15-05-2008, 23:48 | #1 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-05-2008
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 132
|
Yurt Dışına Kaçırılan Türlerimiz
YURT DIŞINA KAÇIRILAN TÜRLERİMİZ Ülkemiz coğrafi konumu nedeniyle siyasal alanda olduğu gibi, canlı türleriyle de yabancıların ilgisini çekmektedir. Vaktiyle Bergama’daki koskoca Zeus Sunağı’nı aşırmayı başaran Avrupalılar, fırsat buldukça canlı türlerimize de aynı açgözlülükle yaklaşmaktadır. Bunu yaparken de Türkiye’deki yasal boşluklardan ya da ilgisizlikten yararlanıyorlar. Bu yazımda, ekonomik değeri nedeniyle yurt dışına kaçırılan bazı bitki ve hayvanlarımıza örnekler vereceğim. Soğanlı bitkilerimizden kardelen, lale ve orkide türleri bir dönem yoğun olarak yurt dışına kaçırılmıştır. Süs bitkisi veya gıda maddesi olarak kullanılan bu türler tabiatta tükenme noktasına gelince duruma el konulmuştur. Son yıllarda bilim adamlarımız bu türleri, kültüre alarak yetiştirme ve ihraç etmeye yönelik çalışmalar yapıyorlar. Afyon çevresinde orkidelere “köpek soğanı” deniyor. Bazı vatandaşlarımız bunların yumrularını toplayıp, Burdur-Bucak’tan gelen alıcılara satıyorlar. Hopa engereği yurdumuzda sadece Hopa civarında yaşayan zehirli bir yılandır. Derilerinin değerli olmasından dolayı yabancı turistler ve aracılar yardımıyla yurt dışına kaçırılmıştır. Konu basına yansımış ve Türkiye 1989 yılında Avrupa Konseyi tarafından, bakanlık düzeyinde uyarılmıştır. Yine Baran engereği denilen ve Eskişehir civarında nadiren görülen bir yılan türüne ait üç örnek, 1994 yılında kaçırılırken Kapıkule Gümrüğü’nde yakalanmıştır. Bu yılanlara da el konulmuştur. Apollo kelebekleri, dağlık kesimlerde yaşayan ve çok ender rastlanan türlerdir. Bursa-Uludağ’da vardır. (İlimizdeki Sultandağları’nda da tespit edilmiştir.) Bu yüzden dışarıdan gelen kelebek koleksiyoncuları tarafından toplanıp götürülmektedir. Bombus arıları seracılıkta kullanılan tüylü bir arı çeşididir. Belçika ve Hollanda gibi ülkeler, yakın geçmişte ülkemizden bolca bu arılardan götürmüşler; laboratuarda ürettiklerini iddia eden bazı firmalar da buna aracı olmuştur. Aslında bu arılar Muğla’nın köylerinden para karşılığında toplatılmıştır. Yetkililer bu talana son vermiştir. Kaçırılan türlerimize genellikle uzmanlık alanlarına giren bilim adamları sahip çıkmaktadır. Oysa bu konuda hepimiz duyarlı olmalıyız. Benzeri bir durumla karşılaştığımızda da yetkilileri uyarmamız gerekir. |
19-05-2008, 02:15 | #2 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 18-05-2008
Şehir: New York
Mesajlar: 32
|
Simdi bunu tohumlar icin yasal yolla yapmaya calisiyorlar. Sadece Turkiye degil bir cok ulkenin derdi. Diger Balkan ulkeleri, Brezilya, Irak son kurbanlardan. Tohum kanunu cikardilar. Turk tohum sirketlerine ortak oldular, gizlice icden yonetiyorlar. Bir de saka sandim, tohum toplama yarismasi baslatmislar. Zavalli halki kandirip tohum hazinesini millet kendi eli ile bu kacakcilara teslim edecek. |
11-06-2008, 13:51 | #3 |
Ağaç Dostu
|
İş işten geçmek üzere.
