![]() |
Nükleer Enerji - Nükleer Santral
Nükleer Enerjiyi savunanlar ve karşı çıkanlar...
İki yöndeki yazıları da kaynaklarını yazmayı unutmadan burada toplayalım mı? |
Bu yazıyı okuyunca, konuyu başlatmaya gerek duydum...
Alıntı:
16 mart 2006 |
Nükleer enerjiyi destekliyorum ama dikkatli olunması gerekiyor. Nükleer santraller sayesinde pek çok doğal ve tarihi hazinemiz sular altında kalmaktan kurtulacak. Fakat en ufak bir hatanın dünya çapında büyük bir felakete dönüşebileceği asla unutulmamalı ki yüzlerce kilometre uzağımızda olan bir facianın etkilerini ülkemizde hala görebiliyoruz.
|
Alıntı:
|
fransadaki pek çok nükleer santralin çelik çatısının çatlak olduğunu da bir yerlerden duyuyorum.
|
Hemen hemen ilk okuyanlardan biri olduğumu düşünüyorum bu konuyu
ama ilk yazan olmak istemedim. Öncelikle takım tutar gibi bir tarafı tutmadıktan sonra tartışmakta sakınca yok. :) Kendi adıma çelişkide olduğum bir konu bu. Bir yanıyla gerekli olduğu tartışma götürmez bir enerji kaynağı, bir yanıyla sadece bir ülkenin değil tüm insanlığın hayatını üzerine oturttuğunuz ve ne zaman patlayacağı bilinemeyen bir mayın. Yine de zorlanarak bir taraf daha ağır basıyor benim için, nükleer enerjiden yanayım. Ne pahasına olursa olsun demiyorum elbette. sayın Erguvan Muhibbi'ne katılıyorum çok özel bir konu bu, sadece nükleer enerji değil, enerji konusu. Bir arkadaşım Sıcak su kaynakları ve bunun enerjiye çevrilmesi ile ilgili bir şirkette çalışıyor. Kendisi Türkiye'nin bu konuda çok zengin kaynakları olduğunu ama değerlendirilemediğini, diğer enerji kaynaklarının sağladığı rant nedeniyle değerlendirilmesinin özellikle engellendiğini ifade etmişti. Birçok ilimizin tümüyle ısınma sorununun bu yolla giderilebildiğini, dolayısı ile diğer enerji kaynaklarının üretime yönlendirildiğini düşünün. Konunun bir de bu boyutu var. :)) |
Nükleer Santral konusu çok uzmanlık isteyen ve çok karışık
teknik olmaktan çıkmış siyasi hale gelmiş bir konu. Bu konunun agaclar.net in geleceği açısından uygun olmadığını düşünüyorum. |
Sonuçta, herbirimizi bireysel olarak ilgilendirebilecek bir konuda bildiklerimizi paylaşmazsak ne yapacağız? Konunun uzmanlık gerektirdiğini ve siyasi boyutunu biliyorum ama olayı yaşadık, içtiğimiz çay yüzünden her birimize ulaşacak kadar yakındı.
