![]() |
|
|
![]() |
#2 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 23-10-2006
Şehir: ANKARA
Mesajlar: 937
|
Bende tam tersi oldu 1 senedir hemen hemen her ay benjamin çaldım.Her türlü şekilde tutturmayı denedim sera yöntemini de denedim burada söylenen her şeyi denedim ama nafile tık yok.Çaldığım anaçlar ise daha bir güzelleşmiş serpilmiş. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#3 |
agaclar.net
|
![]() Sapının olduğu kısım tersi ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#4 |
Ağaç Dostu
|
Bakış açımız bizim yemeklere tepkimizi belirliyor. Bal yiyorsanız, nasıl elde edildiğini de biliyorsunuzdur. Himç kimse buda nereden çıktı demiyor. Değil mi? Bize göre normal, Çin de iken alışveriş merkezi içinde çekirdek fıstık satıcılarımız gibi çeşit çeşit çekirge kuruyemişleri! satan satıcılar vardı. Onlarda bu çekirgeleri bizim kabak çekirdeği yediğimiz gibi külahlara koyarak dolaşırken yiyorlardı. Hadi, gelin, boğaza karşı tuzlu, çifte kavrulmuş çekirge partisi yapalım. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#5 |
Ağaç Dostu
|
Halk İnanışları ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() http://www.muskulekoyu.com |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#6 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 04-12-2006
Şehir: eskişehir
Mesajlar: 10
|
Mum çiçeğinin yetiştiği evdeki evlenmemiş kızların bahtını kapatacağı ve evlenmelerine engel olacağı gibi saçma bir söylenti duymuştum. Ne isterler bu güzel kokulu çiçekten anlamam ki...Bu söylenti yüzünden bir tanıdığım evindeki balkonu saran büyüleyici mum çiçeğini atmıştı. Sonuç mu: İşe yaramadı, olan çiçeğe oldu ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#7 |
Ağaç Dostu
|
Gece Yasemini - Yalnız Gece Açan, Gün Aydınlanırken Dökülen Mis Kokulu Çiçekler
Kusuruma bakmayın lütfen; zira hurafe değil ama efsane bu anlatacağım. Gece Yasemini (Nyctanthes arbor-tristis, Arbor Tristis, Sad tree, Night Jasmine, Parijat) Şu bağlantıda da göreceğiniz üzere Güney Asya, Hindistan kökenli olan, mis kokulu çiçeklerini sadece geceleri açan ve sabah gün doğmadan döken bu ağaç üzerine şöyle bir aşk efsanesi kurulmuş: Parijataka adında bir prenses varmış... Prenses güneşe aşık olmuş, ama güneş prensesi terk etmiş. Terkedilen prenses intihar etmiş. Öldüğü yerde küllerinin arasından bir ağaç filizlenmiş... Kendini terk eden sevgilisini görmeye dayanamayan ağaç sadece geceleri çiçek açarmış ve gün ağarırken gözyaşı misali tüm çiçeklerini dökermiş. Mitolojide ise, bu ağaç Tanrı Krishna tarafından dünyaya gönderilmiş bir ağaçmış... Krishna'nın eşleri Satyabhama ile Rukmini arasında bu ağaç uğruna kavga çıkmış... Bunu çözmek için de Tanrı Krishna, ağacı Satyabhama'nın bahçesinde öyle bir yere dikmiş ki ağaç çiçeklendiğinde çiçekleri Rukmini'nin bahçesine dökülürmüş. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#8 |
Ağaç Dostu
|
Bir arkadaşım anlattı Denizanasını alıp evde suya koyuyormuşsunuz Her gün üzerine bir miktar çay ekliyormuşsunuz Sonra bu denizanası yavruluyormuş 9 tane olunca bunu birilerine dağıtıyormuşsun ve dileğin oluyormuş ![]() Bunları kimim, nasıl uydurduğuna şaştım kaldım. Bu nasıl bir hayal gücüdür. Haklısınız, yeşil olmadı ama yine de doğa ile ilgili...(ya da yeşil çay döküyor olabilirler...) |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#9 |
Ağaç Dostu
|
Kabus olmalı. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#10 |
Ağaç Dostu
|