Merhaba, Bu konu esasında çok önemli bir konu. İleride ulusal güvenliğimizi tehdit eden konulardan biri olacaktır. Neden derseniz bazı komşularımızın komşuları yaptıkları çeşit kataloglarında sadece ülkemizde bulunan (endemik) bazı bitkileri de kullanmışlar. İki nedeni olabilir. Birincisi Dünya için bitkilerin cins ve tür kataloglarını yapmak. İkincisi ileride Suriyeyi işgal edince bizimle komşu olacakları için şimdiden uzun vadeli planlar yapmak. Umarım ülkemizde bu gibi tehditlere karşı Tarım Bakanlığımızda oluşturulmuş bir birim vardır. Yoksa Amasya Elmasını yakında İsraillilerden satın almak zorunda kalabiliriz. Saygılar. |
16-06-2008, 20:34 | #4 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-05-2008
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 132
|
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Anadolu birçok kültür bitkisinin anavatanı iken dışarıdan tohum almak zorunda kalmak gerçekten çok acı. |
17-06-2008, 15:07 | #5 | |
Ağaç Dostu
|
Herkesin üzerine düşen sorumluluğu anlaması ve yerine getirmesi ile ilgili olarak bu yorum ve haberi sizlerle paylaşmak istedim. Alıntı:
|
|
17-06-2008, 15:31 | #6 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Geçen günlerde Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin “Türkiye’nin Tarımsal Biyoçeşitliliğinin Korunması için Tohum Ağı” kapsamında düzenlediği Mevzuat bilgilendirme toplantısında; 1998 yılında hazırlanmış olan "Bitki Genetik Çeşitliliğinin Yerinde Korunması Ulusal Plan" nın mevzuat boşlukları ve altyapı eksiklikleri nedeniyle yeni bir mevzuat çalışması ile ilgili bilgiler görüşülmüştü. Çok özet olarak: Bu yeni mevzuatın yasalaşması durumunda, yerel (köy) dahil tohumların kayıt altına alınarak tescillenmesi ile; üreticilere yeni haklar tanınacak, tohum ve tohumlukların yurtdışına kaçırılmasının önüne geçilecek, tohumlardan almak isteyen ülkeler "Bitki Genetik Kaynaklarına Erişim ve Yararlarının Paylaşımı ve Fikri Mülkiyet Hakkı" için bir tür telif hakkı ödemek zorunda kalacaklardır Umarım mevzuat gerektiği şekilde yasalaşır ve yukarda saydığım hakları da çok geç olmadan yaşama şansımız olur. |
|
19-06-2008, 12:58 | #7 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-05-2008
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 132
|
Sevgili Nevsune, bu konuya olan ilginiz ve verdiğiniz iki çarpıcı örnek için çok teşekkürler. |
21-06-2008, 21:56 | #8 |
Ağaç Dostu
|
Daha etkili denetim gerekebilir.
Sn. nevsune, Endişelerime verdiğiniz yanıt için teşekkür ederim. Ancak içimi rahatlatmadı. Biz bazı tehlikelerin farkına varıp önlem almaya kalktığımızda, bana sanki geç kalıyormuşuz gibi geliyor. Daha önce çeşitli konularda devletin zamanında yapamadığı müdahaleler yüzünden neleri kaybettiğimizin bir listesini yapmaya kalksak hiç de kısa bir liste olmazdı. Henüz, gümrüklerimizde yakalanan gıda madde ve malzemelerinin neler içerdiğini tam anlamıyla ortaya koyacak laboratuarlardan yoksunuz. İnşallah çok geç olmadan yurtdışına çıkarılmaması gereken tür, çeşit, tohum ve buna benzer zenginliklerimiz için gereken önem verilir. Yurtiçi işbirlikçilere de cezai yaptırımlar getirilir. Saygılar. |
22-06-2008, 08:57 | #9 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
Bu forumdaki tüm başlıklarda yazanların özellikle vurgulamaya çalıştıkları konu şu ki Devlet devletliğini yapsın, birey de bireylik görevlerini. Devlet; yasasını koyacak, denetimini yapacak, yaptırımlarını uygulayacak. Birey; yasalara yardımcı olacak, bir anlamda ulusal malların denetimcisi ve takipcisi olacak, Devleti yaptırımları uygulamaya zorlayacak. Mesleğiyle, bilgisiyle, zamanıyla, kalemiyle, sözün kısası elinden her ne gelebiliyorsa karşılık beklemeden yapacak. Herşeyden önemlisi, bireyin üzerine düşen en büyük görev ise yasama ve yürütmeye, yani yargıya ve dahi eğitime gerçek değerini verebilecek yönetimleri seçmekten geçer. Bu koşulların düzelmesi için bundan başka yol yok. |
|
24-06-2008, 16:44 | #10 |
Ağaç Dostu
|
Evet herkes görevini yapmalı, ama herkes.
