agaclar.net

Geri Dön   agaclar.net > Doğaya ve Yaşamınıza Sahip Çıkın > Doğa, Çevre, Ekoloji, Gıda Hukuk ve Politikaları
(https)




Beğeni Düzeni6Beğeniler

Cevapla
 
Bookmark and Share Dış Bağlantılar Konu Araçları Mod Seç
Eski 25-11-2006, 14:39   #1
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Küresel ısınma felaketi kapımızda - 3

Önay Yılmaz / Milliyet

İklim göçlerine hazır olalım!..


İngiltere'de 2003'te yayımlanan bir rapor, 50 yılda meydana gelecek iklim değişikliğinin denizlerin yükselmesi, şiddetli fırtınalar, sellerin yanında, binlerce insanın da hayatına mal olacağını ortaya koyuyor.

Raporda, daha sıcak geçecek yaz ayları yüzünden 30 bin insanın fazladan deri kanseri olacağı, fazladan 10 bin yiyecek zehirlenmesi ve binlerce sıcak çarpması vakası yaşanacağı belirtiliyor. Tabii her şey bununla bitmiyor. Tüm bunların yanında, küresel ısınmanın, dünyadaki göçleri, ülkeler arası anlaşmazlıkları, savaşları ve küresel hastalıkları da artıracağı tahmin ediliyor.
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, senaryolara göre yaptığı değerlendirmede, küresel ısınmanın, ülkemizde de iklim göçlerini hızlandıracağını, ulusal güvenliğimizi tehdit edeceğini ve sağlığımızı etkileyeceğini vurguluyor. Kadıoğlu'nun çalışmasına göre meydana gelebilecek değişimler şöyle şöyle:

Kent-köy arasında göç


Küresel ısınma, göç sorununu da beraberinde getirecek. İster kıyılarda, ister kıyılardan uzakta olsun yakın bir gelecekte milyonlarca insanın, evlerini veya ülkelerini terk edip göçmekten başka bir çaresi kalmayacak. Bu değişim, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de şu an sürüp giden kıtlık, göç ve mülteci sorunlarını artıracak. Türklerin, Orta Asya'dan göç etmelerinin başlıca nedenleri arasında iklim değişikliğine bağlı olarak bölgede ortaya çıkan kuraklık, salgın hastalıklar ve kıtlığın da bulunduğu görülür.

Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli tarafından 2030 yılı için yapılan senaryolara göre, çevresel tahribat nedeniyle milyonlarca insan büyük olasılıkla göç etmeye zorlanacak. Bazı ada ülkeleri toplum ve kültür olarak tümüyle yok olabilecek. Bazı yerlerde yağış şiddetindeki artış göçü tetikleyecek; iklim değişimi köyden kente göçü hızlandıracak. Aynı zamanda iklim değişimi kentlerdeki altyapının çökmesine ve dolayısıyla kentten köye göçe de neden olacak.

İklim savaşları çıkabilir


İklim değişimi, ulusal güvenlikle ilgili sorunları da doğuracak. Senaryolara göre, iklim değişiminden dolayı göçler tetiklenecek ve bunun sonucunda etnik sorunlar ortaya çıkacak veya mevcutlar daha da şiddetlenecek. Su kullanımı üzerinde şiddetli anlaşmazlıklar çıkabilecek. Çevresel ve eğlence amaçlı su ve doğal kaynak kullanımı kısıtlanacak. Bazı ülkelerin ulusal ekonomisi tamamen değişebilecek.
Uzmanlar, tarihin, hava koşullarının sonucunda belirleyici rol oynamış savaşlarla dolu olduğunu, fakat günümüzde değişen iklimin de savaşların sebebi olabileceğini vurguluyor.
Tüm bu nedenlerden dolayı da, Silahlı Kuvvetler'imizin de meteoroloji bilimine bakış açısını değiştirmesi gerekmektedir.

Tropikal hastalıklar artacak


İklimin değişimi ve hava sıcaklığının artması ülkemizde sağlık sorunlarını da ortaya çıkaracak. Sıcak hava dalgaları yaşanacak. Aşırı sıcağın etkisiyle kalp ve başta astım olmak üzere solunum hastalıklarında artış gözlenebilecek. UV-B radyasyonundaki artış, cilt kanserine, göz zedelenmelerindeki artışa neden olabilecek. Böceklerden kaynaklanan enfeksiyonlar, sıtma, sarıhumma, tifüs artabilecek.