Bunların içinde saçma sapan olanlar da vardır, gerçek payı olanlar da. Asl olan, bu sözlerin hangi şartlar altında, nerede söylendiği. Çalınan çiçek tutar, sözü, çiçek hırsızlarının kendilerini avutmak için uydurdukları bir söz olsa gerek. Hırsızlık, hırsızlıktır, ne çalındığı değil, bir şeyin çalınmış olması fiili önemlidir. Kötü bir fiil. ![]() İncir ağacı için yorumlar yapılmış, fazla söze gerek yok. Çamın dökülen ibreleri, toprağı keçeleştirdiği için altında hayat olmuyor. Her evin tırşığı yenmez, güzel bir söz. Teşekkürler didemnaz. Çocuk doğunca ağaç dikmek, çok güzel bir düşünce ve uygulama. Ekonomik manası var. Nazar değmesi haktır. Kur'anda yeri vardır. Nazarı değen kişinin gözlerinden çıkan bazı şualar, canlıları etkiliyormuş. Radyo ve benzeri cihazlar keşfedilmeden önce elektromanyetik dalgaları kime anlatabilirdik? Bazen de hurafe gibi veya aslı olmadan günah diye adlandırılan şeyler, insanı koruyor, şöyle ki: Geçen yıllarda güneş tutulması olmuş, bütün dünya, sakın güneşe çıplak gözle bakmayın, gözleriniz kalıcı zarar görür diye feryat etmişti. Bunlar kültür seviyesi yüksek toplumlardı. Adını hatırlamıyorum bir yerde de büyücü veya eşdeğeri çıkmış, güneş tutulduğunda ona bakan hamile kadınlar çocuklarını düşürür, erkekler bilmem ne olur, buyurmuş. İleri denen ülkelerin vatandaşları arasında bu alay konusu olmuştu. Tutulma gerçekleşip, aradan bir hafta geçtikten sonra gelen istatistik, o ileri ülkelerde yüzde (mesela) 3-5 oranında kişinin ikazlara aldırmadan güneşe bakıp, retina zararlarına uğradığı ama o büyücünün ülkesinde güneşe bakanların sayısının, yok denecek kadar az olduğuydu. İbretlik olaylar yaşanıyor dünyamızda. ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#11 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-03-2006
Mesajlar: 179
|
Alıntı:
![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#12 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 05-05-2006
Şehir: samsun
Mesajlar: 77
|
Her ne kadar güncelliğini yitirmiş olsa da toplum içerisinde bitkilerle ilgili pekçok hurafevari laflara rastlandığı için cevap yazmak ihtiyacı duydum;asla bir bitki uğursuz falan olamaz ancak toplumumuzda bazı konulara dikkat çekmek için caydırıcı ve hurafevari şeyler söylenir.Mesela binaların temeline zarar verdiği için ev yakınlarına incir,ceviz,kavak vsgibi ağaçların dikilmesini engellemek için bu tip uydurmalar söylenmiş.Fakat bunların gerçek sebepleri ortaya çıktıkça bu hurafeler de ortadan kalkmaktadır. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#13 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 02-02-2007
Şehir: İZMİR
Mesajlar: 40
|
Bir kadın hamile olduğu dönemde sahibinden izinsiz bir meyve alır ve bu meyve hamile kadının vücudunun neresine değerse, aşırılan bu meyvenin vücuda değdiği yerde bu meyvenin şeklinde ben çıkarmış çocukta.Bizim oralarda masumane bi şekilde bilerek yapar bun bazı hamile bayanlar ve çocuklarının nerelerinde ben çıkmasını istiyorlarsa oralara sürerler çalıntı meyve **** çiçeği ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#14 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
10 yaşından itibaren, yavaş yavaş kayboldu. Ama hala, çilek zamanı bir miktar belirir. ![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#15 |
melek
Giriş Tarihi: 20-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 97
|
Saçına bir kekik dalı takan kadının askta sanslı olacagına inanılırmış. Benimde küçük bir kekik torbam var kolye şeklinde. Ayrıca kekik dalını yanında tasıyan kisi, korkularından, hastalıklarından ve karabasanlardan kurtulurmuş. Birde sarımsak var bildiğim vampirleri kovan ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#16 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#17 |
melek
Giriş Tarihi: 20-03-2007
Şehir: istanbul
Mesajlar: 97
|
Kesinlikle yanımda taşıyorum sarımsağı da ![]() Aslında iyi fikirde denebilir. Sarımsaktan bir kolye yapmışım ve takıyorum, bir düşünsenize çevremdekilerin halini ![]() |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#18 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-03-2007
Şehir: Bursa
Mesajlar: 162
|
![]() Eskiden oduncular yaşlı ağaçları kesmek için ormana giderken baltanın ağzını bir kumaş parçasıyla sıkıca örterlermiş. Neden biliyor muydunuz? Çünkü ağaçların bizim bilmediğimiz yaşama gücü,oduncunun elinde o kesici aleti görünce korkudan bir salgı salgılarmış,bu salgı genç fidanların özsuyunu zehire dönüştürürmüş. "Yaprağın dili"-Prof.Dr.Necmettin ÇEPEL |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#19 |
