![]() |
|
|
![]() |
#1 |
agaclar.net
|
Prof. Dr. Tayfun Özkaya Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü tayfun.ozkaya@ege.edu.tr UPOV’la ilgili olarak Üretici Gazetesi'nde Tayfun Hoca'nın yazdığı ikinci yazı aşağıda. ORADA KİMSE VAR MI? UPOV’LA İLGİLENEN YOK MU? Tayfun Özkaya Körfez depreminde enkazın altına seslenilirdi: Orada kimse var mı? Bir umut, belki bir ses gelir diye. İki hafta önce Türkiye UPOV denilen Yeni Bitki Çeşitlerini Koruma Birliğinin 1991 sözleşmesini kabul ederek UPOV’a 18 Kasım 2007’de üye oldu. Geçen hafta bu konuda yazmış idim. Bu üyeliğin sakıncalarından söz ettim. Bununla ilgili kanun TBMM’de 13 Mart 2007’de oybirliği ile kabul edilmiş. Bu konuda kamuya bilgi verilmedi. Ben o tarihlerde gazeteleri de taradım. Saptadığım kadarı ile bir haber verilmemiş. Sivil toplum kuruluşlarının da haberi olmadığını sanıyorum. Düşünebiliyor musunuz, tarımı son derecede ilgilendiren bir konuda yaprak kıpırdamıyor. Gazetelerden bir tek Dünya Gazetesinde haber olabildi. TRT1 Radyosu ve Açık Radyo konuyu işlediler ve konuşma yapmamı istediler. Bu duyarsızlığa şaşırıyorum. Grain adlı saygın sivil toplum kuruluşu UPOV’a neden üye olunmaması gerektiğini şöylece sıralamış idi. (www.grain.org/briefings/?id=1)
Değerli okurlar epeydir bu gazetede yazılarım yayınlanıyor. Ancak eposta ve faksla veya mektupla incelediğimiz konularda düşünce belirten nerede ise kimse yok. Sizler de önemlisiniz. UPOV veya başka konularda düşünce, haber ve önerilerinizi bekliyorum. Bu sessizliği yırtmakta her birinizin rolü var. Orada kimse var mı? |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba. Sn. Mine Pakkaner. Çok güzel ve ciddi olarak incelenmesi gereken bir konu açmışsınız. Duyarlılığınızı alkışlıyorum. Gelişmiş(uyanık)Yabancı ülkelerin, Bizim gibi ülkelerde bulunan bol ve çeşitli bitki türlerini ele geçirmeye çalıştıkları gerçeğine karşın bu konuda hala önleyici bir politika geliştirememiş olmamız düşündürücüdür Belli bölgelerde, Eğitimsiz çiftçilerimizi kandırarak tohumluk ayırmaları engellenmiş ve kendi zehirli tohumları ile verimli topraklarımız adeta sabote edilmiştir. İsrailden gelen bazı kişilerin özellikle Karadeniz ve GAP Bölgesinde insanımızın misafirperverliğini de kullanarak, bitki çeşitlerini topladıkları ve kendi ülkelerine götürdükleri ve hatta bu işle ilgili katalog düzenlediklerini daha önce duymuş, okumuş ve buna benzer olaylara Çanakkale bölgesinde ve Kazdağlarında şahit olmuştum. Yaklaşık on yıldır haberimiz olan bu gibi çalışmaların ne anlama geldiğini o zamanlar anlayamamıştık. Bazı vatansever bilimadamımızın şüphelenmesi üzerine bazı yüzeysel araştırmalar yapılmıştı. Hatta kendilerini aydın sanan bazı kişilerce bu vatansever bilimadamları paranoyak olmakla suçlanmışlardı. Şimdi mesele açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Demek ki düzenleyecekleri uluslararası anlaşmalar ile ülkemizden alabilecekleri türleri araştırıyorlardı. Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 | |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 03-08-2006
Şehir: Ankara
Mesajlar: 5
|
Alıntı:
UPOV 1991 sözleşmesi tam tersine çiftçi haklarını korur. Zira çiftçi istisnası denilen ve küçük çiftçilerin kendi üretmiş olduğu ürünlerden ayırdığı tohumlukları kullanmasına müsade eden kavram 1991 UPOV sözleşmesinde yer almaktadır. Büyük tohum firmalarının küçükleri satın alması UPOV dan önce de sürekli olan bir işti. Ayrıca kendi tohum şirketlerinizin güçlenmesini istiyorsanız, söz konusu firmaların çeşit geliştirme için büyük kaynaklar aktarması gerekir. Aktarılan bu kaynaklar sonucu elde edilen çeşitler bütün tohum üreticilerinin hüzmetine sunulursa harcanılan paranın geri dönüşümü nasıl sağlanacaktır. Biyoçeşitliliği yok eden şey UPOV falan değil, endüstriyel tarımdır. Aile işletmelerinin ortadan kalkması ve kırsal nüfusun azalması biyolojik çeşitliliğin devamını sağlayan en önemli unsuru yok etmiştir ve hala da bu yok oluş devam etmektedir. Kırsal çeşitliliği devam ettirmeye yönelik sosyal politikaların olmamasının suçunu UPOV a yüklemek pek adil değildir. UPOV ile CDB arasında herhangi bri çelişki bulunmamaktadır. Zira çok farklı konular ile uğraşmaktadırlar. Çeşit korumaya konu olan bir çeşit bir genetik çeşitliliğe dayanıyorsa o zaman CDB sözleşmesi kapsamında bu konu değerlendirilecektir. Yeni çeşitlerin ortaya çıkması ve tarımda kullanılması kaçınılmazdır. Zira artan insan nüfusu, daha az kaynakla daha fazla verim ve kalite sağlayan çeşitler sayesinde beslenecektir. Yeni bir çeşit geliştirmek o kadar kolay bir iş değildir. Yeni bir çeşit geliştiren kişilerin geliştirmeiş olduğu çeşitlerin fikri mülkiyete konu olmasını ve bu çeşitten nemalanan kişilerden gelir elde etmek istemesinin neresinde bir tuhaflık var anlayamıyorum. Bugün çiftçiler gerçekten yüksek gelir elde edebilecekleri bir çeşidin tohumuna çok yüksek bedeller ödemeye hazırdırlar. Peki bu çiftçiler tohuma para ödeyecek kadar delimidirler allahaşkına? Düzenleyen zegabon : 15-10-2009 saat 10:33 Neden: Eksik yazı... |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Merhaba. Sn. Mine Pakkaner'in endişelerini paylaşıyorum. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bütün ilerlemelerin anahtarının doğada olduğuna inanıyorum. Bilimadamları ellerindeki gelişmiş laboratuvarlar ile binlerce yıl öncesinden kalma basit bir tohumu yaratamamaktadırlar. Nedenini henüz bilemediğimiz özelliklerinden dolayı, bazı bölgelerdeki eski tohumların çok değerli hale geldiğini emperyal ülkelerin telaşından anlayabiliyoruz. Binlerce yıl yurdumuzda oluşan ve genetiği evrimleşerek, mükemmel hale gelen tohumları çok dikkatli korumalıyız. Çünkü doğal ortamda binlerce yılın sıcak-soğuk ortamına uyum sağlamak için kuvvetlenmiş olan tohumlarımız, diğer ülkelerin tohumlarından daha değerli hale gelmişlerdir. Bizim gibi ülkelerin ellerinde oluşmuş bu değerli tohum birikimini elde etmeye çalışan ülkeler, uluslararası isimler ve sözde amaç altında yeni oluşumlar ortaya çıkarmaktadırlar. Ülkemiz tohumlarının ve genetik çeşitliliğimizin tehlike altında olduğu bir gerçektir. Hatta bir komşumuzun komşusu işi daha da ileri götürmüş ve bir katalog bile hazırlamıştır. Ne yazık ki bu katalogda bulunan birçok çeşit ve tür sadece bizim ülkemizde bulunanlardan oluşmuştur. Bunun ne anlama geldiği ise çok açıktır. Bu tohum firmalarının, şimdiden birçok bürokratı ve milletvekilini maaşa bağladığı söylenmektedir. Ülkemiz tohumculuğunu yabancı kuruluşlara Altın tepside sunacak kanun ve düzenlemelerin yapılması da bu yüzdendir diyenler çoğalmıştır. Elimizdekileri korumanın vakti gelmiş, hatta geçmiştir. Derhal bir düzenleme yapılıp korumaya alınmaları gerekir diye düşünüyorum. Saygılar |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
|
|