Orman yangınları


Kısaca küresel ısınma ve iklim değişimi, ülkemizde sürüp giden kuraklıkları, sayı ve şiddet bakımından artırarak sivrisinek ve tropikal hastalıklarda daha fazla tehlikeler oluşturacak.
İklim değişimiyle yaşanacak kuraklıkla orman yangınları mevsimi daha erken başlayacak. Bu yangınların sayısında artışlar olabilecek. Son yirmi yılın verileri ülkemizdeki tüm orman yangınlarının Muğla, Antalya, İzmir ve Çanakkale gibi sıcak ve kurak bölgelerdeki illerde meydana geldiğini ortaya koyuyor. O nedenle bu bölgelere büyük önem verilmesi gerekiyor.

Su fakiri olacağız


1990 iklim şartlarına göre, Türkiye'de bir yılda kişi başına düşen su miktarı 3070 metreküp. İklim şartlarının değişmeyeceğini kabul etsek bile, sadece nüfus artışı nedeniyle 2050'de Türkiye'de bir yılda kişi başına düşen su miktarı 1240 metreküp olacak. Artan nüfusumuzla bir de küresel iklim değişimi sonucu daha kurak bir iklime sahip olacağımız göz önüne alındığında, 2050'de Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı 700 ile 1910 metreküp arasında olacak. Bu da şu an Kıbrıs adasındaki kişi başına düşen su miktarı kadar. Diğer bir deyişle, değişen iklimi ve artan nüfusuyla Türkiye iyice su yoksulu bir ülke olacak.

Çekirge istilası


Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Türkiye dahil birçok ülke için hava şartlarına bağlı olarak aylık "Çöl Çekirgesi Tahminleri" yapmakta. Bu tahminlere önümüzdeki yıllarda daha fazla ihtiyacımız olacak. Çünkü çekirge sürülerinin geçtiği yerlerde kıtlık oluşmakta ve onlarla doğru mücadele edilmezse insanlar açlıktan ölebilmekte.

Küresel projeler üretiliyor

TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Kimya ve Çevre ile Enerji enstitülerinde, sera gazlarının salınımlarının ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması amacıyla, değişik araştırma projeleri yürütülüyor. Bu enstitülerden yapılan ortak açıklamada şu görüşlere yer verildi:


"Örneğin, iklim modelleri ile yapılan çalışmalar sonucu ülkemizin gelecek 100 yıl içerisinde, daha sıcak ve kurak, daha az üretken ve çölleşme süreçlerine karşı daha fazla eğilimli bir iklim kuşağının etkisi altına girebileceği düşünülmektedir.
Burada özellikle ülkemiz için ileride karşılaşılacak olan sorunların belirlenmesi ve çözüm yöntemleri geliştirilmesi konularında yapılan araştırma faaliyetlerini şöyle sayabiliriz:

Yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları geliştirilmesi, mevcut enerji kaynaklarının daha verimli kullanımı
Geleceğin temiz enerji taşıyıcısı hidrojen teknolojilerine yönelim
Karbondioksit salınımı yaratmayan biyokütle enerji dönüşüm sistemlerinin geliştirilmesi
Fosil kökenli yakıtların daha verimli ve temiz değerlendirilmesi
Termik santralların daha verimli çalıştırılabilmesi ve bunlara alternatif olabilecek yakıt pilli güç santrallarına dönüşüm
Ulaşım sektöründe mevcut içten yanmalı motorlar yerine kullanılabilecek yakıt pili teknolojilerinin geliştirilmesi
Enerji depolama aracı olan bataryalar
Ülkemiz koşullarına uygun hava kalitesi, yönetim stratejileri geliştirilmesi
Temiz üretim teknolojilerinin geliştirilmesi
Sürdürülebilir su yönetimi ve alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi

Çöl tozları yağacak

Prof. Dr. Cemal Saydam, küresel ısınmayla çöl tozlarının ülkemize daha fazla geleceğine dikkat çekerek şöyle diyor:
"Küresel ısınma sürdükçe sahra üzerindeki ısınma da artacak ve olağan rüzgârlarla daha fazla toz atmosfere çıkacak ve uygun yerde soğuk havayla karşılaşınca yağışı tetikleme mekanizmalarını devreye sokacak.
Çöl sınırı kapımıza dayanmış durumda. Küresel ısınmanın etkisini ilk hissedecek olan ülkelerin başında maalesef biz geliyoruz. Ama günlük çekişmeler böyle küresel işleri maalesef bizden uzak tutmakta.
Tek çare, bu işin ne kadar stratejik önemi haiz olduğundan kısaca bahsetmek ve mesela Genelkurmay'ın 'Bu nedir hocam, gel bize bir anlat bakalım' demesini beklemek. Umarım çok geç kalmayız."