Merat etme, suç teşkil edecek boyutta tartışmalar yaşanmaz, olursa da engellerim. |
Alıntı:
Biliyor musunuz Küçükçekmece de bulunan 1 mwattlık reaktör de göle doğru kaymakta olan bir arazi üzerinde kurulu. Eğer içeri girme olanağını bulursanız asvalt yolun boydan boya ikiye ayrılmış olduğunu da görürsünüz. Nükleer santrali savunan arkadaşların 2400 mwattlık bir santralin yakınında yaşamak isteyip istemeyeceklerini de merak ediyorum. "bize bir şey olmaz abi" diye düşünüyorlarsa ya da "biraz radyasyon iyidir erkeklik gücünü arttır" gibi saçmalıklara inanıyorlarsa o ayrı tabii. Nükleer enerji olmazsa enerjisiz kalmayacağız. Rüzgarımız ve Güneşimiz var. Rüzgar konusunda, Almanya 1990 ların başında başlattığı çalışmaların meyvalarını toplamaya başladı bile. Bugün Almanya'nın Rüzgardan elde ettiği elektrik Türkiye'nin bütün hidroelektrik, doğalgaz, termik santral ve mobil santrallerle elde ettiği elektrik miktarını geçmek üzere. Türkiye'nin elektrik üretimi 25.000 megawatt Almanya'nın ise sadece rüzgardan elde ettiği elektrik miktarı (en son 2005 yılındaki rakamlarını biliyorum) 22.000 megawatt. Rüzgar Santrali Sanayicileri Derneği diye bir dernek var. Bu dernekten aldığım bilgiye göre rüzgar santrallerinin yapımı % 100 yerli. Yani hiç birşekilde dışa bağımlı değil. Ancak IMF tarafından Türkiye'ye yapılan dayatmalar sonunda rüzgardan enerji elde etmek isteyenlere lisans verilmiyor. Çünkü kimi siyasilerin dar kafaları yüzünden ve bu ülke için iyi olan her görüşe siyasi görüş diye tahdit konulması yüzünden Türkiye Rus ve İran Doğalgazlarına mahkum edildi. Öyle ki, Türkiye'de şu an enerji fazlası var o nedenle bir çok santral en düşük kapasiteyle çalışıyor. Yani karanlıkta kalacağız korkutmaları da boş korkular. Enerji konusunda otomobil kullanıcıları çok iyi bilirler geçmişte üretilmiş otomobillerle günümüzde üretilen otomobilleri benzin tüketimi açısından kıyaslamak bile mümkün değil. Günümüzde daha hızlı, daha konforlu ve güvenilir araçlar daha uzun mesafeleri daha az yakıt tüketerek alıyorlar. Çünkü benzin fiyatlarının artması otomobil üreticilerini daha az yakıt harcayan otomobil üretmeye zorladı. Türkiye'de Ege ve Akdeniz Bölgelerinde hemen her ev sıcak suyunu güneşten elde ediyor.(bedava) Bunu elektrik, doğalgaz vb. ile elde etmeye kalkışsaydık harcayacağımız enerjinin haddi hesabı yoktu. Yani şu anda bile biz güneşten oldukça çok enerji elde ediyoruz. Ama bu hesaba katılmıyor çünkü bunun için dev enerji kartellerine tröstlerine para ödemiyoruz. Son olarak diyorum ki lütfen herkes aklını başına toplasın yenilenebilir, temiz ve güvenilir enerji kaynakları için Hükümete, bürokratlara baskı yapsın. "En temiz ve en ucuz enerji tasarruf edilen enerjidir" Aydın Atıcı TÜRÇEV Y.K.Üyesi www.turcev.org.tr www.pansiyonara.com |
Hidrojen enerjisi ile ilgili basında habere rastladınız mı? Neler yapılıyor takip edemedim...
|
İlter TÜRKMEN demiş ki... (Hürriyet)
Alıntı:
|
Sayın Aydın Atıcı ile İlter Türkmen'in verdiği bilgiler çelişiyor.
Aydın bey Almanya'nın Türkiye'nin yıllık elektirik tüketimine yakın elektriği rüzgar enerjisi yoluyla elde edebildiğini yazdı. İlter bey ise rüzgar ve jeotermal enerji kaynakaların katkısının en fazla % 5-10 katkı sağladığını belirtiyor. Bir de İlter bey Türkiye'nin su kaynaklarının yetersiz olduğunu yazmış. Şaşırdım! Enerji sağlamak açısından Türkiye'de sıcak yeraltı sularının birçok yerde kullanılabilecek kadar çok olduğunu öğrenmiştim. Kızılcahamam'da ısınma problemi bildiğim kadarıyla bu yolla çözümlendi. (Yeni hatırladım, galiba hidrotermal enerji diyorlar) Bu konuyla ilgili olarak bir arkadaşımı foruma davet edeceğim, olmazsa teknik bilgi alıp sizlere aktarırım. |
Bu yüzden bu bölümü açtım, çok sıradan olabilecek, su kaynakları gibi bir bilgi bile, topluma seslenen kesimler tarafından farklı yazılıyor.