Merhaba, Sn. nevsune, Yazdıklarınıza katılmamak elde değil. Sadece bir noktaya dikkat çekmek ihtiyacını duyuyorum. Ben doğruyu ve haklıyı her halikarda desteklemek fikrini benimseyerek yetiştirildim. Dolayısıyla kim olursa olsun, haksız olanı körü körüne bulunduğu mevkiden dolayı haklı saymam. Ulu Önder Atatürk, Süphesiz Cumhuriyeti kurarken o günün şartlarına göre mutlaka en iyisini yapmış. Ancak henüz Cumhuriyet fikrine alışık olmayan ve kazançlarını teba zihniyetli kişileri kullanarak elde etmeyi alışkanlık haline getirmiş olanlara ve dış işbirlikçilere karşı Cumhuriyetimiz zaman zaman zayıf düşürülüyor. Ancak, Cumhuriyet sonrası gelişen demokrasi, Şanlı Ordumuz tarafından değil de, Ulu Önder'in Cumhuriyetimizi emanet ettiği Türk Gençliği tarafından eğer halkın desteği de katılarak geliştirilebilmiş olsaydı, bu gün hiçbir güç Cumhuriyetimize kastedemezdi. Bir İngilizin veya bir Fransızın elindeki hakların kıymetini bilmesi, o hakları söke söke kendi çabasıyla elde etmiş olmasından kaynaklanır. Malesef ülkemizde durum biraz farklı. Bence, Bazı hakların ve özgürlüklerin kıymetini bilmememiz, zamanında onlara sahip olmak için çaba göstermemiş olmamızdan kaynaklanıyor. Halkın yerine Ulu Önder bütün zorluklara kendi gögüs gerdi. Bu yüzden elde ettiğimiz hakların takipçisi olamadık. Hala bazılarımız geçmişte yaşananları basit bir savaş zannedebilir. Ama o savaşın içinde herşey vardı. Sadece bağımsızlık veya sadece var olma savaşı değildi. Yapılan savunmanın içinde bu gün yaşadığımız her olaydan bir parça bulunuyor. Ancak, Cumhuriyeti korumak uğruna öne atılanlar farkında olmadan bir tarafı düzeltmeye çalışırken, diğer tarafı bozabilir. Çünkü Ulu Önder'in kurduğu sistem zorlanırsa bir yerden patlak verir ve bence şimdiki siyasilerin aklı tekrar toparlamaya yetmez. Ayrıca farkına varmadan Cumhuriyet için çok gerekli kurumlarının bazılarının hem saygınlıkları hem de varlıkları tehlikeye girebilir. Ama güç halkın elinde bulunursa, hiç bir kuvvet halkın sarsılmaz iradesini zorlayamaz. Sn. Bülent Eceviti bile cezalandırmayı bilmiş bu millet zamanı geldiğinde yani seçimlerde gerekeni yapıp cezayı kime kesmesi gerektiğini bilir. Yeterki fırsat verilsin. Ben Türk Ulusuna güveniyor ve gereken en doğru kararı vereceğine inanıyorum. Ülkenin yarıya yakınını da Cumhuriyetimize bir tehdit veya düşman görmemek lazım. Ama görülüyorki, Cumhuriyetin bazı kurumlarının başında bulunan kişiler halka güvenmemeyi ve sorunları yine eskisi gibi çözmeyi tercih ediyor. Böyle olunca halkın kafası karışıyor ve doğru kararı vermekte zorlanıyor. İşlerin iyi gitmediği böyle bir dönemde, Bazılarımızın çare olarak gördüğü muhalefet partisinin son seçimde aldığı oyları bile koruyamamış olması, halkın bu partinin sorunları çözebileceğine inanmadığını göstermektedir. Zaten bazı kurumların endişesi de bu yüzdendir. Ama halk geçde olsa her zaman doğruyu bulmayı bilmiştir ve yine bulacaktır. Yeter ki fırsat ve zaman tanınsın. Halka güvenmek lazım. Saygılar |
24-06-2008, 23:16 | #11 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-05-2008
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 132
|
Konu tabiattan epeyce uzaklaşmış ama sağlık olsun. |
25-06-2008, 13:19 | #12 | |
Ağaç Dostu
|
Alıntı:
bu haberi veren diğer kaynaklara bakılırsa böceklerin kaçırılmasından çok ederi hakkında ilgi oluşmuş. |
|
25-07-2008, 22:21 | #13 |
Ağaç Dostu
|
Türkiye'den kaçırılan mili servet Çukurova Üniversitesi tarafından flora ve fauna kaçakçılığına yönelik yapılan araştırmada, Türkiye'ye özgü bitki ve hayvanların yabancıların gözdesi olduğu bildirildi. A.A. -------------------------------------------------------------------------------- Buna göre, yurt dışına kaçırılan bitkiler arasında ilk sırayı aslanpençesi, ters lale, kaplanboğan, yersomunu, kardelen, nilüfer gibi endemik bitkiler alıyor. Araştırmayı yürüten Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atabay Düzenli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 3 bin 500 endemik bitki türüne sahip olmakla birlikte endemik olmayan birçok bitkinin de gen merkezi olduğunu vurguladı. Türkiye'nin bu floristik özelliği ve zengin gen kaynaklarının tüm dünyanın ilgisini çektiğini ifade eden Düzenli, "Bu ilgi daha çok ilaç ham maddesi olarak kullanılan bitkiler üzerine yoğunlaşmakta. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar kaliteli ve tedavi gücü yüksek bitki bulunmuyor" dedi. Düzenli, sanayileşme nedeniyle doğal kaynaklarını hızla tüketen gelişmiş ülkelerin "doğalın vazgeçilmez çekiciliğini" fark ederek, diğer ülkelerin doğal kaynaklarına göz diktiğini söyledi. Buna bağlı olarak Türkiye'nin doğal kaynaklarının hedef konumda olduğunu belirten Düzenli, şunları kaydetti: "Yetersiz bilimsel politika ile bitki ve hayvan kaçakçılığı konusundaki eksik önlemler, Türkiye'yi kolay hedef haline getiriyor. Türkiye'de, dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan 3 bin 500 endemik bitki ve birçok hayvan türü, hakkında kayıt tutulmaması, istatistik oluşturulmaması nedeniyle çeşitli amaçlar için dışarıya kolayca kaçırılıyor. Bitki üzerinde doku kültürü çalışmalarıyla gen şifreleri çözülerek farklı renk ve görünümlerde yeni bitkiler üretiliyor. Kaçırılan bitki ve hayvanlarımız patentleri alınarak o ülkelerin malı haline getirilip, tekrar bize satılıyor. Bu sayede, malı üretenler bu mallara ihtiyacımız olduğunu bildiğinden bizi kendilerine bağımlı hale getirmek için sürekli olarak ülkemizden bitki kaçırıp genetiği ile oynayıp bize pazarlayarak kar sağlıyor. Genetiği değiştirilen türlerin tohumundan yararlanılamıyor. Örneğin 20 yıl öncesine kadar kendi tohumu ile sürekli bahçelere güzel görünüm veren menekşemiz artık tohumundan filizlemiyor. Kaçakçılıkla mücadelede sorunlar var. Ancak, bu zenginliklerimizin gen şifresi çözülerek yeniden bize pazarlanması ve yabancılara muhtaç konuma düşürülmemiz daha da acı." -EN ÇOK KAÇIRILANLAR- Düzenli, Türkiye'de yetişen endemik bitkilerden birçoğunun ilaç ve kozmetik sanayinde ham madde olarak kullanıldığını ifade ederek, şöyle devam etti: "Meme, prostat ve lenf bezi kanserine karşı önleyici ve tedavi gücü yüksek özelliğe sahip Aslanpençesi, nadide olan Ters lale, zehirli olan ve yumruları ilaç sanayisinde ham madde olarak kullanılan Kaplanboğan, yumruları ilaç ve kozmetik ürünlerinde kullanılan, kış mevsiminde de çiçek açabilen Yersomunu en çok kaçırılan bitkiler arasında yer alıyor. Ayrıca lale, kardelen, orkide, arapsümbülü, iris/süsen, Manisa lalesi, şakayık, censiyan, çiğdem, yılan