'Hastalıklar afetlerle birlikte arttı'

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Çevre Çalışma Grubu'ndan Prof. Dr. Çağatay Güler ve Doç. Dr. Songül A. Vaizoğlu, "Küresel İklim Değişikliği ve Sağlık" konulu araştırmalarında şunları vurguladılar:
"Afetlere bağlı olarak ölümlerde, yaralanmalarda, enfeksiyon hastalıklarında ve bulaşıcı hastalıklarda artış görülmekte; göçler, toplumsal sorunlar ortaya çıkmakta. Dolaylı etkilerin neden olduğu sağlık sorunları arasında, sıtma, dang ateşi, solunum yolları hastalıkları bulunuyor. Su ve gıda kaynaklarının azalması sonucunda da su ve gıdayla bulaşan hastalıklarda da artışlar var. Ayrıca çevresel göçlerin artması, psikolojik sorunlar, toplumsal çatışmalara bağlı çeşitli sağlık sonuçlarını da ortaya çıkarmaktadır. Artan sıcaklık polen mevsiminin uzamasına yol açıyor. Astım gibi alerjik hastalıklar da çoğaltmakta."


Göller kuruyor

Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı raporunda da iklim değişikliğinin önümüzdeki yıllarda Akdeniz'i cehenneme çevireceği vurgulandı. Vakfın araştırmasına göre, şimdiden Türkiye'nin en önemli 13 gölü için tehlike sinyalleri çalmaya başladı. Hatta Amik Gölü'nün kurumasıyla Hatay'ın ikliminin de değiştiği belirtiliyor. Tehlikede olan göller şunlar: Kırşehir Seyfe Gölü Konya'daki Eşmekaya Sazlığı, Hotamış Sazlıkları, Suğla Gölü, Samsam Gölü, Akşehir Gölü, Tuz Gölü, Kayseri Sultansazlığı, Burdur Kestel Gölü, Kahramanmaraş Gavur Gölü, Afyon Eber Gölü, Isparta Beyşehir Gölü.

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Eski 25-11-2006, 14:39   #2
agaclar.net
 
malina's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-04-2004
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 37,245
Galeri: 88
Küresel ısınma felaketi kapımızda - 4

Önay Yılmaz / Milliyet


Türkiye hazır değil


Hazırlanan senaryolara göre Türkiye için durum bu kadar vahim ve önemliyse ne yapmamız gerekiyor? Ülke olarak ne gibi projeler üretiyoruz? Kısaca küresel ısınmaya hazır mıyız? Bilim adamlarına göre bu konuda en azından bazı raporlar var ama henüz politikalar yok.

Yıllardır araştırma yapıp makaleler yayımlayarak ülkemizde afet bilincinin yerleşmesini sağlamaya çalışan bilim adamlarından biri olan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Bizler için gidecek ne başka bir dünya ne de başka bir Türkiye olmadığını unutmamalıyız. Küresel iklim değişimi gerçek bir sorundur ve biz gelecek planlarımızı küresel iklim değişikliğinin sonuçlarını düşünerek yapmalıyız" diyor.

Çalışmalar yetersiz

Küresel iklim değişimi ve küresel ısınmanın büyük doğal afetler olduğunu, çağdaş ülkelerdeki gibi bu afetlerin yaratacağı risklerin düşünülüp onlara karşı hazırlanılması gerektiğini anlatan Kadıoğlu, şunları söylüyor:
"Türkiye'nin bu konuda sağlıklı politikalar geliştirip bunları takip edebilmesi için öncelikle bilim insanlarını harekete geçirip araştırmalara ağırlık vermesi gerekmektedir.

Türkiye'de iklim değişimi çalışmaları daha çok kişisel çabalar ile dar bir çerçevede sürdürülmekte, küresel iklim değişimi sosyo-ekonomik planlarda göz önüne alınmamakta ve Türkiye'nin uluslararası arenadaki haklı tezleri de bilimsel desteklerden yoksun kalmaktadır."

Politikalar belirlenmeli

Doç. Dr. Murat Türkeş de "Küresel ısınma önlenemez ve bugünkü hızıyla sürerse, gelecekte Türkiye'yi hangi koşullar beklemektedir?" sorusunun yanıtının mutlaka verilmesi gerektiğini vurguluyor.
"Türkiye gelecek 100 yıl içerisinde, bugün Kuzey Afrika'da egemen olan daha sıcak ve kurak, daha az üretken ve çölleşme süreçleri ile orman yangınlarına karşı daha fazla eğilimli bir iklim kuşağının etkisi altına girebilecektir" diyen Türkeş, şöyle devam ediyor:

"Türkiye'nin yaklaşan felakete karşı kendisine en uygun politika araçları ile bunların uygulanmasını sağlayacak olan yasal önlemleri, kalkınma hedeflerini, önceliklerini ve gereksinimlerini dikkate alarak bir an önce belirlemesi gerekmektedir."