Suyumuz var mı yok mu, bunu öğrenelim hiç olmazsa :) |
alternatif enerji kaynaklarına ilgili biri olarak İlter Türkmen in referans aldığı kaynağa dikkat çekmek isterim.******* bu veriler arsakayın dediği gibi şaşıtıcı..bize nükleer enerji lazım sözüne ön hazırlık yapmak için bazı ayarlamalar yapılmış bence
|
Sayın İlter Türkmen bu ülkede Dışişleri Bakanlığı yapmış bir kişi, çok deneyimli bir diplomat. Makalesinde çok haklı olduğu yanları var; Türkiye'nin enerji seçeneğini çeşitlendirmesinin gerekliliği, Doğal gaz konusunda tehlikeli bir şekilde Rusya'ya bağımlı hale gelmesi vb. gibi konularda doğru bir saptama yapmış.
Linyitle ilgili rakam 8.2 milyon ton değil, milyar ton olmalı. (bu görünen rezerv olarak-düşük kalorili ve yüksek kül içeriyorlar) Türkiye'nin su zengini bir ülke olmaması da doğru. Ancak Türkiye'de eğimlerin fazla olması, akarsuların enerji potansiyelinin yüksek olmasına neden olmaktadır. Elbette HES lerin (Hidro elektrik santralleri) doğal, kültürel ve sosyal çevreye olumsuz etkilerini de gözönünde bulundurmak gerek! Gelelim Rüzgar, Güneş ve Jeotermal enerjiye, ayrıca biomass da (biyo kütle) çok önemli unutmamak gerek. İşte bu açıdan Türkiye çok zengin bir ülke. Aşağıda bu konuyla ilgili bir makale var;buyurun okuyun: Yazının tamamı için http://www.ressiad.org.tr/makaleler.php?ID=12 adresini tıklayabilirsiniz. Bugün Türkiye'ye son derece riskli, pahalı ve tümüyle dışa bağımlı nükleer santraller kurmak yerine çok hızlı bir şekilde rüzgar enerjisi yatırımlarına öncelik verse kısa süre içinde 10.000 MW elektriği havadan üretebilir hale gelecektir. Bu da Türkiye'deki elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payını %30-40 lara yükseltebilecektir ve bu hayal değil gerçektir. Gereken en önemli şey ise; tercihlerin bu yönde olması, buna göre politikalar üretilmesidir. Rüzgârda kapasite artışı sağlayan yatırımlar Dünyanın global rüzgar kurulu gücü yaklaşık 40 GW'a ulaşmış bulunuyor. Amerikan Rüzgâr Enerjisi Birliği (AWEA) ve Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği (EWEA) tarafından rapor edildiğine göre, 2002 yılında 7 milyar US dolar olan global rüzgar enerjisi yatırımı, 2003 yılında 9 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Böylece 2003 yılında ulaşılan kurulu güç 39294 MW'a ulaşmış durumda. 2003 yılında rüzgâr santrallarına eklenen kapasite 8133 MW. Buna karşın 2002 yılında eklenen kapasite 7227 MW ve 2001 yılında 6824 MW da kalmıştı. Bugün dünya kurulu rüzgâr gücünün yüzde 40'a yakınını elinde bulunduran Almanya'nın pazarı 2003 yılında yüzde 18.5 büyüme sağlamış bulunuyor. Alman Rüzgâr Enerjisi Enstitüsü (DEWI), 2012 yılında global kurulu rüzgâr gücünün 150 bin MW olacağını söylüyor. Dolayısıyla 