yastığı, kum zambağı, nilüfer, sığla/günlük ağacı gibi bitkiler de ilgi görüyor." Düzenli, Anadolu'ya özgü hayvan türlerinden özellikle Toros kurbağası, Silifke kirpi faresi, Bombus arıları, engerek yılanının yurt dışına kaçırıldığını bildirdi. Düzenli, Türkiye faunasındaki endemik hayvan türlerinden başta Malatya kelebeği olmak üzere çok sayıda kelebek türünün de koleksiyon için kaçırıldığını vurguladı. Düzenli, yurt dışına kaçırılan bitki ve hayvanların genetik ıslah projelerinde kullanıldığını belirterek, "Buna örnek olarak Hollanda gösterilebilir. Hollanda, seralarda tozlaşmayı sağlayan Bombus arılarını bizden kendi ülkelerine götürerek, seri üretim yapıp bunları tekrar ülkemize pazarlar duruma geldi" dedi. -KAÇAKÇILIK YÖNTEMLERİ- Düzenli, endemik bitki türleri ve Anadolu'ya özgü hayvan türlerinin yurt dışına kaçırılmasında 3 farklı yöntemin izlendiğini vurguladı. Bunlardan en yaygın olanının turist kılığındaki doğa casusluğu olduğunu anlatan Düzenli, şunları söyledi: "Doğa ile ilgilenen araştırma merkezlerinde çalışan biyolog, çevre mühendisi, ziraat mühendisi, peyzaj mimarları, turist kimliğine bürünerek ilgili habitatlara ulaşıyor. Diğer bir yöntem ise Dışişleri Bakanlığı tarafından verilen izinle bilimsel çalışma için buraya gelen bilim adamlarının doğa araştırması sonucu topladıkları bitkilerden belirli sayıda örneği ülkelerine götürebilmeleri. Ayrıca, kişisel koleksiyon oluşturma amacı ile Türkiye'ye gelen amatör koleksiyoncular da bu bitki ve hayvanları ülkelerine götürebiliyor." Köylerde ve yaylada yaşayan yerli halkın bu konuda bilgi sahibi olmadığını, kaçakçılara bilmeden yardım ettiğini dile getiren Düzenli, "Kaçakçılar genelde insanlara iyi niyetle yaklaşıp, bu bitki ve hayvan türlerinin yerlerini öğreniyor. Çoğu zaman bu iş için para ödeyen kaçakçılar aynı zamanda halk için geçim kaynağı haline bile gelmiş" dedi. -ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER- Düzenli, TÜBİTAK bünyesinde "Ulusal Biyoçeşitlilik Veri Tabanı" oluşturulduğunu, ancak, kaçakçılığın kesin olarak önlenemediğini anlattı. Bunun yanı sıra kaçakçılığı engellemek için 1983 ve 1988'de iki farklı Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarıldığını anımsatan Düzenli, buna göre, Türkiye'den bilimsel amaçlı bile olsa bitki ve hayvan materyali toplama ve yurt dışına çıkarmanın belli izinlere tabi tutulduğunu, kaçakçılara 20 bin YTL ceza verildiğini, yabancılara ise 5 kat daha fazla ceza uygulandığını bildirdi. Kaçakçılığın engellenebilmesi için resmi kurumların yanı sıra sivil toplum örgütlerinin de destek sağlaması gerektiğini ifade eden Düzenli, şöyle konuştu: "Resmi ve sivil toplum örgütlerini, basit gibi görünen fakat ülkemiz açısından büyük öneme sahip olan konuda bilgilendirmek gerekir. Endemizm ve çeşitlilik bakımından zengin olan doğal alanlar milli park ilan edilmeli. Sınır kapılarında daha dikkatli olunmalı ve buralarda uzman biyologlar görevlendirilmeli. Endemik bitkilerin mevcut olduğu bölgelerde yaşayan halk kaçakçılık konusunda uyarılmalı ve koruma yönünden bilinçlendirmeli. Doğrudan sökme yerine üretim çalışmalarına hız vermek gerekir. Üretimi yapılabilenlerin doğrudan sökümleri yasaklanabilir." KAYNAK : GAZETE VATAN |
