![]() |
|
|
|
|
|
#1 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-09-2007
Şehir: Aydın
Mesajlar: 201
|
Selam Zenfree,Sevilay, goygoyen,M.Sema, Öyküyü ilk okuduğumda gözyaşlarımın süzüldüğünü farkettim içimin burukluğu ile. Öykünün insanın yüreğine işleyen bir iletisi var. Okuyup, beğendiğiniz için ben teşekkür ediyorum. Sizlerin de güzel, sevecen yüreklerinize sağlık. İyi ki bu güzel siteye ulaşmışım, iyi ki... Sevgiler. |
|
|
|
|
|
#2 |
|
Yeni Üye
Giriş Tarihi: 19-08-2007
Şehir: bursa
Mesajlar: 5
|
![]() ![]() ![]() ![]() |
|
|
|
|
|
#3 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-09-2007
Şehir: Aydın
Mesajlar: 201
|
Karadut Efsanesi Bir zamanlar birbirlerine aşık iki genç vardı. Kızın adi Tipse delikanlının ki ise Piremus idi. Bunlar yan yana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi. Fakat aileleri görüşmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardı. İki evin arasında gizli bir çatlak vardı aileleri bunu bilmezler onlar da geceleri burada buluşur, o aradan birbirlerine seslerini duyurur aşklarını dile getirirlerdi. Bir gece ormandaki ağacın altında buluşmaya karar verdiler. Tispe ağaca Piremus'dan önce varmıştı. Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi. Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarbını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tipse'nin eşarbını parçalıyordu. O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Tipse'yi öldürerek yediğiydi. Tispe'siz yaşayamazdı. Aklından geçen sadece aşkı uğruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü. Tispe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti. Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti. Piremus'un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe'nin düşürdüğü eşarbını tutuyordu. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı. Bir an mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmişti. Ve onun öldüğünü düşünen Piremus aşkı uğruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile düşünmeden hançeri aldı ve göğsüne götürdü. Onların aşkı ölesiye bir aşktı ve ölüm bile onları ayıramazdı. Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hançeri sapladı. Birden vücudu Piremus'un bedeninin üstüne yığıldı. O anda Tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı Onların aşkına adadılar. Piremus'un kanını bu ağacın meyvelerine, Tispe'nin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına verdiler. O günden beri karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini, (Piremus'un kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Tispe'nin gözyaşları) temizler.. (Bilir misiniz dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz, ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin gittiğini göreceksiniz. __________________ Sevgiyle kalın Ağaç Dostları. |
|
|
|
|
|
#5 |
|
Ağaç Dostu
|
Sevgili Kırçiçekleri, http://www.agaclar.net/forum/showthread.php?t=4780 başlığını görmüş müydünüz? ![]() |
|
|
|
|
|
#6 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-09-2007
Şehir: Aydın
Mesajlar: 201
|
Sayın Todor, Site o denli geniş ve güzel içeriğe sahip ki her bölümü hakkı ile gezemedim ble henüz. Verdiğiniz başlığı da görmemişim . Bağışlayın. Bu öykü çok hoşuma gittiği için paylaşmak istemiştim. Tekrarlamak, kirlilik yaratmak istemem. O bölümde olan bir anlatıyı yazmış olmam benim dikkatsizliğim. Silebilirsiniz bu bölümden. Saygılar. |
|
|
|
|
|
#7 |
|
Kaybettik, Allah rahmet eylesin
|
Dün arkadaşım kestane ağacıyla ilgili bir batıl inanç anlattı. Bahçedeki kestane meyve vermeden evden biri ölürmüş dedi. Güzelim, beş yaşındaki kestaneyi kesmeyi düşünüyorlarmış. "Kestane olmadığı halde, evden ölü çıkmasını neye bağlıyorlar" dedim ben de. |
|
|
|
|
|
#8 |
|
-
|
Allah kelimesinin açılımındaki Arapça harflerin sayısal ebced hesabındaki değeri (66) ve Lale kelimesinin de Arapça açılındaki sayısal ebced değeri (66) olduğu için... Mazhar-ı ism-i Celal olmasa lale Bulamazdı bu kadar rütbe-i vala lale........ Tabip Aşki Mehmed Efendi.... |
|
|
|
|
|
#11 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 04-08-2007
Şehir: denizli
Mesajlar: 113
|
Sevgili Lerdemir,benim müşterilerden biri üstten döktüğünü va ayvaların çok olduğunu söylemişti ama Konya'da henüz bunları doğrular bir görüntü yok |
|
|
|
|
|
#12 |
|
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 13-08-2008
Şehir: KAYSERİ
Mesajlar: 56
|