2012 yılına kadar 110 bin MW yeni rüzgâr gücü eklenecek. Bu da 130 milyar Euro'luk bir yatırım gerektiriyor. (Aydın Atıcı'nın notu: 110 bin MW a lütfen dikkat edin! 2012 yılında yani sadece 6 yıl sonra) Öte yandan EWEA, Avrupa'daki kurulu rüzgâr kapasitesinin 75 bin MW'a ulaşmasının hedeflendiğini belirtiyor. DEWI'nin 2010 yılı Avrupası için tahmini buna yakın ve 73 bin MW düzeyinde. EWEA Avrupa'nın kurulu rüzgâr gücünün 2020 yılında 180 bin MW'a çıkacağını kestiriyor. Bu kurulu gücün dağılımına gelince, 110 bin MW'ı karasal alanlarda (onshore) 70 bin MW'ı da denizsel alanda (offshore) yer alacak. Deniz üzerinde kurulacak rüzgâr santralları için 4-5 MW'lık türbinler geliştiriliyor. Raporlara yansıyan 2004-2008 dönemine ilişkin rüzgâr piyasası tahminlerine göre, 2004 yılında 2003 yılına göre daha az olan satışların, 2005 yılında piyasanın toparlanmasından sonra, özellikle 2007 yılından itibaren keskin bir yükselişe geçeceği şeklinde açıklanıyor. Avrupa, rüzgâr santrallarında lider kıta olacak görünüyor. Avrupa'da liderlik Almanya'da, ama ikinci sıradaki İspanya arayı kapatmaya çalışıyor. |
felsefi idealizmin önemli düşüncelerinden birisi "kuşkuculuktur"...temel varsayımı da şöyle.."bana söylenen sözlerin doğru olduğundan nasıl emin olabilirim?...
|
Alıntı:
Felsefi idealizm ya da idealist felsefe inancı, mutlak olanı kabul eder. |
Dün Discovery kanalında bir barajla ilgili belgesel izledim.
Belgeselde baraj yapımından tutun, taşmamaları için yapılan tahliye kanallarına, barajları bekleyen tehlikelerden tutun, baraj sularının yolaçtığı ve açabileceği felaketlere kadar birçok bilgi verildi. İlgimi çeken noklatalardan birisi de barajın yapılabilmesiin milyonlarca meterekare orman alanının yok edilmiş olması ama bunun öncesinde vahşi hayvanların tahliye edilmiş olması, kaybolacak bitki örtüsü için ekim, dikim çalışmaları yapılmış olmasıydı. Bunları neden anlattım. Hangi konu olursa olsun karar vermeden önce zıt savlarla ilgili bilgimiz olmalı. Bugün temiz enerji kaynağı olarak kabul ettiğimiz hidroelektrik santralleri ve bunların doğaya verebileceği tahribat konusunda ne kadar az şey bildiğimi dün anladım. |
(nükleer enerji sohbetinin gerilimi birden yükseldi gibi gelince yazmakta tereddüt ettim epey)Gap projesiyle ilgili benzer şeyler duydum..ılımanlaşan iklimin,bazı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirebileceğini söylüyorlardı.
|
Kurban belli oldu: http://www.ntv.com.tr/news/368946.asp
|
Sinop'ta nükleer santral
Sinop' ta inşaa edilecek olan nükleer santral yüzünden binlerce çam ve kayın ağacı kesilecekmiş. Ülkemizin el sürülmemiş ender sahil bölgelerinden birinin katledilmesine göz yummamalıyız.
|
Ben bir Sinop'lu olarak buna karşıyım!