Yeni teknolojiden yararlanmalı

Türkeş, iklim değişikliğine uyum ve karşı önlemler kapsamında Türkiye için, özetle şu önerilerde bulunuyor:

Artan sera etkisine ve ormanların yok edilmesi gibi insan etkinliklerine bağlanan iklim değişikliğinin, Türkiye'de su kaynakları, kuraklık ve çölleşme üzerindeki olası etkileri sürekli izlenmeli.
Gelecekteki daha sıcak ve kurak koşullar dikkate alınarak, buna uygun tarımsal bitki çeşitleri belirlenmeli.
Sürdürülebilir tarım ve ormancılık ilkeleri uygulanmalı; tarım ve orman arazilerinin amaç dışı kullanımı önlenmeli.
Türkiye tarım bölgeleri, toprak, su ve iklim koşulları dikkate alınarak belirlenmeli ve bölgelere uygun çeşit seçimi yapılmalı ve bunlar geliştirilmeli.
İklim değişikliği ve kuraklık ile öteki hava ve iklim afetlerini de dikkate alan yasal bir tarım sigortası sistemi bir an önce hazırlanmalı ve tarımsal üretim gelişmiş ülkelerde olduğu gibi devlet tarafından desteklenmeli.
Ormanların birer karbon yutağı olduğu da dikkate alınarak, ormanlaştırma, yeniden ormanlaştırma, erozyon kontrolü ve çayır/mera ıslahı için bütçeden yeterli kaynak aktarılmalı.
Doç. Murat Türkeş, dünya ülkeleriyle birlikte Türkiye'nin gelecek 20 yılda sera gazı salınımlarını azaltmak amacıyla yeni bilimsel ve teknolojik olanaklardan yararlanması gerektiğini de söylüyor.

Dünya, Kyoto'dan sonrasını konuşuyor

Açık Radyo Yayın Yönetmeni ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ömer Madra, "Geri döndürülemez felakete ne kadar kaldı?" sorusuna, "Dünyadaki önemli bilim akademilerine, iklimbilimcilere, iktisatçılara, Birleşmiş Milletler'e, düşünce kuruluşlarına göre artık dünyanın beklemeye tahammülü yok" diye yanıt veriyor. Madra'nın görüşleri şöyle:
"Geri dönülmez noktaya varmadan dünyanın kurtarılabilmesi için gerekli teknolojik ve ekonomik olanaklar mevcut; eğer derhal harekete geçebilirsek!

Buzlar altındaki yakıt
Dev petrol, enerji şirketleri ve onlarla işbirliği yapmış görünen birçok lider, 'Bekle ve gör' politikasını savunuyor. Aslında muhteşem kârlar peşinde küresel ısınmaya büyük yatırım yapmaya devam eden dev petrol şirketleri, eriyen Kuzey Buz Denizi'nin altındaki petrol ve doğalgaz yataklarında 'petrole hücum' başlatmak için sıraya girmiş durumda...

Türkiye'de de karar alma mercileri küresel ısınmanın hayatımızın her yönünü etkileyecek en büyük tehlike olduğu, bununla militanca mücadele etmeye hazır oldukları yolunda bir söylem geliştiriyorlar. Ama bir yandan da 'bekle-gör' diyorlar. Dünyada iklim değişikliği konusundaki tek uluslararası anlaşma olan Kyoto Sözleşmesi'ni (sanayileşmiş ülkelerin karbondioksit salınımını 1990 yılı seviyesine göre, sadece yüzde 5 indirmesini öngören protokol) imzalayıp onaylamanın da elbet zamanı geleceğini, Türkiye'nin menfaatleri neyse ona göre hareket edileceğini söylüyorlar. Doğru bilgi vermiyorlar bize. Kyoto Sözleşmesi'ni dünyadaki 190 küsur ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden 168'inin imzaladığını söylemiyorlar...
İklim yıkımının önde gelen iki zengin ülkesi ABD ile Avustralya ve onların peşinden gittiği görülen Türkiye gibi birkaç ülke dışında, kimse kalmamış... İklimi yıkıma uğratan sera gazlarının atmosfere salımında son 15 yıldaki en büyük artış rekorunun yüzde 73'e yakın bir oranla Türkiye'de olduğu da pek söylenmiyor.