01-08-2008, 13:44 | #16 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 02-05-2008
Şehir: Afyonkarahisar
Mesajlar: 132
|
Sayın Arzu KASAPOĞLU, eklediğiniz bilgiler konuyu çok boyutlu olarak açıklamış. Katkınız için teşekkürler. |
05-08-2008, 23:10 | #18 |
Ağaç Dostu
|
Kim bilir tarih boyunca kaç tür tesadüf eseri veya ticaret amacıyla Avrupa ya gitmiştirde sonra onlara ait olarak biliniyordur. Zaten yabancı isimler takıp anılıyor bu bitkiler patent ve isim hakkı alınamıyor mu bu bitkilerin? |
06-02-2009, 16:24 | #19 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 11-06-2007
Şehir: Bandırma
Mesajlar: 150
|
Dünyanın 3. en nadir çiçeği Cyclamen hederifolium Kırmızıya çalan eflatun rengindeki bu güzel çiçeğin, Türk Dil Kurumu’ndaki karşılığı Tavşankulağı’dır. Daha çok, ilâç ve kozmetik ürünlerin yapımında kullanılan bu bitki, süs bitkisi olarak ta yetiştirilmektedir. Göz alıcı renklere sahip olan bu bitkinin evcil türlerine “Siklamen” adı veriliyor. Dünyada koruma altına alınmış 3 türden biri olan Cyclamen hederifolium, bilinçsizce yumrularından sökülüp yurt dışına satılıyor veya yurt dışına kaçırılıyor. Gerekli tedbirler alınmazsa Cyclamen hederifolium bitkisinin nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Cyclamen hederifolium, ülkemizde Kaz Dağları’nda yetişiyor. Son günlerdeki altın arama faaliyetlerinden dolayı bu güzel bitkinin habitatı (doğal yaşam alanı) hızla daralmaktadır. [ATTACH][ATTACH][/ATTACH][/ATTACH] |
07-03-2009, 23:13 | #20 |
Ağaçsever
Giriş Tarihi: 24-10-2008
Şehir: TRABZON
Mesajlar: 50
|
Bu konuda Trabzon da çeşitli dedikodular var. Yazın yaylalarımızda İsrail ajanları bitki topluyorlarmış. Gümrükten de rahatça çıkarabiliyorlarmış zira burası Türkiye pamuk eller cebe indi mi... Hatta daha ileri versiyonu bir takım yaylalar da görülen ajanlardan sonra görülen keneler acaba sorularını dillendirdi. |
08-03-2009, 18:45 | #21 |
/
Giriş Tarihi: 03-03-2009
Şehir: istanbul
Mesajlar: 45
|
Evet bir keresinde Ayder yaylasında yabancı turistlerin bitki sökerken görmüştüm... |
28-03-2009, 02:16 | #22 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 19-06-2008
Şehir: trabzon
Mesajlar: 320
|
İnsanlar "dağ taş bitki-hayvan, nasıl olsa çok var" zihniyetiyle konuya son derece ilgisiz daha doğrusu, bilgisiz. İşin içine maddi bir takım menfaatler de girince talanın önüne geçmek imkansızlaşıyor. Yasanın çıkarılmış olması, Türkiye söz konusu olduğunda bir şey ifade etmiyor. Çünkü cezai müeyyidenin uygulanması daha önemli. Bunu uygulayacak güçlü bir mekanizmanın yürürlüğe koyulması(aslında var olan bu mekanizmaların aktif konuma getirilmesi) sorunu ciddi ölçüde çözecektir ümidindeyim. |
21-08-2012, 07:54 | #23 |
Ağaç Dostu
|
Arkadaşlar merhaba. Orman ve Su İşleri Bakanlığına bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Gene Müdürlüğümüz bu konuda son dönemde etkili ve caydırıcı birtakım çalışmalar yapıyor. Bunlardan birtanesi de "Biyokaçakçılık" konusunda mevzuatın bu konudaki eksikliklerini giderici/azaltıcı bir yönetmelik çıkarmak. Ben de bu çalışma grubunun bir parçası olarak sizlerin bu konudaki fikirlerini alıp değerlendirmeye sunmak üzere Genel Müdürlüğe göndermek istiyorum. Bu konuda öneri, fikir vs. her türlü desteğinizi bekliyorum. Teşekkürler |
|
|