Derneğimiz ve diğer Sinop'lu dernekler bu santrale karşıdır ve ne gerekiyorsa yapılacaktır! |
Alıntı:
Hürriyet |
Nükleer santrala hayır lan!
geçenlerde okuduğum meral tamer yazısını aktarayım
Alıntı:
|
neden iranın nükleer programına karşı çıklıyorda bizimkine karşı çıkılmıyor diye düşünen oldumu
|
İran, nükleer alandaki çalışmaları gizli tuttu, ne oldu ne bitti bilinmiyor İran'ın bu çalışmalarda ne aşamada olduğu da merak konusu, uranyumu zenginleştirdiği açıklaması yapıldı sonra yalanlandı nükleer çalışmalarını silahlanma amacıyla yaptığı düşünülüyor, tüm çalışmaları yerel teknolojiyle yapılmış, nükleer santral sayısı çok fazla, çoğu yerleşim alanı içinde (bunun çevreci kaygılarla ilgisi olduğunu sanmıyorum)...
|
aslında, çalışmaları okadar da gizli değil bütün tesislerinde kameralar var.atom enerjisi kurumu denetleyebiliyor.
asıl fark iranın nükleer yakıt üretiyor olması. yani bizim nükleer santral kurarsak dışardan satın almamız gereken şey. rus gazına bağımlıyız o yüzden nükleer santral şart deniyor ya. aynı şey nükleer yakıt içinde söz konusu olacak. |
'Nükleer santral yanlış Türkiye'nin rüzgârı var'
bugünkü milliyetten bir alıntı
Alıntı:
|
insanlar nasıl görmezden gelebiliyor bütün bu olanları anlam veremiyorum
|
Gelen bir mailden... :)
Yolcular, uçağın yanında otobüsten inmişler.. bavulları uçağa yükleniyormuş. Uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler... Yolcular fena halde şaşırmışlar.. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant.. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması.. Tasmanın ucunda bir köpek.. Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa.. Günlerden 1 Nisan değil ama, "Şaka herhalde" demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa.. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış.. Yolcular endişelenmeye başlamışlar.. Ucak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış..Uçak iyice hızlanmış.. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da ulaşılmış. 100 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar.. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar geri çekmiş... Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş,havalanmış. Kaptan pilot arkasına yaslanmış derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş: -Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!..." Dünyada nice kör yöneticiler var.. Çığlık atmaktan vazgeçmeyin. |
ÇERNOBİL’İN 20. YILINDA BİR DAHA ASLA DEMEK İÇİN BOĞAZİÇİ’NDEN KARADENİZ’E SİNOP’A ÖFKEMİZİ
İNADIMIZI ŞARKILARIMIZI SESLERİMİZİ YÜKSELTELİM! ASLA AMA ASLA SİNOP’TA DA NÜKLEER SANTRAL YAPTIRTMAYACAĞIZ! 25 NİSAN 2006 SALI BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ GÜNEY KAMPÜSÜ SÖYLEŞİ – FORUM (SAAT: 15:00) Murat ILGAZ-İlyas ILGAZ (İkitelli radyoaktif atık mağdurları) Oya KOCA (Sinop Bizim aktivisti) Orhan UYANIK (İğneadalı nükleer karşıtı) Harun TOPALOĞLU (Karadenizli müzisyen) Bayar ŞAHİN (Karadenizli müzisyen) Metin ERTEN (Çernobil araştırmacısı yazar) VE NÜKLEER KANSERE KARŞI ANTİ-NÜKLEER KONSER SAAT: 18:00 ANİMA ZARDANADAM BAYAR ŞAHİN HARUN TOPALOĞLU - ENTU DAĞAKERR ANTİ-NÜKLEER CEPHE www.antinukleer.org / anc@antinukleer.org ANC İSTANBUL İRTİBAT BÜROLARI: Avrupa Yakası: Sosyal Ekolojist Dönüşüm Derneği Kamer Hatun Mh. Hammalbaşı Cd. Conga Han Kat:6 BEYOĞLU TEL: 0212 251 47 83 - 251 66 90 Anadolu Yakası: Serasker Cd. Osmancık Sk. No: 11/4 KADIKÖY TEL: 0216 346 14 45 [Dayanışma Günü için bu adres ve telefonlardan bilgi alabilirsiniz] |
