşılıkları belki bunun da kültürle ilgisi vardır bence yaşar kemal'in bahsettiği ölü kelimeler, eski kelimeler değil anlatmak istediği ya da arzu ettiği, günlük konuşma dilinde derdimizi anlatmak için yetindiğimiz 100 kelimenin sayısını arttırmak ve "yazamayalım" |
09-09-2006, 16:42 | #85 | |
ağaç dostu
|
Alıntı:
İngilizce'den bahsediyorsunuz. Her yıl İngizlice sözlüğe yüzlerce kelime ekleniyor ve bunun en önemli sebebi bilim. Yani yapılan icatlar ve keşifler nedeniyle kelime türetiyorlar. Eğer biz icat etmiş olsaydık bugün "çip" diye bir kelime kullanıyor olmazdık. Bir de anlamadığım nokta (/) işaretini bilinçli olarak kullandığınızı söylemeniz, (?) işareti ile ilgili düşüncenizle çelişiyor. Yanılıyor muyum? [size bir imada bulunmuş da değilim ] |
|
09-09-2006, 16:43 | #86 |
-
Giriş Tarihi: 28-08-2004
Mesajlar: 79
|
ben de artık yazdığım mesajlarda kısa bir süre için virgül mirgül gibi noktalama işaretlerini kullanmamaya karar verdim |
09-09-2006, 17:32 | #88 |
-
Giriş Tarihi: 28-08-2004
Mesajlar: 79
|
merak etme sen kötü yola sevketme çabalarıyla başa çıkabilecek yaştayım ayrıca noktalama işareti kullanmadan da anlatılmak istenenin anlatılabileceğini iddia ettiğim için bunu fiilen ispatlamak gibi bir niyetim de var |
09-09-2006, 17:41 | #90 |
Ağaç Dostu
|
Kelimeleri notalara, noktalama işaretlerini de es, diyez, bemol... lere benzetebiliriz. Elbette notaları yan yana dizerek çalınabilecek bir şeyler yazarsınız. Peki bu melodi, ne kadar keyif verir ? Merak ettim şimdi, bu işaretler kullanılmadan yapılmış bir müzik var mıdır? Düzenleyen aybala : 10-09-2006 saat 10:52 |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|