Ağaç Dostu
|
Benzer şekilde okuduğum bir yerde (Bilim Teknik Dergisi idi sanırım) yapılan bir deneyde aynı tür salon bitkilerinden oluşan bir grup bitkiye elektrodlar ve ortamdaki değişiklikleri ölçebilecek hassas ölçü aletleri bağlanıyor, daha sonra ortadaki bitkiyi işkence yöntemi ile (dallarını, yapraklarını, teker teker ve parçalamak suretiyle) öldürüyorlar. Sinirleri olmadığı varsayılan bitkilerin tamamının insan kulağının duyamayacağı frekanslarda çığlıklar attıkları (belki aman dileyip, yardım istedikleri) ölçülüyor. Bu verilerden sonra deneyi sonlandırmayıp, devam ediyorlar ve teşhis yüzleştirme şeklinde şahit bitkilerin önünden farklı insanları belirli aralıklar ile geçiriyorlar. Sonuç mu? Masum (!?) insanlar geçerken değişim ölçülmüyor, fakat katil geçerken, cinayet esnasındakine benzeyen ve çok net ayırdedilen değişiklikler oluyor. Saygılar... gece yerin kulağı var da, bitkilerin duyuları olamaz mı yani diyen forum üyesi... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#20 |
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 09-09-2009
Şehir: Boston
Mesajlar: 4
|
[QUOTE=gece;98572]Benzer şekilde okuduğum bir yerde (Bilim Teknik Dergisi idi sanırım) yapılan bir deneyde aynı tür salon bitkilerinden oluşan bir grup bitkiye elektrodlar ve ortamdaki değişiklikleri ölçebilecek hassas ölçü aletleri bağlanıyor, daha sonra ortadaki bitkiyi işkence yöntemi ile (dallarını, yapraklarını, teker teker ve parçalamak suretiyle) öldürüyorlar. Sinirleri olmadığı varsayılan bitkilerin tamamının insan kulağının duyamayacağı frekanslarda çığlıklar attıkları (belki aman dileyip, yardım istedikleri) ölçülüyor. -------- Evet Sayin Gece: Bende ayni konuyu, bitkilerin hisleri oldugunu ve cesitli sekillerde reaksiyon verdiklerini asagidaki kitapta okumustum. Ilginc bir kitapti. "The Intention Experiment: Using Your Thoughts to Change Your Life and the World by Lynne McTaggart" Ebru |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#21 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-05-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 199
|
Ayının biri kış uykusundan uyanır uyanmaz, yiyecek birşeyler aramaya başlamış. Bilen bilir, kızılcık ağacı en erken çiçek açan meyvedir. Ayı da kızılcık ağacını açmış görünce hemen dibine uzanmış. Beklemiş beklemiş beklemiş... Bütün ağaçlar meyve dökmüş kızılcık anca yaz sonunda olgunlaşabilmiş. Ayıda sinirlenmiş ağacın tepesini kırıp atmış. O sebeple kızılıcık ağaçları kısa boylu olurlarmış efendim. Öyle der büyüklerimiz. ![]() Ayrıca ocağına incir ağacı dikmek sözünün de kökeni hakkında bir bilgimi paylaşayım. Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Bakımsız, viran evler, eski binalar, surlar, hep incir ağaçları kaplıdır. bu sebeple ocağına incir ağacı ekmek, ocağımı söndürdün, evimi harabeye çevirdin gibi bir anlamı vardır ki incir ağacının uğursuzluğu söz konusu değil burda. Sadece kökleri çok kuvvetli olduğu için koskoca sur duvarlarını bile çatlatabilmektedir icabında. İncir ağacından düşen sakatlanır Vişne ağacından düşen hastalanır diye de duymuşluğum vardır. Atalarımız bu tip sözleri, laf anlatamadıkları çoluk çocuğu korkutup, kazadan korumaya çalışmak için uydurmuş olmalı. Zira incir hem çok kaygan ve kırılgan bir ağaç. Vişne ise bence daha kötü. Sapasağlam dediğin dal, hiç anlamadan kağıt gibi yırtılıveriyor budak kısımlarından. Ağaca mı üzülürsün kırılan bacağına mı... |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#23 | |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 10-05-2010
Şehir: İstanbul-Çekmeköy
Mesajlar: 427
|
Alıntı:
![]() Bu yorumdan sonra konuyla ilgili eklemeler sona ermiş aylardır. Yorumun etkisinde mi kalındı acaba ![]() Halk söylencelerine, efsanelerine, masallarına baştan hurafe denmesi zaten yanlış bence. Çoğu örnekte görüldüğü gibi bu sözlerin mesnetsiz olmadığı da ortadayken. İncir ağacı, ceviz vs. örneklerde çok açık değil mi bu bitkilerin doğal etkileri nedeniyle bu söylentilerin oluşması? Başta uyarı amaçlı söylenmiş şeyler(bu bitkilerin dal kırılganlığı, zehirli olması, rehavet yaratması, köklerin evi bile çatlatması vb. özellikler) zamanla çeşitli hikayelere, sözlere dönüşebilir. Bundan doğal ne olabilir. Kırsal kesimde belki mesnetsiz hurafeler de olabilir ama bu söylencelere, deneyimlere kulak tıkanmasını söylemek de bir çeşit hurafe değil mi? Sonuçta, asırlardır büyükten küçüğe aktarılmış deneyimlere hurafe deyip küçümsemek de bir nevi şehirli, modern zaman cehaletidir bence. Hem hurafe bile olsa ne olmuş yahu ![]() ![]() ![]() Bu konuda duyumları olanlar lütfen paylaşmaya devam etsinler. |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#24 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 25-09-2006
Şehir: Adana
Mesajlar: 407
|
Merhaba, söyleşiye ben de katılayım: Dizimden aşağıda, görünüşü çok güzel, iri zeytin büyüklüğünde, bir "ben" var(kabartı şeklinde değil). Yıllarca "annen hamileyken zeytin ya da böğürtlen çalmış" dedi görenler. Çocukken üstünde düşünmemiştim. Sonraları bunun "bir araya gelen renkli deri hücreleri" olduğunu öğrendim. Bana göre doğru bir düşünceydi. Ebeveyn açısından, ülkemizde yaşayan birçok kişi gibi, karışık genler taşıyorum. Baba tarafı Mısırlı (yani Afrika), Ana tarafı Kürt kökenli olunca dizimin tam altında onlardan bir parça bir araya gelmiş işte. (Uzun bir süre de böyle düşünmeye devam ettim.) Annemin babası 97 yaşında öldü. Erkek kardeşim dedemizin cenazesi yıkanırken, koşarak gusulhaneden dışarı çıktı, yanıma geldi "abla, beninin nereden geldiğini öğrendim. Dedemin poposunda da aynı renk ve büyüklükte ben var" dedi.Sonrası mı? Sonra yıllarca onun alayından kurtulamadım gitti. Bu da böyle bir öykü işte. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#25 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 01-01-2007
Şehir: Konak/İzmir
Mesajlar: 272
|
Ananem cuma günleri çiçeklerin saksıları değiştirilmez der. Yoksa çiçek yeni saksısına yaşayamazmış,ölürmüş. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#27 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#28 |
Ağaç Dostu
|
Ananem söylerdi soğan ve sarımsağın kabuğu yerlere atılırsa evde yedi yıl kıtlık olurmuş.. (herhalde ablam sofrayı bahçeye değilde çöpe silkelesin diye söylüyordu ![]() Düzenleyen Penelophe : 05-05-2007 saat 22:46 Neden: yazım hatası |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#29 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
![]() |
|
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
#30 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 25-09-2006
Şehir: Adana
Mesajlar: 407
|
"URASA YAPMAK" Yıllar önce bir Ankara yolculuğu sırasında bir yakınıma konuk olmuştum. Ev sahibi bir-iki saat uyumamı önerdiğinde kabul ettim. Salonda, pencereye dik konumda, iki divan vardı, birisi hazırlandı. Pencere çeşitli boy ve genişlikte saksılarla kaplıydı. Açıkçası hiçbirine dikkat edemeyecek kadar yorgundum. Hemen uyudum. Ne kadar zaman sonra idi, hatırlamıyorum. "Öldüreceğim onu" diyen bir sesle gözlerimi açtığımda karşımda elinde kocaman bir bıçakla üstüme gelen bir kadın gördüm. Kadın devamlı bağırıyor, ev sahibim onu durdurmaya çalışıyordu. Korkudan donup kalmıştım. Kimdi bu kadın, neden beni öldürmek istiyordu? Ben neredeydim? Sisler arasından çıktığımda durumumu farkettiler, bir an durdular. Ev sahibi telaşla yanıma geldi "korkma, urasa yapıyoruz" dedi. Kadın bıçağı masa üzerine bırakınca soluğum düzenleşti, rahatladım. Ama "urasa" ne demekti? Acaba eve ilk kez gelen birine yapılan "hoş geldin "merasimi miydi? Böyleyse olmaz olsun diye düşündüğümü net hatırlıyorum. Kalbim duracaktı neredeyse. Sonra konuyu açıkladılar. Çiçek açması gereken bitkiler açmadığında, korkutulunca açarlarmış. Bu, bildiğim bir şeydi ama böylesini duymamıştım. Zaman zaman ben de çiçeklerimi tehdit(!) ederdim, onlar da açarlardı. Belki de yaşadığım korku, çiçeklerimin intikamıydı. Kim bilir? Bu da böyle bir öykü işte. |
![]() |
![]() ![]() |
![]() |
Konu Araçları | |
Mod Seç | |
|
|