Nükleer Tehdite Karşı Bilimsel Belgeler:
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası http://www.emo.org.tr TMMOB Çevre Mühendisleri Odası http://www.cmo.org.tr/cevre/sorunlar...p?altm=nukleer TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Nükleer Karşıtı Forumu http://www.nukleerehayir.org/genel/b...p?bizden_kod=4 Greenpeace Uluslararası Bağımsız Çevre Örgütü http://www.greenpeace.org/turkey/cam...uekleer-enerji Gezegenimiz.Com Gazete Kupürleri http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic...&idKategori=13 International Physicians for the Prevention of Nuclear War (IPPNW) - UNESCO Barış Ödülü 1984 - Nobel Barış ödülü 1985 http://www.facts-on-nuclear-energy.i...size=b&l=tr&f= Açık Radyo http://www.acikradyo.com.tr/default....mv=a&aid=12716 http://www.acikradyo.com.tr/default....mv=a&aid=13047 CNN Türk Pusula Programi 15 subat 2006 http://www.pusula.tv/modul_haber/tam...sp?Gundem=1084 Sinopbizim.Org Nükleer Karşıtı Platform - Enerji Dosyası http://sinopbizim.org/kampanya/enerj...jidosyasi.html Özellikle TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Nükleer Karşıtı Forumu tarafından hazırlanan, Türkiye'nin en yetkin enerji ve nükleer uzmanları ağzından açıklamalar ve itirafların olduğu bu sunumu indirin: http://www.nukleerehayir.org/resimle...&turu=R&sube=0 Sürdürülebilir bir çevre dileğiyle... |
şiir
işler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken ve güneş doğarken ölür bir çocuk ölür bir japon çocuğu hiroşima'da on iki yaşında ve numaralı ve ne boğmacadan ne menenjitten ölür bin dokuzyüz elli sekiz de ölür bir japon çocuğu hiroşima'da dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için |
Nükleer enerji konusu teknik boyuttan çıkıp nerdeyse ideolojik hale geldi, ben nükleer enerjinin geleceğinin olduğuna inanıyorum, diğer pek çok teknolojik alandaki gelişmelere bakarsak nerden nereye gelindiği görülebilir. Şimdilik nükleer santral kurmak zorunda olduğumuzu sanmıyorum ancak üniversiteler mi olur Tübitak mı olur bu alanda teorik ve pratik çalışmalar yapılmalıdır. Günümüzde atomaltı parçaçıklar konusu çok işleniyor, mesleğimle uzaktan yakından ilgisi yok biliyorum ama zaten fikir yürütenlerin çoğunun da yeterli bilgisi olduğunu sanmıyorum.Gelecekte bu çalışmalar sayesinde radyasyon tehlikesi olmayan gerçekten temiz bir nükleer enerjiye ulaşma ümidi var bence. Türkiye sanayi devrimini kaçırdı ama hala şansı var bu alanlar da Genetik ve Nükleer Fizik'tir. Bu alanlarda bilgi birikimi ve deneyim sağlamalıyız tabi bu santral kurmadan olmalır, gereksiz riske girmemeliyiz. Yanlış anlaşılan bir konu da şu; çevreye zararsız ürünler derken bizler yalnızca kullanırken değil üretim aşamasında da çevreye zarar vermeden üretilmiş ürünleri anlamalıyız ancak bu konuda yeterli bilgimiz yok. Rüzgar ve güneş enerjileri ancak destekleyici enerjiler olabilir, fosil yakıtların ise dünyamızı ne hale getirdiği ortada. Nükleer enerji konusuna değişik bir açıdan bakmak için TÜBİTAK Yayınları'nda çıkan