'Masum ülkelerden biriyiz'
Bakan, 'Biz Türkiye olarak karbondioksit salınımlarında dünyadaki en masum ülkelerden biriyiz' diyor. Türkiye'nin kendisine bir 'yol haritası' çizdiğini, küresel iklim değişikliğiyle ilgili tüm senaryolarda üzerine düşeni son derece hassas projektörler altında incelemeye aldığını, atıklarla ilgili olarak 2014'e kadar eylem planını önüne koyduğunu söylüyor.
Ama bütün bunlara bir anlam vermek çok zor! Kyoto Sözleşmesi'ne Türkiye'nin 2014'te veya AB üyeliği gerçekleştiğinde taraf olması imkânsız. Çünkü, Kyoto Sözleşmesi zaten 2012'de işlevini bitirmiş ve yürürlükten kalkmış olacak! Şu sıra, Kyoto sonrasında ne yapılacağı tartışılıyor!.."

Bakan Pepe: Hazırlanıyoruz

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, küresel ısınma konusunda Türkiye'nin 1. İklim Değişikliği Ulusal Raporu ile kendisine yol haritası çizdiğini, enerjiyi verimli kullanmakla hem hava kirliliğini hem de sera gazları emisyonlarının azalacağını belirtiyor.
Türkiye'nin güneş, termal, rüzgâr enerjisini yeterince kullanamadığını vurgulayan Pepe, "Temiz enerjiye ihtiyaç hızla artıyor. Türkiye, bu alanda üniversiteleriyle, özel sektörüyle çok ciddi bir çalışma hazırlığı içinde" diyor.
Türkiye'nin karbondioksit salınımlarında dünyadaki en masum ülkelerden biri olduğunu söyleyen Pepe, "Biz, yeni Çevre Yasası'yla karbondioksit salınımlarında çok önemli bir yeri olan metan gazlarının kaynağı katı atıklarla ilgili çok ciddi eylem planı ortaya koyduk. Bu planla Türkiye kendisini adeta programlama, sınırlama durumuna getirdi. Türkiye bu atıklarla ilgili olarak 2014'e kadar eylem planı koydu önüne" diye ekliyor.

'Kyoto Sözleşmesi'
Türkiye'nin şu anda Kyoto Sözleşmesi'ne taraf olmasının mümkün olmadığını belirten Pepe, şöyle devam ediyor:
"Türkiye, bu raporla Kyoto'ya doğru giden güzergâhta kendisi kendi planlarını yapıyor. Türkiye'nin, AB üyesi olmadan Kyoto'ya taraf olabilecek noktaya geleceğini bugün zannetmiyoruz. Ama böyle bir kararı da yalnızca bizim bakanlığımız alamaz. Çünkü bu karar, endüstri alanı dahil tüm mekanizmaları fazlasıyla ilgilendiriyor."
Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri, İklim Değişikliği 1. Ulusal taslak raporunun, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekreteryası'na gönderileceğini vurguladılar.

Hiçbir çalışma yok

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Mustafa Diren, iklim değişikliğinin ülkemiz üzerindeki etkileriyle ilgili bugüne kadar söylenenlerin sadece yabancı araştırma sonuçlarından ibaret olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:
"Emisyon verilerimiz dahi yok. Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan birincil enerji üretimi 2005-2020 dönemi projeksiyonlarında, fosil kaynakların kullanılacak olması nedeniyle karbondioksit emisyonlarında yüzde 300'lere varacak artışlar öngörülmekte. Buna karşılık enerji, sanayi ve ulaşımda yüzde 80'lere varan ölçüde fosil kaynaklara bağımlı olan ülkemizde, orta vadede bu durumu değiştirecek yönde alternatif politikalar konusunda bir girişim görülmemekte. İklim değişikliği sonucunda ülkemiz yarı kurak iklimden kurak iklime kayacaktır. Ancak şu ana kadar tarım ve su kaynakları için yeni durumu gösterebilecek bir model çalışması da yapılmamıştır."

kaynak

malina Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön
Cevapla


Gönderme Kuralları
Yeni konu gönderemezsiniz
Konulara yanıt veremezsiniz
Ek dosya yükleyemezsiniz
Kendi gönderilerinizi düzenleyemezsiniz

BB code Açık
Smilies Açık
[IMG] Kodu Açık
HTML Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Forum saati Türkiye saatine göredir. GMT +2. Şu an saat: 22:26.
(Türkiye için GMT +2 seçilmelidir.)


Forum vBulletin Version 3.8.5 Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
agaclar.net © 2004 - 2025