soğan ekerken yellenilirse soğanın acı olacağı söylenir ![]() |
|
|
|
|
|
#16 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
![]() ve de doğru bir söz ... ...güzel şeylere hak edenler değil güçlü olanlar sahip olur... |
|
|
|
|
|
|
#18 |
|
Ağaç Dostu
|
Rahmetli babaannem anlatırdı: Yahya peygamber kendisini öldürmek isteyenlerden kaçıp kavak ağacının oyuğuna sığınmış. Keklikte: " Kavakta kavakta kavakta." diye öterek Yahya Peygamberin yerini zalimlere öğretmiş. Kavağı ortadan keserek peygamberi de şehit etmişler. Bu hurafeden hareketle rahmetli ne kavak ağacını; ne de kekliği severdi. |
|
|
|
|
|
#19 | |
|
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
|
|
|
|
|
|
|
#22 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-09-2007
Şehir: Samsun
Mesajlar: 375
|
Urdunlu asker bir arkadasim anlatmisti. Bir hadiste bir agactan bahsediliyormus, simdi internette arastirdim garkad diye bir agac. Kiyamet gununden once muslumanlar ve yahudiler savasacaklarmis. Bu savasta daglar taslar soze gelip " benim arkamda saklanan bir yahudi var, gelin katledin " diyecekmis. Bir tek bu agac sesini cikartmayacakmis. Arkadasimin demesine gore,bu yuzden yahudiler butun askeri bolgelere bu agaclardan dikiyorlarmis. Burada yesili her iki anlamda da dusunebilirsiniz =)))) |
|
|
|
|
|
#24 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 07-01-2009
Şehir: MARMARİS
Mesajlar: 970
|
Çok ilginç bir konu. |
|
|
|
|
|
#25 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 12-09-2007
Şehir: Rize- Şanlıurfa
Mesajlar: 303
|
Bence çok da eğlenceli bir konu. Küçük bir katkı da benden. Eskiden köyümüzde mısır hasadı yapldığında, mısırlar soyulup asılmak üzere hazırlanırken yapışık ikili olanlar bereket diye ayrılarak evlere aslılır, bütün sene asılı dururdu, taa ki yeni bereket gelene kadar... |
|
|
|
|
|
#26 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 14-03-2009
Şehir: Tekirdağ
Mesajlar: 288
|
Narın bolluk, bereket ve refahın sembolü olduğu söylenir. Mitolojide adı çok geçer. Ben de iki senedir yeni yıl akşamı saat 24:00'da kapının önünde nar patlatıyorum. ![]() Narı bir poşet içine koyup kapının önünde yere çarpıyoruz. Çok eğlenceli oluyor. Eğer apartman dairesi değil de, müstakil bir evse dış kapının önünde yapılması daha iyi olur. Daha önce biryerde okumuştum. Şimdi baktığımda kaynağı Yunan Mitolojisi deniyor. |
|
|
|
|
|
#27 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 22-11-2010
Şehir: İstanbul-Balıkesir
Mesajlar: 1,736
|
Küçükken dedem narın tanelerini dökmeden hepsini yersen sevap kazanırsın derdi ![]() |
|
|
|
|
|
#28 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 29-12-2009
Şehir: Denizli
Mesajlar: 493
|
''Ceviz ağacı altına yatanı şeytanlar çarpar'' cevizde bulunan bir maddenin etkisinden dolayı insanın kafası güzel olur atalar ne demişse doğru demiş. |
|
|
|
|
|
#29 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-01-2010
Şehir: Antalya
Mesajlar: 314
|
"Armudun iyisini ayılar yer" çok doğru bir atasözü. Karadeniz'in yüksekdağ köylerinden bir arkadaşım anlatmıştı. Evleri iki katlı ve yakınında büyük armut ağaçları varmış. Armutlar olduğunda ayılar kendilerinden beklenmeyen bir çeviklikle ağaca tırmanır ve en uçta bulunan güzel armutların bulunduğu dalları kırar ve aşağıya atarmış. Sonrada aşağıya iner, oturur ve aşağıya attıkları dallardaki en iyi armutları yerlermiş. Arkadaşım bu gerçeği dolunayda evlerinin penceresinden izlemiş. |
|
|
|
|
|
#30 |
|
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-01-2010
Şehir: Antalya
Mesajlar: 314
|
YILSONU YAKLAŞIYOR, TEKRAR HATIRLAMAKTA YARAR VAR... ÇAM SÜSLEME GELENEĞİ Hıristiyanların İsa'nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır. Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. Türkler'de güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralıkta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar. Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı NARDUGAN (nar=güneş, tugan, dugan=doğan) Doğan güneş. Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş. Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş. Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş. Bu olayın Türkler'den Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunlar'ın Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor. İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok. "Doğum, güneşin yeniden doğuşu" Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ |
|
|
|
![]() |
|
|