"Çok Geç Olmadan" adlı kitap ilginç olabilir. |
Nükleere Hayır saydam gösterisi
Nükleere Hayır saydam gösterisi
İFSAK'ta "Nükleere Hayır!" konulu saydam gösterisi, 29 Haziran 2006 Perşembe akşamı saat 19:30 ve 20:15’de gerçekleştirilecek. http://www.ifsak.org.tr/kategori.php/2 İFSAK İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği İstiklal Cd. Ayhan Işık Sk. 34/2 Beyoğlu 80060 İstanbul (*) Tel: (0212) 292 42 01 - 292 18 07 Faks: (0212) 252 44 61 |
çok faydalı ve iyi bir şey olan nükleer yakıtların artıkları,
nekadar süre boyunca tehlike oluşturmaya devam ederek durabiliyorlar. (dünyanın bir sürü ülkesinde olan nükleer sızıntıların yaratacağı tehlikeden daha fazla..bir iki milyon yıl falan).. Amerika ve japonya da dahil olmak üzere çok ülkede nükleer kazalar oldu. etkilerinin ne olduğu nekadar süreceği belirsiz |
Suyun yakıt olarak kullanıldığı bir sistemin tanıtımını yapan bir video ekliyorum. Haber İngilizce ama görüntüler konu hakkında bir fikir veriyor. Kim bilir bu görüntüler bütün bu tartışmaları sona erdirecek ipuçlarını barındırıyordur içinde.
http://gprime.net/video.php/waterfuel |
Doğu felsefesi,oldukça farklıdır.klasik Yunan ve batı felsefesinden çok ayrı gelişmiştir.benzerliker ve ayrılıklar ilginçtir.
doğu felsefesinde çok belirgin olan birşey,evrendeki bütün nesnelerin birbiriyle ilişki içinde olduğudur.hepimiz(ben ve geri kalan herşey)ilişki içindeyiz.benim varlğım diğer bütün herşeyi etkiliyor.bende ondan etkileniyorum. Çin deki bir ağacın benden uzak olması bu bakımdan bir anlam ifade etmiyor. saçlarımın ayak tırnaklarımdan uzak olmasının anlamı olmaması gibi.(yapıları aynı bir eksiklik ikisini de etkileyecek) binlerce kilometre ilerdeki sızıntı radyoaktif çaylar içmemize neden oldu. etkileri daha devam ediyor. nükleer santral konusu kesinlikle siyasi ..(zaten aristoteles insan siyasi bir varlıktır demişti..sokratesin insan toplumsal bir varlıktır göndermesinin yetersizliğine bir işaret belki) siyasi olması konuşulmaması değil bundan kimlerin para kazanacağının düşünülmesi anlamına geliyor .. saksımdaki sellukanın kaç yaprak verdiğini düşünürken.rüzgarın evime ne getirdiğini bilmek zorundayım bence.. daha önce söylediğim sözü tekrarlamalıyım. "bana söylenenlerin doğru olduğundan nasıl emin olabilirim" kuşkuculuk çok önemli bir felsefi okuldur.açılımlarının bilim üstünde güçlü etkileri olduğu kesin..(mutlak olanla ilgili olan savlarıda kabul etmesi çok zor) bütün söylediklerimin bağlamı şu;mecburmuyuz. sigara sanayinin ne kadar gerekli olduğu gibi bir konu bu... |
nükleer enerji ihalesine giren şirketler şu anda enerji ürettikleri santralleri kapatmaya karar verdiler. ne kadar ilginç bir oyun .
tıpkı nükleer enerjinin çok gerekli olduğunu söylemek gibi .. buna benzer bir oyunda altında oynanıyor.. bergamada siyanürlü altına hayır.. iyide altın dünyanın heryerinde bu teknikle çıkarılıyor. memlekette aynı teknikle çalışan gümüş madenleride var. biraz kafa karıştırıcı bir durum olmuyor mu? |
İlgiyle izliyorum :)
Eksik bilgilerle yapılan yorumlar maalesef gerçeği perdeliyor. Niçin nükleer santrallara hayır ? 1. Ya kaza olursa, insanlar radyasyondan ölürse. 2. Nükleer artıklar tehlikeli. İnsan yapısı her tesiste tabii ki kaza olabilir ve bu kazalar sonucu insanlar ölebilir. 0 (sıfır) hata/kaza ihtimali olan bir tesis/alet henüz yapılmadı, yapıldıysa bile kimse bunu iddia edemez (Çünkü kontrol edilemeyen dış faktörleri bilemezsiniz) Ancak nükleer santrallerin olası bir kaza sonucu nasıl tehlikeler doğuracağını bu teknolojiyi üreten (dolayısıyla salak olmayan) gavur bilim adamları da biliyor. Yeni nesil santraller bu sebeple abukluk derecesinde aşırı güvelik önlemleriyle donatılmış. Bu santrallari çalıştırmak çok zor, durdurmak ve emniyete almak için ise bir çocuğun herhangi bir yere dokunması bile yeterli. Günümüzde inşaası devam eden toplam 27 nükleer santral var. Fransa gibi ülkelerde elektrik üretiminin %50 den fazlası nükleer enerjiyle karşılanıyor. Ya bizde ne oluyor? Hidroelektrik santralları yetersiz kaldığı için doğalgaz çevrim santralları, akaryakıtla çalışan santrallar ve termik santrallarla açığı kapatmaya çalışıyoruz. Yani zaten çok zor elde ettiğimiz dövizi petrol ve doğalgaz için bol keseden üretici ülkelere ödüyoruz veya termik santrallarde yakılan linyit sayesinde güzelim çevrenin ve insanların canına okuyoruz. Ülkemizde bol miktarda uranyum var. Cevheri nükleer santrallarde kullanabilecek kadar zenginleştirecek teknolojiye de sahibiz. Nükleer atığa gelince; Artık nükleer atıklar ya yeniden işlemden geçirilerek geri kazanım yapılıyor ve atık miktarı çok azalıyor veya bununla uğraşmak istemiyorsanız direk emniyetli bir şekilde saklıyorsunuz. Ülkemizde artık kullanılmayan ve terk edilen, yerin yüzlerce m. altına uzanan kömür ocakları var. Kurşun+çelik+beton zarflar içinde buralara depolanacak atıklar teorik olarak yüzbinlerce yıl zararsız olarak saklanabiliyor. Bulunduğu yerde bir şekilde zarf açılsa bile radyasyonun yerin yüzlerce m. altından etki etmesi nerdeyse imkansız. Peki öyleyse neden sürekli "nükleer santrale hayır" mitingleri düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor, imzalar toplanıyor? Bir düşünün bakalım, ülkemizdeki elektrik ihtiyacı sadece hidroelektrik santralleri ve nükleer santrallerden sağlanırsa kimin kazancı yok olacak ? Dünyada nükleer enerji kullanımını incelemeden, nükleer santral teknolojilerini öğrenmeden (en azından iyi bilen birilerine sormadan, okumadan) bu kampanyalara sadece iyi niyeti ile katılan ve imza veren halkımız, barlarda rakı-hıyar eşliğinde her bir haltı bildiğini sanan tatlısu aydınları ve (her nedense) gerçeği halka anlatmayı bir türlü başaramayan devlet organları/hükümet. Bıçağın artık kemiğe dayandığı ülkemizde biraz daha sorgulayıcı, meraklı, araştırmacı olmamızın zamanı gelmedi mi? Daha ne kadar her söylenene inanacağız? (Benzer şeyleri siyanürlü altın olayı için de söyleyebilirim. Zırt pırt yürüyüş yapan bergamalı köylülere liderlik yapanlara almanların ödediği meblağları artık köy kahvesinde bile konuşuyorlar. Necip Hablemitoğlu ve Uğur Mumcu'nun kitaplarını okumanızı öneririm) |
Forum saati Türkiye saatine göredir.
GMT +2. Şu an saat: 13:04. (Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.) |
Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025